Blog başlığındaki "+40" UYARISINI GÖRDÜNÜZ MÜ?

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.

Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.

Tedbir olarak yanınızda sağlık ekibi bulundurunuz veya çıkınız! +40 :))

İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.


Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Yazılarımı ırkçı, etnik,dini ayrımcı bulanlar, Atatürk'e yapılan 26 Kürt isyanı, 25 suikastın arkasında ve 30 yıldır, 50.000 insanımızın ölümünde Kürt Yezidiliği ardında saklanmış gayrimüslüm azınlıkların olmadığını ispatlasın.

Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

17 Ekim 2010 Pazar

GERCEK SOL NEDEN DİN SEVMEZ

SOLCULAR NEDEN DİNLERİ SEVMEZ

Solcuların hepsinin dinsiz olduğunu söylemek gerçekte acı ve haksız bir iftira olur.Çünkü,sadece sosyalist veya ilerisi olan komünist toplum düzeninin insanlığın sömürüsüz bir toplum oluşturacağına inanan ama dini inancını da muhafaza eden çok solcu vardır.
Solun felsefesi olarak kabul edilen Frederic Engels’in oluşturduğu Materyalist felsefeden haberi olan ve onu benimseyen solcu azdır.Solun felsefesi olan “ materyalist diyalektik felsefeyi benimseyenler neden dinleri sevmez” dersek soruyu daha doğru sormuş oluruz.
Aslında kendim için bile “tam materyalist felsefeyi benimsemiş biri” diyemem ya neyse.Çünkü onlar böyle yazılar yazmazlar.





O zaman gelin bu gün bu konuyu masaya yatıralım.Önce,bilmeyenler için dinleri kökenlerinden başlayarak anlayalım;


Kuran=”Ezbere okunan” anlamına gelen Müslümanların din kitabı.Peygamberi Hz.Muhammed (S.A.V) 1400 yıllık.Dünyada Müslüman sayısı “1.600.000.000” Bir milyar altı yüz milyon kadardır.

Tevrat= Torah-İbranice “eğitim-öğretim-yasa” demektir.Peygamberi Hz.Musa.Yahudilerin din kitabı.3000 yıllık.Dünyada Yahudi sayısı “17.000.000”,On yedi milyon kadardır.

İncil=Evangel-“Güzel Haber-Müjde” demektir. Grek İncil’ine göre,Peygamberi Hz.Yahya,Allah’ı Hz.İSA’dır.Hz.İsa,Arapların verdiği bir ad olup,İncil’de “Hıristo” geçtiğinden, Hıristiyanlık bu addan türemiştir.Hıristiyanların din kitabı.2000 yıllık,Dünyada Hıristiyan sayısı “3.500.000.000.” Üç milyar beş yüz milyon kadardır.Müslümanların iki katından fazladır.Kaynak her yerde vardır.Wikipedia’ya da bakabilirsiniz.

Sure=Belirli konularda müminlerine bilgi veren Kuran veya diğer kutsal kitap metinleri.Birkaç cümle olabildikleri gibi,sayfalar dolusu da olabilirler.Fatiha ve Bakara sureleri gibi.

Ayet=Bu metinlerde geçen cümlelerdir.Bazı ayetler birden fazla cümleler olabilmektedir.Tevrat ve İncil için de sure-ayet ifadeleri kullanılmaktadır.Onlar ayrı “psalms,verses” deseler de anlam aynıdır.

MEAL=Arap dilindeki Kuran’ın Türkçe’ye ya da Arapça dışındaki bir dile tercümesidir.

TEFSİR=Kuran’da geçen,inançların,kişilerin,yıldızların,meleklerin adlarının ve diğer yer,bölge adları,ad ve ,zamirlerin,deyimlerin kökenbilimini (etimoloji),olayların tarihi açılımlarını,İslam öncesi Hicaz Araplarının ve bölge Arapları ile diğer ilgili kavimlerin inançlarına ve geleneklerine göre yorumlanmasıdır.Tefsirler,tercüme olmayıp,bilimsel yaklaşım içerisinde yazılmış eserlerdir.
Sadece “Allah” kelimesinin kökenini açıklamak için ben bile henüz yayınlamadığım çalışmamda,150 sayfalık bir kitap olabilecek kadar bilgi içeren bir yazı hazırlamış durumdayım.Tefsirleri okursanız dinleri daha kolay anlarsınız.
İnternet’te yayınlanan,benim denk geldiğim 6-7 tane kadar tefsirin hiç birisi beş kuruş etmez.İnsanları gerçek olmayan sanal bir şartlanmaya tabii tutmaktadırlar.Resmen adam uyutmaktadırlar.Onları okuyacağınıza kendinize ninni söylemenizi öneririm.
Tam bir din tüccarı oldukları kanaatindeyim.Sıradan bir gayrimüslümü ikna edebilecek hiçbir bilgi içermemektedirler.
Bilimsel,akli hiç bir değerleri yoktur.Sadece,Müslüman doğmuş,imanı bütün,saf köylü,ya da gençleri aldatmaya,uyutmaya,avutmaya yararlar.Onlardaki bilgilerle,özellikle gayrimüslüm aklı başında insanlarla sakın tartışmaya girmeyin.
Alaya alınırsınız.Almıyorsalar,almadıysalar inanın olgunluklarındandır.Ya da sizi kazanmak gibi bir hesaba sokmuşsunuzdur.
2000 yılında,Sultanahmet Camisinde imamların tartışmaktan kaçtığı,Diyarbakırlı bir anutçunun “Ben de senin gibi dine inanmıyorum ama bunlar kültürümüze hakaret ediyorlar;hocalar tartışmaktan kaçıyor, abi bunların hakkından sen gelirsin” diye yardım istemesinden sonra gidip,çocuklara Hıristiyanlık aşılamalarına engel olup tartışmaya davet ettiğim yabancı kırk papazla üç saat İngilizce-Türkçe tartışıp,(Fransız,İngiliz,Alman karışık bir gruptu.) onlara sonunda her birisine kuran aldırmayı başarmış,bir daha da Sultanahmet ve diğer camilere ve Müslüman çocuklara asılmayacaklarına dair söz aldığım,kendi kültürüme de laf ettirmeyen dinlere de inanmayan birisi olarak söylüyorum.
Benim zaten kültürel tartışmaya girmeden muhabbet ettiğim görülmemiştir.Ya din,ya Ermeni meselesi,ya Kıbrıs ya sağ-sol ya terör muhakkak birileriyle bir ikna çabası içindeyimdir.
Boş kalsam birileri gelir bir iş verir yukarıdaki gibi.Yani ben burada eleştiriyorum ama yabancı “misyonerlere karşı ben İslam’ı savunmaktayım.Çünkü onların öğretisi olan Hıristiyanlık asla İslam’a alternatif değildir .
Tefsirlerin içinde,elbette Elmalılı Hamdi Yazır hocanın ki hariç.

