Blog başlığındaki "+40" UYARISINI GÖRDÜNÜZ MÜ?

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.

Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.

Tedbir olarak yanınızda sağlık ekibi bulundurunuz veya çıkınız! +40 :))

İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.


Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Yazılarımı ırkçı, etnik,dini ayrımcı bulanlar, Atatürk'e yapılan 26 Kürt isyanı, 25 suikastın arkasında ve 30 yıldır, 50.000 insanımızın ölümünde Kürt Yezidiliği ardında saklanmış gayrimüslüm azınlıkların olmadığını ispatlasın.

Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

29 Ekim 2024 Salı

Cumhuriyetimizin 101. Yılı Kutlu Olsun

Mustafa Kemal Atatürk


2.Abdülhamit'in 6. Saltanat yılında, 1877-78 Osmanlı Rus harbi yenilgisi sonucu Balkanlarda Müslüman Türk soykırımının sürdüğü, canını kurtaran 5 milyon göçmenin devlet yer göstersin diye 1882 yılına kadar bekletildiği, açlık, sefillik yıllarında 1881'de Selanik'in Kocacık Yörük köyünde, Ali Riza'dan olma Zübeyde'den doğma Mustafa adı kulağına ezan okunarak konuldu.

Zübeyde hanım Kuran okuyan kadın mollaydı. Kadin cenazelerinin yıkanmasında gönüllü gorev alırdı kadın mollalar.

Benim Bulgaristan 1878 göçmeni anne annem de öyleydi. Erkekleri köyün, mahallenin imamı, kadınları da gönüllü kadin mollalar gasil, kefenleme, defin işlerini yapardi. Bunlardan kimse ucret almazdı. Bu yuzden Müslüman ulkelerde cenaze levazımatçılık mesleği yoktur.

Böyle molla bir anne elinde dindar yetişen Mustafa Sibyan mektebini bitirdi,Kuran kursuna ve annesinin istegi ile hafızlık okuluna gitti. Onu sevmedi ve batı tarzı egitim veren okula babasinin istegi ile yazıldı

Sonra Askeri lise ve Harp okulunu bitirdi.

2. Abdülhamit 1876'da padişah olduğunda, ondan önceki padisah Abdulaziz darbe ile indirilmiş, Çiragan sarayında iskeceler görmüş, oradan Feriye sarayına alınmış, bilekleri kesilerek öldürülmüştü.

Günahı, Osmanliya Haçlılar ile bir olup isyan eden, 1774 yılından beri devlete asker, vergi vermeyen Ortodoks Hıristiyan ve Yahudi Talmud Yahudilerinin isyanlarını Fransız olan annesinin Fransa'dan sağladığı silah, cephane ile orduyu donatarak bastırıp Anadolu'da devleti hakim kılmıştı.

İngilizlerin destekleriyle ve saraydaki devsirme sadrazam ve vezirlerin ihanetleriyle Abdülaziz tahttan indirilip yerine Kukla padişah 2. Abdülhamit getirilmişti.

Onu seçen bütün sadrazamlar, vezirlerin hepsi devlete isyan eden devşirme asiler ve Avrupa, Amerika, İngiltere'ye çalışan casuslardı.

Bu hainlerin seçtiği, şehzadelerin en pasifi olan 2. Abdülhamit 1876'da padişah olur olmaz, savaş planlarının Ruslara savaş öncesi verildiği bir savaşın içinde kendini bulmuştu.

Yapacağı hiç bir sey yoktu. Vatan haini sadrazamlar, vezirler, paşalar tarafından aptal görüldüğü için seçilmiş, piyangodan padişah olmuştu.

Amcası Abdülaziz'in katillerini cezalandırma gücü bile bulamadı.

1876-78 Osmanlı Rus harbinde Osmanlının yenilmesiyle İstanbul Yeşilköy'e kadar giren Rus ordusu Osmanlı ordusunu yok etmisti.

Avrupalı tarihçilere göre, Sirplar, Bulgarlae, Yunanlılar 5 milyon Müslüman Türk soykırımı yaptı.

Canını kurtarabilen 5 milyon kişi Tekirdağ Tekfur dağı eteklerinde ve İstanbul Avrupa yakasında camilerde, sokaklarda, iskelelerde 1882 yılına kadar kaldı. Sonra Misir'a kadar her yere dağıtıldı.

Ruslar, aynı savaşta Kafkasya üzerinden Sinop'a kadar gelerek Karadeniz şehirlerini denizden, karadan topa tuttular binlerce Müslüman öldü.

1,5 milyon km2 toprak kaybı, milyonlarca askerin, sivilin ölümü ve kukla padişah olması yüzünden vatanseverlerin hedefi olmustu.

