Blog başlığındaki "+40" UYARISINI GÖRDÜNÜZ MÜ?

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.

Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.

Tedbir olarak yanınızda sağlık ekibi bulundurunuz veya çıkınız! +40 :))

İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.


Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Yazılarımı ırkçı, etnik,dini ayrımcı bulanlar, Atatürk'e yapılan 26 Kürt isyanı, 25 suikastın arkasında ve 30 yıldır, 50.000 insanımızın ölümünde Kürt Yezidiliği ardında saklanmış gayrimüslüm azınlıkların olmadığını ispatlasın.

Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

2 Ocak 2015 Cuma

MAKARNA POŞET TANRISI

Afrika Benin'de namaz 
kılan Hristiyanlar

1400 yıllık İslam tarihinde çok sayıda Müslüman devlet kurulmuş, yıkılmış, nice mezhep ve tarikat savaşları yaşanmışsa da hiç bir Müslüman devletin başına, “kendisini, Mesih, Allah ilan ettireni gelmemiştir.

Çünkü o dönemlerde, Müslüman devletleri bağımsız ve güçlüydüler. Her şey, geçen yüzüyılın iki dünya savaşından Hristiyan dünyasının gelip çıkmasıyla değişti. Müslüman devletlerin başına, “onlardan görünen” ama, İslam’ın mitolojisi olan dinlere mensup ezikler getirilmeye başlandı..
Osmanlı’nın son dönemlerinde bu gelenek başladıysa da bu kadar açıktan yapılmıyordu.
Son 13 yıldır, ülkemizi tek parti olarak yöneten AKP  hükumeti ile işbirlikçi muhalefeti ortaklığı “Recep Tayyip Erdoğan” adlı bir siyasi karakter üretmiştir.
Etrafında kümelenen, Müslüman görünen gayrimüslümler öyle şımarmışlardır ki, açıktan onu önce Mesih, sonra peygamber ve son Düzce AKP milletvekili Fevai Aslan ile de “Allah” ilan ettiler.


Kendi partisinden de tepki gördü haberi

Cuma günleri “hayırlı cumalar ayetleri sallayan Egemen Bağış gibi dinle alay eden tipler türedi.
Gerçek bir Müslüman devlet adamının yapacağı ilk iş bunu yapanları, dini değerleri tahkir etmek, suçundan yargılatmak olurdu.

Aksine çıt çıkmadığı gibi de benimsemiş göründü.
Öyleyse bu adamın İslami değerlerinde bir arıza vardı veya Müslüman değildi?


Bu olasıdır, çünkü, elan Müslüman görünen veya açıktan gayrimüslüm olan, Allah’a inanan, namaz kılan putperestler, Yahudi ve Hristiyanlar vardır.
Acaba bunlar onlardan mıdır? Öyle, desek iftiraya girer. Bize yakışmaz.
Allah, denilen tanrının İslam öncesi mitolojisine bir göz atmak bu iş için en iyisidir.


İslam öncesi, Arap dilinde El İlah (Tanrı) adına, ululamak için “tanrı” anlamına gelen “Lam” harfi yani “L” harfi eklenerek “El Llah” şeklinde söylenerek, Kâbe’nin baş tanrısı olarak Hicaz Araplarınca tapınılmıştır. Arapça’da “A” sesi doğrudan kullanılan bir ses olmadığından Arap alfabesi “Elif” yani “E” harfiyle başlar. Türkçe’de alfabe “A” harfiyle başladığından Türkler kılıç zoruyla geçtikleri İslam yaşamlarında “Allah” şeklinde söylemişlerdir.
Allah’ın eski dinlerdeki yerini araştırdığımızda, benim Sümer, İran, Arap, Mısır dinlerindeki tanrıları ve dinlerini incelememden çıkardığım sonuca göre anlatacağım. İslam öncesi Arap tanrılarını incelemek isteyenler “İslam Öncesi Arap Tanrıları” başlıklı çeviri derleme yazımı “adilyargic.blogspot.com”;”keykubat.blogspot.com” bloglarımdan okuyabilirler.

Nannar Sin'den Allah'a;
Sin'in sembol hayvanı 
Kara Manda'nın erkeğidir.
Suriye'de bulunan 

3000 yıllık Sin heykeli
Allah, adının kökenini anlamak için Sümer dinlerine kadar gitmek gerekir. Sümer gök tanrısı Enlil, Fırat kenarında sarayından nehre bakarken, yıkanan çıplak genç bir kız görür ve azar. Hmen yanına giderek, kıza anasının yanında tecavüz eder. Devamında onunla evlenir ve bu kadın “Ninlil” adını alarak tanrılar ailesine katılır. Bu tecavüz ilişkisinden doğan çocuklarına “Sin” adını verirler.

Sin, adının Türkçedeki karşılığı gibi “sinsi”, tehlikeli biri olarak ortaya çıkar. Babasının sahip olduğu gücü ele geçirmek için planlar yaptığından babasının haberi olmaz. Bir gün, sarayında yıkanmak için sarayın bahçesindeki havuza girdiğinde yanında oğlu Sin vardır.
 Sin, sinsice babasının elbiselerine işlenmiş olan kudret ve bilgelik tabletlerini çalarak yüksek dağlara uçar. Babasının güçlerine de sahip olur. Ondan tabletleri geri almak için görevlendirilenlerin sonları ölüm olur.

