MISIR DARBESİ VE BOP’TA AT DEĞİŞTİRME
31 Mayıs 2013 günü İstanbul Taksim Gezi Parkı
direnişçilerine AKP hükumetinin polis zoruyla şiddetli orantısız güç
kullanmasının ardından ülkemizin her yanına yayılan Diren Gezi eylemleriyle AKP
hükumetine karşı halen süren tepkiler başlamıştı.
Biz bu tepkileri yaşarken Mısır’da AKP’nin kardeş
zihniyetteki Mursi iktidarına karşı da Gezi öncesinde başlayan toplu mitingler
Kahire meydanlarını işgal ediyordu.
|
Muhammed Mursi |
Mısır’ın Mursi’sinin teslimiyetçi İslâm anlayışına sahip
Müslüman Kardeşleri ile bizdeki Said-i Kürdi-Nursi Deliüzzaman’ın Kürtçü,
Siyonist, Mason Nurculuk dini temelinde inanca sahip AKP iktidarı aynıdır. Bunu
ilk kez bu yazımı okumak için bloğuma girenler için bu Nurculuk dininin dini ve
ırki kökenlerini kısaca açıklayayım. Çünkü yeryüzü din ile yönetilmektedir bu
yüzden dünya siyasetini dini inançlar belirler ve dinleri bilmeyenler
bilenlerin köleleri olurlar. Bu dün de böyleydi bu gün de böyledir.
AKP hükumetinin zihniyeti, Büyük Ortadoğu Projesi ve Kuzey
Afrika projesi olan bu bölgeyi yeniden yapılandırma ve emperyalizm daha
köleleştirilmiş halklar üretme amacına dayalı siyasi bir işbirliğine dayanır.
Kendi aralarında yaşadıkları milletlere ihanet projesi de olan bu projeye göre Ortadoğu’da
bulunan 22 Müslüman ülkenin ve Kuzey Afrika’dan doğu Afrika’ya uzanan bir
yelpazedeki Müslüman devletler yeniden haritaları çizilecek, rejimleri
belirlenecek, dini inançları değiştirilecektir.
Dayatılan din ise Nurculuk ve onun 21. Yy. aşaması olan Fetullah Gülen
dinidir.
19.yy. içinde küresel
Mason sermayenin işbirlikçileri ile oluşturduğu bu yapay din, insanları
ibadete, umre gezilerine, Kur’an değil uydurma, kaynağı belirsiz milyonlarca
hadis okumaya yönelten, emperyalizme karşı teslimiyetçi olmasının yanında içine
Hıristiyanlık, Yahudilik, Sabilik, Süryanilik ve Hermetizm (Şeytan ibadetçiliği
felsefesi) öğretileri da katılmış, İslâm’ı dönüştüren, özünden koparır.
Geçmişte Müslüman takiyecilikleriyle İslâm’ı dönüştüren bu
köktendinci şeytan ibadetçileri, ortak adları “NUR” olan ve her duaya başlarken
okuduğumuz “Euzubillahimineşşeytanirracim= Huzurundan taşlanarak kovulmuş
şeytanın şerrinden sana sığınırım” ayeti kerimesindeki dişi şeytan, Allah’ın huzurdan
taşlayarak kovduğu kızı olan Er Ruha, Er Ruda, El Uzza, Tavus, Bafomet
adlarıyla tapındıkları şeytandır.
Bunlardan Süryanilerin Pşitto, Sabilerin CİN
ZE Dİ RABBA ve Yezidilerin Mushaf-ı Reş, Kitab el Cilve gibi kutsal kitaplarında
bu şeytan hakkında geniş bilgiler, efsaneler, ilahiler vardır. Sabi şeytanı Er
Ruha’nın, Yahudi Şeytanı Yahweh’in, Ermenilerin şeytanı Arman/Ehriman’ın,
İran’ın şeytanı Ehriman/Arman/Erman’ının ortak adları “Nur’dur, eski Mısır cüce şeytanlarından birinin adı
olan ve aynı anlama gelen “Baha” da denir.” Böylece NURculuk ve BAHAilik dinlerinin adlarının
da “NUR” ve “Şeytan adları” olduğunu öğrendik. Müslümanlar bundan muaf olsalar
da dinleri bu mitolojik dinlerden kaynaklandığından, peygamberleri onlardan
geldiğinden onlara aldanmaktadırlar.
|
Allah'ın Kızları Lat, Uzza ve Menat şeytanları |
Nur Cemaatleri Mason cemaatleridir. Bütün dinleri tek inanç
çerçevesine sokmaya gayret eden bir dindir. İsrail dahi her ülkede vardır. Her
ülkede hâkim hangi din, hangi mezhepse o dinden ve mezhepten görünür ve dinleri
zamanla dönüştürürler.
