Blog başlığındaki "+40" UYARISINI GÖRDÜNÜZ MÜ?

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.

Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.

Tedbir olarak yanınızda sağlık ekibi bulundurunuz veya çıkınız! +40 :))

İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.


Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Yazılarımı ırkçı, etnik,dini ayrımcı bulanlar, Atatürk'e yapılan 26 Kürt isyanı, 25 suikastın arkasında ve 30 yıldır, 50.000 insanımızın ölümünde Kürt Yezidiliği ardında saklanmış gayrimüslüm azınlıkların olmadığını ispatlasın.

Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Mısır Darbesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mısır Darbesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Temmuz 2013 Cumartesi

MISIR DARBESİ VE BOP’TA AT DEĞİŞTİRME



MISIR DARBESİ VE BOP’TA AT DEĞİŞTİRME

31 Mayıs 2013 günü İstanbul Taksim Gezi Parkı direnişçilerine AKP hükumetinin polis zoruyla şiddetli orantısız güç kullanmasının ardından ülkemizin her yanına yayılan Diren Gezi eylemleriyle AKP hükumetine karşı halen süren tepkiler başlamıştı.
Biz bu tepkileri yaşarken Mısır’da AKP’nin kardeş zihniyetteki Mursi iktidarına karşı da Gezi öncesinde başlayan toplu mitingler Kahire meydanlarını işgal ediyordu.

Muhammed Mursi
Mısır’ın Mursi’sinin teslimiyetçi İslâm anlayışına sahip Müslüman Kardeşleri ile bizdeki Said-i Kürdi-Nursi Deliüzzaman’ın Kürtçü, Siyonist, Mason Nurculuk dini temelinde inanca sahip AKP iktidarı aynıdır. Bunu ilk kez bu yazımı okumak için bloğuma girenler için bu Nurculuk dininin dini ve ırki kökenlerini kısaca açıklayayım. Çünkü yeryüzü din ile yönetilmektedir bu yüzden dünya siyasetini dini inançlar belirler ve dinleri bilmeyenler bilenlerin köleleri olurlar. Bu dün de böyleydi bu gün de böyledir.

AKP hükumetinin zihniyeti, Büyük Ortadoğu Projesi ve Kuzey Afrika projesi olan bu bölgeyi yeniden yapılandırma ve emperyalizm daha köleleştirilmiş halklar üretme amacına dayalı siyasi bir işbirliğine dayanır. Kendi aralarında yaşadıkları milletlere ihanet projesi de olan bu projeye göre Ortadoğu’da bulunan 22 Müslüman ülkenin ve Kuzey Afrika’dan doğu Afrika’ya uzanan bir yelpazedeki Müslüman devletler yeniden haritaları çizilecek, rejimleri belirlenecek, dini inançları değiştirilecektir.  Dayatılan din ise Nurculuk ve onun 21. Yy. aşaması olan Fetullah Gülen dinidir. 

 19.yy. içinde küresel Mason sermayenin işbirlikçileri ile oluşturduğu bu yapay din, insanları ibadete, umre gezilerine, Kur’an değil uydurma, kaynağı belirsiz milyonlarca hadis okumaya yönelten, emperyalizme karşı teslimiyetçi olmasının yanında içine Hıristiyanlık, Yahudilik, Sabilik, Süryanilik ve Hermetizm (Şeytan ibadetçiliği felsefesi) öğretileri da katılmış, İslâm’ı dönüştüren, özünden koparır. 

Geçmişte Müslüman takiyecilikleriyle İslâm’ı dönüştüren bu köktendinci şeytan ibadetçileri, ortak adları “NUR” olan ve her duaya başlarken okuduğumuz “Euzubillahimineşşeytanirracim= Huzurundan taşlanarak kovulmuş şeytanın şerrinden sana sığınırım” ayeti kerimesindeki dişi şeytan, Allah’ın huzurdan taşlayarak kovduğu kızı olan Er Ruha, Er Ruda, El Uzza, Tavus, Bafomet adlarıyla tapındıkları şeytandır. 
Bunlardan Süryanilerin Pşitto, Sabilerin CİN ZE Dİ RABBA ve Yezidilerin Mushaf-ı Reş, Kitab el Cilve gibi kutsal kitaplarında bu şeytan hakkında geniş bilgiler, efsaneler, ilahiler vardır. Sabi şeytanı Er Ruha’nın, Yahudi Şeytanı Yahweh’in, Ermenilerin şeytanı Arman/Ehriman’ın, İran’ın şeytanı Ehriman/Arman/Erman’ının ortak adları “Nur’dur,  eski Mısır cüce şeytanlarından birinin adı olan ve aynı anlama gelen “Baha” da denir.”  Böylece NURculuk ve BAHAilik dinlerinin adlarının da “NUR” ve “Şeytan adları” olduğunu öğrendik. Müslümanlar bundan muaf olsalar da dinleri bu mitolojik dinlerden kaynaklandığından, peygamberleri onlardan geldiğinden onlara aldanmaktadırlar.

