Blog başlığındaki "+40" UYARISINI GÖRDÜNÜZ MÜ?

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.

Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.

Tedbir olarak yanınızda sağlık ekibi bulundurunuz veya çıkınız! +40 :))

İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.


Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Yazılarımı ırkçı, etnik,dini ayrımcı bulanlar, Atatürk'e yapılan 26 Kürt isyanı, 25 suikastın arkasında ve 30 yıldır, 50.000 insanımızın ölümünde Kürt Yezidiliği ardında saklanmış gayrimüslüm azınlıkların olmadığını ispatlasın.

Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Mayıs 2018 Çarşamba

SİYASİLER HALKA RÜŞVET DEĞİL ADALET DAĞITIN

Seçimden seçime, yol, köprü, hastane, maaş, bayram v.b. ikramiyesi gibi rüşvetler halkın derdine çare olan çözümler değil aksine kısa sürede unutulan küçük rüşvetlerdir.
Siyasilerin her şeyden önce devlet ve halk adamı olmaları gerekmektedir. Bu güne kadar istenilen ama dile getirilemeyen isteklerin bazılarını sıraladım;
24 haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı adaylarımız. Onlardan rüşvet değil, nesillerinize adalet ve gelecek isteyiniz.



#RÜŞVET ÖNEREN SİYASİ İSTEMİYORUZ.
#ADALETİN DEVLET DİNİ OLMASINI SAĞLAYIN.
#YARGIYI BAĞIMSIZLAŞTIRIN.
#ADALETSİZ ADALET SARAYLARINA SON VERİN. 
#DEVLETE GÜVENİ SAĞLAYIN,


#DEVLET, ŞİRKET, MEMUR, VATANDAŞ EŞİT YARGILANSIN.
#YARGI ÖNÜNDE HERKES EŞİT OLSUN.
#SUÇLULARI ADİL YARGILAYIN,
#DEVLETİ SOYANLARIN AİLE FERTLERİNE KADAR VARLIKLARINA EL KOYUN, TÜMÜNÜ YARGILAYIN.

#HER SUÇLUNUN CEZASINI ÇEKMESİNİ SAĞLAYIN,
#DEVLETİN BORCUNU KAPATIN,
#ŞERİAT TEHDİDİNİ KALDIRIN.
#DEMOKRASİYİ KURUN.

#HERKESE İŞ BULUN!
#SOKAKTA AÇ, EVSİZ BIRAKMAYIN.
#ÇOCUKLARA ÜMİTLE BAKACAKLARI GELECEK YARATIN.

#SAĞLIK, EĞİTİMDE ÜCRETİ,
#İSTİHDAMDA RÜŞVETİ YOK EDİN.
#İŞ YERİ AÇMA, ŞİRKET KURMAYI KOLAYLAŞTIRIN,

#YAŞLILARA ÜCRETSİZ BAKIM EVLERİ, GÖNÜLLÜ BAKICILAR SAĞLAYIN.

#HÜKUMETLERİN, BÜROKRATLARIN, İŞ DÜNYASINDAN OLANLARIN ÇETE OLUŞTURUP DEVLETİ, HALKI SOYMASINI ENGELLEYİN.
#YABANCI DEVLETLER VEYA KURUMLAR İLE İŞBİRLİĞİ YAPARAK DEVLETİ YIKMAYA, SOYMAYA, ZAAFİYETE UĞRATMAYA ENGEL OLUN. BÖYLE İŞLENMİŞ SUÇLARI KARŞILIKSIZ BIRAKMAYIN.

#DEVLETİN BÜTÜNLÜĞÜNÜ, HALKIN BİRLİĞİNİ ADALETLE KORUYUNUZ.
#HALKA HOŞGÖRÜ, ŞEFKAT İLE YAKLAŞIN!
#DEVLET ÖCÜ OLMAKTAN ÇIKSIN.

#SİYASİLER, BİZE RÜŞVET ÖNERMEYİN.
#RÜŞVET TEKLİF EDEN SİYASİ, DEVLETİ KESİN SOYACAKTIR. ASIRLARDIR BÖYLE OLDU.
#SARAYLARI YIKIN VEYA KAMU HİZMETİNE VERİN.
#DEVLETİN ONURU ADALETİDİR, İSRAF ŞEHVET DOLU, BÖBÜRLENME YERİ SARAYLAR DEĞİL.

#KAMUDA SAVURGANLIĞA SON VERİN.
#SİZDEN RÜŞVETİ KABUL EDEN, SİZİN DEVLETİ SOYMANIZI KABUL ETMİŞ OLUR.
#RÜŞVET DEĞİL, HİZMET İSTİYORUZ.

#ÜMİT DOLU GELECEĞİ KURUN.
#BİZ ŞEREFLİ MİLLETİZ.
#ŞEREFİMİZLE ADALET İÇİNDE YAŞAMAMIZI SAĞLAYIN.

