Blog başlığındaki "+40" UYARISINI GÖRDÜNÜZ MÜ?

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.

Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.

Tedbir olarak yanınızda sağlık ekibi bulundurunuz veya çıkınız! +40 :))

İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.


Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Yazılarımı ırkçı, etnik,dini ayrımcı bulanlar, Atatürk'e yapılan 26 Kürt isyanı, 25 suikastın arkasında ve 30 yıldır, 50.000 insanımızın ölümünde Kürt Yezidiliği ardında saklanmış gayrimüslüm azınlıkların olmadığını ispatlasın.

Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

28 Şubat 2012 Salı

YENI EGITIM TASARISI PEDOFILI KOKUYOR

YENİ MİLLİ EĞİTİM TASARISI PEDOFİLİ KOKUYOR
(4+4+4)

AKP’nin “pedofili” sabıkasını ve geldiği “tarikat kültünün” köklerini incelemeden bu konunun anlaşılmasına olanak yoktur. Bu nedenle bu kültü ve köklerini okuyalım;

Birkaç yıl önce ATV’de “Bir Şarkısın Sen” adlı şarkı yarışma programında sinsice güdülen ve topluma dayatılan “pedofili” sapıklığını “ATV ve BİR ŞARKISIN SEN ÜZERİNE” başlıklı yazımda işlemiştim. Bu yazımdan kısa bir süre sonra duyarlı insanların, sanatçıların çabalarıyla bu program yayından kaldırılmış, o yazıda önerdiğim en az “17” ve üzeri yaştakileri hedef alan “Şarkını Söyle” adlı bir program yayına girmişti.
O zaman da duyarlılık gösterenleri kutladığım gibi şimdi onları gene kutluyorum.

Gelin görün ki medyada da hükümette de sapıklıklar ve sapıklar tükenmiyor. Show Tv’de Acun beyin programlarına arada bir “tuz biber misali” gene “pedofili” bir yerlerden getirilip dayatılıyor.
Türkmenistanlı mı Kırgızistanlı mı nedir hatırlayamadığım genç, türbanlı bir hanımın yetiştirip yarışmaya soktuğu Maykıl Ceksın (Michael Jackson) taklidi yapan çekik gözlü dört- beş yaşlarında bir çocuk iki de bir ekranlara çıkartılmaktadır. Kürt Hülya ( Hülya Avşar) bu çocuğa sevgisini (!) gösterirken aynen şöyle diyordu;
-“Koparırım senin o dudaklarını!”
Evet, kökeni Kars yöresinde yaşayan Kürtleşmiş Yahudi Avşar Türklerine dayanan ve Yahudi Kürtlerle (Barzaniler) karışmış ve kendisini de Kürt gören Yahudi Kürdü Hülya’nın birkaç yıl önce Haberturk kanalında yaptığı programlarda da erkek ve kadın cinselliğinin derinlemesine tartışıldığını, cinsel organların “ideal-istenilen” ölçülerinin derinlikleri, genişlikleri, boyları ve çapları konusunda bu hanımın uzmanlığını seyretmiş ve bir eleştiri yazısı yazmıştım.
Bu yazıdan sonra ne olduysa Kürt Hülya’nın Haberturk kanalındaki işi de bitmişti. Kürt Hülya bu akşam gene 12 yaşında çocukların sergiledikleri “pedofili” içeriğine daha imza attı. (Yanındakilerin bu konuda meşhurluklarını duymadım.)

Pedofilik Kürt Hülya’nın bu sapıklıkları hız kesmeden sürerken öbür yandan da hükümet içindeki “pedofilikler” de daha birkaç yıl önce değiştirdikleri “5+3=8” yıla dayandırdıkları “zorunlu ilköğretim” sürecini yeniden değiştirme yolunda bir adım daha attılar.

Bu adımın mason küresel sermayenin Vatikan’ın başında getirdiği eski C.I.A casusu Ratzinger ya da dini adıyla XVI.(16.) Benedictus’un Hıristiyan dünyasında bile tepkiyle karşılanan ve geçen hafta Hıristiyan bir gencin “Papa’yı bu nedenle yıl sonuna kadar öldüreceğini” ilan etmesine sebep olan “Pedofili ve çocuk pornosuna” verdiği onayın ardından gelmesi beni hiç şaşırtmadı.
Emir büyük yerdendi ve “papalık dediyse” olacaktır ilkesi devreye girmiş Sabi, Yezidi, Yahudi Kürtlerinin milliyetçiliğinden başka bir şey olmayan Nurculuk ve son şekliyle Fethullahçılık dininin TBMM çatısı altındaki işbirlikçileri verilen emri uygulamaya geçmişlerdir.