İslam halifesi 2. Abdulhamit'in 29. Saltanat yılında, Mustafa Kemal,1905'de Harp okulunu bir İslâm Hilafet subayı olarak bitirdi.

İhbar üzerine sorgulandı ve Suriye Şam vilayetine şimdiki Lübnan, Filistin, Israil'in olduğu bölgede Osmanlıya isyan eden, Etiyopya Tevhid İnciline ibadet eden, Şatanist Hıristiyan Dürzi isyanlarını bastırmakla gorevli Yıldırım Ordularında Dürziler ile savaştı.

2. Abdülhamit ona daha stajyer teğmen rütbesindeyken Mecidiye nişanı verdi.

Dürzilerin isyanlarını bastıracak emir komuta yetkisi alamayacak kadar gençti.

Tanıdığı okul komutanlarına mektup yazdı, yardımları ile memleketine yakın yerlere tayin olmayı başardı.

İttihat ve Terakki hareketine o da katıldı.

Ama Gagavuz Türkü olan ve yuksek rütbeli paşa akrabaları olan Enver paşa okul arkadaşı olarak onun düşmanı oldu.

1914-1918 Birinci Dunya Savaşında Çanakkale ordularında yüzbaşı olarak görev aldı, başarılarıyla kısa sürede terfi etti.

Savaş taktikleri üzerine kendini yerli ve yabancı kaynaklardan öyle eğitmişti ki yaptığı plânı komuta sırası dinlemeden doğrudan en üst komutana bildirip kabul ettirilmesiyle dikkat çekmişti.

Savaş nedeniyle yükselmesini Enver paşa bile önlemek istememişti.

Onun savaş planını Çanakkale orduları komutanı Alman general Liman Von Sanders paşa tartışmadan onaylamaya alıştığı için, " Bu savaş sizin savaşınız zaten, madem bu kadar bilgilisin komutayı sana devrediyorum, sen yönet der.

1915 yazında Çanakkale Zaferine Ataturk böylece imza atar.

Bütün, Afrika, Asya, Hindistan Müslümanları hepsi Hıristiyan devletlerin SÖMURGESI olmuşken, YENİLMEZ denilen Haçlı ordularına ilk yenilgiyi tattırması butun dünya Müslümanlarını sevince boğmuştu.

Dünya Müslümanlarının ve Osmanlı Müslümanlarının gözünde İslâm tarihinin EN SEREFLİ CİHAT subayı olmuştu, gönülleri feth etmişti.



Bütün ezilen somurge her dinden milletler YENİLMEZ denilen Haçlı ordularının YENİLEBİLECEĞİNE tanık olmuştu. Bağımsızlık ümitleri doğmuştu.

Bunun üzerine Kurtuluş savaşını verip Cumhuriyeti kurunca, Türklerin Kurtarıcı Babası Atatürk olmuştu.

Hâlâ geçmişte bütün dost, düşman olduğumuz milletlerin saygısını koruyan Ataturk'e, yenilgi tattırdığı İngiltere, Amerika Birlesik Devletleri ve onların köleliklerini yapan Bagratuni Musevi, Yahudi Hıristiyan Rumlar, Ermeniler, Araplar, Yunanlılar düşman olmuşlardı.

10 Kasım 1938'de onu öldürenler ve bu güne kadar adını silmeye gayret edenler bu Ortodoks Hıristiyan, Yahudi, Yezidilerin Haçlılarla birlik olanlarıydılar.

O da Abdülaziz gibi entrikalar ile zehirlendi, öldürüldü adı tarihten silinmek istendi ve hala da isteniyor.

Bizler de onu gerçek yönüyle anlatmaya gayret ediyoruz.

Savaşımız sadece başımızdaki Türk ve Müslüman görünen, Türk ve Müslüman soykırımı yapanların torunları olan iktidar ve muhalefet partileri değil, onların patronları olan Amerika Birleşik devletleri, Avrupa Birliği, Ingiltere ve Vehhabi Arap, Kafkas, kökenli cemaatler, tarikatlardır.

Aklınızı kullanın, bütün Turk kahramanları başta Ermeni, Rum ve Araplarla değıştirilmektedir.

Tarihimize, kahramanlarımıza, fikir üreten düşünce insanlarımıza sahip çıkalım.

Yoksa eritiyorlar.

Takdir aklı olanındır.


Alaeddin Yavuz

27 Ekim 2024 Pazar

#DOĞUDA BOŞANMA YOKTUR ENSEST AİLE VE ZİNA

 Doğuda Boşanma Yoktur ve Ensest Aşiret Yaşamı ve Zina Kavramı.




