2007 Ekim Dağlıca baskınlarıyla verilen 20 kadar şehidin ardından ABDye ziyaret yapıp, dönüşünde 2008 başlarında Ergenekon tahkikatını başlatan R.T.Erdoğan ve AKP'sinin, ABD+NATO emellerine ters gelen ordu içindeki muhalif subayları tasfiye etmek olduğunu, 21.yy. Yeni Dünya Düzeninin B.O.P bölgesinde PKK ve diğer terör örgütleriyle birlikte çalışacak yandaş kurmay kesimini yönetime getirmeyi amaçladığını, projenin bizzat "ordu içindeki ve orduyla bağı olan işbirlikçi kurmay tayfası, Derin Nato ve ABD istihbaratı ile diğer siyasi v.s. işbirlikçiler olduğunu yıllardır savunmuştum.
Hatta, "Ergenekon" adının, Türk tarihindeki bir türeyiş efsanesi ile alakası olmadığını, 1892'de Bitlis Ani'den sürülen Ermenilerin de bu olaya "Ergenekon" adını verdiklerini belgeleriyle yayınlamıştım.
En son tespitlerimde Irak'ta, yabancı bir haber ajansının haberinde ABD askerlerinin vatansever Iraklıların evlerine "E George Operasyonu" yaptıklarını belgelememi takiben, İlk Hristiyan şehidi Aziz George ile bağlantı kurmuş ve olayın bir "Haçlı Saldırısı" olduğunu yazdığımda hiç bir Ergenekoncu yayın kurumu ve internet sitesi buna iltifat etmemiş, aksine, "Orduyu bölebileceğim" endişesiyle bana çıkışmışlar, bilgisayarıma virüsler göndermişlerdi.
Bu tarihten itibaren de Aydınlık Gelecek Hareketi ile Kalemler ve Kılıçlar sitelerine yazı vermeyi kesmiştim.
Bu olayları takiben internette yaptığım araştırmada II.Dünya savaşı ve sonrasında, C.I.A'nın ileride başkanı olan Er. George Clair'in adıyla, ABD karşıtı sol, milliyetçi, dindar gruplara bu adamın adıyla sabahın imsak vaktinde baskınlar düzenlebdiğini tespit etmiş, bu yazıyı kısmen dilimize çevirip yayınlamıştım.
Aradan yıllar geçmiş, işler tersine dönmüş ve geçtiğimiz haftalarda sürdürülen Ergenekon ve ardından başlatılan çakma davaların tek tek akamete uğradıklarını, savcı ve mahkeme kararlarıyla gördükçe ne kadar haklı çıktığımı da yazmıştım.
Bu gün de gene bu konuda Aydınlık'ta yayınlanan bir itiraf röportajını kaynak vererek, başından beri dediğim "Kambersiz düğün, ordusuz siyaset olmaz. ABD'nin en büyük müttefiki siyasetçiler değil ordudur" tespitimin bir kez daha doğru çıktığının belgesini okuyacaksınız.
Ergenekon davasında kullanılan delillerin "dış kayanklı" olduğunu, delillerin, hakim ve savcıların beş ile 10 arasında inceleyebilecekleri kadar çok olmasını, ABD hukuk sisteminde kullanılan "yargıyı delillerle yıldırma" taktiklerinin parçası olduğuna dikkatinizi çekerim.
Aşağıdaki belgede de "ordu içinde kimden tespit ettikleri belli olmayan, ama ordudan irtica nedeniyle atılmış İskender Pala ve yanında bir ABD'li senatör ile delillerin önce zamanın polis istihbarat daire başkanı Ramazan AKYÜREK'e teslim edilmek üzere aracılara 2007 Ekim ayında, yani Dağlıca baskınlarının 20 kadar şehidimizi aldığı günlerde verilmesi de ayrı bir tezgahtır. Bu tezgah, iki yıl Ramazan AKYÜREK ve 1000 kişilik ekibi tarafından düzenlenmiş, kullanılabilir hale getirilmiş ve gazeteci
Mehmet Baransu da bu olayda kukla olarak kullanılmış,sol görünümlü, cemaatçi bir kukladır. TSK'ya ve millete yapılan "psikolojik harp operasyonunun ve işgalin parçasıdır.
Ergenekon operasyonu da ABD 'nin o zaman iktidarda bulunan Cumhuriyetçi Partisi Neo concuların da adlarının kısaltılmasıyla elde edilmiş "
ER GEorge
NEo
CONservatism=Er George Yeni Muhafazakar Hareketi"nden adını alan
ERGENEK(C)ON kısaltmasından oluşan, ABD çıkarlarına hizmet etmeyen, tehlike oluşturanlara yapılan C.İ.A tarzı oerasyonun adıydı.