Allah'ın Kızları Lat, Uzza ve Menat şeytanları
Nur Cemaatleri Mason cemaatleridir. Bütün dinleri tek inanç çerçevesine sokmaya gayret eden bir dindir. İsrail dahi her ülkede vardır. Her ülkede hâkim hangi din, hangi mezhepse o dinden ve mezhepten görünür ve dinleri zamanla dönüştürürler.
Bu yapay dini benimseyen ve Müslümanlara “İslâm” diye dayatanlar ise Emevi, Abbasi, Osmanlı, Memluk dönemlerinde “Müslüman olduk”  diyen ama Kur’an’da geçen peygamberlerin hepsinin kendilerine gelmiş peygamberler olması yüzünden haklarında Kur’an’da geçtiğinden daha fazla bilginin kendi kitaplarında olması, aynı Allah adlı tanrıya tapınmaları, namaz kılıp oruç tutmaları sebebiyle kısa sürede “Din Uleması” olmayı başarmışlardır.
Bunların aleni olarak kendilerini gösterenlerinin adları da Müslüman adıdır. İmamları, müezzinleri, mescitleri de vardır. Kıyafetleri aşağı yukarı aynıdır. 

Süryani patriği Mor Filoks, AKP'nin A. Kadir, Topbaş, Egemen Bağış Süryanileri
Müslümandan ayırmak olanaksızdır. 

Erkekleri cübbe, sarık, çarık, kadınları siyah çarşaf ve peçe giyer. Beyaz giyinenleri de vardır. “Tapınak Fahişeliği Kültü” olarak ta bilinen “Bereket Ayinlerinin” yaşandığı dinler bunlardır. Ney, tef, zurna, davul, lir, kanun gibi çalgılar dini çalgılarıdır. 


 
Sümer'de Tapınak fahişe kültü- Tanrı=Kral ile sevişen rahibeden üreme kültü

Urfa yakınlarında bulunan bir duvarda Grek tapınak fahişeleri tablosu

Tanrıyla ilişkiye girilince ülkeye bereket geldiğine inanılan eski Sabi dininde erkeklik organı "bereketin kaynağı" sayıldığından kutsaldı. Tarlalar sürülürken bu pişmiş topraktan yapılan heykeller toprağa atılırdı. Fırınlardan aldığımız Baston Ekmek  erkek organını andıran Sabi ekmeğidir.
Sabiliğe dönmüş Kanada'ya sürülmüş Beyt Şemeş Yahudileri.
Çocuk evlilikleri, pedofili, sütten kesilmiş çocuk veya yetişkinlerle biseksüel ilişkiler ve ensest ilişkiler yaygındır. CHP’nin bazı milletvekillerinin açıklamasına göre de dünyada en çok çocuk gelin olayının yaşandığı birinci ülke haline bu hükumet zamanında geldiğimiz açıktır.

Bu çocuk düğünü resminin yayınlandığı sitede her üç saniyede bir 18 yaş altı evlilik yapıldığını ve bunun büyük oranının Müslüman ülkelerde olduğu yazılıyor. Başka yerlerde bizden aşağı değil. Bu gezegen sapıklar gezegeni.Tıkla
Çünkü Gürcistan bu işi birinci götürüyordu. İran rejimindeki din de işte bu dindir. Humeyni’nin sağlığında yazdırdığı Şeri Medeni Hukuk kitabı olan “Küçük Yeşil Kitap” adlı kitapta sütten kesilmiş iki yaşlarında bir kız çocuğu ile vajinal değil anal ilişkiye girileceği konusunda maddeler konulmuştur. Elmalılı Hamdi Yazır hoca, Maide 62, Hac 17 Sure tefsirlerinde Sabileri işlerken bu tespitleri yapmıştır. Ben de kendi bilgilerimi de ekledim. 

Ve Müslümanlar üzerinde kolayca etki sahibi olmuşlar, bunu suiistimal ederek özünde İslâm’ı dört mezhebe ve yüzlerce tarikata bölmüşlerdir. 
Süryani kadınları ve erkekleri OSMANLI DÖNEMİ
Soy olarak Grek soyundan olduklarını savunan, cüce çöl şeytanlarına binlerce yıldır tapınan Sabi, Süryani Araplar ile 12. Yüzyılda bunlara katılan Yezidi Kürtlerdir. Osmanlı döneminde Bizans, Gürcistan, Rus Çarlığı ile birlikte hareket etmişlerdir. AKP iktidara geldiğinde 2008’de Gürcistan ile ittifak yapıp Kafkasları işgale başlayınca Rusya Gürcistan’ı bir güzel şamarlamış, yardım isteyen Saakaşvili’nin telefonlarına bakmamak için Tayyip meçhul bir yere tatile kaçmıştı. Gürcü- Süryani-Yezidi koalisyonunu burada da görmekteyiz.  
Oysa Şafi Kürtler Ermeni, Süryani, Yezidi Kürt isyanlarının bastırılmasında II. Sultan Abdülhamit tarafından paşa yapılmışlar, “Hamidiye Paşaları” olarak nam almışlar ve isyanları bastırmakta büyük görevler yapmışlardır. Şeyhülislam, Sadrazam gibi görevlere de getirilmişlerdir.

