|
Afrika Benin'de namaz
kılan Hristiyanlar |
1400 yıllık İslam tarihinde çok sayıda Müslüman
devlet kurulmuş, yıkılmış, nice mezhep ve tarikat savaşları yaşanmışsa da hiç
bir Müslüman devletin başına, “kendisini, Mesih, Allah ilan ettireni
gelmemiştir.
Çünkü o dönemlerde, Müslüman
devletleri bağımsız ve güçlüydüler. Her şey, geçen yüzüyılın iki dünya
savaşından Hristiyan dünyasının gelip çıkmasıyla değişti. Müslüman devletlerin
başına, “onlardan görünen” ama, İslam’ın mitolojisi olan dinlere mensup ezikler
getirilmeye başlandı..
Osmanlı’nın son dönemlerinde bu
gelenek başladıysa da bu kadar açıktan yapılmıyordu.
Son 13 yıldır, ülkemizi tek parti
olarak yöneten AKP hükumeti ile
işbirlikçi muhalefeti ortaklığı “Recep Tayyip Erdoğan” adlı bir siyasi karakter
üretmiştir.
Etrafında kümelenen, Müslüman
görünen gayrimüslümler öyle şımarmışlardır ki, açıktan onu önce Mesih, sonra
peygamber ve son Düzce AKP milletvekili Fevai Aslan ile de “Allah” ilan
ettiler.
Cuma günleri “hayırlı cumalar
ayetleri sallayan Egemen Bağış gibi dinle alay eden tipler türedi.
Gerçek bir Müslüman devlet
adamının yapacağı ilk iş bunu yapanları, dini değerleri tahkir etmek, suçundan
yargılatmak olurdu.
Aksine çıt çıkmadığı gibi de
benimsemiş göründü.
Öyleyse bu adamın İslami
değerlerinde bir arıza vardı veya Müslüman değildi?
Bu olasıdır, çünkü, elan Müslüman
görünen veya açıktan gayrimüslüm olan, Allah’a inanan, namaz kılan
putperestler, Yahudi ve Hristiyanlar vardır.
Acaba bunlar onlardan mıdır? Öyle,
desek iftiraya girer. Bize yakışmaz.
Allah, denilen tanrının İslam
öncesi mitolojisine bir göz atmak bu iş için en iyisidir.
İslam öncesi, Arap dilinde El İlah
(Tanrı) adına, ululamak için “tanrı” anlamına gelen “Lam” harfi yani “L” harfi
eklenerek “El Llah” şeklinde söylenerek, Kâbe’nin baş tanrısı olarak Hicaz
Araplarınca tapınılmıştır. Arapça’da “A” sesi doğrudan kullanılan bir ses
olmadığından Arap alfabesi “Elif” yani “E” harfiyle başlar. Türkçe’de alfabe
“A” harfiyle başladığından Türkler kılıç zoruyla geçtikleri İslam yaşamlarında
“Allah” şeklinde söylemişlerdir.
Allah’ın eski dinlerdeki yerini araştırdığımızda, benim
Sümer, İran, Arap, Mısır dinlerindeki tanrıları ve dinlerini incelememden
çıkardığım sonuca göre anlatacağım. İslam öncesi Arap tanrılarını incelemek
isteyenler “İslam Öncesi Arap Tanrıları” başlıklı çeviri derleme yazımı
“adilyargic.blogspot.com”;”keykubat.blogspot.com” bloglarımdan okuyabilirler.
Nannar Sin'den Allah'a;
|
Sin'in sembol hayvanı
Kara Manda'nın erkeğidir. Suriye'de bulunan
3000 yıllık Sin heykeli |
Allah, adının kökenini anlamak
için Sümer dinlerine kadar gitmek gerekir. Sümer gök tanrısı Enlil, Fırat
kenarında sarayından nehre bakarken, yıkanan çıplak genç bir kız görür ve azar.
Hmen yanına giderek, kıza anasının yanında tecavüz eder. Devamında onunla
evlenir ve bu kadın “Ninlil” adını alarak tanrılar ailesine katılır. Bu tecavüz
ilişkisinden doğan çocuklarına “Sin” adını verirler.
Sin, adının Türkçedeki karşılığı
gibi “sinsi”, tehlikeli biri olarak ortaya çıkar. Babasının sahip olduğu gücü
ele geçirmek için planlar yaptığından babasının haberi olmaz. Bir gün,
sarayında yıkanmak için sarayın bahçesindeki havuza girdiğinde yanında oğlu Sin
vardır.
Sin, sinsice babasının elbiselerine işlenmiş olan
kudret ve bilgelik tabletlerini çalarak yüksek dağlara uçar. Babasının
güçlerine de sahip olur. Ondan tabletleri geri almak için görevlendirilenlerin
sonları ölüm olur.
|
Ay Tnarısı Sin, üç ibadetçisi ile |
Bilge tanrı, su ve yeryüzü tanrısı
ve amcası olan Enki bir plan yapar ve Sin’in damadı olan Nergal’i
görevlendirir. Nergal üstün güçlerine rağmen başarılı olamasa da Sin’i
kaçırtmayı başarır. Uçan dairesine binen Sin, Absu’ya, Güney topraklarına doğru
uçmaya başladığında, Nergal ‘e Enki, “aracın kuyruğuna ateş et” der ve atış başarılı
olur, Yemen çöllerine düşer. Orada, Abkar adlı, kuyumculuk, korsanlıkla
geçinen, asi, kovulmuş şeytanlar, cinler yaşamaktadır. Sin bu olayda bir gözünü
düşürür “kör şeytan” olur ve yakalanır. Yargılanır, suçlu bulunur ve dağlara
sürülür. Bu dağlar onun adıyla Sincar dağları olarak anılır. Babasının kudret
tabletlerini çaldığından lanetlendiği için de “karanlığın, kötülüğün, büyünün,
sinsi hareket eden Ay’ın tanrısı” ilan edilir.
|
Ba'allah putu |
Ay Tanrısı Sin adıyla anılmaya
başlanır. Nannar Sin de denilir.