#ALAEDDİN YAVUZ
AlaeddinYavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc

22 Mayıs 2018 Salı

SALAKLIKTA DÜNYA BİRİNCİLİĞİNE ADAYIZ

DÜNYANIN EN SALAK MİLLETİ HEYKELİ DİKİLECEK OLSA, İLK ADAYIZ.
Neden mi?
Ebla Kil Tablet metinleri
 M.Ö.2.300'lere uzanıyor

1400 yıllık İslam tarihinin en az 800 yılı boyunca Anadolu'da İslam var.
Umre, Hac, Namaz, oruç aynen İslamda olduğu gibi 4200 yıldır var. 1960'larda İtalyan Arkeoloji ekibi başkanı Paolo Mathiae tarafından başlatılan ve 1975'lerde Suriye'de İtalyan Arkeoloh Giovanni Pettiano'nun çalışmalarıyla Mezopotamya kökenli oldukları tespit edilen Ebla ve Ugarit antik Sabi şehirlerinde yapılan kazılardan elde edilen Ebla Kil Tablet metinlerinde Allah adlı Ay Tanrılarına ibadet eden, İbrahim, İshak, Esav, Yakup gibi büyükleri olan Petra halkı Kenize Araplarının atalarını ve dinlerini yazan kil tablet belgeleri M.Ö. 2.300'lerden eskiye gitmektedir. M.Ö. 4.000,3.000 lere ait buluntular elde edilmiştir.
Bu durumda İslam'a pek fazla değişmeden geçen Hac,Umre, kurban, namaz, oruç geleneklerinin Hicaz'dan Sabi Petra medeniyetlerinin son uzantısı olan Kütahya'ya kadar bilindiği açıktır.
 Ebla Krallığı Haritası

Aynı ibadet şekilleri Mezopotamya, Akad, Kalde, Asur, Babil, Mitra, Zerdüşt ibadetleriyle daha eskilere uzanmaktadır.
Bunca eski geçmişe sahip ibadet geleneklerinin ana vatanında yetişmiş vatandaşlarımız soruyor;
Oruçluyken tecavüze uğradım, orucum bozuldu mu?
İmam cevaplıyor;
Sen kalbini temiz tut, orucun bozulmaz.
Yani, girsin, çıksın, keyfine bak, yeter ki kalbin temiz olsun.

Facebook'ta "temiz kalp" rumuzlu kadın resmen sanal ZİNA yapıyor.
Ama kalbi temiz, ne diyeceksin?

Denize girdim, 39'a kadar saydım, boğulmaktan 40. yudumda kurtuldum diyor.
Merak etme orucun bozulmadı deniyor.
Tıka basa yemek yedim, unuttum diyor,
Unuttuysan bozulmaz deniliyor.

Bu oruç ne yapsan bozulmuyor da çürük olan dinin temeli namaz.
Bektaşinin dediği gibi bir osurukta yıkılıyor bu direk. İçi kof, çürümüş kütük gibi.
Bunlara rağmen hala televizyon hocalarına, namazı, orucu bozan halleri, Hac, umre geleneklerini soran bir millet olmamız.