Rus C.Başkanı Putin'den telefonda fırçalanırken Gürcü Sakaşvili'nin hali
Bu görevleri icra ederken İngiliz emperyalizminden, onların yeni Mason dinleri olan Hindistan’da Kadıyanilik, İran’da Bahailik, Mısır’da Efganilikten etkilenmişler ve kaptırıldıkları “İslâm Kürdistan’ı” hayaliyle Osmanlı’nın yıkılışına hizmet etmeye başlamışlardır.
Cumhuriyetin ilanından önce ve sonra İngiliz rahip ajanı Mr. Robert Frew’un talimatlarıyla hareket eden, Atatürk dönemindeki bütün isyanlarda parmağı olan, 1952’de de Vatikan’dan takdirname alan, görmediği halde Mısır’lı Muhammed Efgani’nin öğrencisi olduğunu iddia eden Said-i Kürdi Deliüzzaman’ın Şafi Kürtleri Yezidi Kürtlerle birleştiren Nurculuğu dış güçlerin destekleriyle hem ülkemizde hem de bu coğrafyadaki Müslüman ülke halklarının benimsemelerinin sağlanmıştır. 

Atatürk döneminde Şafi-Sünni Kürtler Nurculuğu “Kürt İslâm’ı olarak benimsediklerinden çıkartılan Kürt, Süryani, Ermeni ve gerici isyanlarına karışmışlardır. Kürtçülüğün esası olan 800 yıllık Kürt Yezidilik dini ya da Adeviye dininden sonra Nurculuk ikinci Kürt dini olarak belirmiştir. İki dinde kurgudur. Birini Mervani soyundan Şeyh Adi Yezidi ötekini de Bitlis Nors köyü Süryani’si Deliüzzaman Said-i Kürdi İngiliz rahip Ajanı Mr. Frew ile kurgulamıştır.
Tarihçe-i Hayatım adlı yaşamını anlattığı, Yazatası Hüsrev’e yazdırdığı kitabında anlattığına göre bu İngiliz rahip ajanından aldığı emirle Gürcistan’a Yezidi Kürtlerin yerleştirildiği Tiflis’e giden Deliüzzaman Rus istihbaratından bir polis ile görüştüğünü yazdırmıştır. 

Bu görüşmede muhtemelen Doğu Anadolu’nun askeri konuşlanması, halkın etnik kökenlerine göre ayrımlarından oluşan askeri, demografik bir harita sunmuş olsa ki Bitlis’e gelişinden hemen sonra Rus işgali başlamış ve Van, Bitlis işgal edilmiştir. Kendisine de makineli tüfeklere, toplara karşı sipere girmeden ayakta savaştığı çakma bir kahramanlık senaryosu yazdırmıştır.
Düzmece esir düşme dümeniyle Rusya’ya gönderilen Deliüzzaman Rusya Müslüman ve Türk halklarını İngiliz-Amerikan siyasetlerinin yanında yer almaya ikna etmiştir. Bu da onları “karşı devrimci” yaptığından sosyalizm döneminde kıtlıklar, sürgünler, zulümlerden ibaret tarifsiz acıları tecrübe etmelerine neden olmuştur. Bu gün de Uygur Sincan Türklerine kadar yapılan aynısıdır.

Rusların Kürdistan kurduğuna inanan Deliüzzaman 1919’da geldiğinde Kürdistan kurulmadığını, Bitlis’i Ruslardan Atatürk’ün kurtardığını öğrenince ona düşman olmuştur. 1925’de bastırılan Şeyh Sait İsyanında “fikir babası” rolü oynadığından Isparta’ya sürülmüş, yatak arkadaşı Palu’lu Şeyh Sait ise Atatürk’ün kurdurduğu İstiklal Mahkemesince idam edilmiştir. 1958’de “Birader-i âzamım Şeyh Sait’İn öcünü alacağım dedim aldım!” diyen (Tarihçe-i Hayatım) Deliüzzaman Atatürk’ü öldürmekte üstlendiği görevle gurur duyduğunu böylece itiraf etmiştir.

A.Menderes, solda Said-i Kürdi Deliüzzaman ve ikisini postaları
Sabiler, Hıristiyan Sabiler olan Süryaniler yukarıda yazdığım gibi günümüzün Mason Nurcuları 735’lerden beri, Yezidi Kürtler de 12. yüzyıldan beri İncil Tevrat okumaya başlayarak Müslüman ve Türklere karşı Vatikan, Rusya ile işbirliği içine girmişlerdir. Osmanlı’nın yıkılışından Atatürk cumhuriyetinin yıkılmasına kadar bütün isyanları bunlar çıkartmışlar, Kore’ye asker göndermekten Kıbrıs’ta Amerikan-İngiliz askeri üslerinin bekçiliğinin yapılmasına kadar vatan evlatlarının heba edildiği bütün teslimiyetçi projelerin uygulayıcıları olmuşlardır.