Fethullah Gülen’in papaya yazdığı mektubu yayınlamıştım. Yanında gidenlerin de Papa’nın elini öptükleri video görüntüleri de blog yazılarının alt kısmında vardır.

Vatikan
Bu arada bir açıklama yapayım, halk arasında “Papa ve Vatikan” kelimelerinin bilinmediğine tanık oluyorum. Geçen hafta birkaç lise öğrencisiyle yaptığım konuşmada gençlerin duymadıklarını fark ettim.
Papa, Hıristiyanların dini önderidir. Allah (Hz. İsa ile. İsa onlara göre Allah’tır)ile ilişki kurabildiğine, ondan güç alabildiğine, günahları bağışlatabildiğine inanıldığından “yarı tanrı, yarı insan” sıfatı verilmiştir. İslamiyet’te buna sadece “putperestlik” denir. Bulunduğu yer ise günümüz İtalya ülkesinin başkenti olan Roma şehrinde etrafı kale surlarıyla çevrili Vatikan adı verilen bir “Site Devletidir.”

M.S. 10.yüzyılda Türklerin Anadolu üzerinde hâkimiyet kurmalarından endişelenen Bizans imparatorunun yardım isteği üzerine Hıristiyanlıkta olmayan “Hac Farzı” ilk defa “varmışçasına papa tarafından Hıristiyanlara dayatılmış ve M.S.1096’da ilk Haçlı seferini başlatmışlardır. Bu seferlere sadece Türk milleti karşı koymuş, İslam dinini bu güne kadar korumuştur. 
Joseph (Yusuf) Ratzinger
Bizans imparatorluğunu M.S. 1453’te İstanbul’u fethederek yıkmıştır. Hıristiyanlığın merkezi sayılan Roma imparatorluğu M.S. 7. Ve 8. Yüzyıllarda Emevi ve Abbasi imparatorluklarınca küçültülmüş, 10.yüzyılda da Cermenler (Almanlar) Roma’yı işgal ederek Hıristiyanları birleştiren “KUTSAL ROMA CERMEN İMPARATORLUĞU’nu” kurmuşlar, papalığı kendilerine bağlayarak, bütün Hıristiyan ülkelerinin krallarına taç giydirmişler, M.S. 1815 Viyana Konferansına kadar bu geleneği sürdürmüşlerdir.

Avrupa Birliği teorisi de bu geçmişe dayanmaktadır ve düşmanı da Müslümanlar ve Müslüman Türklerdir.
Özellikle 15.yüzyılda Portekizliler ile İspanyolların açtığı keşifler çağı ile Hıristiyan dünyası, doğuya denizden ulaşarak, doğu kavimlerini “hem doğudan hem batıdan sıkıştırarak” işgal etmiş, haraca bağlamış ve zamanla köleleştirmiştir.
Asla yaşamamış Yahudi tanrısı İsa’nın dünya egemenliğini kendilerine hediye ettikleri inancına kapılmışlar ve Tevrat’ta geçen Nuh’un oğlu Sam (Samuel de denir.) soyu olmadıkları geçen Kızılderililer, okyanus adalarının halkları, Türkler ve Müslümanlar üzerinde sayısız soykırımlar gerçekleştirmişlerdir.
Soykırımlarla tüketemedikleri kavimleri de ya kendi dinlerine girmeye zorlamışlar ya da dinlerini Hıristiyanlaştıracak düzenlemeler yapmışlardır.

Rönesans döneminde çıkartılan Hıristiyan mezheplerinin çoğu aslında Avrupalılar için değil, sömürgelerin içindir.
İskender'in Grek İmparatorluğu Renkler, İskender'in ölümünden sonra Grek komutanlarının payına düşen bölgeleri gösterir (Sarı- Kuzeyin Kralı, Mor, Güneyin Kralı)
Müslümanlar da bu değişim sürecinden nasiplerini almışlardır. Birçok tarihçinin yazdığı gibi, M.Ö.4.yy.da Büyük İskender’in Pers İmparatorluğunu ele geçirmesini takiben aynı coğrafya üzerinde yayılan Grek (Yunan) avam tabakası (aşağı halk tabakası) bu geniş coğrafyada yerli halklarla tarih içinde karışmıştır.
Bizim Urfa/ Harran Sabileri, Bağdat, Basra Sabi Keldanileri ile Bahreyn, Katar, Dakar, Necd, Yemen, Hicaz Arapları da bundan nasiplenmişlerdir.

