Çanakkale Savaşının ardından 1918'de Yıldırım Orduları Komutanlığını, Alman Liman Von Sanders'ten devir alan Atatürk,madalyaları ile çekilmesine izin verdiği resminin altına Osmanlıca Hz.Muhammed'e saygı için şunu yazdırır;
“ Bir gaza ettik ki hoşnut eyledik peygamberi!!!”
Bu resmin çekilişinden 5 yıl sonra,bitirilmiş bir imparatorluktan da bağımsız bir devlet çıkaracaktır.
Siyaset,Tarih,Metafizik,Güncel-
Blog yazıları,Türk Milletine ve insanlığa adanmıştır.+40
Blog başlığındaki "+40" UYARISINI GÖRDÜNÜZ MÜ?
Ey Türk Milleti! Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz
Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
Tedbir olarak yanınızda sağlık ekibi bulundurunuz veya çıkınız! +40 :))
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir. Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.
Yazılarımı ırkçı, etnik,dini ayrımcı bulanlar, Atatürk'e yapılan 26 Kürt isyanı, 25 suikastın arkasında ve 30 yıldır, 50.000 insanımızın ölümünde Kürt Yezidiliği ardında saklanmış gayrimüslüm azınlıkların olmadığını ispatlasın.
İsa Nasturiler ve İslama göre peygamberidir, vahiy alır.
Vatikan İncil'ine göre Allahtır, konuşarak, sözle 12 havarisine İncili öğretmiştir.
Bu yüzden "öğretmen" anlamlarına gelen Emmanuel, Muallim, Rab Tanrı adlarıyla anılır.
Muhammet Ümmi'dir. Buyurun;
Hz. Muhammed ÜMMİ PEYGAMBER. Araf Süresi 7;157 ayet;
"- Onlar, ellerindeki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî peygambere uyarlar..."(Diyanet Meali)
ÜMMİ NE DEMEKTİR?
Ümmi, " Annesinden doğduğu gibi kalmış, hiç bir şey öğrenmemiş, zır cahil demektir"
Çünkü peygamber veya Allah ilan edilmenin temel şartları o zamanlar böyleydi.
RTE bile bu yüzden KİTAP OKUMAM, DANIŞMANLARIMA OKUTUR, ÖZETİNİ DİNLERİM demedi mi?
19.yy da Bahaullah'ın Allah olmadığını "Sen sular seller gibi okuyup yazıyorsun, senden Allah olmaz" diyen Süleymaniye Yezidileri değil miydi? ( Bahailik, Rum Suresi E.H.Yazır tefsirlerinde yeterli bilgi var)
Hz. Muhammed'e DELİ denilmesi;
Kalem Suresi Ayetler; 1,2. "Nûn.(1) (Ey Muhammed) Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki, sen Rabbinin nimeti sayesinde, bir deli değilsin."
Bunlara rağmen bir çelişki de Allah "Kalemle yazmayı" öğretendir;
Allah'ın KALEM ile öğretmesi;
Alâk Suresi Ayet 1;Elleżî ‘alleme bil-kalem(i)
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
"Öyle bir Rab ki kalemle öğretmiştir."
Ama E.H.Yazır'a bir çok tefsirciye göre de "kalemle, kağıtla okuryazarlık öğretilen Âdem, Kuran'da verdiği sözü tutmayan, sözünde kararlılık olmayan, tevbe edip duran,Allah'a karşı gelmiş biridir.
TAHA SURESİ 121,122
121﴿ Nihayet ikisi de o ağaçtan yediler. Bunun üzerine mahrem yerleri kendilerine göründü, üstlerini cennet yaprağıyla örtmeye çalıştılar. Böyleceü Âdem rabbine karşı gelmiş ve yolunu şaşırmıştı."
﴾122﴿ Sonra rabbi onu seçkin kıldı, tövbesini kabul etti ve doğru yola yöneltti."
Allah onda YETERLİ KARARLILIK yani AKIL BÜTÜNLÜĞÜ GÖREMEDİK" diyor.
Bu durumda Adem, CAHİL veya SÖZÜNDEN DÖNEN KALLEŞ olmuyor mu?
Taha Süresi 115;
"Biz daha önce Âdem’den söz almıştık, fakat o unuttu; biz onda yeterli bir kararlılık görmedik. "
Taha 121'de "Rabbine karşı geldi, tövbesini kabul ettik" diyor.
Bunlar eğitimli insana yakışan işler midir?
Şimdi, elinizi vicdanınıza koyun, din tüccarlığı, siyasi hamaset yapmadan konuşun;
Adem, cennette üniversite vardı da okumadı mı?
Hani, Süryani kilisesi ilahi okuyuculuğundan gelme İbrahim Tatlıses'in dediği gibi;
Cennette Oxford vardı da Adem ile Havva mı gitmedi?
Peki onbinlerce yıl sonra gelen son peygamber Muhammet niye Ümmi?
KÖLE/KUL OLARAK YARATILDIKLARINDAN GEREK GÖRÜLMEMİŞ OLMASIN?
Adem de sonunda Aden/Adn Cennetinde bahçıvan olarak yaratılmamış mıydı?
Demek ki bir bahçıvanın okur-yazar olmasını yaratan tanrısı gereksiz görmüş, cahil bırakmış ise, bu dört kitapta aynı ise, cahile KUTSAL kitap da, cahil diyorsa gerisine köşesine oturup susmak kalır.