Sümer’e yakın Sincar dağlarında da
tehlikeli görülünce, düştüğü yere, Yemen’e sürülür. Oradaki Abkar cinlerinin
başına geçer, cüzzam, bel soğukluğu, kanser gibi iyileşmeyen hastalıkları,
asilikleri veya, işgale uğrayıp yurtlarından kovuldukları için çöllerde yaşayan
karışık Arap kavimlerinin de babası olur.
Düşen gözünden ve yoldan çıktığı
için de “Titan, şeytan” sıfatıyla
dolayı “Kör Şeytan” adıyla anılır. Gözünün parçalarına da “Allahın göz
yaşları” adı verilir. “Hacer-ül esved” yani “Kara taş” adıyla el sürülerek,
başka Arap kavimlerinde de taşlanarak hürmet edilir. Her iki hürmet şekli de
ibadettir.
Yemen’de Abkar cinlerinin
korumasında olan, onlara kurban kesen,
Sebe kavmine bir medeniyet bağışlar. Onlar yoldan çıkınca onları selle (Arim
ile) cezalandırarak kıyıma uğratır ve Mekke’ye gelir.
|
Petra medeniyetine ait dönemde Allah'ın kızları ve karıları olan ElLat, ElUzza ve Menat |
Burada “Ba’allah”, “Ba’al”
adlarıyla anılmaya başlar. İki kızıyla burada kendisine dört köşe iki katlı,
“13”m. Yüksekliğinde bir ev yapar. Adını da “dört köşeli ev” anlamında “Kâbe”
koyar.
Kızlarıyla ilişkisinden soyları artar.
Bilgelik tabletlerinden oldukça fazla ilim sahibi olduğundan, burada tehlikeli
görülür ve Sina yarımadasına sürülür. Kızlarıyla burada uzun süre yaşar, bölge
Sina yarımadası, buranın en yüksek dağı Turu Sina (Sina dağı), kızıldeniz
körfezi kızı El Lat’ın adıyla “Ey Lat (Selam Lat)” olarak anılır. Ürdün nehri
kenarında yaşayan Sabileri kalkındırır, Petra medeniyerini kurar.
Bu dönemde, göklerden gelen
tanrılar kendi yıldızlarında tufanın etkisi kalktığından, bu gezegende de
sürekli tufanlar, yanardağ felaketleri olduğundan kurdukları medeniyetleri
yenide kurmaktan bıkarak göklerdeki evlerine dönerler. Dünyanın idaresi de bu
şeytana verilir.
O da Mısır’a geçer, orada bir medeniyet kurar ve önce
tanrıların emirlerini insanlara ulaştıran haberci tanrı, tanrıların yazıcısı,
“kâtibi” olur. Onlardan daha fazla
bilgiler edinerek “Lah” adını alır. Arap dilinde hem belirteç hem de tanrı
anlamına gelen “El” sıfatı da eklenince “Allah” olur.
Derecesi düşük olduğundan “iki Lam
harfiyle (LL)” ululanır. İlmini arttırarak zaman makinesini de keşfeder ve
geçmişe giderek, Mısır tanrısı Ra’nın babası olarak kendisini “İLk ve SON”, her
şeye gücü yeten, büğtün bilimlerin sahibi bilge, kıyamette, tanrı ve insanların
ölülerini diriltip “adil yargılayacak” olan “hüküm gününü sahibi” HAK” tanrı,
“adilyargiç” olarak hürmet görmeye başlar. “wr.wr.wr.” harfleriyle kendini üç
kez ululatır. Bu gün İnternet’in başlangıç harfleridir. Bazen “kuş tanrı olarak
da ortaya çıktığından “tweet/cikcik” kuş sesi ile de bilinir. İnternet’in en sevilen
“tweeter” sohbet sitesine de adını vermiştir.
|
Ortada Şahin başlı olan Ra, Kelaynak/İbiş başlı Lah ile kayığında gece yolcuğunda |
Ancak, Irak, Suriye, Yemen, Hicaz,
Anadolu’daki kavimler onun bu gelişmesinden haberdar
olmadıklarından ona
diğer “ölen tanrılar” gibi değer vermeye devam ederler ve “Tut” adıyla da
tapınırlar. İslam dinine “İdris peygamber” olarak da geçen budur.
M.Ö. 330’larda Makedonyalı Grek
imparatoru İskender’in ölümünden sonra Mısır’ın kralı olan , aslen Anadolu
Manisa Akhisar’lı (Filedelfiya’lı) olan Ptolomeus, bu tanrıyı öğrenir, çok
sever ve Grekler için Hermes adlı bir tanrı üretir.
Hermes’in sıfatları da, Zeus’un
oğlu, tanrıların habercisi, sınır boylarının tercümanı ve tüccarların
koruyucusu, hırsızların, fahişelerin, yalancı, yağmacıların, kazıkçı esnafların
koruyuvu tanrısı ilan edilerek ticarete ilgiyi arttırmayı başarır.
Ba’al’in ve bereketin sembolü
olan “erkek üreme organı” ona da
yakıştırılır. Kervanların, göçerlerin, yolcuların kullandığı yollara dikilen
kilometre taşlarına onun yüzü de cinsel organının resmi oyulur, kazınır. Topraktan
yapılan erkek üreme organı şekileri fırınlarda pişirelerek çanak, çömlek,
kandil gibi kullanılır, tarla sürülürken bereket getirsin diye toprağa atılır.