Bu yapay dini benimseyen ve Müslümanlara “İslâm” diye
dayatanlar ise Emevi, Abbasi, Osmanlı, Memluk dönemlerinde “Müslüman
olduk” diyen ama Kur’an’da geçen
peygamberlerin hepsinin kendilerine gelmiş peygamberler olması yüzünden
haklarında Kur’an’da geçtiğinden daha fazla bilginin kendi kitaplarında olması,
aynı Allah adlı tanrıya tapınmaları, namaz kılıp oruç tutmaları sebebiyle kısa
sürede “Din Uleması” olmayı başarmışlardır.
Bunların aleni olarak kendilerini gösterenlerinin adları da
Müslüman adıdır. İmamları, müezzinleri, mescitleri de vardır. Kıyafetleri aşağı
yukarı aynıdır.
|
Süryani patriği Mor Filoks, AKP'nin A. Kadir, Topbaş, Egemen Bağış Süryanileri |
Müslümandan ayırmak olanaksızdır.
Erkekleri cübbe, sarık, çarık, kadınları siyah çarşaf ve
peçe giyer. Beyaz giyinenleri de vardır. “Tapınak Fahişeliği Kültü” olarak ta
bilinen “Bereket Ayinlerinin” yaşandığı dinler bunlardır. Ney, tef, zurna, davul,
lir, kanun gibi çalgılar dini çalgılarıdır.
| |
Sümer'de Tapınak fahişe kültü- Tanrı=Kral ile sevişen rahibeden üreme kültü |
|
|
|
Urfa yakınlarında bulunan bir duvarda Grek tapınak fahişeleri tablosu |
|
Tanrıyla ilişkiye girilince ülkeye bereket geldiğine inanılan eski Sabi dininde erkeklik organı "bereketin kaynağı" sayıldığından kutsaldı. Tarlalar sürülürken bu pişmiş topraktan yapılan heykeller toprağa atılırdı. Fırınlardan aldığımız Baston Ekmek erkek organını andıran Sabi ekmeğidir. |
|
Sabiliğe dönmüş Kanada'ya sürülmüş Beyt Şemeş Yahudileri. |
Çocuk evlilikleri, pedofili, sütten kesilmiş çocuk veya yetişkinlerle biseksüel ilişkiler ve
ensest ilişkiler yaygındır. CHP’nin bazı milletvekillerinin açıklamasına göre
de dünyada en çok çocuk gelin olayının yaşandığı birinci ülke haline bu hükumet
zamanında geldiğimiz açıktır.
Çünkü Gürcistan bu işi birinci götürüyordu. İran
rejimindeki din de işte bu dindir. Humeyni’nin sağlığında yazdırdığı Şeri
Medeni Hukuk kitabı olan “Küçük Yeşil Kitap” adlı kitapta sütten kesilmiş iki
yaşlarında bir kız çocuğu ile vajinal değil anal ilişkiye girileceği konusunda
maddeler konulmuştur. Elmalılı Hamdi Yazır hoca, Maide 62, Hac 17 Sure
tefsirlerinde Sabileri işlerken bu tespitleri yapmıştır. Ben de kendi
bilgilerimi de ekledim.
Ve Müslümanlar üzerinde kolayca etki sahibi olmuşlar, bunu
suiistimal ederek özünde İslâm’ı dört mezhebe ve yüzlerce tarikata bölmüşlerdir.
Soy olarak Grek soyundan olduklarını savunan, cüce çöl
şeytanlarına binlerce yıldır tapınan Sabi, Süryani Araplar ile 12. Yüzyılda
bunlara katılan Yezidi Kürtlerdir. Osmanlı döneminde Bizans, Gürcistan, Rus
Çarlığı ile birlikte hareket etmişlerdir. AKP iktidara geldiğinde 2008’de
Gürcistan ile ittifak yapıp Kafkasları işgale başlayınca Rusya Gürcistan’ı bir
güzel şamarlamış, yardım isteyen Saakaşvili’nin telefonlarına bakmamak için
Tayyip meçhul bir yere tatile kaçmıştı. Gürcü- Süryani-Yezidi koalisyonunu
burada da görmekteyiz.
Oysa Şafi Kürtler Ermeni, Süryani, Yezidi Kürt isyanlarının
bastırılmasında II. Sultan Abdülhamit tarafından paşa yapılmışlar, “Hamidiye
Paşaları” olarak nam almışlar ve isyanları bastırmakta büyük görevler
yapmışlardır. Şeyhülislam, Sadrazam gibi görevlere de getirilmişlerdir.
|
Rus C.Başkanı Putin'den telefonda fırçalanırken Gürcü Sakaşvili'nin hali |
Bu görevleri icra ederken İngiliz emperyalizminden, onların
yeni Mason dinleri olan Hindistan’da Kadıyanilik, İran’da Bahailik, Mısır’da
Efganilikten etkilenmişler ve kaptırıldıkları “İslâm Kürdistan’ı” hayaliyle Osmanlı’nın
yıkılışına hizmet etmeye başlamışlardır.
Cumhuriyetin ilanından önce ve sonra İngiliz rahip ajanı Mr.
