Blog başlığındaki "+40" UYARISINI GÖRDÜNÜZ MÜ?

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.

Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.

Tedbir olarak yanınızda sağlık ekibi bulundurunuz veya çıkınız! +40 :))

İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.


Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Yazılarımı ırkçı, etnik,dini ayrımcı bulanlar, Atatürk'e yapılan 26 Kürt isyanı, 25 suikastın arkasında ve 30 yıldır, 50.000 insanımızın ölümünde Kürt Yezidiliği ardında saklanmış gayrimüslüm azınlıkların olmadığını ispatlasın.

Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

ERGENEKON ISGALIN ADI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ERGENEKON ISGALIN ADI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Ocak 2012 Cuma

HANGI ERGENEKON YARGILANMALI


HANGİ ERGENEKON YARGILANMALI?



2008’den beri dalga dalga süren Ergenekon tutuklamaları halen bir sonuca ulaşmadı ve bu gidişle ulaşacak gibi de görünmüyor.

Önce birkaç subay ve siyasetçi ile başlayan tutuklamalar ardından generalinden ve son olarak da Genelkurmay başkanlığı yapmış ve bir buçuk yıl kadar önce emekli olmuş İlker Başbuğ’a kadar uzandı.

Bu gün bazı gazetelerin dikkat çekmesine bakılırsa Yaşar Büyükanıt paşaya da uzayacak gibi görünüyor.

Önce şu Ergenekon’un nemenem bir şey olduğunu bir kavrayalım, çünkü gerçek “ETÖ”nün Silivri’dekiler mi yoksa iktidardakiler mi ya da her ikisi mi olduğunu o zaman anlayabilecek ve doğruya yakın tespitler yapabileceğiz.

Amerika’da New York’taki 11.Eylül.2011 İkiz Kule operasyonun ardından ABD başkanı yavru G.W.Bush’un “İslami Terör” tespiti yaptıktan sonra “Haçlı Seferi” başlattığını bilmeyen kaldı mı bilmem. 2001’de de daha Haçlı Seferi ilan edilmeden önce SSCB’yi Afganistan’dan çıkarmak için yetiştirip büyüttüğü Taliban’ı terörist gösterip “demokrasi götürmek” için Afganistan’ı işgal etmişti.

Bunları neden yazıyorum?
Çünkü her şey bunlarda saklı da ondan. ABD+ İngiliz siyasetlerine alet olarak, Osmanlı’yı yıkan ve Atatürk’e on beş yıl boyunca 26 Kürt ve bir o kadar gerici isyanlar çıkararak adım attırmayan işbirlikçilerin ve soylarının doluştuğu DP’den AKP’ye kadar uzanan “teslimiyetçi sağ” siyaseti asırlardır yurdumuzda destekleriyle kışkırtan ve iktidarda tutan siyasi akımın 1950'lerden beri ABD’deki adı “New Conservatist Movement” yani “Yeni Muhafazakâr Akım’dır”. Bu akım vahşi kapitalist, sömürgeci siyaseti benimseyen Haçlı zihniyetli bir akımdır ve siyasi önderlerini Tapınak Şövalyeleri ve Evangelistler gibi askeri yapılanmaya dayalı eğitim veren Hıristiyan tarikatlarından seçmektedir. R.Reagan’dan bu yana ABD başkanlarının Evagelist oldukları yazılmaktadır.

1950 seçimleriyle ülkemizde bu yapılanmanın kopyası olarak iktidara getirilen Demokrat partinin Kore’ye asker göndermesi zamanında da ABD’de bu yeni muhafazakâr akım iktidardaydı. DP, AP, ANAP ve AKP’nin siyasi politikaları ile bu muhafazakârların politikaları aynıdır. Yani “Liberal ekonomi” bu da “devlete ait kamu kurumlarının özelleştirilmesine dayalı” siyasetin ta kendisidir. Bizim çok sevip başımıza getirdiğimiz bu sağ partiler ABD’nin emperyalist siyasetlerine “en uygun ortam hazırlayan teslimiyetçi görüşe sahip” partilerdi. Başlarında da daima “dönmeler” bulunmaktadır.

1991’de SSCB’nin yarı oligarşik sosyalist düzeninin çökmesine kadar geçen soğuk savaş yıllarında ABD işgal ettiği, ya da uydusu olan ülkelerde kendisine karşı olan yapılanmalara karşı gece operasyonları yapardı. Bunları Afgan ve Irak işgallerinde de yaptılar.

Bu operasyonların adı “Er George Operations” yani Aziz George operasyonlarıydı. Aziz George, Bizans İmparatoru Diocletian’ın (M.S.III.yy) yakın korumasıydı ve o zamanlar sapık din olarak yasaklanan, Hıristiyanlara saldırmayı ret ettiği için imparatorun emriyle öldürülmüştür ve “İlk Hıristiyan Şehidi” kabul edilir. Er George, aynı zamanda ABD’nin soğuk savaş yıllarında dünyanın her yerinde benzer operasyonları gerçekleştiren C.İ.A’nın Avrasya sorumlusunun da adıdır. Güney Amerika kıtalarında da çok imzası vardır.

Operasyonların adı bu ikisinin kişiliklerinden alınmadır. Gecenin 01.00’inden sabahın 05.00’ine kadar yapılan baskın ve yıldırma operasyonlarının hepsinin adları “Er George’tur.” Bizde darbeler ve Ergenekon tutuklamaları da aynı şekilde bu C.İ.A başkanının emirleriyle ve gece baskınlarıyla yapılmıştır.

