Blog başlığındaki "+40" UYARISINI GÖRDÜNÜZ MÜ?

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.

Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.

Tedbir olarak yanınızda sağlık ekibi bulundurunuz veya çıkınız! +40 :))

İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.


Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Yazılarımı ırkçı, etnik,dini ayrımcı bulanlar, Atatürk'e yapılan 26 Kürt isyanı, 25 suikastın arkasında ve 30 yıldır, 50.000 insanımızın ölümünde Kürt Yezidiliği ardında saklanmış gayrimüslüm azınlıkların olmadığını ispatlasın.

Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

3 Mayıs 2022 Salı

LAIK, DEMOKRATIK CUMHURİYET ÖNCESİ DEVLET VE INSAN

DEMOKRASİ ÖNCESİ DEVLET DÜZENİ 


Demokrasi eski Yunan ve Roma devlet düzenlerini tanımlayan eski bir terim  olmasına rağmen günümüzdeki anlamından oldukça uzaktır.
Eski Yunanda eşit olan sadece Grek soylu halktı. Herkes,eşit haklara sahipti. Ama kral ve soyundan gelenlerin işgal ettiği bürokratlar ve zenginler Daha Eşit sayılırdı.
Kral da en üstün eşitti.

Nüfusun %60'ının köle olduğu Yunanistan'da köleler insan sayılmıyordu. Tecavüz, dayak, duruma göre fuhuş, duruma göre tarla, bahçe ve her alanda çalıştırılan köleler hayvanlarla bir arada uyur, hayvan gibi sahibinden mal vergisi alınırdı.
Roma imparatorluğunda da kurucu Etrüsk halkı eşitti. Roma Hukuku onlar içindi.
Roma soylu olmayan halk için de hepsinin geleneklerine göre hukukunu düzenleyen Tebaa yasalari vardı. 

Bunlar eski  Roma'da 10 ve 12 Tablet yasaları adiyla bilinirdi. Roma meydanında 10 metal tablet üzerinde yazılmış, bir mermer kaide üzerinde duvara sabitlenmişti, herkese açıktı. 
Dinleri de hukuku belirleyen temel etkendi. Sarylara göre şeriatta yazılmamış sorunlara  ve artık beğenilmeyen yasalara göre de şeriat dışı yasalar yapma gelenekleri vardı. 

Bir baba oğlu veya kızını borcuna karşılık köle olarak süreli kiraya verebilir, tamamen köle olarak alıp satabilirdi. Bunda sınır yoktu.


Roma zamanla bunu değiştirdi ve " bir babanın köle olarak çocuğunu en fazla 3 kere satıp geri alabileceğini, bunu aşarsa çocuğu devlet alıp özgür bırakabiliyordu."
(Antik Roma Hukuku 12 Tablet yasaları bloğun arşivinde var.)
DİN, Tanrı Kral dinleri, antik çağ  devletlerinin hukuk düzenlerini, O devleti kuran ve o devletin kurucu halkının yeryüzündeki Allah'ı, gökteki Allahlarının  yeryüzündeki oğlu sayılırdı.

Idarelerine giren milletlerin de en büyük tanrılarının eşiti veya kendisiydiler.(Tıkla  https://adilyargic.blogspot.com/2019/04/tanri-krallar-ve-roma-imparatorlarina.html)

Devleti kuran kıral öldüğünde geleneklere göre, ya kralın oğullarından biri kral olur, devlet düzeni bozulmazdı ya da, devlet arazisi kralın oğulları arasında  paylaşılırdı.
Grek  kralı Büyük Iskender gibi çocukları yoksa, generalleri arasında pay edilirdi.

Osmanlıya kadar Türk devletlerinde gelenek çocuklar arasında pay etmekti.
Pay edilen devlet bölünüp zayıf düştüğü için başka adlar altında yaşar veya işgal edilirdi.
Türk devletlerinin kısa ömürlü olma sebepleri budur.