Vehhabi Suud kralı Abdullah papa  XVI.
Benedictus ile
1739’larda Necd’li Mehmet Abdülvehhab’ı kandırarak İslamiyet’te ilk büyük çatlak olan “Vehhabilik” Dinini kurmayı başaran İngiliz casusu Hamperdir. Malum, Hamper, “Müslşüman olmuş İngiliz” kisvesinde İstanbul’da Yahudi Kürdü kökenli Kars’lı Ahmet adlı bir hocadan öğrendiği dini bilgilerden sonra Basra’ya sözde “dini tedrisat” yapmaya gitmiştir. Burada din eğitimi almak için gelen Necd’li Mehmet’i kendi sapık inançlarına alet etmeyi başarmıştır.

Bu Vehhabi sapıklığını, Hindistan’da ayarttıkları Moğol kökenli Ahmedi Kadıyani üstünden “Kadıyanilik”, İran’da “Ben Allah’ım” diyen Bahaullah  ile Bahailik, Mısır’da Afganilik onun devamı olarak da cumhuriyet döneminde Van- Norşin/ Nurs/ Gürpınar’lı Ermeni dönmesi veya Yezidi Kürdü Said-i Meşhur (Kürdi, Nursi) Deliüzzaman üzerinden de Sabi/ Yahudi/ Hıristiyan dinleri harmanı olan Mason “Nurculuk” takip etmiştir.

Sarık ve cübbeyi “Müslüman Erkek Kıyafeti” olarak Müslümanlara dayatan sapıklar da bunlardır. Oysa bu “Arap milliyetçiliğinden” başka bir şey değildir. Malum, Hz. Ömer zamanında ele geçirilen Doğu Anadolu ve Azerbaycan bölgesindeki Kürt ve öteki kavimlerin beyleri öldürülmüş, yerlerine Hicaz Araplarından “Yezidi beyler atanmıştı. Bu yüzden Kürt aşiret reislerinin ve din adamlarının “Seyitlik” yani “peygamber soyuna” dayandıklarına dair belgeleri vardır. 
Vehhabi Suud kralı Abdullah sağlığında ABD başkanı
yavru Bush ile :))
Bunların çoğu da çakma olduğu gibi, bu Arap beylerinin birçoğu da Müslüman olmayan ama savaşlara ganimet için girmiş, peygambere düşman olan akrabalarının soyundan olanlardandır. Kürt Milliyetçiliğini de “Kürt Yezidilik Dinini M.S. 12.yy. başlarında kuran Halife Mervan soyundan olan ve Yezidi olan Şeyh Hadi/ Adi Bin Emevi kurmuştur ve bu dinin kitabı “Mushaf-ı Reş= Kara Kitap” Allah’ın şeytan Tavus olduğunu ve Muhammed’i onun peygamber ettiğini yazmaktadır. 

Bunlarda namaz, oruç gibi İslam ibadetleri var olmasına rağmen şeytana taptıklarını açıkça yazmaktadırlar. Hz. Ebubekir ve peygamberin düşmanı Ebü Süfyan, torunu halife Yezid bunların tanrıları yani Allah’larıdır. 

Bu yüzden “Sahabe” dedikleri peygamberin çağdaşlarından olan arkadaşı veya düşmanı olan herkesin adlarının başlarına “HAZRET=SAYIN” eklemelerinin sebebi de budur. Sarık, cübbe, çarşaf-peçe gibi Zerdüşt İran tanrısı Anahita’ya dayanan “tapınak fahişelerinin kıyafetlerini” kutsallaştırmaları da bundandır. Çarşaf-peçe” Tevrat Yaratılış 38. Bölüm “Yahuda- Tamara” Metninde “fahişe kıyafeti” olarak tanımlanmaktadır. Yahuda Yakup peygamberin “12” oğlundan birisidir. İşte ayetler;
Önceki Papa Jean Paul ile Fethullah Gülen Vatikan'da
“Çarşaf-peçe” Fahişe kıyafeti-Tevrat;
Yaradılış.38: 14 “Tamar üzerindeki dul giysilerini çıkardı. Peçesini örttü, sarınıp Timna yolu üzerindeki Enayim Kapısı'nda oturdu. Çünkü Şela büyüdüğü halde onunla evlenmesine izin verilmediğini görmüştü.”
Yaradılış .38: 15Yahuda onu görünce fahişe sandı. Çünkü yüzü örtülüydü.”

