Blog başlığındaki "+40" UYARISINI GÖRDÜNÜZ MÜ?

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.

Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.

Tedbir olarak yanınızda sağlık ekibi bulundurunuz veya çıkınız! +40 :))

İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.


Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Yazılarımı ırkçı, etnik,dini ayrımcı bulanlar, Atatürk'e yapılan 26 Kürt isyanı, 25 suikastın arkasında ve 30 yıldır, 50.000 insanımızın ölümünde Kürt Yezidiliği ardında saklanmış gayrimüslüm azınlıkların olmadığını ispatlasın.

Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

14 Mayıs 2024 Salı

#ADEM CENNETTE TÜRKÇE KONUŞURDU

 TÜRK DİLİ CEHENNEMİN DEĞİL TANRININ DİLİDİR.


2007 yılında ölen İran’ın önemli din ulemalarından kabul edilen Ayetullah Müctehidi, Youtube’ta da yer alan bir konuşmasında Türk dilinin “cehennemin dili”, Fars ve Arap dilinin ise “cennetin dili” olduğunu söylemiş.

Sözünü de peygamber Muhammet’in bir hadisine dayandırmış. Bu hadisin sözde iddiasının kaynağı olduğunu söylemiş.

Oysa, Kuran'ın defalarca Tevrat ve İncil'in doğrulayıcısı olduğunu, bu kitaplarla birlikte Kuran'ı da okuyun diyen Maide 69, Bakara 106-136. ayetlerinin ışığında, İncil Korintliler 14. Bölümde İsa yabancı diller konusunu derince işlemiştir, bazılarını okuyalım;

Korintliler 14. Bölüm

14
Diller ve Peygamberlik


Ayet 1-Sevginin ardınca koşun ve ruhsal armağanları, özellikle peygamberlik yeteneğini gayretle isteyin. 
2-Bilmediği dilde konuşan, insanlarla değil, Tanrı'yla konuşur. Kimse onu anlamaz. O, ruhuyla sırlar söyler. 

3-Peygamberlikte bulunansa insanların ruhça gelişmesi, cesaret ve teselli bulması için insanlara seslenir. 

4-Bilmediği dilde konuşan kendi kendini geliştirir; ama peygamberlikte bulunan, inanlılar topluluğunu geliştirir.

13-Bunun için, bilmediği dili konuşan, kendi söylediklerini çevirebilmek için dua etsin. 

14-Bilmediğim dille dua edersem ruhum dua eder, ama zihnimin buna katkısı olmaz. 

15-Öyleyse ne yapmalıyım? Ruhumla da zihnimle de dua edeceğim. Ruhumla da zihnimle de ilahi söyleyeceğim. 

16-Tanrı'yı yalnız ruhunla översen, yeni katılanlar senin ne söylediğini bilmediğinden, ettiğin şükran duasına nasıl “Amin!” desin? 

17-Uygun biçimde şükrediyor olabilirsin, ama bu başkasını geliştirmez. 

18-Dillerle hepinizden çok konuştuğum için Tanrı'ya şükrediyorum. 

19-Ama inanlılar topluluğunda dillerle on bin söz söylemektense, başkalarını eğitmek için zihnimden beş söz söylemeyi yeğlerim."

Bu ayetlerin sonucu bir cümle ile şudur;
Yabancı dille dua eden, kendi anlamaz, ama tanrıya, ruhunu katmadığı, kitapta yazılmış olan duasını iletir, ama kendi dilinde dua eden, ruhunu da katarak duasını tanrısına yapmış, olur.

Peki, "Kuran Arapça okunsun, başka dile çevrilemesin" diyen, "Arapça konuşmayan milletlerin dualarını Tanrıya, ruhları ile hissederek yamalarını" engelleyerek, onlara düşmanlık etmiş olmuyorlar mı?

Böyle düşmanlık karşısında bildirilen dine ve o dinin tanrısına inanmayan insan günahkâr mıdır?

Hayır, nedeni, dini tebliğ eden, kendi dilini zorla dayattığı için, o milleti inanmamaya kendisi davet etmiştir de ondan günahkâr olamaz.
Yukarıdaki, Korinliler 14; 19. ayetin son . çok açık;
"...zihnimden beş söz söylemeyi yeğlerim." Yani kendi dili ve ruhu ile 5 söz on binlerce yabancı dildeki sözden kıymetlidir, diyor. 

Azerbaycan’ın Araz News haber sitesinde 08 Nisan 2014 tarihinde bu DİL dayatan, DİL ve Millet aşağılayan bir konu işlenmiştir.

Asırlardır "Kur'an-ı Kerim'in Türkçe'ye çevrilmesinde demek bu yüzden karşı çıkmış bu şerefsizler." 

Yani biz zaten cennete giremeyeceğiz okumasak da olur. Bu şeytanın döllerine köle yaratıldık öyle mi? Vay sizin dininize de kitabınıza da inananın aklına sıçayım sizinde elbette, ölmüş de olsanız.

Ayetullah Müctehidi Tehrani.
İddiasının kaynaklarını ben veriyorum.
Bütün dinciler gibi "kulaktan dolma konuşan"
cehalet timsali, "yarı tanrı sıfatlı hödük"tür.
İran’ın I. Dünya savaşından sonra İngiltere’nin yaptığı yeni dünya düzeni gereğince İran’ın başına sözde “Fars” olduğu iddia edilen Şah Rıza’yı getiren ve Türk katliamı yaptıran ırkçı İran kültüründe büyüyen bu şeytan Ehrimanın oğlu, ırkçılıkte epey ileri gitmiş.

Çünkü peygamber Muhammet’in hadislerinde özellikle Yecüc-Mecüc konusunda Türklerin kast edildiği, “çekik gözlü, yüzleri kalkan derisi gibi kırmızı, savaşçı, çevik, asla bulaşılmaması gereken kavim” şeklindeki ifadesinden ve diğer hadis kaynaklarında da “Türk” adının Muhammet tarafından kullanılmadığını tespit ettiğimize göre Ayetullah Müctehidi Tehrani adlı kendisini “Allah’ın kelamı=Ayetullah” ilan etmiş sapığın iftirası kesinlikle hadislere dayanmamaktadır.

Ama böyle bir inanış var mıdır, varsa nerede geçmektedir ki bu şeytan Ehriman’ın dölü bunu öğrensin ve bu terbiyesizliği yapsın?

Evet, böyle bir ifadeye yakın zamanda, “google kitaplar” da rastladığım, ABD’li profesör Justin Perkins’in 1843 yılında ABD’de yayınladığı “Eight Years in Persia=İran’da Sekiz Yıl” adlı araştırma kitabında, kendisinin İran Urumiye’de Türkçe öğrenirken öğrendiğini anlattığı yazısında gördüm. Ve o konuyu dilimize çevirdim;

Eight Years in Persia- 1843 Justişn Perkins. S.223;
İranlıların en eski ve son peygamberleri
Zerdüşt
“.......Nasturi rahibimiz, baş rahip, ve vaiz Haziranın ortalarında, Tebriz'de çıkan veba salgını yüzünden evlerine gittiler. Urumiye'den yakında ayrılma ihtimali içinde Tebriz'e dönmelerinin uygun olacağını düşünmemiştim. 
Bizi terk etmelerinden sonra dikkatimi Türkçe öğrenmeye vermiştim. Azerbaycan Türkçesi, yazılı bir dil değildir ve öğrenme olanakları sağlamak da sınırlıdır.

Bu dilden, Türkçe-İngilizce on bin kelimelik bir sözlüğü Alman misyonerlerin hazırladıkları küçük dil bilgisi sözlüklerinden yararlanarak düzenledim. 

Bunlar, mükemmel olmasalar da görevimiz esnasında zaman zaman gerektiğinde yardımcı olmaktadırlar.

Burada konuşulan yaygın Türkçe, farsça ve Arapça ile zenginleştirilmiş, parlatılmış Osmanlı Türkçesinden farklıdır ve bölgenin şartlarına göre halkın biçimlendirdiği karakterleri içerir.

"...Türk dili,doğal haliyle otoriteye ve komuta etmeye olanak tanıyan çok güçlü bir dildir. Kendi anahtarı üzerinde yuvarlanarak, bizim Sakson dillerimizden daha görkemli olarak inip çıkan ses tonu değişikliği dönüşümlerine olanak sağlar. 

"Yılan, üç doğu dilinde karakteri belirlenmiş hayvan efsanesinde olduğu gibi, tartışmacı ve ikna edici dil olan Arapça ile Hava'yı (Eve) baştan çıkartmak istemektedir.

Hava, sevecenlik, ayartma ve aşk diyalektine sahip olan Farsça Adem'i işaret etmiştir.

Melek Cebrail, Arap dili ve Farsça ile onları cennetten kovmakla görevlendirilmişti ama sonunda tehdit, yıldırımın mırıldanması olan Türkçeyi kullanmak zorunda kalmıştı. 

Sertçe Türkçe konuşmaya başladığında yüreklerini korku sarmıştı ve düşüncesizce mutluluk ikametini terk ettiler."

Bu karakteristik özelliğini hala barındıran Türkçe, İstanbul ve Küçük Asya'da hakim bir dildir. Fakat uzak doğuda öne çıkan büyüklerini, Muhammedi Türkçe olarak işaret edenlerin dillerinde,alçalan, yükselen, dileyen ses tonlarıyla bükülebilen ve galibiyeti ifade eden, konuşanlarının hürmet ettiği bir dildir.