Konya Tv'de bir zat, " Dogu Anadoluda gelenekler güçlü olduğundan boşanmalar az. Batıda gelenekler zayıf olduğundan boşanmalar ve boşanma nedenli suçlar artıyor: diye bir istatistiki program yapmış.

Sayfama girip durunca ben de kim bu diye baktım, bu programı gördüm ve bir tepki yazısı yazdım.




Bu yazıma konu olan da aynı konuya Doğu'da işlenen bir aile içi ensest tecavüzü ve cinayeti olayının Tevrat, İncil ayetlerindeki köklerini de aşağıda verdim.




Kuzey ve Güney Doğu, Doğu Anadolu, Konya'nın doğusu, Tevrat, İncil geleneklerine bağlıdır.

Bunlarda eve gelin gelenin ölüsü çıkar. Boşanma yoktur.




Karı-Koca ve çocuklardan oluşan Çekirdek Aile Yaşamı da cumhuriyet döneminde son 40 yılda Batı Anadoluya göçler sayesinde gelişti.

Aşiret tarzı aile hâlâ egemen gelenektir.

Aşiret dışında biriyle Yahudi, Hıristiyan, Sabi bir kadın evlenirse taşlanarak öldürülür(recm).
Bu gün kurşunluyorlar.



Adı: TÖRE CİNAYETİ

TCK'da bile indirim var.

Örnekleyelim;


Yakup peygamberin karısını oğlu Ruben becerir, yakalanır, ceza peygamberlik verilmez.(Yaratılış 49:4)

Eyüp peygamberin 4 oğlu 3 kızı 1,5 ay eve kapanıp içkili alem yapar, Eyüp boğa kurban kesip, vaftiz ederek temizler. (Eyüp 1)

Yahuda peygamberin oğlu Er'i Allah/Yahweh sevmez, gökten iner öldürür.

Dul karısını kardeşi Onan'a verirler. O da yengesinin doğuracağı soyun ölen abisine sayılacağı için fesatlık eder. Yere boşalır. Gökten röntgenleyen Yahweh/Allah, onu da görür, üşenmez yere iner onu da öldürür.

Gelini Tamar'a koca bulamayan Yahuda peygamberin gelini sonunda Yahuda peygamberden hamile kalmayı başarır. (Yaratılış 38: 1-30)

Bu evliliklere Yahudiler Levir Evliliği derler ve tanrı emri olduğundan Sapıklık saymazlar.

Çünkü, Yahweh, onları "Yeryüzündeki kendine ibadeti, kurban, adak vermeyi kesen eski kavimleri yok ederek, kendi öcünü alsın diye" üretmektedir.

Yeryüzünde yıldızlar kadar çoğalıp, Yahweh'in öcünü almaları için, soylarını karıştırmadan çoğalmaları gerekir. (Yaratılış 12. Bölüm İbrahim'le Anlaşma ile başlar Son Ahit İncil ile biter.)

Bu gün Kürt, Ermeni, Süryani, Rum, Gürcü, Araplarda bu gelenek vardır.

Bunların aşiretlerinde, kadın ortak maldır, istenmese de aile içi ve 2,3.4... derece yakın akrabaların fırsat bulunca kadını devirmeleri suç sayılmaz.

Amerika'da Turpin Ailesi olayları, Carthy O'Brien Mind Control p.89 anılarında, sayısız Turkiye, Avrupa, ABD mahkemelerindeki Ensest Yahudi mahkumiyet kararlarında bu gelenekleri görmek mümkündür. Bloglarimda çok sayıda vardır.

Bunların ibadetleri Müslümanlar gibidir.

Babil Talmud Yahudileri, Bagratuniler, Aleviler hepsi Ortadoks Yahudi ve Hıristiyanlarıdır.

Fetö, Menzil, İsmailağa gibi bütün cemaatler bunlardandır.

Vatikan Katolik Incili Levililer 19. Bölüm bunları yasaklamasına rağmen, yukarıdaki ayetleri aynı İncilden aldım.

Kuzey İtalya Katolikleri ile Hanefi Müslümanların yakın akraba evlilikleri yasakları neredeyse aynıdır.

Böyle aile cinsel yaşamı sapıklık kabul edilir.

Katoliklerde de boşanma yoktur, ana baba bir kardeş evlilikleri yasaktır.

Hanefi Müslümanlarda 7 göbekten yakın evlilik yasaktır.

Evlilik Allah'ın emri, peygamberin onayıdır. Boşanmak ta kadın ve erkeğe haktır.

Kız isterken bile ailesine " Allah'ın emri, peygamberin kavli ile kızınızı oğlumuza istiyoruz" denilir.

Boşanmada da hoş görü vardır. Düşmanlığa neden olacak bir olay yaşanmadıysa herkes güven içinde yaşar.

