HAZ.İBRAHİM KÜLTÜ ÇALINTI MI?
|
Haz.İbrahim Ailesi ile Göç halinde tasvir edilmiş. |
Benim tanrı kavramıma göre bir tanrı yarattığı kullarına saf ve mutlak adaleti şart koşmalıydı ve kavimler arasında düşmanlıkları yasaklamalıydı.Kana dayalı öldürme,soykırımları,köleciliği yasaklamalıydı.Sonunda eski kavimlerde de bunun var olduğunu aşağıdaki yazımda bulacaksınız.
Yazarları,K.Van der Toorn,Bob Becking,Pieter Willem van der Horst olan “Dictionary of deities and demons in the Bible DDD -Tevrat’taki Tanrılar ve Şeytanlar Sözlüğü” adlı eseri İnternet’te bulup okuduğumda,daha önce,şüphelerim üzerine araştırarak yazdığım “
NUH KUŞLAR ve İBRAHİM” başlıklı yazımı hatırladım. Yazımda,yaptığım çeviri ile”İbrahim” adının Hint Brahman kökenlerine de girmişim.
“İbrahim” Adının Hint Vedalarındaki Etimolojisi;
Şimdi Hint Vedalarında geçen İbrahim Peygamber ile eşi efsanesinin ve adının etimolojik yapısı hakkında internetten tercüme ettiğim bir yazıyı sunuyorum.Biraz kendi tespitlerimden de sonuna ekledim.
a)Brahma’nın dil bilimi açısından kökenini incelediğimizde,”Brah” kelimesi “İbadet etmek,seçmek,çevrelemek” anlamına gelen “Bri” kökeninden gelir.Sonuna bir “h” eklendiğinde “Briha” olur ve “artmak,büyümek” anlamına gelir.Sonuna “an “ eklenerek Hinduizm’de “en üstün Tanrı” anlamına gelen “Brahman” sözünü elde ederiz.
Brahman,cinssiz,biçimsiz ve çoğul yapılamayan bir kelimedir.Yalnızlığında kozmo’nun meydana gelmesidir.
Brahman’ı Erkek kelime olarak düşündüğümüzde “Brahma” olarak adlandırılan “yaratılış işi” ile ilişkilidir
Brahman dişi kelime olarak düşünüldüğünde”Brahmani “(Rahmani gibi) olarak adlandırılan onsuz yaratılış işinin gerçekleşemeyeceği enerjinin kaynağı anlamındadır.
Bü yüzden “Brahma”’nın kelime olarak Abraham ile hiçbir alakası yoktur. (Kazara biz,Abraham Brahma’dan gelir demekteyiz) fakat Brahman’dan gelir ki o da “Yaratılış’ın Tanrısı/Tanrının yaratıcılığının görüntüsü” demektir ve insan anlamında da değildir.”
Sonra da eşi Sara’nın adını incelemişim;
Sara’nın (Sarai-Saray) Etimolojisi;
b)Benzer olarak İbrahim’in ilk karısı Sara” Hint vedalarında “Saraiswati” olarak geçmektedir. Bu da tekrar ses benzerliklerine bağlıdır.
Ne yazık ki,Veda ayetlerini çalıştığımızda,”Saraiswati”nin “nehir” anlamına geldiğini görmekteyiz.(Kurumuş efsanevi bir nehir olduğuna inanılır)
Yeri hakkında büyük tartışmalar olsa da anlamının “nehir” olduğu bir gerçektir.
Vedalar,onu dağlardan denize dökülen ve ibadet eden bir nehir tanrıçası gibi tekrar tekrar tanımlamaktadır.
Sonradan her nasıl oluyorsa da onu “öğrenme tanrıçası” olarak da tanımlar.Sadece orta çağlarda Brahma’nın yoldaşı olur.Vedalarda,kesinlikle Brahman’ın eşi değildir.
İncil’in Sara’sı hakkında “nehir” anlamını vermekte gönüllü olmasak da ikisi arasındaki bağı kimse göremez.*
Şimdi de konu ile ilgili Tevrat ayetini ortaya koyalım;
“Yar.17: 15 Tanrı, "Karın Saray'a gelince, ona artık Saray (Sarai)demeyeceksin" dedi, "Bundan böyle onun adı Sara* olacak.”
*Not 17:15 "Sara": "Prenses" anlamına gelir.”
Bence yukarıdaki yazı kesinlikle boşa yazılmış değildir ve apaçık bir gerçeği dillendirmektedir.
Sonra da geçmişte bazı düşünürlerin Yahudiler hakkındaki düşüncelerini tespit edip yazıma eklemişim;
Yahudiler Hakkında Eskilerin Görüşleri;
Yahudilerin bir şekilde dünya milletleri arasında yer edinmeleri de diğer kavimleri bir arayışa sokmuştur.
Bu arayışın sonucunda da milletler işin aslını astarını araştırmışlardır.İşte çıkardıkları bazı sonuçlar da aşağıya alınmıştır.
Yahudi Alim Flavius Josephus (İ.S.37-100),Yunan filozofu Aristo’nun “Bu Yahudiler,Kalani Hintlileri adı ile bilinen Hintli filozoflardan türemektedirler.(Kitap 1:22)
Soli’li Clearchus Suriye’deki Yahudiler,Hint Kalanileri adlı Hindistanlı filozofların soyundan gelirler.Baş şehirlerinin adını telaffuz etmek bile çok zordur.Yeruşalem adındadır.
Yunan Kralı Selevkus tarafından Hindistan’a İ.Ö.300’lerde büyükelçi olarak gönderilen Megastenes,her günkü yaptığı gözlemlerini anlattığı yazılarında Yahudilerin Kalani adlı bir Hint kabilesine ait olduklarını söylemiştir.(Anacalypsis Cilt 1.S.400-Gofrey Higgins )
Martin Haug “İranlıların dini,yazıları ve kutsal dili” adını verdiği doktora tezinde Mecusilerin “Keş-i İbrahim dini”ne sahip oldukları söylenilmiştir.Cennetten getirilip İbrahim’e verildiğine inandıkları kitabı takip ettiklerini yazmıştır.(S.16)
Hindu tanrısı Brahma ve yoldaşı Saraiswati ile İbrahim ve Sara-Saray arasında sade,ve daha çok çarpıcı benzerlikler vardır.Koskoca Hindistan’da Brahma adına sadece bir tane tapınak varken bu inanış,Hindu mezhepleri içinde üçüncü derecede büyüklüğe sahiptir.
Tevrat Yaradılış Efsanelerinde geçen Nuh’un oğlu Ham’ın oğlu Kenan’ın kopyalanarak Sam’a da yamanarak,Hitit-Yahudi kardeşliğinden Sam Soyuna geçiş yapılarak ilk aldatmacayı ayetleri ile vurgulamış,Yahudilerin Sam (Semitik) değil Ham (Hemitik) oğlu Kuş soyu olduklarını ispat etmişim.
Bu tespitime,beyaz Hintli olan Hititlilerin de Semitik değil Kuşi olduklarını iran’lı Taberi’den alıntılarla güçlendirmişim;
“İranlı tarihçi,Muhammed İbn Cerir El Taberi (İ.S.915) Yafes’in küçük oğlu Tiras’ın oğlu Batawil’in kızı Karnabil (Qarnabil)’in Kuş’un karısı olduğunu, ve onları Etiopyalı,Sind (Pakistan’ın Sind bölgesi) ve Hindular olarak ayırır.” Diye devam etmişim.
Bütün bu tespitlerimin,şüphelerimin yersiz olmadığını da aşağıda okuyacağınız bölümdeki alıntılarda görünce doğru yolda olduğuma bir kez daha inandığımı belirteyim.
ABRAHAM-Hz.İBRAHİM
Haz.İbrahim’i tanımak için önce onun kökeni ile ilgili Tevrat’taki bilgileri öncelikle aşağıya aldım;
SAM PEYGAMBERİN SOYUNUN ÖYKÜSÜ
Tevrat Yaratılış 11.Bölüm;
Yar.11: 26 Yetmiş yaşından sonra Terah'ın Avram, Nahor ve Haran adlı oğulları oldu.
Yar.11: 27 Terah soyunun öyküsü: Terah Avram, Nahor ve Haran'ın babasıydı. Haran'ın Lut adlı bir oğlu oldu.
Yar.11: 28 Haran, babası Terah henüz sağken, doğduğu ülkede, Kildaniler'in* Ur Kenti'nde öldü.
Yar.11: 29 Avram'la Nahor evlendiler. Avram'ın karısının adı Saray, Nahor'unkinin adı Milka'ydı. Milka Yiska'nın babası Haran'ın kızıydı.
Yar.11: 30 Saray kısırdı, çocuğu olmuyordu.
Yar.11: 31 Terah, oğlu Avram'ı, Haran'ın oğlu olan torunu Lut'u ve Avram'ın karısı olan gelini Saray'ı yanına aldı. Kenan ülkesine gitmek üzere Kildaniler'in Ur Kenti'nden ayrıldılar. Harran'a gidip oraya yerleştiler.
Yar.11: 32 Terah iki yüz beş yıl yaşadıktan sonra Harran'da öldü
|
İbrahim'in güzergahı |
Bu efsanede ortada tanrı tarafından yönlendirilen bir “göç” olayı yoktur.28.ayette Haran’ın ölümü anlatılırken kullanılan ifade “doğduğu ülkede,Kildanilerin Ur kentinde öldü” ifadesi kullanılmıştır.
Ne olmuş yani demeyin.
Eğer bu aile buraya da “göç” ile gelmeseydi,ayette ”ata yurdu,baba toprağı,anavatan” gibi terimler kullanılması gerekirdi.Çünkü topraklarına çok düşkün olan Tevrat inanlıları bu gün ülkemize “Fatherland-Baba toprağı yani Hz.İsa’nın toprağı-ülkesi” demektedirler.
Bu ifadeler,Terah’ın (Azer) bilim adamlarının iddia ettiği gibi Hint kökenli,topraksız bir göçer aile olduğuna açık bir kanıttır.
Bunlar sürekli olarak “göç” halinde olan,topraksız,köklerinden bir şekilde ayrılmış küçük bir ailedir.31.ayette göçe çıkanları saydığımızda “4-dört” kişinin göçe başladığını ve göçtükleri yerin de zaten “Kenan ülkesi” olduğunu görüyoruz.
Buraya kadar hiçbir tanrı müdahalesi yok Şimdi hemen bir zıplama var.Aniden ilahi bir davet.Buyurunuz;
Avram'a Çağrı
BÖLÜM 12
Yar.12: 1 RAB Avram'a, "Ülkeni, akrabalarını, baba evini bırak, sana göstereceğim ülkeye git" dedi,
Sonra bu olayda tanrı Avram’a (Ebram okunur) göç işini kendisinin başlattığını iddia eder;
Yar.15: 7 Tanrı Avram'a, "Bu toprakları sana miras olarak vermek için Kildaniler'in* Ur Kenti'nden seni çıkaran RAB benim" dedi.