Ay Tnarısı Sin, üç ibadetçisi ile
Bilge tanrı, su ve yeryüzü tanrısı ve amcası olan Enki bir plan yapar ve Sin’in damadı olan Nergal’i görevlendirir. Nergal üstün güçlerine rağmen başarılı olamasa da Sin’i kaçırtmayı başarır. Uçan dairesine binen Sin, Absu’ya, Güney topraklarına doğru uçmaya başladığında, Nergal ‘e Enki, “aracın kuyruğuna ateş et” der ve atış başarılı olur, Yemen çöllerine düşer. Orada, Abkar adlı, kuyumculuk, korsanlıkla geçinen, asi, kovulmuş şeytanlar, cinler yaşamaktadır. Sin bu olayda bir gözünü düşürür “kör şeytan” olur ve yakalanır. Yargılanır, suçlu bulunur ve dağlara sürülür. Bu dağlar onun adıyla Sincar dağları olarak anılır. Babasının kudret tabletlerini çaldığından lanetlendiği için de “karanlığın, kötülüğün, büyünün, sinsi hareket eden Ay’ın tanrısı” ilan edilir.
Ba'allah putu
Ay Tanrısı Sin adıyla anılmaya başlanır. Nannar Sin de denilir.
  
Sümer’e yakın Sincar dağlarında da tehlikeli görülünce, düştüğü yere, Yemen’e sürülür. Oradaki Abkar cinlerinin başına geçer, cüzzam, bel soğukluğu, kanser gibi iyileşmeyen hastalıkları, asilikleri veya, işgale uğrayıp yurtlarından kovuldukları için çöllerde yaşayan karışık Arap kavimlerinin de babası olur.

Düşen gözünden ve yoldan çıktığı için de “Titan, şeytan” sıfatıyla  dolayı “Kör Şeytan” adıyla anılır. Gözünün parçalarına da “Allahın göz yaşları” adı verilir. “Hacer-ül esved” yani “Kara taş” adıyla el sürülerek, başka Arap kavimlerinde de taşlanarak hürmet edilir. Her iki hürmet şekli de ibadettir.
Yemen’de Abkar cinlerinin korumasında  olan, onlara kurban kesen, Sebe kavmine bir medeniyet bağışlar. Onlar yoldan çıkınca onları selle (Arim ile) cezalandırarak kıyıma uğratır ve Mekke’ye gelir.
Petra medeniyetine ait dönemde
Allah'ın kızları ve karıları olan
ElLat, ElUzza ve Menat
Burada “Ba’allah”, “Ba’al” adlarıyla anılmaya başlar. İki kızıyla burada kendisine dört köşe iki katlı, “13”m. Yüksekliğinde bir ev yapar. Adını da “dört köşeli ev” anlamında “Kâbe” koyar.
Kızlarıyla ilişkisinden soyları artar. Bilgelik tabletlerinden oldukça fazla ilim sahibi olduğundan, burada tehlikeli görülür ve Sina yarımadasına sürülür. Kızlarıyla burada uzun süre yaşar, bölge Sina yarımadası, buranın en yüksek dağı Turu Sina (Sina dağı), kızıldeniz körfezi kızı El Lat’ın adıyla “Ey Lat (Selam Lat)” olarak anılır. Ürdün nehri kenarında yaşayan Sabileri kalkındırır, Petra medeniyerini kurar.



Bu dönemde, göklerden gelen tanrılar kendi yıldızlarında tufanın etkisi kalktığından, bu gezegende de sürekli tufanlar, yanardağ felaketleri olduğundan kurdukları medeniyetleri yenide kurmaktan bıkarak göklerdeki evlerine dönerler. Dünyanın idaresi de bu şeytana verilir.

O da Mısır’a geçer, orada bir medeniyet kurar ve önce tanrıların emirlerini insanlara ulaştıran haberci tanrı, tanrıların yazıcısı, “kâtibi”  olur. Onlardan daha fazla bilgiler edinerek “Lah” adını alır. Arap dilinde hem belirteç hem de tanrı anlamına gelen “El” sıfatı da eklenince “Allah” olur.
Derecesi düşük olduğundan “iki Lam harfiyle (LL)” ululanır. İlmini arttırarak zaman makinesini de keşfeder ve geçmişe giderek, Mısır tanrısı Ra’nın babası olarak kendisini “İLk ve SON”, her şeye gücü yeten, büğtün bilimlerin sahibi bilge, kıyamette, tanrı ve insanların ölülerini diriltip “adil yargılayacak” olan “hüküm gününü sahibi” HAK” tanrı, “adilyargiç” olarak hürmet görmeye başlar. “wr.wr.wr.” harfleriyle kendini üç kez ululatır. Bu gün İnternet’in başlangıç harfleridir. Bazen “kuş tanrı olarak da ortaya çıktığından “tweet/cikcik” kuş sesi ile de bilinir. İnternet’in en sevilen “tweeter” sohbet sitesine de adını vermiştir.

Ortada Şahin başlı olan Ra, Kelaynak/İbiş başlı Lah
ile kayığında gece yolcuğunda

Ancak, Irak, Suriye, Yemen, Hicaz, Anadolu’daki kavimler onun bu gelişmesinden haberdar olmadıklarından ona diğer “ölen tanrılar” gibi değer vermeye devam ederler ve “Tut” adıyla da tapınırlar. İslam dinine “İdris peygamber” olarak da geçen budur.