Bizim geleneklerimizde böyle evlilikler, cinsel aile yaşamı af edilmez.

Sapıklıktır.

Dinler cinsel sapıklıklarin temelidir diye yazdım, mahkemeye verdiler.

Beraat ettim.


İşte, bir kanıt daha.

Sizce ahlak bu mudur?


Kayınbiraderi tecavüz etmiş, kocası da öldürmüş.


Kadının suçu ne?

ZİNA

Tevrat ve İncilde bir kadına aşiret dışından olanların tecavüz etmeleri veya evlenmeleri ZİNA sayılır.

Bu kadının kocası da, kendi erkek kardeşinin karısına tecavüzünü, ZİNA saymış, kadın "Kaynını Tecavüz Edecek Kadar Tahrik Edici olduğundan ZİNA suçundan suçlu" görülüp öldürülmüş.


Tecavüz edene bir şey yok.

Bir de insanlara ahlak dersi verenler de bunlardır.



Alaeddin Yavuz

24 Ekim 2024 Perşembe

#TUSAŞ SALDIRISI HAKKINDA SORULAR

TUSAŞ SALDIRISI NİYE YAPILDI?


İktidar ve muhalefetin PKK/Kürt açılımı başlatırken, Saraylı'nın Kazakistan Kazan şehrindeyken Ankara KahramanKAZAN ilçesinde TUSAŞ saldırısını PKK'ya yüklemek ne kadar doğrudur?




Bilindiği gibi Tusaş uçak yaptı motoru yok, tank yaptı motoru yok.

AB-D ve NATO bize motor da izin de vermiyor. Avrasya ve Brics ilişkilerimizi NATO ve AB-D'ye ihanet olarak görüp ambargo uyguluyor.

Avrasya ve Brics ilişkilerini bitirme sözü karşılığında AÇILIM izni verildiyse niye Brics toplantısına gidildi?

Pkk yaptığına kesin delil varsa, bunu da AB-D VE NATO ÇETESİ yaptırdığına göre, siz anlaşma olmadan bu açılımı NİYE başlattınız?

Milletle mi AB-D VE NATO ÇETESİ ile kafa mı yapıyorsunuz?

Bunca istihbarat örgütü niye bunu tespit edemedi?

Ne iş yapar bunlar?

Tusaş çatışması sürerken terörist görüntüleri niye yayınlandı?

Sınırlar hâlâ niye kevkir gibi?

Pkk terör örgütü de, 65 kadar Suriye ve Libya'da bulunan kökten dinci örgütler çiçekçi mi?

Alaeddin Yavuz 

Onlar niye tasfiye edilmiyor?

Bir şeyler oluyor ama bilmiyoruz.

23 Ekim 2024 Çarşamba

#YENİ KÜRT AÇILIM SÜRECINİN İLK MEYVESİ TUSAŞ SALDIRISI

 TERÖR AÇILIMININ SONUCU TUSAŞ SALDIRISI


Terör örgütü uzun zamandır yurt içinde eylem yapmadı.

Bir saattir, haber kanalları Ankara Türkiye Uçak Sanayi tesislerine yapılan bombalı, silahlı saldırıyı konuşuyor.
Saat 17:55 itibarıyla 3 sehit 14 yaralı olduğu İç İşleri Bakanı sayın Ali Yerlikaya tarafından açıklandı. 
Tusaş baskınında çatışmalar sürerken teröristlerin resimleri ve olay yeri görüntüleri verilmesi, operasyonun dış değil içeriden olduğunu düşündürüyor.Bunda da puştluk aramamak salaklıktır.


Naralarla, çığlıklarla terör bitirmek olamaz.

40 yıllık terör örgütü dünyada sayısız devlet, kurum,kuruluş, kişiyle bağ kurmuş durumda.

Öyle;

"Gelsin Dem Parti haftalık konuşmasında terörist başı terörü bitirdiğini ilan etsin" demekle terör bitmez.

Büyük devletler örgütün bitmesine karar verdiyse, toplarsın ekibini, terör örgütü temsilcileriyle oturur bir hareket, eylem planı yaparsın.

Olayı kimse bilmez.

Operasyon bitince, terör örgütü çıkar, dünyada bir çok ülkede olduğu gibi;

40 yıllık hedeflerimize ulaşamadıysak da, temel konularda anlaştık, eylemlerimize son veriyoruz" der.

Herkes öğrenir.

Boş ve gereksiz bir girişim olduğunu yazdım. Haklı çıktım.

Rusya ile anlaşamadıklarını sabah haberlerinde Antalya'da Pkk Rusya temsilcilerinden Bari Yusufov'un yakalandığını ilan etmek hem geçen 12 yıllık dostluk ilişkilerine nankörlük hem de aptalca bir hareketti.