İBADET=(İBAT-ET Arapça iki kelimeden oluşur.)İBAT, Kölelik demektir.ET,Türkçe’ye Arapça’dan geçmiştir.ETMEK-YAPMAK demektir.Kısaca ”Kölelik Et” anlamındadır.Söyleyiş şeklinde “T” harfi “D”ye dönüştüğü için “İBADET” şeklinde söylenir.Dindeki anlamı “Allah’a kölelik etmek” şeklindedir,Kula (köleye) değil.İstediğiniz sözlükten araştırabilirsiniz.
Okuyacağınız bu yazı bile içeriği itibarıyla bir “tefsir”dir.İnanın diğer yazılarım hariç,sadece bu yazımda bile onlardan daha fazla bilgi bulacaksınız.

Müslümanların kitabı olan Kuran,Bakara Suresi 136.ayetinde, kendisini kendiden önceki İncil,Zebur,Tevrat’ın ve onların saydığı peygamberlere indirilen bilgilerin doğrulayıcısı olarak tanımlar.Maide Suresi 68.ayetin ikinci cümlesinde “İncil,Zebur,Tevrat’ı hak peygamber Muhammed’e indirilen Kuranla birlikte okumadıkça bir temeliniz olmaz” demektedir.

Peki,Kuran bunların tümünün doğrulayıcısı ise,ilk kabul edilen Tevrat hangi kitapların doğrulayıcısıdır?
Bir Müslüman bunu nasıl keşfedecek?

İ.S.640’larda Bağdat’ın kurulması ile buradaki İslam Üniversitesinde,İslam’ı putperest kökenlerinden ayırıp,Sokrates, Aristo’nun gezgin Sufi dervişlerden öğrenerek geliştirdikleri ve o zaman “Ateistlik” sayılan “Tek Tanrıcılık” öğretisine dayalı olarak yaratılan öğretilere göre düzenlenen günümüz İslam’ı,o zaman önceki dinleri, “Mitoloji-esatir” olarak anmıştır.
Bu doğrultuda gidilmeye devam edilecek midir?
Yoksa onları da “doğrularını” sapıklıklarından ayırarak,Kuran’ın da bahsettiği “eski İbrahim’in dini olan Hak Din’i” kavramını mı güçlendirecektir.?

Kuran buna da bir çözüm yolu gösterdiyse de,kültürü eşeğinin götürebildiği yerle sınırlı olan Ortaçağ ulemalarının cehaletleri veya “putperestliğe geri dönülür korkusuyla görmezden geldikleri bir ayet” vardır.
O ayet de,”Biz,yerine yenisini getirmediğimiz veya değiştirmediğimiz hiçbir ayeti Kuran’da tekrar etmedik” diyen Bakara Suresi 106.ayettir.Ayet insanlara,Kuranda geçmeyen konuları için öncekilere başvuruyu önermekte ve hatta emretmektedir.
Ama,yukarıdaki cümledeki gerekçeler yüzünden olsa gerek devre dışı bırakılmıştır.

Hatta,vahiyleri Cebrail’den aldığı için,Hz.Muhammed’i şeytani sayan ,bu yüzden “Muhammed İncil ve Tevrat okumuş kendisini peygamber sanıyor” diye dalga geçmelerine,Yahudi ve Hıristiyan Medinelilerin, Kureyşlilerle işbirliği yaptığını,Uhud,Bedir,Hendek savaşları ardından öğrenen Hz.Muhammed’in “Tevrat ve İncil okumasanız da olur” hadisi yüzünden 1400 yıldır İslam dünyasında bu kitaplar okunmamıştır.Okunduysa da kaynak gösterilmekten kaçınılmıştır.
Taa ki üç yıl önce,”keykubat.blogcu.com” adresinde ”Yaratılış Efsaneleri” adıyla,sonra da adını “Dört İnançtan Yaratılış” olarak değiştirerek yayınladığım yazımdan bir süre sonra,bir diyanet görevlisinin “Hud Suresi yedinci ayetine” ve yukarıdaki saydığım ayetlere dayanarak,ilk kez İslami bir “Yaratılış Efsanesi” kitabı yayınlandığına,ART televizyonunda H.Cevizoğlunun sunduğu “ Cevizkabuğu” programına konuk edildiğinde şahit oldum.

O da blog adı vermeden benim yazılarıma şöyle işaret etmişti;
“Hocam, hani İslam’da Tevrat,İncil okumak yoktu? Ne oldu da şimdi okunmaya başlanıldı?” sorusunu yönelttiğinde,diyanet görevlisi hoca efendi de Bakara,106,136 ve Allah’ın yerini “Hiçbir şey yokken Onun yeri,suların üstündeki arştaydı” şeklinde tarif eden Hud Suresi 7.ayeti gerekçe göstermişti.
İşte bu açıklamadan sonra,”-İnternet’te bir arkadaş buna dayanarak zaten bu konuyu yazmıştı” diyen Hulki Cevizoğlu’na hoca efendinin cevabı “-O arkadaş doğru tespit yapmış,ama o farklı benimkisi farklı” şeklinde bir açıklama yapmıştı.

İslam dünyasına 1400 yıldır okunmayan kutsal kitapları okumaları konusunda verdiğim hizmet için ne kadar gururlansam az değil mi? J)

İşte,İbrani dinlerin temeli Tevrat olduğuna göre,başlangıç noktamız da yaşadığımız coğrafyada yaygın olarak inanılan Yahudi Tevrat’ı kökenli İbrani dinler veya Semavi dinler olsun.