Robert Frew’un talimatlarıyla hareket eden, Atatürk dönemindeki bütün
isyanlarda parmağı olan, 1952’de de Vatikan’dan takdirname alan, görmediği
halde Mısır’lı Muhammed Efgani’nin öğrencisi olduğunu iddia eden Said-i Kürdi
Deliüzzaman’ın Şafi Kürtleri Yezidi Kürtlerle birleştiren Nurculuğu dış
güçlerin destekleriyle hem ülkemizde hem de bu coğrafyadaki Müslüman ülke
halklarının benimsemelerinin sağlanmıştır.
Atatürk döneminde Şafi-Sünni Kürtler Nurculuğu “Kürt İslâm’ı
olarak benimsediklerinden çıkartılan Kürt, Süryani, Ermeni ve gerici isyanlarına
karışmışlardır. Kürtçülüğün esası olan 800 yıllık Kürt Yezidilik dini ya da
Adeviye dininden sonra Nurculuk ikinci Kürt dini olarak belirmiştir. İki dinde
kurgudur. Birini Mervani soyundan Şeyh Adi Yezidi ötekini de Bitlis Nors köyü
Süryani’si Deliüzzaman Said-i Kürdi İngiliz rahip Ajanı Mr. Frew ile kurgulamıştır.
Tarihçe-i Hayatım adlı yaşamını anlattığı, Yazatası Hüsrev’e
yazdırdığı kitabında anlattığına göre bu İngiliz rahip ajanından aldığı emirle
Gürcistan’a Yezidi Kürtlerin yerleştirildiği Tiflis’e giden Deliüzzaman Rus
istihbaratından bir polis ile görüştüğünü yazdırmıştır.
Bu görüşmede muhtemelen Doğu Anadolu’nun askeri
konuşlanması, halkın etnik kökenlerine göre ayrımlarından oluşan askeri,
demografik bir harita sunmuş olsa ki Bitlis’e gelişinden hemen sonra Rus işgali
başlamış ve Van, Bitlis işgal edilmiştir. Kendisine de makineli tüfeklere,
toplara karşı sipere girmeden ayakta savaştığı çakma bir kahramanlık senaryosu
yazdırmıştır.
Düzmece esir düşme dümeniyle Rusya’ya gönderilen Deliüzzaman
Rusya Müslüman ve Türk halklarını İngiliz-Amerikan siyasetlerinin yanında yer
almaya ikna etmiştir. Bu da onları “karşı devrimci” yaptığından sosyalizm
döneminde kıtlıklar, sürgünler, zulümlerden ibaret tarifsiz acıları tecrübe etmelerine
neden olmuştur. Bu gün de Uygur Sincan Türklerine kadar yapılan aynısıdır.
Rusların Kürdistan kurduğuna inanan Deliüzzaman 1919’da
geldiğinde Kürdistan kurulmadığını, Bitlis’i Ruslardan Atatürk’ün kurtardığını
öğrenince ona düşman olmuştur. 1925’de bastırılan Şeyh Sait İsyanında “fikir
babası” rolü oynadığından Isparta’ya sürülmüş, yatak arkadaşı Palu’lu Şeyh Sait
ise Atatürk’ün kurdurduğu İstiklal Mahkemesince idam edilmiştir. 1958’de “Birader-i âzamım Şeyh Sait’İn öcünü
alacağım dedim aldım!” diyen (Tarihçe-i Hayatım) Deliüzzaman Atatürk’ü
öldürmekte üstlendiği görevle gurur duyduğunu böylece itiraf etmiştir.
|
A.Menderes, solda Said-i Kürdi Deliüzzaman ve ikisini postaları |
Sabiler, Hıristiyan Sabiler olan Süryaniler yukarıda
yazdığım gibi günümüzün Mason Nurcuları 735’lerden beri, Yezidi Kürtler de 12.
yüzyıldan beri İncil Tevrat okumaya başlayarak Müslüman ve Türklere karşı
Vatikan, Rusya ile işbirliği içine girmişlerdir. Osmanlı’nın yıkılışından
Atatürk cumhuriyetinin yıkılmasına kadar bütün isyanları bunlar çıkartmışlar,
Kore’ye asker göndermekten Kıbrıs’ta Amerikan-İngiliz askeri üslerinin
bekçiliğinin yapılmasına kadar vatan evlatlarının heba edildiği bütün
teslimiyetçi projelerin uygulayıcıları olmuşlardır.
İşte bu şeytan ibadetçileri, şeytanlarını hoşnut edecek mundar
işlerini şimdi de “Müslüman, Ilımlı İslâm, Dinler arası Diyalog, Medeniyetler
İttifakı” gibi adlarla sürdürmektedirler. Bunca adı sanı Müslüman da bunları
Müslüman bilip arkalarından gitmektedirler. Ki yuhhh olsun yani!
|
Süryani Ortodoks din adamları |
Bu işi yukarıdaki adlarla bizlere pompalayan bu teslimiyetçi
ve kültürel erozyonun dayatıcısı yeryüzünün en köktendinci Hıristiyan ülkesi
olan Amerika Birleşik Devletleri ile yardımcısı Avrupa Birliğidir. Finans
sağlama görevini İslâm’da ilk İngiliz-Mason dini olan 1739’da kurulmuş Vehhabilik
şeriatı ile yönetilen Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri,
Kuveyt’tir. Uygulayıcıları ise Türkiye, Mısır, Tunus, Cezayir, Fas’tır.