Sonuc;

Tusaş tesislerine canlı bomba saldırısı ve şehitler, yaralılar var.

Çatışmalar sürüyor.

Bunu Rusya yapmadı.

Ondan önce onlarca silah tüccarı kurumlar, şahıslar, örgütün tasfiyesine karşı olan örgüt üyeleri, temsilcileri var.

Abdullah Öcalan terör örgütünü 25 yıldır görmedi. O yalnızca bir sembol.

Bu gün örgüte gitse, çıkarları zarar görecek bir çok kişi tarafından yolda öldürülür, suçu da devlete yüklerler.

Böyle devlet yönetilmez ki.

Sonuç ortada.

Bakalım bu olayın failleri de 2016'daki Ankara Garı ve diğer olaylar gibi faili meçhul mü kalacak, göreceğiz.

Terör örgütü biterse, iktidarın gizli ödenekleri, halkı terör örgütüyle korkutarak oy almaları son bulacak.

Siyasi iktidar ve ortakları bile örgütün son bulmasını en son isteyecek siyasal kurumlardır.

Ölenlere rahmet, yaralılara şifa, ailelerine sabır dilerim.

Alaeddin Yavuz

Not; İran Observer haber ajansının yaptığı "Erdoğan Brics için Rusya Kazan'da, Türkiye Ankara Kazan'da operasyon yapılıyor. ABD, Türkiye'nin Brics'e katılmasını istemiyor"  yorumu dış yabancı medyada geniş yer bulmaya başladı.



İçişleri bakanlığı akşam saatlerinde olayla ilgili Pkk terör örgütünün olayı yaptığını düşündüklerini açıkladı.

22 Ekim 2024 Salı

#YENİ AÇILIM SÜRECİ KOMPLOSU

 ABUK SABUK YENİ AÇILIM SÜRECİ.





İktidar, ortakları ve muhalefet, Barolar tümüyle kafayı yemişler.

-Terör örgütünün kendini lağv etmesi için Anayasa'nın ilk 4 maddesini değiştirmek isteyenler,

-Devlet Bahçeli'nin Abdullah Öcalan'ın Tbmm kürsüsünden, terör örgütünü lagv ettiğini açıklamasını, DEM partinin duzen partisi olmasını istemesi gibi saçma isteklerde bulunuyorlar.



Terör örgütü, AB-D VE NATO ÇETESİ ile Kenan Evren, Turgut Özal, Üniversite akademisyenlerimiz tarafından, SSCB- AB-D dengesine göre kuruldu.

1986, 1990'larda Turgut Özal A. Öcalan'dan örgütü lağv etmesini istedi. Amerika izin vermedi.

1992'de SSCB bitince terör örgütü de butun dünya da TEK KUTUPLU AMERİKA EGEMENLİĞİNE girdi.

Defalarca tamamen imha edilecekken AB-D baskısı ve Amerikan ordusunun karşımıza dikilmesiyle terör örgütü kurtarıldı.

En son Donald Trump, " Bizim gerçek dostumuz Kürtlermis" deyip, Pkk'ya 1300 TIR dolusu silah ve cephane verdi.

Joe Biden zorunlu olmadıkça RTE ile görüşmedi bile.

Bu gerçekler ışığında, ne Abdullah Öcalan ne Selahattin Demirtaş, ne dağdaki yöneticileri ne de DEM partisi terör örgütünü imha edecek güce sahip değillerdir.


Osmanlıya Rusya, Ingiltere, ABD destekleriyle isyan ettirilen Süryani ve Yezidiler yalnız yagma, talan ve Batı kiliselerinden gelen yardımlarla zengin olmanin coşkusuyla yaptıkları HAKSIZ isyanlara "Şeriatımızı Yaşamak İstiyoruz" mazeretini one sürerken, Sosyalist Ernenistan isteyen Taşnak ve Hıncak partileri de bunlarla birlikte Türk, Musluman soykırımı yapıyorlardı.

Bu gün iktidar ve muhalefet seriat isteyen Ortadoks Yahudi ve Hıristiyanları, Pkk/Hdp/Dem ve benzerleri de Hınçak ve Taşnak partilerinin devamlarıdır.

Batılı devletlerin baskılarıyla bu şeriatçı Ortadoks Yahudi ve Hıristiyanların çete başları sadrazam, vezir, kadı yapılır, onların istediği şehzadeler padişah seçilirdi.

Osmanlı 200 yıl hain devlet adamları
nın verdiği tavizlerle aciz bırakıldı, yıkıldı.

