Blog başlığındaki "+40" UYARISINI GÖRDÜNÜZ MÜ?

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.

Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.

Tedbir olarak yanınızda sağlık ekibi bulundurunuz veya çıkınız! +40 :))

İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.


Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Yazılarımı ırkçı, etnik,dini ayrımcı bulanlar, Atatürk'e yapılan 26 Kürt isyanı, 25 suikastın arkasında ve 30 yıldır, 50.000 insanımızın ölümünde Kürt Yezidiliği ardında saklanmış gayrimüslüm azınlıkların olmadığını ispatlasın.

Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Ataturk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ataturk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Temmuz 2010 Cumartesi

SOLA ACILAN HACLI SEFERI ve CUMHURIYET

SOL’A AÇILAN HAÇLI SEFERLERİ ve CUMHURİYET TARİHİMİZ .

"THE CRUSADE DECLARED TO THE LEFT AND OUR REPUBLIC HISTORY"

YAZININ KONU BAŞLIKLARI;
• NEDEN YAZDIM;
• AP Türkiye raporunu kabul etti: Kıbrıs'tan çekilin, cemevleri ibadethane olsun!
• FRANSIZ DEVRİMİNİ HAZIRLAYAN OLAYLAR VE SONUÇLARI
• İSLAMIN SON BEKÇİLERİ (Şiir)
• İNGİLİZLERİN KÜRESEL GÜÇ OLUŞLARI VE DİĞER GELİŞMELER
• RUSYA’DA ve BALKANLARDA DURUM (Şiir)
• OSMANLI’NIN ÇÖKÜŞÜ (Şiir)
• 1923-1938 AYRILIKÇI İSYANLAR ve ATATÜRK’e SUİKASTLER DÖNEMİ;
• KURTULUŞ SAVAŞI (Şiir)
• SUİKASTLERİN İŞBİRLİKÇİLERİ;
• Atatürk’e Süikastler;
• Sonra,işbirlikçi İttihatçı’ arkadaşları;
• Bu da bir başka suikast haberi.Yenilikçi,girişimci esnaf dümeni;
• Bu da Çerkez Ethem’den;
• CUMHURİYETİN BAŞLANGICI (Şiir)
• SUİKASTLERİN DIŞ KÖKENLERİ
• SADECE İTALYA ve ALMANYA 19 SUİKAST DÜZENLETMİŞ;
• Atatürk’e Bir Başka Darbe Söylentisi;
• Peki Atatürk neden onların hedefi haline gelmişti?
• Bunu anlamak için içimizdeki İşbirlikçilerin Kökenlerine bakmak gereklidir;
• Son Süikast İddiası;
• Hasan Ali İzzet ve Musa Göktürk’ün yazdıkları “Atatürk Öldü mü? Öldürüldü mü? Atatürk'e Düzenlenen Suikastlar” adlı kitaptan;
• İSMET İNÖNÜ İŞBİRLİKÇİ MİYDİ”
• ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ VE ÖLÜM DÖŞEĞİNDE DARBE
• Atatürk İsmet Paşa’yı Bütün Görevlerinden Alıyor,Büyük Ada’ya sürüyor.;
• Dersim İsyanı Bastırılır;
• ATATÜRK’E CENAZESİ BAŞINDA YAPILAN DARBE;
• ATATÜRK VE İNÖNÜ ARASINDAKİ MASONLARIN KADIN CASUSU
ATATÜRK’ÜN VEFATI
• ATATÜRK’Ü YAD EDERKEN;
• HARF DEVRİMİ (Şiir)
• KİM BUNLAR (Şiir)
• TÜRKİYE CUMHURİYETİ TAŞNAK (ERMENİ) CUMHURİYETİ OLUYOR;
• İSMET PAŞA –F.ALTAY DARBESİ HABERİ;
• İSMET PAŞA’NIN ERMENİLİĞİ
• OSMANLI’DA HALKIN EĞİTİM DURUMU (Şiir)
• ATATÜRK İŞİ TAMAM,SIRA İKİNCİ DÜNYA SAVAŞINI BAŞLATMAYA GELİYOR
• ELVEDA BAĞIMSIZLIK ve İLK KREDİ ANTLAŞMASI;
• Bağımsızlığımız Karşılığında Bize Verilenler;
• İSMET İNÖNÜ-CELAL BAYAR MUVAZAASI (ŞİKESİ)
• ÇOK PARTİLİ DÖNEME GEÇİŞ.
• ”ŞİKE PARTİSİ DP DOĞUYOR”
• DEVLETİ AMERİKAN-İNGİLİZ KOALİSYONUNA TESLİM ÇALIŞMALARI
• İsmet Paşa ve onun gibi Sahte Atatürkçüler’inin Şiarı;
• “”1947’DE ABD SENATOSUNA SUNULAN TRUMAN RAPORUNDA TÜRKİYE VE YUNANİSTAN’IN DURUMLARI;
• Türkiye’nin Durumu;
• Yunanistan’ın Durumu;
• Bir de Kıbrıs’ta Duruma Bakalım;
• İlk Kıbrıs Türk İşçi Sendikaları Ve Kıbrıs Türk Kurumları Birliği ne zaman ve nasıl kurulmuştur?
• Bu durumda,iki ülkenin müracaatlarına ABD’nin verdiği cevaba bakalım;
• İKTİDARI, DÖNME SÜNNİLERLE PAYLAŞMAK İSTEMEYEN İSMET PAŞA GRUBU ABD ŞARTLARINA UYGUN OLARAK KÖKTENDİNCİ YAPILANMAYI OLUŞTURMAYA BAŞLAR;
• DİNCİ YAPILANMA AMERİKAN ETKİSİ İLE YAPILMAKTADIR;
• KÖKTENDİNCİLİĞİN ANAVATANI VE TAHRİKÇİSİ ABD’DİR
• İşte bazı Amerikan Başkanları ve büyüklerinin “Din” e bakışlarını gösteren sözleri;
• İNSANLIK TARİHİNİN EN BÜYÜK HİLESİ
• İNÖNÜ’NÜN İKTİDARI TERK ETMEME ÇABALARI
• CEMAL KUTAY “TÜRKİYE’Yİ YOK EDECEĞİZ” DİYOR”.
• FEVZİ ÇAKMAK PAŞA’nın PARTİSİ MUVAZAAYI AÇIKLAR;
• 64 YIL SONRA H.CİNDORUK DA muvazaa’yı İTİRAF EDER.
• NATO ÖNCESİ YARATILAN SOL DÜŞMANLIKLARI VE SOL’A AÇILAN SAVAŞLAR;
• SABOTAJ YANGINLAR BAŞLAR;
• KOMÜNİZMLE MÜCADELE
• KIBRIS PROJELERİ GÖRÜŞÜLÜR.
• Amerika naz yapar;
• Emekli General Esengin’in değerlendirmesi şöyle
• DARBE UYARILARI BAŞLAR;(HÜKÜMETİ MAĞDUR GÖSTERİP İKTİDARI SAĞLAMLAŞTIRMA AMAÇLIDIR.)
• KIBRIS’TA BİZİM AMERİKAN UŞAĞI,ERMENİ GLADYO İLE YUNAN GLADYOSU EL ELE
• BAZI GERÇEK ULUSALCILAR DÜMENİ AYMAZ VE KULLANILMAYA DEVAM EDERLER.
• KIBRIS TUZAĞINA İTİLİYORUZ;
• YUNANİSTAN ve KIBRIS’TA SOL’UN DURUMU
• ABD’nin GEÇMİŞTE SOL’U EZME ÇALIŞMALARINA ÖRNEKLER
• DÜNYANIN ŞEYTANI AMERİKA’DAN “ŞEYTANCA BİR PROJE DAHA ”
• YUNANİSTAN’IN MENDERES’İ ve PARTİSİ
• YUNANİSTAN’IN “RUSYA SEVGİSİ” ABD’Yİ ENDİŞELENDİRİYORDU.
• BAŞLANGIÇTA TÜKİYE ENDİŞELİDİR AMA EMİRLERE UYAR;
• TÜRKİYE HAVUÇ’A ÖNCE ENDİŞE İLE BAKAR
AMA YUNANLILAR “HIRİSTİYANLIK BAĞLARI” NEDENİYLE HAYLİ UMUTLUDURLAR;
• 1950 Enosis Plebisiti nedir?
• Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu nedir?
• “SOL’A KARŞI SAVAŞMAK İÇİN KIBRIS’A ERMENİ VE TEVRAT KAHRAMANLARI ÇIKARTILIR”
• KIBRIS’IN PROJE İŞBİRLİKÇİSİ ŞAHİN BAKAN FATİN RÜŞTÜ ZORLUDUR;
• TÜRKİYE YUNANİSTAN’IN “DONDURMA KAVGALARI”
• ŞİKELİ MENDERES İKTİDARI
• 1960 DARBESİ
• MAKARYOS,KIBRIS’I SSCB’YE AÇIYOR,ABD’NİN YÜREĞİ AĞZINDA!!!
• O’MALLEY –IAN CRAIG-2006 basımı,”Kıbrıs Komplosu” (Tuzağı-Dümeni) adlı kitaplarında;
• GLADYO’LARDAN ANINDA GÖRÜNTÜ;
• ŞİMDİ SIRA “ÇAKMA JOHNSON MEKTUBU” DÜMENİNDEDİR.
• L.B.Johnson (1963-1969 ABD Başkanı)Krizi ve Yunanistan'a "S..rim Anayasınızı, parlamentonuzu...";
• GERÇEĞİ SAPTIRAN SÖZDE GİZLİ BELGE FURYASI
• 1973-76 arşivine göre, Türkiye'nin 1. Barış Harekatı bilindi, ancak önlenemedi. İkincisi ise bilinemedi.
• Şimdi buna bir de “Ermeni Düşmanlığı” eklenecekti.
• 1968’e kadar merkezi Fransa’da başlatılan “sol” kökenli öğrenci olayları kolayca Türkiye’ye sıçratılır ,İsmet paşa’nın oğlu Erdal İnönü bile ODTÜ’deki rektör odasında Deniz Gezmiş gibi bir “Che Guvera” adayını yetiştirir.
• “”(ASALA)
• Armenian Secret Army for the Liberation of Armenia
• Marksist-Leninis-Militan (Saldırgan)
• (Ermenistan’ın Özgürlüğü için Gizli Ermeni Ordusu)
• ABD’nin veya NATO’nun işbirlikçisi olan bu “dönme yapılanması” için bir başka yazıyı buraya koymanın yararlı olduğuna karar verdim;
• NATO'nun gizli orduları
• Karanlık olaylarda hep 'gayri nizami kuvvet' iddiası
• KARADENİZDE BÖLÜCÜLÜK ÇALIŞMALARI
• Tayyip Erdoğan’ın Yahudiliği,”Yedi ışıklı AKP Ampulü” Konusu;
• Liderler kaç kez ABD'ye gitti?

DIŞA BAĞIMLILIĞIMIZIN KISA ÖZETİNİ ANLATAN BİR ALINTI YAZI • SONUÇ;

NEDEN YAZDIM;


Dünya Kıtalar Haritası.Dünya düzenini kuran siyasetleri
kavramak için
önce bu haritayı anlamak gerekir.
Beni bu yazıyı yazmaya iten nedenlerin başında 2002 seçimleri ile iktidara gelen AKP hükümetinin her konuda devleti AB’ye teslim eden icraatları ve bu yönde ABD-AB grubundan bitmeyen isteklerin gelmesiydi.
AB Kıbrıs’ı istiyordu ve 1950’den beri süren 60 yıllık bir mücadele sonunda nasıl oluyor da bu oluyordu?

Hala hiçbir ülke tarafından tanınmış olmamasının,İngiltere’nin böylesine önemli bir yerden hangi gerekçeyle vazgeçtiğinin,1918 Wilson ilkelerine göre ABD’nin hiçbir yere bayrak dikmeden sömürgeci devletlerden kurtardığı topraklara yeni haritalar çizmesine,masabaşı devletleri kurmasına rağmen,Kıbrıs’ın Türkiye’ye bırakılmasının ardındaki gerçekler ne olabilirdi?

Kore Savaşı ile alakalı mıydı?

Bazı entrikalar var mıydı?

Yıllardır,Kıbrıs ve soykırım konularında hükümetlerimiz sadece bizi “avutmayı” seçiyor ve yurt dışında,hiçbir görüşünü kabul ettiremiyor resmen “sefilleri-acizleri” oynuyorlardı.

Dost olduğumuz ülkeler neden bizim aleyhimizde “soykırımcı,işgalcı kampanyaları” açıyor,en şerefsiz iftiraları kendi siyasi meclislerinin kararları ile bize yüklüyorlardı?

Neden hükümet sadece kendi halkını “iknaya” çabalıyordu?

Aslında yaptığı ikna mıydı yoksa aşağılamalara “alıştırmak mıydı”?

Bütün bu pis işlerin karşısında “sessiz” kalmanın,hatta bazı devlet adamlarının resmen dış ülkeleri haklı gören açıklamalarının sırları neydi?

Bu tip açıklamaların sahipleri neden “sahte Müslüman-Türk” kimlikleri taşıyanlardan çıkıyordu?
Devlet dışarıdan gelen saldırıya mı karşı koyamıyor yaksa,saldıryı davet eden içeriden işbirlikçiler mi devleti yönetiyorlardı?

Atatürk’ün kurduğu cumhuriyet ölümüyle bitmiş miydi?

Öldü mü,öldürüldü mü?

Suikastlerin ardında kimler vardı?

İsmet İnönü,Atatürk’ün devrimlerinin savunucusu,koruyucusu muydu,yoksa ilk önce o mu onun eserini yıkmıştı?

İşbirlikçi miydi?

Suikastlerle alakası var mıydı?

Kürt isyanları ile bağları var mıydı?

Neden solcu Kürtler İsmet İnönü’yü çok seviyorlardı?

CHP neden Dersim kökenlilerin ağırlıklı bir partisiydi?

Dersim isyanı ve diğer Kürt ve gerici isyanlar adi bir feodal olay mı yoksa karşı devrim hareketi miydi?
11.Kasım 1938’de kurulan yapılanma karşı devrimcilerin zaferi miydi?
Dersim’li Kürtler,Kürdistan Devrimi mi yoksa Büyük Ermenistan için mi eylemler yapıyorlardı?

Bize okutulan tarih aslında koskoca yalanlardan ibaret bir şey miydi?Türklerin Atataürk sonrası devlet içinde yeri var mıydı?

Beni tahrik edip araştırmaya iten ve bu kocaman yazı dizisinin çıkmasını sağlayan haber işte aşağıdadır;

AP Türkiye raporunu kabul etti: Kıbrıs'tan çekilin, cemevleri ibadethane olsun!

• “Rapor, Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye raportörü Hollandalı Hıristiyan Demokrat parlamenter Ria Oomen-Ruijten tarafından hazırlandı.
• STRASBOURG- Avrupa Parlamentosu Türkiye İlerleme Raporu'nu görüştü ve kabul etti. Raporda öne çıkan noktalar şöyle:
• -Türkiye askeri Kıbrıs'tan çekilsin, Maraş geri verilsin.
• -Balyoz ve Ergenekon konuları endişe verici, ama bu süreçte basın ve gazetecilere baskı yapılmasın.
• -Cemevleri ibadethane olarak tanınsın.
• -Din dersleri zorunlu olmaktan çıkarılsın.”
------------------------------------------------------------------------------------
İ.S.950'den İ.S. 1789'a kadar süren Kutsal Roma Germen İmparatorluğu Haritası.
Avrupalılar dünyayı,Germen (Prusya-Alman) İmparatorlarının ve Papalığın verdiği görevlerle elbirliği ile işgal ettiler.1789 Fransız Devriminden sonra ortaklık iyice bozuldu.I.Dünya Savaşı öncesi Papalığı harekete geçiren,iki dünya savaşını çıkaran ise Amerika'dır.
(Keykubat)
Okuduğumuz haber elbette,bizim elimizden çıkması,Lozan Antlaşması ile kesin olarak belirlenmiş bir toprak parçasının nasıl olup ta tekrar bizim elimize geçtiğini,İngiltere-Amerika gibi kürenin hakimi güçlerin ne amaçlarla bizi buralara soktuğunu anlamadan bu haberi sadece “milliyetçi duygularla” yorumlarız ki bu sadece “kızgınlığımıza,sinirlerimizin yıpranmasına” neden olur.

Ama,bu konuda bizleri aydınlatacak yeteri kadar bilgi var mıdır?
Bırakın ülkemizi,yurt dışında bile bu konuda “gerçekçi” hiçbir kaynak bulamıyoruz.
Öyleyse,gerçekleri anlamak için yapılacak tek şey “Tarih Kuyusunu”,en ufak bir ayrıntıyı kaçırmamak için toplu iğnelerle kazmak olacaktır.
Ama,çok uzun olan bu yazıyı,yazılacak olayların çokluğu nedeniyle, inanın bir çok olayları da atlayarak yazmak zorunda kaldım.

Ülkemiz de dünyanın bir parçası olduğundan,dünyadaki, gelişmelerden bağımsız olayları yaşaması düşünülemez.Fransız Devriminden bu yana batılı feodal ve ruhban sınıflarının, özgürlükleri ve daha fazla adalet isteyen halkların mücadelesi olan "SOL'a açılan savaşın ülkemizdeki yansımaları,Kore,Kıbrıs,sağ-sol çatışmaları,ASALA ve son PKK bölücü örgütün faaliyetleri olarak yaşantımızı etkilemektedir.

Yani,bunca yıldır çektiğimiz anarşi,terör,askeri darbeler,muhtıralar,sivil dikta heveslerinin ardında,sömürgeci devletlerin halkımız üzerinde uygulanmasını emrettiği “kitle kontrol projelerinden ve Sol’a açtıkları Haçlı Seferinin yansımalarından” başka bir şey değildir.

Öyleyse,her şeye,Avrupalı Feodal yapılanmanın 221 yıldır lanetlediği ama,etkilerinden,kâh iç-dış işine yaradığı için kâh kendisine zararlı gördüğü devletleri yıpratmakta kullandığından kurtulamadığı meşhur "Fransız Devrimine” bakmadan günümüz siyasetini anlamak olası değildir.
Siz gene bu yazıyı,yazarı Üniversite kökenli yalancılardan olmadığı için ciddiye almayabilirsiniz.

Adilyargic/keykubat

FRANSIZ DEVRİMİNİ HAZIRLAYAN OLAYLAR VE SONUÇLARI
• İSLAMIN SON BEKÇİLERİ

• Mısırda Memluk,Anadolu’da Osmanlı
• Hilal kılıç oldular geçemedi Haçlı
• Asırlarca Arap’a kalkan oldular amma
• Ayak bağı o değişmeyen şeriattı.