Şimdi, sırayla yazalım, “ER GEorge NEw CONservatist Operation”, (Aziz Corc Muhafazakâr Operasyonu-Saldırısı) şimdi koyu harfleri yan yana koyalım;
Irak Er George Operasyonu resmi


ERGENEC(K)ON artık “C” harfinin “K” sesi” verdiğini de bilmeyenler için hatırlatalım.

Yani 60 yıl önce Adnan Menderes iktidarı dayatmasının ülkemize yapılan bir “Ergenekon Saldırısı” olduğunu da böylece anlayalım. Hatta Atatürk’ün öldü(rüldü)ğü gün yapılan darbeye kadar da gidebiliriz.

O zaman da Menderes benzer siyasetlerle ülkeyi teslim etmiş, Kore’de gereksiz yere halen sayıları açıklanamayan miktarda askerimizi ziyan etmişti. Bu ABD sadakati ona ve ailesine mutluluk getirmedi aksine ABD onu ortada bıraktı, boynuna yağlı İngiliz sicimi geçirtti, idamdan önce prostat muayenesi bile geçirdi, çocuklarının birisi öldü(?), birisi sakat bırakıldı (?) ve geçenlerde o da vefat etti. Ama ömrü boyunca babasını idam ettiren zihniyetin de kucağında oturdu.

Temsilcisi olduğu “Yeni Muhafazakâr” siyaset anlayışı onun sonunu getirdi.

ABD’nin yeni muhafazakâr hareketinin ülkemiz temsilcisi olan ve devlete ait bir tek kamu kurum ve kuruluşu bırakmayan teslimiyetçi AKP ve öncekilerinin tümü gerçek birer ABD “ERGENEKON’u” ürünüdür.

Ergenekon davasının 2008’de gene ABD’deki ERGENEC(K)ON iktidarı olan George W.BUSH’un başkanlığı sırasında, Dağlıca baskınları sonrası başbakanımızın ABD’ye yaptığı ziyaretin ardından, ABD siyasetlerine karşı olanların tutuklanması kararı ile dönmüştü ve o günlerden gele gele bu günlere kadar geldik.

O zamana kadar ABD Ergenekon’unun sadık elemanları, Körfez olayında puan kaybetmişlerdi ve böylece yerlerini AKP’ye bırakmışlardı.

Genelkurmay başkanı ve öteki kurmay subayların başlarına gelenler geldi bence bu durumda onların da az kabahatleri yok. En büyük kabahatleri bence AKP’yi iktidara taşıyan her türlü zemini 12 Eylül 1980 darbesinden bu yana ordu yaratmıştır ve onlar da bir şekilde figüranlık etmişlerdir. Darbeden sonra da AKP’nin eski prototipi ANAP gene darbe tarafından iktidara getirilmişti.


ABD Ermenileri aleyhimize dava açıyorlar


Solcular jiletle kazınamayacak şekilde yerin dibine geçirilmiş, biraz da gerçek milliyetçi birkaç Ülkücü darbe almıştı. 12 Eylül cuntası bu iki harekete zarar verirken iki hareketi de yasallaştırmıştı;

1- Her zaman “hedef” göstererek şişip gelişmesini sağladığı Hermetik, takiyye Müslümanı “İrtica= Nurculuk+Gülen hareketi”.

2- Ordunun modernizasyonu bahanesi ile “etnik bölücü siyasetin” temeli olan “PKK’nın kurulması ve güçlendirilmesi.1980-1990 arasında “Ordunun Modernleştirilmesi” konusu hakkında yazılmış birçok yazıyı gazetelerin arşivlerinde bulabilirsiniz. TRT arşivlerinde çok sayıda haber ve açık oturum programı da vardır. 1968-1980 arasında Ankara SBF’ye giren ve Kürt Solu siyaseti güden Ermeni kökenli sıradan bir Anadolu çocuğunun arkasında destek olmadan böyle bir örgüt kurması olanaksızdır. Bunun geniş detaylarını bir çok yazımda bulabilirsiniz.

Geçen yıllarda “İrticayla mücadele” adı altında kendisini “din düşmanı” göstermeyi çok iyi beceren bazı kurmay subay ordu mensupları AKP’yi iktidar ettiler ve bu gün de Çevik Bir gibiler danışman olarak iyi yerlerdeler. Bazıları kurdukları güvenlik şirketleriyle yurt içi ve dışında aldıkları ballı güvenlik ihaleleri ile zevk-i safa içindeler. Mevcut özel güvenlik teşkilatlarının içinde “ordu mensubu” barındırmayanı neredeyse yok gibi.

Ergenekon tahkikatı dümenini bildikleri halde genelkurmay, siyasi iktidarca “darbe zanlısı” olarak teslim edilen subayların akıbetlerini öngörüp, “şartlı teslim” etmesi gerekirken bunu da yapmamışlardır.

Bu da İlker paşa dâhil, AKP dönemi Genelkurmay başkanlarının başbakanla yaptıkları her görüşmenin arkasından “yeni bir Ergenekon dalgası” başlamasında, “Genelkurmay’ın rolü ne?” sorusunu sordurmuştur. Kendisinin tutuklanması bile “hangi senaryo acaba” diye insanı düşündürmektedir. Çünkü içerdekiler gerçekten orada hapisseler, onların mağduriyetlerinden başta genelkurmay sorumludur!
Eğer bu en tepedeyken gerçekten darbe yapmaya kalkmış da yapamamışsa zamanında niye tutuklanmamıştır da içeri atılmak için emekliliğinden bir buçuk yıl geçmesi beklenmiştir?

Görevdeyken darbe yapmayı beceremeyen kabiliyetsiz bir genelkurmay başkanının emekliliğinde kime ne zararı olabilir?

Bu senaryonun ardından ne çıkacaktır?

