Blog başlığındaki "+40" UYARISINI GÖRDÜNÜZ MÜ?

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.

Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.

Tedbir olarak yanınızda sağlık ekibi bulundurunuz veya çıkınız! +40 :))

İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.


Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Yazılarımı ırkçı, etnik,dini ayrımcı bulanlar, Atatürk'e yapılan 26 Kürt isyanı, 25 suikastın arkasında ve 30 yıldır, 50.000 insanımızın ölümünde Kürt Yezidiliği ardında saklanmış gayrimüslüm azınlıkların olmadığını ispatlasın.

Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

29 Ocak 2020 Çarşamba

TÜRKLER UYANIN ARTIK

TÜRKLER UYANIN ARTIK

 Türkiye Cumhuriyetinde "millet bilinci" olmayan sadece Türklerdir.

Bunu iki nedeni var;

1-Devlet bölünür korkusuyla verilen padişah fermanları

2-Devleti ve diyaneti elinde bulunduran azınlıkların Türkleri sürekli aşağılayarak bu bilince erişimlerinin engellenmesi.

Oysa, çekirdek aile ensesti üreyen, yağmacı Yahudi Araplar, aşağılık bir Roma tebası iken, Herakles'in emriyle, teba Hristiyanligi olan Islam'i Muhammet tebliğ ederken, Asyadan Avrupa'ya hükmeden Göktürk imparatorluğu ve Sasanilerin ortakları olarak Iranda Türkler dünyayı yönetiyordu. Yalan, zina, oğlancılık, sübyancılık, pedofili bilmezlerdi, köleci degillerdi, tek eşliydiler, günde 4 vakit, 100 rekat namaz kılıyor, üç ayları tam 100 gün tutuyorlar, Göktürk alfabesi kullanıyorlar, medeni şehirleri, okulları vardı. Bazıları süt, yumurta dahil hayvansal ürün yemezlerdi, bitki ağırlıklı beslenirlerdi.

Ne zaman bu sapık Arap dinine Iranlılar yüzünden bulaştık sonumuz oldu.

Uyanın artık 1500 yıldır uyutuldunuz, aşağı tebalarınız başınıza imam, hakan oldu. Kırın yumurtanın kabuğunu dışarı çıkın artık. 1500 yıllık köle uykusundan çıkmak için geç bile kaldınız.

Kurtulun bu sapıklardan!!!
Uyanın!!

Alaeddin Yavuz


 
 










PEDOFİL PROFESOR BEDRI GENCER DEPREMI ÇOCUK EVLILIGI YASAĞINA BAGLADI.

PEDOFİL PROFESOR DINI ÇARPITIYOR.

Yildiz Teknik Üniversitesi Profesörü Bedri Gencer'in Elazığ depremi ile ilgili olarak attığı, tepkiler uzerine kaldırdığı görsel yazılı medyada ve Tele1 tv internet sitesinde 28 Ocak 2020 de yazılan tweetter mesajinda, depremlerin "çocuklarla evlenmeyi yasaklayan medeni hukuk yuzunden çıktığını" ima ediyor. Ve masum cocukların ırzlarına göz dikmesini dinle yasal kılmak, sapık arzularına kavuşmak için söyle diyor;
"Allah’ın helal kıldığı yaşta evliliği tecavüz sayarak, mutlu yuvaları bozarak, gayretullaha dokunmayalım. Az kaldı

Bu profesör sapık bir pedofildir.

Kuranda "9" yaşında çocuk evlenir diye bir ayet yoktur.

Talak(Boşama) Süresi 65:4 ayette, Babil Talmudu geleneklerine göre süt emen bebeklerle zevk evlilik geleneğine göre evlenmiş bulunan Müslümanlara, bunları boşamada bekleme süresi verilmiştir.
Işte Talmud kitabının ayetlerinden biri;

"R.Joseph dedi ki; Gel ve işit, üç yıl bir günlük bir bakire,cinsel birleşmeyle evlenmeyi hak edebilir,ölen kocasının kardeşi ile de karı koca olur ve ona ait olur.(Levir Evliliği)
Sanhedrin (Hukuk)55b


Nisa 6. ayeti ise yetimlerin malları Roma hukukuna göre baba tarafından güvenilir, devletin hakimlerinin seçtiği kişilere işletmeleri için verilirdi. Çocuk büyüdüğünde malları kazanımları ile yetime teslim edilirdi. 

