Blog başlığındaki "+40" UYARISINI GÖRDÜNÜZ MÜ?

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.

Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.

Tedbir olarak yanınızda sağlık ekibi bulundurunuz veya çıkınız! +40 :))

İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.


Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Yazılarımı ırkçı, etnik,dini ayrımcı bulanlar, Atatürk'e yapılan 26 Kürt isyanı, 25 suikastın arkasında ve 30 yıldır, 50.000 insanımızın ölümünde Kürt Yezidiliği ardında saklanmış gayrimüslüm azınlıkların olmadığını ispatlasın.

Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Akp etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Akp etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Aralık 2019 Pazar

AZINLIKLARI KISKIRTMA PARTISI

AZINLIKLARI KIŞKIRTMA PARTİSİ

03 Kasım 2002 seçimlerine kadar iktidar olan DSP-MHP ANAP koalisyon hükümetinin AB-D ülkelerince başlarına örülen “ekonomik” krizin ardından,kumarcı Mesut YILMAZ başta olmak üzere,gerek dürüstlüğü ile halkın gözünde taht kurmuş rahmetli Bülent ECEVİT’in “adil,uysal” kişiliğini suiistimal eden partisinin milletvekillerine MHP’li bazı kurnazların da adlarının karıştırıldığı devlet hazinesini boşaltma operasyonlarının halkımızın sanayi sitelerine bile “buraya milletvekili giremez” yazmasına sebep olan kişiliksiz siyaset anlayışı halkımızı “bir kurtarıcı” arayışına itmişti.
Halk siyasilerinden utanır,verdiği oyu için pişman olmuş,geri alma şansı da olmadığı için ancak böyle tepki gösterme yolunu seçmişti.
İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı görevinde,projeleri gerek kendinden önceki başkana ait olsun gerek kendi uyguladığı çalışmalar olsun,halkın güvenini kazanan şu anki başbakanımızı bir umut haline getirmişti.
Ben de bu umutlular arsındaydım.

Halkımız,önceki hükümetin terör örgütünü bitirmiş olmasının rahatlığı içinde,bütün dikkatini siyasi yolsuzluklara vermiş,ya da dikkati bu yöne çekilerek,AKP’nin tercih edilmesi sağlanmıştı.
Kim bilir,aslında böyle olması daha mantıklı görünüyor.
Terör durdurulmuş tek derdimiz siyasi yolsuzluklar iken,gelen hükümetten büyük gelişmeler beklentisi içimizi doldurmuştu.
Dışarıda da henüz 2000 seçimleri ile işbaşına gelmiş ABD Bush hükümeti de ABD’nin kendi kalesine attığı bir gol olduğu sonradan ayyuka çıkan 11.Eylül.2001 “İkiz Kule” operasyonu ile de “Terörist İslam” kavramı da dünya siyaset edebiyatında yerini almıştı.

Kasımpaşalı başbakanımız,vatandaşa "Ananı burda bırakma" diye ikazda bulunur.Vatandaşının onuruna sahip de çıkar :))
Bu bağlamda,aynı ABD hükümeti ve işbirlikçisi olan AB ülkeleri hep birlikte şer devletleri ilan edilen başta Afganistan,Irak,K.Kore ve İran’ın,ABD ve AB’nin,hatta dünya barışının düşmanı oldukları,bu devletlerin nükleer tesislerini kapatmaları baskıları yanında,hiçbir nükleer tesisi bulunmayan Irak’ın da nükleer silah sakladığı iddialarına,Uluslar arası Atom Enerjisi Kurumu Başkanlığı heyetlerinin teftişlerine tanık olmaya başlamıştık.

03 Kasım 2002 AKP seçim zaferini takip eden kısa süre içinde,birkaç ince yasa oyununun ardından siyasi yasaklı olan Recep Tayip Erdoğan’ın,şaibeli Siirt Milletvekilinin vekilliğinin düşürülüp yapılan seçimle milletvekili yapılmasından sonra gelişen olaylarla şekillenmeye başladı.
Önce,ABD başkanı G.W.BUSH tarafından büyük övgülerle,sırt sıvazlamalarla karşılanıp,Ecevit’in Clinton karşısında verdiği ezik portrenin telafisi ile vatandaşta “siyasete güven” iletisi verildi.
Terör örgütünün de çökertilmesinin verdiği huzurla geleceğe umutla baktığımız anda,ABD ve koalisyon devletlerinin Afganistan’ı işgal etmelerine,Irak’ı işgal içinde hem askeri destek hem de

Başbakanımız,Ermeni,Rum patriklerini ve
İşbirlikçi Kürtleri de çok sever.

ülkemize askerlerinin yerleştirilmesini içeren 01 Mart 2003 tezkeresi sorunu gündemimize cuk diye oturduğunda tamamıyla şok olmuştuk.

“Amerika ve ortaklarının ülkemize yerleşmeleri halinde nasıl çıkarılacakları,ülkemizi ve bölge devletlerini işgal planları,hükümet devleti teslim edecek,etmeyecek,ihanet,işbirlikçilik,B.O.P,eş başkanlık dereken,başbakanın beyanları terör örgütünü yeniden canlandırmaya yetmişti.

“Sen,Türk’üm dersen o da ben Kürt’üm der”,Kürtlük alt kimlik,Türklük üst kimliktir.,”Kimseye zorla Türk’üm dedirtemezsiniz.”,”Ben Gürcü’yüm karım Kürt”,”Kürtlerin varlıkları anayasada tanınmalıdır”,”Kürtçe eğitim,anadilde konuşma hakkı tanınmalıdır.” “Türkiye’de yalnız Türkler yaşamamaktadır.”,”Herkese anadilde eğitim hakkı tanınmalıdır”,Türkiye’de 36 etnik grup vardır”,Kürtler,yerel yönetimlerde özgür olmak istiyorlarsa bu sağlanmalıdır”,”Kürtleri temsil eden bir siyasal parti olmalıdır”ı takip eden eski 1980 darbesinin komutanı Kenan EVREN’in

Bu günlerin mimarı Darbeci Orgeneral
Kenan Evren.

”DTP meclise girmelidir”,beyanını hükümetten,emekli askerlerden ve basından sayısız açıklamalar takip etti.
Bu arada teskere geçmedi,devleti kırmızı çizgilerinden olan Kuzey Irak Kürt devleti kuruldu,tanındı,elçilik düzeyinde ilişkiler kuruldu.Terör örgütü 25 yıllık geçmişinden daha üstün güce ulaştı.

Terör örgütü yandaşı ve hükümet içinden“Ordu içindeki ABD karşıtı,suç örgütü Ergenekon tasfiye edilmelidir”,beyanlarına ABD’Genel Kurmay Başkanının ziyaretlerini takip eden,yargılanan bir takıp yüksek rütbeli Amerikan karşıtı generallerin yanında siyasi ve basın kimliklilerin de eklenmesi ile dağda her gün semiren bölücü örgütle mücadele terk edilip,yeni üretilen,çok korkunç olduğu söylenilen,yaşları 70’ten aşağı olmayan generaller,ve 50’de aşağı olmayan üniversite,basın ve siyaset kimlikli bu yeni “Terör Örgütü” ile mücadele ön plana çıkarıldı.

Son Anayasa Mahkemesinin kararları ile kapatılan,dağdaki terör örgütünün siyasi kanadı olan ve hükümete “İmralı adasındaki liderimizi muhatap almazsanız Kürt sorunu çözülmez,siz dağdaki beş bin kişiyi bitirirseniz,o dağa doğudaki her şehirden 5’er bin kişi katılır.Ülkeyi darmadağın ederiz,kan akmasın diyorsanız liderimizi bırakın” tehditleri daima görmezden gelinirken bu örgüt savunuldu da.

Kapatma kararını bir anayasa hukuku uzmanı olduğunu yazdıkları kır saçlı 60’lık bir zata “DTP,halkın 3.5. milyon oyunu almış bu parti nasıl kapatılır,siz ne düşünüyorsunuz?” diye soran spikerin adı “Samanyolu” olan ve hükümetin yarı resmi kanalı olduğu herkesçe bilinen bu televizyon kanalının,ordu ve bu uydurma örgüt hakkında yaptığı sayısız,asılsız yayınlara ilave olarak bölücü örgütü her haliyle desteklemesi de işin cabasıdır.

İçi dolu otobüse atılan molotof kokteyli ile yanarak
hayatını kaybeden Serap adlı öğrenci kızımız.


Bu hükümetin başbakanının Siirt’ten seçilerek meclise girmesi,Kürt aşiret ve dini tarikatlarının desteği ile hükümet olması,terör örgütünden açık siyasi destek aldığının bilinmesi,Temmuz 2007 seçimlerinde terör örgütünün desteğini kısmen çekmesi ile meclise 23 DTP vekilinin girmesi ile apaçık ortadayken,bu devletin koruyucu kurum ve kuruluşları resmen havlu atmıştır.
Son,Muş bulanık olayında,kepenk kapatmayan gönüllü köy korucusu olan bir esnafın aracının ve dükkanının yakılıp taşlanmasını devlet engelleyememiştir.

İş başa düşmüş,vatandaş kendi hakkını ruhsatlı silahı ile sağlamıştır.Gönüllü köy korucusu olduğu sonradan ortaya çıkan bu zatın,evi taşlanmış,1993 Mayısında Bingöl karayolunda birliklerine teslim olmak için giden 33 erin katili olan Şemdin Sakık’ın kardeşi Sırrı Sakık,dükkanını savunan esnafı kast ederek “arkasında kimlerin olduğu tespit edilecek ve hepsinden birer birer hesap sorulacaktır” diye apaçık,basın kanalı ile tehdit yağdırıyordu.
Beraberinde getirdiği paralı çoluk çocuk ordusunu durdurmasını isteyen Emniyet müdürünün sözleri üzerine geriye dönüyor ve ardında duran,yaşları “8” sekiz ile “24” yirmi dört arasında değişen eli taşlı çocuklara,kameraların önünde “dağılın yeter “diyordu.


AKP hükümeti,ABD’nin düşünce kuruluşlarından biri olan NCAF projesi ile başlattığı “açılım” projesinde,koskoca bir devletin başbakanı olarak,el sapanlı,taşlı,molotoflu çocuk çetelerine liderlik eden asker,polis,sivil devlet memuru ve bebek katillerini muhatap alan “rezalet bir hükümet” olarak geçecektir.

İşyerini savunan esnafın kurşunları ile iki kişi hemen AKP basını tarafından “nasıl mağdur yaratılır” projesi kapsamında yapılan çalışmalarla melek haline getirilmişler,esnaf da “Herkes kepenk kapattı o da kapatsaydı” suçlamasına maruz bırakılmıştır.
Yani,doğu halkının,terör örgütünün baskısı altında olduğu bu olayda resmileşmiştir.Burada yapılan hiçbir seçimin “özgür olmadığı” da resmileşmiştir.
Mersin’de 400 kişi polis karakoluna saldırmıştır.İstanbul’da ve Mersin’de terör örgütünün eylemcilerine tepki gösteren halkın isyanı “provokasyon” olarak değerlendirilivermiştir.
Oysa,halk polise soruyordu;”Sen nerenin polisisin,teröristi tutmuyorsun da beni niye engelliyorsun?

Evet,Adalet ve Kalkınma Partisi,yedi yılda ülkeyi,1980 öncesi dönemleri aratır,her gün kan ve ölümün kol gezdiği bir ülke haline getirmiştir.

Bu siyasi parti artık bir umut olmadığını,bir an önce kurtulunması gerekli ülkemiz ve bölge halkı açısından hayati derecede tehlikeli bir lanet,bir bela halini almıştır.
Her yerde sokaklar,işyerleri,polis araçları içinde memurları ile,belediye otobüsleri yolcuları ile yakılırken,Kürt içişleri bakanı utanmadan basına “Her şey kontrolümüz altında” diyebilmektedir.
Geçenlerde 17 yaşında öğrenci bir kızımız bu zelil olayda kaybettik.

Kontrol altında ülke böyle ise,kontrol dışı nasıl olur artık hesap edin.

İstanbul'un göbeğinde polis panzerleri yakılıyor
Başbakan,Konya’dan “çok sistemli bir yapılanma ile karşı karşıyayız” diyor.
Ben şu an hükümetten daha “sistemli bir yapılanma göremiyorum.Varsa da helal olsun diyorum.Artık yetti.

Bahsettiği yapılanmanın korkusu,hükümetin yarattığı korkunun yanında sıfırın altında (-270C’de” kalır.

İktidar partisinin adının artık “Adalet ve Kalkınma Partisi” değil,”Azınlıkları Kışkırtma Partisi” olduğu gerçeği ile,yüz yüze kalmış durumdayız.Halk bu dönemde birbirinin etnik kökenini sorgulamaya,ciddi olarak kutuplaşmaya itilmiştir.