Hac ve Kabe konusuna gelince;
Hz. peygamber, 630'da Mekke'yi fethettiğinde, geleneksel hac ibadetinde düzenlemeler, değişiklikler yapmıştır. Bunların en önemlisi de Kâbe ve içinde bulunduğu Mekke şehri ve çevresini "MESCİDÜL HAREMEYN ŞEREFEYN" yani, "Gayrimüslümlerin girmesi, hac etmesi yasak olan kutsal bölge" ilan etmesidir.
Bu olay Kur'an'ın "9". suresi Tevbe 28'de şöyle ifade edilmiştir;
"9;28. Ey inananlar! Müşrikler bir pisliktir. Artık bu yıllarından sonra Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar! Eğer yoksulluktan korkarsanız bilin ki, Allah dilediği taktirde sizi yakında lütfundan zengin edecektir. Allah her şeyi bilir, tüm hikmetlerin sahibidir. (Y.Nuri Meali)
Ayetin tefsiri kısaca şudur;
Müşrikler yani İslam'ı ilahi vahiy dini olarak kabul etmeyen Arabistan halkları olan Sabiler, Yahudiler, İran Hristiyanları Mecusiler (yezidiler ve Dürziler), Mecusiliğe göre mezheplerini kurmuş olan Süryaniler, Hristiyan Yahudi Nasturiler, Hristiyan Grek Rumları, ve Rum Ortodoks, Katolik Hristiyanlar Arabistan yarımadasının inanç gruplarıdır.
Nasturiler, peygambere "sahte peygamber, onun kitabını Rahip Bahira yazdı" derler, Süryaniler, "Muhammed, Arap Ahmet, kan dökücü Mars'ın kılıcı, dini kolaylaştıran şeytan Bizbat" derler. Bunlar, Yemame Arapları olan Sabi Arami-Yahudi karışımı halktır, sahte peygamber Yemame'li Rahman'ın halkındandır. Peygamber Muhammet'i öldürmek için Rabia ve Emir adlı iki casus gönderirler. (R'ad Suresi 13. ayet E.H.Yazır tefsiri)
Diğerleri, Necran, şimdiki başkent Riyad bölgesi Hristiyanlarıdır, bunlar da Muhammet'ten 150-200 yıl önce, bölgeye gelen ve mucizeler gösteren Feymiyon adlı bir rahip aracılığıyla Süryani Hristiyan olmuşlar (İbni İshak- Siretül Resülüllullah kitabı), peygamberdenİslam'ı öğrenmek için 20 tane hoca istemişler ve onları da yolda tuzak kurup öldürmüşlerdir.
1739'da İngiliz İslam'ı, Osmanlı'nın deyimiyle "Vehhabi Dini"ni kuranlar ve yayanlar da bunlardandır. Suud ailesi Yemameli, Mehmet Abdülvehhap da Necran'lıdır. Onun doğduğu köy günümüz Arabistan başkenti Riyad şehridir. Sembolleri de Rabia'dır.
Tevbe 28'de açıkça belirtilen Ayetullah'ı yani Allah'ın ayetini/emrini çiğneyerek, "Müşrikleri, kafirleri, Haçlı İngiliz ordularını" kutsal topraklara sokmuşlardır.
Vehhabiler ve ihanet sembolleri
Bu durumda yapılan hac ve umre ziyaretleri turistik nitelik kazanmışsa da Müslümanlar bunu yok sayarak, işlerine geldiği gibi, umre, hac ziyaretlerini yaparak kendilerini kandırır olmuşlardır.
13,60m yükseklikte olan Beytullah yani Kabe binasına 300 m yukarıdan bakan Amerika'lı Paris Hilton adlı sosyete fahişesinin Hilton otelinde kalıp, hac ve umre yapan Müslüman, Allah'ın ayeti Tevbe 28'i yok saymaktadır.
Bu da salaklık değilse nedir?
Müşrik eline düşmüş Kabei Muazzama- Beytullah-Allah'In Ulu Evi, dev Hilton oteli yanında mercimek gibi kalmış. Bu hakareti İslam dünyası her şey gibi hazmetmiştir. Başta peygamberin kendi halkı.
[caption id="attachment_1732" align="aligncenter" width="605"]
Sen Allah'ın ayetini yok say, sonra "hacı oldum" diye kendini kandır. Kâbe işgal altındadır, orası işgalden kurtarılmadıkça hac yasaktır, Osmanlı, Vehhabilerin ilk çıkardıkları 1746 isyanından yenilip teslim olduğu 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesine kadar 178 yıl savaştığı ve asla "İslami tarikat" bile saymadığı, "Vehhabilik Dini" diyerek halifenin "müşriklik" saydığı mücadelelerini boş veriyorsun, yok sayıyorsun, Kâbe'yi kurtarmak için mücadele zor geliyor, veya işine gelmiyor, dini istediğin gibi, kolayına yorumluyorsun. Kendini hacı sayıyorsun. (Eyüp Sabri Paşa- Mirat-ül Haremeyn-Osmanlı için terör örgütü olan ve Avrupa halklarından yardım almasını engellemek için Eyüp Sabri Paşa, bu kitabı Haliç Tersanesi matbaasında 1887'de İngilizce olarak bastırır ve II.Abdülhamit bu kitabı Avrupa'da dağıtımını yaptırır. II. Abdülhamit sevenler neden bunu görmezler acaba?)
Kripto (gizli yaşayan) Hristiyanlıklarının delilleri
Hem II. Abdülhamit hayranı olacaksın, hem Osmanlıcı olacaksın hem Türkçü olacaksın ama, Osmanlı'yı yıkan,178 yıl Osmanlı'ya kılıç, çekip kurşun sıkan, sırtından vuran, Osmanlı'nın ilan ettiği tüm cihat çağrılarına "Haçlı orduları yanında yer alarak" cevap veren, Türk askerlerinin karnında, bağırsaklarında Mecidiye altını arayan( Osmanlı askerleri maaşlarını Mecidiye altını olarak alırlardı) hainlerin işgalinde olan Kabe'nin işgalini görmeyeceksin, yetmedi Kürt Vehhabliği olan Nurculuk Hristiyanlığına gireceksin, Yemen'e, Arabistan'a, Suriye'ye gidip dönemeyen, mezarları bile olmayan 178 yıl boyunca şehit düşmüş dedelerinin mücadelesini yok sayacaksın, sonra müşrik, kafir işgalindeki Kâbeye gidip Hac yapıp, hacı oldum diyeceksin.
Ne diyeyim, sizi Allah ıslah etsin.
İnsan bu kadar salak veya hain olur.
Abdulaziz-ibn-Suud-ve-sir-percy-cox


Haydi bu tarihi olayları, 1950 DP Menderes hükumetiyle başlayan bir karalama uydurma tarih eğitimi etkisinde kalarak öğrenememiş olabilirsiniz ama niye okumazsınız?