2003 Mart ayında başlayan Irak’ın Haçlı Seferi ile işgali,
ülkedeki bütün Müslümanların zalimce katledilmeleri, kadın ve genç kızlarının,
oğlanlarının tecavüzlerle kirletilmeleri, insanlık dışı zalimane soykırımlarla
topluca imha edilmeleri Yavru G.W.Bush iktidarı altında idare edilen Amerika
Birleşik Devletleri ile işbirlikçi olan Haçlı Avrupa Birliği ülkelerini
tiksinilir hale getirmiştir. Yeryüzü bir korku, dehşet gezegeni haline
gelmiştir.
Bunca zalimliğe, insanlık dışı soykırımlara, yağmaya talana
rağmen Müslüman olmayan Amerikalı, Avrupalı ve Rusya, Çin gibi öteki dünya
ülkeleri sert tepkiler gösterirken, ülkemiz, Mısır, Suudi Arabistan, Bahreyn,
BAE, Katar gibi Müslüman ülkelerden “gık” çıkmamıştır.
Bush’un ardından getirilen siyahi köle kral Obama ile
Amerika “yumuşak emperyalizm” moduna geçmiştir. Sebebi de Bush’un yaptığı
olumsuzlukları unutturmak, vahşi emperyalizm siyasetine karşı direnen Amerikan
halkının tepkilerinin artmasındandır.
|
Ermeni tehcirini yapan İsmail Enver paşa |
1915’te Enver paşadan korkuya Gürcistan’a sığınmış Süryani
isyancıların soyundan olan Batum Süryani’si Recep Tayyip Erdoğan “Başka
milletlerin özgülükleri için toprakları dışındaki ülkelerde savaşan, ölen
Amerikan askerlerinin salimen ülkelerine dönebilmeleri için duacıyım!” diyerek
onlara duacı olmuştur. Böylece sekizinci yüzyılda (M.S.734-50)peygamber
Muhammed için “Şeytan Bizbat” diye yazdıkları dini kitapları yüzünden Bağdat’ta
Abbasi halifesince yargılanıp idam edilen Süryani rahiplerinin, soykırıma
uğratılan, sürülen Süryanilerin de intikamını almış oluyordu.
Bu zalimlikleri önleyebilecek ordu komutanları, siyasi parti
mensupları, yazarlar, gazeteciler, polislerden oluşan binlerce insan sorgusuzu
sualsiz düzmece sömürge mahkemelerinde savunma yaptırılmadan tutuklanıp
hapsedilmişlerdir. Altı yıldır bu sürmektedir.
Bu nasıl Müslümanlık?
Bu nasıl insanlık anlayışı?
Bu nasıl önderlik stratejisi?
1993 yılında Diyarbakır’da okuduğu bir şiir nedeniyle
düzmece bir mağduriyet kurbanı gösterilen Recep Tayyip Erdoğan, emperyalizmin
baskılarına güç bela direndiğinden suni ekonomik krizlerle halkın gözünden
düşürülen hükumetlerin ardından 03 Ekim 2002 genel seçimleriyle iktidara dış
güçlerce getirilmiştir.
Bu düzmece mağduriyeti ile “demokrasi havarisi” gösterilen
ve başta ABD-AB olmak üzere diğer işbirlikçi Müslüman ülkelerce de büyük
payeler verilip göklere çıkartılmış, zenginleştirilmiş, pohpohlanmış, ülkenin
bütün ekonomik, kültürel birikimlerini yabancılara peşkeş çekmesi, kendi
halkının siyasi, vatandaşlık hak ve özgürlüklerini gasp etmiş, akan kanlara
gözünü kapamış bakmamış, çığlıklara kulak tıkayıp duymamış, onu iktidara
getiren halkını unutmuş, iktidar serhoşluğu içinde önünü göremeyecek kadar kör
edilmiştir. Ya da tüm bunları kasten planlayarak yapmıştır. Geçmişin intikamını
almaktadır.
|
Gürcistan haritası. Sol sarı köşe Batum |
1919’da Osmanlı’nın işgali başladığında Adana’ya Suriye’den
gönderilen 178.000 Ermeni’ye Fransız Ordusu askeri üniformaları giydirilerek
Klikya Ermeni Krallığı kurmak üzere devlete isyan ettirilmişti.
Gürcistan’a 1915-17 arasında sığınmış Süryani, Ermeni ve
Yezidi Kürtleri de bunlara yardım için Anadolu’ya gönderilmişlerdi. Adana
Valisi Yıldırım Orduları Komutanı olan Atatürk’ten aldığı emir ile bunlara
karşı direniyor, yokluk içerisinde Türk ve Müslümanlar bu işbirlikçi çetecilere
karşı savaşıyordu.