Hz.İbrahim peygamber ile başlayan ve ondan yaklaşık 1000 yıl sonra yaşamış Hz.Musa’ya verildiğine inanılan Tevrat’ın yaratılış kısmından başlayalım.;
Bu bölümde,önce sonsuz bir engin adı verilen bir deniz vardır.Bazıları bunun Pasifik okyanusu ve diğer okyanuslar olduğunu iddia etse de günümüzde bir çok din tefsircisi bu enginin evren olduğu konusunda birleşmiştir.
Kökleri Sümer Enuma Eliş destanına dayanan bu deniz tatlı-acı suların yan yana aktığı sonsuz bir denizdir.Bu konuları ayet ayet açıklamayacağım,merak edenler blogdan okuyabilirler.Tanrı bu sulardan oluşur ve önce “toprak olsun” der ve toprak olur,sonra “ışık olsun” der ışık olur.Ardından tanrı gök cisimlerini,hareketlerini düzenler,sonra yeryüzüne iner,göğün sularından yeri ayırarak atmosferi,sonra bitkileri sırasıyla hayvanları en son olarak da insanları yaratır.
Yarattığı insana “toprağa,taşa,hayvanlara,havaya,suya,tüm tabiata hükmet ve yaratıcı ol der” ve ona kendinden yaratma gücü verir.
Bu insan kesinlikle biz değiliz.
Çünkü bunlar,çamuru kuş şeklinde yoğurup ruh üfleyerek uçuran,toprağı,havayı isteği ile hareket ettirebilen,doğa olaylarını düzenleyebilen güçlere sahiptirler.Aynen Mumyanın Dönüşü filmindeki kumları,suları filmin kahramanlarının üzerine saldırtan İmotep’in yaptığı gibi anlamak gerekir.Din olayları böyle açıklıyorsa,konumuz da din ise yapılacak bir şey yoktur.

Sonra Adem’in yaratılış faslına geçilir;
Yeryüzünde,her şey vardır ama,aslen “insan” olan Tanrı ve kavmine toprağı işleyerek hizmet edecek çiftçi yoktur.Tanrı,önce Ademi kırmızı çamurdan yoğurarak yaratır,ona bilmesi gereken ilk bilgileri öğretir,uzun yıllar dener başarılı olduğunu gördüğünde ise onu uyutarak kaburga sol kemiğinden bir parça alarak dişisini yani Havva’yı yaratır.
Sonra melek olan yardımcısı yılan-insan olan şeytanı ona musallat eder,şeytan ”yasak meyveyi” yemeye Adem’i ikna edemeyince,çeyrek akıllı olan eşi Havva’yı kandırarak amacına ulaşır.Sonuç Adem ve Havva Cennetten bu bahane ile kovulurlar.
Çünkü,onlar,cennette sefa sürsünler diye değil,başlangıç ayetinde belirtildiği gibi “toprağı işleyerek tanrılara hizmet edecek ilkel işçinin” olmadığının ifade edildiğini unutmayalım.
Yani,prototip,biyolojik robot veya köle olarak üretilen Adem ve Havva asli görevlerine böylece verilirler.Bir de “yasak meyveyi yemekle suçlanarak” da yaratılan suçluluk duygusu dümeni de halen geçerliliğini sürdürmektedir.
Bu iş bu kadarla da kalmaz.Adem ve Havva yasak meyveyi yemekle cinselliklerini,onları saklamayı,utanmayı,arlanmayı fark etmişlerdir ama,tanrıları gibi çocukları da olsun isterler.Çünkü tanrılarının yaşam odalarında ürettiği çocukları vardır.(Doğurmazlar,klon üreme yaparlar)
Bunu tanrıdan isterler ve zaten amacı da bu olan tanrı,bu prototip biyolojik robot kölelere bunu istetmeyi başarmıştır.
Bu isteğin ardından,köleci tanrı bir lütufta bulunu ve onlara Habil ve Kabil adında iki erkek evlat verir.Sonra bunlardan biri diğerini öldürecektir.Bu sayede,aile içine “ilk nifak” sokularak,dayanışmaları kırılır,aralarında güven ortadan kalkar.
Sonra,bunlar ensest (aile içi cinsellik) ilişkilerle üreyerek çoğalırlar.Tanrı soyunun ağır yer altı maden işçiliklerinden,hamallığa her ne iş varsa hepsini yüklenirler.Bunlar tek millettirler ama yaşadıkları coğrafyalarda başlarına “Tanrı soyundan” olanlarla ilişkilerinden doğan “melez krallar” atanır.Bu kralların bazılarının 50.000 yıl süren saltanatları vardır.Aynen bu günkü gibi darbeler falan da olur.Tevrat’ta bu kral listeleri yer alır ve Sümer tabletlerindeki benzerleri ile uyuştukları da tespit edilmiştir.

Yani,tanrı “adem soyunu” kendi soyuna kölelik etmek,hizmet etmek,onlar için toprağı işlemek amacıyla yaratmıştır.
Buna en açık delil Enuma Eliş Destanında “;
“Biz insanları tanrılara hizmet etmeleri için yarattık” ifadesi;
Kuran Zariyat Suresi 58.ayette;
“Biz insan ve cinleri bize hizmet etmeleri için yarattık” şeklindeki ayettir.
İki kaynak binlerce yıl aradan sonra “aynı” cümleyi tekrar ederler.
Bu cümleler,insanların tanrılara “köle olarak” yaratıldığı anlamına gelir.Başka da anlamı yoktur.

Sümer tabletlerine göre aradan geçen 350.000 yıl sonra,zaten tanrıları gibi ölümsüz,sıcaktan yanmayan,soğuktan donmayan Adem soyu,tanrıları ile birlikte onların göksel fetihlerinde de görev alırlar.Bunca uzun yaşam sununda artık “ilkel Adem’in yasak meyve yemesinden dolayı cezalandırılma gerekçesine” inanan kalmamıştır.
Adem soyu da,güzellikle tanrılarından “göklerde kendilerine de yaşam hakkı” isterler.Çünkü dünyanın sonunun geldiğinde gidecek yerleri yoktur.

Sen misin onu isteyen,kıyamet kopar,tanrılar meclisi toplanır ve insanlar yıldırılmaya başlanır.Binlerce yıldır “hastalık nedir” bilmeyen insanlar,baş ağrıları,baş dönmeleri,tedavisi olmayan hastalıklar ve ölümlerle tanıştırılır.
Üzerlerine sfenkslerden oluşturulan laboratuar ürünü canavarlar saldırtılır,arenalarda dövüştürülürler,atmosfer ilaçlanır ve daha ağır köleliklere maruz bırakılırlar.
İsyan edenler ders olsun diye gözler önünde en vahşi şekilde öldürülürler.