Son 250 yıllık tarihini bile öğrenmekten kaçınan, hakı pok gösteren yalancı, devşirmelerin iftira tarihine gönül bağlamış, idrak yeteneğini kaybetmiş bir toplumun, 4200 yıldır bu coğrafyada var olan ibadetleri öğrenememiş olması olağandır. Böyle ihmalci, kutsalına küfreden bir toplum salak, gerzek, ahmak değilse nedir?
"I.Dünya savaşı bir haçlı seferidir, ama bunu Müslüman askerlerimize duyurursanız savaş aleyhimize gelişir" diyerek batılı gazetecileri 1917'de Mısır- Süveyş Kanal savaşında uyaran İngiliz generali Sir Allenby I.Dünya Saavaşı Haçlı seferidir. (George Barbarin-Büyük Piramit'in Sırları Kitabı)

Osmanlı 30 Ekim 1918'de teslim olmuştur. "Yenildiniz, Hristiyan olun" teklifi yapılmıştır. İngiliz idaresinde İslam Kürdistan'ı  projesi gereğince, 1892'de Vatikan İncillerini kabul ettikleri için Hrisyiyan sayılan, Kürt Yezidileri, Dürziler, Nasturi ve Süryaniler ile Gregoryen Ermeni Hristiyanlarının ortak Sabi dini temelli Hristiyanlık inançlarına göre yapılmış Nurculuk Hristiyanlığı, 1950 sonrası bunun için dayatılmış ve dış Türklere ve Müslümanlara da da Avrupa ülkelerinin destekleriyle ulaştırılmıştır.
Vehhabilik Müslümanlara dayatılan İkinci Roma İslamı'dır.
Oysa Atatürk gibi bir adam, bu teklife şöyle yaklaşmıştır;
"Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuş, başına Hanefi olan Rıfat Börekçi'yi getirmiş, E.H.Yazır'a Kur'an-ı Kerim'i Türkçeye çevirtmiş ve 40 ciltlik tefsir yazdırmış, dine katkısı olsun diye parasını da kendi cebinden ödemiştir.
Avrupa'ya da şu cevabı vermiştir;
"-Ben, Müslüman ümmetine Hristiyan olun diyemem. Ama, din kitabını ve tefsirini Türkçe olarak yaptırdım ve insanlar okusun, öğrensin, beğenmezlerse Hristiyan olurlar, tercihi onlara bıraktım" demiştir.
Ama, İslam Kürdistancısı İngiliz, Rus, Vatikan, Amerikan işbirlikçisi, Ermeni, Süryani, Nasturi, Yezidi, Dürzi Hristiyanlığının yeni dini Nurcular ve Vehhabiler Atatürk'ü İngilizci ve din düşmanı olarak göstermeyi, 1950'den sonra başarmışlardır.

1768'de imzalanan Küçük Kaynarca Anlaşması ile Osmanlı, azınlıklarını Rusya korumasına terk etmişti. Haçlı Kutsal İttifak Ülkeleri arasındaki anlaşma gereğince de bu hak bütün Avrupa devletlerine sırayla tanındı. 1758-1918 arası 150 yıl içinde bütün Hristiyan cemaatleri Kutsal İttifak Haçlı Avrupa ülkeleri ile Amerikan ABCFM Protestan misyoner hareketlerinin Osmanlı topraklarında açtıkları 450 okulda, batılı Hristiyan mezheplerine geçmişler ve Osmanlıyı yıkan isyanlar çıkartmışlardır. Bastırılan isyancılar ülkenin değişik yerlerine sürülmüşler, sürgünden kurtulmak, siyan çıkarmayacağını vaat ederek Müslüman olmaları önerilince kabul edip, eski dinlerine uygun yeni tarikatlar çıkartan bu kara çarşaf-peçe, sarık, sakal, cübbe düşkünü devşirmeler, sarık yerine Fes'i getiren II.Mahmut'u bile Hristiyan kafir ilan etmişler, "Din Elden gidiyor" diye mitingler yapmışlardır.

Bu millet bunları da hazmetmiştir. Bu salaklık değilse nedir?
150 yıl boyunca Ermeni isyanları çıkartan, bölgede tek Türk ve Müslüman bırakmayıp soy kırım yapan Bitlis Ermeni şehrinin, Nors adlı Ermeni köyünde doğan, devşirme Said-i Kürdi Deliüzzaman'ın İngiliz rahip ajanı Mr. Frew ile, Mason Molla Efgani'nin Mısır Dürziliği- Kürt Yezidliği (Mecusilik dini) üstüne kurduğu Nurculuk Hristiyanlığını size
Türk dili cehennem dili diyen İran Mollası Ayetullah Tehrani

İslam diye kabul ettirmek yerine, 1400 yıl boyunca "Türk dili cehenennem dilidir"  Vatikan iftirası yüzünden Türkçe yazılması engellenmiş Kur'an'ı Türkçe'ye çevirten, Türkçe Tefsirini yazdıran, devşir sapkın Mezopotamya Sabilerinin kurduğu tarikatların hurafe, bidatları ile dolu sapkın cemaat uygulamalarını kaldıran, temiz, arınmış bir İslam anlayışını kazandıran Atatürk'e küfür etmek, ahmaklık değil, hem dine, hem kendi milletine küfür ve ihanettir.
HRİSTİYAN KAYNAKLARINDA
ADEM VE HAVA CEBRAİL TARAFINDAN
"TÜRKÇE SÖZLERLE AŞAĞILANARAK"
CENNETTEN KOVULURKEN