Bu gün aynı ortam Atatürk cumhuriyetini yıkmak için yaratıldı.
Bu defa padişah ta onlar oldular. 
Abdullah Öcalan'ın Tbmm'ye Ermeni Devlet Bahçeli tarafindan daveti de böyle bir şeydir.


Bu amaçla yapilacak her türlü anayasal, yasal tavizler sadece terör örgütüne prim vermek olacaktır.

Zaten amacının çoğuna ulaşmış terör örgütü artık devlet olarak tanınma aşamasına geçmiştir.

Başlatılan yeni açılım çabalarına bağlı verilecek tavizler de buna katkı sunacaktır.

Okyanus ötesinden emir gelmiş, o yerine getiriliyor diyorum.



Alaeddin Yavuz

#FETULLAH GÜLEN VATİKANA GÖMÜLECEK

 Fetullah Gülen Vatikan'a Gömülmek İstemişti.


Ayrıca Vatikan'a girişinde vize uygulamasından muaf olmayı da.

Sonra, kardinal Said-i Kürdi de orada,


Onun yolunda yürüyen Fetö niye orada olmasın?

Ölüsünün kaçırılma iddiasının atka planı da bu değil mi?

Said-i Kürdi'nin cenazesinin de Ak Denize uçaktan atıldığı, devlet tarafindan kaybedildiği yalanını 50 yıl savunmamışmıydılar?





Fetö cenazesi de kaçırılırsa, bu defa Türkiye suçlanamaz ama, Vatikan'a törenle gömemeyeceklerine göre, cenaze kaybolup Vatikan'a, Aziz Kripto Kardinallar mezarlığına gömülür her halde.

N'apsın, Kardinal zaten adam:


Vatikan'a gömün beni,

Gide gele yoruldum,

Kadeh kadeh yuvun beni,

Kardinalim ben kardinal...


Demiştir mutlaka değil mi?

Gömün Amq.

https://dai.ly/x24k2ni

Alaeddin Yavuz 

18 Ekim 2024 Cuma

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ AÇIKLAMASI

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ AÇIKLAMASI

BASINA VE KAMUOYUNA


AZİZ MİLLETİMİZ!


Cumhurbaşkanının 1 Ekim 2024 günü yeni yasama yılı açılışında TBMM’de yaptığı konuşmada, İsrail’in gözünü vatan topraklarımıza dikeceğini söylemesi üzerine günlerdir siyaset ve medya bu iddiayı, yanında ya da karşısında durarak tartıştı, 8 Ekim’de de TBMM gizli oturum yaptı.

Sonuçta, Cumhurbaşkanının “İsrail bize saldıracak” söyleminin haklı olarak siyaset kurumumuz, basınımız ve meclisimiz tarafından ciddiye alındığı, kamuoyunun gündemine girdiği ortada.

Oysa İsrail’in, kurulduğundan beri bağımsız bir devlet gibi değil, Batı emperyalizminin Orta Doğu’daki koçbaşı ve adeta ABD’nin 51. eyaleti gibi davrandığı defalarca görülmüştür, herkesçe bilinmektedir.

İsrail tehdidini ciddiye alanlar gerçek faili bırakıp taşeronla, tetikçiyle uğraşma kolaycılığı yapmaktadırlar.

Yaşadıklarımızla biliyoruz, Batı emperyalizmi 100’yıldır vatanımıza saldırıyor, milletimizi ve ülkemizi bölmeye çalışıyor, düşmanlarımızı destekliyor. Bunun için de bazen uydusu devletleri, bazen terör örgütlerini, bazen de içimizdeki işbirlikçilerini kullanıyor.

Soralım:

-PKK, PYD, YPG terör örgütlerini kim yarattı, kim büyüttü, binlerce tır silahla kim donattı, kim besledi, besliyor?

-F Tipi yapılanma, kimin eseri? Sıradan bir vaiz nasıl büyüdü de, FETÖ olup darbeye kalkışabildi? Şimdi nerede, 25 yıldır kim besliyor, kim koruyor?

-Hemen tamamı emperyalizmin etki ajanı işleviyle Laik Cumhuriyet’in altını oyan tarikat-cemaat adlı dinci yapılanmaları kimler yarattı, destekledi, destekliyor?