Yağmur sularını içinde barındırdığından gerçekten sıcaklarda toprağı
nemlendirdiğinden bereketin artmasına da sebebp olan bu cinsel organların
ticareti de yaygınlaşır.
Erkeklik organı sevileni kutsanan
bir bereket timsali olur. Ürün bollaşınca da ticaret artar ve bu dinden de
günümüz ticaretinin ilk temel ilkeleri doğar. Hristiyanlığın ve VIII. Yüzyılda
Bağdat İslam üniversitesinde Hermes’e atfedilen Aristo dini teolojisi İslam’ın
da temel tasavvuf ilkelerinin esası haline getirilir.
Sabilerin hırsız Ay tanrısı Sin,
Yahudilerin babası İbrahim’e Kenan topraklarını vaat eden, kısır karısından
Yahudileri, köle karısı Hacerden doğan İsmail soyundan Hicaz Araplarını üretir.
İshak’ın soyundan olan Yahudileri 400 yıllık kölelikten
sonra Mısır’dan kurtarıp Sina yarımadasına getiren Turu Sina’da (Sin dağında)
Tevratı’ı (Eğitim,Öğretim) indiren, Tevrat’ta Yahweh, Elohim” adlarıyla bilinse
de Musa’ya kendisini “Türkçe” adıyla “BEN” olarak tanıtandır.
|
Yahudilerin Yahweh'i, kurban adanan Levili bir genci, yılan kuyruğu ile boğmuş, kanını içmek üzere. |
Mucize olarak Tur-u Sina dağını göklere kaldıran, “40”
yıl Yahudileri çölerde gezdiren, MÖ. “VII. yüzyılda kızıp Asurluları üstelerine
salıp cezalandırdığı tarihe kadar “700” yıl onları koruyup, çoğlatan, Kur’an’da
“Ya Sin (Selam Sin) ve “Tur (Dağ)” surelerinde yer bulan bir tanrıdır.
İslam ve Hristiyanlığı tam
benimsememiş bu iki dine ait tarikatlarda, Irak Sabilerinin din kitabı Cinza’da
“Işık Kralı, Nur,Sin” adlarıyla anılır. Müslümanlar dışındaki bütün dinlerde
gene “ölen tanrı” olarak kalmıştır. Hristiyanlığı kuran Yahudiler onu
“İSA-JESUS”, Arap dilinde de “İbn el Allah İsa Mesih (Allah’ın oğlu İsa Mesih)” adlarıyla anmaya halen devam
etmektedirler.
Hatta, Tevrat, İncil, Kur’an’a
birlikte inanan, Sünni Müslümanların dualarıyla namaz kılan Ortodoks Yahudi ve
Ortodoks Hristiyan mezhepleri de vardır.
Son iki yüzyıl içinde
Hristiyanlığa göre din kitaplarını ayarlamış olan Irak Sabileri Ay Tanrısı
Sin’in kızı İnanna’ya “Güneş Tanrıçası, Bilgi dişi şeytan” sıfatıyla “İnanna”,
Türkiye, Suriye Sabileri “İştar”, Ürdün, Filistin Sabileri “Astart,
Aştarte” adıyla tapınmaktadırlar. Sabilerin, Cin Ze di Rabba (Öğretmen Ze
Cini/Hazine anlamlarına gelen) kutsal din kitabı güneş tanrıçası “İnanna” adı
ile başlar. İslam öncesi Kâbe’de de Allah’ın kızı “Güneş Tanrıçası El Uzza”
idi.
Peygamber Muhammed’in de
kervancılık yıllarında Sabi dinine girdiği için Mecusi olan kendi kavmi ona
“Sabie/Sabiyye, dönek” dediklerini, yıldızlara tapındığı içinde uzaktan
göründüğünde “Sebat et Nücum” yani “Yıldız göründü” diye alay ettiklerini,
Kuran tefsircileri yazmışlardır. Maide 62, Hac 17. ayet tefsirlerinde bu
bilgileri bulabilirsiniz.
|
İştar, Asurlarda Semiramis |
Buraya kadar, Allah’ın,
mitolojiden çağdaş dinlere olan hikayesini okuduk. Peki, gayrimüslüm Allah
inananlarına göre Allah, bu gün ne yapıyor?
Bu güne kadar tekrar insan
kılığında doğup halklarına önderlik etti mi?
İran Zerdüştlüğünde,
Hristiyanlıkta, Yahudilere gelecek kurtarıcı kral beklentilerine göre
“Beklenen Şaoşyant ya da Mesih” o mu olacaktır?
Böyle bir “Mesih” beklentisi,
uydurma hadis yollarıyla İslam’a da sokulmuş haldedir.
Bu yüzden Kur’an adlı kitaplarında yazmasa da Müslümanlar
da önceki dinleri İslam öğretisiyle harmanlayan 600 kadar islam tarikatına ait
kalabalıklar, Mesih beklemektedirler.
Allah, hala “ete kemiğe
büründüm, Yunus diye göründüm” deyişinde olduğu gibi, ete kemiğe
bürünüp, bir takım dini veya siyasi önderler olarak görünmekte midir?
Bu sıfatları yüzünden “Ölen Tanrı”
olarak anılan varlıklar üzerine kurulmuş, Bereket Tanrısı Dinleri de olan, “Ölen
Tanrı Dinlerinin” merkezi olan bu topraklarda dini ve siyasi malzeme
yapılmakta mıdır?
Ya da birileri, bu gün onu nasıl
kullanıyor?
|
M.Ö.2300'lere ait Petra medeniyetine ait Filistin Hazor kazılarında 1950'lerde bulunan Ay Tanrısı Allah heykeli, dört resimde aynıdır. Boyu 50.cmd,r. |
Evet, ne yazık ki bu ilkellik hem
de bizim ülkemiz Türkiye Cumnuriyetinde ve ülkemizin cumhurbaşkanınca
yürütülmektedir.