*Keldaniler,Irak’ta yaşayan devlet kurmuş Arap kabileleridir.Ur da Hakkari’ye yakın Kuzey Irak bölgesinde kökeni Sümerlere uzanan tarihi bir şehirdir.
Kuran İbrahim Suresinde ise Hz.İbrahim’in dilemesi ile Allah’ın çıkardığı işlenir ki bu da Tevrat’ın yukarıdaki “15.7.” ayetini doğrulamaktadır.
İbrahim Suresi;
35-“Bir de İbrahim'in şöyle dediği vakti hatırla: "Rabbim, bu şehri güvenli kıl! Beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut! “
36-“Rabbim, çünkü onlar, insanlardan bir çoğunu şaşırttılar. Bundan böyle kim benim izimce gelirse, işte o bendendir; kim bana karşı gelirse artık Sen bağışlayan, merhamet edensin!”
|
Hz.İsmail'in anası Hacer Melek ile tasvir |
Grek Tevrat’ında geçen Hz.İsmail’in doğumundan sonra gelişen olaylarda Hz.İbrahim’in adının anlamı da açıklanmaktadır;
Tevrat-Yaratılış-Sünnet Antlaşmanın Simgesi-Bölüm 17;
Yar.17: 5 Artık adın Avram değil, İbrahim olacak. Çünkü seni birçok ulusun babası yapacağım.
D Not 17:5 "Avram": "Yüce Baba" anlamına gelir.
17:5 "İbrahim": İbranice Avraham,"Çokların babası" anlamına gelir.
*Avraham-(Ebrahe(i)m okunur.)
Haz.İsmail’in başına gelecek olan olay da Kuran İbrahim 37.ayette şöyle açıklanmaktadır.;
İbrahim Suresi;
37-“Ey Rabbimiz, ben çocuklarımdan bir kısmım senin Beyti Haram'ının yanında, ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Ey Rabbimiz, namaz kılsınlar diye; bundan böyle insanlardan bir kısminin gönüllerim onlara doğru akit ve ortan bazı ürünlerden rızıklarıdır; umulur ki şükrederler.”
Şimdi Haz.İbrahim’den bahseden
Petra-Ebla-Ugarit Metinlerinden yapılan tespitlere bir göz atalım. Malum, bu metinler,Haz.İsmail’den bahsediyor diye Müslümanlarca,Haz.İsa ve İncil’i doğruluyor diye Hıristiyan dünyasınca adeta İlahi birer delil olarak kullanılmaktadır.Bakalım;
|
Tel Marduk'ta Ebla Tabletleri kazı alanında |
....İbrahim;Köken olarak aslı “abram” olup batı semitik Arap adıdır,İ.Ö.II.bin yılda ortaya çıktığı görülmektedir.Abiram (Ebiram okunur.–Ege ve Trakya Türkçe şivesi ile İbirâm şeklinde söylenilirdi.Kykbt) Halat 9 De Vaux 1968:11;Tevrat Krallar 16.32.Num16:1-26:9 ayet 106:17)
Ugarit metinlerinde (KTU 4:352:2,4) A-bi-ra-mu/i (Eburamu-Eburami Kykbt) geçmekteyken Mari tabletlerinde (PRU 3.205,85:10:107:8 cf) hatta Mari H.B.Huffmon Amorite Personel Names İn The Mari Text (Baltimore 1965-5’de “brm” Elefantin’de geçer.(Elefantin fil gibi iri demek olup hem Mısır’da arkeolojik bir yerleşim yerinin adı hem de Mısır Yaratılış Efsanesinde yeri göklerde olan ve kırmızı toprağın getirildiği yer olarak geçer.Kykbt)
Tevrat’ta geçen ABRAHAM’ın gerçek kökeni belirsiz olup “abram” halinin uzatılmış şeklidir.
Yahudi öncesi İ.Ö.2000’li yıllarda Hebron’da oturan Kenize’li(1) -Kalib kabilesi tarafından Yahudilerle karışmadan önce İbrahim adı yüceltildi.Mamre’deki Hebron tapınağında monarşinin(2) doğmasından önce, en azından İ.Ö.ikinci bin yılın sonunda Yahudi İsrailliler ile İsmailoğullarının İbrahim’i babalarından biri saymalarından çok önce İbrahim bir çok kavimlerin babasıydı.
(1)Kenize,Kenize=Tevrat Yaratılış 15.Bölüm 18-19-20-21.ayetlerde İbrahim peygambere tanrısı Yahweh’in vaat ettiği toprakların bir bölümünde oturan kabilenin adı.
VAAD EDİLEN TOPRAKLAR
Yar.15: 18-21 O gün RAB Avram'la antlaşma yaparak ona şöyle dedi: "Mısır Irmağı'ndan büyük Fırat Irmağı'na kadar uzanan bu toprakları -Ken, Keniz, Kadmon, Hitit, Periz, Refa, Amor, Kenan, Girgaş ve Yevus topraklarını- senin soyuna vereceğim."
MISIRDAN ÇIKIŞ-YEŞU (Hz.Yuşa Peygamber)
Bölüm 14.