Hükümet, Uludere salaklığının acısını bundan mı çıkarmaktadır?

Bunların hepsi boş şeyler. Olmayan darbenin cezası mı olur?

Bunda bilmediğimiz gerçek Ergenekon’un parmağı vardır, yani dışarıdaki Ergenekon’un parmağı.

İşte “ERGENEKON” arayanlara gerçek “ERGENEKON” bunlardır. Soğuk savaş döneminde bile atıl bırakılan ama soğuk savaşın bitmesine beş on yıl kala başlayan “terör örgütü ile ordunun eğitimi ve Hermetik Mason dini olan Nurculuk +Gülen akımı” ile halkın bütünleştirilmeye çalışılması projesinin ardında “B.O.P Projesinin” olduğu görülmektedir. Çünkü Ortadoğu’ya demokrasi getirilmesi Özal döneminde çok konuşulan bir konudur. Hatta benzeri öneriler A. Menderes döneminde de Atlantik tarafından yapılmıştır.
Şimdi de yapılan İran ve Suriye üzerine saldırmaya zorlanmaktayız. Allah’tan Rusya Akdeniz’e gemilerini indirdi de biraz rahatladık.

Bu yüzden Medvedev ile Putin’e barış ödülü verilmelidir. Ama Atlantik ötesi sürekli bastırmaktadır. Üstelik girdiğimiz savaşlarda da silahları ABD’den satın almak şartıyla. Kuveyt’e bile bu proje kapsamında geçenlerde silah sattılar. Bize de uçak, helikopter v.b. Yani silah, cephaneyi de vermiyorlar. Osmanlıyı da başa getirdikleri işbirlikçilerle böyle gerekli gereksiz savaşlara sokup borçlandırdılar, evlatlarını kırdırdılar böyle bitirdiler.

Siyaset aynı siyaset, savaştır, kırdır, borçlandır, böl, parçala ve hükmet!

1950’den beri ülkemiz ve halkımız üzerinde oynanan bütün oyunlar ABD ERGENEKON'unun ürünleridirler ve yakın zamanda hem bu millet hem kendileri ve birçok ülke bu Amerikan ERGENEKON’un mağduru olacaktır.

Oysa Mason küresel sermayenin siyasetleri çok dallıdır. Doğaya uygundur. Yani AKP’yi veya benzeri bir yandaşını “yüceltmek ve bir yerlerde kullanmak” istiyorsa önce onu “mağdur” eder (başbakan en iyi örnektir), hapse atar, sonra çıkartır başa getirir. Ardından onu boğuşturur inanın hepsini “küresel sermaye” ayarlar.

Aynı bir elektrik devresi gibi siyaset izler yani bir (+) uca bir de (-) uç muhakkak kullanır ki inandırıcı olsun. Öyle de olmaktadır. Bu konuda sayısız tespitlerimi içeren yazılarım doludur. Bir grup sokakta protesto yapıyorsa onu oraya getiren güç de onun idaresindedir.

İşte Silivri- Ergenekon tutukluları da AKP’yi iktidarda tutmak, “özgürlükçü” göstermek, yapılanın bir yenilik, “devrim” olduğunu kanıtlamak için yazılmış senaryonun oynandığı bir tiyatrodur.

Bu tiyatronun bu günkü mağdurları, şu an bile ABD’nin gözden çıkarabileceği bir RE.T.E ve hükümetinin ardından uygulanacak yeni akımın temsilcileri olabilirler!

Bilmiyoruz ama hiçbir şeyden de emin değiliz. Oyun büyük, senaryo yazarları çok tecrübeli ve bilgedir. Ama her ne olursa olsun, on yıl öncesinin mağduru RE.T.E nasıl bu günün zalimi olduysa, birkaç yıl sonrasının zalimleri olabilecekler için bize düşen sadece “adalet ilkesine bağlılıktan kopulmamasını “dilemektir.

Çünkü adalet bu gün nasıl “-Asmayalım da besleyelim mi?” diyen Kenan Evren’e bile lazım oluyorsa ve bunun için iki yıl öncesinden Çankaya’dan Genelkurmay’a ziyaretler yaptıysa bir gün mevcut iktidara da lazım olabilir ve hiç kimseye “adaletten kopmak” yarar getirmez. Bir gün her siyasi bir Mübarek, bir Kaddafi olmaya adaydır.


Evren ve Erdoğan
Çünkü şu anda haklarında tutuklanacak ve içeri tıkılmalarına bol bol yetecek suçlama dosyaları Meclis ve mahkeme arşivlerinde beklemektedir.

Örnek, bunları kim yargılayacak?
Güneş gazetesinden Rıza Zelyut bu gün yazmış, okuyalım;


“Lütfen şu suçlara bir bakın:

- İhaleye fesat karıştırmak.
- Çıkar amaçlı suç örgütü kurmak.
- Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak.
- Baskı, cebir, şiddet, mafyavari yollar kullanmak.
- Devletin imkânlarını yasadışı yollarla kendi tarafına veya taraftarlarına aktarmak.
- Kamuyu zarara uğratmak.
- Görevini ihmal etmek ve görevini kötüye kullanmak.
- Çete kurup zimmetine para geçirmek.
- Sahte fatura kullanıp kamuyu dolandırmak.
- Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek.
- Terör örgütü propagandası yapmak.
Ve daha başka adi suçlar.
Dün de Kılıçdaroğlu eklemişti, sahte resmi belge düzenlemek, kalpazanlık yapmak…

Ha bir de bunların üstün zekâlı çocukları birden bire gemiler, fabrikalar, internet şirketleri ve nicelerine sahip oldular.

Bu nasıl olmuştu acaba?