Bu devletler yeryüzüne egemen olmak için değil, adaletsizliği ortadan kaldırmak için kurulur, görevi  bitince çekilen iddiasız oluşumlardı. 

Adaletsizliginden şikayet edilen, düzeni bozan çoğunlukla çekirdek aile ensesti ilişkileri ile çoğalan,  ırkçılık, soy güden, kendilerinden olmayanları hayvanlarına kadar öldüren Hint,  Aryan toplumlarlarina karşı mağdur kavimlerin bir araya gelerek kurulur, zulüm  kaldırılınca yağmalanır çağa  uygun düzen, asayiş sağlanırdı. Bu yüzden Hun imparatoru Atilla'yi Romalılar Tanrının Kırbacı bizi yola getirmek için gönderildi, demişlerdir.

Batının Demokrasi dediği şey doğu devletlerinde adaletti.

Pers imparatorluğu döneminde ( M.O. 550-325) gezgin din adamları, yerleşik düzene geçen köylü ve şehirlilere kötü dualar ederler, yeryüzünün düzenini bozmak, dünyanın, insan ve hayvan,bitki yaşamının yok olmasına sebep olacakları için tüccar kafilelerini taşlarlardı.

Roma imparatorluğu bile yağmacı, toprak düzenine olmasına rağmen başlangıçta tüccarları aşağılardı.

Tüccarlığı kutsayan hileci tanrı, Grek Mitra dininin, Hıristiyan ve Islâm tasavvuflarının temelini ticaret üstüne kuran Grek peygamberi yarı tanrı Hermes'tir.

Ay Tanrısı Lah
Yah, Tut, Idris
AAhrette
günahları tartan
Âdil yargıçti

Mısır yarı tanrısı ve tanrılar meclisinin yazıcısı, peygamberi sonradan zaman makinesini icad edip geçmişe gidip Ra'nın da babası olan, simya, kimya, insanlara okumayı öğreten Ay Tanrısı Lah karakterini çok seven Grek Mısır kralı Ptolome, tarihçi ve din adamlarına talimat vererek Hermes karakterini ve felsefesini uydurtmuştur.

Islama Idris, Farslara Hürmüz, Tevrata Yakup peygamber karakteri olarak geçmiştir.

Tüccarları sevmeyen Roma bile bu Hermeztizm dini akımına dayanamamış ticaret hukukunu bu dine göre düzenlemiştir.
Hermes her şeyiyle
Lah'in kopyasıydı. 
Tek fark Lah adil
yargıç, Hermes
hileci ve hırsızdı.


Binlerce yıl Türk adını almadan önce kabile adlarıyla büyük devletler kurmuş, Çin, Iran, Hint medeniyetlerine egemen veya ortak olarak hükmetmiş, gittiği çok uzak ülkelerin halkları bile onlara direnmemiş, getirdiği Adaletten yararlanmış, Türklere dua etmişlerdir.

Şaman, anaerkil toplum geleneklerine sahip olmakla çekirdek aile ensesti üremekten uzak kalmış, kendi boyundan değil başka Türk boylarından kız alarak ensestten uzak kalmış Türkler köleci de değildiler

 Ama ensest Hint- Aryan toplumları arasına yerleşmiş Oğuzlar, Karluklar, Cürcenler ( Gürcüler ve Ruslar) onlara benzemislerdir.

Katolik Hıristiyanlık ve Hanefi mezhepleri ile bu gelenekler terk edilmiştir. Bazıları da hiç bir zaman ENSEST olmayan bazı Hint dini, Türk dini mezheplerinin geleneklerine sahiptiler.
Kızlarını 14-16 yaş altında evlendirmezlerdi.

Oysa Hint, Aryan toplumlarında AILE kavramı yoktur. Aşiret kavramı vardır.

Doğan bir kız veya erkek çocuğunun annesi onun aynı zamanda ablası, babası da agabeyi, dedesi, amcası, aşiret reisi veya ilk doğum ise, o köyün, sehrin en yüksek devlet adamı oluyordu.