İşte bu şeytan ibadetçileri, şeytanlarını hoşnut edecek mundar işlerini şimdi de “Müslüman, Ilımlı İslâm, Dinler arası Diyalog, Medeniyetler İttifakı” gibi adlarla sürdürmektedirler. Bunca adı sanı Müslüman da bunları Müslüman bilip arkalarından gitmektedirler. Ki yuhhh olsun yani!

Süryani Ortodoks din adamları
Bu işi yukarıdaki adlarla bizlere pompalayan bu teslimiyetçi ve kültürel erozyonun dayatıcısı yeryüzünün en köktendinci Hıristiyan ülkesi olan Amerika Birleşik Devletleri ile yardımcısı Avrupa Birliğidir. Finans sağlama görevini İslâm’da ilk İngiliz-Mason dini olan 1739’da kurulmuş Vehhabilik şeriatı ile yönetilen Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt’tir. Uygulayıcıları ise Türkiye, Mısır, Tunus, Cezayir, Fas’tır.

2003 Mart ayında başlayan Irak’ın Haçlı Seferi ile işgali, ülkedeki bütün Müslümanların zalimce katledilmeleri, kadın ve genç kızlarının, oğlanlarının tecavüzlerle kirletilmeleri, insanlık dışı zalimane soykırımlarla topluca imha edilmeleri Yavru G.W.Bush iktidarı altında idare edilen Amerika Birleşik Devletleri ile işbirlikçi olan Haçlı Avrupa Birliği ülkelerini tiksinilir hale getirmiştir. Yeryüzü bir korku, dehşet gezegeni haline gelmiştir.
Bunca zalimliğe, insanlık dışı soykırımlara, yağmaya talana rağmen Müslüman olmayan Amerikalı, Avrupalı ve Rusya, Çin gibi öteki dünya ülkeleri sert tepkiler gösterirken, ülkemiz, Mısır, Suudi Arabistan, Bahreyn, BAE, Katar gibi Müslüman ülkelerden “gık” çıkmamıştır.

Bush’un ardından getirilen siyahi köle kral Obama ile Amerika “yumuşak emperyalizm” moduna geçmiştir. Sebebi de Bush’un yaptığı olumsuzlukları unutturmak, vahşi emperyalizm siyasetine karşı direnen Amerikan halkının tepkilerinin artmasındandır. 

Ermeni tehcirini yapan İsmail Enver paşa
1915’te Enver paşadan korkuya Gürcistan’a sığınmış Süryani isyancıların soyundan olan Batum Süryani’si Recep Tayyip Erdoğan “Başka milletlerin özgülükleri için toprakları dışındaki ülkelerde savaşan, ölen Amerikan askerlerinin salimen ülkelerine dönebilmeleri için duacıyım!” diyerek onlara duacı olmuştur. Böylece sekizinci yüzyılda (M.S.734-50)peygamber Muhammed için “Şeytan Bizbat” diye yazdıkları dini kitapları yüzünden Bağdat’ta Abbasi halifesince yargılanıp idam edilen Süryani rahiplerinin, soykırıma uğratılan, sürülen Süryanilerin de intikamını almış oluyordu.

Bu zalimlikleri önleyebilecek ordu komutanları, siyasi parti mensupları, yazarlar, gazeteciler, polislerden oluşan binlerce insan sorgusuzu sualsiz düzmece sömürge mahkemelerinde savunma yaptırılmadan tutuklanıp hapsedilmişlerdir. Altı yıldır bu sürmektedir.

Bu nasıl Müslümanlık?
Bu nasıl insanlık anlayışı?
Bu nasıl önderlik stratejisi?

1993 yılında Diyarbakır’da okuduğu bir şiir nedeniyle düzmece bir mağduriyet kurbanı gösterilen Recep Tayyip Erdoğan, emperyalizmin baskılarına güç bela direndiğinden suni ekonomik krizlerle halkın gözünden düşürülen hükumetlerin ardından 03 Ekim 2002 genel seçimleriyle iktidara dış güçlerce getirilmiştir.
Bu düzmece mağduriyeti ile “demokrasi havarisi” gösterilen ve başta ABD-AB olmak üzere diğer işbirlikçi Müslüman ülkelerce de büyük payeler verilip göklere çıkartılmış, zenginleştirilmiş, pohpohlanmış, ülkenin bütün ekonomik, kültürel birikimlerini yabancılara peşkeş çekmesi, kendi halkının siyasi, vatandaşlık hak ve özgürlüklerini gasp etmiş, akan kanlara gözünü kapamış bakmamış, çığlıklara kulak tıkayıp duymamış, onu iktidara getiren halkını unutmuş, iktidar serhoşluğu içinde önünü göremeyecek kadar kör edilmiştir. Ya da tüm bunları kasten planlayarak yapmıştır. Geçmişin intikamını almaktadır.