Sonunda,Marduk (*1) gezegeninin dünyanın yakınından geçerken sebep olacağı tufanın farkına varılır,tanrılar,Adem soyunu tufana terk ederek yok etmek için gizlice anlaşırlar.Bunları yapmalarının amacı çok koyu “ırkçı” olmalarındandır.Adem soyu ile ilişkileri sonucu doğan melezleri bile aralarına almazlar.
Sonunda,Adem’i yaratan Enki,Sümer’in Nuh’u olan Ziusudra veya Atra Hasis’i uyarır,ona bir gemi yaptırır,laboratuardaki yeryüzündeki tüm bitki ve canlı örneklerinden alarak,kurtarabildiği kadar insanla bir gemiye binmesini söyler.İnşa edeceği geminin de ölçülerini verir.Gemi inşası zamanında tamamlanır.”Neden gemi yapıldığını” soran tanrılara da “efendim baba Enki istedi” cevabı verilerek yalan söylenir.Bu da baba Enki’nin emridir.
Tufan gelir,tanrılar gökte uzay gemilerinde bile büyük tehlikeler atlatırken,yeryüzünde tufanın etkili olduğu Hint Okyanusu,Afrika-Ortadoğu,Avrupa ve kuzey Asya bölgelerindeki tüm insanlar yerden kaynayan lavlar,sular ile,Marduk’un ve uydularının arkasına yer çekimi nedeniyle takılmış meteorlar,su bulutlarından yeryüzüne boşalan sular,meteor yağmurları altında telef olurlar.Ama Enki’nin iyiliği ile gemidekiler kurtulurlar.
Tufan sonrası,durumu öğrenen tanrılar Enki’yi suçlarlar,Adem soyundan olanları kurtardığı için bozguncu ilan ederler.Bu olaydan sonra da “şeytan” olarak karşımıza çıkacak olan Baba Enki insanları korumayı sürdürür.
Enki’nin kızı ana tanrıça İnanna’nın insanla ilişkisinden doğan,baş tanrı Anu’nun ve baba Enki’nin de torunu Gılgamış’ın “ölümsüzlük otunu” bulup,Adem soyuna yedirmek için çıktığı uzay yolculuğunda,bekçi Urzababa’yı yenip dağdaki otu alıp geri dönerken düşürüldüğü bir kuyudan çıkmaya çalışırken bir yılanın elindeki otu kapıp kaçması ile Adem soyunun ölümsüzlük hayalleri biter.

Tufan sonrası genetik yapıları değiştirilerek güçsüleştirilen,kolay hastalanıp çarçabuk öldükleri için tanrılara da hizmet edemeyen Nuh sonrası köle soyunu,sağlıklı kılabilmek için,onlarla ilişkiye girip çocuklar doğuran ve onları insanların başına “kral yapan”,Kutsal fahişe,ana tanrıça İnanna oğluna;
-“Gılgamış,tanrılar ölümsüzlüğü kendilerine,siz karabaşlılara ise ölümü biçtiler.”
-“Artık yapacağınız bir şey kalmadı,daima yıkan ve temiz ol,temiz elbiseler giy,başına güzel kokular sürün ve kadınları hoş tut” nasihatini vermesinden sonra olaylar bizlerin talihlerinin kötüye gitmesi yönünde sürer.

Tufan sayesinde asırlardır kurulan medeniyetlerinin çamur içinde kalması göksel kavmi umutsuzluğa sek eder ve “gök kazalarının sık yaşandığı” güneş sistemini terk ederler.Ama,bizlerin de evrimlerini denetlemek,kendileri için sürpriz tehlikeler yaratmamızı önlemek için de başımız gözcüler bırakırlar.
Bu olaya sebep olan da Tevrat’ta geçen “Babil’in Yıkılışı” olayıdır.
Tufandan kurtulan,Marduk melezi İndus Nehri ile Nil Nehri arasındaki “Marduk hakimiyet bölgesindeki” köle Adem soyu artık dışlanmıştır.Çünkü,tufana terk edilme olayından sonra başkaldırı daha da şiddetlenmiş olsa gerek ki,Mısır papirüs resimlerinde,Sümer,Babil,Akad tablet resimlerinde insanların sfenkslere yedirildiklerini,nüfuslarının artmasının engellendiğini ve bir yerden bir yere sürüldüklerini öğreniyoruz.

Tevrat Babil’in Yıkılışı olayını anlatırken şöyle bir ifade kullanır;
“İnsanlar yeryüzünde bir yerden bir yere sürülürlerken,Şinar diyarına geldiler ve göklere uzana bir kule yapalım,ün salalım” dediler.Harç,tuğla zift kullanarak kuleyi yaptılar ve adına “ŞEM” dediler.Tanrı,kuleyi göklerden gördü ve insanların yaptıkları kuleyi yakından görmek için yere indi.
-“Bu kuleyi yaptıklarına göre bunlar gene göklere çıkacaklar ve bizlere sorun olacaklar.Hep birlikte yere inelim ve dillerini,soylarını ayıralım” der.Bundan sonra göklerden değişik göksel kavimlere ait insanlar inerler ve ebeveynler çocukları ile,karı kocası ile konuşamaz hale gelir.
Resmen insanlar yok edilmiş,beyinlerine yeni program atılmıştır.

Bu program yüklemesinden sonra yeryüzünde sayısız “ırk” ortaya çıkar.Her ırk,kendi göksel kökeninin koruması altındadır.İşte bu yüzden Kuran İbrahim Suresi,4.Casiye Suresi 28.,Fussilet Suresi 92.ayetlerde doğrulandığı üzere “Her kavime kendi dilinde peygamber,kitap gönderilmesi ve her kavmin kıyamette kendi peygamberinin bayrağı altında toplanacağı” anlatılır.Her kavmin de koruyucusu vardır.
Ancak,koruyucu kavimlerin tufan nedeniyle gitmelerinin ardından,yeryüzüne bırakılan “gözcüler” rahat durmazlar.
Başlarında,yaratılış efsanesinin başında,tanrılar arasında göklerde çekilen kurada “yeryüzü tanrısı” olmak kaderine mahkum olan ve daima “gök tanrısı” olmak için her şeyi yapan ,kardeşi Enlil ile sürekli boğuşan,bilge tanrı ENKİ yani,tufan sonrası adıyla ŞEYTAN vardır.
Onların bu çatışmalarını “Allah-Şeytan;Aydınlık-Karanlık;İyi-Kötü;Horus-Set;Hadad-El* (*Ugarit-Ebla tabletleri) ” kapışmalarından gece ve gündüzün “simgesel anlatımlarına” kadar bir çok olayda görmekteyiz
Biz Enki’yi Mısır’da Ra,Horus,Thoth-Lah,Jehuti-Yehuti, Yahweh,Hadad,Adad,Sin,Duşara, Bes,Ba’al,Teşup,Zeus, Ahura Mazda,Mitra,Adilyargıç,Hıristo=İsa, Kuran’da Şira, Rab,Rahman, El,El Lah Türkçe söylenişi ile ALLAH,Hicaz ,Irak ve Suriye bölgeleri Yezidiliğinde Yezdan, Şeytan Tavus ve daha bir çok adla tanıyoruz.