Başbakan Recep T. Erdoğan Süryani’sinin 2003-2006 yılları
arasında defalarca tekrarladığı, benim yazımdan sonra internet medyasından bile
kaldırttığı aşağıdaki sözü belki onun gerçek niyetini göstermeye yeterlidir;
“Benim dedem haksızlığa karşı tahammül edemezmiş. Adana’da
zalim bir Osmanlı valisi varmış, halka zulüm eden bu valiye karşı dedem
savaşırken ölmüş!”
|
199.yy Ermeni Çetecileri |
İyi de be adam yıl 1919, otomobil yok, tren yok, devlet çökmüş,
işgal edilmiş, telefon, telgraf yaygın değil. Bu senin deden ülkede elektrik,
yol olmadığı bir çağda Adana’daki bu zalim valiye kinlenecek kadar bilgiyi
nereden duydu, öğrendi, hangi olanakla oralara gitti ve öldü?
Hiç işi gücü yok muydu? Çocukları torunlarına sevgi
göstermek, tecrübelerini aktarmak varken Adana’da valiyi nasıl kendine rakip
ilan etti?
Bunların tek cevabı başbakanın dedesi isyancı işbirlikçi
Süryani bir teröristti.
Başbakanımızın dedesini öldüren zalim Adana Valisi ise
vatanını savunan yukarıdaki kahraman validir.
Torununun da yandaşlarıyla birlikte bütün dünyanın saygı
gösterdiği Mustafa Kemal Atatürk’e “Taş Kafa, serhoş, ayyaş, gay, sübyancı,
Yahudi” dediklerini, devletin resmi kurum ve kuruluşlarından resimlerini
kaldırtıp heykellerini hurdacılara sattıklarını, hatta Osmanlı bayrağı olan
bayrağımızı da çeşit çeşit renklere boyadıklarını, bayrağın Hilal ve
yıldızından Arap harfiyle “NUR” okunacak şekilde Mason tarikatının adını
yazdıklarını, elan Suriye’de ikinci Kürdistan ve Süryani özerk bölgelerinin
inşa işlerini yürüttüklerini, “30” yıllık PKK teröristlerini muhatap alıp,
özerklik verdiklerini, devleti “Büyük Şehir Yasaları” dümeniyle sekiz parçaya
böldüklerini ve buralara sığmayacak işlerini gördüğümüzde başbakan ve çetesinin
Türk ve Müslüman milletlerinin düşmanları olduklarına inanmamız
kolaylaşacaktır.
Böyle soylarını Grek/Yunanlılara dayandıran, Grek-Arap
melezi olup soy davası güden köklü bir işbirlikçi yapılanma ne yazık ki Obama
döneminden beri sistemli olarak yalnız bırakılmıştır.
Bunun birinci sebebi Yavru Bush döneminin getirdiği Amerikan
düşmanlığını kırmaktır. İkinci sebebi de Süryani-Bizans Osmanlı projesinin
Araplarca hoş karşılanmaması, üçüncü sebebi ise “Ilımlı İslâm” saçmalığının
benimsenmesini geçelim bunu karşıtı daha radikal, daha antiemperyalist bir
İslâm’ın büyümeye başlamasıdır. Dördüncü sebep ise elbette Libya işgaline
sessiz kalan Rusya ve Çin’in Suriye’nin işgalinde etkin olarak ortaya çıkmaları
ve işgali durdurmalarıdır.
RE.T.E ve AKP’si Obama’yı Bush gibi olmamakla, yumuşaklıkla
suçlamıştır. O da sopayı eline alıp “niye Suriye’ye giremiyorsun bu kadar
istiyorsan girsene” gibisinden konuşmuş ve sopasını RE.T.E masonu ile
konuşurken elinde tuttuğunu söylemiş sopalı resmini Beyaz saray internet
sitesinde yayınlatmıştır. Bu da AKP’nin gözden düştüğüne işarettir. Arayı
ısıtmak için çeşitli ekonomik tavizler ABD’lilere verilmiştir. Sıraya Haliç
Tersanesi de sokulmuştur.
Bu bağlamda geçtiğimiz günlerde AKP’nin proje ortağı olan,
çarşaf-peçe fahişe kıyafetli Hıristiyanlığın en yoğun yaşandığı, Hıristiyanlık
inancında 12 Hıristiyan Havarisi olmasına rağmen, 278 Havari mezarı/Türbesi
barındıran İspanya’nın “Medeniyetler İttifakı”
da denilen bu projeden çekildiğini açıklamasından birkaç gün önce
İngiltere’nin Esad rejimine destek verdiğini, Tayyip’in devlet eliyle
desteklediği ÖSO teröristlerine de silah vermeyi durduracağını açıklamasıdır.
Bunlardan önce tam yüzüncü yılında Haçlı Ordularınca tekrar
işgal edilen Muammer Kaddafi’nin ülkesi Libya’nın işgaline Almanya başbakanı
şansölye Merkel’in “Biz iki dünya savaşı çıkarttık. Bundan kusur kalalım!”
diyerek işgale katılmaması küresel suç çetesi olan AB-D Haçlı Çetesinde ilk
bölünme olarak ortaya çıkmıştır.