Bu anayasal suçları işleyen hükümetse,yargı mercii yok mudur?
Sonunda bayrağımız da "Umut,ak günler" vaat eden "AKP" zamanında
çok sevdiği Kürt terör yandaşlarınca çiğnendi.


Devletimizin böyle işbirlikçi,bölücü,hain siyasilerin ellerinde acılar içinde çırpındığı bu günlerde,gece gündüz,soğukta sıcakta,kurşunlar,bombalar arasında vatani hizmetlerini yapan askerlerimizi,polislerimizi Tanrı korusun diyorum.

Yazık, çok yazık.

Keykubat

19 Kasım 2019 Salı

Hermetizm, Hermes, İslam, MHP,AKP, BİZANS

HERMETİK YUNAN CEMİYETİNİN FELSEFESİ

Bütün Müslüman, Hristiyan, Yahudi cemaatlerinin temel desturu Hermetizmdir.
Hermes, Zeus'un insandan doğma
oğlu,doğduğu gün Apollon'un
(Abisi) öküzlerini çalar, yargılanır,
yaptığı lir ile Zeus ve tanrıları
uyutur, peygamber olur. Sonra 
hepsinin baş tanrısı. Aynı Lah
gibi
Hermetizm, 9.yy.dan sonra Bağdat İslam üniversitesinde teolojisi olmayan İslam'ın teolojisi yani tasavvufu kabul edilmiştir.
Büyük İskender'den sonra kurulan Mısır Ptolomeo hanedanını kuran Grek Generali Ptolomeo Mısır bilge tanrısı Lah'tan çok etkilenmiştir.
Bu etkilenme sonucu Grek felsefesinde bir Hermes kültünü başlatmıştır.
Lah, Greklere Hermes, Araplara Tut, Kuran'a İdris, Zerdüştlüğe Hürmüz olarak geçmiştir.

Mısır Ay Tanrısı Lah ve felsefesi hakkında internette bilgiler bulmak mümkündür.
Bu yazıyı okuduğunuzda İslami zannettiğiniz bir çok bilginin bu felsefeye ait olduğunu ve başımızdaki Gül Haç, kripto Rum yapılanmasını da belki çözebilirsiniz.

Altın Şafak/Golden Dawn aynı zamanda Yunan MHP'sinin de adıdır.
Yunanlı profesör Dimitri Kitsikis'in Anadolu ve Yunanistan Rumları ile İsrail ortaklığında bir Türk Yunan Konfederasyonu projesi vardır, AKP bunu "Yeni Osmanlı" diye vermektedir, aslı Bizanstır. Projede Türk ve Müslüman yoktur aslında.
Niçin Golden Dawn/Altın Şafak Partisinin yükselişi A.B için kötüdür?
Altın Şafak Partisinin Yükselişi Avrupa için Niçin Kötüdür

Dimtri Kitsikis, sayfasında 1975 yılında Fatih portresi önünde Yunanistan Altın Şafak Partisi ile MHP'nin ortak hareket etmesi hakkında görüş birliğine vardıklarını yazmıştır.

Dimitri Kitsikis Osmanlıyı Rum gören birisidir. Osman Gazi, Orhan Gazi Rumlarla ilk pazarlığı kuranlardır, Fatih ise Yunanlıları Romalıların aşağı, Roma imparatorlarına namaz kılan tebası olmaktan kurtarıp Osmanlı sarayına devlet adamı yapmış, esaretten kurtarmıştır, İstanbul'a girmeleri yasak olan Doğu Karadeniz Rumlarını da İstanbul Fatih ve Fener semtlerine yerleştirip (Feneryotlar), dış ticaret, tercümanlık, elçilik işlerinde görevlendirdiğinden Fatih'in Yunan ve Karadeniz Rumları üzerinde ayrı bir etkisi vardır. 


Karadeniz Rumları ile 1200 yıldır ortak hareket eden doğu ve Güney doğu Anadolu Rumlarından, Bitlis Yezidi Rum'u İdris'i Bitlis'i'nin önerileri ile Yavuz Selim de Doğu Roma/Bizans ülkesini kurduğundan dolayı, II.Abdülhamit de Yunan krallarına, Aristo, Sokrates, Eflatun'a tanrı diye ibadet eden kripto yunanlı Bitlis, Siirt, Hakkari, Mardin, kısaca Mezopotamya Rumlarını Müslüman saymış, Yıldız Sarayını tanrıları Tavus'un sembolü Tavus Kuşu resimleriyle donattığından hürmet görmektedirler. Diğer padişahlara kıymet vermezler.
Osmanlı hiç bir zaman Türk olmamıştır. 

611 ile 641 yılları arasında ölünceye kadar imparatorluk 
yaptı.
721 yıl süren Roma İran savaşlarına son verdi. Tanrı olarak ibadet 
edildi.
Sezar'ın oğlu Antonyus,M.Ö10'larda babalığı Sezar ile kendisine 
tapınılmasını emretmiştir.
Hristiyanlığı din kabul eden I.Konstantin, yeryüzünde, hiç bir 
tebanın en büyük tanrısının kendisinden büyük olamayacağını,
yeryüzünde sadece kendisine tapınılmasını emretti./ İslam 
doğduğunda Hristiyanlar dahil herkes imparatora Allah diye
ibadet ediyordu. Kur'anın da Allah'ı, cihat ayetlerini veren de 
bu Herakles'tir ki İran tanrısı Hüsrev'i yendiğinden 
yeryüzünün en büyük tanrısı olmuştur.
İslam da zaten Rum Suresi ve Elmalılı Hamdi Yazır Tefisiri okunduğunda, Roma vassalı olan Hicaz'lı peygamber Muhammet, Yahudi ve Hristiyan Rumlar gibi halkını kitap okuyan kavim yapmak istemektedir. 611 yılında Sasanilere savaş açan Herakles ile Muhammed de kendini peygamber ilan etmiştir. 613 yılında Sasanilerden ağır yenilgi alan Bizans imp, Herakles'in ardından Muhammet'in arkasında bir kaç kişi dışında kimse kalmadığını Elmalılı anlatır. Roma galip gelecek diye Ebubekir'i bahis tutuşmaya yollar, bahisçiler sorarlar; "Ne zaman galip gelecek?
Cevap;
Üç vakte kadardır.
622'de Herakles, sarayını oğluna emanet edip Anadolu'ya geçer, ordu toplar.Muhammed de Medine'ya hicret eder.Çünkü İbni İshak'ın Siretül Resülullah kitabında yazdığına göre İran şahı Hüsrev Muhammet'in kellesini Yemen valisi Bazan'dan istemiştir. Bu yüzden Muhammet hicret etmiştir. 
628'e kadar amansız savaşlar sonucunda, 628 Ocak ayında Sasani Ordusunu Ninova'da yok eder. Şubat ayında gelir Ebu Süfyan ile Şam'da Sasani ülkesini yağmalaması için pazarlık eder,

İran ve Roma imparatorlarına Allah diye ibadet eden ilkel, verimsiz topraklarda yaşadıklarından vergi memurlarına "onlar ne verirse onu alın" denilen sefil,binlerce yıldır köle teba olarak yaşamış, yağmacı, köleci topluma güneş böyle doğmuştur.

Ebu Süfyan İran'ı iki yıl takip etmiş, devlet kendini toparlayamayınca da 630'da Mekke'yi teslim etmiş, beklenilen performansı veremeyen, koruyucusu Ömer, yeğeni, Osman, kayın pederi Ebubekir ile dahi küs olan Muhammet 632'de muhtemelen öldürüldükten sonra İran seferine çıkmıştır.
İslam, doğu kiliseleri, Zervaniliği ve Katolik Kilisesi öğretilerinin harmanı, Arap yarımadası ile Sasani ülkesi halklarını Roma tebası yapmak için hazırlanmış bir kitaptır. Ama çok aceleye geldiğinden kitap vasfı taşımasa da okuryazarlığın halka yasak olduğu coğrafyada üstüne kılıç, vergi korkusu da eklenince çok iyi tutmuştur. Kısaca asil Roma halkı için değil, yıldız dinlerine inanan tebalar için yazılmış Hristiyanlıktır.

Bu özelliğinden dolayıdır ki, bu gün yeryüzünü Hristiyanlar yönetmekte, Müslümanlar da onun askerliğini, köleliğini yapmaktadırlar. Çünkü peygamber Muhammed'in Herakles'e yazdığı büyülü mektupta, "Hristiyanların kıyamete dek yeryüzünü yönetmesini istediği" yazılıymış.Tıkla) Araplara böyle büyük bağış yaptığı, kendisini peygamberi, Arapların Tanrısı yaptığı için mi, ikisi için de mi olsa da  

VII. yy.da Emevileri,IX. yy. da Abbasiler,XVI.yy.da Osmanlı Roma'ya muhalif bir İslam yapmaya çalıştılarsa da başarılı olamamışlardır. Bunun delilleri için başta Kur'an'ın surelerinin iniş/vahiy sırasına göre değil, uzundan kısaya dizilmeleri, Buhari hadis kitabının değiştirilmesi, Katolik Hristiyanlığa benzeyen Hanefi mezhebinin çıkışı, mezhep ve tarikatlara dinin bölünmesi ve bozulmasıdır. 
Çünkü, dini yazan kavim her zaman kazanır. Yahudiliği de Sabiler, Mısır, Persler yazdığından o din de aynı yapıcı kavimlerce bozulmuştur. Tevrat'ı en son Roma kendi siyasal hedeflerine göre yazmıştır. Başka milletleri yağmala, karıları evlere doldur, tecavüz et, köle et, öldür emirleri hep Roma imparatorlarının emirleridir.

Roma da İran dininden kurtulmak için Hristiyan olmuş ama Yahudileri dünyanın başına da bela etmiştir. Çünkü Hristiyan ve Müslümanlar Yahudileri kutsal Tanrı Kavmi olarak bilince Yahudilere her türlü yol vermişlerdir.
Metin Google çevirisidir. Doğru çevirdiği için ben yazmadım.

Bu yüzden, İncil'in Grek dilinde okunması ile kutsiyet kazanmış Grek ırkının Hermetik Felsefesini İslam tasavvufu yapmış Müslümanları şimdi, yine Grek Hermes kültüne göre yazılmış Osmanlıcılık projesinin sahibi Dimitri Kitisikis tweetter sayfasında ve yazılarında da b u karakterlere özel saygı göstermekte ve gerekçelerini yazdığım şekilde, yani Yunanlıları esaretten kurtardıklarına işaret ederek açıklamaktadır.

Ben bu işleri bıraktığım için yazmıyorum.
Meraklısına kolay gelsin.

Alaeddin Yavuz


Muhammet'in Herakles'e Mektubunu bilmeyenler için; 

27 Şubat 2017 Pazartesi

AKP'NİN LGTB SİYASETLERİ HAKKINDA HER TÜRLÜ BELGE BURADA

AKP'li bir takım cahil troller, Avrupa Birliği baskısıyla AKP hükumetinin Üniversitelerde LGTB dernekleri açtığını, eşcinselliğini yaydığını yazarak AKP hükumeti ve cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a iftira attığımı iddia edip mahkemeye vermişlerdir.
Bu konular, 2004'de A.B ile görüşmelerin tekrar başlatıldığı süreçte basında yeterince tartışılmış, LGT'lerin de haklarının verilmesi yönünde gerek hükumet üyeleri gerekse görsel yazılı basınlarının önde gelenleri buna destek olan yazılar yazmış, görüşler belirtmişlerdi.

Ben ve AKP'nin bu kararına muhalif olanlara daha sonra bazı AKP'liler de katılıp tepkilerini yoğunlaştırınca AKP bu kararından özellikle 2008'lerden sonra caymıştır ve bu konudaki olayları da ekleyeceğim.
AKP hükumeti ve reisleri o kadar çok hata yapıyorlar ki onlara iftira atmaya gerek kalmadığı gibi böyle bir şerefsizliği yapacak tıynette bir insan değilim.

LGTB'ler AKP döneminde 2003 yılında
 sivil toplum kuruluşu
NGO oldular.
AKP'liler çok sevdikleri saraylı cumhurbaşkanlarının ve yalaka basınlarının yıllarca Kabataş belediye otobüs durağında baş örtülü bir kadının üstüne işenmesi ve taciz edilmesi ve Gezi olaylarında polis saldırısında yaralananların sığındıkları ve tedavi edildikleri Dolmabahçe sarayı yanındaki camiye ayakkabılarla girildiği ve içki içildiği gibi aşağılık iftiraları televizyon kanallarında yıllarca utanmadan savundular.
Ben bu konularda geçmişte yazdığım her yazının linklerini verdim. Ancak kabul edilmelidir ki, İnternetten hizmet veren yayın kuruluşları zaman içinde bilgisayarlarında yer açmak veya hükumetin hoşuna gitmediği gerekçesiyle gelen baskılar sonucu bazı haberleri silmektedirler.