Bizi yöneten ve bölen devşirme Yahudi ve Hristiyan imamların bizi mezhepler ve tarikatlarla kendi eski dinlerine döndürdüklerini hiç göremiyoruz, göstereni de kafir, müşrik ilan edip öldürüyoruz.
Türkçülük yapan, bu hareketi başlatanların Ermeni, Yahudi olduklarını görmeden Başbuğ ilan ediyoruz.
Örneğin, İsmet İnönü Bitlis'li Süryani Ermeni'dir, 150 yıl boyunca o şehirde Türk ve Müslüman kaldığını aklım kabul etmiyor. 1990-93 yılları arasında şark himzeti yaptığım Tunceli'deyken öğrendiğim Bulgaristan göçmenlerinin yaşadığı Elazığ Kovancılar kasabasında üç yıl içinde kimse kalmamıştır. Hepsi PKK örgütünce göç ettirilmiştir.
1916'da Rus işgalini davet eden Said-i Kürdi Deliüzzaman ve yatak arkadaşı Harput- Palu Ermeni'si Şeyh Sait'in beraberinde Dersim Ermeni'si Seyit Rıza Rus Kafkas Orduları komutanı ve Rus Çarının oğlu olan Nikolay Nikolaviç'ten "sadakat madalyası" almışlardır.

Bu ihanete rağmen bu şerefsiz, Ruslara karşı savaştığını, esir düştüğü yalanına Müslümanları inandırmıştır. Bu Ermenilerin Rus işgali sırasında katlettikleri Türk ve Müslüman sayısı 500.000'den fazladır.
İsrail Nur Mason Locasının
sembolü olan Nur'u görüyorsunuz.
Nurculuk, Ortodoks Hrisityanlığın
sembolüdür.
Antik Sabiler ve Din Kitapları
yazımı okuyunuz


Bu bilgiler ışığında Hristiyanlığın dini merkezi Papalıktan 1952 yılında "sadakat ödülü almış ve bunu kendi yazdırdığı Tarihçei Hayatım kitabında yayınlatmış olan, Aziz sayıldığından Vatikan'a gömüldüğü rahmetli Aytunç Altındal tarafından açıklanan Süryani Ermeni devşirmesi Bitlis'li Said-i Kürdi Deliüzzaman ve Fetullah Gülen'in dediğine göre Süryani olan İsmet İnönü'ye(Tıkla) "Türk ve Müslüman mı diyeceğiz?
Diğer başbuğ Alparslan Türkeş, Sultan Abdülaziz'in Fransız anası yardımıyla Fransa'dan aldığı destekle 1861-1863'de bastırdığı Anadolu Ermeni ve Rum isyanlarının ardından Kıbrıs'a sürdüğü Pınarbaşı Ermenilerinden olan Alpaslan Türkeş takma adlı Bagratuni Ermeni Hüseyin Feyzullah(Tıkla), Arnavut, Fevzi Çakmak'ın torpili ile Harp akademisine girmiş, "8" yıl Amerikan Harp akademisi okuduktan sonra gelmiş, Hitler Faşizminin temellerini ve Amerikan sevdasını orduda başlatmış, 1960 darbesi, 1971 muhtırası, 1980 cuntasının en önemli mimarlarından olmuştur.

Aslen Bitlis'li olduğu yıllar sonra söyleyen, Erzurum devşirme Ermeni'si CIA ajanı, 1992'de Vatikan'dan sadakat ödülü almış ve "Vatikan'a gömün beni" diye alenen Tvsinden çağrı yapan Fetullah Gülen, hiç bir zaman Ermeniliğini inkar etmemiştir.

Ülkemizde demokrasi, eşitlik, adalet çağını başlatan, köleliği kaldıran Atatürk ve arkadaşlarını lanetliyor, köleliği geri getiren İslam maskeli devşirmeleri baş tacı ediyoruz.
Taşımalı eğitimle çocuklarınızı devşirme cemaatlere muhtaç eden, cemaat yurtlarında ırzlarına geçenleri, onları semirten hükumeti 16 yıldır baş tacı ediyorsunuz.
Sonra, "bizden adam çıkmaz" diyoruz.


Ortada adam mı bırakıyorsunuz ki adam çıksın?
Bu kadar salak toplumun kaderi ırzına geçilmek, köleleşmektir.
Onu da hazmettiniz.
Şimdi, dünya milletleri size "gerzek, ahmak, salak" dediğinde kızmayacaksınız.
Dünyanın En Salak Milleti oldunuz, yakında bir heykeltıraş çıkar, onu da diker, gider bakarsınız.

AlaeddinYavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc

16 Mayıs 2018 Çarşamba

ERMENİ TANRISI DELİÜZZAMANA TAPINAN ŞİRK EHİLLERİ

NURCULARIN PUTPERESTLİKLERİ BİTMİYOR.

