İki gün önce, emniyet müdürlüğüne bir işimi için gitmiştim.
Sağ olsun meslektaşlarım gereken ilgiyi gösterdiler. Eskilerden yenilerde
konuşurken muhabbet koyulaştı.
Derken, yapacağım bir iş için sabıka sorgulaması gerekti.
Bir baktılar ki, 2004 yılından kalma bir kayıt var.
|
Benim davada da kimlik tespiti yapmadan karar vermişler gibi görünüyor. Bunlar meğer ezelden beri uyuyorlarmış. |
Bilgisayardan çıkartıp verdiler. Bu gün de yürüdüm adliyeye.
Görevli memurlar çok cana yakın davrandılar, insanca yer verip beklettiler, arşiv görevlisi gitti dosyayı buldu,
evrakı getirdi.
Meğer 2003 yılında, emeklilik başlangıcında eski evimi
satıp, emekli ikramiyemi ekleyerek aldığım evden sonra yaşadığım tatsızlıktan
doğan baldızımı dövme konusuymuş Ben de öyle tahmin etmiştim.
Baldızım ile eşi olan bacanağım ikisi de kısa süreli aralıklarla
o dönemde işlerinden atılmışlardı.
Evlendiğimizden beri de sürekli olarak eşimi bana karşı
kışkırttıkları için evde görmek istemezdim.
O sıralarda eşime, “boşan, evin yarısı zaten senin üstüne,
evi sat, parasını da bize ver bakkal dükkanı açalım”diye benim karıya aşı
yapmış. Bunu eşimden öğrendim.
O günlerde de bu çıkıp geldi. Cepte para, evde odun yok.
Karnını doyurup ısınmaya gelmiş. Ben de damara daldım, ardından bunu kolundan
tuttum doğru kapıya götürdüm ve dışarı ittim.
Sen misin yapan, kurtulur kurtulmaz bir yan tekme salladı.
Ayak bileğini tutup yukarı kaldırınca yere düşürdüm ardından yer misin yemez
misin.
Doğru karakola gitmiş, şikayet etmiş. Karakola ifadeye
çağrıldığımı da hatırlamıyorum. Belki de gitmişimdir üzerinden “11” yıl geçmiş
bir olay.
Mahkemeye duruşmaya da gitmemiştim. Meğer duruşma yapılmadan
karar verilmiş. Bunu da mahkeme kararını alınca bu gün öğrendim.
Bunlar özel konulardır, internet medyasında yazılıp çizilmez
ama bunun yazılması lazım. Çünkü herkesin ilgi alanına giren bir konu.
Olayla ilgili fezlekeyi polis hazırlamış, savcı hemen “aile
içi şiddet, eşe fena muameleden” dava açmış, duruşma, yargılama olmadan
karar verilmiş.
O zamanın parasıyla toplam 475 milyon TL ceza
yazmışlar bana. Bu cezayı ödediğimi hatırlıyorum ama, bana ne mahkeme
kararı ne de davetiye tebliğ edilmiş değil.
Polis yazmış, savcı dava açmış, hakim karar vermiş.
“İki gün iş gücüne engel” gibi küçük bir darp
raporuna kamu davası açılamaz. En azından o zamanki yasaya göre “7”
günden aşağı olmamak üzere ve “10” günü aşan raporlarda “kasıt unsuru”
gözetilerek kamu davası açılabilirdi.
Sonra bu “takibi şikayete bağlı” davadır,
çünkü darp ettiğim kişi benim eşimin kızkardeşidir, baldızımdır.
KARIM değil.
İğrenç olan şey de burada.
Mahkeme kararından çıkarabildiğim sonuca göre, polis,
baldızımı “karım” olarak yazmış, savcı hiçbir kimlik tespitine
gerek görmeden “aile içi şiddete” sokmuş, karımı dövmekten,
darptan kamu davası açmış.
Hakim de aslanlar gibi dosyayı incelemeden, duruşma yapmadan
kararı basmış.
Bu mahkeme kararına göre ben aile içi şiddet uygulamaktan
dolayı sabıkalıyım ve baldızım da resmen karım.
Haydi baldızımın hiç hukuktan anlamadığını bir kenrara
koyarak, birisinin uyandırıp, ağır ceza almam için kendisini “benim karım”
olarak tanıttığını var sayalım.
Ben emekli, ve senelerce de mukayyitlik de (karakolda ifade
alan memura denir) yapmış bir polis memuru olarak, böyle bir yanlışlığı
mukayyıt polisin yapacağına inanmıyorum. İfade tutanaklarını da görmediğim için
bu yanlışlık karakolda mı, savcılıkta mı, mahkemede mi oldu bilemem.