İşte başımıza gözcü kalan,Hindistan İndus Nehri ile Mısır Nil Nehri arasındaki “Bereket Hilali” veya “Fertility Crescent” olarak da bilinen,Adem ve soyunun yaratılıp,üretildiği,yeryüzüne yayıldığı bölgede,Marduk’lu sömürgeci göksel kavim hüküm sürmekteydi.
Adem soyu da bu bölgede onlara kölelik etmekteydi.
Hint,Türk,Japon,Çin,Kızılderili,Afrika,Avustralya dinlerine baktığımızda yeryüzünde başka yıldızlardan,göç ile gelen kavimler de vardı.Onlar tufandan pek fazla etkilenmemişlerdi.Ancak tahribat büyüktü,eriyen buzulların yarattığı seller her şeyi süpürürken,dev gezegen Marduk’un 12 uydusunun yarattığı yer çekimi etkisiyle sönmüş yanardağların patlamaları ve hatta yenilerinin ortaya çıkması,meteorların tahribatları sonucu gezegenimizin değişen haritası içinde yok olan medeniyetleri ile Marduklulara karşı koyacak güçleri de kalmamıştı.

Yeryüzünde ayrıca Mısır,Tevrat’ta ve Grek mitolojisinden tutun da bütün tanrılı ve tanrısız dinlere kadar hepsinde geçen devler vardır.Tevrat’ta bunlara “Anaklar ve Nefiller” adı verilir.Boyları 3 metreden 30 metreye kadar ulaştıkları kazılarda çıkarılan iskelet yapılarından ve dini-mitolojik kayıtlardan anlaşılan insan şekilli devlerdir.Konuşurlar,yerler içerler,bizim atalarımız olan ufaklıkları da köle olarak kullanıyorlardı.O “Kaf dağının ardında yaşayan devlerin kızlarına aşık olan keloğlan masallarının kökenleri bunlara dayanır.Orta Asya’dan bakınca devler Anadolu ve civarında,yani Kaf dağının (Kafkasların) ardındaydılar.
Tufana kadar geçen tahmini 50.000 yıllık zamanda güney ve kuzey kutup dairelerinin oğlak-yengeç dönencelerinin dışında kalan güney ve kuzey yarım kürelerinin buzullarla kaplı olduğu bu gün jeologlarca tespit edilmiştir.
Bu devlerin de bu buzullarla kaplı bölgelerdeki madencilik ve bilmediğimiz diğer işlerde kullanıldığı kanaatindeyim.Çünkü,iki yıl önce,Afrika’da Nubiya civarında yapılan kazılarda Neanderthal insanla bizim türümüz olan Cromanyon insan fosilleri yan yana bulunmuştu.
Bu da bu insan türlerinin aynı zamanda yaşadığı anlamına gelmektedir.Mısır kazılarında çıkan lahit,piramit resimlerinde en uzun devden en kısa cüce insana kadar insan türleri aynı resim içinde gösterilmiştir.Bunlardan çok sayıda vardır.İnternet’te de bulabilirsiniz.Evrim konusunu daha önceki devirlere itmektedir.

Hz.Musa ve Yahudi ordusunu Tevrat’ta Yahweh (Yaveh) işte bu Neanderthal devlerin üstüne saldırtır.Yahudiler korkar.Yahweh’e karşı gelirler,”bunların yanında çekirge gibiyiz,bizi keşke Mısır’dan çıkarmasaydın “diye ağlarlar.Sonunda Musa,Yahudileri “Onların koruyucuları gitti,hepsini ekmek gibi yeriz,tanrı bizimledir” diye ikna eder ve devleri de bitirirler.Kuran’da bu olay “uydukları ve uydurdukları putlar onları terk etmiştir” ifadesiyle doğrulanır.

Başımızda evrimimizi denetleyen,”ırkçı” Marduk’lu Enki veya şeytan,sürekli olarak korumasız kalan kavimleri yeryüzünden silmek için,”kısır peygamberlerden” (İbrahim,İshak gibi) yeni nesil ırklar üretir,onları eski kavimlerin üstüne saldırtarak yok eder.Sonra sıra o kavime de gelir.Kuran’da Ad,Semud,Ress,Hicr gibi kavimlerin yok edilişleri bunları doğrulamaktadır.Burada amaç,insanlığın onların izinleri dışında gelişmesini engellemektir.Göklere çıkarak onları rahatsız etmemiz istenmemektedir.Babil olayına sadık kaldıklarını görüyoruz.

Gene,kendi soylarından olanların Adem soyu ile ilişkilerinden çapraz olarak üremiş “melezlerden” toplumların başına krallar,hanlar,hakanlar,padişahlar tayin eder.Ellerine çobanlığın sembolü olan birer “asa-sopa” verir.Bu sopayı taşıyan,tacı giyen insanlara hükmeder.Bunun adına da “Anutuluk” yani Tanrı Anu’nun yaptığı işi yapan anlamında “Tanrılık eden” olarak da açıklayabileceğimiz “köleci,feodallerden” oluşan hükümdarlar ve soylarından oluşan feodal yerel yöneticilerin oluşturduğu “devlet kurumu” diyoruz.
Bir de bu “gücünü tanrıdan alan” feodal köleci ,hükümdar sülalesinin yanında,gene onlardan oluşan ve insanları “cehennemde yanan kükürt taşları arasında yakılmakla korkutan,cennette altından nehirler,dereler akan sırça-cam köşklerde,atlas kumaşlarla döşenmiş altından tahtlar,yattığımız yerden ağzımıza meyvelerini sunan tuba ağaçlarıyla dolu,beş yaşından küçük erkek eşcinsel gılman denen kölelerin hizmet ettiği çift cinsiyetli şeffaf tenli Huriler,şeffaf olmayan çift cinsiyetli Vildanlarla sapık cinsel ilişkilerin gırla gittiği,serhoş etmeyen içkilerin derelerden doldurulduğu sonsuz bir cennet hayatı ile kandıran (Kuran Vakıa ve Tur Sureleri) “ruhbanlar” sınıfı da vardır.Kuranda yoksa da asırlardır her şekilde vardırlar.