İşte bu tespitler ışığında Şeytana tapınan küresel haçlı
çetesi 1300 yıldır kendi komşu halklara düşmanlık için emperyalist batılıları
bölgeye davet eden işbirlikçilerini ve onlarla birlikte uydurdukları suni-yapma
dini projenin kültürel temeli olmaktan, bu işbirlikçi Nurcu, teslimiyetçi çeteyi
de işbirlikçileri olmaktan çıkarma kararındadır.
Mısır’da İngiltere/ABD istemedikçe hiçbir darbe olması
mümkün değildir. Buna rağmen gene askeri bir darbe ile iktidar edilen işbirlikçi
Nurcu Mursi iktidarı gene bir askeri darbe ile görevden alınmıştır.
|
İngilizlerin İskoç RITE (İskoç Ayini) Mason locası |
Çünkü Mursi iktidarı Mısır halkını delirtecek antidemokratik
uygulamalara başlamış RE.T.E’yi (Rite”İng”=Ayin, Mason ayini) imrendirip
çırak çıkartacak icraatlara başlamıştır. Öyle ki Hıristiyan Kıpti Kilisesi bile
uygulanan teslimiyetçi ihanet siyasetlerine “Yaşasın Mısır” diyerek 1096’daki
I. Haçlı Seferine direnen dedelerinin direnişini yaklaşık bin yıl sonra tekrar
etmiştir.
AKP’nin en önemli kültürel ortağı olan ve Müslüman Kardeşler
Örgütü olarak ta bilinen bu işbirlikçi Siyonist çetenin iktidara getirilmesi için
yapılan darbeye AKP hükumeti ve başbakanın “çıtı” çıkmamıştır. Ama geçenlerde
onu iktidardan indiren askeri darbe çok üzmüştür. Üstüne Vehhabi Suudi Arabistan
ile Katar’ın da bu darbeyi desteklemeleri Nurcu başbakan ve AKP çetesinin
yüreklerini kızgın demirlerle dağlamıştır.
Bu defa İngiltere’nin TIMES (Zamanlar) dergisine sayfa
kiralayarak RE.T.E masonunu “diktatörlükle suçlayan ve halkın demokratik
haklarını gasp etmekle, ülkeyi faşist polis rejimiyle yönetmekle eleştiren
Oskar, Nobel ödüllü 178 batılı sanatçı ve aydının ilanları ise RE.T.E’nin
beyninin kafatasını parçalayacak şiddette kaynamasını sağlamıştır. Birden
Atatürkçü oluvermişlerdir.
Hem AB-D’de bu Nurcu tayfasının iktidarının sürmesini
isteyen güçlerin hem de başta RE.T.E destekleriyle Mısır’ın Mursi’sinin sözde
Müslüman Kardeşleri olan bu teslimiyetçi, Nurcu kripto Rum/Grek/Yunan tohumu
koalisyonu el altından teröre bulaştırılmıştır.
Aynen gezi direnişçilerine saldırtılan satırlı, sopalı hatta
polis yelekli AK Gençler misali. Olaylar üzerine dün Cuma namazında halkı
mitinge davet eden Mısır cuntasının savunma bakanı da olan Orgeneral Sisi halkı
mitinge davet etmiştir.
Mitinge karşı Mursi yanlılarının mitingleri de haliyle
sürmekte olduğundan küçük kıvılcımlar yangın olmuş bir anda ölü sayısı 200’ü,
yaralı sayısı 4000’i aşmıştır.
1950’lerde toplarını Dolmabahçe Sarayına çevirerek
demirlemiş NATO çetesinin Amerikan donanmasına “secde” eden bu teslimiyetçi
Nurcu tayfası birden secde ettikleri güçleri “Dış Güçler” işbirlikçilerini
“Rant Çetesi/Faiz Lobisi” ilan etmiştir.
Bu gün Fatih Camisinde toplanan AKP çetesinin din simsarları
halkı Mısır Konsolosluğunu protesto etmeye, Fatih parklarında sürekli
mitinglere katılmaya, Mursi yanlılarına, Suriye’deki ÖSO çetelerine katılmaya
davet ederlerken “Kahrolsun Emperyalist Amerika-Kahrolsun Suudi Arabistan,
Katar” gibi sloganları tekrar etmişlerdir.