19.yüzyılda İran’da Bahailiğin
kurucusu Bahaullah resmen kendisini Allah ilan etmiştir.
Doğrudan Allah’ım, peygamber veya
Mesih’im demese de dolaylı olarak Said-i Kürdi Deliüzzaman /Bediüzaman da bunu Allah’tan vahiy aldığını, onu gördüğünü
söyleyerek ima etmiştir.
Sünni Müslümanlığa geçmiş Işık
tarikatından Fethullah Gülen de “peygambere gerek yok, diyerek kendisine uyulm
asını istemiş, şifacı olduğunu iddia etmiş ve Allahlık iddiasında bulunmuştur.
Makarna Poşet Tanrısı Hermes
R.T.Erdoğan;
Günümüzün, Babil’in Ay Tanrısı
Sin’i, Ürdün, Suriye’nin Ba’allah’ı,
Hicaz’ın El Llah’ı, Mısır’ın Lah’ı, Grek’in Hermes’i, İran’ın Hürmüz’ü,
çok iyi bildiğimiz, devlet dairelerinde rüşveti “bahşiş,hediye” adıyla serbest
bırakan, zinayı suç olmaktan çıkartan, putperest dinlerdeki çocuk evliliklerini
serbest bırakan, devlet adamlığının getirdiği nüfuzu ticarete alet eden, açıkça
nüfuz ticareti yapan, yapmayı emreden, devlet malı “beytülmal’ı yağmalatan,
hırsızların, yağmacıların, fahişelerin, sınır boyları tüccarlarının
(kaçakçıların), Umre kervanlarının haraççı koruyucusu, “Hileci Tanrı” Recep
Tayyip Erdoğan’dır.
Henüz başbakan olduğunda, Turgut
Özal’ın iflas etmiş Kafkas projesini uygulamaya kalktığı 2002 yıllarından itibaren,
kendisinin “Gürcü” olduğunu, ailesinin Gürcistan Batum şehrinden göçerek Rize
Güneysu’ya (sonra buraya Potamya dedi) göç geldiğini, cumhuriyet döneminde
İstanbul Kasımpaşa’ya yerleşerek babasının kayıkçılık yaptığını işlemişti.
|
17 -25 Aralık 2013 Hırsızlık
soruşturması C.B.'nin
emriyle kapatıldı |
Rusya’nın bu Kafkas siyasetinden
hoşlanmaması üzerine Gürcistan 2008’de Rusya ile savaşa girdi ve perişan oldu.
Tayyip yardım edemedi, izine çıktı, telefonlarını kapadı, Saakaşvili’nin yardım
çığlıklarına kulaklarını tıkadı. Buna çok kızan Gürcistan, Avrupa Parlamentosuna
verdiği “2003 Gürcistan Azınlık raporunu” internete düşürdü.
Bu rapor tesadüfen karşıma
çıktığında okuyunca ilgimi çok çekmiş ve hemen dilimize çevirip
“adilyargic.blogspot.com” adresindeki blogumda yayınlamıştım.
Rapor, kısaca, Gürcistan’ın Yezidi
Kürtleri ile (Müslüman değildir, Allah’ın kızı dişi şeytana “Tavus, İştar”
adlarıyla tapınılan şatanist bir dindir), Ortodoks Hristiyan olan Sabilerin
Hristiyanları olan Süryanilerle günümzden “800 “yıl kadar öncesinden ilişkileri
olduğunu, Türk ve Müslüman yayılmacılığına karşı birlikte hareket ettiklerini,
Gürcülerin Roma’daki dini merkez Vatikan, İstanbul’daki Bizans Fener,
Moskova’daki kiliselerin yardımlarını almalarında aracılık ettiğini yazarak
rapora giriş yapıyordu.
1915 yılında Çanakkale zaferinden
sonra doğuda ilerleyen Enver paşa kuvvetlerinin, Ermeni çeteleirini imha
ettiğinde, onlarla birlikte isyanlara katılan Yezidi Kürtler ile Süryani
çetelerin de tehcirden kurtulmak için Gürcistan’a sığındıklarını,Rus Çarının
izniyle, 68.000 Süryani’nin Batum’a, 38.000 kadar Yezidi Kürt’ün de Tiflis’e
yerleştirildiğini, Süryanilerin, Osmanlı’nın 1918’de teslim olmasından sorna
Anadolu’ya göç ettiklerini ve isyanlara destek verdiklerini anlatıyordu.
|
Uzun yıllar birilerinin ardında dikildi durdu |
Biraz araştırınca, Batum’a bağlı
Bagata kasabasından olduğunu açıklayan R.T.Erdoğan’ın kasabasının adı olan
“Bagata” adının da “Asi, isyancı” anlamına geldiğini öğrenince olay
aydınlanıyordu.
R.T.Erdoğan’ın o zamanlar miting
meydanlarında sık kullandığı, ama bu yazımdan sonra blogumu da sildirmesini
takiben “asla kullanmadığı” bir repliği vardı;
“Benim dedem de haksızlığa karşı
dayanamazmış ve Adana’da zalim bir vali varöış, ona karşı savaşırkan vurulmuş”
diyerek adalete bağlılığını işliyordu.
Osmanlı’nın teslim olduğu 30 Ekim
1918’den sonra Adana’da bir vali vardı ve bu vali, Suriye’de Yıldıım Orduları
komutanı iken isitfa edip Anadolu’ya gelirken Mustafa Kemal’in verdiği talimata
göre, işgal ordularına silahlarını teslim etmeyen, ordusunu terhis etmeyen bir
vatanseverdi. Enver paşa’nın Suriye’ye sürdüğü 500.000 Ermeniden “178.000” i
İngilizler tarafından Adana ve Urfa bölgesine geri gönderilmiş, bu bölgede
I.Haçlı Seferi zamanında kurulmuş iki Ermeni devletini kurmaları için isyana
teşvik edilmişlerdi. Hem de Fransız askeri üniformaları giydirilerek.