  Bu paranoyağın, vaftizi andıran olayla çocuk diriltmesini de yazar bu sapıklar. Said-i Kürdi Deliüzzaman, 1877-1960 yılları arasında yaşamış, ağabeyi sıbyan mektebi öğretmeni olduğu halde, 1892'de Vatikanca Hristiyan sayılan Dürzilerden Mısırlı Dürzi imam Cuma'nın yazdığı, Cuma adıyla anılan heceleme kitabını 16 yaşına (1904) yılına kadar, Bitlis, Siirt, Erzurum arası yatılı okullarda gezdirilmesine rağmen bitiremediğinden gittiği her okuldan atılmıştır.(Kendi yazdırdığı Tarihçe-i Hayatım kitabı- Kitabından alıntı yaptığım ilgili yazıların linki)
Ama, bu yazıda 1896 yılında yani (1896-1887=9) "9" yaşında iken, Erzincan Osmanlı valisi Zeki paşaya namazın mı iftarın mı önce yapılacağı hakkında nasihat ediyor.
(Not;Hanefilerde, yani bizde, akşam namazı vakti çabuk geçtiğinden, oruç açılır, namaz kılındıktan sonra iftara devam edilir)

Oysa kendi yazdırdığı Tarihçe-i Hayatım kitabında, Deliüzzaman'ın "9" Dokuz yaşında okumak için okula gittiği yazılıdır. Okuyalım;



Şimdi de asrımızın musibeti Deliüzzaman Said-î Kürdî’den bahsedelim; Babasının adı Mirza, annesinin Nuriye’dir.

1876 yılında Bitlis’in Nurs köyünde doğdu.Yani o doğduğunda Sultan II.Abdülhamit tahta çıkıp kılıç kuşanarak Padişah olmuştu.

İlk eğitimini Nurs köyünde, ağabeyi Molla Abdullah'tan almıştır. Tağ Köyü’ndeki Molla Mehmed Emin Efendi’nin medresesinde öğrenim hayatına başladığında Said Nursi dokuz yaşındaydı

Daha sonra icazetini aldığı ve sonra Doğubeyazıt’tan ayrıldığı bildirilmektedir. Arkadaşları ve bazı hocalarıyla olan tartışmaları ve kavgaları (!) sebebiyle medrese eğitiminde aksamalar olmuştur.Cezire Ağasının Bir gün Said Nursi'yi öldürmek (!) için hizmetçisi hançerine davrananınca Said Nursi silahına davranır fakat muhatabında hareket görmeyince onu soğuk suya batırıp çıkarır.
(Kaynak Tarihçe-i Hayat | Birinci Kısım : İlk Hayatı | 38 )
*Kaynak-Risale-i Nur Külliyatı, Tarihçe-i Hayat | Birinci Kısım : İlk Hayat
Bu dokuz yaşında eğitime başlamış, 16 yaşına kadar öğrenememiş, aşırı gerzek, geçimsiz, paranoyak bir Ermeni dönmesini ilahlaştırmak değilse nedir.

Yazı hep yaptıkları gibi, tarih, basit toplama çıkarma bilmeyen insanların kafasını karıştıracak saçmalıklarla dolu. Okuyanı lafa boğup şaşırtma taktiği ile yazılmış şirk ehli bir yazı.

"9"yaşında, henüz sıbyan mektebine başlamış, harfleri bile bilmeyen, Bitlis Nurs/Nors Ermeni köyünden, henüz heceleme kitabını öğrenip geçememiş gerzek bir çocuğun kendi başına Erzincan'da ne işi olabilir?

Olsa bile, Sait doğduğu tarihte Erzincan'da göreve başlamış bir paşanın Sait gibi bir geri zekalı" 9" yaşında, zamanın ilk okul birinci sınıf öğrencisi,deli bir çocuk ile görüşme gerekçesi ne olabilir?

Yalanlarınız batsın şirk ehli putperest şerefsizler.
İfadeye bakın ;
"Bediüzzaman Hazretleri Erzincan’a 1896 (1896-1887=9 yaşında) yılında teşrif ediyorlar. O yıl, önce Erzurum’a geliyor… Erzurum’da iken Zeki Paşa davet ediyor ve üç ay müddetle Erzincan’da kalıyor Bediüzzaman HAZRETLERİ"

"9" yaşında, belki çişini tutamayan, okumayı öğrenememiş geri zekalı çocuğu Zeki paşa yemeğe davet ediyor, din öğretmenini "Paşa, Bediüzzaman Hazretleri’nin yüzüne baktı. Sonra, ‘Sus hele sen, ağzı bezekli talebe’ dedi.
Hoca, ya da molla falan demedi, talebe dedi." şeklinde aşağılıyor.
Bu, Hristiyanların İsa peygamberin Nasıra'da, beş-altı yaşlarındayken Yahudilere İncil'i vahyettiği inancından kopyalama bir şirk yazısıdır.

Bu ne sapıklıktır?