Ayrıca Adem ve Hava'nın boyları 5,5 metre gibidir. Bizim değil, Tufan öncesi Nuh kavminin anne ve babalarıdır. Kuzey Hindistan Harappa Aramilerinin Puranalarında geçmektedir. (M.Ö.5000-1500arası) adıyla bilinen dini kitaplarında yazdığına göre onların atasıdır. (Blogumda HİNT PURANALARINDA EN ESKİ ADEM KÜLTÜ çeviri yazımı okuyunuz. )
Ama, İslam coğrafyasında Müslümanları yöneten Siyasal İslamcı siyasi ve ruhban kesimi 1745'den beri İslami karakterler üzerinden, İslam öncesi dinleri İSLAM DİYE SUNAN gayrimüslimlerdir.
Bizim Tek Kitapçılar aslında 60 kitaplı Süryani Hristiyanlığı mezheplerine bağlıdırlar.
Yezidi, Dürzi, Süryani, Nasturi, Keldani, Babil, Kudüs Talmudu inananları MS 250'lerde hepsini birleştiren Mecusilik dininde birleştiler.Bu dinin ruhbanlarına UKKALLAR,halkına CUHHALLAR(cahiller) denir.
Okuryazarlığın yasak olduğu bu kesim, ruhbanlarının maddi ve cinsel ihtiyaçlarını karşılamak zorundadırlar. Bu yüzden cuhhallar hep fakir, seçkinler ise zengin olurlar. Örnek AKP düzeni. Örnek, birlikte çalıştığı Yezidi BAE, SUUD AİLESİ, LÜBNAN HARİRİ AİLESİ, MISIR İHVAN yanında Ürdün, Filistin, Mısır Dürzilerini inceleyin. İslam da Süryani İncili üzerine kurulmuştur.
Peygamber Muhammed'in Muhacirlerini kabul eden, Etiyopya kralı Necaşi'nin okuduğu Ahramca ve Geez dillerinde yazılmış Aziz Klementin İncilini tanıtan İsrail internet sayfası
Şeytanın Ademe secde konusu gibi bir çok konuyu Cinze Rabba'dan, çekirdek Aile Ensesti ve Eşcinsellik yasaklarını, Yahudi Kral peygamberlerini, köleliğin önlenmesi konularını Vatikan İncillerinden almış, Mecusilik-Vatikan Hristiyanlıklarının ortasını bulan bir kitap olarak yazılmıştır.(ISLÂM ROMA Tezgahı mı? Yazım)
Osman Kuranı Sasani coğrafyası halkları geleneklerine göre yeniden yazmış, HALİFE YEZİD döneminde Muhammed İslamı iptal edilmiştir. 8.yy sonrası Roma, Bizans yenilgileri ile İslam Vatikan İncili yönünde düzenlenmiştir.
Video size Radikal islamı anlatıyor. Üşenmeyin, izleyin.
I.Selim (Yavuz) döneminde ilk kez BAĞIMSIZ İSLAM yazılmış Buhari hadis kitabı ve Sünnî Hadis kitapları buna göre düzenlenmiştir.
İslam Roma Tezgahı mı? Yazımın seslendirilmiş hali.
İslam, Sasani coğrafyasını yağmalamak ve Roma tebası yapmak için üretildi, bu gün de öyledir.
Akp'nin görevi AB-D +Vatikan'ın düzenlediği dini İSLAM olarak vermek.
Osmanlı ülkesinde gayrimüslimlerin askerlik, vergiden muaf kılınarak Rus Çarlığı ve Kutsal İttifak ülkelerinin korunmasına alındığı 1774 Küçük Kaynarca Anlaşması sonrası bu kült çökmüş, Avrupalı ve Amerikalı ABCFM (American Board Comission for Foreigner Missions) misyoner derneklerinin 19. yy. boyunca düzenledikleri Mecusilik ve Vatikan temelli Hristiyanlık mezhepleri Amerikan-Avrupa Ortodoks Hristiyanlığına göre düzenlenmiş bu mezheplerin etkisine girmiştir.
Atatürk ve Rıfat Börekçi ekibi, Hz. Ayşe'nin peygamber ile 18 yaşında evlendiğini yazarak pedofilinin iptal edildiği, erkek çocuklarla gılman-Vildan geleneğine son veren, kız ve erkek çocuklarının birlikte, ücretsiz eşit eğitim hakları veren, küçükleri koruyan, cariye ve kölelik kurumlarını kaldırıp, cumhurbaşkanı ile EŞİT kılan, ergen kadın ve erkeği yargı önünde, mirasta, seçme ve seçilme haklarının verildiği medeni hukuk yasaları ile çağdaş bir İslam kurduysa da 1946 sonrası Yeni Doğu Kiliseleri Hıristiyanlığı Cemaatler ve Tarikatlar ile bu İslamı silmiştir.
1917 Süveyş Kanal Savaşı yenilgisi ile İslam'ın son Hilafet kurumunu temsil eden Osmanlı yenilmiştir.
I.Dünya Savaşı bir HAÇLI SEFERİ olduğundan, 30 Ekim 1918'de Mondros Ateşkes Antlaşması ile yenilgiyi Hilafet makamı kabul ettiğinden, galip taraf olarak Hristiyanlık dinini Müslümanlara dayatmıştır, kimse de itiraz etmemiştir.
Taaa ki, 1923'de Türkiye Cumhuriyetinin ilanı sonrası, Hilafetin yerine Diyanet İşleri Kurumunun kurulması, Mustafa Kemal Atatürk'ün cebinden masraflarını ödeyerek, Selçuklu'dan sonra ilk kez Türkçe Kuran meali ve 36 cilt Tefsir yazdırdıktan sonra haçlılara;
"- Ben, 'Ölürseniz Şehit, kalırsanız Yazısınız, Allah Allah' diyerek ölüme sevk ettiğim şehit ve gazilerimizin ve de ailelerinin hatıralarını YOK SAYARAK HİRİSTİYAN OLUN DİYEMEM. Türkçeye çevirttiğim bu dini kitapları Türk milleti okuyacak, sizler de dininizi anlatacaksınız, halkımız sizi kabul ederse sorun yok" demesi ile Hristiyanlaştırılma siyaseti durmuştur.