Bu gibi nedenlerle vermiş olduğum linklerin bazıları geçen 10-15 yıl içinde haliyle körelmektedir veya bu sitelerde yapılan güncellemeler nedeniyle linkleri değişmektedir.
Ama ortada bir link delil olarak kör de olsa vardır.
Yıllar önce yazılmış, linkleri körelmiş, güncelliğini yitirmiş konular hakkında yıllar sonra çıkıp birilerinin 1.660.000.000 blog içinde, samanlıkta iğne ararcasına gelip yazılarımı bulup şikayet etmesi de ayrıca manidardır.

Blogları ulusal yayın yapan blog değillerdir. milyarlarca blog içinde, blog tanıtın yazısında, "yazıları okumadan önce doktor bulundurun ve +40 yaş" uyarısı yapan tek blogdur. Hatta beğenmiyorsan okuma diye uyarılarım vardır.
Yazılarımın ulusal yayın yapan basın mensupları ile aynı değerde ciddiye alınması da hukuki ve akli değildir. Blog yazarlığı ve sosyal medya insanların içlerini döktükleri, kendilerince yazıp çizerek rahatladıkları bireysel rahatlama, içini boşaltma hizmeti vermektedirler.
Ben nası gidip muhalif sitelerin yazdıklarıyla ilgilenmiyorsam onlar da benden uzak dursunlar. İlgilen, düşünceleri benimle uyum sağlayan okur, beğenmeyen gider.
Ama öyle olmuyor.
Samanlıkta iğne ararcasına milyarlar blog içinde milyarlarca yazı didiklenerek rahatsız edilmekte ve yargıyla yüzleştirilmektedirler.
Avrupa Birliği LGTB resmi örgütü İLGA'nın 01 Ocak 2005 tarihli yazısı.

LGTB Hakları, Avrupa Birliği ve Türkiye Üyelik Görüşmelerinin Parçası Olmalıdır

17 Aralık 2004'de Avrupa Birliği liderleri Türkiye ile Üyelik Görüşmelerinin 2005'de başlaması kararı aldılar.

01 Ocak 2005'de yayınlandı.

17 Aralık 2004'de Avrupa Birliği liderleri Türkiye ile üyelik görüşmelerinin 2005'de başlaması kararı aldılar. 15 yıl süren görüşmelerde Türkiye'nin A.B'ye gireceğine dair herhangi bir güvence olmamasına rağmen bu karar A.B. ve Türkiye arasında gelişmedir.

İLGA- Avrupa, Türkiye'nin A.B'ye hazırlık sürecinde Avrupa Birliğini insan haklarını gözleme konusuna lezbiyen, gay, biseksüel ve transseksüel insanların haklarını dahil etmeye zorlamaktadır.

Mevcut Türk yasası, cinsel uyum ve cinsel kimlik konusundaki ayrımcılığa karşı bir koruma sağlamamaktadır. Türkiye, LGTB'lerin orduya alınmasını yasaklayan, tek NATO ülkesi olarak kalmıştır. Ordu hala, homoseksüelliğe ruhsal bir düzensizlik olarak bakmaktadır.

İLGA icra müdürü Patricia prendville, " Türkiye'nin A.B üyeliğine katılım görüşmelerinde, A.B'nin, Lgtb insanlarının genel haklarının, insan hakları olduğuna ciddi olarak ilgi göstereceğini umuyorum. Hatta, Türk yetkililerinin Lgtb hakları konusunda A.B. standartlarına uyum sağlamak için cinsel uyum ve cinsiyet kimliği üzerindeki yasaklamalar hakkında gerekli uygulamaları yapacağını da umuyorum."

Haberin İngilizcesinin aslı.

LGBT rights should be part of negotiation talks between EU and TurkeyOn 17 December 2004, leaders of the European Union agreed to start membership negotiations with Turkey in 2005.Posted: 1 January 2005


On 17 December 2004, leaders of the European Union agreed to start membership negotiations with Turkey in 2005. Although the negotiations might take up to 15 years and there is no guarantee that Turkey will enter the European Union, this is a significant development in relations between the EU and Turkey.

ILGA-Europe urges the EU to include the rights of lesbian, gay, bisexual and trans (LGBT) people in the human rights monitoring process and as a part of assessing Turkey’s preparedness to join the Union.

Currently the Turkish legislation does not provide protection against discrimination on the grounds of sexual orientation and gender identity. Turkey remains the only European NATO member state that bans LGBT people from joining the army. The army still refers to homosexuality as to a psychological disorder.

Patricia Prendiville, ILGA-Europe Executive Director, said: “I hope the EU will pay serious attention to the human rights situation generally and to the human rights of LGBT people in particular when negotiating Turkey’s accession to the EU. I also hope that the negotiations will stimulate the Turkish authorities to comply with the EU standards on LGBT rights and adopt necessary laws banning discrimination on grounds of sexual orientation and gender identity.”


KAOS GL , ADLI LGTB DERNEĞİNİN SİTESİNDEN ALINTI;
LESBIAN, GAY, BISEXUAL AND TRANSGENDER (LGBT) RIGHTS IN TURKEY
AN OVERVIEW OF ISSUES 


PREPARED BY Kaos GL
ANKARA, TURKEY
September 2005
European Union

Despite these difficulties, the prospect of EU membership has had a tremendously positive impact to the daily lives of all Turkish people including the LGBT community. It is essential to remember that Turkey is the only country with a Muslim majority that provides hope when it comes to LGBT rights. In a report prepared by Kaos GL previously, it was found that there are only six Muslim countries in which being a lesbian, gay, bisexual or transgender is legal and these countries are: Turkey, Albania, Bosnia-Herzegovina, Azerbaijan, Turkmenistan and Kazakhstan. It is no coincidence that of these Turkey, Albania, Bosnia-Herzegovina and Azerbaijan have strong ties with the rest of European community.

It is hoped that the prospect of membership talks between Turkey and EU will continue to have a positive impact on the struggles of Turkish LGBT people. Kaos GL along with Lambda Istanbul are hoping that during the membership talks, the demands of the Turkish LGBT (see “Part 1 – Our Demands”) people will be taken into account in order to spread the values of democracy to every Turkish citizen.

Yazının Çevirisi;

Türkiye'de Lezbiyen, Gay,Biseksüel ve Transcinsiyetlerin Hakları
Görüşlerin Bildirilmesi


Kaso GL tarafından
Aralık 2005'de
Avrupa Birliği için hazırlandı.

...Bütün bu zorluklara rağmen, Avrupa Birliği üyeliğindeki görünüm, Türkiye halkının ve Lgtblilerin günlük yaşamlarına büyük önemi olan vurgular yapmaktadır. Türkiye, Lgtb haklarının tartışılması umudu sağlanıncaya kadar Müslüman çoğunluğun olduğu vurgusunu hatırlamak gerekir. Daha önceden KAOS GL tarafından hazırlanan bir raporda, Türkiye, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan gibi ülkelerde gay, lezbiyen, biseksüel transseksüellik yasal olduğu tespit edilmişti.

Bu ülkelerin Avrupa birliği ile güçlü bağları oldukları rastlantı değildir.

Avrupa Birliği görüşmelerinin Türkiye Lgtb insanlarının haklarına olumlu olumlu vurgu yapacağını umuyoruz. Kaos GL ile birlikte İstanbul Labda, üyelik görüşmelerinde Türk vatandaşları ile Lgtb'lerin haklarının korunmasını, demokratik hakların ve değerlerin yaygınlaştırılmasını dikkate alacağını ummaktadırlar...."
https://www.google.com.tr/url?sa=t&rct=j&q=&esrc=s&source=web&cd=1&cad=rja&uact=8&ved=0ahUKEwiY7sHm-rDSAhVGJ5oKHdFpBwMQFgghMAA&url=http%3A%2F%2Fold.ilga-europe.org%2Fcontent%2Fdownload%2F1326%2F7111%2Ffile%2FTurkey_LGBT_Report%2520(2).doc&usg=AFQjCNEdpEtWuNXLQpB9guLGgfW1XO8mqA&sig2=TI0VEtp5Ex6wbeeTJh_dUw
Görüldüğü gibi, LGTB liler demokratik haklarını elde etmeyi tamamen A.B desteklerine bağlamış durumdadırlar.
Bunda da olağan dışılık yoktur. Şu anda herkes ABD'den AKP'nin Vehhabi şeriatı dayatmasına karşı olumlu baskılar beklemektedir.
Yanlı olan, AKP'nin bu derneklere olan gizli açık desteklerini yıllar önce oluşmuş gündemler gereği sayfamda işlemişim, bunu Tevrat, İncil kaynaklarını vererek Vatikan merkezli dini dönüştürmeyi amaçlayan bir hareket olduğunu yazınca, dindar ve ülkücülerde bunlara karşı çıkanlara Atatürkçüler, solcular ile AKP'liler de eklenince AKP dönüş yapmak zorunda kaldı.
Bunu da anladık da, bunca gerçeğe rağmen bunu yazmayı İslam'a, cumhurbaşkanına ve AKP'ye hakaret olarak yorumlayıp mahkemeye vermek ne oluyor?









http://www.ilga-europe.org/resources/news/latest-news/lgbt-rights-should-be-part-negotiation-talks-between-eu-and-turke
Pazar, Şubat 24, 2008 - EŞCİNSELLİK VE DİN (yazımdan;keykubat.blogcu.com ve keykubat.blogspot.com)
Kategori: metafizik

AB YOLUNDA  EŞCİNSELLİK VE DEVLET
Dini yazıları yazma nedenim aşağıda linklerini verdiğim haber yazılarıdır.Bu bölüme "devletin" yani hükümetin tutumunu aldım.Haber linklerini okuduktan sonra başlıkla ilgili konuya geçebilirsiniz.
AB’a uyum hızlı başladı… Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Gay ve Lezbiyen derneği tüzüğünü ahlaka aykırı bulmadı(!)
Peşinen kanunlara konmuş
Başsavcı kararında, 5253 Sayılı Dernekler Kanunu’nun, AB Siyasi Kriterleri, Katılım Ortaklığı Belgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve taraf olunan uluslararası insan hakları sözleşmeleri dikkate alınarak hazırlandığı belirtildi.
Kararda, 5253 Sayılı Dernekler Kanunu’nun, AB siyasi kriterleri, Katılım Ortaklığı Belgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve taraf olunan uluslararası insan hakları sözleşmeleri dikkate alınarak hazırlandığı belirtildi.
Yasanın temel felsefesinin derneğin özeline girmemek, resmi makamların veya kamuoyunun gözetiminden uzak serbestçe etkinlikte bulunmasını sağlamak olduğu anlatılan kararda, ”Yasa, devletin derneklere karşı baskıcı değil, kollayıcı tavrını göstermesi usulüne göre yapılandırıldı” denildi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, KAOS Gay ve Lezbiyen Kültürel Araştırma ve Dayanışma Derneği’nin adında ve tüzüğünde ahlaka aykırı bir durum bulunmadığı gerekçesiyle, derneğe kapatma davası açılmasına yer olmadığına karar verdi.
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde kurulan gay-lezbiyen öğrenci kulübü, Türkiye’de bir ilke imza attı. 15 öğrenci tarafından bir ay önce kurulan ve üniversitede paneller düzenleyecek olan kulübün üyeleri “Heteroseksüeller de bize destek oluyor” dedi.
Bilgi Gökkuşağı Lezbiyen - Gay - Biseksüel - Transseksüel - Travesti Kulübü’nün kurucuları “Darısı diğer üniversitelerin başına” diyor.
BİLGİ ÜNİVERSİTESİ
İzin vermememiz insan hakları ihlali olurdu;
Bilgi Üniversitesi Öğrenci Dekanı Yrd. Doç. Dr. Halit Kakınç, "Türk toplum yapısına ters düştüğü için 10-15 kadar veli tepki gösterdi. Biz liberal bir bakış açısıyla kulübün açılmasına izin verdik. Onları yok saymamız ve kulübün kurulmasına izin vermememiz, insan hakları ihlali olurdu. İyi bir yaklaşımda bulunduğumuzu düşünüyoruz. İnsan hak ve tercihlerine saygılı bir üniversiteyiz" dedi.
 “
http://www.genckolik.net/egitim-ogretim/47707-universitede-escinsel-kulubu-krizi.html
Üniversitelerde bilimsel görünümlü sinsi faaliyetler 3
Amaçları gençlerin ahlâkını bozmak
Türk gençliğini yüceltecek, ulusal ve kültürel değerlerine, tarihine sahip çıkmasını sağlayacak Gençlik Kulüpleri yerine, ahlaki değerleri yozlaştıran bir eşcinseller kulübü kurmak bir üniversiteye ne kazandırır ki? Bilimsel özgürlük adı altında düzenledikleri faaliyetlerle sık sık tartışılan üniversiteler arasında yer alan İstanbul Bilgi Üniversitesi’ndeki ilk eşcinsel öğrenci kulübü, veliler ve eğitim camiasının da sert tepkisine neden oldu.
Bu icraatlara kim evet diyebilir? 