Bu çocuklar zekiydiler ama babaları hükümetin başına geçince zihinleri daha da mı çok açıldı acaba?

Ha şu Deniz feneri ve Kurban etinden döneri n’olcek? Kapandı gitti.

TAM 622 SUÇ
Şu an milletvekili olanlarla ilgili 622 tane fezleke oluşturulmuş. Yukarıda sözünü ettiğim suç türlerinden 500 kadarı TBMM'de sorgulanmayı bekliyor. Bu suçların içinde en dikkat çekenleri devlet malını hortumlayanlarla ilgili. İhaleye fesat karıştırarak hazineyi soyanlar, ne yazık ki milletvekili dokunulmazlığı ile yargılanmaktan kurtuluyorlar. Bunların; çıkar amaçlı suç örgütü kurarak devleti zarara uğrattıkları iddia ediliyor. Bu amaçla sahte fatura bile kullanılmış. Bu vurguna karşı çıkanlar ise mafya türü baskılarla susturulmuş.
İşte böyle suçlamaların yapıldığı kişileri; bu TBMM şimdiye kadar korudu, kolladı. Bu suçlamalara muhatap milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırmadı.”

Şimdi soruyorum;

Yabancı ülkelerin siyasi ve ekonomik çıkarlarına uygun projelerle altmış yıldır bu milletin evlatlarının kurban edilmesi ve halkımıza çektirilen onca ekonomik sıkıntılarının ve evlat acılarının sorumluları suçlu değil midir?

Bu siyasetleri “Emperyal Güç Türkiye” siyasetiyle sürdürenler, kafamıza Rus, Çin, İran pislikleri düşmeye başladığında halka ne diyeceklerdir?

Bunların hepsi ABD Ergenec(k)onu’dur.
-Hangi ERGENEC(K)ON yargılanmalı?
ABD derin Gladyosunun AKP iktidarının 10.yılında ortaya çıkan "küçük ucu" için tıklayınız!

-Etnik bölücü siyaset güden terör örgütü ile ülkeyi “etnik köken ayrımcılığını esas alan açılımları” ile yöneten (Kürt, Ermeni, Arap, Çerkez, Kilise mallarının iadeleri vb) iktidar partisini, onları oluşturan bölücü, ayrılıkçı, yıkıcı tarikat ve cemaat yapılarını kuranlar ve iktidara taşıyanlar mı?

(Bunlar sadece Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya’dan ibaret değillerdi ve onları teşvik eden, bu işin asıl beyni olan, üniversitesinden ekonomistine, iş adamına ve yurt dışına uzanan bağları es geçilmektedir.)



-Aslında 60 yıldır TSK değil, NSK ( Nato Silahlı Kuvvetleri) askeri olan ve ABD’ce eğitilerek, seçilerek genelkurmay koltuklarına oturanlar olmalarına rağmen, ABD işgal siyasetinin harfi harfine uygulanmasına karşı çıktıklarından dolayı “sömürge yasalarıyla” içeri tıkıldıklarına hükmedilen Silivri’dekiler mi?

-Onları içeri tıkarak “kendi kadrolaşmalarının önünü açan” İktidarda ve bürokrasidekiler mi?
-Yoksa hepsi mi?

Yoksa boş ver gitsin iyi mi oluyor?

Yoksa 50 yıldır kaybedilen evlatlar millete az geldi de millet için için kaşınmakta mıdır?
O zaman kaşınanı kaşırlar bu da böyle giderse yakında vasıl olacaktır ve Rusya hatırına biraz gecikmiştir. Rusya dış işleri bakanının “Türkiye Suriye’ye saldıracak!” uyarısını da yazalım.

Adalet ve Kalkınma Partisi, Adaletsizlik ve Kaos Partisine dönüşmüştür. Allah vermesin bir savaşa girersek, Kıtlık, Kıyım, depremlerin, hortumların, sellerin ve yıkımın ve de ülkenin işgalinin adı olacaktır. Menderes döneminde de depremler, seller ve yangınlar boldu. Bu hükümet döneminde de bunlar halen oluyor ve yaraları da sarılamıyor. Bir de savaşa girersek seyreyle gümbürtüyü!


Bu ülkede adının önünde, arkasında “Türk” olup da Türk ve Atatürk düşmanlığı yapanlar* nasıl ki “Türk” değilse ve Atatürk zamanında devletten nimetlenmek için Türk adları alarak yalakalık eden işbirlikçilerin soylarıysalar, adı “Adalet” ile başlayan AKP’nin de “Adaletli” olmadığını yargısından çalışanların ve emeklilerin maaş zamlarına kadar yaptığı her alanda görmeye artık alıştık.

Haberlere bakılırsa hükümet çalışan memurlara bu yıl zam da vermemiş. Geçen yıl “emeklilere grev ve toplu sözleşme” hakkı vererek dünyayı kendine güldüren AKP’yi, “kazanılmış hakları geri alma” ve de “Adalet” adını sömürme konusunda Nobel Ödülüne aday gösteriyorum!

Başbakanın oğlu Ahmet Erdoğan'ın gemisi (Gemicik)

Adaletin bu mu dünya?

Ellere şirketler, Kısıklı’da, Londra’da, New York’ta köşkler, yükseklerde koltuklar, siyah gözlüklü korumalar, Limuzinler verdin!

Bizlere ithal angu(s)t** etlerini bile çok gördün, hep kör baktın dünya!

Ulan bu kadar yazı okunur mu yav?

Aklınıza şaşayım sizin emi?

Ulema mı olcanız ne?

