AKIL VE NEFS ÜZERİNE GÖRÜŞLERİM.
Akıl, insanı insan eden tek özelliktir. Nefis ise hayvani
vücudumuzun, bizi bazen suç işlemeye kadar götüren zayıflıkları ifade
etmektedir.
İçinde bulunduğumuz günlerde, dinci-kinci medyanın toplumu, "Allah, Kur'an, Muhammet" ve Osmanlı aldatmacalarıyla, nefse dayalı, zenginlik, fetihler, çok eşli evliliklerden ibaret, dünyevi cennet aruzlarını kamçılayarak aldattığı, sapıttırdığı günlerdir. Bu nedenle bu yazıyı yazma gereği duydum.
Sokakları kara çarşaflı, peçeli kadınların, sarıklı cübbeli
akıl yoksunu mahlukların doldurmaları üzerine aldığım “yobazlıkla mücadele
kararını takiben, dinlere karşı eleştiri yazıları yazmaya başladığım
zamanlarda, dinlerin cinsel sapkınlıklarını içeren yazılar yazmaya henüz
başlamamıştım.
Bir akşam ilgimi çekecek yazılar araştırırken Trakya
Türklerinin bir internet sitesinde Türkiye’den yardım isteyen bir yazı
okumuştum. Sene hatırladığım kadarıyla 2007’lerdi.
Yazıda, Balkan Türklerinin evlerine giden misyoner rahip
gruplarının Türklerin ve Müslümanların “eşcinsel sapıklar olduklarını” anlatan
kitaplar dağıttıkları, bu nedenle Hristiyanlığı kabul etmeleri yönünde baskılar
yapıldığından, Türkiye hükumetinin bunu önlemesi talebi yer alıyordu.
Tabii ki Türkiye cumhuriyeti hükumetinden de diyanetinden de
böyle bir yardım asla onlara ulaşmadı. Sebebi de bizdeki dinci-Müslüman devlet
adamlarının hepsinin kökenlerinin Hristiyan, Yahudi, Kürt Yezidi dönmeleri
olmaları ve Vatikan merkezli siyaset izlemeriydi.
Balkan Türklerinin bilmedikleri bu gerçeği bildiğimden bir
yazı yazmıştım.
“Dinde ve cennette eşcinsellik” başlıklı yazımı, Tevrat,
İncil ve Kur’an ayetlerinde cinsel sapkınlıkları içeren ayetlerle doldurmuştum.
Oysa Kur’anda bu ayetler çok az olmasına, hatta doğrudan
“eşcinselliği” öğütlememesine rağmen, diğer kitaplarda alenen eşcinselliğin
övülmesi yazıda apaçık ortadayken bana öyle eleştiriler, yorumlar gelmiş ti ki,
Vatikan’ın Roma’da değil, Türkiye’de olduğunu düşündürmüştü.
Sonunda yazıma neden olan linkleri verip, “Madem
Müslümansınız, bu isteğe ne cevap verdiniz? Neden bu insanlara yardım
etmiyorsunuz? Bana saldıracağınıza Vatikan’a saldırın” deyince yorumlar
azalmışsa da kesilmemişti.
Bizim dindarlarımızın kıblesi Vatikan, Amerikan Mason
locaları olduğundan, yazının da asıl darbeyi Tevrat ve İncil’e vurmasından,
mevcut İslam kültürünü “Ilımlı İslam” adıyla Ortodoks Yahudi ve Hristiyan
mezheplerine dönüştürme amacındaki kripto işbirlikçiler haliyle bana fena
kızmışlardı.
Ben de bu yazılarımı arttırarak sürdürdüm ve hala da
sürdürmekteyim.
Onlar da artık “dinlerin cinsel sapıklıkların temeli”
olduğunu inkar etmelerinin olanaksız olması yüzünden savunmaya geçtiler.
Ortalık, iktidara sırtını dayamış devşirme imamların, onlardan olan Diyanet
İşleri başkanlarının sapkınlık dolu açıklamalarıyla doldu.
Anasının dinden, dizine oturttuğu kızından, bir günlük
çocukla nikah kıyılmasına fetva veren Suudi evlendirme bakanı Ahmet El Mubi’den
IŞİD’çilerin anaları, kızkardeşleri, kızlarıyla ilişkiye girebileceklerine,
öeln karısını evinde altı gün becerebilmenin dini olduğuna uzanan akla hayale
gelmeyecek sapıklıklar her yeri kapladı.