Hevron Kalev'e Veriliyor;
Yeşu.14: 6 “Bu arada Yahudaoğulları Gilgal'da bulunan Yeşu'nun yanına geldiler. Kenizli Yefunne oğlu Kalev Yeşu'ya şöyle dedi: "RAB'bin Kadeş-Barnea'da Tanrı adamı Musa'ya senin ve benim hakkımda neler söylediğini biliyorsun.”
(2)Monarşi;İsrailoğullarının kölelik sonrası Hz.Musa’dan sonra başlayan krallık dönemi.
Tevrat ayetleri de görüldüğü gibi “Kenize’li Kalib” kavminin İbranilerden önce var olduklarını yani Ugarit metinlerini şüpheye yer bırakmayacak şekilde doğrulamaktadır.
İbrahim soyunun Yahudi ve Hıristiyan olmadıklarını Kuran ayeti de doğrulamaktadır.
Bakara Suresi ;
140-Yoksa siz: "İbrahim de İsmail de İshak da Yakup da torunları da hep Yahudi veya Hıristiyan idiler." mi diyorsunuz? De ki: "sizler mi daha iyi bileceksiniz, yoksa Allah mı? Allah'ın şahitlik ettiği bir gerçeği bilerek gizleyenlerden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.”
Ali İmran Suresi;
67-“İbrahim, ne Yahudi ne de Hıristiyan’dı; ancak o, lekesiz bir Müslüman’dı ve Allah'a ortak koşanlardan da olmamıştı.”
Hz.İsa,İ.Ö -3 ile İ.S.30 yılları arasında yaşamıştı.200 yıl önce İncil'i
kim yazdı?Yazılacak çok şey var ama bir sayfaya sığdırmak zor.
Kuran’ın bu tespitleri her ne kadar yerinde ise de İsrail oğullarının yani Yahudilerin de babaları kabul ettikleri Hz.İbrahim’in,Yahudilerin bölgeye gelmelerinden asırlar önce bir çok kavimin babası olduğunun,hatta Haz.Peygamberin soyu olan Hicaz Araplarının da Yahudilerle hiçbir bağlarının olmadığını ortaya çıkmıştır.
Bu durumda Yahudi Tevrat’ında Haz.İsmail’den bahsedilmemesinin de doğru olduğu ortaya çıkmıştır.
Yani eski İbrahim Dininin kurucusu Haz.İbrahim’in gerçekte İshak ve İsmail adlı çocukları olduysa da, Yahudilerin uydurma-çalıntı babaları Haz.İbrahim’in böyle bir çocuğu olmadığı da doğrulanmaktadır.
Hileci-tüccar Yahudilerin, Kenizelilerin ve bölgedeki diğer eski kavimlerin babası olan Haz.İbrahim’i kendilerine mal ettikleri de gün gibi ortaya çıkmıştır.
Hileci Yahudiler,tıpkı Hint,Mısır ve Arap tanrılarını kendi hilekarlıklarını da ekleyerek kendilerine benzettikleri çalıntı tanrıları yaratan Grekler gibi kendilerine “çalıntı tanrı edinen” belki de ahlaksızlıkları yüzünden toplumlarından atılan ipten kazıktan kurtulmuş kişilerin oluşturduğu bu hileci,tüccar kavimlerin sahtekar,yalancı,dolandırıcı topluluklarıydı.
Ancak kovulmuş,itilmiş-kakılmış kavimlerin yalanlarına Hileci Hicaz Arap Kitabı da sarılmaktadır;
Bakara Suresinde Yahudi peygamberleri sayılmaktadır;
136-“”Ve deyin ki: "Biz Allah'a iman ettiğimiz gibi, bize ne indirildiyse; İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına ne indirildiyse; Musa'ya, İsa'ya ne verildiyse ve bütün peygamberlere Rableri tarafından ne verildiyse hepsine iman ettik. O'nun elçilerinden hiçbirini ayırt etmeyiz. Ve biz, ancak O'nun için boyun eğen Müslümanlarız.””
Ayrıca Yahudi peygamberlerini doğrulayan;(02) Bakara,(03) Ali İmran,(12) Yusuf, (14)İbrahim,(18) Kehf,(19) Meryem,(30)Rum olmak üzere (7) Sure ve çok sayıda ayet vardır.
Hilenin,Dolandırıcılığın Temeli Ticaret ve Faiz
Bu da Kuran’ın da geldiği bildirilen İsmail soyu Hicaz Araplarının da “ticaret” denilen hile işiyle meşgul oldukları gerçeğine dikkat etmeye yönlendirmektedir.
Her ne kadar Kuran hilenin temeli olan ticaretin esasını teşkil eden faizi;
Bakara Suresi;”188,275,276,278,279” ayetleri;
Ali İmran Suresi;”39,130” ayetleri;
Nisa Suresi;”29,30,31,161” ayetleri ile düzenlemiştir.
Nisa Suresi: 29. “Ey inananlar! Mallarınızı aranızda bâtıl bir yolla/tutarsız bahanelerle yemeyin. Kendi hoşnutluğunuzla gerçekleşmiş bir ticaret olursa başka. Kendi canlarınıza kıymayın/intihar etmeyin. Hiç kuskusuz, Allah, size karsı çok merhametlidir.”Yaşar Nuri Tercümesi.