Adilyargıç/keykubat

*(Mümtazer TÜRKÖNE, Ahmet TÜRK, Kanal TÜRK, Sky TÜRK, Haber TÜRK, CNN TÜRK gibi.) **(Onu da alamıyoruz ya Allah’tan yandaş medyanın yemek programlarına bakarak” görsel tokluğa” ulaşmaya çalışıyoruz ve bazen ekrana ekmek bandırasımız geliyor.)

Rıza’nın yazısı için;http://www.gunes.com/2012/01/13/yazar/1798/ riza_zelyut/arinc_ a_da_fezleke_duzenleyin.html

ABD Gladyosunun sivil-askeri ucu göründü; 1-http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/sadati-akp-hukumeti-kurun-dedi-h5240.html
2- http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/sadat-turkce-resmi-dil-olmasin-ve-ozerklik-gelsin-h5274.html
3- Bu gladyonun resmi İnternet sitesi;http://sadat.com.tr/http://sadat.com.tr/

 Biz inandıramadıysak başbakan belki inanmanıza yardımcı olabilir. İşte batılı devlet adamlarına "karşlılıklılık gözetmeksizin" Hıristiyanlığa yaptığı hizmetleri dinleyiniz:

Alevilerin benzer tespitleri;

19 Ocak 2009 Pazartesi

ERGENEKON ISGALIN ADI

-->

ERGENEKON” İŞGALİN ADI

10 Kasım1938’de Atatürk’ün ölümünün ardından 6 ay iki gün sonra 12 Mayıs 1939’’da sonucunda yayınlanan bir bildiri ile İsmet Paşanın ülkemizi teslim ettiğine dair bir bildirinin de yayınlandığı İngiltere ile yapılan kredi Antlaşması bağımsızlığımızın elden çıkış belgesidir.


İnönü-Churchill.Adana-Yenice-1943

II.Dünya Savaşı sonrası Amerika-İngiliz işbirliğinde yapılanan yeni dünya düzeni projesine 1947’de Nato müracaatı katılmamız ile başlayan ülkemizin Amerika tarafından işgalini sağlamıştır.

1950 sonrası,sözde “Komünizmden” ülkemizi korumak bahanesi ile Amerikan sermayesi ile kurulan “gizli derin devlet yapılanması” ile halkımız iki Bitlisli ajanın oluşturduğu yapılanma içinde iki kutba bölünmüştür.,

1.yapılanma,Amerikan Demokrat Parti yapılanmasıydı. Sözde, SSCB yanlısı,sosyalist görünen bu yapılanma “demokrasinin yerleştirilmesi için” solun halka öğretilmesini amaçlamaktaydı. Asla Sol bir karakteri olmayan bu yapılanma,dönme gayrimüslümlerin (Ermeni,Gürcü,Laz) devlet imkanları ile emperyalizmin okullarında eğitilerek geri getirilip ülkenin bölünmesi için kültürel ortamı oluşturdular.Bunlar gelecekteki,Kafkas planında, SSCB’nin Doğu Anadolu üzerinden Hürmüz Körfezine inme planına engel olacak Amerikan destekçisi “Hıristiyan” grubu oluşturacaklardı.

Din karşıtı oldukları için de devletin “Osmanlı-Türk-İslam=O.T.İ ve Misak-ı Milli” siyasetinden uzak durmasını sağladılar.Böylece,Osmanlı’dan koparılarak devlet yapılmış halklar,Emperyalizmin kucağında sahipsiz kaldılar.
Bunun idaresi Bitlis Ermeni’si İsmet İnönü tasarrufundaydı.

2.Yapılanma da 1890’lardan itibaren İngiliz,Rus ve diğer Avrupa devletleri ile işbirliği içinde Kürtçülük Siyaseti gütmüş olan,yine Bitlisli Said-i Nursi’nin oluşturduğu Nakşibendi kökenli,Sünni Kürtlerin İslamcı Kürdistan yapılanmasıydı.

Bunlar da Komünizm ideolojisinin,Irak ve bölge ülkelerine yayılmasına engelleyecek emperyalizme sadık “Yeşil Kuşak” görevi yapacaklardı.

Her iki yapılanmanın içinde de “Türk” veya Müslüman oldukları için kendini Türk görüp,Türkiye’ye sığınmış balkan ve Kafkas halkları yoktu.

Amerika’nın idaresine aldığı devletlerde en büyük ortağı ise o devletin ordusuydu.İşte Derin Devlet” yapılanması da,”Halka Demokrasinin benimsetilmesi kapsamında” Üniversiteler siyasi partiler,sanayi kurum ve kuruluşları ile umum halk arasında yukarıdaki ideolojileri kullanarak siyasi kutuplaşmayı yarattı.
Derin devlet bu kutuplaşmayı derinleştirmek için sonları önemli bazı sivri kişilerin öldürülmeleri ile biten operasyonlar yaptıkalrına dair iddialar 60 yıldır bitmek bilmiyor.

Ardından,Üniversite öğrenci olayları,grevler ve halk arasındaki siyasi bölünmeler ile devletin enerjisi tüketildi,içi boşaldı.Devlete bağlılık,işinde dürüstlük gibi ilkeler aşağılandı,halk fırsatçılığa,rüşvete,her türlü ahlaksızlığa teşvik edildi.

Olaylar derinleştikçe de Amerika’dan gelen talimatlar doğrultusunda halkımız sindirildi,içine kapanık bir karaktere büründürüldü.

Bu proje gerçekte,Müslüman devletçiklerin kendi kendilerini yemekle meşgul olarak,çağın bilim ve kültür gelişmelerinden uzak tutmaya yaramaktaydı.