Nisa 6. Ayet bunu düzenler. Pedofil sapık Araplar asırlardır bu ayetleri ve peygamberin Ayşe ile evliligini bahane ederek pedofil geleneklerini yaşattılar. Bunlar Kuran-i anlamış Müslümanlar değil, Müslüman görünen pedofil Arap Yahudilerdir.
Takdir sizindir.
Alaeddin Yavuz 

17 Ocak 2020 Cuma

TURİZM RAPORUNDA ŞEYHLERE ÇOCUK SERVİSİ

Turizmde Dehşet Raporu: Şeyhlere 'Çocuk Servisi' Yapılıyor

Alıntı Yazı

TCvatanımSayfayı Beğen


Turizm ve Seyahatte Çocukların Ticari Cinsel Sömürüsü Raporu yayımlandı. Sivil toplum örgütleri tarafından hazırlanan raporda, sektördeki çocuk istismarı ortaya kondu. Sivil toplum örgütü üyesi bir kadın, yaşadığı tanıklıkları şöyle anlatıyor:

Çocuklar, bazı otellere kimliksiz alınıyor; fuhuş yaptırdıklarına şahit oldum. Zengin adamlarla babalar arasında acenteler aracılık yapıyor"


Çocuklara Yönelik Ticari Cinsel Sömürüyle Mücadele Ağı’nın hazırladığı “Turizm ve Seyahatte Çocukların Ticari Cinsel Sömürüsü Türkiye Raporu”nda, turizm ve seyahatte çocuğa yönelik cinsel sömürünün endişe verici düzeyde olduğu ortaya çıktı. 
Ankara, Batman, Bursa, Diyarbakır, Hatay ve Sakarya Baroları ile Uluslararası Af Örgütü, Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği, Yeniden Sağlık ve Eğitim Derneği, Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Derneği’nin de aralarında bulunduğu 40 aşkın sivil toplum örgütü tarafından oluşturulan mücadele ağının raporunda, sivil toplum kuruluşu üyelerinden turizm öğrencilerine, hukukçulardan sektör yöneticilerine kadar birçok kişi ile yapılan görüşmelere yer verildi.
Antalya’da turizm sektöründe çalışanlarla yapılan görüşmelerde, Türkiye’ye ticari cinsel sömürü amacıyla yurt dışından kız çocuklarının getirildiği, bazı eğlence yerlerinde çocukların fuhuşta kullanıldığı yönünde duyumlara dikkat çekiliyor.

Sivil toplum örgütü üyesi bir kadın, yaşadığı tanıklıkları ise şöyle anlatıyor:
Çocuklar, bazı otellere kimliksiz alınıyor; fuhuş yaptırdıklarına şahit oldum. Zengin adamlarla babalar arasında acenteler aracılık yapıyor. Bazı acenteler yurt dışından gelen şeyhlere, zenginlere tüm hizmeti vermek adı altında ihtiyaçlarını gideriyorlar. Bakirelik yaşı eskiden 18 ile 20 yaş arası iken şimdi 8-9 yaşlarına düştü. Yazın daha fazla olmaktadır”


Masaj salonları

Raporda Ankara’da görüşülen bir hakimin bazı turizm acentaları ve otellerin yanı sıra kimi masörlerin de “hizmete aracılık” yaptığına ilişkin ifadeleri dikkat çekiyor: “Çocuklar burada anlaşıp Antalya’ya gidiyorlar. 1 hafta-15 gün fuhuş yapıp geri geliyor. Bir çocuk bir kadının evinde bu şekilde kalıyor. Cinsel sömürüde en dirençli, en güvenirliği düşük olan masörler. Çocuk çalıştığı işlerden memnun. Bilgi vermek istemiyor. Polis müşteri gibi, sonra kız inkar ediyor. Bazı masaj salonunda çoğunlukla oral seks yapılıyor. Zaman zaman cinsel birleşme oluyor.”


Köle düzeni

Görüşülen Turizm ve Otel İşletmeciliği Bölümü öğrencilerinin yüzde 74’ü çocukların turizm ve seyahatte çocukların cinsel sömürü mağduru olduğunu düşünüyor. Otellerde ve rehberlik bürolarında stajyer olarak çalışan bazı kızlar cinsel sömürüye maruz kalıyor. Antalya’da bir otel yöneticisinin anlatımı raporda şöyle yer alıyor: “Turizmde kalifiye elaman bulmak çok zor. Çünkü stajyer adı altında çoğu öğrenci köle gibi ya belirli bir maaşla ya da parasız otellerde çalıştırılır. Otel departman müdürleri, çalışanlar tarafından da istismara uğrayanlar oluyor. Türk stajyerlerde de aynı durum yaşanıyor. İlk defa denizi gören, çoğu farkındalığı hiç olmayan çocuklar da fuhuşta otel içinde ve dışında kullanılabiliyor. Bunu bu sektörde sürekli duyuyoruz.”

Turist tacizi
Raporda, Turizm ve Otel İşletmeciliği Bölümü öğrencilerinin de arkadaşlarının saldırı boyutunda sorunlarla karşılaştığını belirttiği kaydedildi. Raporda öğrencilerin; şefin kızların resmini çekmesi, otele gelen turistlerin taciz etmesi, staj için gidilen işletmelerde çalışanlar tarafından sözlü ve fiziksel taciz gibi sorunlarla karşılaştığı dile getiriliyor.