M.Ö. 330’larda Makedonyalı Grek imparatoru İskender’in ölümünden sonra Mısır’ın kralı olan , aslen Anadolu Manisa Akhisar’lı (Filedelfiya’lı) olan Ptolomeus, bu tanrıyı öğrenir, çok sever ve Grekler için Hermes adlı bir tanrı üretir.
Hermes’in sıfatları da, Zeus’un oğlu, tanrıların habercisi, sınır boylarının tercümanı ve tüccarların koruyucusu, hırsızların, fahişelerin, yalancı, yağmacıların, kazıkçı esnafların koruyuvu tanrısı ilan edilerek ticarete ilgiyi arttırmayı başarır.
Ba’al’in ve bereketin sembolü olan  “erkek üreme organı” ona da yakıştırılır. Kervanların, göçerlerin, yolcuların kullandığı yollara dikilen kilometre taşlarına onun yüzü de cinsel organının resmi oyulur, kazınır. Topraktan yapılan erkek üreme organı şekileri fırınlarda pişirelerek çanak, çömlek, kandil gibi kullanılır, tarla sürülürken bereket getirsin diye toprağa atılır. Yağmur sularını içinde barındırdığından gerçekten sıcaklarda toprağı nemlendirdiğinden bereketin artmasına da sebebp olan bu cinsel organların ticareti de yaygınlaşır.
Erkeklik organı sevileni kutsanan bir bereket timsali olur. Ürün bollaşınca da ticaret artar ve bu dinden de günümüz ticaretinin ilk temel ilkeleri doğar. Hristiyanlığın ve VIII. Yüzyılda Bağdat İslam üniversitesinde Hermes’e atfedilen Aristo dini teolojisi İslam’ın da temel tasavvuf ilkelerinin esası haline getirilir.

Sabilerin hırsız Ay tanrısı Sin, Yahudilerin babası İbrahim’e Kenan topraklarını vaat eden, kısır karısından Yahudileri, köle karısı Hacerden doğan İsmail soyundan Hicaz Araplarını üretir.
İshak’ın soyundan olan Yahudileri 400 yıllık kölelikten sonra Mısır’dan kurtarıp Sina yarımadasına getiren Turu Sina’da (Sin dağında) Tevratı’ı (Eğitim,Öğretim) indiren, Tevrat’ta Yahweh, Elohim” adlarıyla bilinse de Musa’ya kendisini “Türkçe” adıyla “BEN” olarak tanıtandır.
Yahudilerin Yahweh'i, kurban adanan Levili
bir genci, yılan kuyruğu ile boğmuş, kanını
içmek üzere.

Mucize olarak Tur-u Sina dağını göklere kaldıran, “40” yıl Yahudileri çölerde gezdiren, MÖ. “VII. yüzyılda kızıp Asurluları üstelerine salıp cezalandırdığı tarihe kadar “700” yıl onları koruyup, çoğlatan, Kur’an’da “Ya Sin (Selam Sin) ve “Tur (Dağ)” surelerinde yer bulan bir tanrıdır.
İslam ve Hristiyanlığı tam benimsememiş bu iki dine ait tarikatlarda, Irak Sabilerinin din kitabı Cinza’da “Işık Kralı, Nur,Sin” adlarıyla anılır. Müslümanlar dışındaki bütün dinlerde gene “ölen tanrı” olarak kalmıştır. Hristiyanlığı kuran Yahudiler onu “İSA-JESUS”, Arap dilinde de “İbn el Allah İsa Mesih (Allah’ın oğlu  İsa Mesih)” adlarıyla anmaya halen devam etmektedirler.
Hatta, Tevrat, İncil, Kur’an’a birlikte inanan, Sünni Müslümanların dualarıyla namaz kılan Ortodoks Yahudi ve Ortodoks Hristiyan mezhepleri de vardır.

Son iki yüzyıl içinde Hristiyanlığa göre din kitaplarını ayarlamış olan Irak Sabileri Ay Tanrısı Sin’in kızı İnanna’ya “Güneş Tanrıçası, Bilgi dişi şeytan” sıfatıyla “İnanna”, Türkiye, Suriye Sabileri “İştar”, Ürdün, Filistin Sabileri “Astart, Aştarte” adıyla tapınmaktadırlar. Sabilerin, Cin Ze di Rabba (Öğretmen Ze Cini/Hazine anlamlarına gelen) kutsal din kitabı güneş tanrıçası “İnanna” adı ile başlar. İslam öncesi Kâbe’de de Allah’ın kızı “Güneş Tanrıçası El Uzza” idi.
Peygamber Muhammed’in de kervancılık yıllarında Sabi dinine girdiği için Mecusi olan kendi kavmi ona “Sabie/Sabiyye, dönek” dediklerini, yıldızlara tapındığı içinde uzaktan göründüğünde “Sebat et Nücum” yani “Yıldız göründü” diye alay ettiklerini, Kuran tefsircileri yazmışlardır. Maide 62, Hac 17. ayet tefsirlerinde bu bilgileri bulabilirsiniz.

İştar, Asurlarda Semiramis

Buraya kadar, Allah’ın, mitolojiden çağdaş dinlere olan hikayesini okuduk. Peki, gayrimüslüm Allah inananlarına göre Allah, bu gün ne yapıyor?

Bu güne kadar tekrar insan kılığında doğup halklarına önderlik etti mi?

İran Zerdüştlüğünde, Hristiyanlıkta, Yahudilere gelecek kurtarıcı kral beklentilerine göre “Beklenen Şaoşyant ya da Mesih” o mu olacaktır?

Böyle bir “Mesih” beklentisi, uydurma hadis yollarıyla İslam’a da sokulmuş haldedir.

Bu yüzden Kur’an adlı kitaplarında yazmasa da Müslümanlar da önceki dinleri İslam öğretisiyle harmanlayan 600 kadar islam tarikatına ait kalabalıklar, Mesih beklemektedirler.

Allah, hala “ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm” deyişinde olduğu gibi, ete kemiğe bürünüp, bir takım dini veya siyasi önderler olarak görünmekte midir?
Bu sıfatları yüzünden “Ölen Tanrı” olarak anılan varlıklar üzerine kurulmuş, Bereket Tanrısı Dinleri de olan, “Ölen Tanrı Dinlerinin” merkezi olan bu topraklarda dini ve siyasi malzeme yapılmakta mıdır?

Ya da birileri, bu gün onu nasıl kullanıyor?