Faizin ne kadar kötü olduğunu anlatmakta ve yasaklamakta ise de Nisa 29’da “hoşnutluk-rıza ile, yapılırsa müstesna(ayrı-başka)” şartını koyarak gene ince bir çıkış yolu göstermiştir.Faiz ile para almayı kimse kabul etmez.
Ancak,ihtiyacı olanların fahiş faizlere razı olmaktan başka yapabilecekleri bir şey de yoktur.”Rıza ile=gönül rahatlığı,hoşnut olma haliyle” demektir.Bankaya veya tefeciye,tefeci IMF’ye faiz istemeye giden kişi de devlet de zaten önceden hesabını yapmaktadır.Ayrıca “hesap da yaptırmakta olanlar” da vardır.Son zamanlarda İrlanda ve Yunanistan’ın da suni ekonomik krizlerle İMF’ye razı edilmeleri gibi.
İşte İslamcı hükümetlerin,Adam Smith’in Kapitalizmine daha Adnan Menderes döneminde uygulanan ekonomi politikalarıyla iki değil dört kolla sarıldıkları “faiz yemedeki” sırları bu ince hile olan “rıza=onay” sözcüğünde saklanmıştır.
Zulüm ile yapılmasını yasaklaması bile en azından İslam’a değer kazandırmaktadır.Ancak rıza gösterdiği an Müslüman’ı koruyamamaktadır.
Ama,Tevrat’ta Yahudiler arasında faizin her türlüsü yasaktır.Faiz yabancılara geçerlidir.Ki bu Tevrat aynı zamanda Grek Tevrat’ı olup faizi Hıristiyanlar arasında da yasaklamış olmaktadır.
Tavrat’ta Faiz;
Bölüm Yasa 29;
Yas.23: 19 "Kardeşinize para, yiyecek ya da faiz getiren başka bir şey
ödünç verdiğinizde, ondan faiz almayacaksınız.
Yas.23: 20 Yabancıdan faiz alabilirsiniz ama kardeşinizden*
almayacaksınız. Böyle yapın ki, mülk edinmek için gideceğiniz
ülkede el attığınız her işte Tanrınız RAB sizi kutsasın.”
*Kardeşten kasıt “Yahudi’dir veya Hıristiyan’dır.”
Batının faizciliği yukarıda adını verdiğim 19.yy.da kapitalizmin babası olan Adam Smith’in ekonomi-politiğine dayanmakta dinle bir alakası olmamaktadır.Bizdeki Laiklik kavramı gibi Kapitalizm de din dışı bir ekonomik düzendir.Dini kuralları içermez.
Tevrat’ın faizi tek ayetle kesin olarak yasaklamasına karşın İslam’ın “rıza” şartını getirmesinin “ilerici mi gerici mi olduğu”, seçkin olanın hangisi olduğuna siz karar veriniz.
İslam’da Hile ve Dolabın Şartları;
İslam kültüründe tanık olacağınız bazı hile çeşitleri.Hadis yazarlarından İbni Lal’ın kayıtlarına göre “yalan ve hile” nin uygun olduğu şartlar şöyle sıralanır;
“Yalan üç yerde caizdir,
1-Harp’te çünkü harp hiledir.
2-Müslümanları barıştırmak için aralarında gerçek olmayan yalan sözleri söylemişler gibi iletmek.
3-Hanımını idare için demiş ki bu da karısını kandırmak,hile demektir.
Müslim’in hadis kayıtlarında ise;
“İki kişinin arasını düzeltmek için söylenmiş söz “yalan sayılmaz.”” Demektedir.
Hendek Savaşında Yahudiler ile Kureyşliler birlikte saldırıya geçtiklerinde Nuaym Bin Mesud adlı birisi Haz.Peygambere gelerek ;
-“Emrinize hazırım,Müslüman olduğumu kimse bilmiyor” der.
Haz.Muhammed ise ona;
-“Düşmanların arasına tefrika sokabilir misin?” deyince;
-“İyi ama yalana dinimiz izin verir mi?” diye soran Nuaym B.Mesud’a peygamberin cevabı;
-“Harb hiledir,istediğini söyle” buyurdu.
Hazret-i Ali’nin karşısına birden kılıçla çıkan düşmanlarından Amr b. Abdivud ;
-Şimdi seni elimden kim kurtaracak? der.
Hazret-i Ali de, Amr’ın arkasını işaret ederek;
-Peki dövüşelim, fakat iki kişiyle mi? der.
Amr, geriye baktığı anda Hazret-i Ali, kılıcını çekip, düşmanını zararsız hale getirir.
Amr;
-Bana hile yaptın? der.
Hazret-i Ali de;
-Savaş hiledir! hadis-i şerifini bildirir.
Biraz da Yaşamda Hile Dersleri;
Kötülük düşünen, fakat düşündüğünü yapmaya gücü yetmeyen iki düşman arasında emin oturulmaz.
Eğer o iki düşman ittifak edecek olursa, kısa elleri uzun olur. İki düşmandan önce hile ile birisini meşgul et. O otururken ötekinin kökünü kazı.
İhtilaf çıkarsa sen kılıcı kınına koy. Kurtlar birbirine düşünce, koyunlar rahat gezer.
Müslim Cihad ve Siyer Savaşta hile ve kandırma bölümü: 3/1361, No: 1739. Abdullah b. Mübarek ve Muammer yoluyla rivayet edilmiştir.
Tirmizi Cihadın fazileti, Savaşta hile ve kandırmaya ruhsat olduğuna dair bölüm: 4/193, No: 1675. Ahmed b. Müni ve Nasr b. Ali ve Süf-yan yoluyla rivayet edilmiştir.