AKP iktidarının, son altı yılda, Avrupa Birliği’nin istek ve destekleriyle gerçekleştirdiği ve yapılmasına izin verdiği şu icraatları normal karşılayabilmek ve tasvip edebilmek mümkün müdür:

• DOMUZ ETİ SERBEST BIRAKILDI: AB’nin isteği üzerine Türk Gıda Kodeksi Tebliği’ni değiştirerek domuzu kasaplık et kapsamına alan hükümet şimdi de, Cumhuriyet tarihinde ilk kez üretimini teşvik etmek için domuz yetiştirecek olanlara kredi verecek.
Tebliğ Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. (Milli Gazete, 26.12.2006-http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/4716801_p.asp)
• ZİNAYI SERBEST BIRAKAN YASA ÇIKARILDI: “Zina suç olmaktan çıkarıldı.” (2004)
• SULTANAHMET CAMİİNDE EROTİK FİLM: İspanyol filmciler, ilgili yarlerden izin alarak Sultanahmet Camii'nde Türkiye aleyhtarı ve ahlaksız konulu bir film çektiler. “La Faison Turka” isimli filmde Türk insanı film boyunca aşağılanıyor. Filmde Türkler, camide sevişen, sevgilisini, sevdiklerini başka insanlara çıkar için peşkeş çeken insanlar olarak anlatılıyor. Türk oyuncuların da yer aldığı İspanyol filmde İstanbul'da camide sevişme sahnesi çekildi.

• OKULLARDA EŞCİNSELİK DERSİ: TAP Vakfı'nın hazırladığı cinsellik derslerine program öncesinde katılarak bir rapor yazan rehber öğretmenler, konuların öğrencilerin psikolojisini bozacağını vurguladılar. Programda homoseksüelliğin ve lezbiyenliğin normal bir yönelim olarak anlatıldığını naklettiler. (16 Mart 2007, Zaman Gazetesi)
• EŞCİNSEL OTELİNE İZİN VERİLDİ: Türkiye’nin ilk eşcinsel oteli açıldı. (31.05.2007 – Posta)
• EŞCİNSEL FESTİVALİNE İZİN: AKP’den bir ilk: Gay ve Lezbiyen Filmleri Festivali’ne onay verildi. (27.09.2004 –Vakit) “Outistanbul 1. Uluslararası İstanbul Gay ve Lezbiyen Filmleri Festivali”
• DÜNYA BANKASI’NDAN EŞCİNSEL HİBELERİ: Dünya Bankası'ndan geçen yıl (2006) aldığı hibeyle ebeveynler için eşcinsellik konusunda broşür hazırlayan Kaos Gay ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği (Kaos GL) 2007 yılında da aynı kurumdan 5 bin 143 dolar dolar aldı. http://www.milliyet.com/2007/05/13/ekonomi/eko06.html
• KUMARDA ULUSLAR ARASI SERBESTİ GETİRİLDİ: 2 Mart 2008 tarihinde resmi gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile kumarda uluslar arası bir serbesti getirildi. (http://www.acikistihbarat.com/Haberler.asp?haber=7534)

• KİMLİKLERDE DİN OPERASYONU: AB’den nüfus kimliklerinde “din hanesi” kaldırılsın dayatması karşılığında değişiklik yapıldı. TBMM'ye sevk edilen Nüfus Hizmetleri Yasa Tasarısı'na göre, anne ve babanın istemi üzerine çocuklarının nüfus cüzdanlarındaki din hanesi boş bırakılabilecek. Çocuk 18 yaşına geldiğinde, kimliğindeki din hanesini mahkeme kararı olmaksızın, dilekçe vererek değiştirebilecek... (Birgün Gazetesi, 27.02.2006)
• EZAN SESLERİ KISILDI: Ezan Sesinin kısılması konusunda genelge yayınlandı (
http://www.acikistihbarat.com/Haberler.asp?haber=6767
• OKUL ÇEVRESİNDE İÇKİ SERBEST BIRAKILDI: Umuma açık içkili yerlerin okullara uzaklığını 200 metreden 100 metreye indirdi. Turizmi teşvik kapsamında olan yerlerde ise mesafe şartı aranmayacak. (4.4.2004 – Türkiye)
• APARTMAN KİLİSELERİ YASASI: 4928 No.lu ve 15.07.2003 tarihli kanunla apartmanlarda kilise açılması resmen serbest hale getirildi. (25173 sayılı Resmi Gazete-Yayın tarihi:19 Temmuz 2003 Cumartesi)
• CAMİLERDEN SU-ELEKTRİK PARASI: Camilerden elektrik ve su parası alınmaya başlandı. (Oysa kiliseler bu parayı ödemiyor) İlginç olan, önceki hükümetlerin çekindiği bu uygulamaya AKP’nin 2005 yılında başlaması.
• OKULLARDA İSLAMİ KAVRAMLAR YASAKLANDI: Okullara gönderilen genelge ile bazı İslâmî kavramların ve terimlerin kullanılması yasaklandı. Bu kelimeler şunlar: Cemaat, cihad, fetva, halife, hicret, imam, imamet, kafir, medrese, mücahid, mümin, münafık, şehadet, şehit, şeriat, şirk, tağut, tebliğ, tekke, tevhid… Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı’nı söz konusu genelgeyi göndermekle görevlendirdi. (http://arsiv.sabah.com.tr/2005/01/13/gnd106.html)
• DİN DERSİ KİTAPLARINDA HIRİSTİYANLIK: Milli Eğitim Bakanlığında AB’nin etkisiyle Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitaplarında değişiklikler yapıldı. Örneğin: İlköğretim 6. Sınıf Din Dersi kitabında “Kutsal Kitaplar” konusu işlenirken, Kur’an-ı Kerim’le birlikte Tevrat ve İncil de yan yana aynı resim karesinde gösteriliyor, aynı değerde ve aynı önemde tanıtılıyor. Kur’an’dan örnekler verilirken, Tevrat ve İncil’den de cümleler sıralanıyor. (1) Bu durumda çocuklar, söz  konusu kitapları Kur’an-ı Kerim gibi güvenilir ve inanılır olarak algılamış oluyorlar. Aynı kitapta ders düzeninde Tevrat ve İncil’le ilgili olarak şöyle değerlendirme yapılıyor: “Müslüman bir kimse kutsal kitapların Allah tarafından gönderildiğine ve onlarda yer alan bilgilerin doğru olduğuna inanır. Bu, İslam dininin başta gelen esaslarındandır.”
 “
http://gizligercek.com/haber/727/striptiz-kulubu-yapilan-camilerimiz.html

YENİÇAĞ gazetesinin konuyla ilgili haber. Üniversitelerde LGTB dernekleri açmaktan YÖK başkanı Teziç hakkında dava açılma haberi ve eğitimcilerin tepkileri.
Bu haber bile AKP'nin ne olduğunu göstermektedir, okuyunuz.

Kültürel değerlerimize ve aile yapısına aykırı olarak öğrenciler tarafından Bilgi Üniversitesi’nde kurulan ilk eşcinsel kulübü tepkilere neden oldu

Üniversitelerde bilimsel görünümlü sinsi faaliyetler 3


Amaçları gençlerin ahlâkını bozmak
Türk gençliğini yüceltecek, ulusal ve kültürel değerlerine, tarihine sahip çıkmasını sağlayacak Gençlik Kulüpleri yerine, ahlaki değerleri yozlaştıran bir eşcinseller kulübü kurmak bir üniversiteye ne kazandırır ki? Bilimsel özgürlük adı altında düzenledikleri faaliyetlerle sık sık tartışılan üniversiteler arasında yer alan İstanbul Bilgi Üniversitesi’ndeki ilk eşcinsel öğrenci kulubü, veliler ve eğitim camiasının da sert tepkisine neden oldu.

Yönetime takılmadı
İstanbul Bilgi Üniversitesi’ndeki 15 öğrenci LGBT (Lezbiyen Gay Biseksüel Transseksüel-Travesti) kulübü kurarak, daha önce hiçbir üniversitede görülmemiş çirkin bir faaliyet başlattı. Bilgi Gökkuşağı LGBT adıyla birkaç ay önce kurulan kulüp, üniversite yönetimine takılmadan faaliyetlerine başladı. Kampus içinde çeşitli etkinlikler düzenlemek için kolları sıvayan öğrenciler LGBT temalı film gösterimleri, söyleşiler, sempozyumlar, sorunlara dikkat çekmeyi planlayan paneller düzenleyeceklerini ve hazırlanan broşürleri okul içinde dağıtacaklarını belirttiler.

Böyle talep gelmez
Türkiye’nin ilk gay-lezbiyen öğrenci kulübüne velilerden tepki gelirken, üniversite camiasından da bu konuda farklı sesler yükseldi. Çeşitli üniversitelerdeki öğretim üyeleri uygulamayla ilgili olarak, “Üniversitelerde daha öncelikli sorunlarımız var. Her üniversitede böyle talepler olmaz. Örenciler genelde sosyal faaliyette bulunabilecekleri ve spor yapabilecekleri bir mekan isterler. Bu tür oluşumlarla pek ilgilenmezler. Öğrenci kulüpleri, sosyal, kültürel ve sportif etkinliklerin yürütüldüğü ve ortak ilgi alanlarına sahip öğrencilerin buluştuğu oluşumlardır. Cinsel, etnik, siyasal kimlikleri ön plana çıkaran oluşumlar kulüp anlayışı dışında kalır” şeklinde tepki gösterdiler.

YÖK’e suç duyurusu
Türk Eğitim-Sen yöneticileri, İstanbul Bilgi Üniversitesinde “gay kulübü” kurulması ve faaliyet göstermesine izin verdikleri gerekçesiyle YÖK Başkanı Prof.Dr. Erdoğan Teziç ve üniversite yöneticileri hakkında, geçen aylarda Hatay’ın Dörtyol ilçesinde Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunmuştu.

Yasaya aykırı
Türk Eğitim-Sen Şube Başkanı Yaşar Gürakan, İstanbul Bilgi Üniversitesi Gökkuşağı LGBT (Lezbiyen-Gay-Biseksüel-Transseksüel-Travesti Kulübü) adlı öğrenci kulübünün üniversite bünyesinde kurulup faaliyet göstermesine YÖK tarafından izin verildiğini ifade ederek, bu kulübün kurulmasına ve faaliyet göstermesine izin verilmesinden dolayı YÖK Başkanı Teziç, İstanbul Bilgi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Aydın Uğur ile Öğrenci İşleri Başkanı Prof. Dr. Halit Kakınç hakkında Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunduklarını açıklamıştı. Söz konusu kulubün, Türk halkının asla tasvip etmediği aile yapısına aykırı, yasalarla belirlenen milli eğitimin amaçlarına uymadığını ifade eden Gürakan, tepkisini şöyle dile getirmişti: “Kulübün kurulması YÖK yasalarına ve amaçlarına aykırıdır. Anayasa’mızın 42. maddesinde, ‘Eğitim ve Öğretim Kurumlarında sadece eğitim- öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür.

‘Takipçisi olacağız’
Eğitim ve öğretim, Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz’ denilmektedir. Yine Anayasa’mızda devletin temel niteliklerinden biri de genel ahlakın ve aile yapısının korunmasıdır. Bu gerekçelerle, öğrenci kulübünün açılmasına izin verenler hakkında suç duyurusunda bulunduk, bunun takipçisi olacağız.”