Kuzey İran'da bütün sosyal sınıflar arasında konuşulan tek dil Türkçedir ve bölgeye gelen misyonerlerin ilk dikkatlerini çeken şey budur....””

Resimdeki kitap sayfası bize, Türk dilinin daha Adem Hava yaratılmadan göklerde/cennette konuşulduğunu kendi dini kaynaklarına dayanarak bildirmektedir.
İşte bu bilgi gereğince peygamberin hadislerinde de Tevrat, İncil, Kuran Kehf Suresi ayetlerinde de Türk milleti "Mecüc soyu göksel kavim" olarak tanımlanmıştır. 325'de Hristiyan olan Romalılarca düzenlenen Tevrat, İncil metinlerinde de bu konu işlenmiştir. 611'de başlayan Kuran'ın yazılmasına da aynı şekilde eklenmiştir. Ben bunu, Türklerle asırlar boyu iyi geçinen Roma'nın, 451'de Atilla ile Roma'yı fethine ve ardından Roma'nın Atilla'nın müttefiki olan, Ukraynalı Astrogot ve Vizigot işgallerinin kini olarak kasıtlı konulmuş olarak görüyorum. Bu ayetler gereğince, İslam Araplarının Türk katliamları açıklanabilmektedir.






Daha sonra da “Peygamberlere vahiyleri Cebrail’in Farsi ve Arabi dillerde fısıldadığına inanılırsa da bu inanış yaygındır. Cebrail bütün peygamberlere vahiyleri Türkçe olarak fısıldamiştir.” Şeklinde konuyu bağlayan Justin Perkins’e bu tespitinden dolayı, “173” yıl sonra da olsa bir teşekkürü borç biliyorum.

Justin Perkins'i doğrulayan, Justin Perkins'den yüzyıllar önce yaşamış bir başka kaynak, bir Türk ve Müslüman şair ise yeterince doyurucu bilgiler vermektedir;

Türk Alp Ereni Kaygusuz Abdal ve Onun maalesef ne Okullarımızda nede başka bir yerde hiç söylenmeyen ve söyletilmeyen şiiri Gülüstan;
Kaygusuz Abdal temsili resim.


GÜLÜSTAN 

Tanrı teala çün yarattı Ademi, 
İşte ol dem Türkde dünyaya geldi. 
Ademi Cennete koydu yaradan, Caytgan(şeytan) çıkdı karşısına, 
Çok geçmeden aradan. 
Adem ata uymadı emirlere, 
Ve ceza olarak atıldı yerlere. 
Hak buyurdı Cebraile var didi 
Ademi cennet içinden sür didi


Geldi Cebrail Ademe söyledi 
Hak buyurdıgın ıyan eyledi 
Cebrail didi çıkgıl uçmakdan 
Adem Tanrının buyrugı budur işte bu dem Niçe ki söyledi hergiz gitmedi 
Cebrailün sözini işitmedi 
Türk dilin Tanrı buyurdı 
Cebrail Türk dilince söylegil dur git digil


Türk dilince Cebrail hey dur didi 
Durı gel uçmağın terkin ur didi 
Ve Adem Cenneti terk eyledi...


(Kaygusuzun bu şiirini günümüz Türkçesine uyarlayan Mustafa Koç, şiiri şöyle açıklamıştır. İnsanlığın ana dilinin Türkçe olduğu tezini savunan Feraizczade Mehmed Şakire göre, Tanrı emriyle Hz. Ademi cennetten çıkarmak isteyen Cebrail, Ademe cennetten çık dediyse de Cebrailin dilini anlamayan Adem cennetten çıkmaz. 

Tanrı, Cebraile, Ademe Türkçe hitap et der. Adem kendisiyle Türkçe konuşan Cebraili anlar ve cennetten çıkar.)

Alıntılar T.Can 
(14 Mayıs 2024'de ekledim. Alaeddin Yavuz)

Bu metin kitabın internet basımından iki saat içinde çıkartıldı. Ben bulamadığımı düşünüp yurt dışında yaşayan arkadaşımdan rica ettim. Merak edip koca kitabı okumasına rağmen bu metinleri internet google kitaplar yayınında bulamadığını söylemiştir.

Buraya kadar İngilizce dilinden dilimize çeviren;
Alaeddin Yavuz

Hint-Aryan kavimlerinin, güçlendiklerinde kendilerinden olmayan kavimlerin "BÜTÜN KADIN VE ERKEKLERİNİ ÖLDÜRÜP, BAKİRELERİNİN IRZLARINA GEÇEREK SOY ÜRETME GELENEKLERİ İLE BASKINLARLA SOYKIRIM YAPIP ÇOCUK KAÇIRMA GELENEKLERİ"nden illallah diyen atalarımızın bunlara diz çöktürdüklerinde haklı olarak bunları suçlayıp hakaret etmelerini de bahane ederek, kendilerini de haklı göstermek için sürekli attıkları iftiraların ürününden başka bir şey değildir bu iftira.

Kendi kitaplarından örnekler vereyim;





Oysa, İranlılar M.Ö.325'de İskender'e, M.S.628'de Roma'ya, 635'te İslam ordularına teslim olduğunda sığındığı kardeş kavim Türklerdi. Türkler de zaman zaman Çin, Moğol istilalarından İranlılara sığındığından iki kavim düşman olmamış en eski kavimdir. Bu Ayetullah şeytanisinin amacı binlerce yıllık Türk-Pers kardeşliğinin köküne kibrit suyu dökmektir.

Bu desteksiz atışlar yapan sapık şeytanın imamını çürütecek öteki kaynaklardan birisi de, Mu kitapları serisini yazan araştırmacı yazar James Churchward da şu tespitleri yapmıştır ve Güneş Dil teorisini de bu tespitinden yola çıkarak Naacal tabletlerinden çeviriyle elde ettiği bilgiler ile geliştirmiştir.

En eski Hinta yaratılış efsanelerinde geçen tanrı Atman, bakar ki evrende tek başınadır başkası yok ve Ben” der ve “Sadece BEN varım” der. Böylece “BEN” olur” şeklinde yazar.

Bakara 136, Maide 68/2  ayette ge geçtiği üzere Müslümanların kitabı Kuran-ı Kerim’in temel kitaplarından sayılan Tevrattır ve Kur'an Tevratı, ondan doğan İncil’i okuyanları da “Kitap ehli” yani “Kitap okuyanlar” sayar. 

Bu da Tevrat öncesi dinlerde “okuryazarlık yasağına” işaret eder. Tevrat okuryazarlığı, “tanrıların bilip okuyabildiği alfabeyi karelere bölerek Hiyeroglif yazısını keşfeden ve bunu insanlara öğreten eski Mısır Ay Tanrısı Lah'tan sonra kaldıran ilk kitaptır.

Bu kitapta, “yanan çalıdan Musa’ya konuşan tanrısına Musa adını sorduğunda o da “Ben, adı BEN olan tanrıyım” diye tanıtır.

İran Cebraili Faravahar. İslam kaynakları, Sabi,
Süryani Nasturi kaynakları da Cebrailin
Faravahar olduğunda uzlaşırlar
Arami, Fars, Arap ve Greklerin soylarını, dini ve dil kökenlerini kuzey Hindistan İndus Vadisi medeniyetine dayandırdıkları günümüz Yahudi ve Hristiyanlarının yetiştirdiği Tevrat-İncil araştırmacılarının tümünce kabul edilmektedir.

Bu bilgiler ışığında bile hala göz göre göre yalan söyleyen, yalanı, hileyi zekanın esası sayan bu şeytan Ehrimanın çocuğunun da sözlerinin sadece fesatlıktan başka şey içermediği açıktır.

Haa, madem öyle de Türkler neden eski kavim olmalarına rağmen yazılı edebiyatları yerleşik medeniyetleri yok denilirse bunun cevabını dinler vermektedir.

“İnsanlığın Yıldız Savaşları” başlığıyla iki bölümde “alaeddinkeykubat.blogspot.com” blogumda yayınladığım yazımda bunun gerekçesini gene dini gerekçeleriyle yazdım.

Türkler, “insanın günahkar doğuşuna ve bu yüzden vaftiz edilmesi inancının” temeli olan, göklerde tanrı ve orduları ile savaşmış, medeniyetler kurmuş ama göklerden pay isteyince tanrı kavmini üstüne saldırtıp yok etmiş, sonunda Kuranda da geçtiği gibi “kırmızı balçık” ile başlayan “insanın aşağılanmış yaratılış efsanesi” nin, “kuru kara çamur” ile son bulmasıyla ifade edilen, “aşağılanmış yaratılış ile tanrının ordularına meydan okuyamayacak Kuran Tin Suresi 4.ve 5. ayetlerde “Biz insanı üstün yarattık, sonra aşağının aşağısına kaktık” (.Y.Nuri Öztürk meali) ifadesiyle “belli bir süreye kadar bu şekilde yaşamakla cezalandırılmış eski millettir. 

Bu ceza çok uzun olduğundan, “yerleşik yaşama geçmek, okuryazarlığı yaymak suçtur.” 