M.Ö.2300'lere ait Petra medeniyetine ait Filistin
Hazor kazılarında 1950'lerde bulunan  Ay Tanrısı
Allah heykeli, dört resimde aynıdır.
Boyu 50.cmd,r.

Evet, ne yazık ki bu ilkellik hem de bizim ülkemiz Türkiye Cumnuriyetinde ve ülkemizin cumhurbaşkanınca yürütülmektedir.
19.yüzyılda İran’da Bahailiğin kurucusu Bahaullah resmen kendisini Allah ilan etmiştir.
Doğrudan Allah’ım, peygamber veya Mesih’im demese de dolaylı olarak Said-i Kürdi Deliüzzaman /Bediüzaman da  bunu Allah’tan vahiy aldığını, onu gördüğünü söyleyerek ima etmiştir.
Sünni Müslümanlığa geçmiş Işık tarikatından Fethullah Gülen de “peygambere gerek yok, diyerek kendisine uyulm asını istemiş, şifacı olduğunu iddia etmiş ve Allahlık iddiasında bulunmuştur.

Makarna Poşet Tanrısı Hermes R.T.Erdoğan;

Günümüzün, Babil’in Ay Tanrısı Sin’i, Ürdün, Suriye’nin Ba’allah’ı,  Hicaz’ın El Llah’ı, Mısır’ın Lah’ı, Grek’in Hermes’i, İran’ın Hürmüz’ü, çok iyi bildiğimiz, devlet dairelerinde rüşveti “bahşiş,hediye” adıyla serbest bırakan, zinayı suç olmaktan çıkartan, putperest dinlerdeki çocuk evliliklerini serbest bırakan, devlet adamlığının getirdiği nüfuzu ticarete alet eden, açıkça nüfuz ticareti yapan, yapmayı emreden, devlet malı “beytülmal’ı yağmalatan, hırsızların, yağmacıların, fahişelerin, sınır boyları tüccarlarının (kaçakçıların), Umre kervanlarının haraççı koruyucusu, “Hileci Tanrı” Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Henüz başbakan olduğunda, Turgut Özal’ın iflas etmiş Kafkas projesini uygulamaya kalktığı 2002 yıllarından itibaren, kendisinin “Gürcü” olduğunu, ailesinin Gürcistan Batum şehrinden göçerek Rize Güneysu’ya (sonra buraya Potamya dedi) göç geldiğini, cumhuriyet döneminde İstanbul Kasımpaşa’ya yerleşerek babasının kayıkçılık yaptığını işlemişti.

17 -25 Aralık 2013 Hırsızlık 
soruşturması  C.B.'nin 
emriyle kapatıldı
Rusya’nın bu Kafkas siyasetinden hoşlanmaması üzerine Gürcistan 2008’de Rusya ile savaşa girdi ve perişan oldu. Tayyip yardım edemedi, izine çıktı, telefonlarını kapadı, Saakaşvili’nin yardım çığlıklarına kulaklarını tıkadı. Buna çok kızan Gürcistan, Avrupa Parlamentosuna verdiği “2003 Gürcistan Azınlık raporunu” internete düşürdü.
Bu rapor tesadüfen karşıma çıktığında okuyunca ilgimi çok çekmiş ve hemen dilimize çevirip “adilyargic.blogspot.com” adresindeki blogumda yayınlamıştım.

Rapor, kısaca, Gürcistan’ın Yezidi Kürtleri ile (Müslüman değildir, Allah’ın kızı dişi şeytana “Tavus, İştar” adlarıyla tapınılan şatanist bir dindir), Ortodoks Hristiyan olan Sabilerin Hristiyanları olan Süryanilerle günümzden “800 “yıl kadar öncesinden ilişkileri olduğunu, Türk ve Müslüman yayılmacılığına karşı birlikte hareket ettiklerini, Gürcülerin Roma’daki dini merkez Vatikan, İstanbul’daki Bizans Fener, Moskova’daki kiliselerin yardımlarını almalarında aracılık ettiğini yazarak rapora giriş yapıyordu.

1915 yılında Çanakkale zaferinden sonra doğuda ilerleyen Enver paşa kuvvetlerinin, Ermeni çeteleirini imha ettiğinde, onlarla birlikte isyanlara katılan Yezidi Kürtler ile Süryani çetelerin de tehcirden kurtulmak için Gürcistan’a sığındıklarını,Rus Çarının izniyle, 68.000 Süryani’nin Batum’a, 38.000 kadar Yezidi Kürt’ün de Tiflis’e yerleştirildiğini, Süryanilerin, Osmanlı’nın 1918’de teslim olmasından sorna Anadolu’ya göç ettiklerini ve isyanlara destek verdiklerini anlatıyordu.

Uzun yıllar birilerinin
ardında dikildi durdu
Biraz araştırınca, Batum’a bağlı Bagata kasabasından olduğunu açıklayan R.T.Erdoğan’ın kasabasının adı olan “Bagata” adının da “Asi, isyancı” anlamına geldiğini öğrenince olay aydınlanıyordu.
R.T.Erdoğan’ın o zamanlar miting meydanlarında sık kullandığı, ama bu yazımdan sonra blogumu da sildirmesini takiben “asla kullanmadığı” bir repliği vardı;
“Benim dedem de haksızlığa karşı dayanamazmış ve Adana’da zalim bir vali varöış, ona karşı savaşırkan vurulmuş” diyerek adalete bağlılığını işliyordu.