Gürcistan haritası. Sol sarı köşe Batum
1919’da Osmanlı’nın işgali başladığında Adana’ya Suriye’den gönderilen 178.000 Ermeni’ye Fransız Ordusu askeri üniformaları giydirilerek Klikya Ermeni Krallığı kurmak üzere devlete isyan ettirilmişti.
Gürcistan’a 1915-17 arasında sığınmış Süryani, Ermeni ve Yezidi Kürtleri de bunlara yardım için Anadolu’ya gönderilmişlerdi. Adana Valisi Yıldırım Orduları Komutanı olan Atatürk’ten aldığı emir ile bunlara karşı direniyor, yokluk içerisinde Türk ve Müslümanlar bu işbirlikçi çetecilere karşı savaşıyordu.
Başbakan Recep T. Erdoğan Süryani’sinin 2003-2006 yılları arasında defalarca tekrarladığı, benim yazımdan sonra internet medyasından bile kaldırttığı aşağıdaki sözü belki onun gerçek niyetini göstermeye yeterlidir;
“Benim dedem haksızlığa karşı tahammül edemezmiş. Adana’da zalim bir Osmanlı valisi varmış, halka zulüm eden bu valiye karşı dedem savaşırken ölmüş!”

199.yy Ermeni Çetecileri
İyi de be adam yıl 1919, otomobil yok, tren yok, devlet çökmüş, işgal edilmiş, telefon, telgraf yaygın değil. Bu senin deden ülkede elektrik, yol olmadığı bir çağda Adana’daki bu zalim valiye kinlenecek kadar bilgiyi nereden duydu, öğrendi, hangi olanakla oralara gitti ve öldü?
Hiç işi gücü yok muydu? Çocukları torunlarına sevgi göstermek, tecrübelerini aktarmak varken Adana’da valiyi nasıl kendine rakip ilan etti?
Bunların tek cevabı başbakanın dedesi isyancı işbirlikçi Süryani bir teröristti.

Başbakanımızın dedesini öldüren zalim Adana Valisi ise vatanını savunan yukarıdaki kahraman validir.
Torununun da yandaşlarıyla birlikte bütün dünyanın saygı gösterdiği Mustafa Kemal Atatürk’e “Taş Kafa, serhoş, ayyaş, gay, sübyancı, Yahudi” dediklerini, devletin resmi kurum ve kuruluşlarından resimlerini kaldırtıp heykellerini hurdacılara sattıklarını, hatta Osmanlı bayrağı olan bayrağımızı da çeşit çeşit renklere boyadıklarını, bayrağın Hilal ve yıldızından Arap harfiyle “NUR” okunacak şekilde Mason tarikatının adını yazdıklarını, elan Suriye’de ikinci Kürdistan ve Süryani özerk bölgelerinin inşa işlerini yürüttüklerini, “30” yıllık PKK teröristlerini muhatap alıp, özerklik verdiklerini, devleti “Büyük Şehir Yasaları” dümeniyle sekiz parçaya böldüklerini ve buralara sığmayacak işlerini gördüğümüzde başbakan ve çetesinin Türk ve Müslüman milletlerinin düşmanları olduklarına inanmamız kolaylaşacaktır.
 Böyle soylarını Grek/Yunanlılara dayandıran, Grek-Arap melezi olup soy davası güden köklü bir işbirlikçi yapılanma ne yazık ki Obama döneminden beri sistemli olarak yalnız bırakılmıştır.
Bunun birinci sebebi Yavru Bush döneminin getirdiği Amerikan düşmanlığını kırmaktır. İkinci sebebi de Süryani-Bizans Osmanlı projesinin Araplarca hoş karşılanmaması, üçüncü sebebi ise “Ilımlı İslâm” saçmalığının benimsenmesini geçelim bunu karşıtı daha radikal, daha antiemperyalist bir İslâm’ın büyümeye başlamasıdır. Dördüncü sebep ise elbette Libya işgaline sessiz kalan Rusya ve Çin’in Suriye’nin işgalinde etkin olarak ortaya çıkmaları ve işgali durdurmalarıdır.

RE.T.E ve AKP’si Obama’yı Bush gibi olmamakla, yumuşaklıkla suçlamıştır. O da sopayı eline alıp “niye Suriye’ye giremiyorsun bu kadar istiyorsan girsene” gibisinden konuşmuş ve sopasını RE.T.E masonu ile konuşurken elinde tuttuğunu söylemiş sopalı resmini Beyaz saray internet sitesinde yayınlatmıştır. Bu da AKP’nin gözden düştüğüne işarettir. Arayı ısıtmak için çeşitli ekonomik tavizler ABD’lilere verilmiştir. Sıraya Haliç Tersanesi de sokulmuştur.
Bu bağlamda geçtiğimiz günlerde AKP’nin proje ortağı olan, çarşaf-peçe fahişe kıyafetli Hıristiyanlığın en yoğun yaşandığı, Hıristiyanlık inancında 12 Hıristiyan Havarisi olmasına rağmen, 278 Havari mezarı/Türbesi barındıran İspanya’nın “Medeniyetler İttifakı”  da denilen bu projeden çekildiğini açıklamasından birkaç gün önce İngiltere’nin Esad rejimine destek verdiğini, Tayyip’in devlet eliyle desteklediği ÖSO teröristlerine de silah vermeyi durduracağını açıklamasıdır.