Kültürel bölünmelere katılan insanların kimisi,devleti Avrupa gibi gelişmiş olmak için demokrasiye geçirme savaşı verdiklerini,diğerleri de,”din düşmanı,haçlı işbirlikçisi Rus ve Avrupa’nın halkın dinsel kimliğini değiştirmelerine engel olmakla kendilerinin haklı olduklarını anlatmakla günlerini tüketmekteydiler.

Oysa,dünyayı paylaşma yarışında,her gün yeni icatlar,sanayi ve teknolojik gelişmeler ise Amerika ve Avrupa ilkeleri ile Komünist Rusya’da olmaktaydı.

Birbirlerine karşı “demokrasi ve din savaşı” verenler ise devletlerinin her gün biraz daha emperyalizmin kucağına yerleşmesine hizmet etmekten öte gidemediklerini görememekteydiler.

Bu olay sadece bizim ülkemizde olmadı bütün dünyada bu proje aynı anda uygulandı.Halen her devletin, siyaset,basın,eğitim,kültürel kimliklerinin temsilcileri de bu operasyonlarda sivriltilmiş işbirlikçilerden başkaları değildir.

Bizde,Deniz Baykal ve ekolü,1955’lerin,Ali Kırca’lar,1968’lerin sembol adları değil midir. Sağ yapılanma da M.Şevki Eygi’ler,vs.vs.bu siyasi operasyonların yarattığı kişilerden başka karşımızda kim vardır.

Bu kişiler de gerçek vatanseverdiler ama sivrilince emperyalizm onları seçip,her gün bizlerin beyinlerini programlamaları için belli yerlerde tutmayı uygun bulmuştur.

Bizler de kendi zihniyetimizde insanlarca avutulmayı sevdiğimizden,işi uyanmadığımızdan bu tuzaklara gönüllü gitmekteyiz.

İşte bu Amerikan merkezli derin devlet operasyonlarının son aşamasını da Amerika Cumhuriyetçi Partisinin 1990’larda şekillendirdiği “Neo-Conservatizm Philosophy” yani,”Yeni Muhafazakarlık Felsefesi” dir.

Bu felsefe de kökten dinci Yahudi-Hıristiyan Faşist Emperyalist bir içeriğe sahiptir.Tüm dünyaya Amerika’nın mutlak hakim olmasını amaçlamaktadır.

Irak ve Afganistan’da yaptıkları operasyonlara verdikleri “ER GEORGE OPERATION” adı da bizde Hızır olarak bilinen efsanevi kişinin İsevi kahramanının adıdır.

-->
"ER" takısının, “ERAN” Yahudi adıyla ilgili olması da mümkündür.”Eran”,İbranice,Kalk borusu,yatağından kaldırmak,uyandırmak,kızdırmak,tahrik etmek anlamına da gelmektedir.

"The boy's name Erane-ran” is pronounced AIR-en. It is of origin, and its meaning is "roused, awakened".Hebrew"

Hızır da her an uyanık olan seçilmiş bir üstün insandır.”Er” takısının bu adın kısaltması olma ihtimali de yüksektir.
-->
Bu operasyonların gecenin bir saatinde yapılmalarının da bu adla birebir uyum içindedir.

Bu baskınları yapan felsefe de “Neo-Conservatıst Phılosophy-Yeni Muhafazakar Felsefe”dir.
Amerika’da bunun adı kısaca “NEO CON” olarak anılmaktadır.

Dünyayı işgal etmek için savaşan da bu köktendinci Yahudi-Hıristiyan savaşçıları olan “neo-con” lar olunca Amerika’nın dünyayı işgal planına koyduğu adın “logosu” nun elde etmekteyiz.

ER(AN) GE(orge)-NEO-CON “ logosunu Türkçe olarak söylediğimizde “Ergenekon” telaffuzunu elde ediyoruz.”Yeni Muhafazakarların Kalk Borusu operasyonu olarak da açıklamak olasıdır.
Her iki örneğe göre de,dilimizdeki “Hızır gibi yetişti” deyimine uygun olarak ta bu adı “Hızır Baskını” şeklinde dilimize çevirmek en doğrusu olacaktır.

İşte,İslam Dünyasını işgalinin adı “ERGENEKON” ortaya çıkmaktadır.Ergenekon ibnesi Tuncay Güney’de “Bu dağlarda demir döven Türklerin efsanesi ile alakalı değildir” demiyor mu?
Biz ,mağduru olduğumuz “sosylojik kitle deneylerinin etkileri ile” sağcı,solcu vb. olarak bölünmüş olmanın tesiri ile,ne yaparsak yapalım,ne kadar solcu veya sağcı öldürmekle övünsek de hiçbir şeyin değişmemesini ve daima Amerika ve Avrupa’nın her daim kazanmasını ancak bu şekilde açıklayabiliriz.
Tehdit dışarıdan gelirken biz birbirimizi yiyerek onların işlerini kolaylaştırmaktayız. Uygulanan kitle oyunları ile kendi kardeşimizi tehdit olarak görmekteyiz.
Yani,keloğlanın meşhur lafı gibi.”Al takke ver külah” kazanan Amerika’dır.
Üç kağıtçı gibi el çabukluğu,akıl oyunları ile bizler kendimizi tükettikçe hep o kazanmaktadır.
Ergenekon,sadece ülkemizin değil,bütün ezilen dünyanın "işgal senaryosudur."
Artık,bu konu ile ilgili,Amerikan medyasından tercüme ettiğim,”neo-con” siyasetini eleştiren ,bir şekilde geriaşağıdaki yazı da sizlerin şüphelerini gidermeye yardımcı olacaktır.