Ölümünden 11 yıl sonra Adnan Menderes, 1760'tan beri Osmanlıya isyan eden Bitlis Süryani, Yezidi, Gregoryen Hristiyan mezheplerinin İslam Maskelisi NUR CEMAATİ önderi, İngiliz ajanı Said-i Kürdi Deliüzzaman'ı İslam Uleması diye camilerde vaaz verdirerek, Müslümanların Hıristiyanlaştırılmasına tekrar geçilmiştir.
Bu sahtekârın Vatikan'a AZİZ olarak gömülmüş olabileceğini söyleyen kült araştırmacısı Aytunç Altındal, açıklamasından kısa süre sonra ölmüş, öldürüldüğüne dair ailesinin açıklamaları vardır.
Vatikan'a gömülmek istediğini aynı Nur cemaatinin 1967'den beri imamlığını yapan Fetullah Gülen de dile getirmiştir.
İnsanı en çok aşağılayan, insanlık onurunu yok sayan,cinsel ve mülklere tecavüzleri hak gösteren, Sümer, Hint, Fars, Arami, Mısır, Grek dinlerinde, bunların ürünleri olan Yahudilik, Hristiyanlık, İslam dinlerinde bu yüzden adalet yoktur.
Menzil şeyhi Abdülbaki Erol Süryanisi Gavs'ın imamı, bu ailenin köleleri olduklarını itiraf ediyor.
KUR'AN BÖLÜNMÜŞ DİNİ DİN,BÖLENLERİ MÜSLÜMAN SAYMAZ!
1980'lerdeki Diyanet başkanları ülkemizde 600 kadar tarikat ve cemaat olduğunu söylerdi.
Akp diyanetleri bunu 400'e indirdi.
ABD geçenlerde bir açıklamasında dünyada 80.000 İslami tarikat ve cemaat olduğu açıklandı.
"İSLAM"adının Sabi din kitabı CİNZE d Rabba Kitabındaki kökeni Hayy(Yaşam veren) Tanrının sancaktarı olan meleğin adıdır.
Şimdi İSLAM DEĞİŞMEMİŞ TEK DİNDİR' diyenler bir daha düşünsünler;
Enam Süresi 159. AYET;
"Dinlerini bölüp gruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir alâkan yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir."
Al-i İmran ailesi İbrahim peygamberin kurduğu Hanif dine ve Ginza d Rabba kitabı okuyan Ürdün nehri çevresinde yaşayan Sabilerin Ibrahim'den gelen babalarının soyudur. İslam da bu kitabın HAYY tanrısının sancaktarı olan meleğin ve onun görevini üstlenen her bir SABİ'NİN adıdır.
Ali İmran 105: Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra PARÇALANIP AYRILIĞA DÜŞENLER GİBİ OLMAYIN. İşte onlar için büyük bir azap vardır. (Diyanet meali)
Müminun 53: Ama insanlar, ARALARINDAKİ İNANÇ BAĞINI KESEREK KENDİ ARALARINDA PARÇA PARÇA OLDULAR. Her grup kendilerinde bulunan ile sevinip böbürlenmektedirler.( Bayraktar Bayraklı meali)
Rum 32: DİNLERİNİ PARÇALAYAN VE GRUPLARA AYRILANLARDAN OLMAYINIZ! Her grup, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.( Bayraktar Bayraklı meali).
Şura 13: DİNİ DOSDOĞRU TUTUN VE ONDA AYRILIĞA DÜŞMEYİN! diye Nûh a emrettiğini, sana vahyettiğini, İbrâhim e, Mûsâ?ya ve İsâ ya emrettiğini size de din kıldı. Fakat senin kendilerini çağırdığın şey (İslâm dini), Allah a ortak koşanlara ağır geldi. Allah, ona dilediğini seçer. İçtenlikle kendine yönelenleri de ona ulaştırır. (Diyanet meali)
Enam 153: İŞTE BU, BENİM DOSDOĞRU YOLUM. ARTIK ONA UYUN. BAŞKA YOLLARA UYMAYIN. YOKSA O YOLLAR SİZİ PARÇA PARÇA EDİP, O?NUN YOLUNDAN AYIRIR. İşte size bunları Allah, sakınasınız diye emretti. (Diyanet meali)
Kuran Şeyh, Pir, Gavs gibi Ruhbanlıkları da yasaklar.
Hadid 27;"...Kendilerinin icat ettikleri ruhbanlığa gelince, biz onlara bunu emretmemiştik; sırf Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için yapmışlardı, ama buna hakkıyla riayet etmediler. Biz de içlerinden iman edenlere mükâfatlarını verdik, ama çokları yoldan çıkmışlardır."
Enam 94 "...Hakkınızda (yaratılışınızda) ortaklarımız sandığınız şefaatçilerinizi de yanınızda görmeyeceğiz. Andolsun, aranız açılmış, (tanrı) sandığınız şeyler sizi bırakıp gitmiştir."
Kuran, dini mezhep, cemaat ve tarikatlara bölmeyi, bölüp de kendini Gavs(Güneş), Şeyh(Dinen iyi olan),Pir(Aramice vajina, gökleri doğuran kutsal gök ana, en büyük din önderi, her şeyin doğrusunu bilen...) gibi sıfatlar taşıyanların kendilerine bile faydalı olmayacaklarını açıklamıştır.
Nurcuymuş, Fetöcüymüş, Menzilciymiş, atın bu sapıkları başınızdan.
Hepsi sapkın Babil Talmudu Yahudi ve Hıristiyanlarıdır. Hiç biri İslam da değildir.