Sorular çoğaltılabilir, yanıtlarsa belli…

2003’den beri söyleniyor; BOP bir emperyal projedir, 21. yüzyıl Sevr’idir. Nihai hedefi, bölgenin tek laik demokratik hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni Orta Doğu tipi bir din devletine dönüştürerek güdümüne almak, parçalamaktır. Bu hedefi, haritası ile sabittir. BOP haritası (2003 de Başbakan ve Genel Kurmay Başkanı’nın önüne konulmuştur), projenin 23, hatta bazı genişletilmiş haritalarda İskenderun körfezi Hatay ve Adana dahil 25 ilimizi vatanımızdan koparmayı amaçladığını açıklıkla ortaya koymaktadır. BOP’un bu nihai hedefini 20 yıl sonra, eksik olarak ve İsrail üzerinden ifade etmek de doğru değildir, BOP eş başkanlığı yaparak engellemek de, “ABD stratejik müttefikimizdir” diyerek kendimizi aldatmak da…

Öte yandan, demografik yapımızı tahrip ve iç barışımızı tehdit eden, sığınmacı, mülteci, ensar ya da mazlum din kardeşleri nitelemeleriyle meşrulaştırılmaya çalışılan ve yurdumuzun her yerine yayılmış olan milyonlarca yabancının varlığı da en az bu tehdit kadar ciddiye alınması ve çözümlenmesi gereken bir yakın tehlikedir, yaşamsal bir sorundur.

Keza, laik, bilimsel, kamusal ve ücretsiz olmaktan uzaklaşmış, çocuklarımızı dünya çocukları ile yarışabilecekleri bilimsel bilgi ile donatamayan bir eğitim sisteminin de ciddiye alınması gereken çok önemli bir tehdit olduğu bilinmelidir.

Devletimizi yönetenler de, yönetmeye talip olanlar da Atatürk’ü ve döneminde devletin nasıl yönetildiğini iyi bilmeli, özellikle Atatürk Dış Politikası’nı bir an bile akıllarından çıkarmamalıdır.

-Türkiye nasıl olup da Birleşmiş Milletlere davetle üye olan tek ülke olabilmiştir?


-Sevr nedir, nasıl yırtılıp atılmıştır?

-Ulusal Bağımsızlık Savaşı nasıl meşruiyet zeminine oturtulmuş, o zemin en olumsuz koşullarda bile nasıl korunabilmiştir?

-Lozan nasıl başarılmıştır?

-1925 SSCB Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması, 1934 Balkan Antantı, 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi, 1937 Sadabat Paktı nedir, nasıl kotarılmışlardır, etkileri, ülkemiz, bölgemiz ve dünya için anlamları nedir, yararları ne olmuştur?

-Türkiye nasıl bütün komşuları ile dost olabilmiş, etrafında bir barış çemberi oluşturabilmiştir?

Bütün bunlar çok iyi bilinmeli, ders çıkarılmalıdır.

Nereden gelirse gelsin ülkemize yönelik her türlü tehdidi bertaraf etmek ve Türkiye’nin kimsenin tehdit etmeyi aklından bile geçiremeyeceği bir ülke olmasını sağlamak içinse, öngörülü ve tutarlı bir siyasi önderliğe, “Kuvvetler Ayrılığı” ilkesine dayanan güçlü bir laik demokratik hukuk devletine, laik ve bilimsel bir eğitim sistemine, güçlü bir ekonomiye, sağlam bir iç cepheye ve partinin değil milletin ordusu olan -bunu da “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” özsözü ile ifade etmekle gurur duyan- güçlü bir Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sahip olmak gerektiği de hiç unutulmamalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti, kadın, erkek ve çocuk binlerce şehidin, kanları ve canları ile nice yoklukları, yoksunlukları, işgalleri, isyanları, ihanetleri aşarak var ettiği dünyanın en haklı, en namuslu devletlerinden biridir, kutsal bir emanettir. Bu devlet; anlık tepkilerle, kerameti kendinden menkul teorilerle, öngörüden yoksun kararlarla, dini referanslarla değil mutlaka akıl ve bilimle yönetilmelidir.

“Yolunda yürüyen bir yolcunun, yalnız ufku görmesi kâfi değildir. Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi lazımdır.” diyor Atatürk. Hele bu yolcu bir devlet adamı ise, bir ülkeyi yönetme sorumluluğu üstlenmişse, “ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi” lazımdan öte, elzemdir, olmazsa olmazdır.

Çare Yeniden Atatürk Cumhuriyeti !

Saygılarımızla.


ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ




GENEL MERKEZİ

1 Ekim 2024 Salı

#İKTİDAR VE ORTAKLARI AÇIKÇA TEHDİT EDİYORLAR

 HALKIN GÜVENİNİ KAYBEDEN İKTİDAR TEHDİT EDIYOR.

Akp'liler, Atatürkçüleri Suriyelileri de katarak tehdit ediyor.

Bunlar alenen tehdit etse de
hiç bir savcı dava açamıyor

Kendisine verilen, devleti bitirecek, milleti öldürtecek projelere adım adım ilerliyorlar.
1979'da AB-D VE NATO ÇETESİ operasyonu ile ilan edilen İran Şeriat Devletinin Türklere uyguladığı ayrımcılık siyaseti, Ermenilerle dostane ilişkileri Azerbaycan'ı İsrail'e yakınlaştırdı.