• Alemde çıktı hep matbaa Rönesans
• Şeriattan Müslüman’a gülmedi şans
• Onlar ilimle dünyayı fethederken
• Müslümanlar kokladılar hep esans

Keykubat

İNGİLİZLERİN KÜRESEL GÜÇ OLUŞLARI VE DİĞER GELİŞMELER

Yenilmez denilen İspanyol Armadasının Manş denizine gömülüşü.
12 Temmuz 1588'de İngilizlerin muhteşem İspanyol Armadasını beş günlük bir deniz savaşından sonra yenmesi ile okyanuslarda başlayan İngiliz hükümranlığı dünyanın yeni yapılanmasının İngilizlerin elleri ile gerçekleşeceğine dair en önemli işaretlerden birisidir.
Bu savaş ile,elinden bütün sömürgelerini aldığı İspanya’yı küresel güç olmaktan çıkaran İngiltere,Kutsal Roma-Germen İmparastorluğunun da desteği ile,özellikle,Hollanda ve Fransızların destekleri ile oluşturdğu “Haçlı İttifakı” ile bütün dünyayı işgalini sürdürür.
Ancak,pasta büyüdükçe, huzursuzluıklar artar ve İngiltere’nin desteği ile merkezi Prag’da başlayan mezhep savaşları tam "30.yıl” sürer ve 1648’de biter.

Bu tarihte de İngiltere “6” yıl süren bir iç savaşa girer.Ama,demokrasi ile çıkmayı bilir.Ama,Kral tahttan iner,isyancılar devleti ele geçirir,isyancı Cromwell ölünceye kadar da tahtta kalır.

İşte Avrupa’da "ilk demokrasi Işığı” bu olayda ortaya çıkar.

Sömürge paylaşımı yüzünden çıkan savaşların “savaş alanı” sömürge ülkeler değildir. Sömürgecilerin tümü,Avrupa kıtası üzerinde oldukları için savaşlarda “kıta Avrupası” üzerinde olur.Kaybeden sömürgeleri de kaybeder.
Kıta Avrupası bu açıdan bakıldığında,servetlerin heba edildiği bir “kumar masası” gibidir.
Bu yüzden,biraz güç toplayan,diğerinde karışıklıklar çıkartır.Diğeri de onda,bu böyle bulaşarak sürüp gider.1688’de İngiltere’nin içine düşürüldüğü “7 yıl” savaşları sonunda,tekrar başlarına Kral getiren ve “devrim olarak” kabul edilen “Monarşik Cumhuriyet’in ilan edilmesi" ile sürekli demokratikleşen ve dünyanın küresel gücü olmayı sürdüren İngiltere,Avrupa’lılara bu yönde örnek olur.

1756-63 yılları arasında,Prusya’nın (Almanya),Avusturya’dan işgal ettiği Silezya bölgesini geri almak için Avusturya’nın Fransa,İskoçya ve Rusya ile yaptığı ittifaka karşı Prusya İngiltere ile ittifaka girer.Yedi yıl süren savaşın sonunda İngiliz-Prusya ittifakı galip çıknca,dünya dengeleri yeniden kurulur, Hubertusburg ve Paris Antlaşmalarının ardından "Almanya“ adıyla bir devlet ilk kez bir güç olarak tarih sahnesinde doğarken,İngiltere de Fransa’nın elindeki bütün sömürgelerini alır.Bunlar arasında, Washington'dan Filedelfiya'lara kadar Amerika kıtasının en zengin ve ilk kurulan “13” eyaletini de ele geçirir.

Güç kaybeden Fransa’da doğal olarak iç kavgalar başlar.Ama,yedi yıl savaşlarının faturasını Amerika’daki kolonilerinden çıkarmak isteyen İngiltere’ye karşı bu “13” eyalette 1774 yılında isyanlar başlar,Fransa bu isyanlara neredeyse bütün gücünü harcar,saray masraflarını bile karşılayamaz hale gelir.Ama fedakarlıklar karşılık bulur ve 1776’da Amerika Birleşik Devletleri,İngiltere’ye karşı bağımsızlık ilan eder.

Ancak bu olayda her ne kadar Fransa parmağı olsa da,ben İngiltere’nin daha bu dönemde “Tek Merkezli Dünya” yönetimi anlayışından vaz geçtiği için,Amerika’nın bağımsızlığna “yeşil ışık yaktığı” inancındayım.Çünkü,bütün büyük olaylarda,bütün dünya ABD-İngiliz koalisyonunu görecektir.Kaldığımız yere parantezi kapayarak dönelim.
1778’de Fransa-ABD birlik antlaşması imzalanır.1783’de İngiltere Fransa’nın da desteği ile ABD’nin bağımsızlığını tanır.

Ama,bu fedakarlık Fransa’da halkı açlığa mahkum etmiştir.Kışkırtılan mezhep savaşları Fransızları tahrip etmektedir.Demokrasi mücadelesi hızlanır,burjuvalar,(asil olmayan,keşiflerle zengin olmuş küçük zenginler,kendilerinin de fasulye gibi nimetten sayılmasını isterler,devlet protokolünde yer almak için halkı ayaklandırarak Krala baskı yaparlar.

Kral,suçlu saydığı ihtilalcileri hapishanelere doldurur,üretim çöker,halk sokalara dökülür,Bastil hapishanesine saldıran halk devrimcileri serbest bırakır ve 1789 Fransız Devrimi gerçekleşir.
Fransa Kralı giyotinle idam edilir,Cumhuriyet ilan edilir,rahipler kesilir,kiliseler yıkılır.
Kendi halklarında da Fransa’ya özenerek devrim yapmaya kalkışma çabaları gören batılı Feodaller Fransa Kralının akibetine uğramaktan korkarlar,her türlü “demokrasi” sözcüğü yasaklanır,bahsedenler içeri atılır ve İngiltere-Almanya’nın önderliğinde Fransa Kralının soyundan birini tahta oturtup,cumhuriyeti yıkmak için Fransa’ya savaş açılır.

Bu savaşlar,Napolyon Bonapart adlı bir teğmenin dünya tarihine çıkmasını sağlar.On üç yılda bu adam,Cumhuriyetin getirdiği “özgürlük hareketini tüm dünyaya yayma arzusu ile doldurdukları,demokrai aşığı orduları” ile Moskova dahil bütün Avrupa başkentlerini yıkar geçer.
• Bu tehlikenin İngiltere’nin çabaları ile Waterloo savaşı zaferi ile 1815’de ancak bastırılabilmesi henüz unutulmamıştır.
Tarih okumaktan edindiğim tecrübelerime göre,1815 Waterloo savaşında esir edilen N.Bonapart’ı S.Helen adasına göndermek ve devletin başına bir kral geçirmek,sadece “demokratik –yayılmacı Fransa” devlet sistemini çökertmişti.

• Avrupa’da Napolyon’un başarılarının kaynağı olarak demokratik cumhuriyet sistemini gören devletlerin çoğunda sosyalizm,cumhuriyet oldukça rağbetteydi.Napolyon, Almanya’nın Rhein bölgesini vuruncaya kadar,emperyalizmden nasibini alamamış Almanya,o zamanki Prusya,Amerika’nın en önemli ekonomik bölgesi olan “13” eyaleti İngilizlerden aldı diye Almanlar çok mutluydular.Müthiş cumhuriyet ve Napolyon yanlısıydılar.
Ne zaman Napolyon Rusya’ya giderken “Rhein bölgesini” vurdu.Almanya ondan sonra “Milliyetçi” oldu ve uyandı.

İşte bu uyanışı,Almanya’yı I.Dünya Savaşı sonrası “sosyalizm-cumhuriyet düşmanı”,ama gene de “National Sosyalist=Milliyetçi Sosyalist” yani kendine sosyalist aleme zalim faşist yapacak, Amerika’nın destekleri ile,çıkaracağı I. ve II.Dünya Savaşlarında İngiliz ve Fransız imparatorluklarını yıkacak ama kendisi de “seçkin bir Amerikan kuklası” olacaktı.
Onun fesatlığından çıkarttığı bu savaşlar,kendisi ile Rusya, Avusturya-Macar,Osmanlı gibi imparatorlukları da tarihin sahnesine gömecekti.

Atatürk dönemi,II.Dünya Savaşı için ABD’nin Almanya-İtalya üzerinden savaş hazırlığını sürdürdüğü dönemdir.
Yani,ABD’nin Lozan antlaşmasını tanımamasının arkasında işte bu sinsi projeleri vardı.
Atatürk dönemi,İtalyan,Alman siyasetleri eşittir dünyayı yönetme hesaplarını kusursuz yürüten İngiliz+ABD siyasetleridir.
ABD de zaten İngiltere’nin koalisyon ortağı veya “ Amerika kıta şubesidir”.

II.Dünya savaşı sonunda da Avrupa’yı yerle bir eden Almanların ardından Almanları yıkmak için gelen fil ABD,Almanların yıkamadıklarını daha da yıkacak ve böylece yeni dünyanın tek hakimi ABD olurken,ortaya “emperyalistken İngiliz-ABD sömürgesi olan kukla bir Avrupa “ çıkacaktı.
Bu tarihten itibaren,bu koalisyonun “Üç Merkezli Dünya” idaresi kavramına yöneldiğini görüyoruz.

Tsuşima Savaşı ile Kore Yarımadası-Port Arthur Limanında İngiliz silahları ile Rus donanmasını 27 Mayıs 1905'de denizin dibine gömen Japonlar bu “üçüncü güç” olarak ortaya çıkıyorlardı.

Ama,koalisyonun Japon sevgileri bu olayla kalacak,İncil Vahiyler bölümündeki “Kuzeyde elinde orağı ile belirecek melek” ayetine uygun olarak ,1905,1907,son 1917 Ekim Devrimi ile çökertilecek “Çarlık Rejiminin” ardından Sosyalist Cumhuriyet haline getirilen yeni, “Elinde Orağı olan” bir SSCB doğacaktı.
1918 tarihli Vilson İlkelerinin ilk maddesi de bu ülkenin desteklenmesini şart koşacaktı.

RUSYA’DA ve BALKANLARDA DURUM

İslam düşmanlığı dünyada bitmedi
• Lenin’in bile iktidarı on yıl gitmedi
• İlaçladılar o iyi İngiliz uşağını
• Yerine papaz Stalin gaipten gelmedi.

• Dedi,”Bunlar cehennemlik Yecüc Mecüc ya”
• Komünizm sonsuza kadar gidecek değil ya
• Kurulunca Rusya’da yeniden İsa’nın şeriatı
• Rus kıyamette Orak )(*)olacak İsa'ya

• Öldürdü önderlerini cümle Türk İslam’ın,
• Alfabelerini değiştirdi vallahi önce inanın
• Kırımlıyı,Kafkaslıyı toptan sürdü Sibirya’ya
• Ruslara verdi mallarını,dedi “buyurun alın”

• Balkanlarda kalan sahipsiz Türk ve İslamlar,
• Bilemezsiniz ne çok zulümlerle karşılaştılar
• Dillerini yasak ettiler,çoluk çocuk katlettiler,
• Kaçabilenler kurtuldu, sınırlarda vuruldular.

• (*)İncil Vahiyler,Yuhanna Kuzeyde bir melek orakla Yecüc-Mecüc kavmini biçer.Batıda da bir kadın başında 12 yıldız ayağının altında hilal,.Şeytana karşı çocuğunu korur.Umarım bir şeyler çıkaran olur.

• Keykubat


İngiliz-ABD koalisyonu,bu “içi boş,şişirilmiş fil”i kullanarak 20.yüzyılda bütün ulusları işgal edecek,köleleştirecekti.
Bu yüzden,Türk-Yahudi kırması V.İ.Lenin’i,Rus Masonlarını ve Nasyonal Sosyalistlerini kullanarak,bir yandan ilaçlatırken diğer yandan dabir Rus madaması ile frengi bulaştırarak 1924’de işini bitirecek ve Tiflis Papaz okulu mezunu Josef Stalin’i devreye sokacaktı.
Lenin ile “aynı kategoride” değerlendirdikleri Mustafa Kemal Atatürk’ü de benzer akibet bulacaktı.

OSMANLI’NIN ÇÖKÜŞÜ

• Sonunda yıkıldı o kalkan Osmanlı,
• İlmiyle hepsini kıydı geçti o haçlı,
• Araplar şölenler yaparken gavura
• İhanet edip sattıklarıydı Osmanlı.

• Dehşet silahlarla kıyılırken Türkler,
• Tanrıdan dilediler kurtarıcı, önder,
• Arap kurşunları ile ölürken Sina’da;
• “Ya Rab gecikme de ne olur tez gönder.”

• Sina’yı Arap yardımıyla geçti Haçlı,
• Teslim olmuştu İstanbul’daki o Taçlı,
• “Başka çare yok” derken devşirmeler
• Çanakkale’den ışımıştı o sarı saçlı.

• Osmanlı’yı savaşa sokan o devşirmeler,
• Yenilince kaçtılar her yere üçer beşer,
• Çekemedikleri garip Türk sarı saçlıya
• Muhtaç oldu o kabiliyetsiz dönmeler.

• Bu devşirmeler vatan sevmez miydiler
• Dünya gerçeklerini hiç bilmez miydiler
• İnanın bunların hepsinden haberdardılar ya
• Sonu görecek akılları olsaydı valla girmezdiler.
• Keykubat

Rusya Çarlığı Haritası 1700'lerden 1912'lere.Rusya bu tarihlerde küresel güç olmuş,sıcak denizlere inmeye çalışarak İngiliz tahtının çıkarlarını tehdit ediyordu.Bu kavga da,elbette Osmanlı Haritası üzerinde bitmeyen savaşlar anlamına geliyordu.
























Şimdi;
1921-1938 AYRILIKÇI İSYANLAR ve ATATÜRK’e SUİKASTLER DÖNEMİ;
Kürtler Sevr’i istiyor
Sevr Antlaşması Haritası
Koçgiri İsyanı’nın liderlerinden Baytar Nuri isyan programını şu şekilde açıklar:
“İlk önce Dersim’de Kürt istiklali ilan edilecek, Hozat’a Kürdistan bayrağı çekilecek, Kürt milli kuvveti Erzincan, Elazığ ve Malatya istikametlerinden Sivas’a doğru hareket ederek Ankara Hükümeti’nden Kürdistan istiklalinin tanınmasını isteyecekti. Türkler bu isteği kabul edeceklerdi. Çünkü isteğimiz silah kuvvetiyle desteklenmiş olacaktı.”

Ayaklanma büyür ve isyancılar Ankara Hükümeti’ne bir muhtıra yollarlar. Bu açık bir Ultimatom’dur;
Telgraf yoluyla iletilen muhtıra şu maddelerden oluşmaktadır:

Vilson ödülü alan Dış İşleri Bakanı Davutoğlu bu haberi okusun!
Çünkü,bu adamın bu planları olan,aşağıdaki isyanların
başaramadığını,AKP ile başarmak üzeredirler.

Büyütmek için resmi tıkla
“1-İstanbul Hükümeti’nce kabul edilen Kürdistan özerkliğinin Ankara Hükümeti’nce de tanınıp tanınmayacağının açıklanması
2-Kürdistan özerk yönetimi konusunda Mustafa Kemal hükümetinin ivedi yanıt vermesi
3-Elazığ, Malatya, Sivas ve Erzincan cezaevlerindeki Kürtlerin hemen salıverilmesi
4-Kürt çoğunluğu bulunan illerden Türk memurlarının çekilmesi
5-Koçgiri yöresine gönderilen birliklerin geri alınması.”

Kürtler bununla da kalmaz, 25 Kasım 1920 tarihinde Batı Dersim Aşiretleri reisleri adına TBMM’ye şu şekilde başvurur:
“Sevr Antlaşması gereğince Diyarbakır, Elazığ, Van ve Bitlis illerinde bağımsız bir Kürdistan kurulması gerekiyor. Bu nedenle bu oluşturulmalıdır. Yoksa, bu hakkı silah zoruyla almaya mecbur kalacağımızı beyan ederiz.”

Yunanlılar Bursa’ya Kürtler Sivas’a saldırıyor

Ankara Hükümeti, Batıda Yunanların Bursa’yı ele geçirmesine rağmen Kürtlere karşı geri adım atmaz. Merkez Ordusu Komutanı Nurettin Paşa isyanı bastırmak için bir plan hazırlar. Topal Osman komutasındaki Giresun alayı da Nurettin Paşa’nın emrine verilir.
Türk Ordusu 11 Nisan 1921 günü Kürtlerin üzerine yürüyüş başlatır. 45 bin kişilik Kürt milisleri ile çapışmalar 3 ay sürer. 17 Haziran 1921 günü isyancılar teslim alınır.
Görüldüğü üzere, daha Sivas Kongresi’nin toplanma hazırlıklarından başlanarak Kürtler, Kurtuluş Savaşı için çalışmamış, tam tersine hep Kurtuluş Savaşı’na karşı savaşmışlardır. Koçgiri ayaklanması bunun en büyük kanıtıdır.
(Harita Türk Solu Dergisinden alınmıştır.)















İşte Cumhuriyet Dönemi Kürt İsyanları Listesi;

01-1919-22, Simko (Ismail Ağa) İsyanı
02-1919-11 Mayıs, Ali Batı İsyanı
03-1919-21 Mayıs, Mahmut Berzenci İsyanı
04-1921-6 Mart Dersim- Koçgiri İsyanı
05-1924-4 Eylül,Hakkari Beytüşşebab İsyanı
06-1924, Nasturi İsyanı
07--1925-13 Şubat, Lice-Muş,Van-Elazığ Şeyh Said İsyanı
08-1925-10 Haziran, Nehri İsyanı
09-1925-7 Ağustos, Reşkotan-Raman İsyanı
10-1925 Kasım, 1. Sason İsyanı
11--1926-16 Mayıs, 1. Ağrı İsyanı
12-1926-21 Ocak, Hazro İsyanı
13-1926-7 Ekim, Koçuşağı İsyanı
14-1927-26 Mayıs , Mutki İsyanı
15-1927-13 Eylül 2. Ağrı İsyanı
16-1927-7 Ekim Bıcar İsyanı
17-1929-6 Temmuz, İt Resul İsyanı
18-1929-20 Eylül, Tendürek İsyanı
19-1930-26 Mayıs, Savur İsyanı
20-1930-20 Haziran, Zilan(Zeylan) İsyanı
21-1930-21 Temmuz, Oramar İsyanı
22-1930-7 Eylül, 3. Ağrı İsyanı
23-1930-24 Ekim, Dersim-Pülümür İsyanı
24-1930-Eylül, 2. Mahmut Berzenci İsyanı
25-1931-Kasım, Şeyh Ahmed Barzani İsyanı
26-1937-Ocak, 2. Sason İsyanı
27-1937- 21 Mart,I. Dersim İsyanı
28- 1938 I.ve II.Dersim isyanları

Tunceli'lilerin iddiasına göre o zamanki Genel Kurmay Başkanı ve ölünceye kadar yani 1958'de Fevzi Paşa'nın ölümüne kadar Genel Kurmay Başkanlığına Atatürk tarafından getirilen edilen Fevzi ÇAKMAK Paşa'ya,Tunceli'lilerce rahmetli Atatürk'ün verdiği iddia edilen emir şöyledir;
İddia böyle;
"Dersimliler yok edilmelidirler.Hamile kadın,çoluk çocuk herkes katledilmelidir.Yoksa bu halk bu ülkenin yıkımına sebep olacaktır.Bunlar var oldukça devletin bekası güvende olmayacaktır.Bu bölgeyi soykırıma uğratın"

İddialara göre,İsmet Paşa,Başbakan olarak Fevzi Çakmak Paşa'dan soykırımın durdurulmasını ister. Ancak isyan Alpdoğan paşanın gayretli çalışmaları sonucu bastırılır,soykırım yapılmaz ve Dersim Aşiret Reisi Seyit Rıza yakalanarak Elazığ İstiklal Mahkemesi önüne getirilir.