Çarşaf ve peçeden başka erkeklere “İslam-î Kıyafet” olarak dayatılan Sarık ve Cübbe’nin Yezidi, putperest Keldani kıyafeti olduğunu Tevrat’ın ayetleri bize 1200 yıl öncesinden göstermektedir;
Tevrat’ın Hezekyel Peygamber’inin işlerinin anlatıldığı 23. Bölümün 14. Ve 15. Ayetlerinde Sarık ve Cübbe’nin çöl şeytanlarına ve cinlerine tapınan Yezidi/ Sabi (Her dine dönen) “Keldani/ Kildani yani Irak Arap kıyafeti olduğu anlatılmaktadır;

SARIK VE KUŞAK KIYAFETİNİN KÖKENİ
Hez.23: 14-15 "Oholiva fahişeliklerini giderek artırdı. Duvara oyulmuş insan resimlerini bellerine kuşak, başlarına geniş sarık bağlamış kırmızı renkli Kildani resimlerini- gördü. Hepsi kökeni
Kildan ülkesine dayanan Babil subaylarına benziyordu.”

Yahudi Tevrat’ı İslamiyet’ten 1200 yıl önce Yahudilerin Babil Sürgününden dönüşlerinden sonra rahip Ezra tarafından en son olarak düzenlenip yazılmıştır.
Temelleri putperestliğe dayanan Nurculuk’un son hali de 12 Eylül 1980 askeri darbesinin başbakanı Turgut Özal ve Kenan Evren’in destekleriyle Fethullahçık ya da “Gülencilik” dinidir.
Bu din Vehhabilik içerikli de olduğundan “pedofili-sübyancılık-kulamparalık” Müslümanlara “Allah’ın emri” olarak kabul ettirilmek istenilmektedir.
Vehhabi Suudi Arabistan’ın evlendirme bakanı Ahmet El Mubi birkaç yıl önce bütünü dünyada tartışmalara yol açan bir açıklama yaptı;

“Ebeveyni (anne-baba) rıza gösterdikten sonra çocuk “bir günlük” bile olsa evlendirilebilir! Ayşe “6” yaşındayken Muhammed onunla evlenmiştir!” Diye de ardından eklemiştir.
Oysa bütünü Müslümanlar bilmektedir ki, Hicaz Arapları, Mecusilik dinindeyken daha küçük yaşta çocuklarla ilişkiye giriyorlardı. Muhammed bunu “3” yıl da yani “9” yaşına kadar beklettikten sonra yapmıştır. Bu çocuğun gelişimi açısından önemlidir ve yeniliktir. 1400 yıl önce yapılagelen sapıklıkların bu asırda da sürdürüleceği anlamına da gelmez. Ama sapık ruhlu “din manyakları” ne yazık ki bu görüşte değiller.
Bu konuda bu kadar özet bilgi ile yetinmeyenler linklerini verdiğim yazılarımdan yararlanabilirler.




Haçlı Seferi  adını verdikleri I.Dünya savaşından sonra
ne oldu da Müslümanlar, 2001'de tekrar Haçlı Seferi ilan
eden  Amerikan bayrağı önünde Namaz kıldılar.
Kaddafi sonrası Libya Müslümanları (!)
İslam ülkelerinin ve Osmanlı İmparatorluğunun çöküşlerinin sürdüğü 18.,19., ve 20.yüzyıllarda üretilen önünde “İslam ve Allah” adı bulunan yeni yetme dinler ile Müslüman ve Türk dünyası Hıristiyanlaştırılmaktadır.
Said-i Meşhur/ Kürdi/ Nursi/ Bediüzzaman ve hocası Siirt’li Fethullah efendi’nin “Geçen yıl deliydin bu yıl da mı delisin?” ifadesine ve II. Abdülhamit’in onu tedavi görmesi için Toptaşı (Üsküdar) akıl hastanesine yatırmasına dayanarak benim taktığım “Deliüzzaman= Asrın Delisi’nin” yazma bilmediğinden yazıcısı Hüsrev’e yazdırdığı “Tahrir-i Hayatım” adlı hayat hikâyesinde “vaftiz” olayı yer almaktadır.