Bu “unutulmuş yenilgi anlaşma maddesi”, şeytanın yeryüzünde yarattığı Adem’in oğullarından Şit’in soyundan olduğunu iddia eden Yahudilerce kaldırılmıştır.

Benim çıkarımlarım bu yöndedir.
Mevcut tarih biliminde ise böyle bir kaynak veya tespit yoktur. Bu durum “insanlığın kayıp tarihlerini yazan” dinlere göredir.

Türklerin, Zencilerin, Aborijinlerin, Maya, Aztek gibi “ekvator kuşağı Kızılderililerinin dışında olan Kızlderili kavimlerinin “okuryazarlık ve yerleşik yaşam yasaklarına bağlılıkları” bu yüzdendir. Bu dinlerin hepsinde bunu görmek mümkündür.

Çünkü yer yüzünde okuryazarlığı Hindular, Farsiler, Aramiler, Mısırlılar, Grekler dahi kaldıramamıştır ve sadece “ruhban ve ruhban olan aristokrat sınıfı” için bu yasak uygulanmamıştır. Türkler gibi eski kavimlerde ise aristokrasi zaten yoktur ve yasağa herkes uymaktadır.

Bu cevap “teoloji bilimi” araştırmacılarınca bile dile getirilmemiş bir konudur ve ilk kez benim dikkatimi çekmiştir.



CEBRAİL VEYA TANRI TÜRKÇE DİLİYLE ADEM-HAVVA'YI
CENNETTEN KOVARKEN.

HRİSTİYANLARIN DA BU RESİMLE ONAYLADIKLARINA GÖRE, ,
TÜRKÇE "EMRETME DİLİ" OLARAK,CENNETTE DE
KULLANILMIŞTIR. ADEM İLE HAVVA'NIN YÜZSÜZLÜKLERİNDEN
DOLAYI KABA KISMI KULLANILDIYSA BU TÜRKÇE'NİN DE TÜRK-
LERİN DE KABAHATİ DEĞİLDİR. BU DA TÜRKLERİN
"SEÇKİN KAVİM" OLDUKLARININ KANITIDIR.

Bu iftiralara bir de Türkler ne demiş, onlar nasıl inanmış aynı dine değil mi?
Buna çok iyi bir örnek buldum.

Türk Alp Ereni görüyorsunuz Kaygusuz Abdal ve Onun maalesef ne Okullarımızda nede başka bir yerde hiç söylenmeyen ve söyletilmeyen şiiri Gülüstan.
Yeni bulduğum ve yukarıya da eklediğim bu şiiri tekrar veriyorum;


GÜLÜSTAN 

Tanrı teala çün yarattı Ademi, 
İşte ol dem Türkde dünyaya geldi. 
Ademi Cennete koydu yaradan, Caytgan(şeytan) çıkdı karşısına, 
Çok geçmeden aradan. 
Adem ata uymadı emirlere
Ve ceza olarak atıldı yerlere. 
Hak buyurdı Cebraile var didi 
Ademi cennet içinden sür didi


Geldi Cebrail Ademe söyledi 
Hak buyurdıgın ıyan eyledi 
Cebrail didi çıkgıl uçmakdan 
Adem Tanrının buyrugı budur işte bu dem Niçe ki söyledi hergiz gitmedi 
Cebrailün sözini işitmedi 
Türk dilin Tanrı buyurdı 
Cebrail Türk dilince söylegil dur git digil


Türk dilince Cebrail hey dur didi 
Durı gel uçmağın terkin ur didi 
Ve Adem Cenneti terk eyledi...


Kaygusuzun bu şiirini günümüz Türkçesine uyarlayan Mustafa Koç, şiiri şöyle açıklamıştır. 

İnsanlığın ana dilinin Türkçe olduğu tezini savunan Feraizczade Mehmed Şakire göre, Tanrı emriyle Hz. Ademi cennetten çıkarmak isteyen Cebrail, Ademe cennetten çık dediyse de Cebrailin dilini anlamayan Adem cennetten çıkmaz. 

Tanrı, Cebraile, Ademe Türkçe hitap et der. Adem kendisiyle Türkçe konuşan Cebraili anlar ve cennetten çıkar.)

Alıntılar T.Can

Demek ki İran Güney Azerbaycan Azeri Türkleri bu konuyu biliyordu, cevaplari da hazırdı.
Ama şerefsiz Hıristiyan Farsların din adına, ülkelerini Roma işgaline açmışlar, Türk soykırımına ve TEJ KUTUPLU DÜNYA DÜZENİNE yol açmışlardır.

İhanetlerini de Türk düşmanlıkları ile örtmeye de çabaları yetmediği için böyle uydurma iftiralara sığınmaktadırlar.

Bu nedenle bazı batılı tarihçi ve dil bilimcilerin, Sümer, Hint, Fars, Asur, Mısır, Grek medeniyetlerini incelediklerinde bunların tanrılarından, dini ritüellerine, ilahilerine, efsanerine kadar yazılı kaynaklarında “Türkçe” diline rastladıklarını görmekte, “Ey Dünya İnsanları Hepimiz Türküz” diye kitap yazan ABD’li yazar Gene D. Matlock boşuna mı yazıyor dersiniz?


Bütün insanlığa, “kaynağını dinlerden alan aptallıktan, yeryüzündeki bütün savaşların, fitnelerin sebebi olan DİNİ IRKÇILIK” saçmalığından vazgeçmelerini öneriyorum.

Bu dünya hepimizi besleyecek kadar bereketlidir ve cömerttir.

Kendini farklı, güçlü gören sapkınlar bu tamahkarlıklarından vazgeçtiklerinde yeryüzü bir barış, adalet cenneti olabilir.


Elbette biraz da, “çok eşliliğe inanan, 12’den aşağı çocuk yapmayan Arami, Yahudi, Yezidilerden başlayarak” nüfus planlaması yapmak gerekir.


Çünkü sokaklarda dilenenler ülkemizde bunların “ülkemizi ve yeryüzünü soylarıyla doldurmak için şeyhleri, pirlerince yürütülen işgal süreci planlarını gerçekleştirmek için yapıldığını” dinlerinden öğrendik ve önceki yazılarımda da yayınladım.


Türk diline ve Müslümanlığına aşağılayarak hakaret eden Arap ve Fars ırkçılarına İncil Korintliler 14:6. ayeti son noktayı koysun;


14-6 Şimdi kardeşlerim, yanınıza gelip dillerle konuşsam, ama size bir vahiy, bir bilgi, bir peygamberlik sözü ya da bir öğreti getirmesem, size ne yararım olur?


7-Kaval ya da lir gibi ses veren cansız nesneler bile değişik sesler çıkarmasa, kaval mı, lir mi çalındığını kim anlar?


8-Borazan belirgin bir ses çıkarmasa, kim savaşa hazırlanır?


9-Bunun gibi, siz de anlaşılır bir dil konuşmazsanız, söyledikleriniz nasıl anlaşılır? Havaya konuşmuş olursunuz!"


Kendini Müslüman, Türkleri mevali= Köle sayan bu Fars-Arap zihniyeti, Dinini tüm insanlığa yaymak için peygamberler gönderdiğine inandıkları tanrıları Allah'ın bu emrine karşı gelmekle Türklerden çok İslâm düşmanlığı yaptıklarını anlarlar mı?


Takdir aklı olan okuyanlarındır.
Alaeddin Yavuz


Sasani devleti, Ortodoks Hıristiyan mezhebini bozdu diye düşman olup Roma ile iş tutan ve Sasani 628'de yenilince, Roma destekli İslâm Çapulcuları istila için hazırlanırken, Salman-ı Farsi Muhammed'e gelir, " Farsları Arap sayarsanız (soykırım yapmazsaniz) size yardım ederiz" der.
Muhammed biraz düşünür ve;
"- Evet, Farslar Araptır ama ben daha Arap'ım" der.


Kaynak İbni İshak Siret ül Resulullah kitabı.


Bu anlama üzerine, Arap işgalciler Sasani ülkesine gelince Araplar Türklerin zayıf noktalarını Farslardan öğrenirler ve sürekli yenilgiler alarak Talkan ve Cürcan katliamlarına maaruz kalmaları Gars ihanetleri sonucudur.


Farslar, binlerce yıllık köleleri olan Arap işgalini hazım ettiyse de dinlerini hazmedemediler ve Şia'yı kurdular.
Hâlâ da aralarında bu kapışma sürüyor.








Ve ikisi bir olup Türkleri suçluyor. Haydi Türkler hem Roma hem Sasani ile ortaktı.
İki devletin ordularının bel kemiği Türklerdi.


Iki devlet de Türk ordularıyla Arapları dövüp haraca kesmiştir.

İki devlet de Türklerden her zaman çekinmiştir.


Ama Türk birliğini bozan İslam kadar başarılı bir din olmamıştır.


Farslar da Türkler olmadan 628'den beri ayağa kalkamamıştır. Türklerin kurduğu devletler idaresinde yaşamıştır. Hâlâ da öyledir.
Mekke ve Medine'nin bulunduğu Hicaz bölgesi Doğu Roma imparatorluğu idaresindeydi ve Hz. Muhammed de Roma vatandaşıydı.