MÜZİKLİ EĞLENCE YERLERİNE BASKILARA HALK NİYE SAHİP ÇIKMIYOR?
İstanbul'da göreve başlamış, emekli olmuş, tercüman Turizm polisi olarak, emniyetteki görevimde, Emniyetin tüm birimlerinde, Devlet Güvenlik Mahkemeleri ve Asliye, Ağır Ceza mahkemeleri yoğunluklu olarak çevirmenlik, mihmandarlık yapmış, bu tür eğlence yerlerini de seven, buralarda eğlenmek isteyen yabancıları götürmüş, müşterisi olan biri olarak tespitlerimi yazıyorum;
1-Bu tür yerlerin çoğu PKK, mafya, mafyavari kişi ve kurumlarca işletilir,
2- Fiyatlar yerine göre astronomik, ilçelerde de herkesin karşılayamayacağı derece fahiştir.
4-Fuhuş yapılır, müşteri serhoş olduktan sonra adisyona eklemeler yapılarak dolandırılır,
5-Dolandırılan müşterilere belediyenin hiç bir koruması yoktur. Polis de "Sarhoşun mektubu okunmaz" deyip başından atar. Yerli sıradan vatandaş veya bürokrat, siyasi, asker, polis de yabancı da olsa hak arayamaz. Adları kötüye çıkmasın diye mağdurların çoğu şikayetçi de olamaz, sineye çeker.
Bu da zaman zaman yaralamalı, ölümlü kavgalara, silahlı iş yeri basmalarına sebep olur. Yani, terör üretirler.
Turistlerin %99'u hak arasa da bu eylemleri sonuçsuz kalır. İçlerinde sigortadan para almak için yalan yere şikayetçi olan da vardır.
6-Dayakla, silahla para tahsilatı yapılır. Hepsinin silahlı, dövüş sanatları bilen korumaları vardır. Suç ve suçlu üretirler.
7- Eğlence yerleri sürekli zarar gösterip vergi kaçırırlar, çünkü çok rüşvet dağıtarak ayakta kalırlar.
8-Kamuoyunda bu mağduriyetler nedeniyle bu yerlere karşı her kesimden nefret oluşmuştur.
9- Bu bulanık, karanlık ortam, köktendinciliğin "içki bıraktırma işi yapan" Menzilciler gibi ruhbanların prim yapmasına ortam sağlar. Bu yüzden Menzil cemaatine girmiş çok insan tanıdım. Arkadaşlık ettikleri içinde bile böyleleri oldu.
10-Bu işletmelere baskı yapan hükümet halktan tepki görmez, destek alır.
11-Müzikli eğlence yerleri yaşamak istiyorlarsa, halkı kazanacak faaliyetler yapmalıdır. Tabii bu işler için çok geç kalınmıştır.
Kazakistan Rusya'ya bağlıdır. 1992 sonrası bağımsızmış, geçin. ABD kendi safına çekmeye çalışıyor. Olaylar AB-D kaynaklı.
Türkiye, 1947 Nato müracaatı ile Amerikan-İngiliz mandası olmuştur, 1952'de resmileşmiştir. AB-D ülkelerinin istihbarat +sermaye kurumları tüm bürokrasiye egemen olmuşlardır. Amerika-A.B tüm hükümetleri o zamandan beri tayin etmektedir.
Bizde, AB-D tarafından, halkın güvenini kaybetmesi, AB-D'nin 21.yy. Ortadoğu işgal projesini tamamladığından işlevi kalmayan RTE iktidarı KK ile değiştirilmek isteniliyor.
Türkiye ve Kazakistan, RUS-ÇİN-İran koalisyonunu yıkmak, AB-D egemenliğini kurma faaliyetlerinde; Radikal İslamcı ve Rusya karşıtı oluşumlardan oluşturulmuş ÇAKMA TÜRK BİRLİĞİ Kurumu ile iç savaşlar, anarşi, terör yaratarak hedef ülkeleri zayıflatmak, yıkmak istemektedir.
Türk Birliği tezgahına aldanan Türkler, bu yolda yürüdükçe TÜRK DİYE BİR ŞEY KALMAYACAKTIR. Ancak, onları YÖNETEN kriptolar halkı bu çizgiye çekmekte zorlanmayacaktır. Bizim KK koalisyonuna mecbur edilmemiz gibi örnekler yaşanacaktır.
Çarlık Ruslarının Yahudi ve Müslüman Türkleri 200 yıl soykırıma uğrattığı kıyım düzeni tekrar hortlayabilir. Irkçı Rus partileri Kazakistan topraklarının yarısında hak iddia ederek ilk adımı atmışlardır.
Kazakistan'da Muhalifler kazanırsa, Kazaklar bağımsız olmayacak,EFENDİ (ABD) değiştirmiş olacak, halk yine sefil olup evlatlarını AB-D çıkarları adına savaşlarda kurban verecek, çünkü Rusya da AB-D de Tek Adam rejimi ile çalışıyor.
Türkiye de muhalefetin iktidarı ile Uygurlu Rabia, Güney Azerbaycan, Kazak muhalif hareketlerin desteklenmesi, Azerbaycan-Ermenistan-İran ve Rusların Kafkaslardan atılması, Polonya+Ukrayna+Kırım-Rusya çatışmaları sorunlarına bulaşırken, Federasyonlara bölünme siyasetleri ile AB-D kolonisi ülke çizgisinde yer alacaktır.
AKP ve örgütlerinin iç karışıklıklar yaratması da ikramiye olacaktır.
Bunlara ek, Türkiye hükümetlerini tasfiye ederek, doğrudan emperyal siyaset yürütmek için Nato işgali projesi de bir yanda duruyor.
İŞBİRLİKÇİ devşirilmemiş devşirmelerce yönetilmek böyle bir şey işte.