İşte, “haksızlığa dayanamayan
Tayyip’in dedesi, bu vatan hainleriyle bir olup, işgal edilmiş Müslüman ve
Türklere kurşun sıkan bir hain” olarak karşımıza çıkıyordu.
Dedesi, Adana yollarında kaybolup
giden Tayyip’in babası ve diğe aile
üyeleri de, cumhuriyet döneminde “mübadelelerden” kurtulmak için,
Süryaniler zaten günde yedi vakit namaz kılan Hristiyanlar olduklarından,
kendilerine uyan Sünni Müslüman olmuşlardı. İlerleyen yıllarda da İstanbul’a
göç edip izlerini kaybetmişlerdi.
İşte bu vatan haini, İslam ve Türk
düşmanı, Müslüman kılığına girmiş, Allah’ın kızı İnanna’ya “dişi şeytan Er
Ruha” adıyla tapınan Süryani aileden 1954 yılında Recep Tayyip Erdoğan
doğmuştu.
Çocukluğunda, kafası basmadığı
için ilk okulu bitirir bitirmez, gene namaz kılan, tehcir ve mübadelelerden
kurtulmak için Sünni mezhebine geçmiş Gregoryen Ermenilerin (Işıkçıların) da
itibar ettiği İmam Hatip lisesine gönderilen R.T.Erdoğan ite kaka bu okulu da
bitirmişti.
Üniversite sınavlarını kazanacak
kafa olmadığından, kendisini futbola veren R.T.Erdoğan, ailesinin zorlamasıyla,
kısa dönem askerlik yapmaktan başka işe yaramayan, devam mecburiyeti olmayan ve
hiç bir Üniversiteye bağlı bulunmayan, Kapalı Çarşı civarındaki bir binada
faaliyet gösteren İktisadi İdari Bilimler Akademisi” adlı, dört yıllık okula
1973 yılında kayıt olmuştu.
Bu okul sayesinde askerliğini
sürekli erteleterek, 1974 Kıbrıs savaşına da katılmaktan kurtulmuş, Fatih
belediyesinin spor kulübünde bir iş bulmuş, Milli Selamet Partisine de kayıt
olmuştu.
Partinin faaliyetleri arasında, tiyatro
kurslarına katılmış, olduğundan farklı görünmeyi, rol yeteneğini de öğrenmiş,
partilileri coşturmak için verilen temsillerde rol alarak, “artistlik kariyeri”
edinmişti.
Zamanla, partililerin yardımıyla,
muhasebeci olarak da iş bulmuştu. Ama, kendisine faydalı olacağını gördüğü
karizmatik kişileri de yağlamayı ihmal etmediğinden futbol ve muhasebecilik
işlerinde tutunmuş, ailesinin geçimin sağlamayı başarmıştı.
1982 yılında güç bela bu okuldan
diplomasını aldığında okulu bir işe yaramıyordu ama ona “yedeksubay askerlik”
şansı vermiş, evlerine yakın Hasdal kışlasında kantin subayı olarak partisinin
yardımıyla, kolay askerlik yapmayı da başarmıştı.
Askerlik sonrası bahtı açılan
R.T.E, partide yükselmeye başlamıştı, şiir olan düşkünlüğü, İmam Hatip eğitiminden
edindiği “hitabet yeteneği” onu iyi bir konuşmacı yapmış, rol yeteneği ile de
hayat merdivenlerini tırmanmasını hızlandıracak etkili kişilikleri tavlamayı da
başarmıştı.
1980’li yılların sonralarında
çöküşe geçen ANAP hükumetinin yıkılmaz denilen belediye başkanı Bedrettin
Dalan’ın yenilenme seçimleri geldiğinde, Dalan’ın kaybedeceğine, CHP’ye rağmen
ihtimal vermeyen partiler, lüzumsuz adaylar koymuşlar, halkın Özal hükumetine
kızgınlığı yüzünden oylarını CHP’ye vermesiyle Nurettin Sözen Belediye başkanı
seçilmişti.
Onun da partisinin gözü doymaz
siyasilerinin baskısıyla adının yolsuzluk, hırsızlıkla anılması üzerine, 1991
yerel seçimlerinden R.T.Erdoğan beklenmedik şekilde İstanbul Büyükşehir
belediyesi başkanı seçilivermiş, başına devlet kuşu konuvermişti.
O güne kadar,
kişiliğinde kendisini göstermeyen Ay tanrısı Sin şeytanı, “Ete kemiğe
büründüm, Tayyip diye göründüm” dercesine R.T.E’nin ruhunda belirmişti.
|
Hermes kilometre taşı |
İki yıllık başkanlığı süresince, İstanbul’un kamu
arazilerini peşkeş çekmiş, Sultanbeyli Sultançiftliği, Esenyurt ve nice
yerlere, soydaşları olan Yezidi Kürtleri, Müslüman görünen Süryanileri,
Gregoryen Ermenileri Yahudileri doldurmuştu.
Bu işlerden de akıl almayacak
kadar yolunu bulmuş, voliyi vurmuştu.
Hem partisi, hem de yandaşları
köşe üstüne köşeler dönmüştü. Buna rağmen, önceki siyasilerin halkı bıktıran
yolsuzlukları, siyasetçinin “yolsuzluk yapan ama hizmet eden” tipi olan çağdaş
Hermes R.T.E’yi sembol yapmıştı.