Osmanlı’nın teslim olduğu 30 Ekim 1918’den sonra Adana’da bir vali vardı ve bu vali, Suriye’de Yıldıım Orduları komutanı iken isitfa edip Anadolu’ya gelirken Mustafa Kemal’in verdiği talimata göre, işgal ordularına silahlarını teslim etmeyen, ordusunu terhis etmeyen bir vatanseverdi. Enver paşa’nın Suriye’ye sürdüğü 500.000 Ermeniden “178.000” i İngilizler tarafından Adana ve Urfa bölgesine geri gönderilmiş, bu bölgede I.Haçlı Seferi zamanında kurulmuş iki Ermeni devletini kurmaları için isyana teşvik edilmişlerdi. Hem de Fransız askeri üniformaları giydirilerek.

İşte, “haksızlığa dayanamayan Tayyip’in dedesi, bu vatan hainleriyle bir olup, işgal edilmiş Müslüman ve Türklere kurşun sıkan bir hain” olarak karşımıza çıkıyordu.
Dedesi, Adana yollarında kaybolup giden Tayyip’in babası ve diğe aile  üyeleri de, cumhuriyet döneminde “mübadelelerden” kurtulmak için, Süryaniler zaten günde yedi vakit namaz kılan Hristiyanlar olduklarından, kendilerine uyan Sünni Müslüman olmuşlardı. İlerleyen yıllarda da İstanbul’a göç edip izlerini kaybetmişlerdi.
İşte bu vatan haini, İslam ve Türk düşmanı, Müslüman kılığına girmiş, Allah’ın kızı İnanna’ya “dişi şeytan Er Ruha” adıyla tapınan Süryani aileden 1954 yılında Recep Tayyip Erdoğan doğmuştu.
Çocukluğunda, kafası basmadığı için ilk okulu bitirir bitirmez, gene namaz kılan, tehcir ve mübadelelerden kurtulmak için Sünni mezhebine geçmiş Gregoryen Ermenilerin (Işıkçıların) da itibar ettiği İmam Hatip lisesine gönderilen R.T.Erdoğan ite kaka bu okulu da bitirmişti.

Üniversite sınavlarını kazanacak kafa olmadığından, kendisini futbola veren R.T.Erdoğan, ailesinin zorlamasıyla, kısa dönem askerlik yapmaktan başka işe yaramayan, devam mecburiyeti olmayan ve hiç bir Üniversiteye bağlı bulunmayan, Kapalı Çarşı civarındaki bir binada faaliyet gösteren İktisadi İdari Bilimler Akademisi” adlı, dört yıllık okula 1973 yılında kayıt olmuştu.


Bu okul sayesinde askerliğini sürekli erteleterek, 1974 Kıbrıs savaşına da katılmaktan kurtulmuş, Fatih belediyesinin spor kulübünde bir iş bulmuş, Milli Selamet Partisine de kayıt olmuştu.
Partinin faaliyetleri arasında, tiyatro kurslarına katılmış, olduğundan farklı görünmeyi, rol yeteneğini de öğrenmiş, partilileri coşturmak için verilen temsillerde rol alarak, “artistlik kariyeri” edinmişti.

Zamanla, partililerin yardımıyla, muhasebeci olarak da iş bulmuştu. Ama, kendisine faydalı olacağını gördüğü karizmatik kişileri de yağlamayı ihmal etmediğinden futbol ve muhasebecilik işlerinde tutunmuş, ailesinin geçimin sağlamayı başarmıştı.
1982 yılında güç bela bu okuldan diplomasını aldığında okulu bir işe yaramıyordu ama ona “yedeksubay askerlik” şansı vermiş, evlerine yakın Hasdal kışlasında kantin subayı olarak partisinin yardımıyla, kolay askerlik yapmayı da başarmıştı.

Askerlik sonrası bahtı açılan R.T.E, partide yükselmeye başlamıştı, şiir olan düşkünlüğü, İmam Hatip eğitiminden edindiği “hitabet yeteneği” onu iyi bir konuşmacı yapmış, rol yeteneği ile de hayat merdivenlerini tırmanmasını hızlandıracak etkili kişilikleri tavlamayı da başarmıştı.
1980’li yılların sonralarında çöküşe geçen ANAP hükumetinin yıkılmaz denilen belediye başkanı Bedrettin Dalan’ın yenilenme seçimleri geldiğinde, Dalan’ın kaybedeceğine, CHP’ye rağmen ihtimal vermeyen partiler, lüzumsuz adaylar koymuşlar, halkın Özal hükumetine kızgınlığı yüzünden oylarını CHP’ye vermesiyle Nurettin Sözen Belediye başkanı seçilmişti.

Onun da partisinin gözü doymaz siyasilerinin baskısıyla adının yolsuzluk, hırsızlıkla anılması üzerine, 1991 yerel seçimlerinden R.T.Erdoğan beklenmedik şekilde İstanbul Büyükşehir belediyesi başkanı seçilivermiş, başına devlet kuşu konuvermişti.

O güne kadar, kişiliğinde kendisini göstermeyen Ay tanrısı Sin şeytanı, “Ete kemiğe büründüm, Tayyip diye göründüm” dercesine R.T.E’nin ruhunda belirmişti.
Hermes kilometre taşı
İki yıllık başkanlığı süresince, İstanbul’un kamu arazilerini peşkeş çekmiş, Sultanbeyli Sultançiftliği, Esenyurt ve nice yerlere, soydaşları olan Yezidi Kürtleri, Müslüman görünen Süryanileri, Gregoryen Ermenileri Yahudileri doldurmuştu.

Bu işlerden de akıl almayacak kadar yolunu bulmuş, voliyi vurmuştu.
Hem partisi, hem de yandaşları köşe üstüne köşeler dönmüştü. Buna rağmen, önceki siyasilerin halkı bıktıran yolsuzlukları, siyasetçinin “yolsuzluk yapan ama hizmet eden” tipi olan çağdaş Hermes R.T.E’yi sembol yapmıştı.