Oysa İslam tasavvufu diye bir şey vardır ve bu tasavvuf,
İslam’ın, İslam ülkelerinin bağımsız olduğu yıllarda “nefs ile mücadele”
başlatmıştı. Nefs veya Nefis, insanın, hayvani olan bedeninden kaynaklanan
zaaflarının kaynağıydı. Cinsellik, mal, mülk, makam, mevki, hükmetme gibi
konularda aşırıya kaçmayı “nefse yanilme” olarak değerlendiriyordu.
Nefsin terbiye edilmesi için de dini ibadetleri hayır
işleri, yararlı sosyal faaliyetlere katılma öğretiliyordu.
Bu gün ise tamamıyla nefsini üstün tutan, devleti soyan,
insanları gereksiz savaşlara süren, belirli dini mehep ve tarikatların devleti
ele geçirme, devleti soyma, cemaat üyeleri arasında paylaştırma, kendi
inançlarını umumi İslammış gibi halka dayatma temelinde hareket eden,
nefislerine yenilmiş, her gün akla hayale gelmeyecek sapık cinsel yaşamları,
hırsızlıkları, yağmacılıkları ve lüks yaşama, halkı da her gün fakirliğe mahkum
etmelerini işleyen sayısız haber sosyal medyanın gündemlerini teşkil
etmektedir.
Bu günün İslam’ı İslam değil, nefsani arzuları putlaştırmış,
halkı düşünmeyen, iktidar hırsıyla sapıtmışların temsil ettiği İslamdır.
Okullardan kız çocuklarının uzaklaştırılması, eğitimin
tümüyle dini eğitime dönüştürülmesi, adı bilinmeyen cemaat hocalarına gençliğin
teslim edilmesi, bilim ve araştırma kurumlarının tasfiyeleri, okullardan aklın
ve zekanın temeli sayılan, matematik, fizik, kimya, felsefe gibi derslerin
kaldırılmasıyla gelecekte sadece tüketen, cinselllikten başka şey düşünmeyen,
tekkelerde verilecek bir tas çorbaya şükür edecek, devlet idaresini asla
sorgulamayacak düşüncelerle kaderine razı edilmiş, sömürülmesine karşı çıkmayı
akıl edemeyecek acizler kitlesi yaratılmaktadır.
Her gün camilerde, okullarda, televizyon programlarında
cinsel sapıklıkları “Allah’ın emri” gösteren din ve siyaset adamlarının
beyinleri durmadan sikişmektedir.
Kâbe’ye umreye giden Akit gazetesi Sahibi Mustafa Kahraman
sapığının aşırı viyagra alarak cinsel ilişki esnasında ölmesi, İslam öncesi
dinlerde Allah’ı veya Cebrail’i çağırmak için ilahiler eşliğinde yapılan cinsel
ilişkileri ibadet sayan Tapınak Fahişeliği dinlerini hatırlatmaktadır. Ki durum
da böyledir.
Bunların hepsi Müslüman görünen ama bu cinsel ilişki ile
Allah veya Cebrail’İn ruhunu çağıran Hindu, Sabi, Keldani, Süryani, Nasturi,
Zerdüşt, Mitracı, Yezidi dinleriyle bağları olan dönmelerdir.
Bunların Arap ırkçılığı yapmaları, Arap alfabesini putlaştırmaları,
bu eski dinlerin kitaplarında, Mesih’e yaratılışında verilen Sarık (Hale’nin
dönüşümü), cübbe, kadınlara biçilen Gök Ana’nın örtüsü olan kara çarşaf ve
peçeleri dayatmaları da bu ilkel dinlere bağlı olduklarının kanıtıdır.
İslam bunları kaldırmıştır ama kıyafet devrimi
yapmamıştır. Eski dinlerdeki tanrıların adlarının kullanılmasını
yasaklamamıştır. Bu nedenle de bu putperestlerin Müslümanlardan ayırt edilmesi
zordur. Böylece bunların halkı dininden edip sapıklaştırmaları da
kolaylaşmaktadır.
Cinsel ilişkileri kutsayan, ilahileştiren Bereket Tanrısı
dinlerinin sapıklıklarını İslam diye topluma aşılamaktadırlar.
Din adamları da bunlara ses çıkartmayarak hatta destekler
vererek dinin yozlaşmasına katkıda bulunmaktadırlar.
Bunun sebebi de din adamlarının işsiz kalma korkularıdır.
Akşama, hükumet bunlara “sabahleyin Haç takacaksınız, Hristiyanlığı vaaz
edeceksiniz” dese buna karşı çıkacak din adamı oranı %1 bile değildir. Bu
görüşümü yıllardır yazmaktayım.
M.S. 325’te Roma’nın Hristiyanlığı kabul etmesiyle, ertesi
günü Hristiyanlığı vaaz eden Roma Mitra rahiplerinden hiç bir farkları yoktur.