Diyarbakır’da okuduğu bir M.Akif
Şiiri bahanesiyle görevden mahkeme kararıyla alınan ve hapsedilen R.T.E,
içerideyken yabancı batılı devletlerin himayesine girmiş, kamuoyunda sürekli
gündemde tutulup 2002 seçimlerine kadar aşırı desteklenmişti.
Bunun arkasında da dedelerinden
kalan “işbirlikçi, hain” geçmişinin hatıraları da yok değildi. Yoksa, bu güne
kadar batılılar Türk ve Müslüman olan hangi siyasetçiyi desteklemişlerdi ki?
03 Kasım 2002 genel seçimleriyle
AKP hükumeti kurulmuş, CHP’li Deniz Baykal’ın destekleriyle cezası kaldırılmış,
karısının memleketi olan Siirt milletvekili istifa ettirilip, yapılan ara
seçimle milletvekili seçilerek meclis sokulmuş, Başbakan yapılıvermişti.
|
İsa'nın yedi meleği adına kurulan ilk yedi kilise Türkiye'dedir. |
Süryaniler, kendilerini İskender
zamanında Greklerin bakire Sabi kızlarına tecavüzlerinden doğan, “tecavüz
çocukları” olduklarına inandıklarından Grek saymaları, Er Ruha’yı, Hermes ile
eş tuttuklarından Tayyip, Hileci tanrı Hermes kişiliğine soyunmuştu.
Dedesinin ve atalarının
başaramadığı, “Baba İsa’nın toprakları olan Anadolu’yu yani “Babavatan’ı”
kurtarma görevini o yerine getirecekti.
Hermes kişiliğine boyanmış, hüküm
gününün “adilyargıcı”, İsa’nın ilk yedi
kilisesinin bulunduğu, “Babavatan” olan Anadolu’yu, Ortadoğu coğrafyasını
“kâfir Müslüman Araplar ile Türklerin işgalinden kurtarma” işine hemen soyunmuştu.
Projeleri, 1980 cuntası ile T.ÖZAL
hükumetleri döneminde ABD-AB işbirliğiyle hazırlanan “21.yy. Yeni Dünyayı
Şekillendirme Projesi” de olan B.O.P projesine hızla sarılmıştı.
Hemen, Gürcistan ile ilişkileri
güçlendirmiş, ilgili yasları çıkartarak haçlı işgal kurumu ola NATO’nun
Afganistan ve Irak işgallerine başlayabilmeleri için yurt ıçı ve yurt dışı
ortamı hazırlamaya koyulmuştu.
Ayrıca ülkenin her yerini inşaat
sahasına çevirmiş, duble yollar, ödemesi kolay toplu konutlar, AKP’ye kayıt
olmak, en az üç kişiye oy verdirecek yetenekte olanlara aylıklı, sosyal
güvenceli işler de sağlamıştı.
Bunlara, emekli veya memur
maaşlarıyla geçinemeyen, sosyal güvencesi olmayan yaşlılara üç aylık maaşlar,
kuru yiyecek, mutfak ihtiyaçları, yakacak ihtiyaçları da eklenince halk bu
Hermes’i tapınılacak kadar sevmişti.
Kocalarından ilgi görmeyen,
kocalarını beğenmeyen kadınlar ona aşık olmuş, mitinglerde üzerine saldıracak
kadar azgınlıklara başlamışlardı. Hatta genç kadınlar da bu kervana
eklenmişler, cüzdanlarında R.T.E. resmi taşır olmuşlar, duvar ilanlarındaki
resimlerine kimseden utanmadan yapışıp öpmeye kadar işi vardırmışlardı.
İçki yasağı ile, serhoş
kocalarından dayak yiyen kadınların oylarını çantada keklik yapmıştı.
Halk böyle bir ilgi, itibar
görmediğinden, Ay tanrısı Sin, kızı İştar, Er Ruha, Hermes, Hürmüz,
Ehriman/Erman hepsi R.T.E’nin bedenine hücum etmiş ele geçirmişti.
Bu arada ülkenin bütün görsel ve
yazılı basının topunu ele geçirmiş ya da kontrolüne sokmuştu.
Kimse aleyhinde yazamıyor,
konuşamıyordu.
Haçlılar Afganistan’ı işgal etmiş,
ırak’ı işgal etmiş, dört milyon Müslüman öldürülmüş kadınların, genç kızların
ırzına geçilmiş, 1400 yıllık İslam eserleri topa tutulup yıkılmış, camile
bombalanmış, camilerde Müslümanların ırzına geçilmiş, namaz esnasında
bombalanarak üstlerine yıkılmış, kimsenin umurunda değildi.
Yasaları kendisine oy veren,
“çocuk evlilikleri” yapan Kürt Yezidileri, Sabiler, Gregoryen ve Süryani
Ortodoks Hristiyanlık dinleri inananlarına yönelik yapıyordu.
Bu yüzden milli eğitim sistemine
“9” yaşında eğitimden ayrılmaya olanak tanıyanm “4+4+4 sistemini getirmişti.
Haçlı NATO çetelerinince işgal
edilen Irak, Suriye, Sudan, Nijer, Libya gibi
Müslüman ülklerden, Gregoryen, Süryani, Habeş İncillerine inanan
Müslüman görünümlü Hristiyanları, bu dinlere yakın Yahudileri ve Yezidi
Kürtleri ülkemize getirip vatandaş kimliği veriyor, yüksek öğrenim kurumlarına
“sınavsız” ve “dil yeterliliği gözetilmeden” kabul edilmelerini sağlayan
yasalar hemen çıkartılıp yürürlüğe sokuluyorken, Irak ve Suriye’de Işid
zülmünden kaçan Türkmenlere de “pasaportları olmadığı için” geri dönün
deniliyordu. Görüldükleri yerlerde IŞİD
çetelerince topluca katledilmelerine seyirci kalınıyordu.