Bunlardan önce tam yüzüncü yılında Haçlı Ordularınca tekrar işgal edilen Muammer Kaddafi’nin ülkesi Libya’nın işgaline Almanya başbakanı şansölye Merkel’in “Biz iki dünya savaşı çıkarttık. Bundan kusur kalalım!” diyerek işgale katılmaması küresel suç çetesi olan AB-D Haçlı Çetesinde ilk bölünme olarak ortaya çıkmıştır.
İşte bu tespitler ışığında Şeytana tapınan küresel haçlı çetesi 1300 yıldır kendi komşu halklara düşmanlık için emperyalist batılıları bölgeye davet eden işbirlikçilerini ve onlarla birlikte uydurdukları suni-yapma dini projenin kültürel temeli olmaktan, bu işbirlikçi Nurcu, teslimiyetçi çeteyi de işbirlikçileri olmaktan çıkarma kararındadır.

Mısır’da İngiltere/ABD istemedikçe hiçbir darbe olması mümkün değildir. Buna rağmen gene askeri bir darbe ile iktidar edilen işbirlikçi Nurcu Mursi iktidarı gene bir askeri darbe ile görevden alınmıştır.
İngilizlerin İskoç RITE (İskoç Ayini) Mason locası
Çünkü Mursi iktidarı Mısır halkını delirtecek antidemokratik uygulamalara başlamış RE.T.E’yi (Rite”İng”=Ayin, Mason ayini) imrendirip çırak çıkartacak icraatlara başlamıştır. Öyle ki Hıristiyan Kıpti Kilisesi bile uygulanan teslimiyetçi ihanet siyasetlerine “Yaşasın Mısır” diyerek 1096’daki I. Haçlı Seferine direnen dedelerinin direnişini yaklaşık bin yıl sonra tekrar etmiştir.

AKP’nin en önemli kültürel ortağı olan ve Müslüman Kardeşler Örgütü olarak ta bilinen bu işbirlikçi Siyonist çetenin iktidara getirilmesi için yapılan darbeye AKP hükumeti ve başbakanın “çıtı” çıkmamıştır. Ama geçenlerde onu iktidardan indiren askeri darbe çok üzmüştür. Üstüne Vehhabi Suudi Arabistan ile Katar’ın da bu darbeyi desteklemeleri Nurcu başbakan ve AKP çetesinin yüreklerini kızgın demirlerle dağlamıştır.
Bu defa İngiltere’nin TIMES (Zamanlar) dergisine sayfa kiralayarak RE.T.E masonunu “diktatörlükle suçlayan ve halkın demokratik haklarını gasp etmekle, ülkeyi faşist polis rejimiyle yönetmekle eleştiren Oskar, Nobel ödüllü 178 batılı sanatçı ve aydının ilanları ise RE.T.E’nin beyninin kafatasını parçalayacak şiddette kaynamasını sağlamıştır. Birden Atatürkçü oluvermişlerdir.

Hem AB-D’de bu Nurcu tayfasının iktidarının sürmesini isteyen güçlerin hem de başta RE.T.E destekleriyle Mısır’ın Mursi’sinin sözde Müslüman Kardeşleri olan bu teslimiyetçi, Nurcu kripto Rum/Grek/Yunan tohumu koalisyonu el altından teröre bulaştırılmıştır.
Aynen gezi direnişçilerine saldırtılan satırlı, sopalı hatta polis yelekli AK Gençler misali. Olaylar üzerine dün Cuma namazında halkı mitinge davet eden Mısır cuntasının savunma bakanı da olan Orgeneral Sisi halkı mitinge davet etmiştir.
Mitinge karşı Mursi yanlılarının mitingleri de haliyle sürmekte olduğundan küçük kıvılcımlar yangın olmuş bir anda ölü sayısı 200’ü, yaralı sayısı 4000’i aşmıştır.

1950’lerde toplarını Dolmabahçe Sarayına çevirerek demirlemiş NATO çetesinin Amerikan donanmasına “secde” eden bu teslimiyetçi Nurcu tayfası birden secde ettikleri güçleri “Dış Güçler” işbirlikçilerini “Rant Çetesi/Faiz Lobisi” ilan etmiştir.
Bu gün Fatih Camisinde toplanan AKP çetesinin din simsarları halkı Mısır Konsolosluğunu protesto etmeye, Fatih parklarında sürekli mitinglere katılmaya, Mursi yanlılarına, Suriye’deki ÖSO çetelerine katılmaya davet ederlerken “Kahrolsun Emperyalist Amerika-Kahrolsun Suudi Arabistan, Katar” gibi sloganları tekrar etmişlerdir.
Selefi (Dinden çıkmış Müslüman tarikatlrının genel adı) Adeviye meydabında Selefi Mursi'nin Yezidi yandaşlarının mitinginden