Ebu Davud Cihad Bölümü, Savaşta tuzak konusu: 3/99, No: 2636. Sa-id b. Mansur ve Süfyan yoluyla ve 2637 no ile Ka'b b. Malik'ten rivayet edilmiştir.
Ya Kölecilik;
|
ABD basınında Amerika'da kölecilik |
İnsan psikolojisinin temelinde daima özgürlük vardır.Ancak,bir insanı başka bir insan nasıl köleliğe razı edebilir? Sorusunu da sadece din cevaplandırmaktadır.
İnsan,kendisini “akıllı,düşünen” bir varlık sayar ve yeryüzünde ve göklerde bir değeri olduğuna inanır.Bıçağı görünce kaçan Kurban Bayramı danalarının bile kesileceklerini anlayınca çıkardıkları sorunlara baktığımızda,insanların bu derece kendilerine önem vermeleri doğaldır.
Hiçbir insan öldükten sonra kuru bir yaprak gibi tabiatın içinde kaybolup gittiğini kabul etmek istemez.
Bu durumda,devlet çarkını elinde tutan güçler hemen devreye girerler ve “Her şeyi bilen,gören,ceza-mükafat veren,yargılayan,sonsuz mutluluk vat eden bir tanrı” kavramını insanlara dayatırlar.
Bu kavrama göre,tanrı yerlerde ve göklerde bilinen ve bilinemeyen her şeyin yaratıcısı, yargılayıcısı, sahibidir.İnsanlar da onun sürüleridir ve ona kölelik etmekle yükümlüdür.
“Arap” adının etimoloji bilimine göre harflerinin anlamları açıldığında “RA’nın Öküzbaşlı Sürüleri” demek olduğunu görüyoruz.
Bunu Kuran Rum Suresi de şöyle açıklamış;
Rum Suresi-20-“Yine O'nun sizi topraktan yaratması (yüce kudretine delalet eden) ayetlerindendir ki, sonra da siz şimdi bir beşersiniz, yayılıp duruyorsunuz.”
İfadesinde kullanılan “yayılmak” terimi “ hayvan sürülerini meralarda yaymak anlamına gelir.İnsanlar için de yayılma teriminin kullanılması bu çıkarımımı doğrulamaktadır.
Bu dünya bir imtihan yeridir ve tanrının tayin ettiği kral,imparator,Han,Hakan, Lord, Çar, Raja,Şah (hepsi de TANRI” demektir.) gibi feodal yani,tanrı ile kan bağı bulunan-kölelerin iyi-kötü işlerini ona bildiren aracı olan bu kişilere de kölelik etmeyi şart koşmaktadır.
İskit-Saka imparatorlarının adları arasında “Evrenin Hakimi,Evrenin Tanrısı” gibi adlar vardır.
Tanrı aynı zamanda da “ordularının komutanı” anlamına da gelir.
Birisi çıkıp,-“ulan sen oraya gittin mide bizi burada harcıyorsun bu saçmalıklarla” dediğinde bunların devlet gücü ile imhaları sağlanınca,insanlar geçmişte köleliğe böylece razı edilmişlerdir.
Yaşam tarzı,az emek çok kazanç elde etmeyi,sömürüyü esas sayan,malı değerinden fazlaya satarak haksız zenginlik için insanları aldatıp kandırarak sömüren bir de üstüne teşekkür ettiren hileye dayalı “ticaret” olan kavimlerin “kölecilik kavramının yaratıcıları” oldukları ortadadır.
Çünkü tüccar kavimler “yerleşik” kavimlerdir ve tümü kölecidir.Göçer olup da köleci olan kavim yoktur.Olsa da,öç alma,savaş gibi nedenlere dayalı olarak geçicidir.
Göçer kavim olan Türklere de güney Asya bölgelerine indiklerinde Brahmanizm,Hinduizm, Zerdüştlük gibi “köleci” kavim kültürlerine-dinlerine bulaşmaya başladığında ,Köleci olmayan Türkler, ”Hayatlarını kurtardıkları için gönüllü kölelik etmek isteyen” yerleşik kavimlerin isteklerini geri çevirmiş,ancak bunu “dini inançlarının parçası sayan” bu insanları mutlu edebilmek için “at uşaklığı” kurumunu geliştirmişlerdir.
Bu da üstüne düşülen bir olay olmadığından,kişi kölelikten bıktığı an ayrılmakta zaten serbestti.
|
Fildişi taşıyan Afrika'lı Köleler |
Bazı yerleşik toplumlar savaş esirlerini köle olarak kullanmayı tercih etmişlerse de borçlarını veya faizlerini ödeyemeyenlerin nasıl kölelik edecekleri Tevrat’ta bile düzenlenmektedir.
Hileci Yahudilerin Tevrat’ında olur da varlığını ona dayandıran Kuran’da olmaz mı?
Kuran her ne kadar “köle azadını” teşvik etmişse de Hz.Muhammed’in bile “azad kabul etmez” iki kölesi ömrü boyunca ona hizmet etmiştir.
Peygamber kölelerini azad etmeyi başaramayınca da Hileci Hicaz Arapları da köleciliklerini sürdürmüşlerdir.
Köleliği Yasaklayan Kuran Ayetleri
Beled Suresi;
10-“Ona iki de tepe gösterdik. “
11-“Fakat o sarp yokuşa göğüs veremedi. “
12-“Bildin mi, nedir o sarp yokuş? “
13-“Esir bir boyun kurtarmak.” (bir köle azad etmek)
(Elmalı’lı Hamdi Yazır çevirisi)
Müslüman dünyasında,halen “Azad kabul etmeyen köle” olmayı tercih eden Kürtler,onları böyle kullanan ağaları,aşiret reisleri,mürşit yani yol gösteren olduklarını iddia eden şıhları, pirleri” ve bilmediğimiz başka köleci Müslüman toplumlar bu ayetlere göre Müslüman bile değillerdir.
Çünkü,ne köleler kölelikten kurtulmayı ne de köle sahibi onların boyunlarındaki zincirleri kırmayı istemektedir.
İslam’da,rahip,rahibe,mürşit-yol gösterici,rehber maskeli ilmi kendinden menkul “uydurma ruhbanların” yeri var mıdır?
İşte Tevbe Suresi bu konuda yeterince açıklamalar yapmış;
30-“Yahudiler: "Üzeyr Allah'ın oğludur." dediler. Hıristiyanlar da: "Mesih, Allah'ın oğludur." dediler. Bu, onların, önceden Allah'ı inkar edenlerin sözüne benzeterek, ağızlarıyla geveledikleri sözleridir. Allah kahredesiceler, nereden de saptırılıyorlar? “
31-“Onlar, Allah'ı bırakıp hahamlarını ve rahiplerini, bir de Meryem oğlu Mesih'i rabler edindiler. Oysa ki, hepsi ancak bir ilaha ibadet etmekle emrolunmuşlardı ki, O'ndan başka hiçbir ilah yoktur; O, onların ortak koştukları her şeyden münezzehtir. “
32-“Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar; Allah ise, kafirleri hoşlanmasalar da, yalnızca kendi nurunu tamamlamaktan başkasına razı olmuyor. “
33-“O, peygamberini doğru yol kanunu ve hak dini ile gönderendir, onu bütün dinlerden üstün kılmak için; isterse müşrikler hoşlanmasın. “
34-“Ey iman edenler, haberiniz olsun ki, hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler ve Allah yolundan çevirirler. Altını ve gümüşü hazineye tıkıp da onu Allah yolunda harcamayanları, acı bir azap ile müjdele!”
Necm Suresinde ise “Allah dilemedikçe göklerdeki melekler bile şefaat edemez diyor;
;Ayet- 26. “Göklerde nice melek var ki Allah'ın dileyip razı olduğuna izin vermeden önce onların şefaatleri hiç bir işe yaramaz.”
Düşünmez misiniz ki bu şıhlar,şeyhler,pirler,ermişler,dervişler,rahipler,rahibeler melek olmak şöyle dursun,din tüccarlarından başka bir şey değillerken nasıl olur da insanlar onlardan şefaat bekler?
Dini kendi tekellerine almış,birisi çıkıp farklı bir şey dese ya da kendilerinden olmayan biri çıkıp bir fikir açıklasa,televizyon,radyo ve yazılı basında bir engizisyon kurup hemen yargılarını yaparlar,o insanı da yaptığına yapacağına pişman ederler.
Vatikan’ın engizisyonu terk edeli asırlar olmuş,Müslümanlar, bu asırda, bu din bezirganlarından ikisi bir araya geldiğinde anında bir engizisyon kuruluverir.Sayıları saymakla bitmez.
Ama,bu sözde Müslüman Engizisyon yargıçlarının bir teki bile,Hıristiyan dünyasındaki Haçlı Saldırılarına çıkıp cevap dahi veremezler.Hakimiyetleri sadece “kendi halkına” karşıdır. .İnternet medyasında çok sayıda İslam düşmanı İnternet siteleri var,bunlardan bir tekine,yaptıkları düşmanlığı bıraktıracak bir ikna çalışmaları yoktur bunların.Bir Hıristiyan’ı ikna edecek güçleri yoktur.
Yukarıdaki ayetlerde Allah’ın da lanetlediği bu tiplerin boyunduruğundan kurtulmak istemiyor musunuz? Bakınız bize gelince “Vay öyle dedin,kafir oldun,böyle dedin dinden çıktın” diyerek zaten doğuştan sahip olduğumuz ,ne olduğunu kendi dilimizde okumamızı bile yasak ettikleri İslam denilen bu dinden çıkma, cehennemlik olma korkutmaca-aldatmacaları ile bizleri kandırarak uyutup dururlar.
Yukarıdaki ayetlerden de anlaşılacağı gibi,İslamiyet her ne kadar bozulmamış eski dini (İbrahim Dini (Ala Suresi 1,2,3,4,5) arayan bir çaba içindeyse de varlığını yalancı, hileci,çarpıtılmış Hint-Aryan kökenli Yahudi,Grek,Hıristiyan -Semitik-Siyonist inanışlarına dayandırmaktan kurtulamamıştır.Kendisini ancak bunlara dayanarak ispatlama yoluna girmesi de inandırıcılık gücünü kırmıştır.
Hz.Osman dönemi kuranlarının çoğaltması olduğu iddia
edilen Kuran.
|
1203'de Taşkent'te yazıldığı idida edilen Kuran.800 yıllık. |
Hatta Haz.Muhammed’in ölümünün ardından süren 20 yıllık Dört Halife Devrinde düzenlenmiş, yazılmış Kuranların bile yakılıp yok edilmeleri,Haz.Peygambere sağlığında asla iman etmemiş Kureyş Kabilesinden Muaviye’nin oğlu Halife Yezid’in (Şeytana tapan) düzenlettiği Emevi Kuranı-İslam’ı halen tartışma konusudur.