Krallıkların büyük mücadeleler ile yıkılmalarından sonra kurulmuş, özgürlükçü, eşitlikçi, parlamenter demokratik ülkelerde, yasalara uygun olarak kurulmuş siyasal partiler, "devletin mali, askeri, teknolojik, siyasî güçlenmesine, yol, su, köprü, tünel, eğitim, sağlık, fabrikalar açma, ucuz gıda,giyim, barınak temini, çağdaş eğitim, hukuka dayalı adalet, milli gelirden pay alan gelir sağlayan istihdam gibi halkın zenginliğinin artmasına yönelik DAHA İYİ HİZMET VERME iddialarıyla kurulurlar.
Seçilince de bunları devletin, milletin parasını kullanarak yerine getirmek zorundadırlar.
Bu hizmetleri için saltanat isteme hakları yoktur.
Hizmetlerine karşılık saltanat, ayrıcalık isteyen, halkın oyunu, güvenini istismar etmiş vatan haini, halk düşmanı olur.
YABANCI DEVLETLERLE, ÜLKE İÇİNDEKİ ÇIKAR GRUPLARI İLE İŞBİRLİĞİ YAPARAK SALTANAT SÜREMEZ.
AKSİ HALDE HALKA İSYAN ETME HAKKI DOĞAR, SONUCUNDA HALKÇA, VATANA İHANETTEN YARGILANMALIDIR.
HİZMETLERİNİ ÖNE SÜREREK HALKA LÜTUFTA BULUNMUŞ GİBİ ÖVÜNEMEZLER, KARŞILIK BEKLEYEMEZLER, ÇÜNKÜ CEPLERİNDEN YAPMAMIŞ, VAAT ETTİKLERİ GÖREVLERİNİ YAPMIŞLARDIR.
Onların bu isteklerine OLUR diyen, daha iyi hizmet verecek başkalarının seçilmesine karşı çıkan,engel olan İKTİDAR KÖLELİĞİ VE KÖPEKLİĞİ YAPAN halk, devletin parasıyla kendisini satın almış siyasinin MALI olmuş, özgürlüğünü, demokratik haklarını satmış, başkalarının da özgürlüklerini tehlikeye attıkları için de GERİ ZEKALIDIR, VATAN HAİNİDİR,REJİM DÜŞMANIDIR.
Bunların ŞİKAYET HAKLARI YOKTUR.
Halka, devlete hizmetkâr olmak için seçilmiş siyasiler, halkın tepkisi halinde ÇEKİP GİDEREK, hizmetkâr olduklarını göstermiş olurlar.
Aksi halde hileyle devleti ele geçirmiş, ihanet etmişlerdir.
Böyle şartlarda halka isyan edip hükümeti devirme, yargılama, mahkum etme görevi doğar.
İsyan etmeyen halk, köleliği hazmetmiştir.
Takdir, apış arasından çok başındaki beyni kullananlarındır.
DİNLER VE MİTLERDEKİ GİZEMLİ INSANLIK YARATILIŞ VE KIYAMET MASALI...
Bu güne kadar, okuduğum Mu Kıtası efsanelerinden, Sümer, Hint, Arap, Türk, Kızılderili, Dogon, Sabi, Mısır, Grek... efsanelerinden aklımda oluşan aslında INSANLIĞIN KAYIP TARİHİNİN, SIRLARIN bilinç altımda oluşmuş çıkarımlarıdır. Yaşamış gibi anlatayım dedim.
Dualarınızda dersiniz ya "Ey âlemlerin Rabbi, senin varlığına, birliğine, her şeye gücünün yettiğine inanırız, bize yardım et"
Her dinde olan bu duayı Müslümanlar "Elhamdulillahi Rab-el Alemin..." diye başlayan dualarıyla dile getirirler.
İşte o duaları size biz öğrettik....
Bizler göklerin yenilmez, üstün savaşçı, yüksek bilgiye, teknolojiye ve zekaya sahip, Samanyolu Galaksisi ve çevresinin hakimleriyiz.
Milyarca yıllık medeniyetimiz, milyonlarca güneş sistemlerinde yerli halklarına ve oralarda yarattığımız kölelerimize hükmedenleriz.
Biz yaratır, biz öldürürüz, ölüm sonrasını da biz düzenledik. Ancak köleler için değil elbette kendimiz için.
İçimizde suç işleyenleri cezalandırıp, uyumlu olmaya zorlamak için yer altı dünyaları kurduk.
Bunu Dünyanızda da on binlerce yıl yaptık. Sizleri bizler yarattık, ömrünüzü, biz yazdık. Yaşadığınız tabiatı kusursuz düzenledik ve öyle ayrıldık.
Bizim darbecimiz olan şeytanın yaptıklarından, yapacaklarından biz sorumlu değiliz. Onunla biz bile baş edemedik, orada, başınıza gözcü bıraktık.
Tufan öncesi Dünyadaki yaşam, tufanda babasının gemisine binmeyi ret edip,
"Senin tanrının merhametine kalmaktansa ölmeyi yeğlerim" diyerek, yüksek dağlara koşan büyük oğlunu cep telefonu ile, boğuluncaya kadar iknaya çalıştığı Akp milletvekilince iddia edilen Nuh peygamberinize,ait çok palavra masallar ürettiniz.
Kökeni Sümer peygamberleri Atra Hasis ve Ziusudra efsanelerini, Kuzey Hindistan'dan sel baskınları sonucu yok
olan Harappa medeniyetinin göçerleri olan Arami (Selle gelen) halkının Mezopotamya'ya M.Ö. 3500-1500 arası geldiklerinde öğrenip, kendi tanrılar ailesine ekleyen, Sümer Ay tanrısı Sin'i, Hint yok edici tanrısı Teke Şeytan Şiva'yla değiştiren Mandean/MANDACI
Şiva'nın teke şeytan kayın babası Dakşi
Aramilerinin ve bunların Ürdün nehri çevresine göçmüş, Hanif İbrahim dinine inananları olan kardeşleri Sabilerin tanrısı Nuha masalındaki cep telefonu teknolojisinden daha ileri teknolojiye ve büyü teknolojisine de sahiptik.