Dine inanmak,görüldüğü gibi,önce yaratıcı göksel köleci bir kavme kölelik etmeyi,ardından onların melezi olan hükümdar,ruhban ve yerel yöneticilerden oluşan “devlet mekanizmasına” kölelik etmeyi insana kabul ettirmektedir.
Direnen insanlara da “kısacık olan bu dünya hayatının zevkleri için Allah’ın sonsuz sevgisinden mahrum olmayın,Dinden çıkarsanız,öbür tarafa imansız gidersiniz,dinsiz insan ahlaksızdır” gibi aslı astarı olmayan korkutmacalarla,halklar “köleliğe gönüllü” hale getirilmektedir.Bu sayede feodal sömürgeci sapıklar,kölelerinin veya kandırabildikleri,”aklen köleleştirebildikleri” zavallıların eşlerini,kendilerini hatta,6 ve yukarı yaştaki kız çocuklarını sadece “cennet vat ederek” utanmadan bu çocuklarla “sapık” cinsel ilişkilere girmekte (pedofili) ve onlardan bıktıklarında “saçı göründü,yok zina yaptı” diye taşlatarak öldürtmektedirler.Böyle bir video blogumda yayınlanmaktadır.

Nuh peygamberin büyük oğlu “SAM” soyundan olduklarını, Tevrat öğretisine göre kabul eden,Yahudiler,Grekler,İspanyollar,Almanlar ve Britonlar’ın (İngilizler) bu gün “Semitizm” adı ile takip ettikleri bir “ırkçılık” gerçeği vardır.
Bu ırkçı siyasetin merkezi Vatikan ve Yahudi sinegoglarıdır,sintoloji tarikatlarıdır,bilderberglerdir vs.vs.

Bu bereket Hilali olarak belirttiğim bölgede,sadece Marduk gezegeninden gelen Tanrı ve halkına kölelik için yaratılmış,genetikleri bozuk olduğu için ana tanrıçaları İnanna’nın bile dikiş tutturamadığı bu kavmi,”Irkçı Marduk tanrısı Enki veya Şeytan” yeryüzüne hakim kılmak istemektedir.
Yeryüzüne Marduklulardan önce bu gezegene gelip yerleşmiş olan kavimlerin soyu olan yukarıda sayılanların dışındaki kavimlerden yeryüzünü,”kendi soyuna teslim etmek” isteyen Enki-Şeytan’ın siyasetine dayanan “Semitizm” siyaseti sinsice kendilerinden olmayan kavimlere “soykırım” uygulamaktadır.

İşte,Kızılderili,Türk,Müslüman,Zenci soykırımları ve daha niceleri.
Bu konu da İncil’in Vahiyler bölümünde kıyamet sonrası,baba İsa=Adilyargıç=Enki gelecek,bu dünya heybetinden kaçıp gidecek ve baba Enki-İsa 12 Yahudi Kabilesinden seçtiği 12’şerbinden 144.000 Yahudi’ye yeni misket gibi yusyuvarlak bir dünya verecektir.

Daha sonra bu 144.000 erkek,ilk çocuklarını doğuracak (Cennet hayatında insanlar Hermafrodit-çift cinsiyetli oluyorlar),bu ilk ürün çocukları İsa fidye olarak alıp yanında götürecek.İkinci-Üçüncü ölümden sonra cezaları biten Yahudi ve semitik kökenli “Hıristiyanlar” da bu yeni dünyaya yani cennete katılacaklar.Ama,asla diğer kavimler bu cennete giremeyecekler.Çünkü,onları bu Semitik yapılanma şu an oluşturmakta olduğu “HAÇ-HİLAL BLOGLARI’nın” ardından Armageddon adını verdikleri çıkaracağı savaşlarda ve buna hazırlık olan nice savaşlarda eriteceklerdir.

Bu işleri gerçekleştirebilecek güce aşağı yukarı erişmiş durumdadırlar.Çıkardıkları savaşlar,terör,işçi,öğrenci olayları,ekonomik krizlerinin ardından ezilen milletlere dayattıkları yüksek faizli İMF,Dünya Bankası Kredileri ile “borçlandırmalarla onları köleleştirdiler ve bütün kamu kurum ve kuruluşlarını ellerine geçirdiler.
Şimdi açıkça 500-1000 USD Dolarına çocuklar alıp,medeni (!) Avrupa ve ABD’ye köle olarak götürüp kullanabilmektedirler.Bütün sermayelerini emdikleri,Filipinler,Afrika,Pakistan,Afganistan gibi ülkelerde artık “çocuk satmak”,beyaz kadın ve erkek ticareti yani pezevenklik olağan işler haline gelmiştir.

Bütün bunları gerçekleştirirken de o ülkede hangi din varsa onu körükleyerek bunu başarmışlardır.
Daima “güçlü” olma sevdasında olan feodal devlet adamları ve ruhbanlar sömürgecilerle her türlü işbirliğine çekinmeden girmişlerdir.Çünkü,”sosyalizm” belasından onları bu “küresel batılı sömürgeci güçler” korumuşlardır.
Sömürülerek yoksullaşan halklar,çaresiz olarak “ruhbanlara” başvurmakta,yoksulluklarına ilahi bir çözüm bulmaya çalışmaktadırlar.Bu da ruhbanları ve feodal yapıları palazlandırırken,ezilen halkların üstünden silindir gibi geçmektedir.
Yani DİN =”KÖLELİĞE EVET DEMEKTİR
Şeyh Kıbrısi ve bayan milletvekili Kavak
İşte dinlerin nasıl bir kölecilik,ezen,sömüren feodal güçlerin sömürgeci devletlerin ruhbanları ile yaptıkları işbirliği sonucu içine düşürüldüğümüz “kölelik tuzağı” olduğunu açıklamaya çalıştım.
20.yüzyıl başında Amerika’nın Avrupalı sömürge imparatorluklarını yıkma planları ile yayılan “Cumhuriyetler Çağı” ile dünya genelinde yıkılan bu ruhbanlık ve kölelik düzeni,1991’de Rus Nasyonal Sosyalizminin yıkılması yani,doğu blogunun çökmesinin ardından tekrar,başta ABD-AB önderliğinde hortlatılmaktadır.