Elazığ'da Seyit Rıza ve adamlarını yargılanır ve idam kararı verilir.Başka ceza zaten düşünülmemektedir.
İki tümen askerin ve bir çok dersimli kul maraba garibin de boşuna ölümüne ve "kardeş düşmanlığı-na" sebep olan, Cumhuriyet kanunlarının saltanatını elinden alacağını görünce, Avrupa’lı ve Ruslarla işbirliğine giren,köleci,emperyalizmin işbirlikçisi,halkına özgürlüğü çok gören, Dersim İsyanı Lideri Aşiret Reisi Seyit Rıza mahkemeden bir dilekte bulunur."Her idamlık'ın bir son arzusu vardır,benimde arzum halkıma seslenmektir" der,verilen izinle seslenir;

DERSİM YEMİNİ VEYA "BİR AND"

*“Ey Dersimliler,biz devleti savaşarak yıkamadık.Şimdi hepiniz köylere ve kasabalara sürgün edileceksiniz. Gittiğiniz yerlerde çocuklarınıza geldiğiniz yerlerin ,adını verin,birbirinizi bulunuz,o yerlerin halkı içinde uyumlu olunuz ve her yerde örgütleniniz. Çocuklarınızı okutup Devlet içinde görev almasını sağlayınız. Hepsinin biribirleriyle bağlantılı olmasını sağlayınız.Bu devleti ancak bu şekilde çökertebilirsiniz."

İşte bunu destur sayan Dersim halkı buna yemin etmiştirler.
(*)Bu yemini,bölgeye komşu olan Sivaslı,Dersim İsyanlarını dedelerinden ayrıntısı ile dinlemiş, Türk Alevi, bir de Trabzonlu bir Siyasi Polis amirinden o şehirde iken öğrenmiştim. Bunu çoğu Tuncelili inkar etse de "İsmet İnönü bizi kurtarmıştır" diye açıkça söylemektedirler. Buna kendim şahidim.

20 Eylül 1937 'de bastırılan II.Dersim isyanından 5 gün sonra İsmet İnönü Başbakanlıktan alınır, zamanın "Apo" su olarak,yakın korumaları ile birlikte,gayrimüslüm vatandaşlarımızın yoğun olduğu,yani Ermeni İsmet'i "din kardeşlerinin arasına" ,İstanbul Büyükada’ya, Erzincan-Dersim'lilerden oluşan yakın koruma kadrosu ile birlikte "zorunlu ikamete" mahkum eder.
CHP Başkanvekilliği dahil bütün görevlerinden alınır.Yerine,CHP Genel Başkan Vekili ve Başbakan olarak Celal BAYAR görevlendirilir.
Bu olaydan sonra Dersimliler bir de İsmet paşa için isyan çıkarırlar,o da Celal BAYAR hüküneti tarafından bastırılır.Yani İsmet paşa Dersimliler arasında kendine paye sağlamak için bunu uydurmuştur.
İleride,Menderes’ten,”-Doğu Anadolu’da da mı örgütleneceksiniz” diyerek, o bölgeyi kendisine bırakmasını resmen isteyeceğini göreceğiz.Son yayınlanan Celal Bayar’ın anılarında da bu konu yer almaktadır.
Bu inanış yüzündendir ki ülkemizde "Atatürk heykelinin" vilayet meydanında 24 saat polis tarafından korunduğu tek şehir TUNCELİ'dir.

Deliler bile dibinde uyudukları heykeli,sabah kalkınca ceplerindeki parayı çaldı diye Atatürk heykelini taşlarlar.Bunlardan biri de şimdi heykelini diktikleri,halkın "sevişen Hüseyin" diye bildiği,okumuşların ise "Seyd-ü Şen" adını verdikleri,eşi aldattığı için aklını kaçırmış, çocuklarının da sokağa attığı,polis karakolu,devlet hastanesi veya taksi durağında yaşayan,sır sahibi olduğuna bir meczuptu.

Genelkurmay Başkanlığı da bu isyanı şu şekilde değerlendirmektedir:
“Siyasi bakımdan büyük bir önem taşıyan bu harekât dolayısıyla, Kürt bağımsızlık davasının ilk basamağının Koçgiri olayları ile kurulmak istendiği, bu dış etkilerin en açık ve kesin delilidir.”
Bu değerlendirmeden de anlaşılacağı gibi, olay münferit bir isyan değil, bir davanın ilk adımıdır! Ardından gelecek olan Kürt isyanları da bunu kanıtlayacaktır. Nitekim isyanın liderleri de olayı böyle değerlendirmektedir:
Koçgiri, Kürt İstiklal Savaşı’nın bir merhalesidir, onunla bir meydan muharebesi kaybettik, fakat harp bitmedi. Biz son zaferi kazanacağız.”
Demek ki Türk İstiklal Savaşı için değil Kürt İstiklal Savaşı için savaşmışlar.

Atatürk 1934 yılında İskan Kanunu’nu çıkarırken hem aşiret düzenini kaldırmayı hem de bir toprak reformunu öngörüyordu.
Bu da Kürt ağalarının topraklarını halka dağıtarak toprak reformu yapmayı,köylüyü çağdaş tarım araçları ile destekleyerek,Kürtleri toprak sahibi,kendi malının işçisi yapmayı, zenginleştirmeyi amaçlarken,toprakları alınmış ağalara da, kendilerine yetecek kadar toprak vererek, onları “eski marabaları-köleleri” ile aynı düzeye indiriyor,sıradan vatandaş haline getiriyor, saltanatlarını böyle tehdit ediyordu.
İşte o tehdit eden yasa;
İskan Kanunu’nun 10. Maddesinde Atatürk’ün niyeti çok açık görülüyor:
Kanun aşirete hükmi şahsiyet tanımaz. Bu hususta herhangi bir hüküm, vesika ve ilama müstenit olsa da tanınmış haklar kaldırılmıştır. Aşiret reisliği, beyliği, ağalığı, şeyhliği ve bunların herhangi bir vesikaya veya görgü ve göreneğe müstenit her türlü teşkilat ve taazzuvları kaldırılmıştır. Bu kanunun neşrinden önce herhangi bir hüküm veya vesika ile veya örf ve adetle aşiretlerin şahsiyetlerine veya onlara izafetle reis, bey, ağa ve şeyhlerine ait olarak tanınmış, kayıtsız şartsız bütün gayrımenkuller devlete geçer.”
Ölümünden kısa süre önce de 1937 yılında TBMM’nin açılışında yaptığı konuşmada sağlıklı bir toprak reformunun ne kadar gerekli olduğunu vurgulamış ancak bunu tam anlamıyla gerçekleştirmeye ömrü yetmemiştir.
Millî ekonominin temeli tarımdır” diyordu Atatürk “Bir kez, memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalıdır. Bundan daha önemli olan ise, bir çiftçi ailesini geçindirebilen toprağın, hiçbir nedenle ve hiçbir şekilde bölünemez bir nitelik almasıdır. Büyük çiftçi ve çiftlik sahiplerinin işletebilecekleri arazi genişliğinin, arazinin bulunduğu memleket bölgelerinin nüfus yoğunluğuna ve toprak verim derecesine göre sınırlandırılması gereklidir...”


Ziya Gökalp “Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler” adıyla derlenen çalışmasında da yer alan
ve 1909’da Peyman’da yayımlanan “Ziraat ve zeamet” adlı makalesinde şu tespitleri yapıyor:

Vatanı köy yahut aşiretten ibaret zannettiği için askerlikten kaçar, kanunun yazılmış olduğu lisanın bir kelimesini anlamadığı için, mahkemenin celblerine, davetlerine icabet etmez,şeri zekatı molla ve şeyhlere tamamen verdiği için aşardan, ağnamdan çalmayı haklı bir hareket zanneder. Köylü bu arzularına kolay yoldan erişmek için bir hamiye muhtaçtır. İşte köy sahiplerini, mahalli tabirle köy ağasını yetiştiren, köylülerin bu ihtiyacıdır. Köy ağası bir bağımsız emir gibi hüküm sürer. Hem ziraatten hem zeametten kazandıkları için debdebeli bir hayat yaşarlar. Vilayete yeni gelen memurlar işin aslını bilmedikleri için bunları şerefli eşraf zannederler, ziyafetlerine tereddütsüz olarak giderler. Bu leziz ziyafetlerin süslü tuzak olduğunu pek geç anlarlar, fakat heyhat iş işten geçmiş bulunur.

İsmet paşayı öven yazılarda 1923’den 1937’ye kadar “kesintisiz başbakanlık yaptığı” yazılsa da bu koskoca bir yalandır.
TBMM sitesinden alınmış o dönemin hükümet listeleri,süreleri ve dönemlerinde çıkmış,500.000 insanımızı kaybettiğimiz Kürt-Dönme Ermeni(*) isyanlarına bir göz atalım.Atatürk Dönemi gerçekleri artık açılmalıdır.Bu şartlarda,sizce Atatürk- İsmet Paşanın çocuklarına miras bırakır mı?

(*)Aslında,%90 Alevi Türkmen,Kara Tatar ve Horasan Türk’ü,%10’u Zaza olan,ancak Osmanlının takip ettiği “Sünni Mezhep mensuplarını Türk sayma siyaseti” yüzünden, 19.yüzyıl başlarından itibaren,1774 Küçük kaynarcaantlaşmasında Ruslara verilen “Hıristiyanların devletçe korunması” tavizi gereğince,Rusya,Amerika ve Avrupa devletlerinin bölgede 1250 okul açmaları,bu okullara devam ederek “Dönme Ermeni” olduklarına inandırılmış,Osmanlı öncesi dönemlerden bu yana da şehrin coğrafi yapısının sağladığı avantajlarla da eşkiyalık,vergi vermeme,askere gitmeme gibi itiyatları da olduğundan kolayca devlete karşı kışkırtılmış Dersimlilerin,Ermenilerin 1895 Bitlis-Ani,1915 genel Ermeni tehciri sırasında,bir çok Ermeni’yi de aralarında sakladıkları kendileirnce de açıkça itiraf edilen bir gerçektir.
Devlete karşı yapılan eylemlerde kolayca yer almalarının gerçek nedeni onların bu yapılarıdır. Tehcir olayları sonrası Avrupa ülkelerine yerleşmiş Ermenilerin,oralardaki Misyoner derneklerinden ve bulundukları devletlerin Türkiye’nin yıpratılma siyasetleri gereğince getirdikleri paraları,Dersim'li ağa ve pirlere vermeleriyle halk kendisine ayrı bir geçim ekonomisi yaratmıştır. 1937 Dersim İsyanı önderi Seyit Rıza’nın hakkında,isyanın bastırılmasından sonra çıkan Ulus Gazetesi,onun Bitlis’te bazı kiliselere gizlice gittiğini ve orada istavroz çıkardığını yazmaktadır. 1990-93 döneminde Polis Memuru olarak görev yaptığım Tunceli Merkezde,Karadeniz Ekmek fabrikasında çalışan adı müslüman adı olan bir işçi ile kepenk kapatma olayı nedeniyle güvenliği sağlama görevi yaptığımız esnada,konuşurken,Muş’lu bir polis arkadaşın inadı sayesinde boynunda “HAÇ” kolye taşıdığına şahit olmuştum. Halen,eczacılık,beyaz eşya mağazası gibi küçük işletmeleri olan kimliğini saklamayan Ermeniler de şehir merkezinde mevcuttur. Halk gerçekten,Türklük dışında her şey olduğuna inanabilecek bir yapıdadır.

KURTULUŞ SAVAŞI

• Padişahın gönlü hep sarı saçlıyaydı,
• Ama etrafı hep devşirme Şamamaydı,
• Tek ve son çare kalınca Mustafa Kemal,
• Mucize isteyen göreve gene o adaydı.

• Mustafa Kemal sevilirdi ya her yerde,
• Ünlüydü Suriye,Libya,Çanakkale’de,
• Hak Teala gönderdiyse bize bir önder
• Sarı saçlıdan başka aday kimdi bu yerde

• Toplandı etrafında coşkuyla millet,nefer,
• Topu tüfeğiyle bölük bölük şanlı asker,
• Kadın,çocuk,at,eşek,öküzle girdiler emrine,
• Kovdular düşmanı diyerek Allahüekber.
• Keykubat
• SUİKASTLERİN İŞBİRLİKÇİLERİ;
Suikastlerin işbirlikçilerini anlamak için kimler tarafından yapıldıklarına,kimleri siyaset sahnesine sürdüklerine ,hangi dış güçlerin çıkarlar elde ettiklerine bakmak gerekir.
Atatürk’e Süikastler;
• İlk Suikast Dersim Derebeylerinden;
• 1919-1921 yılları arasında o zamanki adıyla Dersim (Tunceli)’de çıkan “Koçgiri Ayaklanması’nı” bastırmak için giden Ataürk’e Çardaklı boğazında suikast düzenleceği haberi önceden alımış ve eylemciler yapılan operasyonla etkisiz hale getirilmiştir.

Sonra,işbirlikçi İttihatçı’ arkadaşları;
7 Mayıs 1926'da Anadolu'da bir geziye çıkan Mustafa Kemal, İzmir'e de gelecekti. Bunu öğrenen katiller Mustafa Kemal'i öldürmeğe karar verdiler. Eski milletvekillerinden Ziya Hurşit, Kuvayi Milliye komutanlarından Sarı Edip ve arkadaşları İzmir'e geldiler. Mustafa Kemal'i İzmir'de; Kemeraltı denilen dar caddeden geçerken öldürmek için bütün tertibatı aldılar. Bu cinayeti işledikten sonra Giritli Şevki Beyin motoruna binerek adalara kaçmak üzere hazırlıklarını tamamladılar.
Fakat Giritli Şevki Bey katıldığı bu komplonun memlekete getireceği millî felâketi düşünerek pişmanlık duydu ve cinayet planını hükümete bildirdi. Mustafa Kemal İzmir'e varmadan önce suikastçılar silâhlarıyla yakalanarak tevkif edildiler (16 Haziran 1926).
İttihat ve Terakki'nin ileri gelenleri, Terakkiperver Fırkanın içindeki adamlarıyla suikast teşebbüsü hazırlıklarına girişmişlerdir. Kurulan İstiklal Mahkemesi, suçları sabit olanları idama mahkum etmiştir. 14 Temmuz 1926'da başta Ziya Hurşit, Laz İsmail, Gürcü Yusuf, Çopur Hilmi, Şükrü Bey, Ayıcı Arif, İsmail Canpolat olmak üzere 13 kişi idam edilmiştir.

Bu da bir başka suikast haberi.Yenilikçi,girişimci esnaf dümeni;
• Dolmabahçe'de konteynır ve çöp torbaları içinde yıllarca bekleyen belgeler arasında, Atatürk'e Fransız bir sinema makinisti tarafından suikast düzenleneceği bilgisinin yer aldığı belge de bulundu.
Belgeye göre; suikast, saklı (yani gizli) ibaresi ile 28.08.1930 tarihinde 1. Şube Polis Müdürü imzasıyla bir üst makama bildiriliyor. Yazıda şöyle deniliyor:
Bazı aleyhtarlarımız tarafından sinema almak bahanesiyle Reisi Cumhur Hazretlerine suikastta bulunmak üzere sinema operatörü bir Fransızla mutabık kaldıkları haber alınmıştır. Azami takayyüdat icrası ve bu nam altında memleketimize gelecek eşhasa karşı çok müteyakkız davranılması ve ufak bir hareketten derhal malumat verilmesi ehemmiyetle beyan olunur.”
Bu da Çerkez Ethem’den;
• 27 Ekim(B.Teşrin) 1935 Kurun Gazetesi –“Çerkes haini Yakalandı” başlığı.Yurdun her bucağından Atatürk’e çekilen bağlılık telgrafları.Mesevi vatandaşlarımız dün toplanarak ulu öndere sağlık dilediler.
Atatürk’e karşı yapılan suikast teşebbüsü ile ilgili olarak açılan tahkikat üzerine Maveraişeria Polisi AMMAN’DA Türk istiklal harbi esnasında düşmana geçen Ethemle kardeşlerinden birini tevkif etmiştir. • Yunan Gazetelerinden İmerisios Kirikis gazetesi Abdulmecid’in Hainlere para verdiğini yazıyor. • Atatürk’ün mukaddes şahsiyetine karşı Suriye ve Filistin topraklarında hazırlanan komplonun önemi gün geçtikçe artıyor.Ankara adliyesinde bir taraftan mefkurların sayısı çoğalırken öbür taraftan suikastçilerden üçünün Hayfa’da İngiliz idaresince tutulmuş olması bu melun teşebbüsün kökleri ilk tahminden fazla derinlere gittiğini göstermiştir.
• Anlaşılıyor ki,Çerkes Ethemler ve Reşitler bu havsalaya sığmak,cinayete baş olmaktan ziyade birer alettir.Filistindeki İngiliz otoritesinin gösterdiği dürüstlük Türk geneloyunca derin bir memnuniyetle karşılanmıştır.Suikast şebekesinin bir parçası Suriye’de bulunduğuna göre,şimdi herkes orada Fransız idaresinin de ne suretle hareket edeceğini öğrenmek için sabırsızlanmaktadır.
• Suriye’deki Fransa’nın Filistindeki İngiltere’den farklı hareket edebileceğine akıl ermez. Onun için buradan da Türk ulusunu tatmin edecek haberler bekleyebiliriz.

• CUMHURİYETİN BAŞLANGICI

• Mehmetçik cephede görmüştü ecnebiyle farkını
• Kavramıştı dönmelerin kurduğu dümen çarkını
• Atatürk’ün cumhuriyetiyle gelince özgürlük,
• Koşmuştular ya okullara bırakıp evini barkını

• Vatandaş sordu neden sokmadınız matbaayı,
• Dediler;“Korktuk aç bırakırız hattatı,ulemayı”
• “Avrupa’da herkes Jan Gutenberg(*1) miydi be adam”
• “Matbaacı yapıverseydiniz ol cümle dallamayı “(*2)

• Keykubat

(*1)Jan Gutenberg-Matbaayı ilk bulan Alman kaşif.
(*2)Öyle yapsaydılar,bu gün hepsi basın kralıydı,Best Seller yazarları onlardı.
Kendilerine ve millete ettikleri kötülüğü,ihanetin,cehaletin,fesatlığın sonunu düşünün.Dünya hakimi bizdik büyük ihtimalle.Yazık.

• Şimdi tekrar batının Atatürk’ü bitirme planlarına dönelim;

SUİKASTLERİN DIŞ KÖKENLERİ
SADECE İTALYA ve ALMANYA 19 SUİKAST DÜZENLETMİŞ;

• Erciyes Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyeleri’nden Prof. Dr. Metin Hülagü’nün yazdığı ve önümüzdeki ay okurlarla buluşacak olan “İngiliz Belgeleriyle Vahdettin ve Osmanlı Hanedanı” adlı kitapta yer alan belgelere göre,İngiltere,Almanya ve İtalya İsmet İnönü ile çalışmak istiyorlardı ve Atatürk’e düzenlenen “19” suikastin arkasında bu ülkeler ve işbirlikçileri vardı,
• Duce’nin Osmanlı planları tutmadı
• 4 Kasım 1937 tarihli belgede Mr. Keith Hugh Williams’ın kaleme aldığı istihbarat raporunda Mussolini’nin (Lakabı Duce)Vahdettin’e para teklif ettiği; Almanya ve İtalya’nın Atatürk’e yönelik 19 suikast girişiminde bulundukları belirtiliyor. Ancak Vahdettin, rüşveti reddediyor.
İsmet İnönü’yü başa geçirmek istiyorlardı...
• Prof. Metin Hülagü, Türkiye’deki yönetimi kontrol altında tutmak için Vahdettin’e rüşvet önerisi dışında B planını da aynı anda yürütüyor. İngiliz belegelerine göre Almanya ve İtalya, Atatürk’ün yerine İsmet İnönü’-yü Cumhurbaşkanı yapmak istiyor. Bu nedenle Atatürk’e 1919 ile 1937 yılları arasında tam 19 kez suikast düzenliyorlar. Prof. Hülagü, kitabında o günleri şöyle anlatıyor;
• Daha çok Almanlar
• “B planını 4 Şubat 1937 tarihli belge açıklıyor. O da Atatürk’ün yerine İsmet İnönü’yü Cumhurbaşkanı yapmak. Amaç, ’daha kontrol edilebilir bir hükümet’ kurmak. Şaşırdığımı itiraf etmeliyim, İngiliz belgelerine göre bu amaçla 1923-1937 yılları arasında Almanya ve İtalya Atatürk’e tam 19 kez suikast düzenlemiş. İngiliz arşiv vesikaları arasında yer alan 4 Kasım 1937 tarihli bir rapor ve memoranduma göre Mustafa Kemal Atatürk, on yılı aşkın bir süre içerisinde daha ziyade Almanlar tarafından düzenlenen ve idare edilen ama İtalya’daki Mussolini idaresinin de desteğini gören 19 suikast teşebbüsüne maruz kalmış.
• http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=4440
• Atatürk’e Bir Başka Darbe Söylentisi;
• Araştırmacı Rıfat N. Bali'nin 'tercümeye vakit bulamadığı için' İngilizce yayınlanan son kitabı hayrete düşürecek! Amerikan diplomatik arşiv belgelerine göre Salih Adil Bey adında emekli bir asker, 60 bin Türk'ü Amerika'da eğitip Atatürk'e darbe yaptırmayı planlamış. Latife Hanım ise Amerika'da bir gazetede yayınlanan mektubunda çarşafın yasaklanmasına karşı çıkıyor.

Türkiye'nin önemli araştırmacılarından Rıfat N. Bali ilginç bir kitaba daha imza attı: “New Documents on Atatürk / Atatürk as Wiewed Through the Eyes of Amerikan Diplomats”. “Atatürk Üzerine Yeni Belgeler / Amerikan Diplomatlarının gözüyle Atatürk” adıyla çevirebileceğimiz kitap, Türkiye'de görev yapan Amerikan diplomatlarının, Atatürk hakkındaki izlenimlerini ve duyumlarını anlattıkları raporlar ve yazışmaları inceleyerek yakın tarihimizle ilgili hayret verici olayları gözler önüne seriyor. Belgelerin ortaya çıkardığı çarpıcı olaylardan biri kuşkusuz, 1932 yılında emekli bir askerin Atatürk ve yönetimine darbe yapabilmek için kurduğu uçuk planları. 1926 yılında Amerika'da Boston Advertiser gazetesinde, Latife Hanım imzası ile yayınlanmış mektup ise, gerçek olduğu takdirde, ezber bozucu nitelikte.

60 BİN KİŞİYLE YAPILMAK İSTENEN DARBE...
Kitapta “Gizli ve Esrarengiz Bir Temas” başlığı ile yer alan darbe planı akıllara zarar. 1930 yılına kadar Viyana'da askeri ateşe olan Salih Adil isimli emekli bir asker, ABD Dışişleri Bakanı'yla sadece yaptığı darbe planını konuşabilmek için İzmir'den Washington'a kadar gitmiş. Salih Adil Bey'e göre, 'Türk insanları ülkeyi yavaşça harabeye çeviren merhametsiz bir diktatörün kontrolü altında ve Mustafa Kemal'in milliyetçi hareketleri sonucu, Türkiye Sovyet Rusya'ya yakınlaşıyor'. Bu nedenle Salih Adil darbe yapmak istiyor.
Görüşmemizde Rıfat Bali, Salih Adil'in darbe planını şöyle anlatıyor. “Salih Adil darbe için 50 ila 60 bin Türk'ün Amerika'ya göç etmeleri, organize olmaları ve geri dönüp bir şekilde iktidarı alaşağı etmeleri gibi bir plan yapmış. Bu şekilde Türkiye'nin Amerikan mamulleri için bir piyasa yaratacağını öne sürüyor. Bu darbe, bir şekilde gerçekleşirse, eski Halife Abdülmecid'i onursal Cumhurbaşkanı ilan etmeyi düşünüyor Salih Adil.” Görünen o ki bu darbe planları Amerikan Dışişleri'ni bayağı eğlendirmiş. Belgelerde Amerikan yetkilisi, Salih Adil Bey'le uzun ve tuhaf bir görüşme yaptığını anlatıyor. Darbe planlarını fantastik ve çılgın olarak gören yetkili, Salih Adil Bey'e projelerinin uygulanabilmesinin tamamen imkansız olduğu göstermeye çalışmış. 'Sakın bunları başka kimseye anlatma' diyerek de ağzını kapalı tutmasını sıkı sıkı tembihlemiş. Salih Adil Bey'in hakkında başka belge bulunmuyor. ....
Emeti SARUHAN-YENİ ŞAFAK
• http://yenisafak.com.tr/Pazar/?t=10.12.2007&c=29&i=86498

Peki Atatürk neden onların hedefi haline gelmişti?
Bunu anlamak için içimizdeki İşbirlikçilerin Kökenlerine bakmak gereklidir;
• Kanuni Sultan Süleyman’ın Zigetvar savaşından beri devleti ele geçirmiş bulunan, “Bizans’ın sapık mezhep saydığı” için 800 yıl soykırıma tabii tuttuğu sahte Pavlusçu,Selçuklu-Osmanlı döneminin Bektaşi-Alevi maskeli yeniçeri,Bostancıbaşıları ve diğer devletin bel kemiği olan askeri yapısını elinde tutanlar ile,sünni maskeli veya sünni Arap,Gürcü,Ortotdoks Yunanlı ve diğer dönme Hıristiyanlardan oluşan kesim,Atatürk ve onun kurduğu “Misak-ı Milli siyaseti” hem Avrupa’yı hem de bu işbirlikçileri huzursuz ediyordu.

Musul-Kerkük’ü geri alma istekleri,Osmanlı’dan koparılan topraklar üzerinde kurulan devletlerde Avrupa karşıtı isyanların desteklenmesi,gene bu devletlerde Avrupa’nın işgalci askerlerinin “haçlı zihniyeti içinde” Müslüman halka soykırımlar yapmaları ile de körükledikleri isyanlar batıyı korkutmuştu.

• Ayrıca,Sovyetler Birliğinin Türkiye’ye yakınlığı ve Türkiye’yi bu siyasetlerinde desteklemesi, 1789 Fransız devriminden sonra, batılı feodallerin gelecek korkusuna kapılıp “demokrasiye karşı haçlı seferi” başlatarak Fransa Kralını geriye tahtına oturtma çabaları sonucu Napolyon Bonapart’ın bütün Avrupa’yı işgali ile sonuçlanmıştı.

• Yeni Sosyalist Rusya Avrupa’lı ve Amerika’lı feodal ve kapitalist zenginler için ”yeni bir Bonapart’tı”.Eğer,Türkiye’yi tavlayıp Anadolu üzerinden aşağı inerse artık,onu kimse durduramazdı.
• Ayrıca Enver paşa’dan Atatürk’e bütün ittihatçı generaller de birer Napolyon hayranı değiller miydi?
Nerdeyse tümünün “sağ ellerini göbeğin üzerinden ceketin arasına sokmuş” halde resimleri yok muydu?

Son Süikast İddiası;
Hasan Ali İzzet ve Musa Göktürk’ün yazdıkları “Atatürk Öldü mü? Öldürüldü mü? Atatürk'e Düzenlenen Suikastlar” adlı kitaptan;
Mustafa Kemal Atatürk, 10.10.1935 tarihinde Ankara”da Çankaya köşkünde doktor Mim Kemal Öke”ye hitaben, “Mason cemiyetinin faaliyetini inkılaplarıma muarız gördüğüm için kapatılmasını elzem gördüm. Bu dakikadan itibaren bu cemiyeti ölmüş biliniz. Ve bir daha diriltmeğe teşebbüs etmeyiniz” demişti..
• Varnalı Bulgar Yahudi'si 33 dereceli Farmason Avram Benaroyas, Türkiye Mason Cemiyeti'nin kapandığını Moskova'da bir toplantı sırasında öğrendi. Sinirlerine hakim olamayarak şunları söyledi: 'O Sarı Lider, kesinlikle ortadan kaldırılacaktır. Amaçlarımıza imha edici darbe vuranların akıbeti, feci şartlar altında ölümdür! ' Avram Benaroyas, Yunan komünistlerin yayın organı Laiki Foni (Halkın Sesi) Gazetesi'nin 1 Ağustos 1948 tarihli nüshasında yazdığı anılarda şöyle dedi: '1937 yılının ortalarında, ismini açıklayamayacağım bir doktor, bazı şöhretlere dayanarak Atatürk'e ilk darbeyi sinir organlarını zaafa düşürmek sureti ile indirdi. Etrafında çember meydana getirdiğimiz Sarı Lider, kendiliğinden bu çemberin içine girip hayatını bize teslim etti.'
• Mason dernekleri 1948 yılında “İnönü”nün emri ve Celal Bayar”ın desteği ile” tekrar faaliyete geçtiler.

İSMET İNÖNÜ İŞBİRLİKÇİ MİYDİ”
• Bu bilgiler ışığında Atatürk’ün lanetlenmesi ve “öldürülmek istenmesi” gayet doğaldı bir beklentiydi.Öyle de oldu.
• Türk’ler “Bağımsızlık Ruhuna” sahiptiler,teslim olmuyorlardı,ince siyasetlerden de hoşlanmıyor,ret ediyorlardı.
• I.Dünya Savaşı sonunda “Türkler güçten anlarlar” diyen İngiltere ve emperyalist ortaklarına “Sadık Köleler” gerekiyordu.
• Batılı feodaller,”kendilerine yakın,uysal olanları” tercih ediyorlardı.
• Yani,Paris Konferansı,Lozan,Montrö görüşmelerinde de beğendikleri ,İsmet İnönü’nün dönme Ermeni ve İngiliz hayranı oluşu,İzmir Amerikan Lisesi mezunu olduğundan onlara yakınlık duyması, tercih edilen yönlerindendi.
İsmet paşa’nın hizmetini gördüğünü söyleyen yaşlı bir dostum bana şöyle bir anı anlatmıştı;
• (Atatürk, İsmet paşa’yı İngiliz hayranlığı konusunda uyarır ve ;
• “İsmet,İsmet,İngiliz ayakkabı gibi kalleştir,arkadan vurur dikkatli ol”.İsmet paşa da;
• “Mustafa,Mustafa sen de Rus seviyorsun ama Rus da ayrık otu gibidir.Girdiği her yere yayılır bir daha atamazsın”)
• İkisinin de haklı yönleri vardır.Ancak Atatürk'ün "Rus sevgisi" tamamıyla ideolojik olup,yani Sosyalizm'e dayalı,akli bir bağlılık iken İsmet paşanın İngiliz-ABD düşkünlüğü tamamen "güce hayran olmaya" dayalıydı ve başka da nedenleri olabilirdi.
İsmet paşa,Yemen çöllerinde isyancılarla çatıştığı zamanlarda tanıştığı,Diyarbakır’ın İngiliz işgaline girdiği günlerde sürdürdüğü “İngilizlerle olan muhabbetinin karşılığını”,1919 sonrası,Genel Kurmay Başkanı olan Fevzi Çakmak Paşa’nın yaverliğine atanarak görecekti.

Çakmak paşa,İzmir’in işgaline karşı sessiz kalmayı reddetmesi yüzünden Damat Ferit ile uyuşmazlığa düştüğü için de istifa edecektir.
• İsmet İnönü,Mustafa Fevzi (Çakmak) paşanın ayrılmasından sonra da görevine devam edecek ve Paris Barış Konferansına Osmanlı Hükümetini temsilen giden Damat Ferit kabinesinde,hiç bir ordu yönetme tecrübesi olmadığı halde “askeri stratejist” olarak hazırladığı projesine ek olarak,”heyet başkanı” sıfatı ile katıldığı toplantılarda kendisini,İngiliz,Amerikan,Fransız ve diğer devlet adamlarına tanıtacaktı.

• İttihat ve Terakki üyesi olduğu için de ,hükümeti destekleyen Sabah gibi gazetelerde,”Heyet İttihatçı Ağırlıklıdır” gibisinden itirazlar da yaptırılacaktı.
• Batılı devletlerin “İsmet paşa tecihleri” bu toplantı çıktığı “görücülük” olayından sonra netlik kazanacaktı.Dünürler,tercihlerini belirleyecekti.

İŞTE O OLAYIN HABERİ;
05.Haziran 1919 Perşembe günlü günlü “İstiklal Harbi Gazetesi’nin baş sayfasında ,Paris’te yapılacak Sulh-Barş Konferansına Başbakan Damat Ferit’in başkanlığında gidecek heyette değişiklik yapıldığı, gazetelerin,Tevfik paşanın ve hatta veliaht Abdülmecid Efendi’nin de muhalefetleri üzerine İç İşleri bakanı Ali Kemal ile Dış işleri Bakanlığı Müsteşarı Keçecizade İzzet Fuad paşanın da listeden çıkarıldığının belirtildiği haberde,Paris’te konferansta sunulacak olan askeri raporun hazırlayıcısı ”Miralay-Albay İsmet paşanın da (İnönü)” başkanlık edeceği heyetin bu haliyle son şeklini aldığı yazılır.
• Damat Ferit’çi Sabah Gazetesi de bu heyetin “ittihatçı parmağı” ile hazırlandığını ve Damat Ferit’i bunu engellemekte yetersiz kalmakla suçlamaktadır.

• İsmet paşanın bu tecrübelerinden (!) haberdar olan Atatürk’ün onu Lozan Antlaşması ve diğer antlaşmalara “müzkereci” tayin etmesindeki ana neden de onun bu özelliğidir.
• 1924’de Fethi paşayı (Okyar) başbakan yapıp İsmet paşayı aldığında çıkan Kürt isyanları ile İsmet paşa tekrar başbakan olacaktır.

• Onun dışında isyanı bastırmaya kim gitse başarılı olamayacaktır.O gidince isyanlar kesilecektir.
• “Mandacı Damat Ferit (Başbakan) yanında geçirdiği zamana bir de batılı devlet adamlarının tercihleri eklenince,İsmet paşa da haliyle “Feodal Avrupa” yanında yer alacak,diğer tarafı, yani "bağımsızlıkçı anlayışı” iyice boşayacaktı.

• ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ VE ÖLÜM DÖŞEĞİNDE DARBE
• Atatürk İsmet Paşa’yı Bütün Görevlerinden Alıyor,Büyük Ada’ya sürüyor.;
• Atatürk cumhuriyetinde de başta İsmet paşa gibi bir çok Ermeni ve diğer etnik kökene mensup devlet adamlarımız vardır.Ancak,Atatürk artık büyük devletlerce gözden çıkarılmıştır.

Atatürk'ün İsmet paşayı azlettiği haberi ve
çıkarılan kanun hükmü.
Resmi büyütmek için tıkla.
• 1937’de tekrar başlatılan II.Dersim isyanı sonrasında Atatürk İsmet paşa’yı Kürt isyanları ile alakalı görür ve İstanbul Büyük Ada’ya zorunlu ikamete mahkum eder.Celal Bayar’a başbakanlığı verir.
• 26 B.Teşrin(Kasım) 1937 tarihli Kurun GAZETESİNDE MANŞETTEN VERİLEN HABERDE;
• Celal BAYAR’ın yeni hükümeti teşkil ettiği ve İsmet İNÖNÜ’nün istifası ile ilgili bir resmi tebliğ yayınlanır.
• Ankara 25 A.A.Resmi Tebliğ;
• Malatya mebusu İsmet İnönü bu ayın 25.günü Başvekaletten istifasını vermiştir.
• Reisicumhur Ataürk,İzmir Mebusu Celal BAYAR’ı Başvekalete tayin ve kabineyi teşkile memur etmiştir. Reisicumhur Atatürk,ayni günde arzolunan İcra Vekilleri Heyetini tasdik buyurmuşlardır. Keyfiyet Büyük Millet Meclisi reisliğine yazılmıştır.
• Reisicumhur Atatürk,vekaletler siyasi müsteşarlık-larına intihap edilen zatların tayinlerini tasdik buyurmuşlardır.
• Hükümet ve parti teşkilatımızın bildirilmesi dolayısı ile Malatya Mebusu İsmet İNÖNÜ parti umum reis vekilliğinden istifa etmiş ve bu vazife Başvekil Celal BAYAR’a tevdi olunmuştur.
• Bu gün saat 17.00’de içtima eden icra vekilleri heyetine Reisicumhur Atatürk riyaset (başkanlık) buyurmuşlar ve yeni heyetin mesaisi üzerinde görüşmüşlerdir.İçtima ikibuçuk saat devam etmiştir....
Atatürk İsmet paşa’yı CHP Genel başkanlığından ve bütün görevlerinden alır ve Büyük Ada’ya İstanbul’a gönderir.Hükümet de parti de Celal BAYAR’dadır.
• Bu olaydan sonra,Atatürk’ün ölümüne 18 gün kala bitirilecek olan II.Dersim İsyanı tekrar ateşlenir,ama bu defa İsmet paşa davet edilmeden isyan bastırılır.
• Diğer yandan Atatürk’ün sağlığında ciddi bozulmalar başlar,yanlış teşhisler,hiç istemediği yabancı Fransız, bilmem nereli doktorlar bu hastalığı depreştirirler.
Atatürk Dolmabahçe Sarayında hasta yatağındadır ve artık hiçbir şeyi takip edecek, hakkında karar bildirecek durumda değildir.
• Dersim İsyanı Bastırılır;
• 17 Haziran 1937 Perşembe Son Posta Gazetesi “DEREBEYLİĞİN SON OCAĞI DA YOK EDİLİYOR başlığı ile çıkmış.
• Türk camiasının her bucağında olduğu gibi Tunceli’nde de yeni ruh,medeniyet ve terakki ruhu hakim olacaktır.Asiler sıkı bir çembere alındılar.Tunceli’nde kahraman kuvvetlerimiz vaziyete hakimdir,asiler sığındıkları sarp dağlarda imha ediliyorlar.
• Cumhuriyet Türkiyesinin azimli ve kudretli idaresinin asırlardan beri ıslahat göremeyen Dersim havalisinde medeniyet ve ümran tesis etmek için harekete geçtiğini muhterem başvekilimiz bildirmiştir....DE.Talu’ya ait,Dersim meselesi tarihe karıştı balıklı bir yazı.

ATATÜRK’E CENAZESİ BAŞINDA YAPILAN DARBE; • ATATÜRK VE İNÖNÜ ARASINDAKİ MASONLARIN KADIN CASUSU

1937 yılı içinde Macaristan’dan Türkiye’ye getirilen güzellik kraliçesi Zsa Zsa Gabor, ünlü Mason Burhan Belge tarafından Atatürk ve İnönü arasındaki haberleşme ortamına yerleştirildi.
• Ve bu dönemde Atatürk ve İnönü arasında şiddetli bir çatışma ortamı doğdu. İnönü Başbakanlık görevinden alındı.
• Atatürk’ün ağır hastalığının son beş ayında İnönü İstanbul’a gelemedi, çünkü İnönü’nün öldürüleceği görüşlerini üstat mason Refik Saydam dile getirdi ve Atatürk 10 Kasım günü öldü.
• Ertesi 11 Kasım günü Refik Saydam ve ünlü masonlar tarafından bürokrasi darbesi yapılarak İsmet İnönü Cumhurbaşkanı seçildi.
• 18 Kasım günü Atatürk’ün Dolmabahçe’deki cenazesi başındaki heykeli yerinden vinçle sökülerek Sait Sapmaz adındaki hurdacıya 25 lira karşılığında “parçalaması” için satıldığı ortaya çıktı.

Hükümet içinde Atatürk’ün cenaze namazının kılınmamasını isteyenler vardı.
• Atatürk’ün kız kardeşi Makbule Hanım’ın cenaze başında ağlayarak yöneticilerle tartışması sonucu 19 Kasım günü kapalı bir odada -perde arkasından gelen gizli bir emirle- “Fotoğraf ve film çekilmemesi şartıyla” kılınmış oldu.
• Ben Atatürk’ün cenaze namazının kılınması ile ilgili hiçbir görsel belge göremedim, üzgünüm.
• Buna rağmen Atatürk ölmeden önce son sözlerinin “Aleykümesselam” olduğunu tanıklar açıklıyor ki bu görüşler onun dini inancının da varlığını gösterir.

Atatürk ve İnönü arasındaki haberleşmenin ortasında bulunan Zsa Zsa Gabor 1938 yılında Türkiye’den ayrıldı.
• Kız kardeşini İngiliz gizli servisi MIV ajanı Eric Drimmer ile evlendirdi.
• Kendisi de aynı İngiliz Gizli Servisi’nin ajanı idi.
• Gabor, ABD’ye yerleşti. Ünlü bir sinema artisti oldu.
• ABD Genelkurmay İstihbarat Arşivinden çıkan 1 Ocak 1944 tarihli raporda Gabor, Türkiye’deki rejim hakkındaki bilgileri açıklıyor.
• Özetle Atatürk ve İnönü arasındaki 1937 yılı içinde yaşanan kavganın orta yerinde Batılı gizli servisler adına masonların yerleştirdiği bir ajan olan Zsa Zsa Gabor vardı.

Tarihci Yazar Cezmi Yurtsever

• ŞİMDİ DE ŞU YAZIYA BİR GÖZ ATINIZ;

İsmet İnönü’nün iktidar kavgası


Atatürk’ün hastalığının ortaya çıkmaya aşladığı 1937 yılının eylül ayında İsmet İnönü, Cumhuriyet Halk Partisi’nin il kongresine katılmak üzere Kastamonu’yu ziyaret edeceği bir sırada “hastalanır” ve görevi bırakmak durumunda kalır.
İşin gerçek yüzü, Atatürk, bütün görevlerini bırakmasını ister.
Başbakanlık görevine Mahmut Celal Bey, önce vekaleten daha sonra da asaleten atanır. Bu sırada İsmet Paşa, Atatürk’ün talebi ile CHP’nin Genel Başkan Vekilliği görevinden de ayrılır. CHP’nin Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Atatürk idi.
1938 yılının yaz aylarından itibaren Atatürk’ün rahatsızlığı iyice artmıştı. İnönü, “herşeyden elini eteğini çekmiş” bir durumda Büyük Ada’daki köşkünde,bu gün ada sakinlerinin çoğunluğunu oluşturan Erzincan’lı korumalarının eşliğinde “münzevi bir hayat” sürüyor gibi görünüyordu.
Ama,bağlantıları kesilmemişti.

Şükrü Kaya, Atatürk’ün sağlığı ile yaptığı basın toplantısında, kendisine yöneltilen “yeni cuumhurbaşkanı kim olacağı” yolundaki bir soru üzerine, “Meclis kimi seçerse o olacak!” karşılığını verir.
Cumhurbaşkanlığı Umum Katibi (genel sekreketeri) Hasan Rıza Soyak, Atatürk’ün bilinen yazılı vasiyetinin yanında bir de sözlü vasiyeti olduğunu söyler.

Soyak’a göre, kimin cumhurbaşkanı seçileceği elbette ki Meclis’e aitti ve akla gelebilecek ilk isim muhtemelen İsmet Paşa idi. Atatürk’ün sözlü vasiyetine göre, “İnönü’nün büyük hizmetleri olmuştu. Lakin halk tarafından pek sevilmemişti. Bundan dolayı İsmet Paşa’nın yerine başka birisinin seçilmesi gerekti”.
Soyak’a göre, cumhurbaşkanı seçilmesi gereken kişi Genelkurmay Başkanlığı koltuğunda oturan Mareşal Fevzi Çakmak idi. Soyak’ın bu açıklamasını dinleyen Başbakan Celal Bayar, diplomatik bir şekilde Atatürk’ün siyasi bir vasiyetinin bulunmadığını, bulunsa bundan önce “Başvekil olarak kendisinin” haberi olacağını açıkladı.

Bayar’ın bu açıklaması, Pembe Köşk’ün münzevisini son derece rahatlattı. İnönü, bu sıralarda ziyaret için Dolmabahçe’ye gelmek isterse de Ankara’dan çıkması, sağlığı gerekçe gösterilerek bir şekilde engellenir.
Bir suikast ihtilamine karşı da Ankara Valisi ve Belediye Başkanı, CHP Ankara İl Başkanı Nevzat Tandoğan tarafından koruma altına alınır.

Atatürk’ün yakın dostu Hariciye Vekili (Dışişleri Bakanı) Tevfik Rüştü Aras, İnönü’yü Washington’a büyükelçi yapmak ister. Aras’ın planına göre, İnönü büyükelçi olursa, milletvekilliğinden istifa etmek ve Ankara’dan uzaklaşmak durumunda kalacaktı. Böylece, cumhurbaşkanı seçilmek için milletvekili olma şartından uzaklaşmış olacaktı.

Mevcut milletvekillerinin İnönü’nün elinden çıktığını bilen Dahile Vekili Şükrü Kaya’nın ise başka bir planı vardı. Meclis’in yenilenmesi için bir girişim başlattı. Fatih Rıfkı Atay, Meclis’in yenilenme girişimine bizzat Başbakan Celal Bayar’ın karşı çıktığını anlatır.

Kimlerin cumhurbaşkanı adayı olacağına dair ortalıkta bazı isimler dolaşır. Bunların başında Mareşal Fevzi Çakmak, Fethi Okyar, Celal Bayar, Abdülhalik Renda (Meclis Başkanı) ve Şükrü Kaya ön plana çıkar.
İsmet Paşa, bu tartışmalar olurken, hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi ada sahillerinde sessiz günler geçirir. Görünüş böyle idi. Ama bizzat Atatürk’ün hasta odasında konuşulan her şeyden nerede ise günü gününe haberdar durumda idi.

• “Atatürk’ün Zayıf Karnı mı?”
İnönü’nün Dolmabahçe’deki “derin kulağı” Sabiha Gökçen idi. Sık sık İstanbul-Ankara arasında mekik dokuyan Sabiha Gökçen, “Atatürk’ün manevi kızı” olarak, Dolmabahçe’de hiçbir sınırlama ile karşılaşmaz ve her şeyi ada sahillerine ulaştırmanın bir yolunu bulur.

Atatürk, artık koma haline girmişti. İsmet Paşa, Pembe Köşk’ten,Büyük Ada’dan uzaktan kumanda ile yürüttüğü faaliyetlerini açıktan yapmaya başlar ve 9 Kasım günü bütün milletvekillerini Ankara’ya çağırır. Atatürk’ün öldüğü günün akşamında Başbakan Celal Bayar da Ankara’ya döner.
11 Kasım sabah saat 09.30’da CHP Meclis Grubu, Başvekil ve CHP Genel Başkan Vekili Celal Bayar başkanlığında toplanır. Bayar, “Oylarınızı serbestçe vereceksiniz. Herkes istediği ismi yazsın. En çok oyu alan genel kurulda aday gösterilecek” der.
Toplantıda 323 milletvekili oy kullanır. 322 oy İnönü’ye çıkar. 1 oy da Hikmet Bayur tarafından Celal Bayar’a verilir.

Aynı saatlerde bir toplantı da Genelkurmay’da yapılır. 1. Ordu Müfettişi Fahrettin Altay, bir tek ismin cumhurbaşkanı olabileceğini söyler onun da İsmet Paşa olduğunu açıklar. Altay, tümen ve kolordu komutanları ile birlikte aldığı kararı Genelkurmay Başkanı Çakmak’a bildirir.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapıldığı saatlerde Çakmak ve Altay, yan yana Meclis’te seçimi izlemekte idi. Meclis’in etrafı ise askeri birliklerce kuşatılmıştı.

Oylamaya 348 milletvekili katılır. Meclis çatısı altında ise 387 milletvekili bulunmakta idi. 29 milletvekili oylamaya katılmadı. Oturuma ara verildi ve Pembe Köşk’ten İnönü davet edildi. Yeni cumhurbaşkanı alkışlar arasında genel kurula girdi. 53 yaşındaki İnönü, yemin edip göreve başladı.
Celal Bayar hükümetinin istifasını sundu. İnönü, yeni hükümeti kurma görevini yeniden Bayar’a verir ve yeni başbakan aynı gün yeni kabinesini açıklar. Yeni hükümetin bu hızla kurulması, Bayar-İnönü arasında önceden bir anlaşmanın olduğunu ortaya koyduğunun delili olarak gösterilir.

Yeni kabinede Şükrü Kaya ve Tevfik Rüştü Aras yer almaz. Aras’ın yapamadığını, İnönü yapar ve büyükelçi olarak Londra’ya göndererek Ankara’dan uzaklaştırır.
Aradan çok geçmeden yolsuzluk dosyaları açılır ve Başbakan Celal Bayar’a dünya dar edilir. Oğlu yazılanlara dayanamaz ve intihar eder. II. Bayar hükümeti de kısa bir süre sonra istifa eder. Böylece İnönü, muhtemel bir rakibini tasfiye etmiş olur.
Atilla İlhan, İnönü’nün cumhurbaşkanı seçilmesi ile ilgili şu değerlendirmeyi yapar:
“Babıali baskını neyse, İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanı seçilmesi de odur. Ordu ağırlığını koymuş ve tamamiyle iktidardan tasfiye edilmiş olan İnönü, cumhurbaşkanı seçilmiştir.”

ATATÜRK’ÜN VEFATI

Atatürk'ün Cenazesi top arabasında.
• Ve Atatürk vefat eder.Onun bu ölümü ilk önce Dersim’in İsyancılarını devletin başına, mirasını bıraktığı CHP'de dahil bütün kurumları İsmet paşa sayesinde onların eline geçecektir.
• 11 Kasım 1938 Cuma Ulus Gazetesi.
• ”KURTARICINI VE EN BÜYÜK EVLADINI KAYBETTİN “ Türk Milleti Sen Sağ ol” başlığı ile çıkmış.Üzüntülerini belirten uzun bir yazı yanında yer alan önemli bir konu;
• “Resmi Tebliğ” başlığının altında;
• 10 Kasım 1938 Atatürk’ün müdavi ve müşavir tabipleri tarafından verilen rapor suretidir. Reisicumhur, Atatürk’ün umumi hallerindeki vehamet dün gece saat 24’te neşredilen tebliğden sonra her an artarak bu gün 10 Kasım 1938 Perşembe sabahı saat dokuzu beş geçe büyük şefimiz derin koma içinde terki hayat etmişlerdir.
• Müdavi tabipler;
• Prof.Dr.Neşet Ömer İrdelp,
• Prof.Dr.Mim Kemal ÖKE,
• Dr.Nihat Reşat BELGER.
• Müşavir Tabipler;
• Prof.Dr.Akil Muhtar ÖZDEN,
• Prof.Dr.Hayrullah Diker,
• Prof.Dr.Süreyya H.Serter,
• Dr.M.Kamil BERK,
• Dr.Abrayeva MARMARALI.

ATATÜRK’Ü YAD EDERKEN; • HARF DEVRİMİ
• Sarı saçlı Mustafa Kemal yüzyılın önderiydi,
• Düşmanların bile saydığı Türklerin lideriydi,
• Anladı ki Türk-İslam bağları koparılıyor,
• “Lanet olsun” deyip değiştirdi o da alfabeyi.
• AVRUPA TEDBİR ALIR
• Avrupa görünce dümeninin anlaşıldığını
• Geciktirmedi içerdeki uşaklarına talimatını,
• Dediler;”Vurun,ilaçlayın,öldürün şu kafiri,
• Sizde bile yıktı bizim dönmelerin saltanatını,

• Onun yüzünden sömürgeler hep uyanıyor,
• En sadık kölelerimiz bile bize huylanıyor,
• Nereden çıktı bu şeytani zekalı adam
• Hindistan’da,Çin’de halklar ayaklanıyor.
• DÖNMELER İŞBAŞINDA

• Uşak dönmeler hemen harekete geçer
• Masum Atamın yemeğine neler düşer
• O çıkarılan isyanlarla uğraşırken,
• En lazım olduğu anda vücudu şişer

• Yine de, ölmez diye korkarlar
• Önüne ardına katiller koyarlar
• Bütün bunlar yetmez gibi
• Son zehri Fransız doktorla yollarlar.(*)

• (*)Bu bir kanaattir.Yakında Yaser Arafat da bir Fransız doktorun elinde gitmişti.Hala şüpheler devam ediyor.Mason itirafları vb.bunları destkleyen delillerdir.
• Keykubat

• KİM BUNLAR

• İşte sorun şimdi “kimdir bunlar”,
• Atamızın yemeğine zehir koyanlar
• Kendi kavimlerine hizmet etmek için
• Burada kardeşi kardeşe kıydıranlar,

• Hepimiz onları çok iyi biliriz
• Onlarsız devlet düşünemeyiz
• Yüce Atamın verdiği oy hakkımızı,
• Ahmakça,bunlardan birine veririz.

• Onlar Türk'üm diyemeyenlerdir,
• Sabah akşam batıyı övenlerdir.
• Bizim sırtımızdan yeyip
• Arkadan "etrakı bi idrak"diyenlerdir.

• Onlar Ata'dan sonra satanlardır,
• Halkın cehaletinden pay alanlardır,
• Matbaa niye beş yüz sene giremedi
• Uyanırsa Türkler diye korkanlardır.
• *-Bu şiirlerimi Ocak 23, 2008 Çarşamba günü “keykubat.blogcu.com” da yayınlamıştım.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ TAŞNAK (ERMENİ) CUMHURİYETİ OLUYOR; • İSMET PAŞA –F.ALTAY DARBESİ HABERİ;

• TSK’nın siyasete ilk dıştan sonuç alıcı şekilde müdahalesi 11 Kasım 1938’de olmuştur. Atatürk’ün hastalığının ağırlaştığı dönemde Genelkurmay Başkanlığı’nda Mareşal Fevzi Çakmak’ın başkanlığında yapılan toplantıda, Atatürk’ün vefatı sonrasında kimin Cumhurbaşkanı seçileceği konusunda, TSK’nın tarafsız kalması kararlaştırılmıştır. Toplantıyı duyan Başbakan Celal Bayar, İsmet İnönü’nün de önünü kesmek amacı ile Cumhurbaşkanlığı görevini Mareşal Çakmak’a önermiştir. Ancak Mareşal Çakmak bu teklifi reddetmiş ve TSK’nın seçimlerde tarafsız kalacağını söylemiştir.

• Bu arada Birinci Ordu Komutanı Org. Fahrettin Altay, Genelkurmay 2. Başkanı Org. Asım Gündüz’den Genelkurmay Başkanlığı’nda alınan tarafsız kalma kararını duyunca bu karara karşı çıkmıştır. Birinci Ordu’da Kolordu ve Tümen komutanları ile bir toplantı yapan Org. Altay, TSK’nın İsmet İnönü’yü desteklemesi gerektiği kararını çıkarmıştır. Alınan karar, Org. Altay tarafından Mareşal Çakmak’a bildirilmek üzere Org. Asım Gündüz’e iletilmiştir. Mareşal Çakmak Birinci Ordu’dan gelen karara itiraz etmeden kabul etmiştir.
Böylece İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı’nın önü açılmıştır.
http://www.y-tm.com/index.php?option=com_content&task=view&id=5555&Itemid=835

• Atilla İlhan, İnönü’nün cumhurbaşkanı seçilmesi ile ilgili şu değerlendirmeyi yapar:
Babıali baskını neyse, İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanı seçilmesi de odur. Ordu ağırlığını koymuş ve tamamiyle iktidardan tasfiye edilmiş olan İnönü, cumhurbaşkanı seçilmiştir.”

• 12 Kasım 1938 Cumartesi Cumhuriyet Gazetesi.İsmet Paşa Cumhur reisi seçildi başlığı ile çıkmış.Büyük Millet Meclisi 348 oyla Lozan kahramanını cumhuriyet riyasetine seçti. Alt başlığının altında da “Atatürk’ün hayatı boyunce en çok itimat ettiği arkadaşı İsmet İnönü ile beraberken” yazısını barındıran ikisine ait bir fotoğraf ve Celal bayar başkanlığında toplanan kabinenin icraatlarını,yeni oluşan hükümet üyelerini vermiş.

• Yan tarafta da Almanya Devlet Başkanı Adolf Hitler’in TBMM Başkanı Abdülhalik Renda’ya gönderdiği uzun taziye mesajını ve Almanya’da bütün basının haberi büyük başlıklarla verdiğini ve Hitlerin emri ile bütün ülkede bayrakların yarıya indirildiği haberini yarıya indirilmiş bir Alman bayrağı fotoğrafı ile vermiş.

Yani,Mustafa Kemal öldürülmüş,Atatürk ise, ülkesinin başına getirdikleri “işbirlikçilerin telkinleri ile” onu örnek almış,bağımsızlık peşinde olan ezilen ulusları uyutmak için yaşatılacaktı.
Dünyaya ancak “yüz yılda bir gelir” dedikleri,ne yapacağı belli olmayan,kendileri için çok tehlikeli bir savaş dehasından kurtulmuşlardı.
• Timsah gözyaşlarını görüyorsunuz değil mi sayın okurlar.

İSMET PAŞA’NIN ERMENİLİĞİ
Amerika başta olmak üzere bütün haçlı ordularını oluşturan Avrupa’lı feodal yapılanma, Ermeni İsmet paşa’nın devleti ele geçirmesi sayesinde rahat bir nefes alıyorlardı.
Artık,Mustafa Kemal’li, “Riskli Türkiye yerini,İsmet paşa’lı “Kuzu Türkiye’ye” bırakmıştı.

Çünkü,Alpaslan Türkeş’in 1997’lerde Kanal 6’daki bir röportajında “Bitlis’li Ermeni” olduğunu söylediği,Dr.Rıza Nur'un da Malatya'da "Haçik"(Haçik=Küçük Haç,istavroz,Haççık,istavrozcuk anlamında) namı ile ailesinin bilindiğini yazdığı İsmet paşa zaten Atatürk’ün yanından ayırmadığı, hatta onun şöhret ettiği biri olduğu için de halk hiç mi hiç bu dümeni uyanamayacaktı.

• İsmet İnönü’nün Malatya’lı Kürt bir aileye mensup olduğu her ne kadar biyografilerinden bilinen bir şey se de,ailesinin,Ermenilerin Ergenekonu kabul edilen1895’de Bitlis Ani’den* Malatya’ya sürgün gelmiş olması muhtemeldir.
*(Ani'nin her yeri Türk mezarları ile dolu olduğu halde bu şehrin "Ermeni Ergenekonu" olarak anılması,Alevi,Hurufi Türkmenlerin Osmanlının mezhep dışlaması sayesinde Ermeni/Kürtleş-meleri dışında nasıl açıklanabilir ki?Keykubat)

• Anadolu’da ilk Ermeni tehciri bu tarihte Rus Çarlığının çıkarttığı Ermeni İsyanının bastırılmasından sonra yapılmıştır.
• İzmir’e de göçleri daha sonraya rastlamaktadır.
Atatürk’e bulduğu evlatlık çocuklarının nerdeyse tümünün Ermeni çocukları olmaları,acaba İsmet Paşa’nın bir kurnazlığı mıdır?
Çünkü son yazılan kitaplarda, İsmet paşanın Dolmabahçe sarayında Sabiha GÖKÇEN’i “haberci” (ajan) olarak kullandığı yazılmaktadır.Malum,1937 sonrası Büyükada’da sürgündü.
• Hatta,çocuklarının bile,işledikleri cinayetleri üstlenen,günah keçisi arkadaşları da hep “Ermenidir”*.
*(Ermeni olmak,veya değişik nedenlerle kendini Ermeni veya başka bir ırkın mensubu saymak suç, ayıp değildir.Onlar da herkes kadar bu dünyanın üyeleridirler. Ayıp olan gerçek kimliğini saklayıp halkı takiyye ile kandırmaktır,işbirlikçiliklerin,ihanetlerin üstünü örtmektir.Hele bu koskoca bir milleti kandırmaksa bağışlanmayacak bir suçtur.)
• İşte haberi;
ÖMER İNÖNÜ SORGU YARGIÇLIĞINA ÇAĞRILDI-05.Ağst.1950 Milliyet Gazetesi Haberi-- 1945’de İstanbul Teknik Üniversitesi pansiyon amiri Muzaffer KAYALIBAY’ı arabası ile ezerek ölümüne sebep olmaktan hakkında İstanbul Cumhuriyet savcılığınca tahkikat açıldığı malumdur.Şahitleri arasında Hasan Ali Yücel gibi ünlü şahıslar için de savcılık davetiye çıkarmıştır. Robert Muratyan adlı bir Ermeninin üstlendiği olay nufüz kullanılarak kapatılmıştır.27.6.1950’de meclise getirilecek olan konu,maktulun Rus kökenli karısı ve arkadaşı’nı arabadan almak için çıkan kavga sonucu şahsın tekme ile mesanesinin patladığı, Ömer İnönü ve bir Hüseyin Hüsnü Paşa’nın yeğeni Mihri (genç bir bayan) olan arkadaşlarının “nüfuz kullanarak” olayı kapattıkları işlenir.Ertesi gün İsmet paşa "İftira" der.

• OSMANLI’DA HALKIN EĞİTİM DURUMU

• Osmanlı’da halk dönmelerin (*)kuluydu,
• Vali,bey ,ağalar zengin ve uluydu,
• Göz koydukları kadının eşini savaşa sürmek
• Tartışmasız onlara ait bir konuydu.

• Osmanlı’da avamdan kullar hepte ayrı ayrıydı
• Kimi maraba,kimi yanaşma,kimi de yarıcıydı,
• Her türlü ayak işleri,askerlik,uşaklık onların,
• Okula gitmek,okuma ve yazmaya yabancıydı.

• zaman Osmanlı’da okur yazar yüzde yediydi
• İngiliz’de bu oran,inanın yüzde doksan yediydi,
• Hani şeriat Fatih’e,ret etmişti ya matbaayı
• Halkın cehaleti bu yüzden şeriatın marifetiydi.

• Keykubat
• (*)DÖNMELER-Hıristiyan ailelerden alınarak Müslüman olarak yetiştirilip devlet idaresinde Veziriazamlığa (Başbakanlık) kadar yükseltilen Türk ve Müslüman asıllı olmayan Osmanlı devlet idarecileriydiler.Bunlar “Dönme” adıyla anılırdı.
• “Bu dönmeler padişaha KÖLE olarak yetiştiriliyorlardı.Türk ve Müslüman’dan KÖLE OLMAZ ilkesi nedeniyle,eski imparatorluklarda da uygulanan devşirme düzeni tercih ediliyordu.
• Ancak Osmanlı padişahları Türk Milletinin “Mecüc Soyu” olduğuna inandığından, Fatih döneminde Çandarlı Halil Paşadan sonra Türk devlet adamına rastlanmaz.

• Kanuni döneminden sonra da padişahlar bu dönmelerin kuklası haline gelirler.
IV.Mehmet (Avcı) sonrası kardeş katli yasaklanır ve Topkapı Sarayının altında bulunan tünellerde kurulan bir odada padişah oluncaya kadar ömürlerini geçirirlerdi.

Bunların en şanslıları II.Abdülhamit,Abdülaziz’in inayeti ile dışarı çıkarılmış,güncel devlet-dünya olaylarını takip etme şansına sahip olmuştur.36 yıllık iktidarı farkı göstermektedir.
• “Biz Müslümanız ama aslen Avrupalı’yız.Kendi halkımıza karşı savaşmayız” dedikleri için Kanuni’nin Viyana seferinde bu yüzden başarısız olduğu da yazılır. II.Mahmut’a kadar kendileri için tehlike olan tüm padişahları da öldürmeleriyle bilinirler.Bostancıbaşıları,yeniçeriler,Enderunlular bunlardır.Yeniçeriler,son zamanlarda savaşlara gitmek yerine “Ulufe (*) isyanları” çıkararak padişah değiştirmeleri ile ünlenmişlerdir.
• (*) ULUFE:Her padişah değişmesinde yeni padişahın Yeniçerilere verdiği üç aylık maaşları.Bu askerler Padişahın yakın koruma işinde görevliydiler.O zamanın “kontrgerillaları,gladyoları” onlardı.

ATATÜRK İŞİ TAMAM,SIRA İKİNCİ DÜNYA SAVAŞINI BAŞLATMAYA GELİYOR
Amerikalı İş adamı Rockefeller’in yardımları ile,Mussolini’li İtalya ve 1933’de iktidara gelen Hitler’li Almanya’dan oluşan “geç uyanmış kukla emperyalistlerin” tahrikleri üzerine devleti ayağının altından kaydırmamak için işbirliği arayışlarına girer.
Aslında buna “ittifak arayışı” değil de “Churchill talimatlarını takip edişi dönemi” desek daha doğru olacaktır.
Çünkü İsmet tam bir Churchill ve İngiliz hayranıdır.

ELVEDA BAĞIMSIZLIK ve İLK KREDİ ANTLAŞMASI;

İşte teslim antlaşmasını yazan gazete.
Resmi büyütmek için tıkla

• Ata’nın ölümünün ardından altı ay iki gün sonra 12.Mayıs 1939’da İngiltere ardından Fransa, Amerika ile imzaladığı "kredi ve dostluk antlaşmaları” ile kuruluşundan bu yana geçen 15 yıl sonunda devletin bağımsızlığını emperyalizme teslim eder.
• Niye etmesin ki?
• Kurtuluş savaşında I.İnönü savaşına Fevzi Çakmak ile Atatürk’ün zorlaması ile giren İsmet için devletin ne önemi vardı ki?
• O savaşın bütün sorumluluğu Atatürk’e aitti.
• Her ne kadar, Mustafa Kemal 1 Mart 1922’de şöyle diyorduysa da:
• “Ulusal mücadelenin amacı, tam bağımsızlıktır. Tam bağımsızlık, ancak mali bağımsızlıkla gerçekleştirilebilir. Bir devletin maliyesi bağımsızlıktan yoksun kaldığı sürece, kamu hizmetlerinin gereken biçimde düzenlenmesi beklenemez... Devlet organlarına canlılık veren mali güçtür.”
• Türkiye Atatürk gibi bir dehayı kaybetmiş,yerini,devletle ilgili her türlü kararı emperyalistlerin aldığı “mandacı-işbirlikçi ” ihanet yapılanması iktidar olmuştur.
• Bu işbirlikçiler,tekrar “dindaşı-soydaşı” olan batıya devleti teslim etmenin ve hazır devlete konmanın huzuru içindedirler.
Bağımsızlığımız Karşılığında Bize Verilenler;
• 1939 İngiltere-Fransa Türkiye kredi anlaşması ile bu “işbirlikçi dönme Ermeniler” iktidarı ile,iki uçak fabrikamızı kapatarak bağımsızlığımızı teslim ettik.
İşte,Truman Raporuna göre;
• 1947 Truman raporuna göre,iki uçak fabrikamızı kapatmamız,bağımsızlığımızı kaybetmemiz karşılığında,Türkiye’ye 1939 İngiltere-Türkiye Kredi antlaşmasına göre verilenler;(Yazı çeviridir)

• Mr.William Warbey;
• Dış işleri Bakanı Bay Warbey,Almanya ile yapılan savaşın sona ermesinden beri,Türkiye’nin İngiltere ile yaptığı mali,ekonomik ve askeri yardım antlaşmasına göre yardım yapılıp yapılmadığını sordu.
• Bay Mc.Neil;
• Savaşın sona ermesinden bu yana Türkiye’ye ilave olarak herhangi bir yardım yapılmamıştır. 10.000.000 Paundluk sanayi kredisinin malların alımı için 1938’den bu yana 1.000.000. Paundu,25 milyon paundluk silahlanma kredisninin 1939’dan bu yana 1.500.000 Paund değerinde silah yardımı yapıldı.Askeri yardım gereğince tedarik edilmiş ekipmanlarla ilgili bir resmi raporun nüshasını size vereceğim.

• Deniz Kuvvetlerimiz için;
• “2” destroyer,”1” denizaltı,”5” mayın temizlemeyici,”4” motorlu mayın temizleyici,”2” vinçli savunma teknesi ve “8” motorlu filika.

• Bu gemilerin toplam değeri 2.096.000 paundtur.İlaveten 563.561 paund değerinde makine,takımı, denizaltı motoru temin edilmiştir.

• Hava kuvvetleri için,400 uçak.
http://hansard.millbanksystems.com/commons/1947/mar/17/greece-and-turkey-president-trumans
• Ama tarih,bu diktatör dönme Ermeni İsmet paşa tarafından şöyle açıklanacaktı;
Almanların üstün bir silahlanma içinde olması,SSCB’nin İngiltere ve ABD’ye göre zayıf kalması da teslimiyetçilikten (manda altına girmekten) başka çıkar yol bırakmıyordu.
• I.Dünya Savaşı sonrası yeni dünya paylaşımında İngiliz idare bölgesine bırakılmamız yüzünden ilişkiler bu ülkelerle geiştirilince,Rusya’yı kızdırmıştık.Tehdit ediliyorduk.

• Çünkü İsmet paşa çoktan Atatürk’ün milli siyasetini bırakmıştı.
Aslında, bu tehditlerin de İsmet paşanın uydurması olduğu iddiaları hiç de yabana atılır türden değildir.

• Bu nedenlerle dostlarımız gerçekten baş döndürücü bir hızla özellik değiştirmektedirler. Adam gibi ne siyasilerimiz de halkımız bu hızdaki değişimleri kavrayamamışlardır. Halkımızın da bu değişikliği bir türlü kavranmasının sağlanamaması yüzünden her türlü siyasi tuzağa kolayca düşürülmektedir.
II.Dünya Savaşına ülkeyi sokmadığı için TBMM’de onur ödülleri ile ödüllendirilen İsmet paşa,büyük devletlerin Türkiye’yi savaşa sokmak istemedikleri gerçeğini saklayarak kahraman olmuştu.
• Bu kahramanlığını (!) yani,II.Dünya Savaşına ülkeyi sokmadığı,misak-ı Milli siyaseti gütmediği yönünde yapılan eleştirilere;

• “Ben sizi aç bıraktım ama babasız bırakmadım!” diyerek kendini yücelterek,TBMM’de kendisini takdir ettirmeyi de başarmıştı.

Oysa sadece,kendisini Başbakanlığa getirmek için çıkartılan 1925 Şeyh Sait ve Şapka Kanununa Muhalefet isyanlarında “200.000” kişi ölmüştü.

Peki bu ölenlerin çocukları niye ”babasız kalmışlardı” acaba?
Kurtuluş Savaşında kaybımız ise “20.000” kadardır.
Ya 1921’den 1938’e kadar toplam “28” Kürt İsyanında ölenlerin çocuklarını neyle açıklıyordu İsmet paşa acaba?

Hesap edin.Sağır İsmet’in laf ebeliği işte.
Güler misin ağlar mısın?

Stalin,Mussolini, veya Hitler;
• “-Bu Türkiye, neden sıkıştığımızda bizim yardımımıza koşmuyor,bir kulağını çekiverelim” deyip aşağı doğru birkaç ordusunu indirmedikleri için İsmet paşa çok şanslıdır.
• 1943’de Rusların,Almanları Moskova’dan kovmalarını gece yarısı uykusundan uyandırılarak öğrendiğinde,İsmet paşa “korkusunun yarattığı baskıyı”,sabaha kadar geçirdiği gülme kriziyle göstermiştir.

Ancak işin aslı savaş sonrası ortaya çıkıyordu.30-31 Ocak 1943 günü Adana Yenice Tren istasyonunda bir vagon içinde,1915’de Çanakkale’ye saldıran İngiliz Deniz Kuvvetleri komutanı, zamanın İngiltere Başbakanı olan Winston Churchill ile yaptığı görüşmede büyük devletlerin kararı ve “Türkiye’nin Savaş stratejisi” belirlenmişti.Churchill “Türkiye savaşa girerse bu felaket olur” diyordu.Çünkü,Atatürk dönemi boyunca Kürt isyanları ile boğuşmaktan sanayi ve ekonomik gelişmeye fırsat bulamamış Türkiye,büyük silah teknolojilerine sahip batılı devletlerin arasında ezilecekti.

Savaşa girmemenin bedeli de yeni kurulacak dünya yapılanmasında yani NATO-Kuzey Atlantik Paktında yer almamızdı.
• Bu da 1789 Fransız devriminden beri dünya siyaset sahnesine çıkan “dini devlet idaresini“ ortadan kaldıran,kralları,ruhbanları devre dışı bırakan,halkı düşünce özgürlüğüne kavuşturan “Cumhuriyetçi Milliyetçilik ve Sosyalist” kitle hareketleri ile 1815 Viyana Kongresinden beri savaşan Almanya, Avusturya, Rus Çarlığı ve İngiltere feodalitesinin kurallarına uymak şeklinde olacaktı.
• 1850’lerden itibaren yayılan Sosyalizm kavramı da batı toplumlarında hızla yayılmış, 1917’de, Rus Çarını devre dışı bırakmak için İsviçre’de sürgün bulunan Viladimir İ.Lenin’e para vererek Finlandiya üzerinden Rusya’ya sokan Alman imparatoru II.Wilhelm’in yarattığı “savaş kazası” sonucunda gerçekleşmiş Rus Devriminin tehdit alanında bulunan Türkiye’nin de acilen “dini devlet yapılanmasına” sokulması,kurtuluş savaşı ile sömürge ülkelerine “batılı emperyalistlerin yenilebileceği” gerçeğini göstermiş,bağımsızlık savaşlarının artmasına sebep olmuş Türkiye’yi, batının çizgisine sokarak “sömürgeleştirmek" ve diğerlerine de sömürgeleşmeyi “Kemalizm” uydurması ile kanıksatmak asıl hedefti.

İSMET İNÖNÜ-CELAL BAYAR MUVAZAASI (ŞİKESİ) ÇOK PARTİLİ DÖNEME GEÇİŞ.
İkinci Dünya Savaşı Sonrası Dünya paylaşım Haritası(Büyütmek için tıkla)
Resmi dilde “muvazaa” ya şöyle birkaç örnek verebilirim;
Halk sağlığına zararlı üretim yaptığı için pastane açma hakkı mahkeme kararı ile kaldırılmış birisinin,başkasına ait ruhsatla aynı işi yapması,eczacı,gözlükçü diploma veya belgesi olmayan birinin başkasına ait diploma ile eczacılık,belge ile gözlükçülük yapması muvazaadır. Günümüz dili ile “şike” dir ve yasal olarak da suçtur.1950’den beri CHP’yi iktidardan uzak tutan da işte böyle bir şikedir.
• İşte bu kafa karışıklarının içinde halk ve siyasiler bocalarken,diğer yandan Cumhurbaşkanı İsmet İnönü Paşanın Churchill’den aldığı aldığı talimat gereği “Serbest Fırka” ortamını kurmak için devletin kurucularından olan Celal Bayar ile gizlice Pembe Köşk de 1945’de buluşur ve yeni oluşumu halka sevdirip,İsmet Paşa korkusu olmadan rahatça oy verilebilecek bir muhalif parti yaratma planı üzerinde çalışmalar başlatırlar.
• Bu plan gereğince ilk olarak,19 Mayıs 1945 tarihli İsmet Paşanın,ülkede özgürlüklerin genişletilmesi ile ilgili bir konuşmasına dayanarak o zamanlar CHP İzmir Milletvekili olan Celal Bayar, Adnan Menderes (Aydın),Refik Koraltan (İçel-Mersin) ve Fuat Köprülü (Kars) ile birlikte,1925 ve 1938 isyanlarını bastırmak için çıkarılan yasalarla kısıtlanan özgürlüklerin genişletilmesini içeren,dört imzalı bir önerge (takrir) verir.CHP’de serbestlik için gerekli şartların henüz oluşmadığı gerekçesi ile karşı çıkar.
• İsmet Paşa ile Celal Bayar arasındaki baştan planlı bu tartışma büyütülür ve Celal Bayar, Adnan Menderes,Recep Tayyip Erdoğan’ın şiir mağduru edilmesi gibi çıkarılan tartışmalarla 1946’da CHP’den ihraç edilirler.
• Bu olay da “Dörtlü Takrir” adı ile tarihe geçer.

”ŞİKE PARTİSİ DP DOĞUYOR”
• 07 Ocak 1946 tarihinde,CHP içindeki,kökenleri İngiliz Mandacısı,1909’da 31 Mart vakası sonucunda “Bölücülük yapmakla” divan-ı harp’te yargılanmış,liberal ekonomi,yerel yönetimlerin güçlendirilmesini savunan Menderes (Kırım tatarı,İmir Amerikan Koleji mezunu,Amarikan hayranı),Süleyman Demirel,(Balkan göçmeni Arnavut,) Turgut Özal (Annesi Tunceli Çemişkezek’li ,babası Malatya’ya yerleşmiş Dersim’li Sünni dönme Ermeni) ve Tayyip Erdoğan (Gürcü,Yahudi olduğuna dair iddialar da vardır.Adları yazılı olan tüm liderler İngiliz işbirlikçisi Said-i Kürdi yanlısıdırlar.Nurcudurlar.) hala bu düzeni savunmaktadırlar.

• İngiltere Büyükelçiliği destekli,Osmanlı Ahrar Fırkası (Osmanlı Hürriyetçi Partisi) kurucusu, Kaptan-ı Derya (Dnz Kuv.Komutanı) Gürcü Halil Rıfat Paşa’dan olma, Abdülmecit’in kızı Seniha Sultandan doğma, II.Abdülhamit’i İngiliz desteği ile indirip kendisini Padişah ilan etme derdine düşümüş,bu yüzden kendisine Hıristiyanlara has “prens” lakabını yakıştıran, sapık,işbirlikçi,hain “Prens Sabahattin (1877-1948) grubu” ardıllarına dayanan milletvekillerinin toplandığı Amerikan-İngiliz hayranı “Demokrat Parti” yukarıda yazdığım “gizli anlaşma-muvazaa=Şike” gereğince kurulur. Demokrat Parti’ye “Dominyon Parti”,yani “Sömürge Partisi II” demenin daha yerinde olacağı inancındayım.Çünkü,Atatürk’ün arkasından, onun kurduğu CHP,yaptığı gerici çalışmalarla,Atatürk döneminin izlerini silmiş ve “I.Dominyaon Partisi” olmuştu bile.

• Her ne kadar,İttihatçı-Padişahçı kavgası sürdürülüyor görüntüsü veriliyorsa da artık ortada gerçek “ittihatçı” kalmadığı için olay yerini “şike”ye bırakmıştır.Yani,mandacı,yeni dominyoncu Cunta partisi CHP halkın üstünde baskı unsuruydu,DP ise ABD’nin güçlü kolları sayesinde bu cuntadan halkı kurtaran parti oluyordu.Oyun böyle oynanacaktı.

Yeni oluşturulan “iktidar-muhalefet ilişkisi” şikelidir ve İngiltere’nin 1919’da istediği gibi devlet “ayrılıkçı Rum,Ermeni-Kürt işbirliğinin eline geçmiştir.”
• Görünüşte İsmet Paşa’ya muhalif ve onun nefretini kazanmış dörtlü seçilmiş şikeci çete aslında sık sık İsmet Paşa’nın Pembe Köşkünde,Celal BAYAR’ın İsmet paşadan aldığı talimatlar doğrultusunda yeni oluşturulacak Amerika-İngiliz Mandasına girmenin siyasi çizimlerini yapıyorlardı.
• Yani II.Dünya savaşının yarattığı kıtlık,yokluk, bunalımın ardından inek adaylığını koysa kazanacak halde iken,bunun yanında da,İsmet Paşaya muhalif onun izni olmadan kimsenin siyasi bir yapılanma içinde de olmasına olanak yok iken,arıza olmaması içinde planlar gözden geçirilir ve tedbirler alınır.
Daha sonra Fevzi Çakmak Paşa ve partisi DP hükümetini bir “Muvazaa=Gizli ittifak, antlaşma=şike” partisi olmakla suçlayacaktır.
• Bu muvazaa günümüze kadar sürecek ve CHP kolay kolay iktidar olmayacaktır.

DEVLETİ AMERİKAN-İNGİLİZ KOALİSYONUNA TESLİM ÇALIŞMALARI

• Önceden planlı olan bu olaylar sonunda 12 Temmuz 1947’de, Truman doktrini çerçevesinde Türkiye ile Amerika arasında ekonomik ve askeri yardım anlaşması düzenlenir. Karşılığında Türkiye tarım aletleri, keser,çekiç,at koşumu gibi “sanayi ürünleri” ve “ziraat ilaçları” üretimi dışında hiçbir üretim yapmayacak ve her şeyini Amerika’dan alacağını taahhüt eden gizli bir antlaşmaya da imza atmıştır.

• Her ne kadar,İngiltere ve ABD “çok partili siyasal yaşamı” önerdiyseler de CHP iktidarı terk etmek niyetinde değildir.Bu amaçla ABD’nin istediği gibi ülkeyi “din devletine” dönüştürmek için çalışmalara başlar.ABD başkanı Truman’ın doktrini gereğince “Marşal yardımlarından” da yararlanmak için NATO müracaatını başlatır.

İsmet Paşa ve onun gibi Sahte Atatürkçüler’inin Şiarı;
• ““Atatürk hedef olarak daima “batı” yı göstermiştir”” diyerek,AB-D köleliğine milleti razı etmeye çalışıp “Atatürkçü” görünen,mandacı İsmet paşa ve işbirlikçi,semitik Liboş Gürcü Prens Sabahattin ardıllarının iddiaları ile Atatürk aynı şeyi mi söylemiş bakalım;
• Atatürk dış ekonomik yardıma karşı değildi. Ama koşulları vardı. Diyordu ki:
• “Tam bağımsızlık için şu ilke vardır: Milli egemenlik ekonomik egemenlik ile pekiştirilmelidir. Bu kadar büyük amaçlar, bu kadar kutsal ve ulu hedeflere, kağıtlar üzerinde yazılı genel kurallara, istek ve hırslara dayanan buyruklarla varılamaz. Bunların, bütün olarak gerçekleşmesini sağlamak için, tek kuvvet, en kuvvetli temel ekonomik güçtür... Kanunlarımıza uymak şartıyla, yabancı sermayeye gerekli olan teminatı vermeye her zaman hazırız. (IMF ve Dünya Bankası koşullarından söz etmiyor Mustafa Kemal) Yabancı sermaye çalışmalarımıza eklensin ve bizim ile onlar için, yararlı sonuçlar versin. Geçmişte, tanzimat devrinden sonra yabancı sermaye, üstün hakları olan bir yere sahipti. Devlet ve hükümet dış yardımların jandarmalığından başka bir şey yapmamıştır. Her yeni millet gibi Türkiye bunu uygun bulmaz. Burasını esir ülkesi yaptırmayız.!!!
• ABD,Türkiye ve Yunanistan’ın NATO müracaatını birlikte değerlendirir.Şimdi hiç yorum yapmadan İsmet İnönü’nün 12 Temmuz 1947’de yürürlüğe giren ABD ile anlaştığı ekonomik yardım anlaşması döneminde ABD Türkiye ve Yunanistan’ı nasıl tanımlıyor,bir göz atalım;
• Kaynak, ABD Meclisine Sunulan Truman Raporun’dan yaptığım Tercüme yazıdır.
Churchill,Truman ve Stalin Dünyayı paylaştıktan sonra tokalaşırken.

• Bakalım onlara göre Türtkiye ve Yunanistan’ın durumu neymiş?

1947’DE ABD SENATOSUNA SUNULAN TRUMAN RAPORUNDA TÜRKİYE VE YUNANİSTAN’IN DURUMLARI;
• Türkiye’nin Durumu;
• Yunanistan’ın şartlarında olduğu kadar ımutsuz olmasa da,ülke,sert ekonomik sorunları, sınırlarında Sovyet tehdidini halen tecrübe etmektedir.1945'e gelindiğinde 1939’daki tarım üretimi %70,kişi başına geliri de %75 düşmüştür.1939 ile 1945 arasındaki enflasyon istatistiklere göre %354 yükselmiştir. fakat bu oran 1938 ile 1943 arasındaki paranın satın alma gücüne göre paranın değeri 1/5 oranında olduğundan gerçek durumu göstermemektedir.

• Türkiye,Mihver devletlerinin bozguna uğramasına kadar tarafsız kalma ilkesine yapıştı ki bu da kaçınılmazdı.23 Şubat 1945’de İtilaf devletlerinin yanında savaşa girdi.Haziran 1945’de Sovyet gücünün büyük yayılma göstermesi,Türkiye’yi Sovyetlerin Çanakkale boğazlarının kontrolünü istemesine,doğu Anandolu’daki topraklarından çekilmesi tehdidine maruz bıraktı.

• Büyük bir alanı kaplayan kuzey Anadolu topraklarını Sovyet Gürcistanına terk etmesi istendi.Bu durum Türkiye’yi Amerika’nın yardımını arama ve alma durumunda bıraktı. Amerikan yardımı 1947'de,ekonomik yardım da 1948’de başladı.(Üslere büyük oranda askeri yardımın sürekli akmasını sağlayacak şekilde.)

• Yunanistan’ın Durumu;
• 21 Şubat 1947’de Büyük Britanya ABD’ye Türkiye ve Yunanistan hükümetlerine artık mali yardım yapamayacağını bildirdi.Amerikan politikacıları Yunanistan’ın ekonomik ve politik koşullarının kötüleştiğini gözlemlediler.Yunan Monarşisi ile Komünist Gerillalar arasında süren bir sivil savaş ve keskin bir ekonomik kriz vardı.ABD hatta,zayıf bir hükümetin, Çanakkale Boğazının kontrolünü paylaşmak isteyen Sovyet baskısı ile yüzyüze kalmış bir Türkiye’yi de gözlemekteydi.Türkiye ve Yunanistan ikisi de modern çağlarda,Britanya’nın diplomatik ve ekonomik desteğini almış,fakat,şimdi Londra bu sorumluluğu ABD’nin üstüne geçirmeyi planlamış görünüyordu.II.Dünya Savaşından kaynaklanan,erken soğuk savaş kaosunun sorunlarının Türkiye ve Yunanistan’ı çok sevmiştir.

• Türkiye’nin ikilemi Stalin’in boğazları ortak kontrol etmek istemesinden kaynaklanmaktadır. Bu ortak kontrol görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlandığında Stalin birliklerini Türkiye’nin sınırlarında konuşlandırdı.

• Aynı anda,Yunanistan siyasi bir boşlukla ve Nazi işgaline uğramış topraklarında 1944’de Nazilerin çekilmesinden beri sürmekte olan sivil bir savaşla yüz yüzeydi.EAM-ELAS isyancıları komşu Arnavutluk,Yugoslavya,Bulgaristan’dan yardım alıyorlardı ve Yunan Monarşisinin tahribatı artıyordu.Büyük Britanya,Yunanistanın,küresel etki alanı olan Ortadoğuda “sağ kanat hükümetine” sahip olmasının öneminden haberdardı.””

http://www.trumanlibrary.org/teacher/doctrine.htm#greece

Ayrıca,1949’de ABD-İngiliz askeri müdahalesi Yunan Faşist ordusu ile işbirliği içinde devrimcilere saldırır ve bozguna uğratırlar.Yunanistan Komünist Partisi (KKE) yasadışı ilan edilir.Komünistler sürgüne gönderilir.Bütün parti kadroları CIA ve Yunan ordu birliklerince yapılan ortak operasyonlarla bitirilirler.
Bir de Kıbrıs’ta Duruma Bakalım;
Lozan'da İngiltere'nin baskısı karşısında Türk heyeti Kıbrıs'ı İngilizlere bıraktı. Bununla da kalınmayıp Kıbrıs'ta Türk nüfusunu azaltmaya yönelik maddeleri de kabul etti.
İsmet Paşa'ya daha bu da kâfi gelmeyip II. Dünya savaşında Türklere sığınan Rumları en iyi şekilde ağırlamaktan başka, onları Türk gemileri ile Kıbrıs'a taşıdı. Böylece Kıbrıs'ta Rumlar nüfus bakımından Türklere üstün geldiler ve diplomatik sahada önemli bir avantaj elde ettiler.
Daha sonra; koruduğumuz ve adaya gönderdiğimiz Rumların çocukları ve palikaryalar gördükleri iyilikleri unutarak,Kıbrıs'ta pek çok Türk kanı dökeceklerdir.

Kıbrıs konusunda ilk anlaşmazlık Ortodoks Kilisesi'nin Kıbrıs'ın Yunanistan'a ilhakı, yani ENOSİS' ortaya atmasıyla başladı. Yunanistan da ENOSİS' destek vererek adada fiili durum yaratmak amacıyla Albay Georgius Grivas'ı Kıbrıs'a yolladı,

• Zira garanti anlaşmasının 1. maddesi Garanti Anlaşması'nın 1. Maddesi şöyledir:
"Kıbrıs Cumhuriyeti herhangi bir devletle tamamen veya kısmen herhangi bir siyasi veya iktisadi birliğe katılmamayı taahhüt eder. Bu itibarla herhangi bir diğer devletle birleşmeyi veya adanın taksimini doğrudan doğruya veya dolayısı ile teşvik edecek her nevi hareketi yasak ve ilan eder".
http://www.turkforum.gen.tr/vforum/kibrisla-ilgili-butun-belgeler-butun-gercekler-t45433p4.html?s=2cc720e518b35edd6b2a2036a022bc9b&
• İlk Kıbrıs Türk İşçi Sendikaları Ve Kıbrıs Türk Kurumları Birliği ne zaman ve nasıl kurulmuştur?

• 1940'lı yıllara kadar Rumlarla birlikte aynı sendikalara üye olan Türk işçileri, üye oldukları Rum sendikalarının Enosis faaliyetlerini yoğun bir şekilde desteklemeleri sonucu, kendi bağımsız sendikalarını kurmaya karar verirler. İlk olarak Niyazi Dağlı başkanlığındaki 12 Türk dülger Rum sendikalarından ayrılarak ilk Türk Amele Birliği'ni kurdular. Çeşitli mesleklerden yeni katılımlar olmasıyle birlikte, Birliğin adı, 1943 yılında "Yapıcı ve Amele Birliği" olarak değiştirildi. Bu birlik perde gerisinde Milli Parti Başkanı Dr. Küçük tarafından da desteklenmekteydi.

Bu arada Ağustos 1944'de Kıbrıs'ı ziyaret eden Sir Cosmos Parkinson'a Enosis lehinde bir muhtıra veren ve "Kıbrıs işçilerinin Enosis istediğini" iddia eden PEO sendikasına üye Türk işçiler de bunu protesto için 22 Ağustos 1944 tarihinde bu solcu sendikadan ayrılarak aynı gün "Güneş Türk İşçi Birliği" ni kurdular. Bu birliğe Niyazi Dağlı başkanlığındaki Türk İşçileri de katılınca, 1000 civarında Türk işçisi bir çatı altında toplanmış oldu. (15 Ekim 1944) Daha sonra ismi "Lefkoşa Türk Birliği" olarak değiştirilen bu birliğin amaçları şöyle özetleniyordu:

- Kıbrıs'taki bütün Türk işçilerini bir çatı altında toplamak
- Kıbrıs Adası Türk İşçi Birlikleri Siyasi Partisini kurmak
- Kıbrıs'taki tüm kuruluşları bir çatı altında toplamak ve Enosis'e karşı tek bir vücut olarak karşı çıkmak.

• Bunun hemen ardından çeşitli bölgelerde ve değişik kollarda yeni sendikalar kurulmaya başlandı. Ardından da 1945 yılında 20 civarında sendikayı çatısı altında örgütleyen Kıbrıs Türk İşçi Birlikleri Kurumu kuruldu. Böylece Kıbrıs Türkleri Enosis'e karşı mücadele eden ve bugüne kadar gelen en köklü işçi örgütünü oluşturmuşlardı.

Kıbrıs Türk Kurumları Birliği Nedir?
Ağustos 1945'de kurulan Kıbrıs Türk İşçi Birlikleri Kurumu'nun siyasi amaçları arasında şu noktalar vardı:
- AKEL'in Türk işçileri arasındaki gizli faaliyetlerini etkisiz kılmak.
- Enosis'e karşı etkin bir biçimde mücadele etmek.
- Belediye seçimlerinde tek vücut olarak Rumların karşısına çıkmak.
- Milli Parti, KATAK, Çiftçiler Birliği ve Türk İşçi Birlikleri Kurumu'nun bir çatı altında birleşmesini sağlamak.

                                                            Emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu. Kıbrıs'ta;
Nitekim, İşçi Birlikleri Kurumu'nun kurulması üzerinden çok kısa bir zaman geçtikten sonra, bütün kurumları bir çatı altında toplama girişimleri başlatıldı. İşçi Birlikleri'nin çağrısı ile biraraya gelen KATAK, Milli Parti, Çiftçiler Birliği ve Kıbrıs Türk İşçi Birlikleri Kurumu, 23 Aralık 1945'de Kıbrıs Türk Kurumlar Birliği'ni kurdular. Kuruluşun amacı, Enosise karşı tek vücut olarak mücadele etmekti. Ancak bu birlik, çeşitli nedenlerle 6 ay sonra dağılacak ve daha sonraki yıllarda Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu kurulana kadar, her örgüt bağımsız olarak çalışmalarını sürdürecekti.

• Yunanistan’da ve komşularında ABD için “çok tehlikeli” olan “solcu gerillalar” ,Türkiye’de ise,topraklarını isteyen “sol’un merkezi Komünist SSCB” tehlikesi vardır.Zamanın özetlenen şartlarından kaynaklanan diğer olumsuzluklar da her iki ülkenin başlarının bitmeyen derdidir.
• Yani düşman “SOL”dur.
• Bu durumda,iki ülkenin müracaatlarına ABD’nin verdiği cevaba bakalım;
• “Madem ki Yunan ve Türk hükümetleri, Birleşik Devletler hükümetinden, ulusal hükümetlerini özgür uluslar olarak varlıklarını sürdürebilmek için gerekli mali ve diğer yardımları ivedi olarak istemişlerdir.” Denilerek ABD’ye muhtaçlığımız vurgulanmaktadır.

İKTİDARI, DÖNME SÜNNİLERLE PAYLAŞMAK İSTEMEYEN İSMET PAŞA GRUBU ABD ŞARTLARINA UYGUN OLARAK KÖKTENDİNCİ YAPILANMAYI OLUŞTURMAYA BAŞLAR;
• DİNCİ YAPILANMA AMERİKAN ETKİSİ İLE YAPILMAKTADIR;
• İsmet İnönü’nün Cumhuriyetin demokratik yapısını “sünni İslam devlet yapısına” dönüştürme çabası onun bunu istemesinden kaynaklanmıyordu.
• Başından beri anlattığım gibi,1789 Fransız Devriminden beri süren “Sol’a Haçlı Seferi” gereğince, Rus çarlığında 1917 Devrimi ile kurulan,içi boş olduğu halde sürekli abartılan Sosyalist SSCB’nin Akdeniz,Hint ve Pasifik Okyanusları kuşağına inmesinin engellenmesi gerekiyordu.

KÖKTENDİNCİLİĞİN ANAVATANI VE TAHRİKÇİSİ ABD’DİR
• Emperyalizm’in “Tehdit Algılamasına” göre,Sosyalizm’in yayılmasını da sadece “Milliyetçilik + Köktendincilik” yapılanmaları ile engellemek mümkündü.
• Amerika ve Avrupa “demokrasi ve eşitliği kendi halkına layık gören” ama asla demokrat olmayan ve tersine “İncil Şeriatına Dayalı” ,zenginin hakkını koruyan,özel mülke karşı işlenen suçların “idam” ile cezalandırıldığı saçma bir demokrasiden başka bir şey değildir.
İşte bazı Amerikan Başkanları ve büyüklerinin “Din” e bakışlarını gösteren sözleri;
• "It is impossible to rightly govern the world without God and the Bible"
• "Tanrı ve İncil olmadan dünyayı dosdoğru yönetmek imkansızdır."
~ George Washington
• “That book, sir, is the rock on which our republic rests"
• "O kitap,(İncil) efendim,Cumhuriyetimizin dayandığı bir kayadır"
~ Andrew Jackson
• "If you take out of your statutes, your constitution, your family life all that is taken from the Sacred Book, what would there be left to bind society together?"
• "Kutsal kitaptan alınmış olan,anayasalarınızı,aile yaşamınızı devletten çıkarırsanız toplumu birbirine bağlayacak bir şey kalmaz."
• ~Benjamin Harrison
• 1919’da Ermenistan kurmak içi savaş gemisi gönderen ABD Başkanı Woodrow Willson değil miydi?

• Bizzat ,George W.Bush ,Mısır’da Fransa C.Başkanı Jack Chirac’a Şarm el Şeyh kentinde “Ortadoğu’da Yecüc-Mecüc var,kıyamet alametleri görünmeye başladı yardım et de bunları oradan çıkaralım” ve 11 Eylül sonrası “Crusade-Haçlı Seferi”demedi mi?
• Demokrat ve çapkın olması ile ünlü Bill Clinton’un eşi Hilary Clinton bile dün Obama’ya destek isterken şöyle diyordu ;”I’am the God’s prayer for our nation” ve sözünü bitirirken de “God Bless you” ile son veriyordu.

• Yani ilk cümlede “Ben,Milletimiz için Allah’ın bir duacısıyım” diyor ve sözünü de “Allah sizi korusun” ile bitiriyordu.Ezelden beri paralarının üstündeki “We Trust in God” yani “Allah’a inanıyoruz,bağlıyız” mesajlarını koruduklarını da eklemeye gerek yok sanırım.

İNSANLIK TARİHİNİN EN BÜYÜK HİLESİ


1815 Viyana Konseyinde dünya siyasetine kabul edilen demokrat ABD (!),kendi bağımsızlığına yardım eden Fransa Kralının hatırına,cumhuriyetçi Napolyon Bonapart’ın ve Fransız Cumhuriyetinin yıkılışını seyredecek ve Fransa’nın başına feodal bir Kral geçmesine göz yumacaktı.
Büyük bir pişkinlikle de yeni doğan cumhyuriyetçilik ve sosyalizm akımına “I.ve II.Komünist Enternasyonal Toplantılarının” ülkesinde düzenlenmesine izin vererek başlattığı “Demokrasi Havariliğini”,Avrupa devletlerinde ve sömürgelerinde destekleyerek çıkardığı “Milliyetçi-Cumhuriyetçi İsyanlarıyla” bu devletleri güçsüzleştirecek veya yıkacaktı.

Bu olayların yarattığı yeni düşmanlıkları da,I.Dünya Savaşını çıkarmakta kullanacak, İtalya ve Almanya’ya verdiği desteklerle,elini sürmeden Avrupa’nın altını üstüne getirecekti.Böylece, sömürge devletler de başıboş kalacaklardı.

Sonradan katılacağı bu savaşta da “Toprak İşgalini” yasaklayarak,başıboş kalan sömürge devletlerden,”Yeni Masabaşı Devletleri” veya “Yeni Yetme Devletler”* kurarak “Özgürlük Meleği” olacaktır.
*Yeni yetme devletlerdeyimini geçmiş yazılarımda ilk kez ben kullandım.Başbakan da çok sevdi.Son,IHH Flotalıa-Gazze yardım gemisi olayı ardından İsrail için kullandı.

1905 “Tsuşima Yenilgisinin” ardından gelen I.Dünya Savaşı ile “Yıkılmış Ekonomi” üzerine kurulmuş,”ülke topraklarının büyük çoğunluğunun kutup iklimi etkisinde tarıma elverişsiz, dört mevsimin yaşandığı bereketli toprakları,sanayisi,bilimi,yetişmiş,eğitimli nüfusu olmayan, hatta yılın 11 ayının korkunç soğuklarla geçtiği",bazı yerlerde “ısıtmayan güneşi ile altı aylık” gece ve gündüzlerin yaşandığı hayalet bir ülkede gerçekleşmiş 1917 Rus devrimini destekleyecektir.
Sonra da “düşman ve korku timsali ” ilan edip, yeryüzündeki feodal yapılanmaları da bu balonla korkutarak,orta çağ zihniyetine dayalı “dinci,feodal yapılanmaları” körükleyecekti.


Birinci Dünya Savaşındaki baş döndüren bu başarısının ardından,sıra, “Küresel Hakim” olan İngiliz İmparatorluğunun havasını almaya gelmişti.
Burada gene işbirlikçileri,”Avrupa Hakimiyetini” vât ettiği,İtalya ve Almanya’ydı.
İşlerini kusursuz yapan bu iki ülke,60.milyon insanın ölümüne neden olacak savaşın ardında,1946’dan itibaren ABD’yi dünyanın hakimi yapacaklardı.

1950 sonrası Atom ve ardından Hidrojen Bombasına sahip olduğunu açıklamasına kadar “hiçbir şey” olan SSCB,bundan sonra da “geri teknolojiye sahip silahlı ama halkı aç” balon bir imparatorluktan başka bir şey değildi.

İnsanlar bu korku ile “cambaza bak” oyununa gelip,fakir cambaz SSCB’ye bakarken, cüzdanlarını ve topraklarını da “İngiliz-ABD yankesicisine” kaptırıyorlardı.


Böylece,hem halklarını umudu olan “demokratik” devlet idarelerini yok ediyor hem de feodaliteyi tekrar hakim kılıyordu.

Dünya hakimiyeti de onun “kârıydı” elbette.
Geç uyanan Almanya bu yüzden ABD’yi Sahte liberallikle ve Avrupayı kendisinin yönetmek istemesi ile suçladığında tren çoktan istasyona varmış olacaktı.

Bence bu insanlık tarihinin en büyük üç kağdıydı.

• İNÖNÜ’NÜN İKTİDARI TERK ETMEME ÇABALARI
• Görüldüğü gibi “hileci” Amerika’nın,dünyanın her yerinde “sol”a açtığı savaş nedensiz değildi.
• İyi zaferler kazanmıştı.Türkiye gibi “küçücük” bir ülkenin başında,batı hayranı bir İsmet paşanın da,aldığı talimatlar doğrultusunda “yeni yönetime” kendisini hazırlaması gerekiyordu.
Hem de “Atatürk’çü (!) CHP”’nin “Ebedi Şefi” İsmet Paşa ve hükümeti tarafından.
• Şimdi,ülkeyi ABD-İngiliz mandalığına muhtaç eden “Atatürk’çü (!) CHP’nin” bu yöndeki icraatlarına bakalım;
• Amerikan yardımının sürmesini sağlamak için 1947’de, okullarda din dersi okutulması, son sınıflara seçmeli din dersi konulması, İmam-Hatip meslek okulları açılması ve Yüksek İlahiyat Fakültesi açılması yönünde yasalar çıkartılmış ve bu yasaların çıkartılmasından üç ay sonra da yukarıda sözünü ettiğimiz yardım anlaşması Amerikan Kongresi’nde kabul edilmiştir.
Bir noktayı daha vurgulamak gerekiyor. Bunun için de 16 Şubat 1947 tarihli Ulus gazetesinin haberine bir göz atalım:
• “...Okullarda din dersi okutulması ve dini meslek okulları açılması işini incelemek üzere seçilen parti komisyonu toplantılarına başlamıştır. Komisyon başkanlığına B. Tahsin Banguoğlu, katipliğine B. Sedat Pek seçilmişlerdir. Cumartesi ve pazar toplantı yapan komisyon şu kanunları ele almıştır.
• Okulların son sınıflarına ihtiyari olarak din dersi konulması .
• İmam-Hatip ve vaiz yetiştirmek üzere orta dereceli okulların açılması .
• Yüksek din adamları yetiştirmek üzere üniversitelerimizde İlahiyat Fakültesi açılması. Bununla da yetinilmemiş ve 1926’da 677 sayılı yasa ile kapatılan tekke ve zaviyelerin yeniden ziyarete açılmasını öngören yasa 1 Mart 1950’de TBMM’de kabul edilmiştir. (Tutanak Dergisi XXXV/1, s.177. Aktaran Cengiz Özakıncı, İrtica 1945-1999)
• Cemal Kutay (90 yaşında Atatürkçü olup çıktı) 1946 yılında devletin de desteklediği Millet Dergisi’ni yayınlamaya başlar. 2 Ocak 1947’de bir “Açık Mektup” yayımlar. Okuyalım bu “Açık Mektup”u.
• Mektubun başlığı şöyle: “Bu memleketin bütün ana-babalarına ithaf. Türk Gençliği’nin manevi inşaası”
• “Önümde Amerikan liselerinde daha dinamik ve pratik olmak iddiasıyla hazırlanmış ve büyük alakayı çekerek senatoda taraf bulmuş müfredat programı var... Vicdan hürriyetine saygının ve insan haklarının vatanı olan Amerika’da, ailelerle okul elele vererek yeni yetişenin manevi cephesini inşa ediyorlar... Anneler!... Babalar!... Vicdan hesaplaşması döneminiz gelmiştir. Yavrularınıza ebedi ve tek Allah fikrini telkin ediniz. Allahsız bir nesil yetiştirmeyiniz! Gençliği Allahsız ve dinsiz yetişmekten kurtarmalıyız!...” (Cemal Kutay, Türkçe İbadet 2)

• CEMAL KUTAY “TÜRKİYE’Yİ YOK EDECEĞİZ” DİYOR”.
• “Allahsız bir nesil yetiştirmeye” çalışan zamanın yöneticilerinin bu tutumu, giderek laiklik ve Atatürk düşmanı dinci kesimi yüreklendirmiş, “Bizim vazifemiz... Türkiye Cumhuriyeti’ni yok etmektir. Her ne surette olursa olsun yok etmek ve sünni İslam devletini kurmaktır” biçiminde yayın yapmak noktasına getirmiştir. (Taraf Dergisi, 2-8 Aralık 1994)
• 1948 yılında Milli Eğitim Bakanı olan kişi, “Bu memlekette dinci bir yönetim kurulacaksa, onu da bir başka parti değil biz yaparız” diyordu. CHP yönetiminin son başbakanı din profesörü Şemsettin Günaltay ise “En çok din eğitimi veren okulların açılması ile anılacağım” diyordu Meclis kürsüsünden. (age)
• Yani gericilik Menderes’ten önce bizzat “devletimizin kurucularından İsmet İnönü’nün “Milli Şefliği” döneminde başlamıştı.
• 1948’de Amerikan yardımının sürmesi karşılığı ilkokullarda okutulmak üzere Milli Eğitim Bakanlığı “Müslüman çocuğun el kitabı” isimli bir ders kitabı yayınlamıştı.
• Bu bağlamda bir değerlendirmeyi bilginize sunmak istiyorum.
• Yazar, yayıncı Cengiz Özakıncı “İrtica 1945-1999” isimli kitabında şöyle diyor. Kuşkusuz elindeki sayısız belgelere dayanarak.

İşte,bu siyasetler artık devleti tasfiye sürecine sokan ASALA+PKK+BDP+AKP=F.GÜLEN hareketine ulaştı.
• “Demokrat Parti Türkiye’yi ABD’nin istediği gibi bir din devletine dönüştürmek üzere kurulmuştu. Ancak CHP, yönetimden düşmemek için ABD’nin din devleti isteğini biz yerine getirirsek Amerika Menderes’in Demokrat Partisi’ne gerek duymaz, Amerika’nın her dediğini yaparsak yönetimde kalırız” düşüncesiyle davranıyordu. (age, sf. 88)
• Sayın Özakıncı ardından ekliyor.
• CHP’li Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ın yakalanan bir solcuya “Yahu size de ne oluyor? Bu memlekete komünizmi getirmek gerekiyorsa onu da biz getiririz” dediğini anımsatıyor.
• Ancak ABD,CHP’nin hem “cunta” partisi olması hem de 1939 sonrası İsmet paşa tarafından oluşturulan kadrolarının da,Bizans zamanında “sahte Pavlusçu Hıristiyan”,Emevi,Selçuklu, Osmanlı zamanında da “Alevi” ve Ortodoks- Protestan Hıristiyan,Müslümanlar arasında da Sünni Müslüman taklidi yapan,ırk ve dinlerini sürekli inkâr ederek kendilerini gizleyen, Mecusi-Zerdüşt ,Hurufi ve “Gregorcu,Pavlusçu,faşist,dinci,işbirlikçi Ermeni Hıristiyan-larından “ oluşmuş, Anadolu Hıristiyan ve Müslüman idareleri bıyunca da “sapık inançlara sahip azınlıklar” olarak ilan edilmiş,Roma ve Bizans tarafından 700 yıl soykırıma uğratılmış toplumlardan oluştuğunu çok iyi biliyorlardı.
• “Kızılbaş” olarak da bilinen bu kesimden olanlar Yahudi ve Hıristiyan mezheplere bile kabul edilmiyorlardı.
• Bu yüzden ABD,felsefesi 1750’lerden beri Vehhabilik tecrübesi ile uzmanlaşmış İngiltere tarafından kurulmuş,biraz Gregoryen Ermenilik biraz Bahailik ve çoğunlukla da Sünni İslam inancından oluşturulmuş “Kürt Vehhabiliği” adını verdiğim,içlerinde Sünni Müslüman taklidi yapan gerçek Gregoryen Ermeni,Ortodoks Rum,Sufi,Mevlevileri de barındıran ve Hıristiyan Yas kıyafeti giymeyi tercih eden (Çünkü Baba Ülkesi Şeytani İslam’ın işgalindedir. Kurtuluncaya kadar da bu kıyafet giyilecektir) İngiliz uşağı,Gürcü Prens Sabahattin okulunun devamı olan “NURCU” işbirlikçileri ile çalışmayı uygun görmekteydi.


Keykubat

Devamı için tıkla-Click