Söz konusu itirafçı ile yapılan röportajda dikkatinizi çekecek en önemli konu ise, işbirlikçi Ramazan AKYÜREK'in "tam bir Kürdistancı, ayrılıkçı işbirlikçi olması şu sözleriyle anlaşılmaktadır. Gülenci olması ise, 1915 Ermeni tehcirinden kurtulmak için Müslüman olmuş, "Namaz kılan, Allah'a inanan Ortodoks Gregoryen Ermenilerden olduğunu kanıtlamaktadır. Malum, Kürtçülüğün ardında Ortodoks Hristiyanlık olan Gregoryen Ermeni, Süryani, Sabiliğe dönmüş, sapkın Musevi Hristiyanlarından Yakubi, Şemsiler ile Grek Rum Ortodoks Hristiyanlığı yatmaktadır. Bu konuda çok sayıda araştırmalarımı bu blogumda bulabilirsiniz;
"
“Eskiden kız türbanıyla üniversiteye giderse okuldan atılıyordu. Biz bunlardan intikam almak zorundayız. Türkiye’yi değiştireceğiz. Biz Amerika’nın gücünü arkamıza aldık. Bunu yapacağız. Bir taşla 3 kuş vuracağız. Bir, ulusalcıları ve Atatürkçü’leri diskalifiye edeceğiz. İki, Kürt’ü ‘Kürdüm’ diye korkmaktan çıkaracağız ve Abdullah Öcalan’ı serbest bırakacağız. Terör olayını bitiririz. Bunu yapmak için birkaç kişiyi içeri atacağız” dedi."
Şimdi, alıntı röportaj kaydını okuyarak kendi kararınızı verebilirsiniz;
Alaeddin Yavuz/
Alaeddin Yavuz wordpresskeykubat/
adilyargic/ adilyargicc
BALYOZ VE ERGENEKON TEZGAHINI KİMLER TERTİPLEDİ ?(uzun bir yazı ama ilgilenenlerin okumasını tavsiye ederim)
Orhan Aykut : Bavulu İskender Pala’dan aldık,
CD’leri Ankara’da ürettik
Bavulu Movenpick Otel’de teslim aldık
Tarih: 2007… Yer: İstanbul Movenpick Oteli… 1. Ordu Komutanlığı’nda, 2003’ün Mart ayında yapılan Plan Semineri’ne ait dokümanlar, dönemin AKP Milletvekili İhsan Arslan’a teslim ediliyor.
İhsan Arslan, seminer dokümanlarını Ankara’ya götürüyor ve belgeler üzerinde değişiklik yapılıyor.
Balyoz tertibine hazır hale getirilen belgeler, 2010 yılında Taraf muhabiri Mehmet Baransu’ya veriliyor
Matkap Operasyonu kapsamında çete lideri olmaktan 5 yıl hapis yatan Orhan Aykut, Balyoz davasında kullanılan CD’lerin kimler tarafından ve nasıl üretildiğini Aydınlık’a anlattı.
4 Ekim 2012 tarihinde Metris Cezaevi’nden tahliye olan çıkan Orhan Aykut, 2007 yılında dönemin AKP Milletvekili İhsan Arslan’la birlikte yer aldığı buluşmayı şöyle anlattı:
Aydınlık – Balyoz belgeleri nereden geldi?
Orhan Aykut – Mahkemede anlattım. Uzun saçlı eski bir binbaşı…
Aydınlık – Sınıfını biliyor musunuz?
O.A. – Denizci.
‘İhsan Arslan’la beraber aldık’
Aydınlık – Denizci bir binbaşı, uzun saçlı.
O.A. – Evet. Bir de ABD’li bir senatörle birlikte Mövenpick Oteli’ne getirdiler. O sırada Egemen Bağış da oradaydı. Fakat Egemen Bağış’ın haberi var mı, yok mu bilmiyorum. Biz o belgeleri aldık.
Aydınlık – Egemen Bağış da otelde miydi?
O.A. – Evet oteldeydi. İhsan Arslan’la beraber oturuyordu.
Aydınlık – Aldık derken kaç kişiydiniz?
O.A. – Benimle birlikte İhsan Arslan aldık. Bir de onun koruması, şoförü vardı.
Aydınlık – İsimleri ne onların?
O.A. – Korumanın, polis olanın ismi Ramazan’dı. Soyismini hatırlamıyorum. Şoförü de tam hatırlamıyorum.
‘Ankara Dikmen’deki ofisine götürdük’
Aydınlık – Nasıl belgelerdi bunlar?
Ramazan Akyürek
O.A. –
Bir valizin içindeydi. Büyük bir valiz. Çünkü biz Ankara’ya giderken, beraber gittik, aynı arabada gittik. İhsan Arslan yolda sık sık Ramazan Akyürek’i arıyorlardı.
“Bunlar bize çok lazım” diyordu. Biz Dikmen’e gittiğimiz zaman Ramazan Akyürek de geldi. Onlar belgeleri aldılar, 5’inci kata gittiler. Zaten 5’inci katta yaklaşık 50-60 kişi çalışıyorduk.
Aydınlık – Ne yapıyordunuz?
O.A. –
Sahte bir şeyler yapıyorduk. Zaten iddianameler orada hazırlandı.
‘İçinde belgeler vardı’
Aydınlık – Bavulu açtınız mı?
O.A. – Açtık.
Aydınlık – Ne vardı içinde?
O.A. – Belgeler vardı, CD’ler vardı.
‘Belgeler 2009’da piyasaya sürdüldü’
Aydınlık – Balyoz belgeleri götürüldü, sonra ne oldu?
O.A. – Orada ayarlandı, 2009 tarihinde de piyasaya sürüldü.
Ali Fuat Yılmazer
Aydınlık – O zaman sizin bahsettiğinize göre şöyle bir şey mi anlamamız lazım:
İhsan Arslan başkan olsun. Altlarında Akyürekler, Ali Fuat Yılmazer…
Onun altında, hükümet kanadında bir AKP ekibi var, bakanlarla vs. ilişki içerisinde. Bir tarafta siz ve sizin gibi bazı kişiler, onlarla beraber çalışıyor.
İskender Palalar da bu organizasyonunun içerisinde. Bunlar belge üretiyorlar ve Türkiye’de komplolar düzenliyorlar. Böyle mi anlamamız gerekiyor?
O.A. – Aynen öyle.
Aydınlık – Bu biraz basit oldu ama.
O.A. – Hayır, aynen anlattığınız gibidir.
‘Belgeleri getiren İskender Pala’ydı’
Aydınlık – ‘Uzun saçlı binbaşı’ dediniz. Emekli mi?
O.A. – Emekli değil. İrticadan dolayı ordudan atılmış.
Aydınlık – Adı ne?
O.A. – Adını bilmiyorum.
Aydınlık – Tanıyor musunuz?
O.A. – Tanıyorum.
Aydınlık – Nereden tanıyorsunuz?
O.A. – Sonradan tanıdım.
Aydınlık – Nasıl tanıdınız?
O.A. – İhsan Arslan’ın ekibine dahil oldu, ondan sonra tanıdım.
Aydınlık – Fotoğrafını görseniz budur diyebiliyor musunuz?
O.A. – Tabii tanırım. Ezbere konuşmuyorum.
Aydınlık – Aydınlık Gazetesi, bu kişi için “İskender Pala” dedi.
O.A. – Aynen öyle. Doğrudur.
Aydınlık – Öyleyse İskender Pala, ABD’li bir senatörle, 2007 tarihinin Ekim ayında İstanbul Levent’teki Mövenpick Oteli’ne geldiler, bir bavul dolusu, içerisinde belgelerin, kağıtların, CD’lerin olduğu bavulu size ve İhsan Arslan’a beraber teslim ettiler.
O.A. – Aynen öyle.
Aydınlık – Bu işi de ordudan atılma, denizci İskender Pala yaptı.
O.A. – Evet.
Aydınlık – Bunu İskender Pala kabul etmiyor ama.
O.A. – Tabi kabul etmez. Adam bir suç işlemiş, burada bir çete var. Büyük bir çete. Kabul eder mi?
Aydınlık – Siz kabul ediyorsunuz ama.
O.A. – Ben adam gibi adamım. Kabul ederim.
Aydınlık – İskender Pala başka işlere karıştı mı?
O.A. – Onu görmedim.
Orhan Aykut kimdir?
Orhan Aykut; 1963, Muş doğumlu. İstanbul Fatih’te ticaretle uğraştı. AKP Milletvekilleri İhsan Arslan ve Abdullah Veli Seyda ile aşiret ilişkileri nedeniyle yakınlık kurdu ve birçok milletvekiliyle ticaret yaptı.
Aykut, Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcısı Ercan Başaran ve Metin Arda’ya ayrı ayrı verdiği ifadelerde AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan ve dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’le yaşadığı anlaşmazlıklardan hemen sonra “Matkap” adı verilen operasyonla 2008’in Ocak ayında gözaltına alındı.
İddianameyi İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hikmet Usta hazırladı. Dava İstanbul 14. Ağır Ceza’da kabul edildi.
Aykut, hüküm giymeden 10 gün önce; 18 Mayıs 2010’da Başsavcı Ercan Başaran ve Metin Arda’ya ihbarda bulundu ve İhsan Arslan ve Ramazan Akyürek’in yasadışı dinlemelerin başında yer aldığını anlattı. Bundan sonra devlet içindeki bu yapılanmaya ilişkin bildiklerini anlatmaya başlayan Aykut’un başına gelmeyen kalmadı.
Aykut’un 2 oğlu, ifadeden birkaç gün sonra tehdit edildi. Orhan Aykut, 4 Ekim 2012 tarihinde tahliye edildi.
AYDINLIK 17 Ocak 2013
‘Silahları gömün’ talimatı İHSAN ARSLAN’dan
Orhan Aykut, Ergenekon-Poyrazköy kazıları öncesi yaptığı tanıklığı anlattı
Silah gömülmesi işinde Arslan, Akyürek ve Yılmazer var
İhsan Arslan’ın AKP Milletvekili olduğu dönem en yakınında bulunan isimlerden Orhan Aykut, Ergenekon-Poyrazköy kazılarında bulunduğu iddia edilen silahları anlattı. Aykut, ‘Mühimmatlar, İhsan Arslan’ın talimatıyla gömüldü’ dedi
Eski AKP Milletvekili İhsan Arslan’la, yine eski vekil Abdullah Veli Seyda aracılığıyla yakınlık kurduktan sonra Arslan ekibine katılan Orhan Aykut, Aydınlık’a özel açıklamalarda bulundu.Aykut, dünkü Aydınlık’ta, Balyoz CD’lerinin nasıl üretildiğini anlatmıştı.
Ergenekon ve Poyrazköy soruşturmalarında gündeme gelen gömülü mühimmatlar konusunda da Aykut’un çarpıcı açıklamaları oldu.
Aykut, gömülü mühimmatlar ve silahlar konusunda şu açıklamaları yaptı:
‘2005’te başladılar’
Orhan Aykut- Delil yok ya, silah gömdüler, sahte belgeler yapıldı, sahte deliller üretildi. Hepsi yapıldı.
Aydınlık – Nereye gömüldü bu silahlar?
O.A.- Türkiye’nin 81 iline de gömüldü. Kafasını kaldıran, bu silahlarla irtibatlandırılıyordu.
Aydınlık- Nasıl yani? Kaç yılında gömdüler, kimler yaptı bu işi?
O.A.- 2005’ten sonra başladılar gömmeye. Örneğin Zir Vadisi’ndeki silahları bizzat Ankara İstihbaratı gömmüştür. İhsan Arslan’ın şeyinde oldu. O krokiler vs. hepsi İhsan Arslan’ın ofisinde üretilmiş, sahte.
Aydınlık- Başka nerelerde gömüldü bu silahlar?
O.A.- İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de. Daha başka yerlerde. Bu silahların çoğu çıkarılmamıştır zaten. Yani onların yaptığı operasyonların çoğu başarısız. Öyle görüyorlar. Şu anda başarısız.
Aydınlık- Sözünü ettiğiniz silahlar, Ergenekon kapsamında yapılan aramalarda bulunan silahlar mı?
O.A.- Evet.
Aydınlık- Poyrazköy’de de var.
O.A.- Evet. Poyrazköy de var. Örneğin Bedrettin Dalan’ı diskalifiye etmek, okullarını kapatmak için onun toprağına da gömdüler.
Aydınlık- Poyrazköy’deki silahları kim gömdü?
O.A.- Kendileri gömmüş. İhsan Arslan’ın yanında en az bin kişi çalışıyor.
‘Akyürek, Yılmazer var’
Aydınlık- Kim bu bin kişi? Yani görevleri açısından soruyoruz.
O.A.-
Bunların içinde savcısı da, hakimi de, polisi de, doktoru da var. Bunlar büyük bir yapı.
Aydınlık- Mesela hangi savcı onlarla birlikte hareket ediyor? Hangi savcı, hakim, polisler bu yapının mensubu?
O.A.- İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek. Ali Fuat Yılmazer, İstihbarat Şube Müdürü. Bunların emrinde kaç bin tane polis var… Kaç tane muhbir var…
Aydınlık- Siz bu silah gömülme işlemlerine hiç tanıklık ettiniz mi?
O.A.- Tanıklık şu şekilde. Adam Manisa’dan yüklüyordu silahları, getiriyor, gömüyordu.
Aydınlık- Nasıl oluyor?
O.A.- Örneğin biz otelde oturuyorduk, belgeler geliyordu. Burada bu kadar gömülmüş, şurada şu kadar gömülmüş vs.
Aydınlık- Kayıt altına mı alınıyordu?
O.A.- Evet kayıt altına alınıyordu.
Aydınlık- Manisa dediniz. Niye Manisa?
O.A.- Bilmiyorum.
Aydınlık- Manisa’da bir yer mi var?
O.A.- Askeriyenin bir yerinden geliyordu bunlar.
Mustafa Dönmez’in bahçesindeki silahlar
Aydınlık- Yani askeriyenin mühimmatını ya da silahını alıp, Manisa’dan çıkartıyorlar, Ankara’ya ya da çeşitli yerlere gömüyorlar mıydı?
O.A. – Evet. Çeşitli yerlere. Örneğin Erzurum’a da gömdüler, Muş’a da gömdüler. Krokiler ellerinde. Mesela Yarbay Mustafa Dönmez. Nereden biliyorum diyeceksiniz.İhsan Arslan’la kavga ediyorum.
Aydınlık- Ne kavgası?
O.A.- Bunlar Sapanca’da komşu.İhsan Arslan’ın korumaları Yarbay Mustafa Dönmez’i tartaklıyorlar Sapanca’da. Bunlar birbirlerine giriyor, kavga ediyorlar, birbirlerini tehdit ediyorlar. İhsan Arslan bizzat emir veriyor, Ziir Vadisi’ndeki silahları onunla irtibatlandırıyorlar. Bu ortada. Her şey ortada.
Aydınlık- Bu kavgayla mı ilgili bunlar yaşıyor?
O.A.- Tabii ki. Birisi kavgadan, birisi solcudur, birisi Atatürkçüdür, birisi bilmem nedir. Bunlardan olmayanları tek tek topluyorlar.
Aydınlık- Mustafa Dönmez’in Sapanca’daki evinden de bir takım mühimmatlar çıktı.
O.A.- Kendileri koydurmuştur.
Aydınlık- Kendileri derken…
O.A. – İhsan Arslan koydurmuştur.
Anlaşmazlık yaşadı, hapse atıldı
Orhan Aykut, İhsan Arslan ve dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ile anlaşmazlığa düştükten sonra Matkap operasyonu kapsamında
3 Ocak 2008 tarihinde saat 21.30 sularında eşofmanlı olarak evinin önünde otururken gözaltına alındı.
Sabah 06.30’a kadar polis otosunda elleri arkadan kelepçeli olarak gezdirildi.Sonra da Halime Dayan adlı kişinin Fatih’teki ikametgahına polis zoruyla sokuldu.Orhan Aykut orada gözaltına alınmış gibi gösterildi. Polisin çektiği kamera kayıtları ve fotoğraflar medyaya servis edildi.
Orhan Aykut 57 aylık tutukluluğunun ardından 4 Ekim 2012’de Metris Cezaevi’ndeyken tahliye edildi.
AYDINLIK 18 Ocak 2013
‘ÖCALAN 66 İSİM VERDİ’
İhsan Arslan, Öcalan’dan daha tehlikeli’
Bir dönem İhsan Arslan’la çalışan Orhan Aykut, Arslan’ın sık sık İmralı’ya gittiğini söyledi.
Öcalan’ın, bu görüşmelerde 66 kişilik isim listesi verdiğini belirten Aykut, ‘Listede Çetin Doğan, Cemal Temizöz, Kamil Atak ve Levent Ersöz var’ dedi
Dönemin AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan’ın ekibinden ayrıldıktan sonra Matkap Operasyonu kapsamında tutuklanan Orhan Aykut, “Arslan, Öcalan’dan daha tehlikeli” dedi.
Aydınlık’a konuşan Aykut, Arslan’ın sık sık İmralı’ya giderek Abdullah Öcalan ile görüştüğünü ifade etti.Aydınlık’a, İmralı kaynaklarından ulaşan bilgi de, Orhan Aykut’un anlatımlarını doğruladı.
Kaynaklar, Arslan’ın liste aldığı görüşmeyi, MİT’çiler eşliğinde gerçekleştirdiğini belirtti.
‘Açılım’da kilit isim İmralı kaynakları, Arslan’ın açılım sürecinde de önemli görevlerde bulunduğunu bildirdi.
Buna göre İhsan Arslan, İmralı ile 2008’den bu yana yürüttüğü görüşmelerde Öcalan’ın yeniden örgüte hakim olmasını ve açılım sürecine dahil edilmesini sağladı.
MİT’in bilgisi dahilinde yapılan görüşmeleri,Başbakan Erdoğan’ı temsilen yürüttü.MİT’in Öcalan ile teması bu görüşmelerden sonra başladı.
Arslan, 2012’de İmralı’ya üç defa gitti.Şubat, Temmuz ve Ekim aylarındaki görüşmelerin ikisi MİT’çilerin biri ABD’lilerin katılımıyla gerçekleşti.
‘Sağ kolu gibi’
İhsan Arslan, İmralı’yı ziyaret eden ilk vekil. Abdullah Öcalan’ın sağ kolu gibi.
- Ne zaman ziyaret etti?
2002’den sonra sık sık Öcalan’ı ziyaret etti.
- Kimin adına bu ziyaretleri gerçekleştirdi?
Hükümet adına.
- Nereden gidiyordu?
Ankara’dan, İstanbul’dan… Ataköy’den biniyordu bazen. Bazen helikopterle gidiyordu.
- Görüşmelerin içeriğine dair bilginiz var mı?
Sadece Öcalan’ı serbest bırakacaklarını söylüyordu. Eylemlere ara vermelerini istiyordu. Halen de gidip geliyor.
‘Öcalan 66 kişilik liste verdi’
İhsan Arslan’ın, bir İmralı dönüşünde 66 isim getirdiğini biliyorum.
- 66 isim derken neyi kastediyorsunuz?
Bunların tutuklanmaları için Öcalan, İhsan Arslan’dan rica etti.
-
Kimler var orada?
Benim şu anda aklımda kalanlar şöyle: Çetin Doğan, Cemal Temizöz, eski Cizre Belediye Başkanı Kamil Atak, Levent Ersöz.Bu bilgiyi, dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’ya gönderdiğim mektupta da belirttim.
‘Güneydoğu bölgemizden Kürdistan diye söz eder’
- İhsan Arslan’ın, PKK’ya desteği var mı?
Olmaz olur mu. Öcalan’dan daha tehlikeli. Hiçbir zaman Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi demiyor, Kürdistan diyor.
“Elbette bir gün Kürdistan kurulacaktır” diyor. Oslo görüşmelerinin başında da o geliyor. Bir araya getiren İhsan Arslan.
‘Faili meçhullerin yakınlarını tek tek gezdi’
Türkiye’de faili meçhul kişileri gezdiler. Mesela İhsan Arslan; Doğu ve Güneydoğu’da faili meçhul kalan kişilerin yakınlarını tek tek ziyaret etti.
Bunları resmi bir işe yerleştirip, para yardımı yaptı.
Arslan, “İleride yapacağımız operasyonlar için siz şikayetçi olun. Bize destek olun ki biz bu işi yürütelim” dedi.
- Faili meçhul soruşturmaları da böyle mi başladı?
Evet, böyle başladı.
- Bizzat kendisi böyle bir faaliyette mi bulundu?
Evet. Milletvekilliği yapmamıştır. Gidin bakın kaç defa Meclis’e gitmiştir?
Sadettin Bilgiç’in evini bombalamaktan yargılandı
İhsan Arslan, 1970’li yılların önde gelen siyasetçilerinden Sadettin Bilgiç’in evini bombalamıştı.Olayı, Sadettin Bilgiç, “Hatıralarım” isimli kitapta “Bizim evi dinamitle uçuracaklardı” başlığıyla, şu şekilde anlatıyor:
“Rahmetli babam 1970 yılının kurban bayramında kalça kırığından ameliyat olmuş, hastanede yatıyordu. Hastanede babamı ziyaret ederek eve geldiğimizde hemşerilerimle ve yazıhanemde çalışma imkanı verdiğim gençlerle karşılaştım. Hepsine ayrı ayrı hoşgeldin dedikten sonra kahvaltı için içeride bir odaya çekildik. O sırada ‘salonda yangın var, vestiyer yanıyor’ bağrışmaları oldu. Salona geldim.
“Pencerede bir oyuncak otobüs kutusu vardı. İçine dört adet dinamit lokumu yerleştirilmiş olduğunu görmeyelim mi! Derhal polise haber verdik… Ankara Emniyet Müdürü ve Ankara Valisi de geldiler.
“Polis, yaptığı incelemede, yazıhanemde çalışmalarına izin verdiğim gençler arasında bulunan, Sason’lu olduğunu ve Yükseliş Koleji’nde çalıştığını öğrendiğim bir gencin bombayı koyduğu anlaşıldı. Yine de davaya müdahil olmadım. Kamu davası yürüdü ve altı aya mahkum olan genç daha sonra tahliye edildi. En ağırını ve ilkini hafif atlattığımız bu anarşik hareketin basına yansımasını istemedim.”
Gazeteci Emin Çölaşan, Hürriyet Gazetesi’ndeki köşesinde 28 Eylül 2006 tarihinde, o Sasonlu gencin İhsan Arslan olduğunu yazdı.
PKK kampına olaylı ziyaret
İhsan Arslan’ın hayatında önemli bir yer de, Mazlum Der Genel Başkan Yardımcısıyken yaptığı PKK kampına gidiş de yer aldı. 1996 yılında çatışmalarda PKK tarafından kaçırılan askerleri almak için dönemin Refah Partisi Van Milletvekili Fethullah Erbaş ve İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Akın Birdal ile birlikte örgütün kampına gitti. Arslan, Erbaş ve Birdal ile birlikte 9 Aralık 1996 tarihinde 6 askeri alıp, Habur’dan Türkiye’ye giriş yaptı. Ancak kampta çekilen fotoğraflar, günlerce Türkiye’de eleştiri konusu oldu.
İhsan Arslan kimdir?
M. İhsan Arslan, 1 Ocak 1948’de Sason’da doğdu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Kamu’da memurluk ve öğretmenlik yaptı. İhracat-ithalat ağırlıklı olmak üzere ticari faaliyetlerde bulundu. Yabancı sermayeli şirketler kurarak Diyarbakır’da boru, kablo ve mermer fabrikaları kurdu. Zaman Gazetesi’nin imtiyaz sahibi oldu. Mazlum-Der’in iki dönem Genel Başkanlığı görevinde bulundu.
22. Dönem’de AKP Diyarbakır Milletvekili olarak Meclis’te yer aldı. İyi düzeyde Arapça ve Farsça biliyor.
AYDINLIK 19 Ocak 2013
Akyürek bana polis kimliği verdi
Orhan Aykut, İhsan Arslan ve ekibinin faaliyetlerini açıkladı…
Ergenekon, Balyoz, Odatv, Balyoz, Poyrazköy yapılan bu operasyonların hepsi sahte belgelerle, sahte dijital şeylerle yapılmıştır…
‘Akyürek odasında sigaramı yaktı’
Orhan Aykut, İhsan Arslan ekibinin içindeki üst düzey emniyetçinin eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek olduğunu açıkladı.Orhan Aykut, ekipten kopmadan önce aldığı özel kimlikle istediği yere girip çıktığını söyledi
Eski AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan’ın ekibinde yer alan, ancak daha sonra ekipten kopan ve bir operasyon sonucu 5 yıl tutuklu kalan Orhan Aykut, Arslan ekibinin içindeki üst düzey emniyetçiyi açıkladı.
Aydınlık’a konuşan Aykut, içindeki cemaat yapılanmasının en önemli isimlerinden olan eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’in, ekibin beyin takımında olduğunu açıkladı.
Akyürek’in kendisine özel bir kimlik verdiğini açıklayan Aykut,
“Akyürek’in Ankara’daki İstihbarat Daire Başkanlığı’nda çalışma odası vardı. Koltuğuna oturdum, sigaramı o yaktı” diye konuştu.Orhan Aykut’un açıklamalarına devam ediyoruz:
‘Kızıyla bile tanıştım’
Ramazan Akyürek’le, Trabzon’dan Ankara’ya geldiği zaman İhsan Arslan bizi tanıştırdı.
“Bu Orhan Aykut. Bizimle hareket edecek artık. Her konuda güvenmeni rica ediyorum” diye tanıştırdı.
Akyürek’le çok samimi olduk. Her yerde görüşüyorduk. Özellikle Akyürek’in Ankara’daki İstihbarat Daire Başkanlığı’nda.Ofisinde değil. Çalışma odası vardı onun. Akyürek’in koltuğuna da oturdum. Orada benim sigaramı Akyürek yaktı.Akyürek’in kızını da birkaç defa gördüm. İstihbarata gelip babasını ziyaret ediyordu. Adı Nalan. Küçük bir kızdı. Başı açıktı.
‘Yapının başında’
İhsan Arslan’ın ekibinde bin kişi çalışıyor. Bunların içinde savcısı da, hakimi de, polisi de, doktoru da var.
Bunlar büyük bir yapı.
İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek işin başı.
Ali Fuat Yılmazer, İstihbarat Şube Müdürü. O da yapının başındaki isimlerden.
Mesela istihbarattan bana bir kimlik verdiler, istediğim yere giriş çıkış yapabiliyordum. Bunu Ramazan Akyürek bana vermişti.
Ramazan Akyürek bir gün benden 2 tane fotoğraf istedi. 2 ya da 3 tane verdim, yaptı getirdi.Üzerinde “Her türlü silahı taşıyabilir, arama yapılamaz” yazıyordu. Benim fotoğrafım vardı. Benim adıma düzenlendi. Gerçek kimlik.Her yere girip çıkıyordum. Polisevi’nde, Orduevi’nde kalıyordum. Gel keyfim gel…
‘Bana keleş verdi’
Görevi bölümünde “terör uzmanı” yazıyordu. Kimlik sahte değildi. Kadrolu değildim ama her yere girip çıkıyordum.Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı’ndaki kayıtlarda ismim mutlaka olmalı. Ben o kimliği 3-4 sene taşıdım. Olması gerekir.
Arabamda, TBMM giriş çıkış kartı da o kimlik de vardı.
İstihbarat bana uzun namlulu bir silah; keleş de verdi. Ramazan Akyürek verdi.
Dedim “Bana silah verin”. O da “beğen buradan” dedi ve çıkardı keleşi verdi. Temiz, sıfır daha. Bir de benim silahım vardı, tabancam. Ruhsatsız.
‘Can güvenliğim yok’
- Akyürek’le samimiyetinizin ölçüsünü anlatır mısınız?
Yapılan operasyonlarla ilgili bana bilgi vermişti. Ben de “Ağabey bu şekilde olur mu? Nasıl böyle bir operasyon yapıyorsunuz? Adamın suçu yok” dedim.
Örnek gösterdi:
“Eskiden kız türbanıyla üniversiteye giderse okuldan atılıyordu. Biz bunlardan intikam almak zorundayız. Türkiye’yi değiştireceğiz. Biz Amerika’nın gücünü arkamıza aldık. Bunu yapacağız. Bir taşla 3 kuş vuracağız. Bir, ulusalcıları ve Atatürkçü’leri diskalifiye edeceğiz. İki, Kürt’ü ‘Kürdüm’ diye korkmaktan çıkaracağız ve Abdullah Öcalan’ı serbest bırakacağız. Terör olayını bitiririz. Bunu yapmak için birkaç kişiyi içeri atacağız” dedi.
- “Bunları tutuklamamız lazım” diye isim listesi verdi mi size?
Verdi. Listede Doğu Perinçek, Tuncay Özkan, Veli Küçük var. Sadece Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy değil, başka yerlerden de isimler toplanıyordu…
Mesela adam gayrımeşru bir şey yapmış, bunu oraya bağlıyor.Veya bir yerden geçmiş. Sen neden oradan geçtin?
İfadesini verene kadar 2 yıl geçiyor.
Eski Edirne Emniyet Müdürü Hanefi Avcı sık sık İhsan Arslan’la görüşüyordu.Hanefi Avcı bu işleri biliyor.
- Akyürek’le nasıl bir çıkar ilişkiniz vardı?
Girmeyelim.
- Bence girelim.
Benim can güvenliğim yok.
- Can güvenliğinizi görüntüyle sağlıyoruz.
Benim can güvenliğimi bu kaset kurtarmıyor. Ben biliyorum.
Şunu söyleyebilirim; Ergenekon, Balyoz, Odatv, Balyoz, Poyrazköy yapılan bu operasyonların hepsi sahte belgelerle, sahte dijital şeylerle yapılmıştır. Başka bir şey de yoktur.
AYDINLIK 20 Ocak 2013
Sen bizim Yeşil’imiz olacaksın’
Arslan ve Akyürek’le görüşmelerim tapelerde
Aydınlık’ın 4 gün önce başladığı dizi haber, ‘Orhan Aykut’un açıklamaları’nda en çarpıcı bölüme geldik.
Eski AKP’li Milletvekili İhsan Arslan, Aykut’a “Sen bizim Yeşilimiz” ol diyor. Orhan Aykut, bu teklifi kabul etmediğini söyledi
Eski AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan’ın ekibiyle çalışan ve yollar ayrılınca tutuklanan Orhan Aykut, Arslan’ın geçmişte kendisine “Sen bizim Yeşilimiz ol” teklifi yaptığını söyledi.
Aykut, İhsan Arslan ve eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’le yaptıkları telefon görüşmelerinin yargılandığı davanın dosyasına giren tapelerde bulunduğunu, ancak özellikle Akyürek’le olan görüşmelerinin tapelerinin imha edildiğini belirtti.
Aykut, geçmişteki Kanaltürk baskınının ve Gazeteci Tuncay Özkan’a suikast girişiminin perde arkasında da Arslan’a bağlı ekibin olduğunu söyledi.
Orhan Aykut’un; Arslan’ın teklifi, Tuncay Özkan’a suikast girişimi ve Arslan-Akyürek ilişkisi ile ilgili söylediklerinden satırbaşları şunlar:
“İhsan Arslan, Tuncay Özkan’ın susturulması için beni kullandı. Özkan’ın vurulması için talimat verdi. Mesela 4 kişilik liste vermiş. Diyarbakır eski Milletvekili vardı, Aziz Akgül. Eski Milletvekili Haşim Haşimi, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Tuncay Özkan. Bunların vurulması için talimat verdi.”
Tuncay Özkan’a suikast
“İhsan Arslan o zaman Tuncay Özkan’ın vurulması için talimat verdi. O zaman İhsan Arslan Dubai’ye gitti. Ben yokum hesabı.
Bir akşam üzeri Tuncay Özkan’ın televizyonu basılıyor ve kurşunlanıyor.
Tarih tapelerde geçiyor. Oraya kadar girildi.
Tabii bunu tarayan da polislerle birlikte, polisler de oradaydı yani.
Ramazan Akyürek’in görevlendirdiği polisler.
6 tane polis benim emrimdeydi. O polisleri teşhis ederim.
Tarama işini Nesip diye bir polis yaptı. Soyadını bilmiyorum. Nesip beni aradı dedi ki ‘Ağabey biz kurşunladık’. Tamam’ dedim, o kadar.
Ben de ihsan Arslan’ı aradım ‘Ağabey kurşunlanmış’. ‘Tamam’ dedi.
Ben o zaman İstanbul Aksaray’daydım, İhsan Arslan Dubai’deydi. Telefon görüşmelerimiz tapelerde var.”
Tuncay Özkan, Arslan’ın fabrikalarını haber yaptı
“Tuncay Özkan onun hakkında Azerbaycan’da olan fabrikası ile ilgili haber yapacaktı, İhsan Arslan bu haberin yapılmaması için Tuncay Özkan’a 10 milyon dolar teklif etti.Özkan reddetti. Tuncay Özkan,’Bana 200 milyon dolar da teklif etseniz ben yayınlarım bunu’ dedi. Gayri resmi olarak bu fabrikalarda, PKK’lılarla işbirliği ile ilgili bir durum vardı. Haber buydu.”
Akyürek’le ilgili tapeler imha edildi
“Ramazan Akyürek’le olan görüşmelerimin tapeleri var. Tapelere giren 90 tane telefon görüşmesi var. Ama hepsi imha ediliyor.”
Bana “Yeşil’imız ol” teklifi yapıldı
“Nasıl Tuncay Özkan’a saldırı yapıldıysa başkalarına yapılırdı yani. Mecidiyeköy’ün göbeğinde Tuncay Özkan’ın kanalını taramak nedir? Tapelerde var. Vardı ama mahkeme yok, kanun yok, nizam yok, adalet yok. Orman kanunu var. Ben AKP’nin tetikçisi olmadım. AKP’nin Yeşil’i olmamı teklif ettiler. Reddettim, ihsan Arslan söyledi. Telefon tapelerinde var.”
alıntı"
Röportaj burada bitmektedir ve demek istemektedir ki;
Ordunun, 1950 sonrası Nurcu* yapılanmasının orduyu teslim aldığını, bütün darbelerin bu yapılanma tarafından ABD ve emperyalizm karşıtlarına karşı yapıldığını biliyoruz. Ortodok Gregoryen Ermenilerin Müslüman kolu olan Işıkçı/Gülenci tarikatı ise 1980 darbesi ile Kenan Evren zamanında orduya sokulmuş olduklarını düşünüyorum.
*Nurculuk; (Ortodoks Süryani Hristiyanlığı+Şafi islam, Şemsi, Yakubi Museviler+Yezidi Kürtlerin ortak inançlarını içeren Mason localarında hazırlanıp Deliüzzaman Said-i Kürdi'ye mal edilmiş bir Kürt İslam anlayışı)
Gördüğünüz gibi devletin ordusu iki dönme azınlık grubun eline geçmiş, Milli İstihbarat Kurumu ise tamamıyla ABD-İngiliz işbrilkçisi bu iki grubun oyuncağı olmuştur.
Ortada Türkiye Cumhuriyet adıyla "Türk" adı taşıyan ama idaresinde bir tek Türk bulunmayan bir Türkiye vardır.
Bu durum bize has değildir. Son iki yüzyıl içinde İngiliz ve ABD sömürgeciliği bunu işgalinde bulundurduğu bütün yeryüzü devletlerinde uygulamıştır.
Milletler, "TAC"larını hainlere giydirmektedirler.
Oysa, 1970'lerin ABD efsane dış işleri bakanı Henry Kissinger'in bir sözü bu ihaneti bir cümleyle açıklamaktadır;
"Biz hainlerimizi öldürürüz, ama diğer milletlerin başlarına hainlerini getirerek onları yönetiriz."
Yani, Amerika kendi düşmanını öldürür, başkaların başına da ,ktidarından muhalefetine geçmişinde o milletle sorunu olanları getirir. Getiriken de bunların "onlardanmış gibi görünmesini sağlayan dini, milli hasletlere düşkünlük etmelerini şart koşar ki, koyunlar rahat sağılsın ve soyulsun.
Bunlara ek olarak ta kendi halkına uyguladığı "psikolojik harp" taktiklerini hedef ülkelere de aynen uygular ve uygulatır.
Savaşlar, terör, anarşi, Tv dizi manyaklığı, uyuşturucu bağımlılığı, etnik, dini, mezhepsel ayrımcılıklar, siyasi parti çekişmeleri gibi dışardan içeri sokulmuş "psikolojik harp oyunlarına" ve onu takip eden işgal operasyonlarına kurban verirler.
Psikolojik harbin amacı, hedef milletleri, dini, ırki, sınıf, siyasi, cinsiyet ayrımcılılarıyla bölerek kafalarını karıştırıp birbirine düşürmek, kapıştırmak, tayin ettikleri hain işbirlikçileri aracılığıyla da soymaktır.
Ergenekon da onu takip eden diğerleri de psikolojik harbin ve işgalin ta kendisiydi.
Son olarak blogumun başlığı olan, bana ait sözümü söylemek istiyorum;
TACI HAİNE GİYDİREN MİLLETİN KANI DİNMEZ!