Türkler ve gayrimüslimleri Batılı devletlerin bu kesimleri rejime karşı kışkırtması ile İran da bir iç savaş krizine sokulmak üzere.
628'de Sasani imparatorluğu da Mecusilik dinini ilan ettiğine pisman olup, ırkçı Zerdust dinine dönünce, Mecusi ve diğer Ortodoks Hıristiyan ve Yahudi Talmud Yahudileri,  Roma imparatoru Herakles ile anlaşarak Sasani imparatorluğunu yıkmışlardı.
Bu günkü Fars ırkçısı şeriat hükümeti de Sasanilerin durumuna düşmüş durumda.

AB-D VE NATO ÇETESI'nin BOP projeleri gereğince iktidar edilen, ülkemizi, İran Sasani cağında, Fars soylu olmayan köle/Tebaa milletlere kılıç zoruyla dayattığı Iran Baba Tanrısı Ahura Mazda'nın düşmanları olan Aşuralar/Doğalar yani dev ve cüce şeytanlara ibadet dinlerinin uzantısı olan Teke Şeytan dinlerinden İsmailiye dininin Yezidi, Dürzi, Tayyibiye, Ahmediye, Ahmedi Kadiyanilik gibi dinlerin şeriatları  Islâm adıyla halkımıza veriliyor. 




Bu şeriat düzenini ilan etmek için de, muhalif halka karşı bizim hükümet ve ortakları da Iran ile ortak davranarak ülkemizi bölünmeye, iç savaşa itiyorlar.

Bunlar yakında artacak inancındayım.

Hükümet trolları, yazarları, vekilleri tehdit ediyorlar.
Bahçeli de tehdit ediyor.

Diyanet işleri başkanı Ali Erbaş, İsmailiye, Menzil, Fetö cemaatleri tehdit ediyorlar.
Saraylı da onlara koltuk çıkıyor,  o da her türlü hakareti yapıyor.

Türkiye bir uçuruma doğru gidiyor.
İktidarda kalmak için iç savaş dahil her şeyi yapabileceklerini saklamıyorlar.

Zamanında, " 1989'da bana, Avrupa'lı elçilik yetkilileri ve aydınlarınca söylenen AB-D merkezli, 40 milyon Türk soylu insanımızın öleceği bir iç savaş projesi" olduğunu' yazarak uyardım.
Komplo teorisi dediler.

Almanya anlaşma gereği haftada 500 sığınmacıyı ülkemize göndermeye başladı.
Bunların hepsi iç savaşta bize kurşun sıkıp mallarımızı cihat ganimeti, çocuklarımızı köle yapacaklar. Bu yüzden getiriliyorlar.


Oysa 2023 genel seçimlerinde oy kullanma saatinin dolmasina yakın, Kars taraflarında bir Afgan çobanın işveren aileyi tüfekle toptan yok ettiği parçalanmış kafaların olduğu görüntülerin sosyal medyada mesaj yoluyla yayılması bile böyle bir tehdidin sürdüğüne bir delildi.

Rte-Akp'nin devletin bütün kurumlarını işgal etmesi, silahli gençlik örgütleri ile Suriye, Irak, Libya'da onlarca terör örgütü beslemesini, her seçim sonrası AKP'li seçmenlerin daha sandıklar açılırken silahlı kutlamalar yaparak muhalif halkı tehdit etmelerini, hiç bir muhalefet partisi sorun etmedi.

Hatta 2018 genel seçimlerinde saat 01;00 sıralarında, Halk tv ve diğerleri oy çuvallarının üstünde yatan Chp'li vekillerle görüşürken, Kemal Kılıçdaroğlu ve Tuncay Özkan çıktılar;

-HADİ GİDİN YATIN, KENDİNİZİ VURDURMAYIN dediler.

Halk, artık seçim yoluyla hükümeti değiştirmek için kerhen Chp ve ortaklarına oy vermeyi seçti. Yılana sarıldı resmen.
Ama Chp bu tehditleri hep örttü.
O günler geldi şimdi.
Chp'yi halkı uyutarak AKP'nin önünü açtığını, yasalara rağmen aday olamayan saraylıyı aday yaparak Tek Adam yaptığını, o zamanlarda böyle tehditler olduğunu bilerek örttüler.

O zamanlar tedbir alsaydılar, bu günlerin gelmesine engel olabilirlerdi.
Artık bebek ejderha büyüdü ve ergen oldu.
Karşısında örgütlü bir güç yok.

Bana ekseni karartma diyenlerin aldıkları bir önlem varsa bilelim.
Artık mızrak çuvala sığmıyor.


Alaeddin Yavuz