|
Selefi (Dinden çıkmış Müslüman tarikatlrının genel adı) Adeviye meydabında Selefi Mursi'nin Yezidi yandaşlarının mitinginden |
Terk edilen şeytana ibadet eden bu ırkçı Nurcu yapılanma da iktidarları
süresince elde ettikleri siyasi, ekonomik, askeri, fikri güçleri kullanarak
Türkiye ve Mısır’da halklarını B.O.P’un aşamalarından olan dini, etnik bağlamda
birbirine düşürerek bölme eylemlerini Kuzey Irak’ta Güney Kürdistan ve Süryani
Özerk bölgesi ilan etmekle başlamışlar, Esad’a yardım için Suriye’ye giren PKK’nın
Irak kolu Suriye sınırımızda özerklik ilan etmiş ancak dün Ankara’da kendisine
verilen talimatla Esad yıkılncaya kadar Özerklik ilanını ertelemiş ve Esad’a
karşı tutum takındıklarını ilan etmişlerdir. Böylece Hatay’a doğru uzanan
Kürt-Süryani kripto Rum koalisyonu Akdeniz’e açılacak şekilde Suriye sınırımız
üzerinde genişlemekte ve İsrail ile birleşmeyi hedeflemektedir. Yeni Anayasa düzenlemesi ve Büyük şehir
yasaları ile Merkezi Diyarbakır olan bir Kuzey Kürdistan’ın yasal alt yapısı
hazırlanmış, eski Kürt Açılımı siyasetinin bir ileri aşaması olan “Çözüm Süreci”
adı verilen uygulanan siyasetler ile terör örgütünce Kuzey Kürdistan olarak
ilan edilen oluşumun zemin çalışmaları sürdürülmektedir. Bu tespitlere göre
B.O.P projesi tıkır tıkır işlemektedir.
|
AKP'nin Mursi'ye destek mitinglerinden! |
Devletin dönüştürülmesi işlemlerinin daha rahat
yürütülebilmesi için de Gezi Direnişi olaylarında “Yüzde Elliyi zor tutuyorum”
diyerek halkı iki gruba ayıran mason RE.T.E bu gün ülkenin değişik illerinde ve
İstanbul Fatih camisinde Mursi’ye destek eylemleri düzenleterek iç bölünmeyi
gerçekleştirecek “karşı kitle eylemlerini” başlatmıştır. Şimdi de sıra bölge
devletlerinin iç karışıklara düşürülerek parçalanması aşamasının uygulaması
aşamasıdır. Belki de bu terk edilme senaryoları ince bir zekâ ürünü olan
yabancı istihbarat masalarının “karşıt güçleri oluşturma “ aşamasının da
kendisidir ve sinsi bir kayıkçı kavgası da olabilir. Bunun sonuçlarını artık
gün be gün görmeye devam edeceğiz.
Ama ben umutlu olmak ve
RE.T.E ve işbirlikçi suç çetelerinin onu terk ettiklerini düşünmek istiyorum.
Çünkü Vehhabi Suudların Selefi Yezid Nurcular olan Müslüman Kardeşleri
sevmedikleri açıktır. Mısır’da bunları görmek istememişlerdir. Diğer yandan
Mursi karşıtı darbe rejimi de ne hikmetse ne ABD, AB ne de BM tarafından “Darbeci”
olarak tanımlanmamıştır. Bu da Mısır’daki yeni rejimin AB-D Haçlı Koalisyonunun
işbirlikçisi olduğunu göstermektedir. Mısır Darbesi emperyalizmin çıkarlarını
tehdit etmemektedir hatta Yezit Adeviye meydanında Mursi destekçilerinin darbeci
iktidara ve dağılmalarını emreden askeri birliklere karşı koyma kararı almalarından
sonra üzerlerine ateş açarak Mısır’ın yeni harita ve rejim sürecine geçişini de
başlatmıştır.
|
İşte Süryanilerin, Sabilerin İslâmı getirdikleri yer. |
Bu güne kadar geçen 11 yıllık AKP iktidarı boyunca şahsi arkadaşlık
ettiği bütün devlet adamlarını satışa getiren Süryani kripto Rum RE.T.E ve Müslüman
Kardeşi kripto Yunanlı Mursi iktidarı en büyük ortakları Vehhabi Suudi Arabistan
ile Katar’dan satış yemişlerdir. Elbette bu satışa AB-D çetesi de dâhildir.
Bütün bu gelişmelere dâhil olan Gezi olaylarının nedeniyle
ABD’nin AKP’ye yaptığı uyarıyı da İstanbul Borsasının hisselerinin yarısını
ABD’ye satarak önlemeye çalışmıştı.
Ancak ABD yaklaşık 100 yıllık, batı ise 1300 yıllık
ortaklarını değiştirme tercihini yapmıştır. Çılgına dönen Şemsi Yahudi, Yezidi
Kürt, kripto Yunanlı Arap-Rum melezleri olan Süryani çetesi, Diren Gezi olayları
ile başlayan ilk çırpınışından sonra Mısır darbesi ile son çırpınışına
geçmiştir.
Emperyalizm suyu geçerken at değiştirmektedir.
Köleci, köktendinci, şeytan ibadetçisi sapık kripto
Arap-Yunan melezlerinin maskeleri ortaya çıkmıştır.
Bunlar haliyle ellerine geçirdikleri siyasi, kamu, ekonomik
ve derin askeri yapılanmalarıyla buna karşı direneceklerdir. Bu direnişleri
sadece onları daha da batıracaktır.
Çünkü halk onlara güvenmemektedir.