İşte o makale;

AdilYargic

Bakış Açısı:Neo-con’ların Sonu



Jonathan Clarke,Carnegie Meclisinde “Uluslararası İlişkilerde Ahlak” konulu toplantıda George W.Bush’u Irak’ın işgali için cesaretlendiren “neo-con”ların yükselişi ve düşüşü hakkındaki bakış açısını belirtmiştir.

Tarihin içine çökmekte olan Bush idaresi ile ilgili olarak sorulan en adamakıllı soru,sahneden kaybolmak üzere olan” neo conservative -Yeni Muhafazakarlık” felsefesinin desteklenip desteklenmeyeceği sorusudur.
Cevap büyük ihtimalle “evet” tir.

Fakat,1980’lerdeki erken dönemeci öncesinde yeni muhafazakârlığın kitabesi yazılmıştır. Reagan idaresi döneminde sönmeye yüz tutmuş iken1990’ların ortalarında bir ikinci nesli ortaya çıkmıştır.

Bu,ileri soğuk savaş döneminde “neo-con “ ABD ordusunun hakimiyetinin “tek kutupluluğun öneminin” kutsal yağla kutsanmasıydı.Bu anlayış,çağdaş “neo-conservatism-yeni muhafazakarlık felsefesinin-” yeni fikirlerle desteklenmesi için bir kuluçka makinesi gibi çalıştı.

KÜSTAH TUTKU

Yeni Muhafazakarlık felsefesinin ana karakteristikleri;
1-Dünyayı “iyi-kötü”ye dayalı ikili bir anlayışta görmek,
2-Diplomasiye düşük tolerans-hoşgörü tanımak,
3-Askeri gücü kullanmaya hazırlıklılık,
4-ABD üzerinde tek taraflı vurgu yapmak,
5-Çok yönlü örgütlenmelere tepeden bakmak,
6-Sadece Ortadoğu üzerinde merkezlenmek.

Bush idaresinde başlıca rol oynayanlar arasında, Paul Wolfowitz, Douglas Feith, Elliott Abrams, David Addington and Richard Perle göze çarpmaktadır.

Yeni Muhafazakarların medyadaki avukatları arasında Bill Kristol and Norman Podhoretz, dahilken, felsefe üretenlerden ise Bernard Lewis and Victor Davis Hanson aydın ağırlığını temin etmişlerdir.
Yeni Muhafazakarların çoğu Yahudi’dir ama,bu hareketin bir Yahudi olayı olarak algılanması yanlıştır.
Washington eyaletinde,en önde gelen düşünce kuruluşu Amerikan Girişimcilik Enstitüsüdür. (American Enterprise Enstitute)

Şimdi,İsrail-Filistin barış projesinde,geleneksel görüşmelerin reddine merkezlenmiş Amerikan dış siyasetini tartışan hayli etkin seri yazılar yaratıldı.
Daha geniş bölgenin demokratik biçimlenmesi için kışkırtılması yerine,ABD’nin daha cesur tutkular barındırmaya yöneltildi.

İlk aşama,bölgede bir tür gösterici (mitingçi) etkisi olduğuna inanılan Saddam Hüseyin’in tahttan indirilmesiydi.
Bush idaresinin başlangıcında neo-con’ların umudu sönüktü.

Aslında,Wolfowitz, Feith ve Perle gibi birkaç kişi üst düzeyde görüşmeler yaptılar ama,Bush,kendisi,geniş çaplı zıt bir neo-con dış politikasını alçak gönüllülükle uyguladı.

Ne dDış İleri Bakanı Colin Powell ne de Savunma Bakanı Rumsfeld bir “neo-con” du.

Neo-con’ların yaptıkları,her nasılsa Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in etrafında bir haçlı birleşmesiydi.
Aslında,Bay Cheney kendisi,”Neo-con felsefesi forumunda kabul edilen Yeni Amerikan Yüzyılı Projesinin imza yetkisine sahip kurucularından değildir.

“Neo-con”ların kritik geçiş noktası ise Bay Cheney’in ABD ordusunu cesur bir savaş düzeninde tutma vaadidir.Onun “neo-con”lara katılımının,neo-conlar için çok hassas olduğunu kanıtlamıştır.

En Yüksek Gel-Git Noktası;

Aradıkları fırsat 11 Eylül 2001’de ayaklarına gelmişti.
Hiç kimse, bu kadar uygun bir zamanda,tam da gününe uygun düşecek şekilde önceden planlayarak hazırlayamayacağı,aldatıcı cevap gerektirmeyecek kadar uygun,bir stratejiyi hesaplayamazdı.
“Neo-con”lar,şüphesiz,Irak Savaşının istihbarî kurucu babalarıydılar.

Hiç kimse,hazırlanmış bir plana bu kadar yakın bir hazırlık yapamazdı.
Birdenbire,demokratik şekillendirme fikirleri,en akla yatkın politik seçenek olarak göründü.
Önerileri,sahnenin tam ortasına atlayarak Irak’a saldırmaktı.

Şüphesiz,”neo-con”lar Irak Savaşını getiren tek ve ana aktörler değillerdi.Ama,işin anahtarı,Afganistan’ın ötesine geçecek 9/11 olayına,Amerika’nın yanıtını temin eden fikirleriydi.Onlar,şüphesiz,Irak Savaşının fikir babalarıydılar.
Irak Savaşının ilk haftası,”neo-con”ların gel-git-lerinin en yüksek noktalarını temsil etti.

Kayırdıkları Amhet Çelebi,tahtı elde etmek için onları ayağı ile içeri taşıyandı ve savaş alanında da politik olarak her şey yolunda görünüyordu.
Fakat, neo-con’cuların,geniş alanda demokratik biçimlendirme fikirleri, istila,işgale dönüştüğünde,ve isyanlar yoğunlaştığında,her zaman olduğu gibi,”neo-con”ların “petrol boru hattı rüyalarına” sahip olduklarını ortaya çıkarıverdi.