Bu yüzden Tevrat kitabında Ibrahim'in ilk oğlu Ismaıl, Ishak'in ilk oğlu Esav, Yakup'un ilk oğlu Ruben gibi ILK DOĞAN  erkek çocuklar aşiret reisi yani  Yahudi soyunun aşiret reisi, kralı, peygamberi olamamışlardır.
Ilk doğan çocuklar, egemen devletin tapınağına sütten kesildiği gün adak olarak verilirdi. Tevrat Yahudi kralı Samuel'i babası 3 yaşını doldurunca annesi Hanna'dan tapınağa teslim etmesini ister. Bir boğa ve bir eşek yükü yiyecek, giyecek ile Samuel'i ( Allah/Hüdaverdi demekmiş) tapınağa teslim eder. (Tevrat 1.Samuel Kitabı 21,22,23)

Yahudi tarih ve türeyiş kitabı olan Tevrat, Mısır ülkesine ait olan Levant bölgesinde Mısır geleneklerine göre yazılmıştır. 

Israil, Filistin bölgelerini
ve Mısırı işgal edip,
Mısırlıları ve ajan halkı 
Yahudileri sürgün eden
Tanrı Kral 
Nebukadnezar

M.Ö  597'de Asur kralı Nebukadnezar tarafından yakılmış, kitabı ezbere bilen din adamları öldürülmüş,  aristokratları ve işe yarayanları Babil'e köle olarak götürülmüştür.
72 sonra Med-Pers kralı Kurus tarafindan Babil isgal edilince, Kurus köleliği yasaklamış, Yahudileri de oteki tebalar gibi özgür bırakmıştır. Torunu Artakzerkses zamanında Ezra adlı bir rahip gönderilerek Tevrat'in ilk Beş kitabı yazılmıştir. 

M.Ö 330'larda Grekler tarafından yıkılan Pers imparatorluğu ile Yahudiler Grek idaresine geçmiş, Tevrat Teke Şeytan Pan ibadetine göre yeniden yazılmıştır.


M.S.216-275 arası Sasani imparatorluğu döneminde, Yahudi Hıristiyan dini Tizpon'lu peygamber Mani dinine göre yeniden yazılmış, ibadetleri bu dine göre düzenlemiştir.

324'de Iran krallarını ve halkını kutsal sayan Iran Mitra/Mihri dini yüzünden Allah'ın seçtiği kavim, Allah'ın oğlu diye askerleri korkudan Roma imparatorlarını öldürdükleri için Iran dininden kurtulmak isteyen Roma imparatoru 1.Konstantin, ülkesinde yayılan Mani Hıristiyanlığınin etkisini kırmak için, M.S 324'de Hıristiyanlığı resmi din kabul etti.
Tarihinde asla bağımsız olmamış  Yahudilerin Tevratta geçen efsane kralları aslında Mısır, Asur, Med, Grek krallarının asimile edilmiş karakterleriydi.   


I.Konstantin, Israil aile tarihi ve türeyiş efsane kitabı olan Tevratı asıl Roma halkının dini ve etnik kökenlerine göre yeniden düzenlemiştir.
Tevrat+4 Incil+Vahiyler kitaplarından oluşan Vatikan Incil Şeriatı Roma devlet, toplum geleneklerine ( 10 Emir, Roma 10 Tablet yasaları gibi), Ortodoks Hıristiyanlık ve Yahudilik gelenekleri de Sasani-Iran geleneklerine göre yazılmıştır.

Iki Roma'yı yeniden birlestiren büyük savaşlar veren I. Justinyen, Ayasofya'yi Grek, Aramı, Hint, Fars Teke Şeytan ibadeti geleneklerine dayalı Ortodoks yani Mani/Mecusi Hıristiyanlık ilkelerine dayalı inşa etmiş,  sağlıklı asker alabilmek için de çekirdek aile ensesti, erkek çocuklarına fuhuş yaptırılmasını, homoseksüellik, yedi göbekten daha yakın akraba evliliklerini yasaklamış, bu yasaklarını böyle insanları Yunanlıların Cehenne dedikleri kurban fırınlarında yaktığı için Cehennem Ateşinde Yanmak deyimini ve yasaklarını Incil, Ibrahim ile Lut, Levililer 18, 19, 20. bölümlerine geçirmiştir. 
Jüstinyen’in yasası Corpus Juris Civilis (30 Aralık 533),bazı yasal düşüncelerin toplanması olarak anlaşılabilir.