Atının çarparak öldürdüğü bir çocuğu suya daldırarak dirilttiğini yazdırmıştır. Bu olay apaçık “vaftiz” olayıdır. Vaftiz de zaten suya veya yağa daldırarak yapılan çok eski bir dini ayindir. Ayrıca bu zat “Bekârlık” da yaşamıştır.



Sabilerin, Katolik Hıristiyanların, Cin dini rahiplerinin, eski Zerdüşt ve Mecusi din adamları ile Mason rahiplerinin “çilecilik=ascetism” gelenekleri gereğince “evlenmedikleri” bilinen bir olaydır. Haz. Muhammed’in iki kez damadı olan Haz. Osman, peygamberin kızı olan ilk karısı Rüveyde’nin ölümü sonrasında Mecusilikten kalma “çilecilik” gereğince “evlenmeme” isteğini peygamber öbür kızı Rukiye’yi (Ürkiye de denilir) ona vererek ve “Peygamber olarak ben sana iyi bir örnek değil miyim?” dedikten sonra kendi evliliklerini de hatırlatarak “çileciliği=bekârlığı” Osman’a ve Müslümanlara yasaklamıştır.

Deliüzzaman'ı (sağ) iktidar eden Adnan Menderes
Ortadaki Said-in ulağıdır. Menderes'e Vatikan'dan
aldığı talimatları iletir.
Oysa Said-i Kürdi Deliüzzaman, Fethullah Gülen “evlenmemişlerdir ve “çilecidirler. Peygamberin emrini tutmayan insanlar nasıl olur da Müslüman olabilirler?
Müslümanım” diyen bir kimse, kökenleri neolitik çağ dinlerine uzanan “Ascetism=çilecilik=Bekârlık” ilkesine nasıl uyabilir? Bu insanlara bir Müslüman nasıl “Müslüman” diyebilir?
Haydi, halkımızın dini bilgileri zaten “Hoca nezaretinde namaz kılmaya” bile yeterli olmadığından bu “din değiştirme” siyasetlerini ayırt etmekte, idrak etmekte yetersiz kalmaları çok olağandır.
İşin ilginç yanı ise din adamlarının bu saldırılara hiçbir tepkilerinin olmamasıdır.
Düşünün, Necmettin Erbakan (rahmetli) bile ölünceye kadar iyi kötü bunlarla mücadele etti, şimdi de onun arkadaşlarından üstelik Nurcu olan Oğuzhan Asiltürk ilerlemiş yaşına rağmen televizyon kanallarını bir, bir gezerek mücadele çabası içine girmiştir.

Zonguldaklı Cübbeli Ahmet Hoca, Zekeriya Beyaz, Yaşar Nuri Öztürk’e birkaç yeni ad da eklenmiş olmasına rağmen, yerel imamların suskunlukları iğrençtir.
Bu adamların tepkisizlikleri, Roma’nın Hıristiyanlığı resmi din ilan etmesiyle birlikte “Mitra Dini rahiplerinin” birden Hıristiyanlık dinine “sorunsuz” geçiş yapmalarına benzemektedir.

Günümüzün hocalarına bu durumda “Müslüman” diyemiyorum! Bu hocaların “bizim arkamızda saf tutacak kalabalıklar olsun da neye taptığımız önemli değildir!” zihniyetindeki Bizans’ın teslimiyetçi Mitra rahiplerinden bir farkları yoktur.
Her zaman din kitaplarından tespitlerime dayanarak dediğim gibi, teslimiyetçiliğin, cinsel sapıklığın temeli eski dinlerdir.
Kanada Shemesh'te Burka giyen
Yahudi ailesi. İnanmayan yazıyı tıklayabilir linklidir!
Masonluk temelli Nurculuk dininin, Şii kültürüyle harman edilmiş hali olan “Humeyni İslam’ı “ İran’da sömürgeci güçlerce 1979’da İran halkının yaşamına sokulmuştur.
Ayetullah (Allah’ın Ayeti) adını kullanan işbirlikçi, teslimiyetçi Humeyni sapığı, sağlığında yazdığı “Küçük Yeşil Kitap” adlı “Şeriat Yasa Kitabında” Kur’an-ı Kerim’in hiçbir ayetinde geçmeyen “iki yaşında kız çocuğu ile” cinsel ilişkinin nasıl yapılacağını ve bu çocuğun yasal konumunu tarif etmektedir. Kendisi sekiz- on yaşlarında erkek çocuklarla (Gılmanlar, Vildanlar) ile sapık ilişkiler yaşamıştır.
Hal böyleyken, zihniyeti Humeyni sapıklığı ile bir olan AKP hükûmetinin çıkardığı “4+4+4” yıllık bölümlerden oluşan “zorunlu eğitim yasası” da bu konuda değerlendirilmelidir.