Ama bunlar AKP seçmeni için önemli
değildi ve hatta, bunların hepsi onu kötülemek için üretilen yalanlardan
ibaretti.
|
Suriye göçmenlerine verilecek vatandaşlık belgesi |
Devletin 90 yılda edindiği
fabrikalar, tesisler, doğal kaynaklar, karşılıklılık esası gütmeden ülke
topraklarının %30’u yabancılara satılmış, bütün yerli bankalar ve şirketlere
yabancılar, Ticaret Kanununa aykırı olarak %51’in üstünde hisselerle ortak
edilmiş, yani devletin bütün her şeyi yabancılara satılmış, çalışanların
emeklilik hakları tırpanlanmış, emeklilik yaşı 65’lere çıkartılmış, devlet
memurluğu dahil işten atılma kolaylaştırılmış, sendikalar tukaka edilmiş,
sendikalılar cezalandırılmış, iş güvenliği yetersizliği yüzünden meydana gelen
maden kazalarında ölen 331 kişinin acısıyla tepki gösteren halka şehir
meydanında sopa çekilmiş, Ermenekte, toprak altında kalan işçiler 40 günde
çıkartılamamış ama işverenleri kazadan önce adam gibi bir kez bile
denetlenmemişti. İlgili bakan bile “araya hatır koydukları için gerekeni
yapamadık” itirafında bulunurken, R.T.Erdoğan için kaale bile alınmaya gerek
görülmüyordu.
Aldığı makarna poşet ve küçük
sosyla yardımlarla, ona sonsuz güven duyan
seçmenleri için ise hala varsa yoksa Tayyip’ti.
R.T.E’nin vatana ihanet sayılan
hiç bir işini halka kabul ettirmek artık olanaklı değildi.
Buna rağmen halkın %51’inden
fazlasının muhalif cephede olması da dikkat çekicidir.
Bu büyük çoğunluk, tek bir muhalif
partide buluşmaya kalkınca meclisteki partiler her seçimde onları sattıkça,
TBMM partilerinden ve meclis dışı etkili olan bazı partilerden de işbirlikçi ve Masonik bağları yüzünden umut kalmamıştı.
Bu %51 çoğunluk, siyasi önder
sıkıntısı yüzünden azınlık hale gelmişti.
Hal böyle olunca, putperestlik içeren tarikatlar ile,
kripto Hristiyanlar da onda üstün, ilahi sıfatlar aramaya, yoksa da bahşetmeye
başladılar.
İslam geleneğine göre, devlet,
hırsızlık, yolsuzluk parasıyla cami yapılması yasak olmasına rağmen, Çamlıca
tepesindeki toprağı kazıtıp, yerine Romalıların, Hristiyanlığın başında
yıktıkları Satürn tapınağını andıran, alışveriş merkezlerini de barındıran dev
bir cami (Mescid-i Dirar/Zarar Mescidi) inşa ettirdiği, İnşaat ruhsatı almadan
Atatürk Orman Çiftliğine kendi emriyle devlet bütçesinden yaptırttığı
“Kaç-AK-Saray’a ilk yabancı devlet adamı olarak Katolik Hristiyanların dini
önderi, İsa’nın temsilcisi Papa’yı (Baba) davet edip, kendisini kutsattırması
ile “Kutsanmış Putperest Tapınak Mimarı” ilan edildi.
|
Ak-sarayın ilk yabancı konuğu olan papa Francis R.T.E'rdoğan'ın böyle kutsadı |
Masonlara göre, Allah’ın kızı
şeytan yeryüzü ve gökleri inşa eden en büyük mimardır. Böylece “Allah/Tanrılık”
sıfatının ilkini “Mimar Tanrı” adını kazanmış oldu.
Hala seçmenleriyle sınırlı halk
gruplarına ulaştırdığı ayni ve mali sosyal yardımlarının yarattığı
memnuniyetiyle, R.T.E’ye vekillerinden
ve seçmenlerinden aşk derecesinde bağlı olanların, resmi önünde secde etmelerine,
bazı milletvekillerinin ve din adamlarının onu, Asrın peygamberi, Mesih, Düzce
milletvekili Fevai Aslan’ın, onu Allah’ın sıfatlarını taşıyan kişi olarak
nitelemesiyle, 21. yüzyılın ‘ölen tanrısı’, “Bereket Tanrısı” ilan
edildi.
Adalet teşkilatını idaresine alıp
bütün mahkeme üyeleri belirlediğinden, bütün bürokratların seçilmelerini,
tayinlerini kendisine bağladığından “Her işin Tanrısı” ilan edildi.
21.yüzyılın bölgemizdeki en yeni
diktatörü olarak, Kaddafiye ve Saddam Hüseyin’e ve diğer komşu devlet
adamlarına attığı çalımlardaki kurnazlık ile nam saldığından, Suudi kralı
tarafından “Fırıldak” ilan edilmesini takiben “
Ortadoğu Şeytanı” ilan
edildi.
Maden kazasında yakınlarını
kaybettiği için kendisini protesto eden Soma’lı genci, polislerine ve
danışmanlarına dövdürdüğü, arabasına yumurta atan 13 yaşında çocuğu, Konya’da
mitingte kendisini protesto eden bir metni okuduğu için “16” yaşında bir genci,
İnternette kendisine küfür eden gene “16” yaşında bir öğrenciyi Balıkesir’de
evinden aldırıp tutuklattığı, dövdürdüğü, gezi olaylarında protestocuları
joplattığı için “Zulüm, şiddet tanrısı” ilan edildi.
Adana’da bir çiftçinin “anamızı belledin” diyerek yaptığı
protestoya “ananı da al da git” demesi, 2014 yılı içinde yürüdüğü yolun
köşesinde, ikinci katta bir kafede sigara içen gençlere de durup küfür ettiği,
karakola çektirdiği için “hakaret, küfür tanrısı” ilan edildi.
Batılı devletlerin baskılarıyla
getirdiği yasaklar yüzünden ülkemizde, tütün, pancar, pamuk, zeytin, zeytin
yağı, buğday, mısır, fındık,çay gibi bir çok tarım ürünlerinin ziraatının
yasaklanması, ithal küçük ve büyük baş hayvan getirip, yerli hayvancılığı yok
ettiğinden, İstanbul’un barajlarında sular kuruduğundan dolayı da “
kıtlık,yokluk,
kuraklık tanrısı “ olarak 2014 yazında hürmet edildi.
13 yıllık iktidarı döneminde
meydana gelen seller ve depremlerde çok sayıda mağduriyet yaşanmasından dolayı
“felaket ve yıldırım tanrısı” olarak da hürmet edildi.
|
Babasına soruşturma açılmasını Allah'a soruşturma görüyor. |
Cumhurbaşkanı olmadan önce yerine
tayin ettiği başbakanı, maiyet memurur gibi kullandığı, hükumete, doğrudan
müdahale ettiği, bütün partisini ve muhalefeti etkisi altına aldığı, ama başka
devletlerin idaresinde olduğundan “tek tanrı” olması mümkün olmadığından için
de “
İşbirlikçi Faşist Tanrı” olarak ilan edildi.
Uyguladığı Ergenekon, Balyoz, 28 Şubat komplolarıyla devletin
bütün genelkurmayını ve aydınlarını imsak vaktinde yaptığı baskınlarla
evlerinden alarak, müebbete mahkum ederek, buna, 17-25 Aralık 2013 tarihlerinde
yolsuzluklarını ortaya çıkartan polis ve yargı mensuplarını görevinden alıp,
“darbecilik suçundan” tutuklatması ile, hileci, hırsız sıfatlarını tastikletti.
|
Hermes |
Bir kaç yıl önce çok beğendiği Türk dilini bu yıl beğenmeyip, “felsefe dili”
olamayacağı, o nedenle Osmanlıca dilinin resmi dil olmasını önerdiği ve “Herkes
Osmanlıca konşacak” diyerek eğitimine geçilmesi emrini verdiği için de “Sınır
boylarının Tercüman tanrısı” sıfatını aldı ve Hermes’e daha çok benzediğinden,“
Tercüman,
Hileci, Hırsız, Faizci,Yağmacı”
gibi önemli sıfatları kendisine eklemeyi başardığından
“HileciTanrı
Hermes” ilan edildi.
Böyle asılsız suçlamalarla özgürlükleri iğfal edilenleri
ibret alıp korkanlar ve daha nice
şiddet, zulümlerle yarattığı korkular yüzünden de “Dehşet,Kabus tanrısı”
ilan edildiyse de bu adı korkudan pek söylenemiyordu.
Seçimleri, makarna, poşetler
dolusu kuru yiyecek, mutfak margarinleri, v.b içeren sosyal yardımlarla
kazandığı için, hala gücünü de bunlardan aldığından “Bereket Tanrısı” sıfatına
ek olarak da “Makarna Poşet Tanrısı” ilan edildi.
Böylece, “Allah’lık yakıştırması”
ile başlayan ilahlığı, “Makarna Poşet Tanrılığı” ile son bulmuştur.
Ne dersek diyelim, ne yazarsak
yazalım, Katar dışında bölgede kendisini muhatap alan devlet kalmamasına
rağmen, hala, ona tapınan bir seçmen gurubu, desteğini esirgemeyen batılı haçlı
devletlerin siyasi önderleriyle arada bir “kayıkçı kavgası” olan kapışmalarına
rağmen desteklerini sürdürmeleri yüzünden ondan kurtulmamız zor görünmektedir.
Çünkü, o Babavatan’ı Türk ve
Müslüman işgalinden kurtaracak bir siyasi, dini kişiliği temsil etmektedir.
O, “ete kemiğe büründüm, Tayip
diye göründüm” diyen gelmiş, geçmiş bütün şeytanların sıfatlarına haiz, ölen
tanrı olarak kabul gördükçe, bu milletinde, komşu devletlerin de yaşayacakları
çok acı tecrübelerin de sebebi olacaktır.
Bu güne kadar yazdıklarımızın
hepsi yazılı olarak bloglarımızda durmaktadır ve gerçekleşmiştir. Bundan sonra
olacakları da yzıyoruz, ileride gerçekleştiğinde de burada olacaklardır.
Ben gerçekleşmesin diye yazıyorum,
ibret alınır diye. Dileğim de gerçekleşmemeleridir.
AKP, 2015 seçimlerini de aldığı
takdirde, devletin parçalanması, iç ve dış savaşlar çıkacak, o çok sevilen
yavrucukların gencecik toprağa verilişlerine de bu putperestler
ağlamayacaklardır.
Çağımızın şeytan Hermes’i, “Makarna
poşet tanrısı” R.T.Erdoğan’ı da kimse suçlamayacaktır.
Herkes suçu kendi, iştahında,
sefilliğinde bulacaktır. Çünkü hiç bir millet, 13 yıldır süren uyarılara kulak
tıkadıktan sonra başına gelenlere “ah vah” etme hakkına sahip değildir.
Makarna poşet tanrınız, acılarınız
dindirecek bir yol bulur elbette :)
Takdir, okuyucularındır.
Alaeddin Yavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/
adilyargic
/ adilyargicc
|
Hiç bir Müslüman, bir resmin önünde secde etmez. Hele bir siyasinin. Bu secdeyi yapanların da Müslüman olmadıkları açıktır. |