Bush idaresi ile Irak başarısı birbirine mandalladığında,”neo-con”lar tam bir “geriçekiliş” içindeydiler.
Seçkinlerin ce halkın savaşa karşı fikirleri aldatıcı bir şekilde değişiverince,idareyi bırakmaya başlayıverdiler.
Kutup Muhalefeti;

Her haliyle,2008 seçimleri,”neo-con”cuların,ordu merkezli,tek yanlı dış politikalarının ön ayaklarının arka ayaklarına dolanmasıyla doğrudan reddini temsil etmektedir.

İlk bakışta Obama idaresinin gelişi,yeni muhafazakarcılığın kutup muhalifi olarak görünmektedir.
İçeriği,Cenova Kongresi,Kyoto Protokolu gibi uluslar arası antlaşmalarla dolu,çok uluslu bir yapılanma olarak yorumlanıyordu.

İran ve Küba gibi,göz ardı edilmiş ülkelerle doğrudan görüşmelere açık,bir diplomasiye yüksek öncelik tanıdığını ortaya koydu.Savunma bakanı Gates,askeri nüfuzu açısından,son seçenek olarak bürosunda kalıyordu.

Bundan başka Irak-Afgan savaşlarının mali yüklerinin etkilerinin iyileştirilmesi,ABD askeri gücünün üstün önemini bir yana atıvermişti.Bu gün,artık,ABD’nin “tek kutupluluğun fırsatlarından” hoşlandığını tartışmak zordur.
Bu yüzden en emniyetli iddia ile,”neo-con”lara,rollerini tarihin hükmüne terk etmelerini ve onlara “hoşça kal” diyebilmemizdir.

“Neo-Conservatizm plağının ikinci yanı ise ,Ruanda ve Darfur krizlerinde oluşan soykırımlarda askeri nüfuzunu kullanmasıyla görünen “Neo-Humanitarianism-Yeni İnsancıllık” kavramıdır.

Kendileri,Amerikan tarihini ana akıntısının bir parçasını oluşturduklarını iddia etmektedirler. Öyle görünmektedir ki, bu iddiaları,daha mantıklı onları olarak yukarı bir yerde görülür hale getirecektir.
Bu iki şeyi değiştirmektedir.Birincisi,”Yeni Muhafazakarlık” anlayışının ikin yanının adı “neo-humanıtaarıanısm” yani,”yeni insancıllık” felsefesidir.Bu fikir,Amerikan askeri gücünün nüfuzunun Ruanda veya Darfur soykırım krizleri zemininde kullanılmasıdır.

Bazı Obama memurları,örneğin BM’deki Susan Rice,bu görüştedir.Bütün göstergeler,Obama’nın çok dikkatli olacağını,ama olmazsa,,tek yanlı askeri savaş düzeninin Amerikan ajandasına geri gelebileceğini göstermektedir.
İkinci olarak,Obama idaresi İran’da,tespit edilmemiş bir ticaretle yüzleşecektir.

Neo-con’lar,Amerikan dış politikasının tanımlayıcı unsurunun Tahran’ın nükleer silah programının kısa sürede altüst edilmesi,ABD’nin güç kullanması gereğini savunmaktadırlar.

Obama ekibinden alınan erken işaretlere bir kez daha bakıldığında,askeri güç kullanımının ajandada aşağı alındığını ve yeni düzenlemelerin dikkate alındığını göstermektedir.

neo-con”ların erken ölümlerinin ardından sevinç çığlıkları atarak hayata geri dönerek işin başına geçebilecekleri durumunun sadece İran’ın uyuşmazlığı halinde,ortaya çıkabileceği ihtimali vardır.

Jonathan Clarke,Stefan Halper’in ,Yalnız America’sının,“Yeni Muhafazakarlar ve Küresel Düzen” eserinin yardımcı yazarıdır.: The Neo-Conservatives and the Global Order ”
Tercüme eden,
AdilYargic

Ektir:

İŞTE AKP DEVLETİ YIKIYOR!

AKP kongresinde Barzani'ye AKP'lilerin attığı sloganlar!
01 Ekim 2012'de AKP "Türkiye'ye bir Kürt kedisi bile vermem!" diyen, terörö örgütü ve deden Vatikan-Rusya Avrupa kölesi olan Yahudi Kürdü Molla Mele Ahmet Barzani'nin torunu olan Mesut Barzani'ye "Türkiye seninle gurur duyuyor!" sloganlarının atıldığı sadece RE.T.E'nin konuşup tek aday olduğu bir kongre yaptı ve yeni dünya düzenine göre ülkeyi yeniden şekillendirecek yani bölecek "Bütünşehir" kavramını ortaya attı. Hedeflenen Başkanlık sisteminin ön aşamalarından birisi olan bu proje ile AKP amirleri ABD-AB emirleriyle aynen şöyle bölmüştür;

Haberin linki tıkla;
İşte, Osman Pamukoğlu paşadan Barzani tanımı;

Yazının Linki;
http://news.bbc.co.uk/2/hi/americas/7825039.stm
İlgili yazılar;
http://keykubat.blogcu.com/ergenekon-un-sirri-cozuldu_19913531.html

http://groups.google.com.tr/group/aydinlik-gelecek-hareketi/browse_thread/thread/29934c2fc07188ae?hl=tr

http://groups.google.com.tr/group/aydinlik-gelecek-hareketi/browse_thread/thread/f47731bf4498e1cd?hl=tr

http://keykubat.blogcu.com/cumhuriyet-entrikalari_42984191.html