Başlangıç IV. Xvıı.4
“”Çeşitli şekillerde yer alan kişisel davaların görülmesinde olduğu gibi, Lex Lulia de Adulteris davasında da “başkalarının evliliğini tehlikeye atmadığı halde ölüm ile(gladio) cezalandırılmasınabir başka erkeğe olan şehvetinin örtüsünü kaldırmaya cesaret etmesi yüzünden verilmiştir(qui cim masculis nefandum libidinem exercere audent)””


Jüstinyen’in yeni çıkan Homoseksüellik cezaları;
Yeni Çıkan 77 (M.S.558) (Özet)


“Tabiatın doğasına aykırı olarak, çok şeytanca tahrikler ile kendi aralarına aldıkları bazı erkeklere utanç verici uygulamalar yapmaya başladıklarından ötürü, biz, bütün şehirlerini perişan eden ve içindeki halklarını yok eden tanrının yeminini saymayan bu dinden çıkmışların, kafirlerin kanunsuz şehvet düşkünlükleri gibi şeytaniliklerden kaçınmadıklarından dolayı onları tanrının yargı korkusuna getirmekten memnunuz. Şehirleri perişan eden, içindeki dinsizleri yok eden tanrının kutsal ayetlerine göre hüküm verdiğimizi düşünüyoruz.” Kaynak; https://adilyargic.blogspot.com/2017/02/escinselligin-romada-yasaklanmasi.html

Böylece o zamanki dünyanın yarısında erkek eşcinselliği ve 7 göbekten yakın akraba evliliği yasaklanmıştır (Levililer 20). Ama bu konular, Tevrat Eyüp(1), 1-2.Krallar (Davut-Yonatan aşkı) .kitaplarında kaza ile olsa gerek bırakılmıştır.

Levililer 20
17 “ ‘Bir adam anne ya da baba tarafından üvey olan kız kardeşiyle evlenir, cinsel ilişki kurarsa, utançtır. Açıkça aşağılanıp halkın arasından atılacaklardır. Adam kızkardeşiyle ilişki kurduğu için suçunun cezasını çekecektir.

19 “ ‘Teyzenle ya da halanla cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü yakın akrabanın namusudur. İkiniz de suçunuzun cezasını çekeceksiniz.

20“ ‘Amcasının karısıyla cinsel ilişki kuran adam, amcasının namusuna leke sürmüş olur. İkisi de günahlarının cezasını çekecek ve çocuk sahibi olmadan öleceklerdir. 

21 Kardeşinin karısıyla evlenen adam rezillik etmiş olur. Kardeşinin namusunu lekelemiştir. Çocuk sahibi olmayacaklardır.
23Önünüzden kovacağım ulusların törelerine göre yaşamayacaksınız. Çünkü onlar bütün bu kötülükleri yaptılar. Bu yüzden onlardan nefret ettim. 

24-Oysa, Siz onların topraklarını sahipleneceksiniz. Bal ve süt akan bu ülkeyi size mülk olarak vereceğim, dedim.


Tevrat 'Bal ve süt akan Ülke' tanımını (Yaratılış 2;11-12) Ürdün Şeria nehri çevresi Filistin, Sabilerin yoğun yaşadığı Etiyopya Kuş ülkesi ve Sabilerin ana vatanı Kuzey Hindistandaki antik Harappa medeniyetinin bulunduğu Hindukuş dağları bölgesinde akan Sarayswati nehri, Sabilerin ve Oğuzların yaşadıkları Amu Derya nehri için.yapar.