Kim bu mal, İngiliz, Rus ajanı Bitlis Ermeni'si biraz tanıyalım;
Bu şerefsiz, 1864'de Sultan Abdülaziz'İn yaptığı Ermeni tehcirinden, Müslümanlığa dönerek sürgünden kurtulmuş olduğu açık olan, Sünni, Şafi Müslümanlar gibi ibadet eden Gregoryen Hristiyan bir Ermeni devşirmesidir. Çünkü Hristiyanları ve o z amanlar bölgede faaliyet gösteren Amerikan ABCFM Protestan, İngiliz Anglikan, Avrupalı Katolik, Protestan,Presbiteryen Hristiyan misyonerlerini iyi tanıyor;

Misyonerler ve Hristiyan ruhanileri, hem nurcular çok dikkat etmeleri elzemdir. Çünkü herhalde şimal cereyanı, İslam ve İsevi dininin hücumuna karşı kendini müdafaa etme fikriyle İslam ve misyonerlerin ittifakını bozmaya çalışacak.” (Lem’alar,111,141)

Osmanlı'nın son nefesini verdiği 1919'da, Müslüman dini ve devlet idaresi mi kalmış? Hangi Müslüman ve Hristiyan ittifakı vardı da ondan bahsediyor? Kendi gibi dönme devşirme ittifaklarını kast ediyor tabii ki.

1926 yılından sonra Said-i Kürdi adını kullanmayıp Said-i Nursi adını kullanır. Bu ad değişikliği ile ilgili Türkçü Nihal Adsız şu tespiti yapar:

Kürtlerin mevhum meziyetlerinden bahsediyor. Kısacası, onlara devlet kurdurmaya çalışıyor. Tabi devletin buna müsaade etmeyeceğini anladıktan sonra 180 derece çarkla Said-i Kürdi olan adını Said-i Nursi yaparak ve nur risaleleri diye cehlin ve taassubun örneği olan karalamalar düzerek bir din mürşidi gibi ortaya çıkmayı başarıyor." (Adsız, makaleler 111- makale adı" nurculuk denen sayıklama)

Bakınız Osmanlı Şeyhülislamlarından Mustafa Sabri, Kürd Saidin Mezhebi Hakkında Reddiye Armağanı adlı kitabında, Saidi Kürdi için neler diyor?

"Bu kadar büyütülen Saidi Kürdi kimdir :

"Sait, kürt cemaatından, şafii mezhepli, nakşi tarikatlı, okur fakat yazmaz, imla bilmez, seksen sene içinde yaşadığı millet olan Türkün lisanına hakkıyla vakıf olamamış, felaketten felakete sürüklenmiş, bir hapishaneden diğerine sürülmüş ve bugün seksen yaşını geçmiş ihtiyar bir adamdır.
Sait, Kürdistan Azmi Kavi Cemiyetinin arzusu üzerine mahalli Kürt kıyafeti ile, boynunda dürbün, belinde tabanca ve kama, ayağında lapçin ve başında poşu olduğu halde İstanbul’a gelmiş ve büyük bir cüretle Cuma selamlığında Padişaha cemiyetin Sait imzası altında yazdığı ve esası Kürtçe tedrisat yapacak mektepler açmaya dayanan arızayı takdim etti. Memleketin ve milleti İslamiyenin ittihadını bozmak gayesine matuf olan bu hareketi canianesinden dolayı haklı olarak tımarhaneyi boyladı.
Damarında bir damla Türk kanı olan her Müslüman’a, bu adamın Mason ve Komünist kadar tehlikeli olduğunu ehemmiyetle hatırlatırım."

Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi bu gerzeği niye tehlikeli buluyor?
Çünkü adamın her işi batılı Hristiyan misyonerlerinin destekleri ile yürütülüyor da ondan.

Meraklısı, gerzek bir Ermeni vatan hainini tanrılaştıran şirk dolu bu saçmalığı okusun.
Bu paranoyağa din uleması diyenin de, inananın da taaaaa aklını eşekler becersin.
İnsanı salaklaştıran, şirke boğan bu saçmalıkları önleyecek bir dini, adli kurum bu ülkede yok mudur?

Nurcular, ciddi olarak yazılarının yanlış olduklarını böyle yazılan eleştirilerle anlayınca yazının içeriğini değiştirdiklerinden yazının alını kopyalayarak veriyorum;

Said Nursi'den paşaya 'önce iftar mı namaz mı' cevabı

“Oruç açma mevzuunda, ‘Önce namazı mı kılalım yoksa iftarı yaptıktan sonra mı namazı kılalım?’ diye Zeki Paşa ortaya bir soru attı. Bediüzzaman’a soralım dediler