Ayrıca benim de o zaman karakola ifadeye çağrılmadığım
anlaşılıyor. Çağrılsaydım suçlama yapan baldızımın ifadesini okurdum ve en
azından onun benim “karım” olmadığını9 bari söylerdim.
Geçmiş zaman ya da gittiysem de bana ifadesi gösterilmeden
mi ifadem alındı? Bu da mümkün değil. Suçlamayı okumam gerekirdi. Demek ki bu
olay büyük yerden tezgahlanmış.
Polislik mesleğinde, her görevde bulunmuş, yıllarca ifade
almış, DGM’lerden asliye ceza mahkemelerine kadar yabancıların davalarında
tercümanlık yapmış biri olarak böyle bir mahkeme kararına şahit olmayı bırakın
ne duydum ne de bir yerde okudum.
Ama, ortada koskaca T.C. İstanbul Kartal 41. Asliye
Ceza (Bu günkü adı) mahkemesinin kararı var.
Hiç bir şahite, itiraza mahal de yok.
Bu durumda, böyle fezlekeyi yazan polise, hiç bir
tahkikat, kimlik kontrolü yapmadan kamu davası açan savcıya, dosyaya bakmadan,
duruşma yapmadan karar veren hakime bildikleri veya bu yazıdan sonra
öğrenecekleri en ağır küfürü ediyorum.
Sizler, bir şişe rakıya adamı idam edecek insanlarsınız.
Hangi menfaat karşılığında bu yasadışı işlemi
yaptınız da beni sabıkaladınız?
Sizin ettiğiniz adalet yeminine de, görevinizden gelecek
hayıra da, size de lanet olsun!
İnsan en azından bakar, davacısı-sanığı, soy adları, nüfus
kayıtları, ikamet adresleri farklı bir sıradan “hafif darp olayı” dosyasını
incelemeden nasıl karar verebiliyorsunuz?
Bu mu sizin adaletiniz?
Bu mu sizin insanlığınız?
Çıkartın atın o şerefli üniformaları üzerinizden, siz, değil
o şerefli görevleri yapmayı, o hizmet bimalarında temizlikçi bile olacak insan
değilsiniz.
En azından mevcut hukuk sistemimizde, sanığın kendini savunma, avukat tutma gibi
hakları da vardır. Bu olay zamanında da evvelinde de vardı.
Siz bana bu hakkı bile tanımamışsınız.
Hangi menfaat karşılığında bu aşağılık davayı
yürüttünüz şerefsizler?
AKP döneminin başlangıcında adaletin aldığı şekil buymuş.
Bu gün de farkı var mı ?
1970’li yıllarda, bir bakanımız, İsviçre’ye gitmiş. Bakmış
ki Denizcilik bakanlığı var.
Dünyanın en büyük denizcilik filosuna sahip olduklarını
bilmediğinden sormuş;
-Sizin deniziniz yok ama denizcilik bakanlığınız var, bu
nasıl oluyor?
İsviçre’li yetkili cevaplamış;
Sizde de adalet yok ama Adalet Bakanlığı var, bu nasıl
oluyor?
Ben de soruyorum, bu Adalet bakanlığı ne yapar?
Kendisinin “karım olarak yazdıran” ya da sehven yazıldıysa
da düzelttirmeden imza atan baldızım da zaten hala evime girememektedir. Bundan
sonra da bir tanesi de giremez.
Nasıl bir ülkede yaşıyoruz görün işte.
Kazara işimiz çıkıp ta soruşturmasak, herhangi bir suç
işlesek, bu “dandik adaletin sicilimize kazıdığı” sabıkamız yüzünden katmerli
ceza alacakmışız da haberimiz yokmuş.
Gördüğünüz gibi bu benim şahsi meselem aslında hepimizin
meselesi değil miymiş?
İşte o mahkeme kararının fotokopisini sizlere sunuyorum;
Ülkemizdeki adalet, adamın evli barklı, çocuk sahibi baldızını, karısı yapıp, mahkum eden bir adalettir. Buna adalet denilebilirse elbette.
Baldızımı karım yapıp beni sabıkalayan bir adalet, yalnız benim için değil, bu şerefsizliği yapanlar için de tehlikedir.
Bundan da utanacaklarını sanmıyorum bunların.
Alaeddin Yavuz
keykubat /
adilyargic/ adilyargicc