Tevrata üç kıtanın en bereketli coğrafyalarını eke geçirme hedefini, mal edinmesi bile yasak olan köle Yahudi din adamlarının koyduğunu düşünmek yanlıştır. 

Çünkü kitaplarına böyle hedef koyan bir tebayı,başta kendini tehdit ettiği için Mısır, Asur, Pers, Grek, Roma devletleri tek fert bırakmadan yok ederdi.  

Bu önemli noktadan yola çıkarsak, bu ülkeler Roma gibi bir gücün ilkeleridir.
Roma zaten, Filistin, Mısır'a sahip ve Mezopotamyada yarı hakka sahipti.
M.O 50'lerde Mısır'dan Anadoluya sahip olmuş, Türk-Fars devleti olan Sasaniler ile savaşıyordu.
Hedefi, Iskender imparatorluğunu kurmaktı.
Dinler devletlerin siyasi hedeflerini içeren Tanrı Kral yasalarıdır zaten.

Bak ve Süt akan Sasani ülkesini de Justinyen'den 65 yıl sonra Herakles aralıksız 612-628 16 yıl süren, hatta 613'de Roma'yı Sasanilere isgal edilmesine neden olduğu halde, Sasanilerin isgal yerine savaş tazminatına ve ağır vergiye bağlamasının verdi fırsatla 622-628 arası 6 yıl sonunda Sasani ordusunu başkenti Irak Tizpon'da yok etmiş, ayni şekilde karşılık verip işgal etmemistir.

Ancak yağmacı Arapları, kendisine 721 yıl terörist olarak saldırttığı Yahudileri, Aramileri, Süryanileri, Nasturi ve Keldanileri, Islâm Orduları olarak örgütleyip, malî ve askeri destekle büyük çapulcu, yağmacı Orduları göndererek yağmalatmış, 661'de ölünceye kadar izleyerek tadını çıkarmıştır.

Ibni Ishak'in Siret ül Resulullah kitabında yazdığına göre, Iran Mecusileri yani Ortodoks Hıristiyan ve Yahudileri, Salman-ı Farsi gibi ajanlar göndererek, Fars milletini soykırım dışında tutarsa işgale, yağmaya izin vereceklerini, aksi halde devleti yeniden kuracaklarını söylerler. 
Muhammet de "Farsiler Araptır!" der.

Sağda , mor renkli Persian yazan ülke iran, Arap yarımadasında açık mor renkle işaretlenmiş Hürmüz körfezi ve Yemen dahil Hint okyanusu kıyıları Arami-Fars-TÜRK kökenli milletlerdir.
Bu gün de en çok kan bu bölgede dökülür. Roma kini sürüyor.

Çapul, yağmacı Roma destekli Arap güruhlarına bu işbirlikçi Farsi Hıristiyanlar yol gösterir, yardımları ile Türkler öldürülür, yurtları işgal edilir, Farslar ve tarihlerinde devlet, millet olmamış karışık, yağmacı toplumlar olan Araplar arasında pay edilir, Türkler köle edilerek dünün aç, sefil bedevilerine köle edilirler.

Böylece, Atilla'nin 450'lerde  Roma'yı yıkması ile verdiği ezikliğin öcü alınır.


Binlerce yıllık kardeşliğe Hıristiyan Fars ihanetiyle, Türk katliamlarıyla oluşan yeni dünyaya  Islam Medeniyeti(!) denilir.

Ileri Abbasi Islam hanedanı döneminde, hala Iran Mecusilik değerlerine sahip Hürmüz körfezi bölgesi Arapları, yağmadan pay almak için Müslüman olmuşlardı. 

Bunların kurduğu Mürcie mezhebi Mecusilik ilkel Komünizm ilkeleri içeriyordu. Türklerle karışık halktılar. 

Bu yüzden Islam olan Türklerin Azad edilmesinde ısrar ettiler. Kabul edildi ve Mevali denilen, azadlı köle tanımı Türk Müslümanlar için yapıldı. 