Risale Haber-Haber Merkezi
Bediüzzaman Hazretlerinin 121 yıl önce yaptığı Erzincan ziyareti sırasında yaşanan bir Ramazan-iftar hatırası Ömer Özcan'ın Ağabeyler Anlatıyor-5 kitabında şöyle yer alıyor:
Müşir (Mareşal) Mehmed Zeki PaşaSultan II. Abdülhamid Han döneminde, Erzincan 4.  Ordu-yu Hümayun Komutanlığında bulunmuş bir Osmanlı paşasıdır. Sultan II. Abdülhamid Han’ın çok sevdiği ve güvendiği Zeki Paşa’nın bu görevi, 1887-1908 tarihleri arasında tam 21 sene devam etmiştir. Sultan’ın tahtının zayıflamasıyla beraber, Zeki Paşa’nın görevi de sona ermiştir.
Bediüzzaman Hazretleri Erzincan’a 1896 yılında teşrif ediyorlar. O yıl, önce Erzurum’a geliyor… Erzurum’da iken Zeki Paşa davet ediyor ve üç ay müddetle Erzincan’da kalıyor Bediüzzaman Hazretleri.
Konuyu araştırmak için 2010 yılında Erzincan ziyaretimiz oldu. Re’fet Kavukçu ağabeyin yardım ve destekleriyle iz sürdük. Re’fet ağabey bizi Bediüzzaman Hazretlerinin Erzincan ziyaretini yaptığı yılları anlatabilecek Hasan Dokgöz ağabeyle tanıştırdı ve beraberce Hasan Dokgöz’ün hatıralarını kaydettik. Ramazan ayı münasebetiyle bir hatırayı Risale Haber okuyucuları ile paylaşmak istedim. (Ömer Özcan)
HASAN DOKGÖZ BABASI ZEKİ PAŞAYI ANLATIYOR
1925 Erzincan doğumluyum. Babam Bekir Sıdkı Dokgöz, Erzincan 4. Ordu Komutanı Mehmet Zeki Paşa’nın mahiyetinde Kanun Başçavuşu olarak 16 sene hizmet etmiştir. Babamın köyü Şoha, şimdi Cevizli Köyü diyorlar. 1864 doğumlu olan babam 1949’da 85 yaşında iken vefat etmiştir. Kabri Erzincan Terzi Baba Mezarlığındadır. Bediüzzaman Hazretlerinin Erzincan ziyaretini babamdan duyduklarımı size anlatayım:

ÖNCE İFTAR MI, NAMAZ MI?

Bediüzzaman’ın ziyareti sırasında babam, Zeki Paşa’nın Başçavuşu olarak orada hizmet ediyormuş. Ramazan ayına denk gelmiş bu ziyaret.
Babam Bekir Sıdkı Dokgöz bana şöyle bir hatıra anlatmıştı:
“Bediüzzaman’ı Zeki Paşa davet etti Erzincan’a. Zeki Paşa bana dedi ki: ‘Aşçıya söyle şu şu yemekleri yapsın.’ Ben de gittim söyledim, o yemekler hazırlandı. Ramazan ayıydı, iftara az vakit kalmıştı. İftar sofrasındayız. Saate bakıldı, vakit yakın... Orada Erzincan’da bulunan ulemalar da vardı, meşayih de...
“Oruç açma mevzuunda, ‘Önce namazı mı kılalım yoksa iftarı yaptıktan sonra mı namazı kılalım?’ diye Zeki Paşa ortaya bir soru attı. Bediüzzaman’a soralım dediler. O sırada çok genç bir hoca, askerî lisede Türkçe hocası Divrikli Hoca Miktad: ‘Efendim, birer hurma veya zeytin alalım. Sonra namazımızı kılalım’ dedi. Paşa, Bediüzzaman Hazretleri’nin yüzüne baktı. Sonra, ‘Sus hele sen, ağzı bezekli talebe’ dedi. Hoca, ya da molla falan demedi, talebe dedi.
“Zeki Paşa ‘Hocam siz ne buyurursunuz?’ deyince, Bediüzza­man Hazretleri ‘Evvel taam, sonra kelam’ dedi. Oradan Çermeli Hocaefendi de: ‘Efendim bir delil, ayet veya hadis söylerseniz memnun oluruz’ dedi. ‘Ya molla, ayet yok, hadis var’ dedi Bediüzzaman.
"Cenab-ı Peygamber (asm) ashabıyla otururken: ‘Kim iki rekât kusursuz namaz kılarsa ona bir deve vereceğim’ diyor. Ashab kalkıyor, hepsi de namaz kılıyorlar. Artık kaç kişilerse... Kılamadıklarını söylüyorlar. ‘Ya Ali, sende mi kılamadın?’ diyor. ‘Ya Resulullah, ben de kılamadım. Acaba Kusva ismindeki devesini verir mi diye aklıma geldi’ diyor.
Bediüzzaman Hazretleri: ‘Nasıl? Tatmin oldunuz mu?’ diye sordu. Zeki Paşa: ‘Efendim bizi müstefid ettiniz’ dedi. Bediüzzaman: ‘Onlar deveyi düşünüp kılamadılar da, biz mi kılacağız? Acaba hangi yemek gelecek, tatlı mı gelecek diye’ onları ikna etmişti.” Bunları bana babam böyle anlatmıştı.
Yazının linki; http://www.risalehaber.com/service/amp/said-nursiden-pasaya-once-iftar-mi-namaz-mi-cevabi-327482h.htm