Terk edilen şeytana ibadet eden bu ırkçı Nurcu yapılanma da iktidarları süresince elde ettikleri siyasi, ekonomik, askeri, fikri güçleri kullanarak Türkiye ve Mısır’da halklarını B.O.P’un aşamalarından olan dini, etnik bağlamda birbirine düşürerek bölme eylemlerini Kuzey Irak’ta Güney Kürdistan ve Süryani Özerk bölgesi ilan etmekle başlamışlar, Esad’a yardım için Suriye’ye giren PKK’nın Irak kolu Suriye sınırımızda özerklik ilan etmiş ancak dün Ankara’da kendisine verilen talimatla Esad yıkılncaya kadar Özerklik ilanını ertelemiş ve Esad’a karşı tutum takındıklarını ilan etmişlerdir. Böylece Hatay’a doğru uzanan Kürt-Süryani kripto Rum koalisyonu Akdeniz’e açılacak şekilde Suriye sınırımız üzerinde genişlemekte ve İsrail ile birleşmeyi hedeflemektedir.  Yeni Anayasa düzenlemesi ve Büyük şehir yasaları ile Merkezi Diyarbakır olan bir Kuzey Kürdistan’ın yasal alt yapısı hazırlanmış, eski Kürt Açılımı siyasetinin bir ileri aşaması olan “Çözüm Süreci” adı verilen uygulanan siyasetler ile terör örgütünce Kuzey Kürdistan olarak ilan edilen oluşumun zemin çalışmaları sürdürülmektedir. Bu tespitlere göre B.O.P projesi tıkır tıkır işlemektedir. 

AKP'nin Mursi'ye destek mitinglerinden!
Devletin dönüştürülmesi işlemlerinin daha rahat yürütülebilmesi için de Gezi Direnişi olaylarında “Yüzde Elliyi zor tutuyorum” diyerek halkı iki gruba ayıran mason RE.T.E bu gün ülkenin değişik illerinde ve İstanbul Fatih camisinde Mursi’ye destek eylemleri düzenleterek iç bölünmeyi gerçekleştirecek “karşı kitle eylemlerini” başlatmıştır. Şimdi de sıra bölge devletlerinin iç karışıklara düşürülerek parçalanması aşamasının uygulaması aşamasıdır. Belki de bu terk edilme senaryoları ince bir zekâ ürünü olan yabancı istihbarat masalarının “karşıt güçleri oluşturma “ aşamasının da kendisidir ve sinsi bir kayıkçı kavgası da olabilir. Bunun sonuçlarını artık gün be gün görmeye devam edeceğiz.

Ama ben umutlu olmak ve  RE.T.E ve işbirlikçi suç çetelerinin onu terk ettiklerini düşünmek istiyorum. Çünkü Vehhabi Suudların Selefi Yezid Nurcular olan Müslüman Kardeşleri sevmedikleri açıktır. Mısır’da bunları görmek istememişlerdir. Diğer yandan Mursi karşıtı darbe rejimi de ne hikmetse ne ABD, AB ne de BM tarafından “Darbeci” olarak tanımlanmamıştır. Bu da Mısır’daki yeni rejimin AB-D Haçlı Koalisyonunun işbirlikçisi olduğunu göstermektedir. Mısır Darbesi emperyalizmin çıkarlarını tehdit etmemektedir hatta Yezit Adeviye meydanında Mursi destekçilerinin darbeci iktidara ve dağılmalarını emreden askeri birliklere karşı koyma kararı almalarından sonra üzerlerine ateş açarak Mısır’ın yeni harita ve rejim sürecine geçişini de başlatmıştır. 
İşte Süryanilerin, Sabilerin İslâmı getirdikleri yer.

Bu güne kadar geçen 11 yıllık AKP iktidarı boyunca şahsi arkadaşlık ettiği bütün devlet adamlarını satışa getiren Süryani kripto Rum RE.T.E ve Müslüman Kardeşi kripto Yunanlı Mursi iktidarı en büyük ortakları Vehhabi Suudi Arabistan ile Katar’dan satış yemişlerdir. Elbette bu satışa AB-D çetesi de dâhildir.
Bütün bu gelişmelere dâhil olan Gezi olaylarının nedeniyle ABD’nin AKP’ye yaptığı uyarıyı da İstanbul Borsasının hisselerinin yarısını ABD’ye satarak önlemeye çalışmıştı.
Ancak ABD yaklaşık 100 yıllık, batı ise 1300 yıllık ortaklarını değiştirme tercihini yapmıştır. Çılgına dönen Şemsi Yahudi, Yezidi Kürt, kripto Yunanlı Arap-Rum melezleri olan Süryani çetesi, Diren Gezi olayları ile başlayan ilk çırpınışından sonra Mısır darbesi ile son çırpınışına geçmiştir.
Emperyalizm suyu geçerken at değiştirmektedir. 