Dünya ilk kez TEK KUTUPLU Roma dünyası olmuştur.
Doğunun kara talihi böylece başlamıştır.

Işgal, yağma dini olan Roma Hıristiyanlığı ve teba=köle toplum/devlet dini Islâm bu yüzden adaletten yoksun dinlerdir.

 

641'de Herakles ölünce, Ebu Süfyan Avrupayı işgale başlamış, Iber yarımadasında Endülüs Emevi Devletinin temellerini atmış,  Istanbul'u kuşatmış, Roma'ya işgal ordusu göndermiştir.
 Roma da siyaset bitmez.

Araplardan öçlerini alsınlar diye Oğuzları Selçuklu adıyla örgütleyip Iran, Abbasi üzerine saldırttılar. 


Ama köleliği kısa,sürede benimsemiş, Arapların seçilmiş millet olduğuna inanmış,  onlara Kavmi Necip Millet diye hürmet etmiş,  üstüne Bağdat halifesine, Hicaz  Kabesine din vergisi ödeyince Vatikan umduğunu bulamamıştır.

Daha sonra Islam kılıcı görmemiş,  Fars kazığı yememiş Moğol Cengiz belasını ondan sonra da,Timur felaketini göndererek Arapları hizaya sokmustur.

Osmanlı ise Horasan Yunanlıları ile akraba olmuş, Yezidi, Yunan filozofları Eflatun, Aristo, Sokrat'a tanrı diye dua eden, yerleşik medeniyet kurmamış,  göçer Kayı boyu yörükleriydi. Dinlerinde Okur-yazarlık yasaktı.

Anadolu Selçukluları ise öyle değildi, yerleşik olduklarından medeniyetleri vardı,  Kufi alfabeyi Islam öncesinden biliyordu ve bu alfabe ile incil okuyor, Müslüman olanları da Türk dilinde Kuran okuyordu.

Yunanlılar,  Romalılar Araplar onları etkileyemiyordu. Türklük bilinçleri vardı.

Cengiz akınları ile yıkıldılar, fırsatı Grekler değerlendirdi ve Osmanlı Rum Islam devletinin temelini attılar.

Timur sopasından sonra toparlanıp Yavuz Selim'i ikna edip, babasını öldürtüp padisah yaptilar.
Doğu Roma coğrafyasındaki satanist Yezid Rumları kullanarak Osmanlı beyliğini imparatorluk yaptılar.
Geçim sıkıntısı çeken bu
Abd'li kadın çocuklarını
satmak için ilan vermiş.
Satmış da. 1948


Görünüşte devlet Türk'tü, ama,Roma tebaalari olan haklarin hepsi çocuklarını satma geleneğine sahip oldukları için, köle olarak 1/40 Rum ailesinden seçilen afacan, sağlıklı Rum çocukları saraydaki medrese eğitimi sonrası devletin yöneticileri oluyorlardı. Bu oran I.Selim sonrası 1/60'a düşürüldü. Çünkü arazi genişlemiş, nüfus artmış, saraya çocuk satmak isteyenler çoğalmıştı. Çerkezlerin saraya kız çocuklarını özellikle satmak için çok çaba harcadıkları bilinir. 

Yunanlı tarihci, siyaset bilimci Profesör Dimitri Kitsikis bu olayı televizyon konusmalarinda bile anlatmış, ırkçı Yunanlıların tepkisini çekmişti.


Bu yüzden de bütün Osmanlı- Haçlı savaşlarında en öne kurbanlık olan türk askerleri gönderilir, Rum, Arnavut, Ermenilerden olusan Yeniçeri, Baltacı tayfaları sonuç almak için en sona bırakılırdı. Türkler yenilirse, bu devşirmeler tabana kuvvet arazi olurlardı.


Mevali ve Osmanlı deyimi ile kendine kurulan bunca tezgahı ayıkmamış oldukları için ETRAK-I BI'IDRAK yani anlama yeteneğini yitirmiş MANKURT, BEYINSIZ sıfatını Türklere yakıştırmışlardı.  
Turk dediğin sefil
insandı 


Bu yüzden hâlâ Islam dünyası  Roma idaresinde köle devletler, milletler topluluğu olmaktan, Türkler de mevali,  mankurt köle olmaktan çıkamamaktadır.