‘Çirkin oluşumlara göz yumulamaz’
Bir üniversitede eşcinsel kulübünün kurulmasının genel ahlaka uygun olmadığını belirten Türk Eğitim-Sen İstanbul Bölge Başkanı Hanefi Bostan, “Üniversitelerdeki kulüpler rektör ve fakülte dekanının izini olmadan kurulamaz. Bu tür bir oluşuma izin verilmesi, üniversitelerdeki üst düzey yöneticilerin ahlaki yapıya uygun olmayan gelişmelere göz yumduklarını gösteriyor. Üniversitede açılan bu kulüp için YÖK tarafından soruşturma açılması ve gerekli cezanın verilmesi gerekiyor” diye konuştu.
Ancak bugüne kadar her türlü konuya müdahalede bulunan YÖK, bu konuda herhangi bir tavır göstermiyor. YÖK bu noktada yanlış davranıyor. YÖK’ün bu duruma göz yummasıyla ahlaksızlık yasal bir zemine kaydırılıyor” ifadesini kullanan Bostan, şöyle devam etti:

Manevi değerler
“YÖK’ün asli görevlerinden biri milli ve manevi değerleri korumaktır. Yükseköğretim kurumlarında bu doğrultuda öğrenci yetiştirilmelidir. Bu konuda YÖK üyeleri sorumlu olduğu gibi devletin başka kurumları da sorumluluk almalıdır. Ancak dünyanın hiçbir üniversitesinde görülmeyen bu tür bir uygulamaya gereken tepki gösterilmemiştir. Üniversitede böyle bir kulübün faaliyet göstermesine ses çıkarmamak ve bunu benimsemek kabul edilemez. YÖK bu konuyla ilgili olarak bir an önce harekete geçmeli ve gereken tedbirleri almalıdır.”


Ailelerin ve gençlerin bilinçlendirilmesi gerekiyor
Türkiye’deki bazı üniversitelerin gerçekleştirdikleri faaliyetlerle dikkat çektiğini belirten eğitimci Erol Altaca, “Sabancı, Boğaziçi ve Bilgi üniversiteleri sergiledikleri görüntü ile dış güçlerin emellerine alet olduklarını ortaya koyuyorlar. Bu üniversitelerde yapılan toplantılarda ve meydana gelen oluşumlarda George Soros’un ciddi etkisi bulunuyor. Üniversitelerdeki yetkililer Türkiye için sakıncalı olabilecek her türlü girişime izin veriyorlar. Bu hizmetlerin karşılığını da alıyorlar. Bütün bunlar olurken ülkedeki bir çok gelişmeye müdahale eden YÖK, bu konularda gerekli tepkiyi göstermiyor” dedi.

Yanlış yönlendiriliyorlar
En son Bilgi Üniversitesi’nde kurulan eşcinsel kulübünün bir eğitim kurumu için facia olduğunu söyleyen Altaca, sözlerine şöyle devam etti: “Tamamıyla ülkenin geleceği olan gençlerin ahlakını bozmaya yönelik bir girişimdir. Öğrencilerin yanlış yönde yönlendirilmesine ses çıkarılmıyor. Medya da bu konuya gerekli ilgiyi göstermiyor. Üniversitelerdeki her türlü oluşum hakkında ailelerin, gençlerin bilinçlendirilmesi gerekiyor.”

Hemen kaldırılmalı
“Hükümetin, YÖK’ün, sivil toplum örgütlerinin ve bireylerin şiddetli bir şekilde tepki göstermesi gerekiyor” diyen Altaca, “Bir üniversitede ahlaki değerleri ayaklar altına alan böyle bir kulüp bir an önce kaldırılmalıdır. YÖK’ün konuyla ilgili olarak bir an önce soruşturma açması ve önlem alması gerekiyor” şeklinde konuştu.

Eğitimci Erol Altaca, “YÖK Bilgi Üniversitesi’ndeki bu çirkin girişimle ilgili olarak soruşturma açmalıdır” dedi

’Üniversiteler milli değerleri dikkate almalı’
Asli görevleri bilim üretmek olan üniversitelerin demokratik, sivil ve özgürlükçü olması gerektiğini belirten Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, “Üniversiteler, eğitim ve sosyal faaliyetlerini yaparken ülkemizin ve milletimizin milli ve inanç değerlerini dikkate almalıdır” dedi.

Uyanık olmak zorundayız
Gündoğdu, “Bir üniversitemizde gay-lezbiyen kulübünün kurulması milli değerlerimizin çiğnendiğini göstermektedir. Böyle bir kulübün kurulmasını medya ve bazı çevreler yadırgamayıp teşvik etmişlerdir. Bu durum düşündürücüdür” diye konuştu. Türkiye’nin Batı’ya göre avantajının sağlam aile yapısı, sayıca sürekli büyüyen milli, manevi ve insani değerlerle donanmış gençliği olduğunu söyleyen Gündoğdu, “Ancak gerek bazı medya organları gerek bazı üniversitelerin yaklaşımları, bu sağlam toplumsal yapıyı yıkmaya yöneliktir. İçeriden ve dışarıdan Türk ailesi ve gençliğini yıkmaya yönelik her türlü tuzaklara karşı uyanık olmak zorundayız” uyarısında bulundu. “Yakın geçmişte bazı üniversitelerimizde ‘Ermeni Soykırımı’nı ispatlamak isteyen sözde aydınlara zemin hazırlanması şaşırtıcıdır. Üniversitelerimiz tam aksine Ermeni Soykırımı olmadığı tezini savunan aydınlarımıza uluslararası camiada tezlerini anlatma fırsatı sağlamalıdır. Bunun için akademisyenleri kitap, makale yazmaları için teşvik etmelidir” diyen Gündoğdu, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu eserler yabancı dile çevrilerek uluslararası kütüphanelere gönderilmelidir. Tamamına yakınının ‘Ermeni Soykırımı olmuştur’ tezini savunan ulusal ve uluslararası katılımcıları üniversitede toplayıp Osmanlı ve Türkiye’yi eleştirtmek, üniversitelerimizin görevi değildir.”

YENİÇAĞ

Yayınlandığı link https://www.frmtr.com/guncel/1092179-universitelerde-sinsi-oyun-escinsel-klupleri.html
__________________

A.B'yi memnun etmek için KADIN HELASINA GİREN LGTB'liyi haklı bulduğuna dair 15 Şubat 2015 tarihli mahkeme kararı A.B parlamentosuna sunulmuş.



İyi de her kadın gibi giyinen LGTB'nin kadın olduğu ne malum. Her helaya girene de cinsiyet kontrolu yapılamayacağına göre bu karar sadece A.B'ye şirinlik yapmak için alınmış bir karardır. Bence hela işletmecileri LGTB'li kadın ve erkekler için ayrı hela yapsınlar.
Şimdi son vuruşa gelelim. Recep Tayyip Erdoğan'ın daha 2002'lerde, başbakan olmadığı yasaklı yıllarında bu işe bakışını belirtmiştir. Yoruma gerek de bırakmamaktadır.

Başbakan Erdoğan: Eşcinsellerin de yasal güvence altına alınması şart!
Başbakan Erdoğan, 2002'de konuk olduğu bir televizyon programda “Eşcinsellerin de kendi hak ve özgürlükleri çerçevesinde yasal güvence altına alınması şart” diyor.


CHP ve BDP’nin yeni anayasa için gündeme getirdiği eşcinsellere eşitlik talebi, ”genel ahlaka aykırı” olduğu iddiasıyla AKP ve MHP’nin direnciyle karşılaştı. Eşcinsel hakları, yeni anayasa yazımına başlayan TBMM’deki Uzlaşma Komisyonu’nda hâlâ tartışma konusu olurken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 10 yıl önce bu konuda dile getirdiği taahhüdü içeren bir video kaydı internette dolaşıma girdi.

2002 yılında Abbas Güçlü’nün “Genç Bakış” programına konuk olan Başbakan Erdoğan, Ahmet Altın Işık isimli öğrencinin “Eşcinsellere haklar tanınmalı mı tanınmamalı mı?” sorusu üzerine, “Eşcinsellerin de kendi hak ve özgürlükleri çerçevesinde yasal güvence altına alınması şart” diyor. 

Kaos GL’de yayımlanan “Erdoğan’dan eşcinsel açılım!” başlıklı haber şöyle:

2002 yılında Abbas Güçlü’nün hazırlayıp sunduğu "Genç Bakış" programına katılan Recep Tayyip Erdoğan’a, Ahmet Altın Işık isimli öğrenci;

“Bildiğimiz gibi Türkiye’de eşcinsel vatandaşlarımız var, eşcinsel vatandaşlarımıza Avrupa’da olduğu gibi evlilik hakkı gibi başka haklar tanımayı düşünüyor musunuz, kişisel olarak ne düşünüyorsunuz, eşcinsellere haklar tanınmalı mı tanınmamalı mı?” diye sormuştu.

Recep Tayyip Erdoğan ise bu soruya;

Eşcinsellerin de, kendi hak ve özgürlükleri çerçevesinde, yasal güvence altına alınması şart. Zaman zaman bazı televizyon ekranlarında onların da muhatap oldukları muameleleri insani bulmuyoruz” yanıtını vermişti.

Videoyu izlemek için tıklayın


Şimdi biz iftira mı attık?
İftira AKP ve partililerinin tek değişmez, alçak siyasetleridir.

Sömürge ülkelerden Hindistan Müslümanları arasında gay evlilikleri, eşcinsellik Vehhabi mantığıyla İslam'a uyduruldu.


Bu yazı da ortak görüş, Avrupa Birliği'nin ve Soros fonunun özel destekleriyle ülkemizde LGTB hareketinin körüklendiğinde görüşler toplanmaktadır. Bu bir iftira değildir gerçektir.
Yazılarımın bundan öncekileri de LGTB'nin bir Vatikan bir kripto Müslüman hareketi, dini boyutu olan bir sinsi yaptırım olduğu yazılmış,ebeveyn ve çocuklardan oluşan klasik aile yapısının korunması önemle vurgulanmıştır.
Bir şekilde bu yaşantıya mecbur olmuş, edilmiş insanların bireysel hakları ve tercihleri sosyologların, ruh doktorlarının, toplum sağılığını koruma örgütlerinin ve hükumetin konusudur.
Takdir insanlarındır. Kimseye iftira atmam, belgesiz iş yapmam.
Dediysem, belgesi silinmişse mutlaka bir yerlerde gene bulur koyarım yeter ki sağlıklı olayım, imkanım olsun.


Alaeddin Yavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc

4 Şubat 2017 Cumartesi

AKP TROLLARININ ATTIKLARI İFTİRALARA CEVAPLARIM

AVRUPA BİRLİĞİ DESTEKLİ LGTB SİYASETLERİMİZ.


Bir AKP’li vatandaş olduğunu iddia eden birisi, bloglarımın linklerini alarak hakkımda adli mercilere şikayette bulunmuştur.
Cumhuriyet savcılığı da yayın yaptığım ilgili blog adreslerinden derlediği bilgilerle bana ulaşmış ve AKP’li trol şahsın yazılarım hakkındaki şikayetlerine istinaden ifademi almıştır.

Yazdığım yazılarımda zaten kaynaksız, delilsiz, resimsiz yazım olmadığından sadece bu yazıları yazmaktaki amacım sorulmuş, dini konularda İslam’a karşı yürütülen eşcinsel, pedofili suçlamalarına Diyanetin hiçbir yanıt vermemesi üzerine yazmaya başladığımı örnekleriyle izah ettim.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve başbakan Ahmet Davutoğluna da “Avrupa Birliği dayatmalarıyla üniversitlerde LGTB DERNEKLERİ kurduğunu ve cinsel sapıklığı yaymakla suçladığımı da iddia etmiştir. Oysa bütün yazılarıma bu iddiaların belgeleri, linkleri bulunmaktadır.

Savcılık dönüşü yazılarıma baktığımda yararlandığım bir çok haber sitesinin linklerinin körelmiş olduğunu fark ettim. Binlerce yazım bulunduğundan hepsini sürekli denetlememenin olanaksız olması yanında 2011 yılına kadar engellemeler, tehditler ve blog kapatmaları yüzünden aylarca giremediğim için yazılarımın ne durumda olduğunu da takip edemediğim gibi birkaç yazımda verdiğim adların ve rakamların, olayların akışlarının farklı şekilde değiştirildiğini, kaynak aldığı resmi yabancı internet sitelerine girişin engellendiğini veya kitap alma şartı getirildiğine tanık oldum ve bunları da yazdım.

Ben ne Recep Tayyip Erdoğan ne A.Davutoğlu ne de yerine geçn ve geçecek olanların şahırlarını ve partilerini asla hedef almadım.

Hedef aldığım, ülkemizin dünya siyasetindeki yeri, büyük devletlerin ülkemiz ve bölgemiz hakkında yazdıkları projeleri ile bunları gerçekleştirmek için kimleri nasıl seçtiklerini yazdım. Bunu da siyasi kişi ve kurumların yaptıkları işleri, temsilcilerinin kendi sözleriyle kanıtladım.

Onların sözlerinden yola çıkarak araştırmalar yaptım ve edindiğim bilgilere göre sonuçlarını yazdım.

Bunun tek sebebi de siyasi kurumlar ve kuruluşlardır.

Veriyi onları veriyor, devlet ve milletin kaderlerine hükmediyorlar. Bu durumda halkın da onlar hakkında bilgi edinme, araştırma, sorma, cevap bekleme hakları vardır.

Tamamen, "fikir ve ifade özgürlüğü" çerçevesinde olan yazılarıma yapılan AKP'li maaşlı trol adı verilen şahıslardan olması muhtemel şahısların şikayetlerini 60'a yaklaşan yaşım ve memuriyet hayatım boyunca da ne gördüm ne de duydum.

Şiir okumaktan tutuklandığı için hala bunun mağduriyetini kullanan bir şahsı bu halk en yüksek merciye diploması olmamasına rağmen güvenip getirmiş, o ise halkın yarısını bir yarısına ajan haline getirip, karpuz gibi tokuşturmakta, devletin ve milletin birliğini tehdit etmektedir.

Özellikle belirteyim ki asla kimseye iftira atma huyum yoktur. önce AKP bir Amerikan projesidir ve Recep Tayyip Erdoğan, ABD eski Gnl.Kurmay Bşk. II.Bush hükumetinin Savunma bakanı Colin Powel'dan ülkemizde iktidara geçmek için  yardım dilenen mektup yazmıştır. Siyasi Vatan Partisince yapılan bu iddiaya elan cevap vermemiştir.
Onu iktidara hazırlamak için 28 Şubat olayı da tezgahlanmıştır diyen bir belge daha.


AKP'NİN KURUCULKARI BUNU DA İTİRAF ETTİLER.
"AKP BİR AMERİKAN PROJESİDİR.


LGTB faaliyetlerinde Avrupa birliği ve özellikle Aralık 2002’den itibaren AKP destekleri ile AKP öncesi kılını kıpırdatamayan LGTB derneklerinin gelişimini kendi sitelerindeki yazılardan daha 1993’de A.B. Parlamentosunun LGTB konusunu Türkiye ilişkilerine eklediğini önce okuyalım;





Aşağıdaki yazının yayınlandığı internet sitesinin resminden sonra aynı konuları okuyalım;

“ÖZETLE; LAMBDAİSTANBUL NE YAPTI?


1993’te, Türkiye’de ilk defa, uluslararası bir eşcinsel etkinliği düzenleme girişiminde bulundu. Etkinliklere katılmak üzere Türkiye’den pek çok aydın ve sanatçı ile anlaşıldı. Yurtdışındaki birçok eşcinsel organizasyonun temsilcileri ile yabancı milletvekilleri de etkinlik sebebi ile Türkiye’ye geldi. Türkiye’nin gündeminde ilk defa böyle bir konu geniş biçimde yer aldı. Etkinlikler başlangıç tarihine bir gün kala valilik tarafından yasaklandı. Etkinliklerin yasaklanmasından sonra, uluslararası girişimler sonucu, Avrupa Parlamentosu İnsan Hakları Komisyonu, Türkiye raporuna, eşcinselliği de ekledi. ABD kongresinden Türk hükümetine protesto notaları çekildi….” http://www.lambdaistanbul.org/s/hakkinda/ozetle-lambdaistanbul-ne-yapti/

Kaynaklara devam edelim;

2001’den 2015’e AKP’in LGBTİ Tarihi


“Hakları yasal güvenceye alınmalı”dan anayasaya cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği eklenmesini engellemeye ve “Lut kavmi” ifadeleriyle doğrudan hedef göstermeye… KAOS GL, AKP’nin 2001’den 2015’e LGBTİ tarihine baktı.

İstanbul - BİA Haber Merkezi26 Eylül 2015, Cumartesi 00:00


AKP’nin iktidara gelmeden önce 2001 yılında “eşcinsellerin kendi hak ve özgürlüklerinin yasal güvence altına alınması” gerekiyor bakışından anayasa tartışmalarında “bu yüz yılın meselesi değil” yaklaşımına, oradan da “ahlaksızlık” olarak itham edilmesine kadar süreci KaosGL derledi.

Adalet ve Kalkınma Partisi 14 Ağustos 2001'de sosyal muhafazakâr Türk siyasî partisi olarak kuruldu. İktidara geldikleri ilk dönemde ılımlı bir siyaset çizen AKP hükümeti LGBTİ konusunda da demokratik ve hak temelli olacağını ileri sürdü. Recep Tayyip Erdoğan, Abbas Güçlü ’nün bir programında gelen bir soru üzerine, “Eşcinsellerin kendi hak özgürlükleri çerçevesinde yasal güvence altına alınması şart” cümlesini kullandı.,

* Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Mahir Ünal, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a, “Selahattin Demirtaş’a buradan soruyorum. HDP’li 1. sıra milletvekili bir adayı iktidara geldiğinde ya da iktidar ortağı oldukları takdirde eşcinsel evlilikleri serbest bırakacağız açıklaması hakkında ne düşünüyor?” dedi. (21 Mayıs 2015)

* Burhan Kuzu: “HDP’den bir vaat daha: Eşcinseller Türkiye’de evlilik yapabilecekler. Sandığa gittiğimizde mührümüzü vururken bu vaat de aklımıza gelmeli.” ( 25 Mayıs 2015,)
http://bianet.org/biamag/lgbti/167837-2001-den-2015-e-akp-in-lgbti-tarihi


Kızlı-erkekli ev tartışmasında eşcinsel evlilik örneği

Yasada suç olmayan bir şeyin ‘suç’ olması için yasal düzenleme yapılması gerektiğini söyleyen AK Partili İdris Bal, demokrasilerde yasaların Meclis onayıyla yapıldığını hatırlattı. Birinci sınıf demokrasilerde evrensel standartlar olduğunun altını çizen Bal, “Şu anki dünya konjonktürüne bakıldığında böyle bir düzenlemeye Avrupa Birliği’nin soğuk bakacağını düşünüyorum. Bunu nereye bağlayacaksınız? Zinanın suç olup olmamasıyla alakalı... Yakında ilerleme raporu yayımlanacak. Dünya ne der? Türkiye’ye bakış açısından tartışma getirir. Birinci sınıf demokrasilerde böyle şeyler yoktur” ifadesini kullandı.
Radikalleşme imajı
Türkiye’nin ‘kültürel değerleri’ açısından bakıldığında buna ‘hoş’ diyenin seyrek çıkacağını belirten Bal, “Ailelerin kabul etmemesi ayrı, devletin yasal düzenleme yapması ayrı konu. Ahlaki değerler ile hukuki kurallar farklıdır. Şu anki yasalarda suç olmayan bir fiil ancak ahlaki çerçevede değerlendirilebilir” dedi.

Bir şeyin tartışılması ile adım atılmasının ayrı şeyler olduğunu söyleyen Bal, ‘radikalleşme imajı’ endişesini de dile getirdi: “Gezi olaylarından beri Avrupa’da ‘Türkiye radikalleşiyor mu’ diye bir şüphe var. O çerçevede bunun çok yanlış yere çekilebileceğini düşünüyorum,”

Yasal bir düzenlemenin öğrenciyle sınırlı kalmayacağını söyleyen Bal, sözlerine şöyle devam etti:

“Zaten üniversite öğrencisi 18 yaşından büyüktür. Çocuk muamelesi yapamayız. Toplumda sadece öğrenci evleri değil, bütün nikâhsız birlikteliklerle ilgili tartışma başlatır. Sayın Başbakan’ın 2-3 gün içinde açıklık getireceğini düşünüyorum. Bazen kısa cevaplar verilirken murat edilen söylenmemiş olabilir. ”

ABD Harvard Üniversitesi’nde ziyaretçi hoca olarak görev yaptığı sırada Boston’da eşcinsel evliliklerin yasalaştığını söyleyen İdris Bal, gelişmeleri şöyle aktardı:

“Diğer eyaletler kabul etmedi. Kilise, üniversiteler, medya, siyasetçiler çok tartıştı. Ben tartışmanın bir sıkıntı olmadığını düşünüyorum. Belki Sayın Başbakan tartışılmasını istemiş de olabilir. Onun adına konuşmak istemem. Çok gerekli bir tartışma olduğunu düşünmüyorum. Ama bir şekilde başlamış.”

İdris Bal, “Türkiye’de de eşcinsel evlilikleri tartışılabilir mi?” sorusuna da şu yanıtı verdi:

“Tartışılır tabii. Bunu (kız-erkek karışık evler) tartışan onu da tartışır. Tartışılması ayrı, tasvip edilmesi ayrı, uygulanması ayrıdır. Önemli olan belli bir kanaatin ağır basıp yasal hale gelmesidir. Ahlaki olarak eleştirebilirsiniz, ama suç olmadıktan sonra nasıl engel olacaksınız?”

AKP'li vekil sapkınlığın korunması toplantısında!!!

AK Parti Milletvekili Nursuna Memecan CHP Milletvekili Binnaz Toprak ile birlikte GBTİ (lezbiyen, gay, biseksüel, transseksüel, interseksüel) Dâhil Olmak Üzere Hassas Grupların Korunması” seminerine katıldı.

20 -21 Kasım tarihlerinde Arnavutluk’un başkenti Tiran’da AB Parlamentosu tarafından düzenlenen “Temel Haklar, Ayrımcılık Yasağı ve LGBTİ (lezbiyen, gay, biseksüel, transseksüel, interseksüel) Dâhil Olmak Üzere Hassas Grupların Korunması” seminerine CHP Milletvekili Binnaz Toprak ile katılan AK Parti Milletvekili Nursuna Memecan'a tepkiler yağıyor.

Allah'ın lanetlediği bir eğilim olan sapkın eşcinsel tercihlerin, "hassas grupların korunması" adı altında değerlendirildiği bir toplantıya bu vekili kim gönderdi?
Şimdi Genel Başkanın ve parti ileri gelenlerinin tavrının ne olacağı konuşulmalı değil mi?
AB’ın Tiran’da düzenlediği eşcinsellerin korunması seminerine parti görevlendirmesi dışında kendi isteğiyle katılan Nursuna Memecan, “Eşcinseller de imam olabilir” diyerek saçmaladı.


AK Parti Sivas Milletvekili Nursuna Memecan, AB Parlamentosu tarafından 20-21 Kasım tarihlerinde Arnavutluk’un başkenti Tiran’da düzenlenen “Temel Haklar, Ayrımcılık Yasağı ve LGBTI (lezbiyen, gay, biseksüel, transseksüel, interseksüel) Dâhil Olmak Üzere Hassas Grupların Korunması”seminerine katılmasını eleştirenlere tepki gösterdi.

MEMECAN: KENDİ İSTEĞİMLE KATILDIM
Gazetemizin sorularını cevaplayan AK Parti Sivas Milletvekili Mesude Nursuna Memecan, eşcinsellerin korunması seminerine partisinin görevlendirmesi ile değil kendi rızasıyla katıldığını açıkladı. Toplantının Avrupa Birliği Parlamentosu’nun organizasyonuyla yapıldığını belirten Memecan, “AB Parlamentosuyla yakın ilişkilerimiz var. Bu toplantıya katılmamızdan daha normal bir şey olamaz” ifadelerini kullandı.

EŞCİNSELLER DE İMAM OLABİLİR
“Başörtülüler nasıl hakimlik yapıyorsa eşcinsellerin hakimlik yapmasına da itirazım olmaz” şeklinde konuşan Memecan, sözlerini şok ifadelerle sürdürdü: “İmam olacaklarsa imam olurlar. Eğer iyi bir imamsa, dini iyi anladıysa ve anlatabiliyorsa olsun. İnsanların işine bakalım”
Memecan, “Peki ama İslam dini eşcinselliği bir sapkınlık olarak ifade ediyor. Buna ne dersiniz?” sorumuza ise; “Bakın sadece bizim dinimizde değil diğer dinlerde de eşcinselliği normal olarak kabul etmiyor. Tamam dinde öyle. Olmazsa olmaz o zaman. Yani olamıyorsa olmaz. Eğer bu durum dine aykırılık teşkil ediyorsa olmaz. Ama dinin gereklerini ve gerekçelerini anlatabiliyorsa olur. Bakın sadece eşcinseller değil, kim kendine ayrımcılık yapıldığına inanıyorsa ben onların yanında olmaya devam edeceğim” şeklinde cevap verdi.
TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyelerinden AK Partili Mehmet Metiner ile Ziver Özdemir ve Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyesi MHP’li Ruhsar Demirel seminere katılmazken, CHP İstanbul Milletvekili Binnaz Toprakve AK Parti Sivas Milletvekili Nursuna Memecan seminere iştirak etmişti.