Bu gün hiçbir Müslüman,dininin en yeni din olmasına rağmen,peygamberin ve dört halifenin döneminde yazılmış tek bir sayfa Kuranın varlığına şahit olmaktan acizdir.
Olsa da zaten,Yahudilerin Filistin bölgesine gelmelerinden çok önce bölgede yaşamış,Petra, Ugarit Ebla gibi olağanüstü yaşama sahip şehirleri kurmuş kavimlerin tanrılarının adlarında bile Türkçe’ye rastlanılması da,var olan “İbrahim İnancının “ Osiris Dini ve Ramu Dini ile bağlantılı olduğu yönünde şüpheye yer bırakmamaktadır.
Mısır tanrısı RA aslında bir kurbağaydı.İlk önce böyle resmedilirdi.Tanrı ve firavun heykellerinde,tasvirlerinde başlarına kurbağa konulurdu.Kobra sonradan çıkmadır.
Ra’nın harflerini kökenbilimindeki anlamları ile incelediğimizde “R”=Baş,”A”=Göz demektir.
RA=Baş ve göz bu da RA’nın sadece baş ve gözden oluşan bir Kurbağa larvası olduğuna işaret eder.Sonra Larva gelişir,kurbağa olur,beş parmaklı eli ortaya çıkar,tabiata şekil vermeye başlar ve “EL’inin yetenekleri onu şaşırtır,büyüler ve adlarından birini de gene Türkçe “EL” olarak belirler.
Daha sonra rakiplerini alt üst eder ve tek hükümran güç olarak kaldığına karar verince de adını “BİR” olarak belirler.
Arap tanrısı EL’in adlarından birisi de “BİR”dir.
Aslında Mısır Osiris Dininin de Ra-Mu-Atlantis inanç kültüründen çalınma olduğu iddialarını da Mu’nun çocuklarında okuduk.Son Ugarit,Ebla tablet tercümeleri,bize,Hıristiyan Roma ve Müslüman Emevi-Arap dönemlerinde “putperestlik” oldukları gerekçesiyle eski inançlara ait bilgileri yakıp yıktıkları Vandalizm çağının kayıplarını biraz da olsa telafi etmektedir.
|
Ebla Kültürünün yayılış alanları |
Ebla,Ugarit Petra buluntuları,Semavi Dinler adını utanmadan alan bu “çalma-çarpıtma” efsanelere dayalı Hileci Toplum Kültürlerinin ne olduğuna anlamamıza yardımcı olmuşlardır.
Haz.İbrahim’in bile Yahudilerce “çalıntı kişilik” olması gerçekten ibret vericidir.
Aslında bu çalıntı-uydurma dinlerde çok sayıda olan “genel doğruların” tanrı emri değil, kendilerinden önce var olan inanışlardan ve din muamelesi yapılan Konfiçyus,Buda inanışları gibi felsefelerden kaynaklandığını,1925’lerde James Churchward’ın Mu’nun Çocukları ve ardılları olan kitaplarında bilim kurullarınca kabul edilebilecek maddi hiçbir kanıta dayanmayan ama mantıklı tespitlerinde geçen “bozulmamış en eski din” kavramına dayandıkları şüphesizdir.
Taoculuğun kurucusu (İ.Ö.626) Çinli Lao Tsu (Zu),500 kelimelik Tao Te King adlı kitabında bütün bildiklerinin kaynağı olarak kendisinden 3500 yıl önce yaşamış Feng Li adlı bir düşünüre ait olduğunu yazmaktadır.
Daha nice felsefe,dini inanç,mit ve dinlerde yeryüzünde taş devrinden önce bile çok bilge insanların üstün bir kültür ve medeniyet içinde yaşadıkları artık bilinen bir şeydir.
Bu yüzden hırsız,hileci tüccar Yahudi,Grek,Arapların sömürgeliğini yaptıkları eski hükümran toplumların kültürlerini bozarak o dönemlerde, hakim toplumların kültürlerine uyum sağlamak için “kendilerine kimlik yaratmak” gibi masum bir çaba olarak değerlendirilebilecek bu girişimlerinin günümüze kadar geçen zaman içinde ,hile ve dolaplara dayalı savaşlar, entrikalar, soykırımlarla tüketilmiş eski ve gerçek doğruya,evrensel adalete bağlı,her türlü günahtan sakınan,savaşı bile düşmanı ile eşit şartlarda yapmaya özen gösteren soylu kavimlerin kalıntıları, “Semitik kökenli” olmayan kavimleri köleleştirme işinde kullanılan güçlü bir silah haline gelmiştir.
Günümüzde yürüttükleri siyaset de gene bu inanç kavramına uygun olarak yeryüzünü kıyamet sonrası teslim alacak olan “tek ırkı” olma hesabına dayalı bir mücadeledir.
Bunları da Yecüc-Mecüc bahsinde işlemiştim.
Adilyargıç
Kaynak;
Dictionary of deities and demons in the Bible DDD (Tevrat’taki Tanrılar ve Şeytanlar Sözlüğü)
Yazar: K. van der Toorn,Bob Becking,Pieter Willem van der Horst
http://books.google.com/books?id=yCkRz5pfxz0C&pg=PA141#v=onepage&q&f=false