Ayrıca bunların hiç biri cep telefonu nedir bilmezdi.
Çünkü uzaktakilerle telepati ile konuştukları gibi, sürekli kendilerini uçarak yüksekten takip eden kameralı telsizler, yetişdirdikleri çok özel kuşları ile yaparlardı .
İnsanların boyları 70-48 metre arası olanlar olağan insanlardı. Cüceleri de 5,60 m. gibiydi.
Bunlar bir oturuşta yırtıcı üç tonluk yırtıcı bir Tirex dinazorunu kahvaltıda, baharatlı, mısır ununa bulanmış şnitzel olarak mideye indirirlerdi.
Konuk davetlerinde, 50 tonluk bir brontozorusu tandır kebap yapar, her bir tanesi Diyarbakır karpuzu gibi pirinçlerden yapılmış pirinç veya aynı boyutta kırılmış buğdaydan pilav eşliğinde Üç Barnak (parmak) ile yerler, İnek Ana Kamadenu'nun sütünden, uzaydaki tatlı sulardan yaptıkları yoğurt ve ayranları içerlerdi.
Altı kıtanın her birinin yarısı dinazor türlerine ayrılmış çiftliklerdi.
Buralarda sihirli şifalı etkileri olan muhteşem bitkiler yetişir, onlar iştah açıcı, hayvanların yara tedavilerinde kullanılırdı.
Dünya ve çevresindeki 126 burçtaki güneşler ve gezegenlerde üretilen her şey Büyük-küçük köpek takım yıldızlarındaki merkezlere ve 126 burçtaki her yıldıza gezegene bir solucan deliği kapısı açılarak anında kargo ile yollanırdı.
İnsanlar güneşte oturur, yanmaz, kutup, uzay soğuklarında donmazdı.
Gezegenler arası araçsız yolculuk yaparlar, bunu istemeleri yeterdi.
Gök gemilerimiz canlıydı, düşmanı, tehlikeyi hisseder, evrensel yasaları kıyaslayarak karar verir ve tehlike unsuru neyse anında yok edici silâhlarla varlığına son verir, yıldız tozuna çevirirdi.
Bu karar verme süresi tehlike hissedildiği anda, anında gerçekleşirdi. Çünkü milyarlarca bilgiyi çok hızlı işleyen organik işlemcilere sahiptiler.
Onları kullanmak için pilota gerek yoktu. Komutan emir verirdi bu yeterliydi.
Dünya gezegeni, 13 bin yılda yarısında, 26 bin yılda tümünde yaşamın sıfırlandığı göksel kazalara açık bir yer olduğundan sadece istasyon olarak kullandığımız bir yerdi.
Yaşadığımız yıldız kümesi Büyük ve küçük köpek takım yıldızlarıydı. Yılan, kertenkele, manda, İnek, keçi, koyun gibi ilkel hayvan şekilleri dışında sayısız şekle girer, değişen iklim koşullarının yarattığı kıtlıklarda en çok ne tür yiyecek varsa onu tüketebilen hayvan şeklini alır, böylece kıtlık yaşamazdık.
Örnek, karınca, hamam böceği, tırtıl, çekirge gibi böceklerin çoğalıp, bitkilerin, memeli hayvanların azaldığı zamanlarda kuş olurduk, balık çoksa insan veya büyük balık olur onları tüketirdik.
Yılan, kertenkele gibi sürüngen bolluğunda da biz de sürüngen, kartal, doğan, gibi kuş olurduk. Hiç yiyecek sıkıntımız olmazdı ve medeniyetimizi böylece korurduk.
Serseri yıldızların, gezegenlerin, galaksilerin yıldız sistemimize girmelerini engelleyecek tedbirler aldık, uç gezegenlere böyle gök cisimlerini küçülterek tehlike yaratmayan bölgelere taşıyıcı ışınlarla taşır veya onları küçük hayvanların içlerine hapsederdik. Yaşam aynen devam ederdi.
Bu barış dönemi uzak evrenlerden birinde beklenmeyen bir göksel patlama ile son buldu. Uzay boşluğu bir anda okyanuslara dönüştü.
Yıldız kümelerimiz ve madencilik yaptığımız diğer yıldız sistemleri sular altında kaldı. Trilyonlarca göksel insan, hayvan, bitkisel varlıklar, milyarlarca yılda kurduğumuz medeniyetler bir anda yok oldu.
Bizler de kurtulan çok az insanlar olarak sazdan gök gemilerimiz ile tehlikeden uzak bu dünyaya nesiller boyu göksel yolculuk yaparak geldik.
Güneşe muhtaç, sürüngen temelinde varlıklar olduğumuz için, buzullardan korunan dünyanın ekvator bölgesine yerleştik. Üç parçalı dünyayı dokuz parçalı yaptık ve okyanusların üstüne sabitledik.
İki parçası olan Mu ve Atlantis halkları bizden önce burayı mesken tutmuş, yüksek teknolojiye ve üstün büyülü yeteneklere sahip Türkler, Zenciler, Kızılderililerin ülkeleriydi. Diğer yerlerde göklerden gelmiş başka kavimler de bu milletlerin idaresindeydi.
Bizler de kendi yaşamsal gereksinimlerimize göre yeryüzünde eski milletlere zarar vermeyecek düzenlemeler yaptık.