Diyarbakır’da okuduğu bir M.Akif Şiiri bahanesiyle görevden mahkeme kararıyla alınan ve hapsedilen R.T.E, içerideyken yabancı batılı devletlerin himayesine girmiş, kamuoyunda sürekli gündemde tutulup 2002 seçimlerine kadar aşırı desteklenmişti.
Bunun arkasında da dedelerinden kalan “işbirlikçi, hain” geçmişinin hatıraları da yok değildi. Yoksa, bu güne kadar batılılar Türk ve Müslüman olan hangi siyasetçiyi desteklemişlerdi ki?

03 Kasım 2002 genel seçimleriyle AKP hükumeti kurulmuş, CHP’li Deniz Baykal’ın destekleriyle cezası kaldırılmış, karısının memleketi olan Siirt milletvekili istifa ettirilip, yapılan ara seçimle milletvekili seçilerek meclis sokulmuş, Başbakan yapılıvermişti.
İsa'nın yedi meleği adına kurulan
ilk yedi kilise Türkiye'dedir.
Süryaniler, kendilerini İskender zamanında Greklerin bakire Sabi kızlarına tecavüzlerinden doğan, “tecavüz çocukları” olduklarına inandıklarından Grek saymaları, Er Ruha’yı, Hermes ile eş tuttuklarından Tayyip, Hileci tanrı Hermes kişiliğine soyunmuştu.

Dedesinin ve atalarının başaramadığı, “Baba İsa’nın toprakları olan Anadolu’yu yani “Babavatan’ı” kurtarma görevini o yerine getirecekti.
Hermes kişiliğine boyanmış, hüküm gününün “adilyargıcı”,  İsa’nın ilk yedi kilisesinin bulunduğu, “Babavatan” olan Anadolu’yu, Ortadoğu coğrafyasını “kâfir Müslüman Araplar ile Türklerin işgalinden kurtarma” işine hemen soyunmuştu.

Projeleri, 1980 cuntası ile T.ÖZAL hükumetleri döneminde ABD-AB işbirliğiyle hazırlanan “21.yy. Yeni Dünyayı Şekillendirme Projesi” de olan B.O.P projesine hızla sarılmıştı.

Hemen, Gürcistan ile ilişkileri güçlendirmiş, ilgili yasları çıkartarak haçlı işgal kurumu ola NATO’nun Afganistan ve Irak işgallerine başlayabilmeleri için yurt ıçı ve yurt dışı ortamı hazırlamaya koyulmuştu.

Halkın sevgisini kazanmak, yerel ve genel seçimleri garantiye almak için de fakirlere evlerine kadar üç öğün yemek dağıtmış, çuvallar dolusu kuru yiyecek, kömür gibi katı yakıt yardımları yanında, yaşlılık, yoksulluk maaşları bağlamış, sosyal güvencesi olmayanlara ücretsiz tedavi olanakları sağlamış, hastaneden boş kimseyi döndürmemişti.
Ayrıca ülkenin her yerini inşaat sahasına çevirmiş, duble yollar, ödemesi kolay toplu konutlar, AKP’ye kayıt olmak, en az üç kişiye oy verdirecek yetenekte olanlara aylıklı, sosyal güvenceli işler de sağlamıştı.
Bunlara, emekli veya memur maaşlarıyla geçinemeyen, sosyal güvencesi olmayan yaşlılara üç aylık maaşlar, kuru yiyecek, mutfak ihtiyaçları, yakacak ihtiyaçları da eklenince halk bu Hermes’i tapınılacak kadar sevmişti.
Kocalarından ilgi görmeyen, kocalarını beğenmeyen kadınlar ona aşık olmuş, mitinglerde üzerine saldıracak kadar azgınlıklara başlamışlardı. Hatta genç kadınlar da bu kervana eklenmişler, cüzdanlarında R.T.E. resmi taşır olmuşlar, duvar ilanlarındaki resimlerine kimseden utanmadan yapışıp öpmeye kadar işi vardırmışlardı.
İçki yasağı ile, serhoş kocalarından dayak yiyen kadınların oylarını çantada keklik yapmıştı.
Halk böyle bir ilgi, itibar görmediğinden, Ay tanrısı Sin, kızı İştar, Er Ruha, Hermes, Hürmüz, Ehriman/Erman hepsi R.T.E’nin bedenine hücum etmiş ele geçirmişti.
Bu arada ülkenin bütün görsel ve yazılı basının topunu ele geçirmiş ya da kontrolüne sokmuştu.
Kimse aleyhinde yazamıyor, konuşamıyordu.
Haçlılar Afganistan’ı işgal etmiş, ırak’ı işgal etmiş, dört milyon Müslüman öldürülmüş kadınların, genç kızların ırzına geçilmiş, 1400 yıllık İslam eserleri topa tutulup yıkılmış, camile bombalanmış, camilerde Müslümanların ırzına geçilmiş, namaz esnasında bombalanarak üstlerine yıkılmış, kimsenin umurunda değildi.

Yasaları kendisine oy veren, “çocuk evlilikleri” yapan Kürt Yezidileri, Sabiler, Gregoryen ve Süryani Ortodoks Hristiyanlık dinleri inananlarına yönelik yapıyordu.

Bu yüzden milli eğitim sistemine “9” yaşında eğitimden ayrılmaya olanak tanıyanm “4+4+4 sistemini getirmişti.
Haçlı NATO çetelerinince işgal edilen Irak, Suriye, Sudan, Nijer, Libya gibi  Müslüman ülklerden, Gregoryen, Süryani, Habeş İncillerine inanan Müslüman görünümlü Hristiyanları, bu dinlere yakın Yahudileri ve Yezidi Kürtleri ülkemize getirip vatandaş kimliği veriyor, yüksek öğrenim kurumlarına “sınavsız” ve “dil yeterliliği gözetilmeden” kabul edilmelerini sağlayan yasalar hemen çıkartılıp yürürlüğe sokuluyorken, Irak ve Suriye’de Işid zülmünden kaçan Türkmenlere de “pasaportları olmadığı için” geri dönün deniliyordu.  Görüldükleri yerlerde IŞİD çetelerince topluca katledilmelerine seyirci kalınıyordu.
Ama bunlar AKP seçmeni için önemli değildi ve hatta, bunların hepsi onu kötülemek için üretilen yalanlardan ibaretti.