Özetle; Lambdaistanbul Ne Yaptı?
08/11/2013 02:00
A+ A-

İdris Bal, 'Gezi' çıkışının ardından kızlı-erkekli evler tartışmasında da farklı bir yorum yaptı: Öğrenci evlerini tartışan, eşcinsel evlilikleri de tartışır.
Haber: TARIK IŞIK -tarik.isik@radikal.com.tr / Arşivi
Gezi Parkı olaylarında AK Parti ’nin ‘stratejik hata yaptığını’ söyleyerek parti içinden tepki çeken AK Parti Kütahya Milletvekili İdris Bal, ‘kız-erkek karışık evler’ polemiğiyle ilgili de dikkat çeken açıklamalar yaptı. ABD ’de eşcinsel evliliklerinin bazı eyaletlerde ‘yasal’ olduğunu hatırlatan İdris Bal, Türkiye ’de de bu evliliklerin tartışılabileceğini söyledi. http://www.radikal.com.tr/turkiye/kizli-erkekli-ev-tartismasinda-escinsel-evlilik-ornegi-1159634/

AIDS Savaşım Derneği İstanbul (A.S.D.) için Türkiye’nin ilk ‘Erkekler İçin Güvenli Seks broşürü’ yazıldı, tasarlandı ve baskıya hazır hale getirildi.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) maddî destek verdiği ve A.S.D. ile birlikte yürütülen bir eğitim ve araştırma projesinin sonucu olarak, “AIDS Hakkında Bilmek İstemediğiniz Her şey” kitapçığı hazırlandı ve basıldı. Çeşitli etkinliklerde dağıtıldı, Kaos dergisi ile birlikte verildi ve hâlâ dağıtılmaya devam ediyor.


27 Eylül 1998’de Kaos GL, Sappho’nun Kızları, Bursa Spartaküs ve Almanya Türk Gay’in de katılımıyla Türkiyeli Eşcinsellerin İlk Buluşması; İstanbuluşma gerçekleştirildi. Bu buluşmalar 2004 yılına kadar altı ayda bir Ankara ve İstanbul’da dönüşümlü olarak sürdürüldü. Toplantılar başta olmak üzere, yemek, kokteyl, film, piknik, parti gibi etkinliklerin de düzenlendiği buluşmalar Türkiye’deki eşcinsel hareket bileşenlerinin ve eşcinsel bireylerin bir araya gelerek tanışma, tartışma platformu oldu. 1999 Ocak ayında eşcinsel destek telefon hattı projesi hayata geçirildi.

LGTB faaliyetlerinin Üniversitelere girmesi ve yasal statü kazanması AKP dönemindedir;

1993’de kurulan ilk Gay derneğinin ardından engellemeler ile karşılaşan LGTB’ler özgürlüğü AKP döneminde yakalamışlardır.

AKP DÖNEMİ LGTB FAALİYETLERİ
Alıntıdır;
ÖZETLE; LAMBDAİSTANBUL NE YAPTI?

1993’te, Türkiye’de ilk defa, uluslararası bir eşcinsel etkinliği düzenleme girişiminde bulundu. Etkinliklere katılmak üzere Türkiye’den pek çok aydın ve sanatçı ile anlaşıldı. Yurt dışındaki birçok eşcinsel organizasyonun temsilcileri ile yabancı milletvekilleri de etkinlik sebebi ile Türkiye’ye geldi. Türkiye’nin gündeminde ilk defa böyle bir konu geniş biçimde yer aldı. Etkinlikler başlangıç tarihine bir gün kala valilik tarafından yasaklandı.

Etkinliklerin yasaklanmasından sonra, uluslararası girişimler sonucuAvrupa Parlamentosu İnsan Hakları Komisyonu, Türkiye raporuna, eşcinselliği de ekledi. ABD kongresinden Türk hükümetine protesto notaları çekildi. (Amerika Birleşik Devletleri "ABD" ve Avrupa Parlamentosunun destekleriyle LGTB faaliyetlerine izin verilmesi ve eşcinselliğin yayılmasının belgesi bu ifadedir. Alaeddin Yavuz)

Kurulduğu 1993 yılında ILGA (Uluslararası Lezbiyen ve Gey Derneği) üyesi oldu.

AİDS ve cinsel sağlık konusunda eşcinsel bireyleri bilinçlendirmek adına birçok faaliyette bulundu. Lambdaistanbul grubu adına, AİDS Savaşım Derneği (A.S.D.) vasıtası ve Dünya Sağlık Örgütü’nden gelen para ile Bülent Erkmen’in tasarımını yaptığı bir AİDS posteri hazırlandı. Poster, Fransa’da ödül kazandı ve Taksim Meydanı’nda sergilendi. Yine bu dönemde A.S.D.’nin hazırlatmış olduğu ve pek çok eşcinselin tepkisini çeken bir TV reklâmı ile eşcinsel düşmanı ifadeler içeren bir AİDS broşürü, Lambdaistanbul’un girişimleri sonucu yayından ve dağıtımdan kaldırıldı.


1993 yılında, Club Prive’de, 3 ay boyunca, eşcinsel bireyler arasında fikir alışverişini; yaşananlar üzerinden ortak bir söylem geliştirmeyi hedefleyen toplantılar düzenlendi. Ama polis baskısı yüzünden mekân terk edildi. (Lambdaistanbul bu tarihten sonra, çeşitli mekânlarda haftada en az bir gün toplantı düzenleyerek eşcinsel bireylerin bir araya gelmesine yardımcı oldu)


1995 Eylül’ünde düzenlenmek istenen ikinci Gey ve Lezbiyen Özgürlük etkinlikleri de valilikçe engellendiği için yapılamadı. Bu ikinci antidemokratik engelleme, internet ve Reuters Ajansı aracılığıyla, dünya kamuoyuna duyuruldu. Türk basınının ilgisizliğine rağmen, engelleme, dünya basınında yer aldı ve protestolarla İçişleri ve Kültür Bakanlıkları ile Başbakanlık’ın faksları kilitlendi.

(AKP'nin iktidar olması 03 Kasım 2002'dir.A.Yavuz)
1 Aralık 2002’de Savaşa Hayır Platformunun düzenlediği ve yaklaşık 150 STK’nin katıldığı “Irak’ta Savaşa Hayır” yürüyüşü ve mitingine “.Lambda İstanbul EŞCİNSEL Sivil Toplum Girişimi” pankartıyla katıldı


2003 yazı Lambdaistanbul, Amargi Kadın Akademisi, Dayanışma Sendikası, Gökkuşağı Kadın Derneği ve Ortadoğu Tarih Akademisi’nden katılımcılar, grupların birbirlerini geçici platformlar üzerinden değil, daha yakından tanıması amacıyla oluşturdukları İstanbul Toplumsal Ekoloji Platformu sürecini başlattılar.

“Avrupa Birliği desteği ile yürütülen proje bir yıllık bir süreyi kapsıyordu.”


2003 Mart ayında Lambdaistanbul Kültür Merkezi’nde, eşcinsel temalı edebiyat eserleri başta olmak üzere, insan hakları raporları, eşcinsel politikaları ile ilgili yerli yabancı makaleler, çeşitli STK’ların süreli-süresiz yayınları ve eşcinsel temalı film ve belgesellerden oluşan bir kütüphane oluşturulmaya başlandı. Sayısı bine yaklaşan kitaplarıyla Lambda İstanbul Eşcinsel Kütüphanesi çalışmaları devam ediyor.


16 Mayıs 2003 İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde, akademisyenler, Lambdaistanbul katılımcıları çalışmasıyla “Eşcinsellere Yönelik Ayrımcılık ve Şiddet Sempozyumu” gerçekleştirildi. Sempozyumda eşcinsellere yönelik ayrımcılık; Adli Psikiyatri, Hukuk, Psikoloji, Sosyoloji, Sosyal Hizmet ve benzeri alanlarda genel olarak değerlendirilirken, “Travesti ve Transseksüellerin sorunları” ve “Lezbiyen Görünmezliği” gibi konulara ayrı oturumlarda değinildi.

2003 Haziran ayında, Lambdaistanbul, Eşcinsel Onur Haftası Etkinlikleri’ni 10. yaş kutlamalarıyla birleştirdi. 10. Yıl Lambdaistanbul Eşcinsel Onur Etkinlikleri kapsamında, Türkiye’de ilk defa eşcinseller kendi başlarına İstiklal Caddesi’nde, yaklaşık 50 kişinin katılımıyla bir yürüyüş gerçekleştirdi.


27 Eylül 2003 Lambdaistanbul Avrupa Adlî Bilimler Kongresi kapsamında, 27 Eylül’de gerçekleşen Eşcinsel Cinayetleri Oturumu’na konuşmacı olarak katılmakla beraber, bu konuda Kanada’da ayrıntılı çalışmalar yürüten diğer bir konuşmacı Douglas Janoff, İstanbul’da geçirdiği birkaç gün boyunca, Türkiye’deki durum konusunda bilgilendirdi(Burada yabancı ülkeden bir yetkiliye rapor vermek de var)


1 Aralık 2003 itibarîyle başlayan Dünya İnsan Hakları Haftası sebebiyle NTV’de yayımlanan Ayrımcılık başlıklı televizyon programında, katılımcılarımız Deniz Yıldız ve Öner Ceylan eşcinsellerin karşılaştıkları temel problemleri dile getirdiler.


2003 Aralık ayından başlayarak 80 yıl sonra yenilenen Türk Ceza Kanununa eşcinsel bireylerin haklarını gözeten maddelerin eklenmesini amaçlayan bir kampanya başlattı. Bu kampanya çerçevesinde basın açıklamaları, mektup ve faks yollama kampanyaları düzenlemenin yanın sıra, Kaos GL grubu ile birlikte TCK Türk Ceza Kanununun hazırlanma sürecinde müdahil olarak meclise gidildi. Adalet alt komisyonu üyesi CHP milletvekili Orhan Eraslan’a taleplerini bildirdi. Ayrıca kanunun kadın haklarını gözeten bir yapıya kavuşmasını amaçlayan TCK Kadın Platformunda Lambdaistanbullu kadınlar olarak da yer aldı.


7–8 Mayıs 2004 tarihlerinde İstanbul Bilgi Üniversitesi’yle ortaklaşa “Türkiye’de Cinsel Kimlik ve Yönelimleri Anlamak” başlıklı yeni bir sempozyum gerçekleştirildi.


2004 Mayıs ayında CETAD(cinsel eğitim tedavi ve araştırma derneği) kongresinde Lambdaistanbul masası açıldı. Eşcinsellik konusunda oturumlara katılındı.


2004 Haziran ayında iki ayda bir yayınlanan Lambdaistanbul Bülteninin ilk sayısı çıktı. Bu bülten aracılığıyla Lambdaistanbul gündemini ve politikalarını yazılı olarak aktarmaya yeniden başlamış oldu.


26 Temmuz 2004 tarihinde Eşcinsel Danışma Hattı ilk Alo ile hizmete başladı. Eşcinsellikle ilgili merak edilen her konuda aranılabilecek 0 212 244 57 62 numaralı telefon hizmetine devam ediyor. Şu ana kadar 1000’in üzerinde görüşme gerçekleştirildi.


2004 Temmuz’unda SKY TV’de ‘Rüstem Batum’la Söylenmeyenler’ programına üç katılımcısıyla katıldı. Bu programdan dolayı programa katılan eşcinsel arkadaşlarımız üzerinden eşcinsellere hakaret içeren bir yazıyı kaleme alan Akşam gazetesi yazarı Burhan Ayeri hakkında hakaret davası açıldı. Dava devam ediyor.

2004 Ekim ayında Türkiye’nin ilk gey lezbiyen film festivali Outistanbul’a karşı ülkücü ve köktendincilerin basın açıklaması yapması üzerine bir basın açıklaması yapıldı ve topluca galaya katılındı.


2004 Ekim ayında İstanbul Üniversitesi öğrenci şenliğinde Lambdaistanbul olarak masa açıldı çeşitli sol gruplar tarafından protesto edildi. Bu gelişmelerin ışığında 9 Kasım’da siyasal bilimler fakültesinde ‘toplumsal cinsiyet ve militarizm’ başlıklı panel gerçekleştirildi.


11–12 Ekim 2004 tarihlerinde Ankara’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından düzenlenen “Avrupa Birliği’nde Ayrımcılıkla Mücadele ve Ülkemize Yansımaları” seminerine katılındı.


2004 Kasım ayında Hülya adlı travesti arkadaşımıza işkence uygulayıp cezaevine girmesine neden olan polisler hakkında İHD ile birlikte işkence davası açıldı. Duruşmalara katılıp konu hakkında kamuoyu yaratmak için eylemler düzenlendi.


2005 8 Mart Dünya Kadınlar Günü yürüyüşüne ilk kez Lambdaistanbullu biseksüel, lezbiyen, travesti ve transseksüel kadınlar olarak pankart ve dövizlerle katılındı.