16 saat olan bir günü 24 saat, 360 gün olan bir yılı 365 gün, iki mevsimi dört mevsime, sıcaklığı, bitkisel yaşamı, bizle yaşayan dünyanın yerli canlılarının ihtiyaçlarına göre düzenledik.
Güneş sistemini ve 126 yıldız burçlarını gök kazalarını azaltacak şekilde düzenledik, 5. ve 9. Gezegenler arasına meteorlardan kuşaklar koyduk ki, dış uzaydan gelen serseri gök cisimleri bunlara çarpıp ileri gidemesin, dünyamıza zarar veremesin diye.
Güneş patlamalarının etkisini yok etmek için dünyayı manyetik kuşakla çevreledik ki sizlerin yaşayabileceği bir sıcaklık korunsun diye.
Dünyada 400 bin yıl kadar yaşadık, büyük teknoloji kurduk, yakın, uzak göklere ve üzerindeki varlıklara hükmettik.
Dünyada gündüzleri çalışan halkımızdan olan herkes akşamları, elli kişilik mekiklerle, dünyanın yarısı kadar olan gök gemilerine dinlenmek için dönerdi. Bu yüzden bize Anunnakiler derlerdi.
Dünyanın yerçekimi uzun sürede boyumuzu kısaltırdı, hiç kimse gemideki görevini yapamazdı, çünkü eli kolu hiç bir yere erişemezdi. Bu yüzden yerçekimsiz ortamda kalarak fiziki yapımızı olağan hâline çevirirdik.
Bu durum zamanla kalıcı eksikliklere neden olunca yeryüzünde işlerimizi yapacak bize benzer biyolojik canlı türleri ürettik. Biz göklerde denetçiler bırakıp köleleri gözlettik. Kendimiz göklerdeki işlerimize döndük.
Yer altında akarsuları, mağma, kaplıca kraterlerini, yer üstünde denizleri, gölleri, nehirleri, tatlı ve acı suları düzenlediler, madenler çıkardılar, paslanmaz, akıllı metal ürünler ürettiler.
Göksel fetihlerimizde birlikte savaştılar, candan dostlarınız, yoldaşlarınız oldular.
Gün geldi, "ortaklık haklarını" istediler.
Varlığımızdan ve köleci geleneklerimizden hoşlanmayan eski kavimler bunları kışkırttılar.
Haklıydılar da, biz gelip rahatlarını bozmuş, özgürlüklerini, yakın gök yüzündeki kaynaklarını ellerinden alarak veya ortak olarak tehdit etmeye başlamıştık.
İşte o zaman her şey bitti.
Bizler için onlar sadece biyolojik robot kölelerdi, hiç bir hakları olamazdı.
Bunu ret edip karşımıza dikildiler, büyük savaşlar oldu, yenildiler.
Köleye ihtiyacımız vardı, onları hafızalarını silip, bize karşı koyamayacak zayıflıkta yarattık.
Birkaç bin yıl sonra aynı hak arama savaşları tekrar etti.
Bu talihsiz savaşlar ve toptan imha edip yeniden daha güçsüz, aşağılanmış yaratılış 4-5 kez tekrar etti.
Yaptığımız hoşumuza gitmese de milyarlarca yıllık medeniyetimize biyolojik kölelerimizi ortak edemezdik.
Göksel yasalar da buna uygundu. Yasaları uyguladık.
Sonunda, yıldız sistemimizi mahv eden patlama olayından fırlamış bir serseri gezegen peşine taktığı gökleri kaplayan sularıyla Dünyayı tehdit etti.
Nasıl olduysa güvenlik sistemlerimizi aşmış bu serseri gezegenden tek kurtuluş yolu, göksel gemiye dönerek geçişini beklemekti.
O zamanda da kölelerimiz ile savaş halindeydik, ve onları bu gezegenin dünya üzerine bırakacağı suda boğulmaya terk ettik.
Bize sadık olan bir kaç köle insanı uyarıp kurtulmalarını sağladık.
Tufan gezegenin 2/3'sinde etkili olmuştu. Tufan geçince kalanların bize karşı koyacak güçleri yoktu. Eski kavimler şehirlerini, ülkelerini manyetik kubbeler ile kapattıklarından pek etkilememişti. Sadece dışarıda kalan bölgelerde kayıpları vardı.
Bize bağlılık derecelerine göre köleleri böldük, yeniden yaratıp tekrar kullandık, sadık olanlarını da,en sona bıraktık. Değiştirilmemiş kimse kalmayıncaya kadar devam ettik.
Eski kavimlerle savaştık, yaratılış olarak bizden zayıftılar, çaresiz kalıp her şeyi hiçliğe çevirip yok eden antimadde silahları ile gök gemimizin yarısını yok ettiler. Biz de aynı şekilde Mu ve Atlantis kıtalarını yok ettik. Kurtulanlar en yakın kıtalara göç ettiler, yerleştiler.
Tümüyle canlı türünü yok etmek evrensel suçtu ve diğer bizden üstün kavimler mahkemesine şikayet ettik. Yargılama başladı. Dünyanın eski kavimleri " tümüyle yok edilip aciz bir bedende doğup-ölümle sürecek 16.000 yıllık bir cezaya mahkûm edildiler.
Yakın evrendeki insanlar ve diğer varlıklardan oluşan egemen kavimler yeryüzüne indiler ve eski milletleri yok edip, her biri kendi türünde yeni aciz klon milletler yarattılar.
Hiç kimse bir diğeri ile konuşamıyordu. Yerleşik düzene geçmelerine, hepsinin okuryazar olmalarına izin verilmiyordu. Bu yüzden okyanus dalgaları gibi yeryüzünde dolaşıyorlardı.
Samanyolu Galaksisi
Babil kulesi
Bu arada güneş bölgesi Irak'a gelip Babil kulesini yaptılarsa da inip yıktık, onları dağıtıp dillerini yeniden ayırdık.