Suriye göçmenlerine verilecek vatandaşlık
belgesi
Devletin 90 yılda edindiği fabrikalar, tesisler, doğal kaynaklar, karşılıklılık esası gütmeden ülke topraklarının %30’u yabancılara satılmış, bütün yerli bankalar ve şirketlere yabancılar, Ticaret Kanununa aykırı olarak %51’in üstünde hisselerle ortak edilmiş, yani devletin bütün her şeyi yabancılara satılmış, çalışanların emeklilik hakları tırpanlanmış, emeklilik yaşı 65’lere çıkartılmış, devlet memurluğu dahil işten atılma kolaylaştırılmış, sendikalar tukaka edilmiş, sendikalılar cezalandırılmış, iş güvenliği yetersizliği yüzünden meydana gelen maden kazalarında ölen 331 kişinin acısıyla tepki gösteren halka şehir meydanında sopa çekilmiş, Ermenekte, toprak altında kalan işçiler 40 günde çıkartılamamış ama işverenleri kazadan önce adam gibi bir kez bile denetlenmemişti. İlgili bakan bile “araya hatır koydukları için gerekeni yapamadık” itirafında bulunurken, R.T.Erdoğan için kaale bile alınmaya gerek görülmüyordu.

Aldığı makarna poşet ve küçük sosyla yardımlarla, ona sonsuz güven duyan  seçmenleri için ise hala varsa yoksa Tayyip’ti.

R.T.E’nin vatana ihanet sayılan hiç bir işini halka kabul ettirmek artık olanaklı değildi.

Buna rağmen halkın %51’inden fazlasının muhalif cephede olması da dikkat çekicidir.

Bu büyük çoğunluk, tek bir muhalif partide buluşmaya kalkınca meclisteki partiler her seçimde onları sattıkça, TBMM partilerinden ve meclis dışı etkili olan bazı partilerden de işbirlikçi ve Masonik bağları yüzünden umut kalmamıştı.

Bu %51 çoğunluk, siyasi önder sıkıntısı yüzünden azınlık hale gelmişti.

Hal böyle olunca, putperestlik içeren tarikatlar ile, kripto Hristiyanlar da onda üstün, ilahi sıfatlar aramaya, yoksa da bahşetmeye başladılar.

İslam geleneğine göre, devlet, hırsızlık, yolsuzluk parasıyla cami yapılması yasak olmasına rağmen, Çamlıca tepesindeki toprağı kazıtıp, yerine Romalıların, Hristiyanlığın başında yıktıkları Satürn tapınağını andıran, alışveriş merkezlerini de barındıran dev bir cami (Mescid-i Dirar/Zarar Mescidi) inşa ettirdiği, İnşaat ruhsatı almadan Atatürk Orman Çiftliğine kendi emriyle devlet bütçesinden yaptırttığı “Kaç-AK-Saray’a ilk yabancı devlet adamı olarak Katolik Hristiyanların dini önderi, İsa’nın temsilcisi Papa’yı (Baba) davet edip, kendisini kutsattırması ile “Kutsanmış Putperest Tapınak Mimarı” ilan edildi.
Ak-sarayın ilk yabancı konuğu olan papa Francis
R.T.E'rdoğan'ın böyle kutsadı

 Masonlara göre, Allah’ın kızı şeytan yeryüzü ve gökleri inşa eden en büyük mimardır. Böylece “Allah/Tanrılık” sıfatının ilkini “Mimar Tanrı” adını kazanmış oldu.

Hala seçmenleriyle sınırlı halk gruplarına ulaştırdığı ayni ve mali sosyal yardımlarının yarattığı memnuniyetiyle,  R.T.E’ye vekillerinden ve seçmenlerinden aşk derecesinde bağlı olanların, resmi önünde secde etmelerine, bazı milletvekillerinin ve din adamlarının onu, Asrın peygamberi, Mesih, Düzce milletvekili Fevai Aslan’ın, onu Allah’ın sıfatlarını taşıyan kişi olarak nitelemesiyle, 21. yüzyılın ‘ölen tanrısı’, “Bereket Tanrısı” ilan edildi.

Adalet teşkilatını idaresine alıp bütün mahkeme üyeleri belirlediğinden, bütün bürokratların seçilmelerini, tayinlerini kendisine bağladığından “Her işin Tanrısı” ilan edildi.

21.yüzyılın bölgemizdeki en yeni diktatörü olarak, Kaddafiye ve Saddam Hüseyin’e ve diğer komşu devlet adamlarına attığı çalımlardaki kurnazlık ile nam saldığından, Suudi kralı tarafından “Fırıldak” ilan edilmesini takiben “Ortadoğu Şeytanı” ilan edildi.
Maden kazasında yakınlarını kaybettiği için kendisini protesto eden Soma’lı genci, polislerine ve danışmanlarına dövdürdüğü, arabasına yumurta atan 13 yaşında çocuğu, Konya’da mitingte kendisini protesto eden bir metni okuduğu için “16” yaşında bir genci, İnternette kendisine küfür eden gene “16” yaşında bir öğrenciyi Balıkesir’de evinden aldırıp tutuklattığı, dövdürdüğü, gezi olaylarında protestocuları joplattığı için “Zulüm, şiddet tanrısı” ilan edildi.