2005 Mart ve Haziran ayları arasında eşcinsel ve biseksüel bireylerin açılma ve dışlanma deneyimlerini araştıran bir anketi 400 kişiyi kapsayan bir anket uygulandı. (Anket sonuçları kitap olarak Nisan 2006 ‘da yayınlandı.)


2005 Nisan ayında tutuklanarak askeri cezaevinde işkenceye maruz bırakılan eşcinsel aktivist, vicdani/total retçi Mehmet Tarhan’la Dayanışma İnisiyatifi içerisinde çeşitli eylemlere ve basın açıklamalarına katılındı.

Yukarıda sıralananlar dışında, 12 yıllık süreç içerisinde, sayısız basın açıklaması, eylem ve düzenli toplantılar gerçekleştirilmiştir. Kaynak; http://www.lambdaistanbul.org/s/hakkinda/ozetle-lambdaistanbul-ne-yapti/

........

LGTB olarak kayıtlı çalışan, devlet izniyle fuhuş yapan veya toplum dışında yaşamaya gayret edenlerin insan olarak haklarına devlet veya toplum hürmet etmeliyse de bunların yaygınlaşmasının asıl nedeni dinlerdir.

Özellikle, Vatikan ve batılı kiliselerce sapkın ilan edilmiş Ortodoks Yahudi ve Hristiyan mezhepleri ile bu inananların çoğunluğunun İslami tarikatlar altında devlet idaresine geldiğini AKP döneminde gördük ve Fetullah Gülen Cemaat operasyonuyla bu belgelenmiş oldu.

İşte size dini bir insanlık dışı tecavüz olayı.

Bu olay hiç bir insani vicdana sığmadığı gibi, sütten kesilme yaşı olan 1,5 ile 3 yaş Talmud bunu "3" yaş belirtir altında cişnsel ilişki yasaktır.
Ama bu kansızlar 38'günlük çocuğa tecavüz edip öldürmüşlerdir.

Ülkemizdeki LGTB üyelerinin büyük çoğunluğu da incelendiğinde doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Ortodoks Rum Gürcü,Gregoryen kalıntıları taşıyan bazı kripto Karadenizlilerde ağırlıklıdır. Veya bunların geçmiş zamanda ülkemizin herhangi bir yerine yerleşmişlerindendir.
Kısaca her yerde bulunmaktadırlar, tecavüzün de en eski temeli Hint, Fars, Sabi ve Yahudi dinidir. Hristiyanlık ve İslam ise Tevrat'tan çıkma dinlerdir.
Kur'an bunları yasaklamasına rağmen F.GÜlen Cemaati gibi cemaatler bunu peygamber, sahabe(peygamberin yoldaşları veya çağdaşları için de kullanılır), ensar (dine hizmet eden) sünneti gibi uydurma gerekçelerle yaymayı başarmışlardır.
Adliyelere ve basına yansıyan davalardan artık haberi olmayan kalmamıştır sanırım.

Facebook paylaşımından;
Alaeddin Yavuz
Dün, 16:24 ·
DİNLER CİNSEL SAPIKLIKLARIN TEMELİ DERKEN BOŞUNA DEMEDİM.
Pantherra Quovadis

VURULDUK EY HALKIM
BİR DOKTOR ÇIĞLIĞI...!!!!!

AYETLERİYLE,SURELERİYLE VERDİM.
VİCDANLILAR TAKDİR ETTİ, DİNDARIM DİYENLER ADLİYEYE ŞİKAYET ETTİ.
İŞTE BİR DOKTORUN, VERDİĞİ ÖLÜM RAPORU ÜSTÜNE FERYADI.

Insanlık İslam adıyla yok ediliyor, sapık dinler İslam adıyla hortlatılıyor, buna ileri demokrasi diyorlar.

2 aylık 4 kilo erkek BEBEK!..

Bu maalesef biz hekimlerin yaptığı bir makale sunumunun ilk satırları değil...Bugün bir VAHŞETi manşet edenlerin mecbûren seçilmiş talihsiz ilk sözleri...

Evet yurdumda 2 aylık bir bebeğin ölüm raporuna bir hekim tecavüz sonucu exitus(ölüm) yazmak zorunda kaldıysa lütfen bizahmet ayağa kalksın insanlık!!...Tabi hâlâ bir yerlerde insanlığımız kaldıysa...

Her şeyden önce bu bireysel değil TOPLUMSAL BİR SUÇtur!...15 yaşındaki çocuğa anne olma vasfını ahlaksızca yükleyen zihniyet elbette " çocuk annenin çocuğunu tecavüz sonucu öldürülmesine istismar der pedofili der hele bilmem ne der!.."

2 aylık bir bebeği tecavüz ederek öldürmenin adı bir hastalık olamaz!!!..Şayet birileri öyle diyorsa yazıklar olsun Tıp fakültelerinde çürüttüğüm dirseğe, bu camiâda verdiğim emeğe!..

Bu vahşet tek başına işlenmiş bir suç değildir!..

Ülkemizde kadın kalmamış gibi "kadın konferansına "Trans" gönderen AKP'dir.
Bu; kapalı kapılar ardında yapılanların mubah kabul edildiği, duyanların görenlerin susup" aman bize ne" deyip göz yumduğu, kötüyü uyarmadığı, ondan yüz çevirmeyip ırz düşmanlarını normal bir birey olarak görüp toplumda ona da bir yer edindirdiği böylece herkesin dahil olduğu ve ahlaksızlığın normalleşme noktasına taşındığı ORGANİZE BİR SUÇ tur!

Her gün okuduk, duyduk, gördük..Laf söylemekten başka ne yaptı bu toplum?. Saçmasapan " o ona atladı bu buna atladı kim kiminle nerede? "... fakirlikten ağzı açlık kokan ama uçkur derdinde sapıklar duygu sömürüsüyle empoze edildi millete ya da medyada magazinde zengin hovardaların kaç sevgili yaptığı(!) özendirildi...Kadınlar, çocuklar alındı satıldı peşkeş çekildi her şekilde...

Sadece okul dersini yapmak için pc yi her açtığında ahlaksız sitelerin et yığını sex tacirleriyle karşı karşıya getirilen artık normalleştirilen önü alınmaz şey sözüm ona teknoloji olamazdı olmadı da!..Eğitimi gitti okulların cıscıbır bir öğretim ibaresi kaldı...Öğretmenlerimiz ahlak adına ağzını açsa şikayet edilir oldu...Her şeyin dışı zenginleşti içi boşaldı...

Millet iyice kudurdu cebinde parası olmayan etraftaki çoluğa çocuğa hayvana ölüye sardı... Kanı bitlenmiş zengin de parasıyla " cinsel tercihlerini" icrâ edip duruyor(!)...Kimine hasta kimine kodaman deyip tecavüzcüyü neredeyse onore edip pisliğin üstünün örtüldüğü, hatta tecavüz edilen zavallıya "tecavüzcüsüyle evlenmenin lütûf olarak görüldüğü" hiç bir dine hiç bir hukuka hiç bir vicdana aslında insanlığa ve hatta hayvanlığa sığmayan neler neler yapıldı ve yapılıyor...

Bugün, ahlaksız olanlar da yazdı çizdi hükmetti güçlü olan güçsüzü bugün de ezdi yedi bitirdi tecavüz etti. Biz yırtınıp dururken kim bilir kaç otel odasında bugün de kaç erkek çocuk hatırlı birilerine porsiyon edildi!... Boynuna altından paradan yularlar vurularak kaç çocuk gelin gerdekte idâm edildi!...

Kim bilir kaç çocuk getirildi gece acil servislere fiili livata şüphesiyle?..

Kim bilir!!!

Aslında herkes bilir!!!

Susulur!

Bilmezden gelinir!

İfşâ eden suçlanır bir şekilde susturulur!..

Edene değil diyene yapıştırılır damga!...

Olsun yapmaktan çok yine de Susmak Suçtur!..

Yâ hu "Bana ne" diyenin çocuğunun başına gelme riski yok mudur bu vahşetin ki susulur ?

Adalet günün birinde herkese lâzım olmaz bir şey midir ki susulur?..

İşin acınası tarafı bunları duyduk!! " Vurulduk!!!" Keşke ölseydik halbuki sadece " Vurulduk!..."

"Vurulduk Ey Halkım" hem de insanlığımızdan vurulduk!...

Bugün de öldü insanlık!...

Aç gözünü bir bak! Lût kavminin helâkı neden olmuş? Bu haltı yiyenlerden mi buna göz yumanlardan mı daha çok?..

"Bana ne " diyen toplumlar için layık görülen şey helak edilmektir!..

Peki neyi bekliyor bu millet arınmak için helâk edilmeyi mi?

Op.Dr.Halise Babayiğit""
------------------------------------

Bu kadar iğrençlikler ülkemizde olmasın, modern çağda insanlığımızı, ayaklar altına alınmasın, çağdaş insani değerlerimiz, eğitim ve özgür iş bulma, kurma çalışma haklarımız güvencede olsun,, can hürriyetimiz bu gün de bundan sonraki kuşaklar için de korunsun diye bunları yazıyoruz.

Dinlerin cinsel sapıklıkların kaynağı olması, İmameti yasaklayan Hanefi Sünni Maturidi İslam anlayışı dışında cemaat ve tarikatların anlayışları oranında her türlü cinsel sapıklıklar mevcuttur.

LGTB dernekleri de, eş cinsel evlilikleri de, pedofilik, çocuk kadın ğılman evlilikleri de dinlerin emirleri ve uygulamalarıdır.
Bunlar, dinlere binlerce yıl içinde sosyal güvenlik, can güvenliği gerekçesiyle girmişler, ancak çağdaş dinleri de etkilemişlerdir.

Bunca peygamber veya düşünür, imparator ne kendilerini ne de halklarını bu sapıklıklardan bütün gönüllü isteklerine rağmen kurtaramamıştır.

Kurtulmak gerekmez mi sizce?
Bence gerekir ve rahipler arasında gizli eşcinsel evlilik gelenekleri, ensest üreme gerekçeleri yüzünden, Müslümanları da HRİSTİYANLAŞTIRMA siyasetlerini son aşaması olarak hükumetlere bunu dayatmaktadırlar.

Bu konuda yazdığım ilk yazılarımdan "Dinde ve Cennette Eşcinsellik" yazıma yapılan yorumlarda linkleri okuyan AKP'lilerin hükumete her türlü baskıyı yaptığını biliyorum. LGTB derneğinin raporuından da anlaşıldığı gibi aslı kapalı blogumda yer alan bu yazılarımın etkisi AKP'llilerin hükumete baskısını sağlamış ve bugün internetten neredeyse kaldırılır hale gelmiştir.

Sonunda yaptığımız hizmettir. Anne-baba-çocuklardan oluşan çekirdek doğal aileyi savunmaktır.

Yazılarımın AKP'nin dönüşümüne hizmet etmesi beni mutlu etmektedir.

Beni suçlayan, suçölamak için yalan iftiralara sarılan acizler bana zarar vedrmekte başarılı olabilirler ama yaptıkları kendi nesillerine de yanlıştır. Çünkü ben AKP'nin de liderlerinizin de onurlanabilecekleri işleri önermekteyim, yanlışı asla önermedim.

Takdir insanlarımızındır.
Alaeddin Yavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc


Bütün bu cinsel bozuklukların temellerinin dinler olduğunu her dinin din kitabının ayetleri-cümleleriyle okuyarak öğrenmek için tıklayınız;
https://alaeddinyavuz.wordpress.com/2016/11/22/mitolojiden-gunumuz-e-sapiklik-ayetleri/
Alıntı yaptığım sitelerin linkini verdim, yazıları neredeyse olduğu gibi mecburen aldığım için özür dilerim. Herkese saygılar.

Ensar vakfına da iftira atmışım. Utanır insan be basına, yargıya, hükümet beyanlarına yansımış bir olaya iftira diyen kendisi iftiracıdır.


Ensar vakfına da iftira atmışım. Utanır insan be basına, yargıya, hükümet beyanlarına yansımış bir olaya iftira diyen kendisi iftiracıdır.



Ensar vakfına da iftira atmışım. Utanır insan be basına, yargıya, hükümet beyanlarına yansımış bir olaya iftira diyen kendisi iftiracıdır.


Ensar vakfına da iftira atmışım. Utanır insan be basına, yargıya, hükümet beyanlarına yansımış bir olaya iftira diyen kendisi iftiracıdır.


Ensar vakfına da iftira atmışım. Utanır insan be basına, yargıya, hükümet beyanlarına yansımış bir olaya iftira diyen kendisi iftiracıdır