Hıristiyan Zenci rahibe. Aynı kıyafet
Bu yasa, pedofili’yi (küçük yaşta çocuklarla yapılan evlilik ve cinsel istismarları” yasalaştırmaya kapı açmaktadır.
Bu eğitim yasası gereğince, bir ilköğretim öğrencisi İlk dört yılı tamamladığında “on-on iki” yaşlarına girmiş olan çocuklar veya ikinci dört yıllık kısmı bitirip “12-16” yaş grubuna girecek olanlar halen Kürt Şıh, Pir ve toprak ağalarının sürdürdükleri “töre evliliklerine” zorlanacaklardır. Bunların inanışlarına göre “erkek çocuklar” da “Gılman- Vildan” olarak evlenilebilen kimselerdir.



Ayrıca Kürt Yezidilik dininin kutsal kitabı Mushaf-ı Reş’e göre bir baba kızını “bir dönüm arazi” karşılığında satabilmektedir. Kızı bu parayı babasına ödeyebilirse bunu engelleyebilir. Başlık parası veya “töre cinayetleri” olarak bildiğimiz Kürtlere has bu çağdışı olayların arkasında aramızda “Müslüman” olarak gezinen ve özünde Yezid olan Kürtlerin bu dini töreleri vardır. Çocuk evlilikleri, beşik kertmesi, berdel adlarıyla bildiğimiz “çocuk evlilikleri” de gücünü bu Kürt Yezidiliğinden almaktadır. AKP hükümetinin “Kürt İslam’ı da denilebilen Nurcu Kürt milletvekilleri ve bakanları, Kürt gelenekleri-dinlerine uygun yasa yaparken Türk milletini ve öteki milletleri hiçe saymaktadırlar.

Suudlu Müslümanlar, "aile arasında" sapıkça (!) tartışıyorlar.
 Bu günlerde bu konu onlarda çok yaygın!
Bu eğitim yasasının, sonu milletimiz ve Ortadoğu halkları açısından büyük acılar ve fiyasko ile biteceğine inandığım, ABD’nin dayattığı ve başbakanımızın da “eş başkanları” oldukları malum B.O.P ve Kuzey Afrika Projeleri gereğince kurulacak olası “Yeni Osmanlı” imparatorluğunun “yasal şartlarını, idare altına alınacak Kürt, Arap milletlerinin geleneksel yapılarına göre düşünüldüğüne de eklemekte yarar vardır. Pensilvanya’lı Fethullah’ın şimdiden kendilerini “halife”, Dolmabahçe sarayını şimdiden çalışma ofisi haline getirmiş Batum Süryanisi RE.T.E’nin de “Padişahlık özlemleri bu yasa ile gözler önüne serilmiştir.

Bu eğitim yasasının kabul edilmesi Cumhuriyetin getirdiği bütün kazanımları çöpe atacak bir yasadır. Vatikan-Papa, veya Washington Tapınak Şövalyeleri Mason locaları emriyle dayatılan bu yasaya her Müslüman, aklı başında gayrimüslümler ve aydınlar geçit vermemelidir.

Saygılarımla!


Not; Said-i Kürdi Deliüzzaman’ın bütün lemaları, şuaları, risalalerini daha 13 yaşındayken okumaya başlamış “16” yaşıma kadar bu devam etmiştir. Halen de yazı yazarken de okumakta olduğumu belirtmemde fayda vardır. Bu yüzden onun hakkındaki kaynaklar gerçektir ve çarpıtmaya da gerek duyulmayacak derecede “çelişkiler” içermektedirler. Siz de okuyunuz ve değerlendiriniz! Son beş yıldır yazdıklarımdan sonra İnternetteki Said-i Nursi- Kürdi hakkındaki kaynaklar “eleştirilerim doğrultusunda” değiştirilmiştir. Bu yüzden bulabilirseniz kitapçılarda “1980 yılı öncesi kitaplarını alıp okumanızda fayda vardır. Ya da yazılarımın doğruluğuna güveneceksiniz! Çünkü alıntıları değişiklik yapmadığım için, önceden okuduysanız, Deliüzzaman’ın kendine has anlatımını kolayca tanıyabilirsiniz!

 Aşağıdaki linklerden başka her yazımda bu konularda çok sayıda bilgi yer almaktadır.