Adana’da bir çiftçinin  “anamızı belledin” diyerek yaptığı protestoya “ananı da al da git” demesi, 2014 yılı içinde yürüdüğü yolun köşesinde, ikinci katta bir kafede sigara içen gençlere de durup küfür ettiği, karakola çektirdiği için “hakaret, küfür tanrısı” ilan edildi.

Batılı devletlerin baskılarıyla getirdiği yasaklar yüzünden ülkemizde, tütün, pancar, pamuk, zeytin, zeytin yağı, buğday, mısır, fındık,çay gibi bir çok tarım ürünlerinin ziraatının yasaklanması, ithal küçük ve büyük baş hayvan getirip, yerli hayvancılığı yok ettiğinden, İstanbul’un barajlarında sular kuruduğundan dolayı da “kıtlık,yokluk, kuraklık tanrısı “ olarak 2014 yazında hürmet edildi.
13 yıllık iktidarı döneminde meydana gelen seller ve depremlerde çok sayıda mağduriyet yaşanmasından dolayı “felaket ve yıldırım tanrısı” olarak da hürmet edildi.

Babasına soruşturma açılmasını
Allah'a soruşturma görüyo
r.
Cumhurbaşkanı olmadan önce yerine tayin ettiği başbakanı, maiyet memurur gibi kullandığı, hükumete, doğrudan müdahale ettiği, bütün partisini ve muhalefeti etkisi altına aldığı, ama başka devletlerin idaresinde olduğundan “tek tanrı” olması mümkün olmadığından için de “İşbirlikçi Faşist Tanrı” olarak ilan edildi.


Uyguladığı Ergenekon, Balyoz, 28 Şubat komplolarıyla devletin bütün genelkurmayını ve aydınlarını imsak vaktinde yaptığı baskınlarla evlerinden alarak, müebbete mahkum ederek, buna, 17-25 Aralık 2013 tarihlerinde yolsuzluklarını ortaya çıkartan polis ve yargı mensuplarını görevinden alıp, “darbecilik suçundan” tutuklatması ile, hileci, hırsız sıfatlarını tastikletti.


Hermes
Bir kaç yıl önce çok beğendiği Türk dilini bu yıl beğenmeyip, “felsefe dili” olamayacağı, o nedenle Osmanlıca dilinin resmi dil olmasını önerdiği ve “Herkes Osmanlıca konşacak” diyerek eğitimine geçilmesi emrini verdiği için de “Sınır boylarının Tercüman tanrısı” sıfatını aldı ve Hermes’e daha çok benzediğinden,“Tercüman, Hileci, Hırsız, Faizci,Yağmacı”  gibi önemli sıfatları kendisine eklemeyi başardığından HileciTanrı Hermes ilan edildi.


Böyle asılsız suçlamalarla özgürlükleri iğfal edilenleri ibret alıp korkanlar ve  daha nice şiddet, zulümlerle yarattığı korkular yüzünden de “Dehşet,Kabus tanrısı” ilan edildiyse de bu adı korkudan pek söylenemiyordu.

Seçimleri, makarna, poşetler dolusu kuru yiyecek, mutfak margarinleri, v.b içeren sosyal yardımlarla kazandığı için, hala gücünü de bunlardan aldığından “Bereket Tanrısı” sıfatına ek olarak da “Makarna Poşet Tanrısı” ilan edildi.
Böylece, “Allah’lık yakıştırması” ile başlayan ilahlığı, “Makarna Poşet Tanrılığı” ile son bulmuştur.


Ne dersek diyelim, ne yazarsak yazalım, Katar dışında bölgede kendisini muhatap alan devlet kalmamasına rağmen, hala, ona tapınan bir seçmen gurubu, desteğini esirgemeyen batılı haçlı devletlerin siyasi önderleriyle arada bir “kayıkçı kavgası” olan kapışmalarına rağmen desteklerini sürdürmeleri yüzünden ondan kurtulmamız zor görünmektedir.

Çünkü, o Babavatan’ı Türk ve Müslüman işgalinden kurtaracak bir siyasi, dini kişiliği temsil etmektedir. 
O, “ete kemiğe büründüm, Tayip diye göründüm” diyen gelmiş, geçmiş bütün şeytanların sıfatlarına haiz, ölen tanrı olarak kabul gördükçe, bu milletinde, komşu devletlerin de yaşayacakları çok acı tecrübelerin de sebebi olacaktır.
Bu güne kadar yazdıklarımızın hepsi yazılı olarak bloglarımızda durmaktadır ve gerçekleşmiştir. Bundan sonra olacakları da yzıyoruz, ileride gerçekleştiğinde de burada olacaklardır.
Ben gerçekleşmesin diye yazıyorum, ibret alınır diye. Dileğim de gerçekleşmemeleridir.
AKP, 2015 seçimlerini de aldığı takdirde, devletin parçalanması, iç ve dış savaşlar çıkacak, o çok sevilen yavrucukların gencecik toprağa verilişlerine de bu putperestler ağlamayacaklardır.
Çağımızın şeytan Hermes’i, “Makarna poşet tanrısı” R.T.Erdoğan’ı da kimse suçlamayacaktır.
Herkes suçu kendi, iştahında, sefilliğinde bulacaktır. Çünkü hiç bir millet, 13 yıldır süren uyarılara kulak tıkadıktan sonra başına gelenlere “ah vah” etme hakkına sahip değildir.
Makarna poşet tanrınız, acılarınız dindirecek bir yol bulur elbette :)
Takdir, okuyucularındır.

Alaeddin Yavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc


Hiç bir Müslüman, bir resmin önünde secde etmez. Hele bir siyasinin.
Bu secdeyi yapanların da Müslüman olmadıkları açıktır.