Sümer-Akad bölgesi Keldanilerin de bölgesidir. Ay tanrısına tapıan ilk kavimler Akad ve Keldanlardır. |
Onların dinlerini benimseyen Mısır sürgünü Yahudiler (3.300 yıl önce) Tevratlarını bu dine göre yazarlar.
1800 yıl önce Sasani (İran) İmparatoru Şapur da Zervanilik dinini Sabiliğe göre yazdırır ve "Şeytan ibadetini Avrasya kıtasında resmi din ilan eder. Şeytan ibadetine ilk muhalefet Grek İncili ile 325'te Bizans ile başlar, İslam ile (611) de sürer.
Bu iki din şeytan ibadetine çok zarar verir. Bunların hepsi de İslam ülkelerinde olanları "Müslüman olduk", Bizans, Roma'da olanları da "Hrisityan olduk" diyerek kendilerini gizlerler.
Osmanlı'nın yıkılış döneminde de haçlılarla işbirliği yaparak "Bu zalim Müslümanlar dinimiz olan Hristiyanlığı bize yaşatmadılar" diye batıya yalvarırlar.
Şeytan Er Ruha!'dan adını alan Urfa'da "El Ruha oteli |
Bunlara, tamamıyla şatanist olan Sabiler ile Keldaniler de kendilerine göre bir Tevrat-İncil yazarak Vatikan'a götürürler. 1850'lerde Hristiyanlıkları onaylanır.
Bu gün de Atatürk sonrası devletin başına geçen "mağdur şatanistler" bunlardır.
Bloglarımda, dinlerini çok detaylı yazılarla açıkladığımdan şimdi, bu "mağduriyetlerinin" dayandığı dinlerinden kısa bilgi geçeyim;
İster Ermeni ister Süryani, ister Yahudi, ister Keldani, İster Zervani, ister Yezidi Kürt olsun, topunun kitapları şeytana ibadettir. Şeytan da, babasının bilgelik ve kudret tabletlerini çaldığı için huzurdan kovulmuş, bu dünyada yaşamaya mahkum edilmiştir.
Günahını çekip af edildiği halde göklere çıkmasına izin verilmediğinden bunlar ŞAYTANIN MAĞDUR OLDUĞUNA" inanır ve onun için namaz kılıp, dua ederler.
Yukarıya da bir türlü kabul edilmez.
Sabilerin kutsal kitabı Ginza di Rabba kitabındaki yaratılış efsanesine göre düzenlenmiş Thomas İncil'inde geçen bir ilahi, Sabilerin "dişi şeytanı Er Ruha"nın mağduriyetini dile getirerek, babası Allah'a yakarışını anlatır. İncil'in İngilizce çevirisini okumak için "Nag Hammadi Kütüphanesini" tıklayarak ulaşabilirsiniz. Şimdi, şeytanın babası Allah'a yakarışını, yani, "mağduriyetini" okuyalım;
"Ruh (Ruha) sesini yükseltti
Astarte Şeytanı. Er Ruha'nın Filistindeki adı. Paskalya kutlamaları onun adına yapılan kutlamaların da adı olan adından gelir. |
Beni neden yarattın? Tanrım, tanrım,
Allah’ım, beni uzaklara neden sürdün
Beni mahrum ettin ve yeryüzünün derinliklerine bıraktın
Ve karanlığın en alt karanlığına
Oraya çıkmaya gücüm olmasın diye?" (Dilimize çevirisi bana aittir)
Bunlar da şeytana tağındıkları için diğer dinlerce düşmanlıkla karşılaştıklarından dolayı MAĞDURİYET bunların da kaderi olmuştur. Tanrıçaları ile aynı kaderi paylaşan ŞATANİSTLER her daim MAĞDURU oynarlar.
Nurcular, Sabiler, Süryaniler, Yezidi Kürtleri temsil eden Tayyip Erdoğan ve Yahudi Aleviler, Zervaniler, Zerdüştler, Gregoryen, Süryani Ermenileri, Işıkçı/Gülencileri temsil eden Kemal Kılıçdaroğlu da bunların temsilcileridir.
Mağduriyete Kemal Kılıçdaroğlu katılımını da aşağıdaki haberde göreceksiniz;
Dersim İsyanı’nı jandarmanın tecavüzü başlattı
25.02.2015 14:55
Karakter boyutu :
Dersim'li Kemal'in şeytanı Erman/Arman (Erkek) mı Anahita (dişi) mı? |
Radyocu ve gazeteci Erdal Emre’nin Destek Yayınları’ndan çıkan kitabında, Kılıçdaroğlu Dersim İsyanı ile ilgili çarpıcı bilgiler verdi, anılarını anlattı.
Dersim’e Osmanlı, Selçuklu ve Bizans’ın da hakim olamadığını belirten Kılıçdaroğlu, çocukluğunda da her akşam yapılan sohbetlerde lafın dönüp dolaşıp Dersim İsyanı’na geldiğinden söz etti. Kılıçdaroğlu Dersim İsyanı’nın çıkmasına neden olan tecavüz olayını ise kitapta şöyle anlattı:
.....Sonraki yıllarda rahmetlik babam, jandarmanın kadınlara sarkıntılık yaptığını anlatmıştı. Hatta isimler filan da var. Ben de babama, bunları bir ara yazmasını söylemiştim. Yazıp bana bırakmış ama o notların şimdi nerede olduğunu bilmiyorum. En son bu köprü (Pah Köprüsü) yakılmadan önceki zamanda, iki eşi olan bir muhtar var, küçük eşi çok güzel. Karakol komutanı, muhtarın bu eşine göz koyuyor.
Muhtarı karakola davet ediyorlar. Sonra adamı nezarete atarak, gidip kadına tecavüz ediyorlar. Kadın da ahırda kendini asıyor. Bu olayın ardından da oradaki insanlar bir araya geliyorlar ve gidip karakolu basıyorlar, askerleri öldürüyorlar. Ondan sonra Dersim isyan etti diye olay büyüyor. Böyle söylendi.
En azından olayların patlak vermesi böyle anlatılıyor…
Patlak vermesi bu. Yani jandarmanın baskısı aslında… Çünkü ondan önce Dersimli zaten silahlarının çoğunu Abdullah Alpdoğan zamanında teslim ediyor. Onu da rahmetli annemin babası, dedem anlatırdı. Zülfü dedem. Derdi ki: “Abdullah Alpdoğan gelirdi Nazımiye’ye, o kadar çok konuşur ki, dudaklarının iki tarafına beyaz köpük çarpardı. ‘Biz şunu yapacağız, okul açacağız, hayat şartlarınız değişecek…’” Herkes gitti silahlarını teslim etti. Dağ gibi silahları teslim ettiklerini söylerdi. Daha sonra bu olay patlak veriyor ve başka bir sürecin içine giriliyor....”
Alaeddin Yavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc