Biraz matrak geçerken düşündürelim de.
Kadınlar;
Kuzum,
Çiçeğim,
Böceğim
Kuşum,
Kanaryam,
Bülbülüm,
Serçem,
Ceylanım;
Ayağında gümüş halhal
Ince nakış, gümüş halhal
Yavru ceylan gibi kaçar,
Seke seke çaydan geçer
Nazo gelin ayağına takar halhal....
Bu dize de de, kadın ceylana benzetilir bir de adı geçer.
Kulağa gönüle hoş gelir.
Ama bir sıkıntı var, şairin gözü kadının ayağındaki "ince nakış gümüş halhal'da.
Durmadan halhal diyor. Kadını yakalasa halhalı alıp arazi olacak gibi😂😂😂
Kadınlar erkeklerin onları, hayvan, bitki, eşya yerine hatta, eşyasını almak için hayvanî sıfatlar yakıştırarak tavlayan sözlerini beğeniyorlar.
Kadın iyi bir müzik aletidir, çalacak nota bilen erkek yoktur, gibi sözlere de bayılıyorlar.
Hayvan yavruları, çiçek, böcek ile insandan aşağı sıfatları iltifat kabul ediyorlar.
Sonunda cansız bir müzik aleti olmayı kabul edip çalacak Bethoven arıyorlar ki bunda cansız bir alete benzetilmekten haz duyduklarını görüyoruz.
Sonra çıkıp;
Kadına şiddet, eşit mal paylaşımı, eşit vatandaşlık, eşit yasal haklardan bahsediyorlar.
Cariyelikten şikayet edip, onu emreden şeriat rejimi isterken eşit hak ve özgürlük istiyorlar.
Tam bir beyin tutulması içindedirler.
Tamam da bir karar verin;
Çiçek mi, böcek mi, büyük, küçük baş hayvan mı, kanatlı mı, kanatsız mı, Karafatma mı yoksa eşya mısınız, insan mı?
Dinciler boşuna mal yerine koymuyor diyorum.
Çünkü yobazlığı en çok kadınlar istiyor.
Bende oluşan sorular bunlar, tercih kadınların.
Biraz dokunduralım, düşündürelim dedim.
Takdir sizindir.
Alaeddin Yavuz