Köleci, köktendinci, şeytan ibadetçisi sapık kripto Arap-Yunan melezlerinin maskeleri ortaya çıkmıştır.
Bunlar haliyle ellerine geçirdikleri siyasi, kamu, ekonomik ve derin askeri yapılanmalarıyla buna karşı direneceklerdir. Bu direnişleri sadece onları daha da batıracaktır.
Çünkü halk onlara güvenmemektedir. 
Böylece B.OP mop projesi de atıl kalmıştır ya da tadilata uğramıştır ki ben o kanıdayım. Bu tadilat gereğince iktidarı yeni işbirlikçilerine devir edecek olan emperyalizm halkın güvenini kazanan ve koruyanlarla işbirlikçiliği tercih etmektedir.
Bu durumda Yezidiliği, Süryaniliği ortaya çıkmış, terör örgütünün ortağı olmuş, halkının lanetini almış AKP iktidarı da küresel patronlarının da güvenini kaybettiğinden deliğe süpürülme tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. Yerini muhalifleri alacaktır. RE.T.E masonu halka nasıl sevdirildiyse yeni işbirlikçiler de öyle sevdirilecektir.

Silivri’dekilerin aralarına serpiştirilmiş kripto işbirlikçiler hasretle bu günleri beklemektedirler. AKP misyonunu tamamlamıştır.
Mısır'ın muhalif NUR partisi hakkında bir yazı resmi
Yeni işbirlikçileri halkın demokratik haklarını koruyan,  işsizliği önleyen, kardeş kavgalarına son verecek, bölücü değil birleştirici, gerçek adaleti ve üstün bilimsel hukuku temel alan siyasetler izleyen ama emperyalizmin kabul edilebilir çıkarlarını teslim eden bir yapılanma olacak gibi görünmektedir. CHP’nin ve diğer demokratik siyasi örgütlerin yükselişlerinin sebebi bu olabilir.
Şeytan ibadetçisi Mason, Siyonist küresel suç çetesinin mensubu olan RE.T.E ve işbirlikçileri kendileriyle işbirliğinde olan erken kıyametin kopması için uğraşan Evancelist Hıristiyan sapkınlarıyla birlikte bir “üçüncü dünya savaşı” tezgâhlamışlardır. 

Bu tezgâhın bozulması da ancak halk hareketleriyle ve onlara karşı olan sayılan ve sayamadığım yapılanmaların birlikte mücadeleleriyle önlenebilir ama yeni işbirlikçilerle değil.
İsrail NUR Mason Locası sembolü
Bütün demokratik ve antiemperyalist siyasi, ideolojik, ekonomik, sivil toplum yapılanmaların vatanın birliğinin, bütünlüğünün korunması, kardeş kavgalarının önlenmesi, cumhuriyetin ve Atatürk devrimlerinin korunması ve ileriye götürülmesi, bağımsızlığın sağlanması esasında Atatürkçülük etrafında birleşmeleri şarttır.
Herkes soy sop, din, mezhep, tarikat ayırmadan sömürgeci, yapmacı küresel suç çetelerince yönetilen batılı emperyalistlere karşı birleşmeli, bastığı toprağa sahip çıkmalıdır. Kardeşi kardeşe düşüren işbirlikçi suni kavgalardan uzak durmalıdırlar. Cuma toplantılarından, namaz sonrası yaratılacak provokasyonlardan kaçınmalıdırlar. Ellerine megafon alıp çığlık çığlığa insanları din adına birbirlerine karşı cihada davet eden sapkınlardan uzak durmalıdırlar.

Tabiata baktığımızda her şey ne kadar adalet içindedir.
Havanın, kuşların pasaportu mu var? Biz de kuşlar kadar niye özgür olmayalım?
Hepimiz şu dünyanın evlatlarıyız. 

Olanın olmayana verdiği, güçlünün zayıfı tutup kaldırdığı bir dünya yaratmak çok mu zor?
Barış ve kardeşlik içinde yaşamak yerine korkunç savaşlara, tanrının cehenneminde bile vermediği insanın külünü bile bırakmayan ya da genlerini bile bozup dönüştüren silahlar ile birbirimizi yok etmeye ne gerek var?
Siyasi hırsları yüzünden insanların inançlarını, yoksulluklarını, zaaflarını kullanarak kan dökme, birlikte yaşadıkları insanları emperyalistlere satma, köleleştirme, kadını erkeğe, evlatları ana babaya düşman hevesinde olanlar ne kadar çirkindirler.

Daha demokratik özgürlüklerin olduğu, herkesin alın teriyle karnını doyuracak, ailesini geçindirecek, başını sokacak evinin olduğu, eğitimin, adaletin ayrımcılık yapılmadan verildiği, kimsenin kimseye inanç veya ideoloji dayatmadığı, birinin ötekine egemen olmayı düşünmediği, yemyeşil ormanların, çayırların olduğu, yapabildiği kadar değil bakabileceği kadar çocuk sahibi ailelerin olduğu, kadınların mal, köle yerine konulmadığı, insanların özgürce çocukluklarını yaşama şansının verildiği, çocuk evliliklerinin engellendiği, savaşların, anarşinin, terörün, yalanın, hilenin, soygunun, hırsızlığın unutulduğu bir dünya istemiyor musunuz?
Ben tespiti yaptım takdir okuyanındır. 
 

Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc