Geçmiş yazılarımda bu konuyu açıklamak için oldukça uzun makaleler yazdım.Bu konular birkaç satırda anlaşılacak konular değildir.Yazılarımı ilk kez tıklayanlar,blogumun “okur-yazar” insanlara da seslenmek,konuları anlayacakları şekilde kolaylaştırmak olduğunu bilsinler.
12 Eylül 1980 tarihinde,”mevcut anarşi ortamını ortadan kaldırmak” bahanesi ile yapılan askeri darbede,sadece “solcular” kısmen de Ülkücüler,cezalandırılmış,ceza evlerinde aklını yitirmeden tutun da ölümlere varan işkencelere maruz bırakılmışlardır.
Ceza ve tutuk evlerinde ağır işkenecelerle devlete karşı kinlendirilen Kürt solcular 1990 yılına kadar peyderpey ceza durumlarına göre serbest kaldıkça, M.İ.T Elazığ bölge sorumlusu olduğu yazılıp çizilen, Elazığ Karakoçan’lı (yoğunlukla,dönme Ermeni kökenli olduklarına inananların yaşadığı bir şehir) pilot Ali Yıldırım’ın damadı olan ve onun çabaları ile 05 mayıs 1980 tarihinde Suriye’ye kaçırılan (Dersim kökenli,Urfa’lı dönme Ermeni) Abdullah ÖCALAN’ın “sopadan çıkan buraya” diye davet ettiği bir çiftliği hazır bulmuşlardır.
Cunta tarafından yasaklanan “Kürtçe konuşma” ve Cunta lideri Kenan Evren’in ağzından dökülen bir takım “Kürtleri aşağılayan” sözleri ile halk tahrik edilmiş ve dağlara itibar göstermeye yönlendirilmiştir.
Atatürk dönemi Kürt isyanlarının sonuçlarını da iyi bilen Kürt halkı,bu ana kadar da kendilerine bir ayrım yapılmadığını bildiklerinden bu örgüte pek ilgi göstermemişlerdir.
Ama,malum kişinin etrafında toplanan ve cunta tarafından korunan bu örgüt üyelerinin halka yaptıkları her türlü baskı,yıldırma,şiddet eylemleri takipsiz bırakılmış ve örgüt palazlandırılmıştır.
Bunlar olurken,”vatana ihanet kanununa” göre suç olan her türlü “gerici örgütlenme” teşvik edilmiştir.
Adana Mühtüsü Cemalettin KAPLAN Almanya’ya gönderilerek ,1961’den itibaren,1925 Şeyh Sait,Şapka Kanununa Muhalefet,Hilafetin Kaldırılması bahaneleri ile çıkarılan isyanlara katılımların yoğun olduğu bölgelerden işçi olarak gönderilmiş bulunan “Sünni Türk İşçileri” arasında bu adamın ve oğlu Metin KAPLAN’ın örgütleme yapmasına olanak verilmiştir.
Bu adam,Almanya’da “Anadolu Federe İslam Cumhuriyeti’ni” ilan etmiştir.Diğer yandan,Fethullah Gülen adı ile bilinen Erzurumlu dönme Ermeni olduğu iddia edilen bu şahıs Nurculuk-Bahailik karışımı bir inancı “islam” adı ile yayıyor,”Sünni Müslüman” olarak bilinen,aslen Çemişkezek Tunceli’li dönme Ermeni olan Turgut ÖZAL tarafından devlet içine alınıyor,yabancı elçilere tanıtılıyor,dünyanın her ülkesinde “İslami eğitim” veren okullar açması teşvik ediliyordu.
Yıl 1990’lara geldiğinde,bölücü PKK terörü artık devletle pazarlık edecek hale gelmiş,Amerika Irak Saddam rejimini tehdit ediyor,Cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL,Abdullah ÖCALAN’a bu gün gene hükümetin sadık kalemlerinden olan bazı “eski solcu” ünlü gazetecilerle haber gönderiyor ve “federasyon dahil “her şeyi görüşmeye hazır olduğunu bildiriyordu.
Yıllar sonra,2009’da bir Tv programına katılan kardeşi Korkut ÖZAL,ağabeyinin Kürt sorununu çözmek için “Anadolu Federe Cumhuriyeti” çözümünü hedeflediğini açıklıyordu.
Aynı dönemde de eski Adana Müftüsü Cemalettin Kaplan da Almanya’da işçilerimiz arasında kurduğu örgüt elemanlarına stadyumlarda tahtadan tüfeklerle “rejimi devirmek için askeri provalar” yaptırıyor,tesadüf o da “Anadolu İslam Federe Cumhuriyetini ” ilan ediyordu.
1997’de Refahyol iktidarının başbakanı Necmettin ERBAKAN,Libya lideri Kaddafi ile yaptığı bir görüşmeden sonra,”D-8” İslam Birliği ekonomi modelini ortaya atıyor,olacak İslami devrime geçişin “Kanlı mı-Kansız mı” olacağını meclis kürsüsünden haykırıyordu.
Başbakanın "Eşbaşkanı "olmakla övindüğü ülkemizi bölen "B.O.P" projesine göre haritamız.
Aynı yıl 28 Şubat olayı olarak bilinen cunta mıhtıra-darbesi ile iktidardan edilen Erbakan,daha önceden “veliaht” tayin ettiği,camiyi kışla,minareyi süngü yapıp İslami Rejimi getireceğini haykıran Gürcü Tayyip Erdoğan’ın “gömlek değiştirmesine” izin vererek,”düzen partisi” görünümünde 1998’de “AKP-Adalet ve Kalkınma Partisi”nin kurulmasına,boynuzun da kulağı geçmesine yeşil ışık yakıyordu.
Dış güçlerle iyi pazarlık yapan bu ekip,yaratılan ekonomik krizlerle yıpratılan koalisyon hükümetini genel seçimlerden 1.5. yıl önce erken seçim yapmaya razı ediliyordu.
03.Ekim 2002 genel seçimleri ile iktidar olan AKP,yaptığı yasal değişikliklerle süngücü Tayyip Erdoğan’ın yasaklarını kaldırıyor,sandık hilesi dümeni ile,eşinin memleketi olan Siirt milletveikili istifa ettirilerek ,yapılan düzmece seçimle Tayyip Erdoğan meclise sokuluyordu.
İlk katıldığı AB parlamentosu toplantılarından birinde “Kürt sorununu Osmanlı İslam konsepti” içinde çözeceğini söylüyordu.
Yani,Turgut Özal’ın,Cemalettin Kaplan’ın,Fethullah Gülen’in ve hepsinin akıl babası olan 1925’de Musul-Kerkük’ün elden çıkmasına sebep olan 13 Şubat 1925 Şeyh Sait İsyanının fikren sorumlusu olduğu için Isparta’da Atatürk tarafından zorunlu ikamete tabi tutulan,İslam Kürdistancısı Said-i Kürdi’nin istekleri ile bu kadar uyuşması,ülkemizi “bölmeyi,ABD-AB mandası yapmayı" amaçlayan, emperyalizmin işbirlikçisi olan bu işbirlikçilerin Atatürk’e karşı hedefledikleri “karşı devrim”i gerçekleştirmiş oldukları anlamına gelmektedir.
Cumhuriyet rejimine karşı yapılan ve Musul ile Kerkük’ün kaybedilmesine yol açan Şeyh Sait ayaklanması üzerine, 25 Şubat 1925 tarihinde Hıyanet-i Vataniye Kanunu’na yeni bir ekleme yapılmış ve “Dini veya mukaddesatı diniyeyi siyasi gayelere esas olan veya alet ittihaz maksadiyle cemiyetler teşkili memnudur.
Bu kabil cemiyetleri teşkil edenler veya bu cemiyetlere dahil olanlar haini vatan addolunur. Dini veya mukaddesatı diniyeyi alet ittihaz ederek şekli devleti tebdil ve tağyir veya cemiyeti devleti ihlâl veya dini veya mukaddesatı diniyeyi alet ittihaz ederek her ne suretle olursa olsun ahali arasına fesat ve nifak ilkası için gerek münferiden ve gerek müçtemian kavli veya tahriri veyahut fiili bir şekilde veya nutuk iradı veyahut neşriyat icrası suretiyle harekette bulunanlar kezâlik haini vatan addolunur” şeklinde bir düzenleme ile dinin politikaya alet edilemeyeceği ve bu suçun da vatan hıyaneti sayılacağı” hükme bağlanmıştır. (556 sayılı Kanun).
TERÖRLE MÜCADELE KANUNU
12 Nisan 1991 tarihinde çıkarılan 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Mustafa Kemal döneminin ve cumhuriyetin ilk kanunlarından olan Hıyanet-i Vataniye Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır. Kaldırılmış ancak yerine ikinci bir Vatana İhanet Kanunu’nu çıkarılmamıştır.
Görüldüğü gibi,12 Eylül cuntası ile başa getirilen “gerici-emperyalizmin işbirlikçisi” olan yapılanma, öncelikle,”vatana ihanet kanununu “ kaldırarak,minareye kılıf hazırlıyor, sonra,Gürcü Tayyip’in eline verilerek süngü yapılıyor,günümüzde de “darbe,cunta,açılım, saçılım,Kürt sorunu benim sorunumdur, sen Türk’üm dersen o da Kürt’üm der,bakın böyle dedim diye darbe geliyor,sarıkızdı, eldivendi, balyozdu “ diyerek gene “mağdur” edebiyatına yatıyor,son yıllarda düşen profilini işbirlikçisi olan İsrail,ABD-AB ve kuklaları olan Suudi Arabistan ile yükseltmeye yönelirken,çaldığı minareyi süngü yapıp devletin bağrına batırıyordu.
AKP’nin yaptığı ,İsmet Paşa’nın yarattığı “mağdur sünnileri” iktidar etmek değil,bunu kullanarak “ılımlı İslam projeleri” adı altında kabul ettirilen “Fethullah İslamı-Gregoryen İlluminatici (Nurcu)” Ermeni Kilisesi Hıristiyanlığına halkı geçirerek Hıristiyanlaştırmak ve dediği gibi devleti “36 parçaya” bölmektir.
Yoksa,bu özelliği olmasa,yaptıklarını diğer düzen partileri gibi yürütseydi,etnik kökene dayalı siyaset yapmasaydı,”ben asında değişmedim” itirafına yapsaydı dahi,her demokrat onun faili meçhulleri,bir takım gizli kapaklı işleri sorgulamasını “art niyetli bulmaz” onu koşulsuz desteklerdi.
AB'nin Basın elemanı başbakanımız:))
Ama,yaptıkları ve söylemleri ile bu konuda “samimiyetini” yitirmiş,Ergenekon Davası ve her gün darbe söylentileri yayması “cunta ile mücadele” değil de orduyu yıpratarak- Sevr'i hayata geçirme-"devleti yıkma icraası” olarak anlaşılmaktadır.
Ordu tarihinde "karşı devrimci" olarak nitlendirdiği bir siyasi yapılanmanın "en mahrem belgelerini" incelemesine ve bazı askeri yüksek rütbelilerin sorgulanmasına izin vererek "darbeci olmadığı" inancını yaratmıştır.
AKP ağzı ile kuş tutsa bu konuda “samimi “olduğunu anlatamayacaktır.Çünkü yaptığının bölücülük ve karşı devrim olduğu apaçık ortadadır.
Saygılarımla.
Adilyargic
Aşağıdaki sayfadaki videoları göstererek "İslam'a karşı niçin Savaşmalıyız?" kampanyası başlatmışlar,Avrupa birliğine gireceğimiz kaygısıyla bu tür benzeri videoları örnek vererek Türkiye karşıtlığı yapıyorlar.
Aşağıdaki görüntüleri seyrettikten sonra adamlara "haksız" demek kolay değil.Böyle pislikler ülkemizde yok ama Kürtler arasında çok iğrenç olaylar,töre cinayetlerini önleyemedik.Aşağıdaki linkte diğer videoları gördüğünüzde insanlığınızdan utanacaksınız.
Adamlar,biz de "Müslümanız" diye bizi de şeriat yönetimine ikna edip toptan yeryüzünden silmeyi hedefliyorlar.
Hey büyük Atatürk, bu yaşam şartlarını "ölümün uğruna" bizlere sağladığın için sana sonsuz minnettarız.
AKP ve İslamcıların ülkemizde kurmak istedikleri şeriat rejimini daha iyi anlamanız için bu sayfaya bir göz atın.Afganlı,13.yaşında bir çocuk militan, koca adamın başını bıçakla kesiyor.Gerçek mi değil mi siz karar verin.Gerçek bir vahşet.Bu adı her ne olursa olsun insanlığın yüz karası bir olay.Böyle din olmaz.Lütfen 18 yaşından küçüklere seyrettirmeyiniz.Hatta + 40 diyorum.Boş ver bakma.Lanet olsun böyle inanç mı olur? Kana dayanamayanlar hiç bakmasın. tıklama!!!