Pakistan,Afganistan,Endonezya,Malezya,İran’daki,S.Arabistan ve diğer Müslüman ülkelerdeki kökten dinci rejimlerin iktidarlarının desteklenmeleri, ülkemizde “Nurculuk-Fethullahçılık” akımlarının devlet eliyle körüklenmesi,televizyon kanallarından sürekli “dini propagandalarla” halkın uyutulması,tek tek alınan demokratik haklarının farkına varmasının “basına yapılan baskılarla engellenmesi”, halkın poşetlerle seçim rüşvetlerine muhtaç bırakılmaları,Avrupa’da ve ülkemizde çalışanların haklarının geri alınması hep bu geriye gidişin işaretleridir.
Şehadet Şerbetine hazırlanıyor.Yazık oldu insanlara.

Avrupa’nın bilinçli olan işçi ve çalışan sınıfları direnişlere başlamışsa da bizde “din manyağı” haline getirilmiş,Gürcistan Osetya olayından İsrail’e karşı Filistin-Gazze Flotalia olayına “şehadet şerbeti içme ahmaklığı” içinde sazan gibi atlayan halkımızın,Anayasa değişikliği halk oylamasında %58 inin “demokratik haklarını kaybetmeyi “ bu geriye gidişe kapıları açması kendisine yakışan (!) ,utanılacak bir haldir.(!)
Ama ne demişler;
Milletler hak ettikleri şekilde yönetilirler”!!


Bizim halkımız ,demokratik haklarını kaybetmeyi “iane,bağış,sadaka,fitre kültürüne” tercih ettiyse,onurlu yaşam sürebileceği “sosyal devlet “ yapısına sahip çıkmadıysa yapacak bir şey yoktur.
Bunda da İsmet paşa diktatörlüğü döneminden bu yana devleti belli bir cemaatin etkisi altına sokan “Dersim Yapılanmasının” ülkeyi bulaştırdığı sağ-sol,Alevi-Sünni,PKK terörü gibi pisliklerin payı da az değildir.
Millet bunlarla korkutulduğu halde %42 “hayır” gene de iyidir.

Ama en azından,belki de hiç bilmediğiniz dinlerin kökenlerini ve solcuların neden “dinleri sevmediğini” öğrendiniz.

Solcular dinleri sizin o kendilerine “MÜRŞİT” adını takan,5000 yıllık putperest Keldani kıyafetleri ile dolaşan Şıh,Şeyh,Pir,cinci hoca,muskacı,Rahip,Haham gibi ruhbanlarınızdan daha iyi bilirler.


Cemalettin KAPLAN

Kendisini “dindar sayan” Müslümanların %97’si camiye gitse “Niyet ettim ...öğle... Namazına,uydum hazır olan İmama “ diyecek bilgiye bile sahip değildir.Kendimden bilirim.Daha geçen gün,İmam hatip mezunu,yaşı 50’ye gelmiş,kendisini “dindar sayan” bir arkadaşla konuştuk,daha kuralınca “euzubesmeleyi”bile çekemiyor,namazda,ayakta okunan, Subhaneke,Fatiha gibi duaların hiç birisini düzgün telaffuz edemiyor,rukuda söylenecek sözü bilmiyor,oturduğunda, Ettehıyyatü’den başka dua bilmediğini bu yüzden de okumadığını söylüyor.
Yaptığı en güzel şeyin de Cuma akşamları (Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece) Kurandan,Arapça birkaç sure okuyup yattığında kendisini huzurlu hissettiğini söylüyor.Yani Müslümanların gene de iyisi bu arkadaşım.
Ama,ben bastırınca,bilgisizliği yüzünden çıldırıyor ve “İman kalbimde kardeşim” deyip çıkıyor.

İman kalpte olursa,hak ve özgürlükleriniz havada,devletin sermayesi de din tüccarların kasalarında olur.

Bir diğer arkadaşta da imam hatipli kadar da bilgi yok.Üniversite mezunu,yabancı dili var,dine inançlı olduğunu söylüyor. Hatta,Elmalılı Hocanın hem Kuran mealini hem de tefsirini okuduğunu söylüyor.
Fatihadan başladım daha çenesi kapandı.
Sordum,Meal nedir,tefsir nedir bir söyle bakalım?
Çıt yok,beni kendi gibi sanmış.

Yahu,ben,bir yazı hazırlayıncaya kadar,en az Kuran’dan 3-5 Sure,Tevrat ve İncil’den birkaç bölümü okuyorum,Kuran tefsirlerini okuyorum,çocukluğum “din uleması olmak” istemekle geçmiş biri olarak,bu kadar okuyup araştırmama rağmen,inanılacak bir şey bulsam ben ahmak mıyım ki,her şeyi yaratan bir tanrı ile cebelleşeyim?

Şu yazıda hiçbir din kitabına bakmadım ama,artık yaza yaza kafadan yazmaya başladım.İnsan istemese de ezberliyor.
Bunları övünmek için değil,insanımızın halini göstermek için yazıyorum.

Birileri devrim yapmaya filan kalkmış yazıyor,esiyor,hooop kolay gele?
Bunları,1980-12 Eylülleri hatırlayalım,insanları maceraya atmayalım.

Türkiye ve diğer Müslüman ülkelerde “Sol’un” gelişememesinin asıl nedeni de halkın kendi dinini bilmemesidir.Ben,dini bildiğim için sol mantığı kolay anladım.Ama,hayatı boyunca, hiçbir dua okumadan namaza duran,abdest almayı bile beceremeyen, üstelik İmam Hatip Lisesi mezunu olup ta kuralınca “Euzubesmele” bile çekemeyenlere ilaveten, Allah,melek gibi adların neyi ifade ettiğini düşünmeyen, camiye kokmuş çorapla giren, pislikten camide halıların üstüne secde ettiğinde,sinmiş ayak kokusundan burnunun direği kırılan,içine kum dolan insanların yaşadığı Müslüman ülkede (!) (Örn.İst-Maltepe Zümrütevler Camisi vs) ne din,ne sömürgecilik ne de bağımsızlık konuşulabilir.

Ama,yazdığım gibi “din şu şu şudur” deyiver.İnan yanmışsın,şehadet şerbeti içmek isteyen gelir sana saldırır.
Aynen,Trabzon’daki papaz cinayeti davalarındaki gibi.Gönüllü bulunur.Ama,kimse bir halt bilmez,sorgulamaz.