Bir devşirme olan Kınalızade Ali Efendinin  (1510-1572) yazdığı Adalet Dairesi başlığı ile topladığı Osmanlı Adalet Düzeninin ilkelerine baktığımızda hâlâ Türk- Sasani devlet anlayışının temeli Türkçe-Farsca olan adalet ilkelerinin kalıntılarına bakalım;

Adldir mucib-i salâh-ı cihan (Dünyada barışı, düzeni sağlayan adalettir Adâlettir.)

Cihan bir bağdır dîvarı devlet ( Dünya bahçeyse, duvarı devlettir.)

Devletin nâzımı şeriattır (Devletin düzeni Şeriattır. Yani Allah'ın ayetleridir.)

Şeriate olamaz hiç hâris illa mülk (Mülksüz şeriat düzeni istemek olamaz. Çünkü şeriat toprak üzerinde yaşayan insanlar ve devlet kurumları için vardır. Devletsiz şeriat olamaz. Bağımsız devletin de şeriatı olur ama egemen devletin şeriatı uygulanır. 1950'den beri düzenli olarak Ortodoks Hıristiyanlık Şeriatını Islam Şeriatı diye veren Müslüman görünümlü gayrimüslim Süryani, Yezidi, Nasturi, Babil Talmud Yahudi Şeriatı ile yönetiliyoruz. Din ve devlet adamlarımız Vatikan kilisesinden, ABD Ak Saray, Ingiliz Buckingham saraylarından çıkmıyorlar. Alaeddin Yavuz ) 



Mülk zabt eylemez illa leşker (Ordusuz mülk/Devlet kurmak için arazi işgal edilemez)

Leşkeri cem’ idemez illa mal (Ordu,mal ile toplanır, Orduyu bakıp beslemek, eğitmek icin de mal şarttır. )

Malı cem’ eyleyen raiyyettir (Malı toplayan ( sağlayan) halktır)

Raiyyeti kul ider padişah-ı aleme adl (Halkı Cihan Padişahına kul eden  adalettir. )

Sonunda devletin temeli din olursa, dinin de köleci tanrısı olur,  padişaha Kul derse, padişah da halkına kul =köle der.

Devlet denilen arazi üzerine kurulmuş, soya dayalı bir kurum için verilen zapt etme=işgal savaşında HALK ölür, ama köledir. Ganimet olan arazi Allahlık taslayan kralın ,  padişahın olur.
  


Savaşta ölüp kölelikten kurtulamayan köle halk, asker ( Fars= Köpek) askerlik sonrası padişahın mülkünü idare etsin diye tayin ettiği devşirme Ermeni, Rum, Arabın idaresinde karın tokluğuna kölelik ederek ömrünü tamamlardı.

Osmanlı kulluk düzeninde Müslüman Türkler, Müslüman olan tebaalar köle yapılamazdı. Beylerin, paşaların idaresindeki topraklarda yarıcı olarak çalışırlardı.

Topraktan alınan ürünün,  hayvanların yarısını alırlar, onun yarısını devlete vergi=zekat verirlerdi. 
Kendilerine mülk verilmiş Ermeniler, Rumlar, Araplar gibi gayrimüslimler de kendi beylerinin topraklarında karın tokluğuna köle olarak çalışır, ahırlarda hayvanlarla yatarlar,  savaşlarda en önde kıyılarlardı. Bu her tebaya verilen " vergi, asker verme karşılığında" bir özerklikti.
Yasam koşulları kendi gelenekleriydi

Yerleşik düzende olmayan göçerler de hayvan, hayvansal ürünler ve nakdî vergilere tabiydiler.
Onların da kendi soylarından beyleri vardı. 
Vergi oranları Roma hukuku gibiydi. Musluman olmayan bir Müslümandan üç kat fazlaydı. Ama dinen, Islam şeriatında suç sayılan şeylerin yasaklanması dışında özgürdü.
Örnek, Hint, Aryan toplumları süt emen bebekleri ile evlenirdi, Osmanlı bunlar yüzünden  evlilik yaşını 8-sekiz yapmıştı. Daha aşağı kimse evlenemezdi.