Hepsi midesine çalışan, aşağılık, kişiliksiz yaratıklardır.
İmanları para, mevki sapık cinsel arzularından oluşur.
Aksi olsaydı, özellikle son 1739’da Vehhabilik ile
başlayan, Vatikan menşeeli çakma İslam dinlerine karşı en azından mücadele
ederlerdi. Oysa onların en büyük destekçileri oldular.
Nefislerinin esiri olmuş, insani değerlerini yitirmiş,
devletinin bağımsızlığı, emperyalist işgallerin dini ve milli değerlerimizi
yağmalamasına bırakın karşı çıkmayı, hizmekarlık eden bu sapıklar, hayvani
bedeninin arzularına esir olmuş mahluklar, aynı Atatürk’ün kuvayı
milliyecilerine karşı duran, işgalci Yunan, Fransız, İngiliz, İtalyan
ordularına karşılama törenleri yaptıran dönme Rum, Ermeni imamların
aynılarıdır.
Hepsi aşağılık varlıklardır.
Ben, İslam’ın, nefis olarak adlandırılan, hayvani
bedenininin dayattığı zaaflara karşı verdiği “Nefisle mücadele” kavramını
destekliyorum. İnsanın hayvani bedeni, ulu olan aklı küçük düşürmekte
olduğundan, gerçek Müslümanların da nefis ile mücadeleye katılmalarının akla
dayalı inançlara sahip toplum yaratmanın ilk adımı olacağına inanıyorum.
Akıl, hayvani bedenden bağımsızdır, ancak, hayvani beden
ile beslenerek yaşayan aklın da bu nefsani zaafların insan aklının onuruna,
kişiliğine verdiği aşağılayıcı etkilerinden olabildiğince arındırılması için,
aklın değerinin öne çıkartılması gereklidir.
Sürekli mal, mülk, makam, mevki ve hayvani bedenin en
büyük zaafı cinsellik ile meşgul edilen beyinlere sahip toplumlar köle
toplumlar olurlar.
|
Dinci-Kinci siyasi ve din
adamlarının beyinleri böyle
sikişmektedir.
Bundan artık utanmalıdırlar.
|
Bağımsız, müreffeh, faziletli toplumlar inşa etmenin yolu da
nefs ile mücadeleden geçer. Düşene el atmak, insanlar arasında ayrım yapmamak,
herkesi inanç-fikir özgürlüğünde hoş görüye davet etmek, toplumda aç, sefil,
işsiz insan sayısını en aza indirmek, açları doyurmak, evsizleri barınaklarla
kavuşturmak, kimseye din, mezhep, tarikat inancı dayatmamak, her din ve
inançtan olan vatandaşları, “bastıkları toprağa, devlete bağlı, onu
koruyacak gönüllü askerler haline getirmek,” komşu klavimlerle iyi
geçinmek, her insanı ekmeğini kazanabileceği bir meslek dalında eğitmek, nefis
ile mücadele tmeyi öğretmek, ihtiyacını karşıladıktan sonra azarak kapitalist
mantıkla sömürgeci, hırsız, yağmacı nefis zaafiyetlerden uzak tutmak, kısaca
önce insanı içindeki düşmanından sonra da dışındaki düşmanlardan kurtaracak
yöntemler işlenmelidir.
Sürekli cinsellikle beyni meşgul olan, dünyevi arzularının
esiri olmuş toplum, beyni sikişen toplumdur ve ondan sadece köle toplum olur ve
gününden önce de yeryüzünden kaldırılmasını kimse engelleyemez.
Dini, devlet, siyaset, sermaye kurum ve kuruluşları
akıllarını başlarına almalı ve halka doğru istikamet çizmelidirler.
Ya, hayvani olan insan vücudunun zaaflarına teslim olmuş,
sapık bir toplum, ya da, hayvani bedenin zaaflarından arındırılmış, aklı,
bilimi, çağdaş hukuku öne çıkartan, “aklı egemen kılan” anlayışa sahip bir
toplumu tercih edeceksiniz.
Unutmayınız ki, onca yaptığınız hırsızlıklarla kurduğunuz
zenginlikleri de işletip koruyacak akla sahip çalışanlara ihtiyacınız
olacaktır. O zenginliği sürdürecek, arttıracak beyinler de hayvani aruzlarının
kölesi edilmiş bir toplumda asla yetişmez.
Dışarıdan getirilecek maaşlı memurlar da sizin geçmişte
Türk milletini sattığınız gibi sizi de satacaklardır.
Tercih sizlerindir.