AKP Ekonomisinin İç Yüzü
Anayasal bir ilke vardır,o da "Yeni çıkan yasalar geçmişe dönük yürütülemez".
Örneğin bir suçla ilgili ceza arttırımı yapıldığı zaman,yeni konulan ceza eskilere uygulanmaz ,ama cezada indirim olursa eskiler de yararlandırılır.
Çalışanlara yapılan zamlar,aynı iş kolundan yeni emekli de olmuş olsa emeklilere yansıtılmamakta,sadece "taban maaşa" yapılan zamlar yansıtılmaktadır.
Bu yüzden hiç bir hükümet çalışanların "taban maaşına" zam yapmaz.Mecburen yaparsa da bunun olabilecek en aşağı düzeyde olmasını sağlamaya çalışır.
Bu yüzden emekliler daima mağdurlurlar.
Yani "emeklinin sahibi çalışandır."
Çalışanlar da "taban maaşa zam" istediklerinde hükümetler bunun "geriye dönük işleyeceğini bildiklerinden" engellemek için her şeyi yaparlar.
Emekli olunca ortaya çıkan yoksulluğun sebebi de budur.
Yeni çıkan yasalar cumhuriyet tarihi boyunca bu ,"ileriye dönük olma ilkesine" bağlı olarak işletilmekteydi.
Çalışanlara veya yeni emekli olacakların haklarını iyileştirmek için her yıl yapılan sözde zamlar geriye dönük olarak işletilmemekte ve eski emekliler,yeni emeklilere verilen haklardan mahrum edilmektedirler.
AKP hükümeti,alacak toplamaya geldiği zaman bu ilkeyi hemen çiğniyor ve yeni koyduğu yasayla,kredi kullanan vatandaştan alacağı haracı yani vergiyi düzenlerken bunu "geçmişte kredi almış" vatandaşları da kapsayacak şekilde düzenliyor.
Hükümet olarak yasa koyuculuk görevinde süistimal suçu işliyor.
Neden mi?
Önümüzde genel seçimler var,"sıcak para" masalları ile iktidarda kalmak için sırtlarını dayadıkları küresel sermayeye her gün ödenen milyarlarca (ABD) dolarlık faizlerle devletin elinde bir şey kalmadı.
Satacak kurum kuruluşta tükendiği için artık,Bizansın çöküş döneminde olduğu gibi "vur abalıya" dönemine geçmek zorunda kaldılar.
AKP bir kez daha iktidara gelirse vergi diye vatandaşın gırtlağından yudumunu polis zoruyla çıkartıp geri alacak gibi görünüyor.
AKP karşıtı deyip de geçebilirsiniz ama,-"ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz" sözünün de böyle düşünenler için söylendiğini hatırlatırım.
Tüketiciler Birliği: Sakın bankaya gitmeyin
KKDF'nin örneğin 20 bin lira kullanan ve 2 bin lira ödemek durumunda olan tüketiciden, oranın yüzde 10 yani 200 lira KKDF ödediğini ifade eden Dinç, “Bu oran 28 Ekim itibariyle Bakanlar Kurulu kararı ile yüzde 15'e çıkarıldı. Böylece 200 lira KKDF ödeyen kişiler artık 300 lira ödeyecek” dedi.
KKDF oranın artırılmasıyla ilgili yeni sözleşmeyi imzalamaları için bankaların müşterilerine SMS gönderdiğini anımsatan Dinç, bu kişilerin artan KKDF oranlarına göre düzenlenecek yeni sözleşmeyi imzalamaları için bankaya çağrılmaya başlandığını, bu çağrıya muhatap olan tüketicilerden kendilerine şikayet telefonları yağmaya başladığını ifade etti.
Mevcut kanunlara göre, tüketici kredilerinde yeni uygulamalar ve şartların geriye doğru yürütülemeyeceğini vurgulayan Dinç, şunları kaydetti:
“Bakanlar Kurulu 28 Ekimden itibaren bu oranı artırırken, Bankalar Birliği Maliyeye 'Bunu geçmiş kredilere uygulayabilir miyiz?' diye bir soru
soruyor. Maliye de vergi usul hukukuna göre geriye yürütülmeme esası ve
Tüketiciyi Koruma Kanunu'nun 10. maddesini hiçe sayarak, geçmiş kredilerden de bunun alınmasını istiyor. Aynı Maliye 2004 yılında söz konusu benzer değişikliklerin geçmiş kredilere uygulanamayacağı yönünde görüş bildirmişti. 4077 sayılı Tüketiciyi Koruma Kanunu'nun tüketici kredilerini düzenleyen 10. maddesi, '...taraflar arasında atfedilen sözlemede öngörülen şartları, sözleşme süresi içinde tüketici aleyhine değiştirilemez' diyor, yani hüküm çok açık. Ayrıca Vergi Usül Kanunu'na göre mükellefin lehine olmayan uygulamalar geriye yürütülemez.”
Bu aşamada tüketicilerin SMS'ler gönderilerek bankalara davet edilip sözleşmelerin yenilenmek istendiğini dile getiren Dinç, “Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 10'dan 15'e çıkarılan KKDF oranı sadece yeni talep edenler için uygulanabilir. Sözleşme yenileme çağrısı yapılan tüketicilere, 'sözleşmenizi asla yenilemeyin' çağrısında bulunuyoruz. Bu hukuksuzluğu dikkate almayın. Bankalar, altında tüketicinin imzası olmadan yapılacak sözleşmenin hükümlerini uygulayamaz, tüketiciden bu farkı tahsil edemez” dedi.
Dinç, eğer banka yine de sözleşme imzalamadan bunu yaparsa, tahsil edilen fark miktarı için vatandaşların, “fazla tahsilat yapıldığı” gerçekçesiyle Tüketici Hakem Heyetlerine başvurabileceklerini sözlerine ekledi.