Bu arada yıldız sistemlerimizdeki tufan felaketinin bittiğini tespit ettik. Tufan ve savaşlar bizim 250 bin yıllık birikimimizin çoğunu yok ettiği için ve göksel mahkemenin kararıyla kendi yıldızlarımıza dönerken, kalan medeniyet izlerini de biz toz edip, toprağa, denizlere gömdük, Akdeniz çukuru bizim cennetimizdi, Karadeniz sularını tutan dağları yıkıp çukuru suyla doldurduk, kölelerimizi boğulmaya bıraktık.
Mısır tatlı su denizi, kuzey Afrika bereketli çiftliklerle doluydu. Mısır'ı kuruttuk, komşu ülkeleri çöle çevirdik, şehirleri kum tepeleri ile kaybettik. Asya ve Avrupa'daki tüm medeniyetleri üzerlerinde zıplayarak parçalayıp toz ettik, her coğrafyada aynısını yapıp yok ettik, ayrıldık.
Yeniden teknoloji oluşturmanızın bir kaç bin yılda mümkün olabileceğini bildiğimizden dünyanın altına, aranıza ve gök cisimlerine gözcüler bıraktık.
Sizi bize karşı kışkırtacak olanları aklı basmayanlara düşman gösterdik. Çeşitli nüfus hileleri, savaşlar, salgın hastalıklarla zekilerinizi yok ettik veya sizlerin salaklarına yok ettirdik. Kutsalınıza küfür ettirdik.
Sizin şeytan dediğiniz varlık, bize darbe yapmak suçundan güneşi olmayan gezegenlerdeki cezasını tamamlayınca dünyanın hakimiyetini ona verdik.
Dünya üzerindeki tüm canlıları yeniden düzenlemek istedi. Göksel kavimler engel oldularsa da, çok zeki olan bu kişi, Siyahi Hintlileri, Moğolları ve bir çok köle kavim yaratarak onları eski kavimlerle savaştırdı. Güçlerini yitirmiş eski kavimler şeytanın karışmasıyla yenildiler.
Tecavüz çocuklarını eski kavimler okyanus kıyılarına yerleştirdiler ki, doğal felaketler ile yok oluncaya kadar yaşasınlar diye.
Şeytan, eski kavimlerin dövüş, savaş yeteneklerini bu melezlere de verip eski kavimlerle üstün olmalarını sağladı.
Bunlar da kendi aralarında 500 kabileye bölünmüş, birbirine düşman Katay halkları yani Çinlilerdi.
Diğer bölgelerde yok edilen Harappa, Dwarka, Sümer gibi medeniyetler de böyle yok edildi. Yerlerini Araplar, Grekler ve bir çok millet aldı.
Bütün dünyayı yüzyıllarca savaşa sokup cehaleti, sefaleti egemen kılan şeytan, her milletten kendine melez soylar edindi, eski egemen kavimleri köle, kendi melezlerini iktidar yaptı.
Bu gün de yeni, üstün insan, hayvan, bitkilerden oluşacak yeni bir ekosistem kurmak için küresel savaşlar, terör, iç savaşlar ve salgın hastalıklar ve yangınlar ile eski canlı yaşamı ekosistemi yok edilmeye başlandı.
Öte yandan ısmarlama insan, hayvan, bitki türleri, android , sibernetik, metalik yapay zekâya sahip canlı-cansız varlıkların üretimlerine başlanıldı.
İşte, din kitaplarında GÜNLERİN SONU bölümlerinde anlatılan bu yaşam şeklinin son günlerinde Babil Teke Şeytan Şiva, Taus, Bafomet ibadetçileti ülkemizde ve yeryüzünde idareyi ellerine geçirmiş, eski kavimleri yokluğa, açlığa,salgın hastalıklara, yararı kanıtlanmamış aşılara, ilaçlara, orman yangınlarına, sellere, hortumlara, depremlere, askeri işgallere, soykırımlara maruz bırakmaktadırlar.
Eski kavimlerinin cezalarının dolması ile yeniden eski, üstün yetenekleri ile yaratılmaları ise, şeytanın binlerce yıldır melezleştirmesi, DNA, RNA ların karışması yüzünden gerçekleşemeyebilir.
Yeniden yaratılış gerçekleşse de gerçekleşmese de yeryüzünde var olan tüm canlılar yine yok edilip yeniden yaratılmak zorundadır.
Tabii ki göksel mahkemeyi oluşturan kavimler isterlerse bunu yok etmeden de yapabilirler.
Insanlığın kayıp tarihlerini yazan dinlere, efsanelere göre böyle bir yaratılış efsanesi beynimde oluştu.
En azından Madam Balavatsky'den sonra farklı bir düşünce, yorum tarzının başlangıcı olabilir belki kim bilir ki?
Alaeddin Yavuz
Sümer Ay tanrısı Sinin
Kızı, büyük dedesi baş tanrı Aan, dedesi Enlil'in karısı, amcası Enki'nin sevgilisi, topunu soyan dışı şeytan İnanna. Çocukların, bebeklerin koruyucusu, ninni onun adından gelir. Gece baykuş olur insan avlar yer. Babil'e Er Ruha, Anahita, İsis, Afrodit, İştar, Aştorte, El Lat, El Uzza budur
Tamamen Bafomet Teke Şeytan ibadeti yapan Babil TALMUD Yahudileri Mason localarının ülkesinde egemen olan Şeytan devletine askerlik eden fakirlerden, gariban sokak çocuklarından seçilmiş, maaşlı Amerikan ordusu. Yanı şeytanın askerleri.
Irak Sincar dağında Laleş'te Yezidilerin Teke şeytan ibadet merkezi. Alt yazılı çeviri video.