Bu yüzden Osmanlı da vergiden, askerlikten  kaçmak için Müslüman olanların kurduğu sayısız dini tarikat ve cemaatlerin seriat isteyen isyanları ile uğraşmış,  sonunda yıkılmıştır.

Osmanlının en başarılı,  en ünlü,  dünya Müslümanları ve sömürge milletlerince en çok sevilen, bütün padişahlardan övünç,  cesaret, sadakat madalyaları almış, cihat askeri Mustafa Kemal Atatürk, dini şeriat düzeninin ayrımcı siyasetleri yüzünden yıkılmış 620 yıllık, işgal edilmiş imparatorluğun toprakları üzerinde,  dine dayalı olmayan, kölelerin bile devlet ile ve devletin en yüksek idarecisi Cumhur Başkanı yani o zaman için kendisi ile eşit olduğu lâik, demokratik, sosyal hukuk devlet olan Türkiye cumhuriyetini her  milletten halk kesimlerinden olan yoldaşları ile birlikte inşa etmiştir. 

Atatürk cumhuriyetinin kazanımları olmasaydı, bu Atatürk  ve cumhuriyet düşmanı , babadan Gürcistan Bagata'li Yahudi Yezid Rum, anne tarafindan Süryani Gürcü Hiristiyan kişi, belki bebek iken köle olarak satılacak, hor cinsel kullanma sonucu ölecek,  cesedini sahibi parçalayıp domuzlara yem yapacaktı.Mezari bile olmayacaktı. (Gürcüler ile Bitlis, Siirt Yezidilerinin birbirlerine çocuklarını köle olarak satmalarını, hediye etmelerini ayrıntılı şekilde Evliya Çelebi Seyahatname kitabı, Tiflis,  Batum, Bitlis anılarında yazmıştır.2002 Gürcistan Azınlık Raporunda, Süryani Hıristiyan olan Gürcülerin Kürt Isyanlari olarak bilinen Süryani ve YEZIDILERI 1760'da tahrik ederek isyan ettirdikleri, 1774 Rus-Osmanlı savaşında Rus galibiyetinin bu isyanlarla geldiği acıktır.)
Varlığını, canını, ailesini Atatürk ve cumhuriyetine borçlu olup düşmanlık edenler kadar nankör yoktur. 


CUMHURİYET, hayvan ile eşit görülen, satılıp, geri satın alınabilen köleleri özgür insan yaptı. 
Padişahlığı kaldırdı, Müslim- gayrimüslim insanlar padişahın malı olmaktan kurtarıldı.

Dinine, milliyetine bakılmaksızın çalışarak ev, arazi, hayvan, mücevher gibi servet sahibi olma hakkı kazandı.

Kölelik nedir bilgisi olmayan bu videomu izlesin


Anne-babadan oluşan aile yapısı kuruldu. Anne ve babaların çocuklarını köle olarak satmaları,  çalıştırmaları yasaklandı.
Her kız ve erkek çocuğa eşit ücretsiz eğitim alma hakkı verildi. 

Başarılı olanlar devlette ve şahıs işletmelerinde memuriyete, ücretli, emeklilik hakkı, ücretsiz sağlık hizmetleri alma hakkı ile iş güç sahibi edildi.

Bu haklar bilinen insanlık tarihi boyunca bu topraklarda her insana ilk kez eşit olarak verilen haklardı. 

Hiç bir din, hiç bir tanrı insanlara bu hakki vermemisti.

Halen din temelli şeriat düzeni ile Atatürk ve cumhuriyetinin farklarını idrak edemediyseniz sizde beyin yoktur.
Saygılar. 

Alaeddin Yavuz