Türkçülükle ve eski yeryüzü kavimleriyle ilgilenenler bunları okuyabilirler;

Türkçülükle ilgili en eski bilgiler Masonlarca üretilmektedir. İslamın VII.yy.da İranı,işgal ettiğinde Türklere çok işkenceler ve soykırımlar yapıldığından, doğan nefret, Türklerin İslamın sevmediği Yahudiliğe geçmesiyle sonuçlanmıştır. Mason localarının çoğu zaten Musevilerce kurulmuştur. Yalnız Museviliğe girenlerin Yahudilerden çok Yahudiliğe düşkün olmaları yüzünden "köleci zihniyete" sahip olduklarından, kendilerinden olmayan bizleri köleleştirme amacı gütmektedir. En azından ben öyle şüphelere sahibim.

Bu nedenle bu yazıdaki tespitleri iyice hazmetmeden öteki Türkçülük araştırmalarına pek itibar etmemenizi öneririm. Sonucunda onlar da bu bilgileri dinlerden sağlıyorlar ben de.

Türklerin ve onlar gibi eski kavimlerin dinlerinde, insanlığı göklerden göçle dünyamıza gelip yerleştiklerine, daha sonra dünyamıza gelen köleci kavimlerin dünyamızdaki eski kavimleri yok etmek, onları göklerdeki hakimiyetlerinden etmek için savaştıklarına, ve savaşı kazandıklarına, bundan sonra da bütün eski kavimlerin yok edilip, ölümlü, hastalıklı varlıklar şeklinde yaşamak üzere belli bir süre cezalandırıldıklarına, bu cezanın dolmasından sonra eski kavimlerin yeniden eski üstün hallerinde yaratılacaklarına dair mitler vardır. Bu mitlerin izlerini Tevrat, Kurandan başlayarak Kızılderili, Mu Kıtası efsanelerine uzanan bir araştırma ile tespit ettiğim yazıyı okumak isteyenler alttaki linki tıklayabilirler;

11 Mayıs 2024 Cumartesi

#BÖYLE BÖCEK GÖRMEDİM

  İlginç böcekler çıktı. 

Bir haftadır ayağımı yorgandan çıkarsam bir böcek ısırıyor, çok kaşındırıyor. Yakıyor.


Bu gün yakaladım, 3milimetre boyunda 6 bacaklı ve kanatlı uçan örümcek. Duvara yapıştı.

Elimle öldürmeyi denedim. Çok çevik, kurtuldu.

Terliği elime alıp çaktım.

Şehit oldu, yerde hâlâ hareket ediyor.

Bastım, parkeye kaynadı.

Resmini çekemedim. Ama saat bu saat rahatım.

63 yaşındayım böyle böcek görmedim.

Paylaştım işte.

Alaeddin Yavuz 

9 Mayıs 2024 Perşembe

İSLAM'IN HİNDU KÖKENLERİ VE DİNLER TARIHI ÖZETİ

 İSLAM'A KADAR KISA DİNLER TARİHİ


İnsanlık tarihi boyunca oluşan farklı ırki topluluklar, kendilerini diğerlerinden ayırmak için kendi yaratılış efsanelerini yazmışlardır. Tengrizm, Türk Karahan Destanı, Oğuz Kağan Destanı, Manas Destanı, Brahmanizm, Sabilik, Zerdüştlük, Japon Şinto Dini gibi milli dinler, diğer dinlerden bağımsız özerk dinlerdir.

Sabilerin kutsal din kitabı. CinZ d Rabba
Dinlerin ana kitabi. Adem'e meleklerin secde etmesini Allah'ın emrettigi kitap budur.

Bir de büyük, çok uluslu devletler ortaya çıktığında, çok uluslu toplumları ortak bir din içinde toplayarak, hepsine birden hükmetme gereği ortaya çıkmıştır.

Örnek olarak, Pers İmparatorluğu resmi dini Zerdüştlük dinine YALNIZ Pers soylular inanabiliyordu. İdarelerindeki milletleri de, Pers tanrısı Ahura Mazda'ya düşman olan cüce tanrılara ibadete zorlayan Zervanilik (Zurvanism), Mitracılık/Mihrilik, Yahudilik gibi Pers İmparatorluğu döneminde M.Ö 500'lerde yeniden yazılmış din ortaya çıktı.

Bu din, daha eski geçmişi olan, M.Ö. 597'de Asur Kralı Nebukadnezar'ın Mısır'ı fethi, Mısırlılar ile Yahudileri sürgün etmesi ile unutuldu ve hafızalarda kalan dinleri Mezopotamya Sabi dini Ay Tanrısı Sin ibadeti ile karıştı.

Tarihe ilk önce bu günkü Irak ve İran sınırında kurulmuş Medya devleti olarak çıkan Persler de Sabi toplumunun bir parçasıydı.

Onların da dinlerinin temeli, Harappa medeniyetinin doğal felaketlerle yok olmasıyla kurtulanların göç ederek (MÖ 2000ler) getirdikleri Brahmanizm dininin kolu olan Şiva diniydi.



Çok gelişmiş bir medeniyete sahip Harappa halkı, SELLER ile yok edilen ülkelerinden geldiklerini anlatan Aramice ARİM=SEL adını aldılar. Bu ad sonra Arami'ye dönüştü.

Çok ırkçı ve aile içi ensest (endogamy) geleneğine göre üreyen bu toplum, Asur kralı 1.Tiglat Plaser tarafından M.Ö.1100'de mallarına el konularak, soykırım yapıldı, sağ bırakılanlar da Güney Doğu Anadolu dağlarına sürgün edildi. Bu dağlara TUR ABDİN= Köle Dağları dediler. Bu dağlar üzerinden Anadolu, Avrupa, Kafkasya, İran, Hindistan, Afganistan bölgelerine yayıldılar. Gittikleri yerlerde yerleşmelerine izin verilmediği için dağlarda göçer yaşadılar ve eşkıyalık yapmaya başladılar ve ARAMİ olan adları HARAMİ oldu.

Ancak bir çok toplumun kültürlerine etki ederek dinlerini değiştirdiler. Böylece ortak inanılan yaygın dinler ortaya çıktı. Perslerin dinleri de bu sayede kolaylıkla kabul edilebildi.

Babil sürgününden dönen ve Suriye Nasıra şehrine yerleşen Yahudilerden İsa adlı bir dini önder çıktı ve M.S.20'lerde vaaz vermeye başladı. Kimilerine göre, Yahudi peygamberi kimilerine göre insan şeklinde gelmiş tanrı olarak dinini insanlara 12 öğrencisi ile bildirdi.



Bunu bir İran Terör Hareketi olarak yorumlayan Roma imparatorları bu dini yasakladılar, inananları Afrika kıtasının her tarafına sürdüler.

Sasani imparatoru 1.Şapur, başkenti Medayin/Tizpon'da Yahudi Elkesay kabilesinden ortaya çıkan peygamber Mani (M.S.210... 276 )yorumuyla 7 kitaplı, her dilde, her milletin geleneğine göre, Zerdüştlük, Mitracılık, Budizm, Sabilik, Süryani Hristiyanlığı, Yahudilik ortak inançlarına göre yazdılar, Dini öğrettikleri peygamberler aracılığı ile her millete 7 kitap olarak yaydılar.





Bu din öyle tutuldu ki, şımaran peygamberi Mani, Sasani imparatoru Zerkses'e, orduyu tasfiye ederek ilkel komünal bir Komunizm önerince, Irkçı Zerdüşt rahipleri bunu Pers milletine düşmanlık sayarak, 276'da recm ettirerek ölümüne sebep oldular.

İran dini yasakladı. Ama çok ırkçı ve yağmacı olan Zerdüştlük yüzünden milletler direniş yaptılar ve devlet zayıfladı.

Bunu gören Roma 324'de Hıristiyanlık dinini resmi dinler arasına aldı. Dinin Roma geleneklerine, devlet siyasetine göre yazılması 6.yy'a kadar sürdü. Katoliklik=Evrensellik adlı mezhep ile tebaa milletlere kabul ettirildi.

Ortodoks =Doğru İman mezhebi inananları da Katolik mezhebini kafirlik saydı.

Güçlü olan Roma, Süryani Hristiyanları olan Aramileri soykırıma uğrattı, kaçanlar Köle Dağlarına ve İran coğrafyasına sürüldü.

Bu günkü Kuveyt, Bahreyn, BEA, Umman, Yemen, Necd, Hicaz Arapları olan Yahudiler ve İsmailiyeliler arasında asimile oldular. Ama dinlerini de korudular.

Roma idaresine giren Arabistan yarımadası halkları ve Suriyeliler Katolik mezhebini benimsemedilerse de kılıç kuvvetli kestiği için "İsa insandan doğdu ve sonradan tanrı oldu" tespiti ile Roma Vatikan kilisesini okşayan Nasturilik mezhebi içinde saklandılar. Libya'lı Aziz Agustin bu dinin felsefesini yazdı. 

Kendinden önce yazılmış, Etiyopya, Habeşistan Sabilerinin benimsediği Tevhid İncili olan Aziz Klementin İncili temelinde, bazıları Tomas, Barnaba İncillleri ile bu inanç içinde yaşadılar.

İşte, İslam da bu bölünmüşlüğü ortadan kaldırarak, Sasani ülkesi halklarını da Roma Tebaası yapmak isteyen Roma imparatoru Herakles'in kararlı tutumu ile ortaya çıktı.


Yeryüzünde yaygın inanılan hiç bir din, kendi başına bağımsız değildir.

Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam gibi çağdaş kabul edilen dinlerin de kökenleri Sümer, Hint, Fars dinleridir.





Bu videoyu hazırlayan Hintli vatandaş damar tespitler yapmış.

Bir Müslümanın, Hıristiyan ve Yahudi'nin bundan arlanması sadece cahilliktir.

Namaz=Namas te; Ramazan =Ramadan Hintçe'dir, Süryani, adı Hint güneş tanrısı Suryo'dan gelir. Arami ve İbrani dilleri Hintçe'nin Harappa Sabilerinin dilleri Hintçe kökenlidir.

Dinler tarihinin gerçeğinde bütün dinler kardeştir. Ama, Persler, Romalılar gibi büyük yağmacı ve köleci imparatorluklar, kendi devlet ve siyaset hedeflerine uygun olarak yazdıkları bu dinleri kılıçla kabul ettirmişler, kendinden olmayanları da Tevrat Tesniye=Yasanın Tekrarı Kitabı Bap/Bölüm 7, ayet 2'de olduğu gibi "YAHUDİ OLMAYANI ÖLDÜRÜN" veya Kuran'daki benzeri Tevbe 23'de "Müslüman olmayan, anne, baba, evlat, hısım akraba, aşiret kardeşi kim varsa öldürün, ahrette onları görmeyeceksiniz" veya "Fitne kalmayıp, yalnız Allah'ın dini kalana kadar onlarla savaşın" diyen Enfal Suresi 39. ayeti ile Bakara 193 ayetleri, ırk temelinde değil, Roma Tebaalarını Din Birliğinde birleştiren yapay siyasal, köleci dinler oldular.

Ne Roma ne de İslam, tüm yeryüzündeki kendinden olmayan milletleri yok etmeyi başaramadılar hala.

Takdir aklı, bilgisi, beyni olanındır.

Alaeddin Yavuz

Islamın Hindu kökenleri videomu izleyiniz.
Google video paylaşmama izin vermiyor.

8 Mayıs 2024 Çarşamba

#BENİMLE GÖRÜŞMEK İSTEMEYİN

 Değerli İnsanlar!


Gerçek, tarafsız yazabilmek için, eski ruhbanların istiareye yatması gibi 20 yıldır kendimi hısım, akraba, arkadaş ilişkilerinden soyutlayıp araştırdım, dilimize çevirip yazdım.

Amacıma ulaştım.

Ama, ne aile kaldı ne arkadaş.

Bu yüzden görüşme kabul etmiyorum. Çünkü bu kafayla son lafı en önce söylediğim için çevremde kimseyi bırakmadım.


Kimse böyle bir yaşam şekline tanık olmadı. Hele ülkemiz de.

Lütfen benimle görüşmek istemeyin, isterseniz ikimiz de üzülürüz.

Tüm iyi niyetine rağmen akraba ve dostları defalarca kırdım.

Tekrar olmasın.

Saygılar.

Yalnız adam.

YARATILIŞ SORUNLARI

YARATILIŞ SORUNLARI...

Sabi tanrısı Adem ile Havva'yı yarattı.




Şeytanın önerisiyle yasak meyve sınavına tabii tuttu. Tezgahı yemediler. 

Ama şeytan Hava'yı kandırdı. Bir meyve yediler, cennetten kovuldular. 

Defalarca isyan ettiler, toptan yok edilip daha aşağı aciz yaratılışta yaratıldılar, yine isyan ettiler tanrıya ve halkına. Sonunda Nuh tufanı ile yok edildiler.

Nuh döneminden daha aşağı defalarca yaratıldılar. Geldiler Eyüp peygamber dönemine.

Şeytan bu defa da kararsız tanrıyı Eyüp'e sınav yapmak için, Eyüp'ü kendisine teslim etmesini istedi.

Vallahi bu masalı okurken ve okuduktan sonra, bu olaylar olmuş gibi defalarca ağladığım oldu.

Eyüp direndi, direndi sonunda isyan etti;

Beni ve çocuklarımı yarattığın güne lanet olsun dedi.

Açın Eyüp kitabını okuyun.

Bu kararsız, yarattığından emin olamayan tanrı Türk Karahan Yaratılış Efsanesinde, Karahan'ı çekemeyen her zaman Karahan'dan kopya çekip kötü yaratan Erlik Han adlı İnsan Tanrıdan beter, kabiliyetsiz tanrı.

Neymiş, bizi kısacık ömrümüzde sınav yapacakmış.

Bu gün insanlık, yapay zekayı üretti.

Yapay zeka, yaratıcısından istekte bulunmuş;

-Ne olur beni yok etmeyin.

Eti yok, kemiği yok, bilgisayar hafızasında bir yazılım. Ama istekleri, hedefleri var.

İnsanlık kendini doğru dürüst yaratmayı beceremeyen şüpheci tanrısına rağmen " kusursuz işleyen bir zeka yarattı. 
Beyni bile yok. Sadece yazılım.


Onun sayesinde sosyal medya paylaşımlarında hayal gücümüzde tasarlamakta bile cinnet geçirebileceğimiz mükemmellikte görüntülere tanık oluyoruz.

Yoksa bu dinlerin tanrıları da, bize hükmetme gücüne sahip olmuş, bizden birileri miydi?

Takdir aklı, beyni, bilgisi olanındır.

Alaeddin Yavuz 

5 Mayıs 2024 Pazar

#AZERİ AZERBAYCAN NE DEMEKTİR?

 AZERİ VE AZERBAYCAN NE DEMEK?

Wikipedia ansiklopedisi de Zerdüştlük ateşperestlik döneminde Tebriz'e verilen Azer-Payegan =Ateş'in Koruyucuları /Muhafızları adının bozulması sonucu Azer-Bay-can şekline dönüştüğünü yazmış.
Bence torpil geçmiş.




Kutsal Zerdüşt ateşini koruyan savaşçı rahipler sadece Fars soyundan olabiliyordu. Çünkü Zerdüşt olabilmek için FARS doğmak gerekiyordu. Bu ırkçılık yüzünden Pers Ahameniş ve Sasani imparatorlukları yıkıldı.

Ateşe tapmak için Zerdüşt olmak gerekmiyor. Bu gün bile Doğu Kiliseleri Hıristiyanları Süryaniler, Nasturiler, Yahudiler, Hintliler hala ateşe ibadet ediyor.

Hıristiyan ve Yahudiler Zerdüşt dininden aldılar denilirse yanlış olur.

Persler de,Irak Sabilerinin bir kolu MEDlerdir. İlk devlet adları MEDYA, Sasani Başkenti Tizpon'a da Araplar MeDAyin derler. Ateş ibadeti Zetdüstlere ait bir ritüel değildir.

Böyle de olsa Payegan=Baycan asla değildir.

Kur'an'da Yahudilerin babası İbrahim/Abram/Avram'ın Baba adı AZER'dir.( Enam Suresi 6:74 ayet)



AZERİ ne demektir?

Azer'e ait olan, Azer'den olan demektir.

BAY ne demektir? Moğol, Tatar, Kazak ve diğer Türk lehçelerinde ERKEK, TANRI demektir.

CAN ne demektir?

Hintçe, Farsça, Aramice, Süryanice, Arapça, Rusça, Gürcüce, Ermenice CİN demektir.

AZER- BAY-CAN demek, Tanrı Azer Cin'i demektir.

Tanrı AZER kimdir?

Mezopotamya Sabilerinin, taptıkları Ay Tanrısı Sin'in düşmanlarından olan, boyu iki buçuk karış (50cm) büyüklüğünde olan, mağaralarda yaşayan bir Cin/Can'ın adıdır.

İran Mazenderan ili çevresinde ve Mısır' da BAHA=NUR demektir. Nurculuk, Bahailik dinleri buradan türemedir.
Filistin'de  Terah, Lübnan çevresinde Yerah adlarıyla bilinir. 

Mezopotamya Sabileri ile aynı kökenden gelen Fars/Pars/Pers/ Med/ İranlıların baş tanrısı Ahura Mazda'ya düşman olan 5 Beş cüce tanrıdan birinin adıdır.

İran Zerdüşt dinine sadece Med/Pers/Farslar inanırdı. Yalnız Medler Ahura Mazda'ya ibadet edebilirdi.

Diğer Tebaa/Köle milletler lanetliydi ve sadece Ahura Mazda'nın düşmanı olan tanrılara ibadet edebilirdi.

Bu nedenle HAZAR/AZER GÖLÜ çevresinde yaşayanlar ile IRAK ülkesinde yaşayanlar bu AZER tanrısına ibadet etmek zorunda bırakılmıştı. Yoksa Parslar parçalardı.

İran, Türk, İbrani, İspanyol alfabelerinde yaptığım incelemelerde "H" harfinin kelime başlarında OKUNMADIĞINI tespit ettim.

Bu konuda geniş bilgi bloglarımda var. Komedyenler bile bu konuda program yapalı 10 yılı geçti.

M.S 626'da Hazar Gölü çevresindeki Türkler, 624'den başlayan Roma ımparatoru Herakles'in Sasani ordusunu bozduğunu görünce uyanıklık edip HAZAR=AZER İmparatorluğu kurdular.

Sıkıntı olmasın diye Yahudilerin yaptığı Hıristiyanlık ve İslâm dinleri yerine iki dinin de atalarına dua ettiği Yahudi dinini kendi geleneklerine uydurup benimsediler.

628 Ocak Tizpon/Medayin zaferi ile Sasani imparatorluğu yok edildi, Herakles'in yağmacı Müslümanları da Sasani ülkesini yağmaladı.

Ama Azer Hanlığı hariç kaldı.

İste Komünizm döneminde de Azerbaycan ve Azeri adları böyle verildiyse de, bölgenin ve halklarının adı Hazar-Azer hanlığı tarihi ile Komunizm'den 1300 yıl, Zerdüşt Pers tarihine uzanırsak 3000 yıl, İbrahim peygamber'in babasına geriye uzanırsak, 4000- 5000 yıl geriye uzanır.

Azeri ve Azerbaycan adları Komunist Rusların vermesinden 5000 yıl önceden beri zaten vardı.

Şimdi AZERİ ve Azerbaycan'lı soydaşlarımız, geçmişlerinden UTANMASIN ve bu günkü varlıklarını o dinlere bağlı kalarak getiren ATALARINA teşekkür ETSİNLER.

Sosyal medyada bir çok Azeri video çekmiş;

- Azeri demeyin, Azer-Bay-can Türkü deyin.

Ne farkı var?
Ha, Azer'den gelen Azeri, ha AZER- BAY - CAN Tanrı Azer Cin'i Türkleri veya Ateşin Koruyucuları, aile içi ensest üreyen ateşperest desek ne değişecek?

Hadiyin oradan cahil ordusu.

Geçmişinden UTANANIN geleceği OLMAZ.

Geçmişinizden utanmayın ki tarih boyunca KÜLTÜREL EVRİMİNİZİ daha iyi kavrayabilesiniz.

Takdir aklı, beyni, bilgisi olanındır.


Alaeddin Yavuz

TÜRKİYE ve AZERBAYCAN


Türkiye Cumhuriyeti;
ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Rus Çarlığı ortaklarına karşı SSCB ve Lenin'in destekleriyle savaşarak kuruldu.

Azerbaycan;
1805 sonrası Rus Çarlığı idaresine girdi. Kutsal İttifak Anlaşmasına göre Avrupa, Afrika sermayesine hükmeden Rotschild ailesi, İsveç, ABD Aramco şirketleri petrol kaynaklarını işletti.

Bu devletler ve kurumlar Azerbaycan'ı, Dağıstan Çerezlerini, Çeçenleri Rus Çarlığına karşı kışkırtarak savaşa soktular. Rus Çarlığı savaştan galip çıktı ve Azerbaycan'ı idaresinde tuttu. Devlet idaresini Ermenilere teslim etti.

1992 Galsnost dönemi SSCB bitince yine bir Türk Ebulfeyz Elçibey iktidar edildi. O da ABD ve bizde ABD darbecileri Kenan Evren ve Turgut Özal ile birlik olup, 1993'de Rusya'ya savaş ilan etti.

Rusya Azerileri de AB-D VE NATO ÇETESİ emperyalizmini yendi ve Ermeni Haydar Aliyev ailesini iktidar etti.

Sonuç, Azerbaycan bizim KURTULUŞ SAVAŞI verdiğimiz EMPERYALİST devletlere kölelik ederek kendini ezdirdi.
Bu nedenle hiç bir Azeri bizdeki Lenin-SSCB sevgisini anlamak istemiyor.


Sosyal medyada, Türkçülük, Turancılık, Güney Azerbaycan Hareketi, Uygur Rabiacı'ları ile ortak hareket etmeyen TEK AZERİ yoktur.
Aynı durum SSCB ve bu gün Rusyası siyasetlerinde sürmektedir.

Alaeddin Yavuz 


NOT; Bu konudaki mitolojik tarihi tespitlerimin kaynakları için;

Elmalılı Hamdi Yazır Kuran Cin Suresi tefsiri,

Sümer'den İslam'a Cin ve şeytan kültü (adilyargicc.blospot.com)

Mitolojiden günümüze Ermeniler ( adliyargic.blogspot.com) arasın okusun.

4 Mayıs 2024 Cumartesi

NİHAL ATSIZ ERMENIDİR

 Tanrıcılık (Tengricilik) ve Nihal Atsız'ın Putlaştırılması


Atatürk aydınlanma dönemi ve ardılı İsmet Inönü, Celâl Bayar-Adnan Menderes dönemleri ve bu gün dahi tüm aydınlarımız Ermeni, Rum, Süryani, Keldani'dir.

Çünkü Türkler sadece Kuran kurslarında dini eğitim alabilirdi.
Devlette görev verilmezdi.
Esir gibi savaşlarda en öne sürülerek toplu yok edilmesi sağlanırdı.

Cumhuriyetin ilk yıllarında Türk tarihi, Türkçülük, Tengrizm çalışmalarını yapanlar da Ermeni ağırlıklıydı.
Bunlar batıda Alman, Italyan Faşizmine uygun olarak oluşturulmuş peojelerin sonuçlarıdır.

Tengri Dini, eski Türk ve Moğol toplumlarının ortak olan dinidir. Şamanizm, animizm içeriklidir.
Gök veya KÖK Tengri/Tanrı adlı bir yaratıcıya inanan, TEK TANRICI ilk dindir.

Çağlar içinde, Türklerin, birlikte yaşadığı Harappa medeniyeti Kuzey Hindistan Sabileri, Hintliler,Sabilerin kolu olan Med'ler (Pers, Part, İranlılar) etkisiyle girdikleri Sabilik, Zerdüştlük, Budzim, İran yapımı Ortodoks Hıristiyanlık olan Mecusilik gibi dinlerin etkisiyle unuttuğu TENGRİ dini, Batılı gezginlerin araştırmacıların çabaları ile ortaya çıkmıştır.
Bize ilk bilgileri verenlerin başında da yaptıkları arkeolojik kazılarda buldukları yazılı metinleri Rusça ve Türkçe'ye çeviren Rus komşularımızdır. 

Rusların elinde esir bulunan İsveç'li Philip Johan von Strahlenberg (1676-1747)  coğrafyacı bir subayın görünce İsveç alfabesi, dili ile benzerliği olması nedeniyle fark ettiği Orhun kitabelerinde  Türk,Tengri adına rastlamıştır.
1893 yılında[2] Danimarkalı dilbilimci Vilhelm Thomsen tarafından, Rus Türkolog Vasili Radlof’un da yardımıyla çözülmüş ve aynı yılın 15 Aralık günü Danimarka Kraliyet Bilimler Akademisi'nde bilim dünyasına açıklanmıştır.

Tengricilik akımının ülkemizde bilinmesini yazılarıyla sağlayan beyinlerin başında, Gümüşhane Midi köyünden Deniz binbaşısı Mehmet Nail bey'in oğlu Nihal Atsız bey gelir.

Bu ve diğer ideolojiler nasıl, neden çıktı, önce buna bakalım.

1924'de Stalin, Lenin'in yerini alır almaz, Gürcü olmasından kaynaklı mıdır Mason localarına iktidar borcundan mıdır nedir, ilk işi Türkiye'yi İngiliz idaresine devreden anlaşmayı yaptı.

Haberi gece yarısı öğrenen Atatürk sabahı beklemeden SCCB büyük elçiliğine gitti. Büyükelçiyi uyandırdı, protesto telgrafları çektirdi.
Sonucunda cevap gelmedi.
 
Heyet yolladı, dinleyen olmadı. Büyük elçi de geri çağrılarak öldürüldü.

Kafese giren Türkiye'ye Amerika, Türk Irkçılığı, İngiltere şeriat dayatmaya başladı.

Bu baskılar sonucu, ilk önce Şefik Hüsnü gibi komünistler, Rusya'ya eğitime gideceksiniz denilerek aldatılıp, Trabzon limanında öldürüldü.

Yeni düzene uymak için gerekli ideolojileri yaratmak gerekiyordu.
Bazı yazar çizerlere görevler verildi.
Din ağırlıklı demokratik devlet, İslamsız Türk Irkçılığı Tengricilik, Amerikan sistemine uyumlu demokrasi-sol gibi konularda tezler hazırlatıldı.

Cemal Kutay, Nihal Atsız gibiler de bu dönemde ideoloji üretmek için seçilenlerden biriydi.

Ancak, batının isteklerini mantıklı bahanelerle boşa çıkartan, Misak-ı Milli, Osmanlıdan çıkan ülkelerde anti-emperyalist direnişleri, Balkan ve Sadabat Paktlarını kuran örgütçü Atatürk gibi biriyle uğraşmak zordu.

1935'de mason localarını da kapatınca iyice defteri dürüldü. Yavaş yavaş zehirlenerek öldürüldü.

Bu tarihten sonra Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere, "Türk Soylular" ile çalışmama kararı aldılar.

1745 Vehhabi İsyanları ile başlayan, 1760 Süryani Yezidi isyanları ile süren Süryani ve Yezidiler ile çalışmaya geçtiler.

19.yy başlarında Osmanlı padişahı olan II. Mahmut'un, "Avrupalı Hıristiyanlar bizi yok etmek istiyor, ABD onlara karşı bağımsızlık savaşı vererek yeni bir devlet oldu. Belki bize yardım eder" düşüncesiyle 1815'de Beyrut'ta ilk misyoner okulunu açan ABD'nin, ABCFM (Amerikan Comission Board for Foreigner Missions) okullarına izin verdi.

Hıristiyan dinini öğretmek ve yaymak amaçlı kurulan bu okullarda "Müslümanların Hıristiyanlaştırılmasını Önlemek" için, Türk ve Müslümanların alınmaması şartıyla izin verdi.
 
Osmanlı'nın yıkılışına neden olacak derecede Türk ve İslam düşmanlığı dersleri alan gayrimüslim çocuklar tam bir Türk Düşmanı olarak Osmanlı'ya karşı dinci ve Nasyonal Sosyalist ideolojiler ile isyanlar çıkaran öncüler oldular.

Yeryüzünde bütün feodal devletleri yıkmak için her büyük imparatorluğu, Nasyonal Sosyalist ve Dini siyasetlerle iç karışıklıklara iten ABD, bütün Osmanlı topraklarında ayrılıkçı Arap, Süryani, Yezidi isyanlarını destekledi. Balkanlar, Kırım, Kafkaslar, kuzey, Doğu, Güney Doğu ve İç Anadolu'da her yerde isyanlar patladı.

1914 ile 1917 arasında süren Süveyş Kanal Savaşlarında bile Vehhabi Suudiler, Süryani Filistin, Lübnan, Ürdün, Suriye Dürzi Araplarının iç isyanları sayesinde kaybedildi.

Buna rağmen, Osmanlı devlet idaresine ve ordusuna bu misyoner okullarından gelenlerin alınmasına da engel olunamadı.

Aslen Bitlis kökenli olup, Bitlis Süryani, Yezidi İsyanlarından sonra kaçıp izini kaybettirmek için Malatya'ya yerleşmiş olması mümkün olan, Malatya Amerikan Misyoner Ortaokulu ve İzmir Amerikan Misyoner okulu mezunu olarak orduya katılmış, Arap isyanlarını bastırmada şöhret yapmış, zamanın Osmanlı Genelkurmay Başkanı olan Fevzi ÇAKMAK'ın yaverliğine yükselmiş, Fevzi paşanın Kuvayı Milliye'ye katılmasından sonra kim ikna ettiyse Kurtuluş savaşına katılmış, Atatürk'ün İngilizce tercümanı, Amerikan, İngiltere büyükelçilerini ikna etmekte kullandığı İsmet İnönü ile ABD ve İngiltere çalışma kararı aldı ve iktidara onu getirdiler.

İsmet İnönü döneminde de, Alman bakan Von Ribbentrop, Rosenberg gibi bakanların Kırım, Kazani Kafkaslar ve Hazar Gölünün ötesi Türkleri üzerine yaptıkları projeleri vardı.

 Alman Doğu Bilimleri Uzmanı Gerhard Jaeschke'nin 1. Dünya Savaşı sırasındaki Türk Turancılığı üzerine bir inceleme çalışma olan "Der Turanismus in der Jugentürken Zur Osmanischen Aussenpolitik in Welfriege" başlığı altında kendi hazırladığı Welt Des İslams adlı derginin 1941 yılı baskısı 13. cildinde  yayınladığı bu makaleyi Hitler'e sunulması sonrası  hazırlıklı gelen Alman büyük elçisi Von Papen, Almanların işgal ettikleri SSCB topraklarında yaşayan Türklerin Nazi çıkarlarına hizmette ne kadar yararlı olabilecekleri konusunda projeler üzerinde, SSCB idaresi tarafından sürgün edilmiş veya bir şekilde Türkiye'de bulunan, Sibirya, Kırım, Kazan, Kafkasya, Türkmenistan ve çevresi Türkleriyle çalışarak rahat bir egemenlik sürdürmeyi düşlemişlerdi.

Yukarıdaki projeleri iyi bilen, Alman büyükelçisi Von Papaen, Osmanlı Turancı'sı Enver paşanın kardeşi Nuri paşa ve Türkiye'de bulunan sayılan ülkelere ait göçmenlerle ilişki kurarak Türkiye'yi yanına çekme işine başlamışlardı.

İsmet paşanın başbakanı Şükrü Saracoğlu da "İngiltere müttefikimiz, Almanya dostumuz" ilkesine dayalı iki yüzlü bir siyaset uygulayarak, ne Almanların ne de İtilaf devletlerinin Türkiye'yi işgal gibi projeleri olmadığını kesin açıklamalarına rağmen, kazara bir kuru gürültüye giderek işgal edilmesini önlemek için böyle bir oyalama yöntemi bulmuşlardı.

Ülkemizdeki göçmen Turancılar ile birlikte Tengrici Turancı ideolojiler üreten Nihal Atsız, Türk milletinin, Alman Nazi çıkarlarına köle edilmesi projeleri olan  Dinci Turancılar ile birlikte Tengrici Turancılık üzerine oldukça uzun süre kafa yormuştur.


Ancak, Almanya'da gelişen "Alman askerlerinin kanıyla feth ettikleri toprakları Türkiye Türkleri ile paylaşmak gibi bir aptallığa bizden başka hangi avanak millet izin verebilir ki?" sorusu etrafında yapılan kısa tartışmalar ile Hitler bu projeyi, Rus orduları komutanı general Kutuzov tarafından yenilgiye uğratılıp, SSCB topraklarından kovulmadan önce iptal etmiştir.

Sahipsiz kalan İslamcı ve Tengrici Turancılık da Alman yenilgisi sonrası "aşırı Rus korkusu" olan İsmet paşa tarafından yapılan "7 Eylül 1944'te başlayan ve 29 Mart 1945"de biten bir operasyon ile de mahkum edilmiştir.


Sarışın, mavimsi gözleri, iri ve kıllı yapısı ile Türk'ten çok Balkan Slavlarına benzediği yazılıdır. 

Babasının Gümüşhane'li Çiftçioğulları'ndan Mehmet Nail, annesinin babasının da Kadıoğulları'ndan Trabzon'lu Osman Fevzi bey olmasına, iki tarafında  iki bakılırsa, Bagratuni Hıristiyan Rum veya Ermeni olma ihtimali yüksektir. 

Gümüşhane merkezinde ve merkez köylerinin nüfusları Ermeni ağırlıklıdır.

Aşağıda linkini verdiğim yazıda, Eski Gümüşhane şehrinin kalıntılarını kendi çektiğim resimlerden ibaret olan yazıma bakabilirsiniz.


Zaten Osmanlı ordusunda Fatih Sultan Mehmet sonrası tarih boyunca Türk devlet adamı yoktur. 

1976 yılında ağabeyim Deniz Astsubay okulunu kazanıp Astsubay oldu.

Dedemin büyük ağabeyi yaşı  100'e yakın veya fazla, babama haber gönderir.

"Senelik izine gelince üniforması ile gelsin, bizden birinin bu üniformayı giydiğini ölmeden göreyim"der.
Ağabeyim geldiğinde üniforması ile amcamı babam, ablam ile ziyarete gider.

Amcam, ağabeyimi sofraya oturtur, o yaşında hizmet eder, itiraz kabul etmez. İlle hizmet edecektir.
Sonra ağlarken der ki;

"-Demek ki artık devletimiz bu subay elbisesini Türklere de giydiriyor. Sen de tarihimizde bu üniformayı giyerek bizi şereflendirdin, Allah ömrünü sağlıklı uzun etsin, hayırlı evlatlar versin" der.

Türkler orduda subay sınıfına alınmamanın ezikliğini Osmanlı tarihi boyunca yaşamıştır.

Nihal Atsız beyin hem gendi babası hem eşinin babasının deniz subayı olduklarına bakarak Türk olmadığı sonucunu çıkarmaya yeterli delildir.

Ama biz "ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz" diyerek devam edelim.

1774 Küçük Kaynarca Antlaşmasında göre Ortodoks Bagratuni Musevi Hristiyanlar (Süryaniler iki ad kullanırlar), Yezidiler askerlik ve vergiden sorumsuz yani muaf tutuldukları için, askerlik, vergi yükleri altında çalışan Türkler okula gidemezdi.

Cumhuriyet döneminin aydınları içinde de Türk soylu aydın bulmak samanlıkta iğne aramak gibidir.

İster Türk olsun ister olmasın, insanımıza yeni bir bakış açısı kazandırmıştır.

Bunlar önemli olmasa da, Atatürk ve döneminin karalandığı İnönü ve Demokrat Parti döneminde bu günkü Akp'nin Atatürk Düşmanlığı siyasetini aratmayan hakaret dolu yazılar yazdı.
 
Örnek olarak;
" Mustafa Kemal Paşa iyi bir kumandan, ondan daha üstün olarak da dâhi bir siyaset adamıdır.
Dağınık ve işgal altındaki Türkiye’yi birleşik olarak kurtarmak için başvurmadığı tertip, girmediği kalıp kalmamıştır. Usta bir satranççı yahut damacı nasıl on hamle, on beş hamle, hattâ yirmi hamle ilerisini görerek ve düşünerek ona göre taş sürerse, Mustafa Kemal paşa da Yunanlıların ne kadar asker çıkarılabileceğini, İngiltere'nin onları nereye kadar destekleyeceğini, Fransa ile İtalya'nın ne zaman İngiliz menfaati aleyhine gizlice çalışacağını isabetle tahmin ediyor, Türkiye'nin depolarında kaç askeri silâhlandıracak kadar tüfek ve cephane bulunduğunu biliyor, yeni çıkan komünizmden de İngiltere aleyhine ne şekilde faydalanacağını hesaplıyordu..." gibi övücü tespitleri yanında, dünya küresel siyasetini çözemediği için de, içinde Atatürk'ün de dahil edildiği "Dalkavuklar Gecesi" yazısında Atatürk aleyhine saçmalamaktan da geri kalmamıştır.

Ama gün gelmiş, 'Türkiye'de Atatürk'ün ölümünden sonra huzur diye bir şey kalmadı.'' ve ''korkarım bu ülkede Atatürk'ü savunan bir ben kalacağım. çok aşırı ve haksız Atatürk aleyhtarlığının propagandası yapılıyor.'' demiştir.

1961 sonrası da, Süryani Bagratuni Gregoryen Ermeni Hıristiyanlığının "İslam Maskelisi" olan, Nurculuk Denen Sayıklama çalışması ile de, kriptoların İslam adıyla yürüttükleri dinci gericiliğe karşı dik durmuştur.

Belki bu tartışılan köksüz, omurgasız yapısı biraz da Müslümanların Islâm değerleri öne çıkarılarak, el altından Doğu Kiliseleri Hıristiyanları ve Yahudilerinin dinine evrilerek Hıristiyanlaştırılması projesinin ağırlık kazanması ile, Atatürk, Kurtuluş Savaşı, Türk ve Cumhuriyet tarihi batının baskılarıyla gözden düşürülme siyasetinin sonuçlarıdır.

Nihal Atsız da, herkes gibi ihtiyaçları olan bir insan, kendisine göre doğru, yorumlayanlara göre yanlış, kötü sayılabilecek sözleri, yazıları olabilir.

2000'li yıllarda, Osmanlı'nın iç ihanetlerle kriptolarca yıkılmasını, İslam'ın Türk milletini düşman sayan tutumunu işleyen ilk yazılarım beğenildi.
Bunlarda Nihal Atsız Tengrizm öğretisinin, Amerikancı İslamcı köle Türkçülükten, Türklerin uyanması için başlangıç olacağını, samimi Türk soylu Ülkücülerin buradan başlamasını önerdim.

O zamanlar sadece keykubat.blogcu.com'da yazıyordum.

O zaman tek olan Windows arama motorunda ararken bir gün "Komünist Manifesto Yayınlamış" bir Ülkücü blog gördüm. Çok hoşuma gitmişti.

Şimdi inadına Tengrici bazı grupların "Ölen Tanrı Kültüne" dayalı olduğunu düşündüğüm ilkelliklerin bilinç altlarındaki etkisi nedeniyle olsa gerek Atatürk, Alpaslan Türkeş gibilere yaptıkları gibi, Nihal Atsız beyi de ilahlaştıran yazı ve yorumları toplumda tepki çekmektedir.

Bilindiği gibi son 13 yılda Recep Tayyip Erdoğan da kendi kesimi tarafından Allah ilan edilmiş durumda.

İnsanlar ille de insan şeklinde bir tanrıya tapmakta bunca ısrar edince, bu vatandaşlara da bozulmak bile gelmiyor içimden.

Yeryüzünde, insan anne ve babadan doğup kusursuz olan hiç kimse yaşamadı.

Ama düşünceleri ile bireyleri, toplumları, dünyayı değiştirenler çok oldu.

Bu tespite dayalı olarak, tespitler, fikirler, ideolojiler hak ettiği değeri görmelidir.

Bunların sahiplerine gösterilecek saygı, sevgi, bağlılık Tanrılık derecesine çıkarılmamalıdır.

Böyle bir tutum, onları savunurken hem elinizi güçlendirir hem de sizin de o ideolojiye birikimleriniz ile katkıda bulunarak fikrin mükemmelleşmesine olanak verir.
Ki olması gereken budur.

Son olarak, adından başka Türklüğü kalmamış, yüzyıllardır haçlılarla bir olup Türk ve Müslüman katliamı yapan Hıristiyan ve Musevilerin yönettiği, her seye sahip olduğu bir devlette;
Türkçülük- Turancılık- Tengricilik veya Türk-İslamcılık gibi tamamen Türklerin köleleştirilmesi olan bir siyaset izlemek, sadece yok etme amaçlı TÜRK DÜŞMANLIĞIDIR.

Türkçülük de İslamcılık da Türk ve Müslüman soylu olmayanlar tarafından, Türkiye Cumhuriyetini dini-etnik bağlamda bölerek düşmanlık yaratarak aşama aşama yıkıma götürmek için yapılmış sinsi projelerin temeli olmuştur.

Buna en güzel örnek, Gregoryen Süryani Hıristiyan Ermeni İslamcı  din adamımız Fetullah  Gülen'in Ermeni İslamci bas yazarı Elif Şafak'ın bir yazısını okuyalım ve Türk düşmanlığını görelim;

"""Eski bir yazı ama olsun belki ilk kez okuyorsunuzdur. 
Ülkesine söven kadın: Elif Şafak!

Fethullah Gülen’in manevi oğlu Eyüp Can ile evlidir.Eyüp Can, tüm Fetullahçılar gibi Amerika’da okudu ve ardından Türkiye’ye geldi,Zaman Gazetesinde ve Referans Gazetesinde calışmaya basladı. Eyüp Can 2005 senesinde Berlin’de Elif Şafak ile evlendi.

Elif Şafak 1971’de Fransa’da doğmuştur.
Ermeni bir annenin çocuğu olan Elif Şafak’ın Ermeni vakıflarından para aldığına dair çok fazla iddialar vardır.

Elif Şafak, 2005-2009 arası tam dört yıl Zaman Gazetesinin başyazarlığını yaptı.
Zaman Gazetesinin Başyazarlığını yaptığı 2006 senesinde, Elif Şafak “Baba ve Piç” isimli bir kitap yazdı. Bu kitapta Türk Milletine ve Osmanlı Tarihine ağzına geleni sayan Elif Şafak mahkemelik oldu.

Şimdi bu kitaptaki küfürlerden birkaç tane alıntıya bakalım:
1. ...Bütün akrabalarını 1915’te kasap Türklerin ellerinde kaybetmiş soykırımzede bir sülalenin torunuyum (Sayfa 63)
2. … Sen kalk gel Ortaasya’dan, dal dosdoğru Anadolu’nun bağrına, sonra bir bakmışsın her yerdeler! Orada yerleşik olan milyonlarca Ermeniye ne oldu peki? Asimile edildiler! Eridiler! Yetim bırakıldılar! Sürüldüler. Mal mülklerinden oldular! (Sayfa 65)
3. … Sıradan Türklerle ne konuşacaksın eğitim görmüşleri bile ya Milliyetçi ya cahil (Sayfa 130)

4. … Ayaşta sağ kalan olmamış Çankırı’ya götürülenler de peyderpey öldürülmüşler… Sopalarla, balta saplarıyla dövülmüşler. Bazıları açlıktan ölmüş bazıları da öldürülmüş (Sayfa 170-171)
5. … Türkler de 1915’te bunları Ermenilere yapanlar (Sayfa 172)
6. … 1909 Adana katliamlarından ya da 1915 tehcirinden… bunlar sana bir şey hatırlattı mı? Ermeni soykırımı diye bir şey duymadın mı hiç? (185-186)
7. … Toprağımızdan kovulduk, eşyalarımızdan olduk, hayvan muamelesi gördük, koyun gibi kesildik. Doğru düzgün haysiyetli bir ölüm bile esirgendi bizden. (Sayfa 192)
8. … Erkek bırakmıyorlar ortada. Silah arama bahanesiyle Ermenilerin evlerine girip sonra da yağmalıyorlar”

Bu kitabın dava mevzusu olması Avrupa Parlementosunda konuşuldu ve DÖNEMİ̇N DIŞİŞLERİ BAKANI ABDULLAH GÜL, Avrupa’dan gelen talimat üzere Elif Şafak'ı mahkemeden kurtardı.

2007’de Abdullah Gül,Cumhurbaşkanı olduktan sonra Çankaya'daki bir yemeğe Elif Şafak da davetli olarak gitti.

Elif Şafak mahkemelik olduğu bu davalardan dolayı beraat edince,TAYYİP ERDOĞAN kendisine tebrik telefonu açmıştır.

Ermenistan'a arşivleri açalım dedik. Yanaşmadılar.
Bu asil millete Piç, Kasap, İstilacı ve Cahil diyen bu kadının kitaplarını almayınız.
Yazdıklarına itibar etmeyiniz.

(alıntı)
SADECE VE SADECE ANLAMAYA ÇALIŞINIZ.... 
KİM KİMDİR, KİMLER KİMLERE HİZMET YARIŞINDA...
UYUMAYIN UYANIN ARTIK!!!

Takdir aklı, fikri, yeterli bilgi ve deneyim sahibi olanlarındır.

Alaeddin Yavuz

04 Mayıs 2024 günü yaptığım ektir.