Ama,ruhbanlar asırlardır “din adına hiçbir şey” öğretmemeyi başardıkları gibi,bir şey öğretmeyi de başarmışlardır.
O da “şehitlik nasıl olur”?

Yani “Nasıl sazan olunur” Aslında ortada şehitlik yoktur.Kuranda hiçbir yerde böyle bir müdahele yoktur.”Tevbe Suresi 5” sadece o günün şartları içindir.

Ama,kuran surelerinin yerlerini değiştirince olayları karıştıran insanlar,bunu genel sanmışlardır.Mesela, peygamberin veda haccına yakın bir sırada inmesi tamamlanan Bakara suresinin 2.sıraya,ilk sure olan Alak Suresinin 96.sıraya değiştirilmesi gibi kurnazlıkları örnek verebilirim.Bu da bir çeşit din tüccarlığıdır, aldatmaca,kandırmacadır.
Hoca,gelsin “böyle yap şehitsin” deyip bir de birisi mali destek çıktı mı tamam.

Yani bu toplum “paraya” oynar.Verin parayı şeriat,verin parayı demokrasi ne istiyorsanız,parayı basacaksınız.

Ha,paran yok ta sen “vatan millet,işçi hakları,memur hakları,savaş karşıtlığı,evrensel barış, antiemperyalizmden bahsedip,işbirlikçi, komprador diye birilerine hitabette bulunmak” gibi şeyler mi dedin?
Yahu sen sapıksın be kardeşim,sen bu memleketi karıştıran en kötü ajansın,sen şeytanın tohumusun.Sen kötü her ne varsa osun.(!)

İyi de bunca yazıyı niye yazdın diye mi sordunuz?

“Evrimimi geliştirmek için.” herhalde.:))
Çünkü yazılarımın benden başka çok az kimsenin sahip çıkacağı bir şey olduğunu ben yazıyorum.

Yazının başında da “ibadet” i açıklarken yazdığım gibi,”bir yerde din varsa kölelik vardır!” adilyargıç/keykubat-İster asgari ücret gibi ücretli ister ücretsiz yatılı,bol tecavüzlü,kırbaçlı, prangalı kölelik şeklinde her yerde vardır.




Din kölelerin prangasıdır” adilyargiç/keykubat.Seviyorsanız takmaya devam edin,sevmiyorsanız atın gitsin.:))


(*1)Marduk=Sümer tablet çözümlemelerinde,kuyruklu yıldız yörüngesine sahip,gökyüzünde 12 uydusu ile güneş etrafında dolaşan,3500 yılda bir güneş sistemi içine giren,ışığı kendinden olan, “Nibiru” adıyla da bilinen,gezegende yaşayan ve dünyamıza “sömürgecilik amacıyla” yerleşen göksel kavmin ve tanrılarının adı.

adilyargiç/keykubat

SOL DİNİ NEDEN SEVSİN Kİ? 
DİYANETİMİZ BAKIN AÇIKLIYOR;
ATATÜRK'ÜN İDAM ETTİRDİĞİ DİN TÜCCARI SAPIK DEVŞİRMELER DEVLETİMİZİN BAŞINDADIRLAR!
Selçuklu'yu, osmanlı'yı yıkan hainler de bunların dedeleriydi. Türklüğü de İslam'ı da bize bırakmayan bu softalar, iktidarı ellerine geçirince gerçek yüzlerini açığa çıkarttılar.

3.300 YILLIK TEVRAT'IN, 2000.YILLIK İNCİL'İN, 1400 YILLIK KURAN'IN YASAKLADIĞI "BABA-KIZ" ENSEST EVLİLİĞİ VE CİNSELLİĞİNİ UYDURMA BİR HADİSL İLE ONAYLAYAN DİYANET İŞLERİ BAŞKANIMIZ;
08.0cak. 2016

"Diyanet İşleri Başkanlığı, internet üzerinden yöneltilen, "Bir babanın öz kızına duyduğu şehvet, karısıyla olan nikâhını düşür mü?" sorusuna, "Babanın şehvetle kızını öpmesi ya da şehvetle ona sarılmasının nikâha bir etkisi yoktur" ve "Babanın kızını kalın elbiselerden tutarak ya da vücuduna bakıp düşünerek, şehvet duyması, bu tür bir haramlık oluşturmaz. Ayrıca kızın, 9 yaşından büyük olması gerekir" ifadelerinin yer aldığı skandal bir yanıt veridi."
Haberin yayınlandığı ilk haberde geçen açıklama metni şöyle;
“ Akıl almaz ifadeler


İşte o, “Bir babanın öz kızına duyduğu şehvet, karısıyla olan nikâhını düşür mü?” sorusuna verilen kapsamlı cevap:
“Babanın kendi öz kızını öperken şehvet duyması durumunda nikâhın ne olacağı konusunda görüş ayrılığı vardır. Bazı mezheplere göre, babanın şehvetle kızını öpmesi ya da şehvetle ona sarılmasının nikâha bir etkisi yoktur (bkz. İbn Rüşd, Bidayetü’l-Mücdehid, Mısır 1975, II, 33; İbn Kudame, el-Muğni, VII, 486; İbn Cüzey, el- Kavaninü’l Fıkhiyye, 138). Hanefilere göre ise; babanın, kızını şehvetle öpmesi, kızına şehvetle sarılması durumunda kızın annesi bu babaya haram olur. Ancak bu tür sonuç doğuracak tutmanın, teni tenine değerek olması ya da altının sıcaklığını iletecek kadar ince bir örtüden olması gerekir. Kalın elbiselerden tutarak ya da vücuduna bakıp düşünerek, şehvet duymak, bu tür bir haramlık oluşturmaz. Ayrıca kızın, 9 yaşından büyük olması gerekir. Şehvet duymanın işareti, erkeğin organında bir uyanma, uyanıksa uyanışının artması, kadının da kalbinin heyecanla çarpmasıdır.”
Öğleden sonradan itibaren paylaşılmaya başlanılan bu haberin doğruluğunu test etmeye karar verdiğimde arkadaşlar aşağıdaki linki paylaştılar.
Bunlar nasıl insanlar artık takdirlerinize bırakıyorum.
Bu adamlara kim nasıl Müslüman diye itimat edip oy verdiyse, demek ki bu sapıklıkları onaylayan sapıktır, sapıklardır.
Alaeddin Yavuz
Haberin linki için tıkla;
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/...
Diğer ilk haber metni; http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/...