Dün, 31 mart sabahı, açtım tv’yi sabah haberlerini izledim,
saat 10;00 sıralarında terör örgütünün Tv’sine de baktım. Karayılanla yapılan
bir röportaj yayınlanıyordu.
R.T.Erdoğan’ın kendilerini oyaladığını, 30 yıllık mücadele
sonunda bir şey almadan silah bırakmalarının olanağı olmadığını, hatta,
bölgenin şartları nedeniyle silah bırakmalarının da mümkün olmadığını
anlatırken bir ara coştu ve “PKK Silah kullanmalıdır” deyiverdi.
Görüşme devam ederken sıkıldım başka kanala geçtiğim anda
iki dakika içinde elektrikler gitti.
Bekle bekle gelmez. Sonra başladık orayı burayı arayıp
sıokıntı dağıtmaya. Bir aile dostumuz, terör örgütünün hidroelektrik
santrallaerinden birisine bombalı saldırı yaptığı, bunun gizlendiği, ülkenin
yarısında elektrik olmadığını duyduk, ürperdik.
İran’la daha bir gün önce R.T.Erdoğann köprüleri atmasına,
Yemen saldırısında Suudi desteğine olayı bağladım, derken bir arkadaşı aradım.
Ondan da 47 vilayette elektirk olmadığını, yavaş yavaş verilmeye başlandığını
duyduk rahatladık.
Eşim memleketini aradı. Gümüşhane’de de elektrik olmadığını
öğrendik. Demek ki anlatılanlar doğruydu.
Neyse akşam 19.00 sıralarında elektriğe kavuştuk.
Sıkıldım dışarıda gezdim bende.
Bu gün Tv’yi açtım ki terör örgütünün yan kolu olan bir
örgüt, gayet de iyi çalışan, Berkin Elvan dosyasını takik eden savcı Selim Kiraz'ı, rehin
almış öldürmüş.
Sorgulamayanlara baskın yapmayan bu teröristler,
soruşturanlara neden baskı yapar anlamış değilim.
Her halde her seçim zamanı AKP’ye mağdur imajı vermek, gelişen
sol hareketin ve Atatürkçü bağımsızlıkların güçlenmelerini engellemekten başka
ne amacı olabilirdi ki?
Sol ideolojinin temeli emperyalist/sömürgeci devletlere ve
onların köleci siyasetlerine karşı olmaktır ve onlarla asla ilişki kurmamaktır.
Oysa bizim sözde solcu terör örgütü 800 yıllık Yezidi
Kürtçülük siyasetini hiç değiştirmeden aynen uyguluyor.
Yani, Haçlı sömürgeci, köleci devletlerle işbirliği içinde,
onların destekleriyle korunuyor, paralarıyla yaşıyor, silahlarıyla vuruyor.
Ondan sonra gelsin “Solcuyum ben” sloganı, “Halkların
Kardeşliği” sloganı.
Halkların kardeşliğinden bunların anladığıi Avrupa’nın Grek
soylu bağlarından başka şey anladıklarını düşünmüyorum.
Gerçekten hidroelektrik santrallarımızdan birisine AKP ile
danışıklı kayıkçı kabgası yhapan terör örgütünce veya diğerlerince bir saldırı
yapıldıysa bunun ABD, İran kutuplarında soruşturulması gerekir.
Neyse bu konu uzun zaman teşhir edilmez, belki arkasında
elektrik üreten kurumlarının tekrar devletleştirilmesi siyaseti çıkabilir de.
Zira, AB-D emirleriyle savaşa gireceksen elektrik üretİmin kendi elinde
olmadıkça nal toplarsın.
Savcı Selim Kiraz’ın ailesine baş sağlığı dilerim. O teröristler
gerçekten Berkin çocuk için oraya gitmiş olsaydılar bence babasının çağrılarına
kulak vermeliydiler.
O bahaneydi ve tamamen AKP hükumetini “vatansever
göstermeye” hizmet etmiştir.
Her seçim öncesi böyle olayları kanıksadık artık.
Adliyelere girmek o kadar kolay değil. Avukat cüppesi de
giysen, kimliğini göstermek zorundasın.Bu iş içeriden destek almadan olmaz.
Birileri gö yumuyor. Sonra, bu operasyonu yapan özel harekatçılar bu çocukları
öldürmeden alabilecek şekilde eğitilmişlerdir.
Öldürülmeleri ileride konuşmalarını önlemek için yapılmış
olabilir.
Burada hatası olan operasyonu yapan polisler değil, siyasi
kadronun verdiği emirler olduğu şüphesi uyanıyor.
|
Fuat Avni üç ay kadar önce DKPC'nin öne çıkartılacağını yazmıştır. |
Olay hakkında açıklamanın Recep Tayyip Erdoğan tarafından
yapılması da üstüne tüy dikiyor.
Bu sadece meclisten kavga dövüş geçirilmekte olan güvenlik
paketini değil, halkı daha da sindirecek baskı yasalarına kapı açmak için de
gerçekleştirilmiş bir operasyon olabilir.
Olay kınanmalıdır, terör olayıdır ama olayın faillerinin
hapisten yeni çıkmış olmaları kullanılmaya uygun olmaları düşündürücüdür.
Savcı gerçekten terörsit kurşunlarıyla mı yoksa operasyonu
gerçekleştirenlerce mi öldürüldü bu da tartışılmalıdır.
Ama bu karanlıkta güvenilecek bir yargı kurumundan yoksun
olmamız bu soruların uzun süre cevapsız kalacağının da delilidir.
|
Sorular bitmiyor... |
Polis, siyasetin emrinde bir güvenlik örgütüdür, artık
yasalara sığınarak “bu kanunsuz emirdir, yapamam” diyebilecek ve işinde de
kalabilecek yasal güvenlikten yoksun bırakılan güvenlik kuvvetlerinden emri
yapmaktan başka bir şey beklenmemelidir.
Elektriklerin ülke çağında kesilmesine Ergenekon tezgahından
önce “72” saat elektriksiz kalarak şahit olmuştuk. Bu olayda derin NATO ve israil’n orduya operasyon yaptıkları
kanaati sosyal medyada tartışılmıştı. İkincisini de dün 31 Mart 2015’te
yaşadık.
Üstüne cumhuriyet savcısının öldürülmesi de tüy dikti.
Bu millete okyanus ötelerinde dikilmiş şeriata dayalı bir
deli gömleği dikilmiş olduğu ortadadır ve bu gömleğin başımızdaki hükumetçe
millete giydirilmeye çalışıldığı da açıktır.
Olaylar bu deli gömleğinin zorla giydirilmesi aşamasında
olduğumuzu göstemektedir.
Ne hükumet ne yargı ne de güvenlik güçler ve diğer resmi
sivil kurum ve kuruluşlar artık güven vermemektedir.
31 Mart bu işler için acaba geçmişteki tercih ediliş
nedenlerinden mi seçildi? Neyin şifresidir bu 31 Mart?
Balyoz davası sanıkları da aynı tarihte gene aklandılar.
Onlara geçmiş olsun. Umarım mağduriyetleri tamamen giderilemese de bir şeyler
yapılabilir.
Herkes bir düşünmelidir. Geçmişte bunları yazdık.
Takdir milletindir.
Alaeddin Yavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/
adilyargic
/ adilyargicc