Böylece B.OP mop projesi de atıl kalmıştır ya da tadilata
uğramıştır ki ben o kanıdayım. Bu tadilat gereğince iktidarı yeni
işbirlikçilerine devir edecek olan emperyalizm halkın güvenini kazanan ve koruyanlarla
işbirlikçiliği tercih etmektedir.
Bu durumda Yezidiliği, Süryaniliği ortaya çıkmış, terör
örgütünün ortağı olmuş, halkının lanetini almış AKP iktidarı da küresel
patronlarının da güvenini kaybettiğinden deliğe süpürülme tehlikesi ile karşı karşıya
kalmıştır. Yerini muhalifleri alacaktır. RE.T.E masonu halka nasıl
sevdirildiyse yeni işbirlikçiler de öyle sevdirilecektir.
Silivri’dekilerin aralarına serpiştirilmiş kripto
işbirlikçiler hasretle bu günleri beklemektedirler. AKP misyonunu
tamamlamıştır.
|
Mısır'ın muhalif NUR partisi hakkında bir yazı resmi |
Yeni işbirlikçileri halkın demokratik haklarını
koruyan, işsizliği önleyen, kardeş
kavgalarına son verecek, bölücü değil birleştirici, gerçek adaleti ve üstün
bilimsel hukuku temel alan siyasetler izleyen ama emperyalizmin kabul
edilebilir çıkarlarını teslim eden bir yapılanma olacak gibi görünmektedir.
CHP’nin ve diğer demokratik siyasi örgütlerin yükselişlerinin sebebi bu
olabilir.
Şeytan ibadetçisi Mason, Siyonist küresel suç çetesinin
mensubu olan RE.T.E ve işbirlikçileri kendileriyle işbirliğinde olan erken
kıyametin kopması için uğraşan Evancelist Hıristiyan sapkınlarıyla birlikte bir
“üçüncü dünya savaşı” tezgâhlamışlardır.
Bu tezgâhın bozulması da ancak halk hareketleriyle ve onlara
karşı olan sayılan ve sayamadığım yapılanmaların birlikte mücadeleleriyle
önlenebilir ama yeni işbirlikçilerle değil.
|
İsrail NUR Mason Locası sembolü |
Bütün demokratik ve antiemperyalist siyasi, ideolojik,
ekonomik, sivil toplum yapılanmaların vatanın birliğinin, bütünlüğünün
korunması, kardeş kavgalarının önlenmesi, cumhuriyetin ve Atatürk devrimlerinin
korunması ve ileriye götürülmesi, bağımsızlığın sağlanması esasında
Atatürkçülük etrafında birleşmeleri şarttır.
Herkes soy sop, din, mezhep, tarikat ayırmadan sömürgeci,
yapmacı küresel suç çetelerince yönetilen batılı emperyalistlere karşı
birleşmeli, bastığı toprağa sahip çıkmalıdır. Kardeşi kardeşe düşüren işbirlikçi
suni kavgalardan uzak durmalıdırlar. Cuma toplantılarından, namaz sonrası
yaratılacak provokasyonlardan kaçınmalıdırlar. Ellerine megafon alıp çığlık
çığlığa insanları din adına birbirlerine karşı cihada davet eden sapkınlardan uzak
durmalıdırlar.
Tabiata baktığımızda her şey ne kadar adalet içindedir.
Havanın, kuşların pasaportu mu var? Biz de kuşlar kadar niye
özgür olmayalım?
Hepimiz şu dünyanın evlatlarıyız.
Olanın olmayana verdiği, güçlünün zayıfı tutup kaldırdığı
bir dünya yaratmak çok mu zor?
Barış ve kardeşlik içinde yaşamak yerine korkunç savaşlara,
tanrının cehenneminde bile vermediği insanın külünü bile bırakmayan ya da
genlerini bile bozup dönüştüren silahlar ile birbirimizi yok etmeye ne gerek
var?
Siyasi hırsları yüzünden insanların inançlarını,
yoksulluklarını, zaaflarını kullanarak kan dökme, birlikte yaşadıkları
insanları emperyalistlere satma, köleleştirme, kadını erkeğe, evlatları ana
babaya düşman hevesinde olanlar ne kadar çirkindirler.
Daha demokratik özgürlüklerin olduğu, herkesin alın teriyle
karnını doyuracak, ailesini geçindirecek, başını sokacak evinin olduğu,
eğitimin, adaletin ayrımcılık yapılmadan verildiği, kimsenin kimseye inanç veya
ideoloji dayatmadığı, birinin ötekine egemen olmayı düşünmediği, yemyeşil
ormanların, çayırların olduğu, yapabildiği kadar değil bakabileceği kadar çocuk
sahibi ailelerin olduğu, kadınların mal, köle yerine konulmadığı, insanların
özgürce çocukluklarını yaşama şansının verildiği, çocuk evliliklerinin
engellendiği, savaşların, anarşinin, terörün, yalanın, hilenin, soygunun,
hırsızlığın unutulduğu bir dünya istemiyor musunuz?
Ben tespiti yaptım takdir okuyanındır.