Suriyeli çocuğu eşi pazarladı

Raporda görüşmeciler Suriye’den Türkiye’ye gelen kız çocuklarının erken evlilik, para karşılığı fuhuş gibi farklı şekillerde cinsel sömürüde kullanıldığını kaydediyor. 
Bir avukat, “Gaziantep’te 14 yaşında Suriyeli bir kız çocuğu erken evlilik yapıyor. Eşi daha sonra fuhuş yoluyla kızı pazarlamaya çalışıyordu” ifadelerini kullanıyor. Raporda bölgede yaşayanların, “Suriyeli ailelerin çocuklarını fuhuşa isteyerek sürükledikleri” gibi izlenimine sahip olduğunu belirtilerek hem çocukların hem de ailelerin mağdur oldukları yönünde farkındalık çalışmaları yürütülmesi gerektiği vurgulandı.


http://onedio.com/…/turizm-ve-seyahatte-cocuklarin-ticari-c…

AKP hükümeti,halkımızın tercihi ve isteği olmamasına rağmen, Türkiye cumhuriyetini bölgede ve dünyada bir güç olmaktan çıkartmak, Avrupa Birliği ve NATO dışına iterek kurtulmak amacıyla, devleti tasfiye amacıyla Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ülkelerince, 1961'den beri Avrupa'ya işçi olarak alınmış, devşirme gayrimüslümlerin Müslüman görünenlerinden seçilen dinci, kinci, şeriatçı kadrolardan oluşturulan kişi ve kurumlardan oluşturulan bir ihanet örgütlenmesi olarak iktidar edilmiştir.
Gerekli bilgi ve belgeler için blogumdaki Tayyip Erdoğan Dosyası(Tıkla) Yazımı okuyabilirsiniz

Çocuklarla cinsellik Kuran emri değildir. İslam'dan önce de bu gün de Hristiyanlarda, Yahudilikte, ondan önceki Roma, Yunan ve İran Mitra(Mihr/Güneş Tanrısı), Hint Brahman, Şiva, Can, Sabilik dinlerinde olan bir gelenektir.
Bu dinlerde kzı ve erkek bebekler, çocuklar, büyük, küçükbaş ve kümes hayvanları ile yabanıl hayvanlarla nikahlı evlilikler vardır.
Bir baba süt emen kızını, oğlunu ve saydığım hayvanları karısı ve kölesi olarak kullanabilir, zevk kölesi olarak sütten kesilen bir çocuğunu köle, eş olarak satabilir, sonra geri alıp başkasına sınırsız sayıda satabilirdi.
Buna büyüdüğünde itiraz eden çocuk baba tarafından köyün, şehrin yaşlılar meclisine şikayet edilir ve recm edilerek yani taşa tutularak öldürülürdü. Tevrat'ta bu konuda hükümler vardır.
Oysa Kur'an'da böyle bir emir yoktur.
Sadece Kuran'ın tebliğ edildiği çağda, böyle evlenmiş sahabe, ensardan insanlar vardı ve bunlardan "adet görme yaşına gelmemiş kadınların boşanmalarını" ve bekleme sürelerini bildiren Talak Suresi 65;4 ayette bahsedilmektedir.
Kur'an'da tek bir ayet yoktur ki "süt emen, adet görmeyen çocuklarla evlenin diye hükmetsin.
Kız ve oğullarını alınıp satılan mal ve köle olarak gören, Sami Toplum Kültü dinlerde büyümüş Araplar eski sapık geleneklerini sürdürmek için bunlar "peygamberin, sahabenin, ensarın hayatında olan şeylerdi" şeklinde "kelime oyunları" ile cahil insanları aldatarak bu sapık geleneklerini sürdürmüşlerdir.
Kur'anda olmadığı halde dine hadis yoları ile sokulmuş bu gelenekleri, Pakistan Diyanet İşleri başkanlığının resmi internet sitesinde buşlunan Buhari, Ebu Davut Sünnen Hadis kitaplarından Türkçeye çevirdiğim yazıdan okumak için Hz. Muhammet'in İnce İşleri(Tıkla)" yazımı ve Ekvator çizgisi boyunca bütün milletlerde bunun nasıl, hangi dini geleneklerie göre yapıldığını öğrenmek iöin de "Antik Çağda Katil tanrıçalara Çocuk Kurbanı", BEŞ yaşında öz kızının kendisini aldattığını düşünerek, vücudunu parçaladığı kola kutusunun tenekesiyle parçalayan, kafai, vücut kemiklerini kırarak öldüren Suudi Arabistanlı vaiz Fayhan el Hamdi olayını ve blog arşivimden onlarcasını seçerek yazılarımı okuyunuz.

Oysa yeryüzünde bütün milletler aynı değilerdi ve bunların sapık olduğunu bilen, yasaklayan milletler de vardı.
Sami Toplumları yani, Hint, Arap, Fars, Yunan, Yahudi milletlerinde bu gelenekler tanrılarının emirleriydi ama İslam kitabı Kuranda bu konuda emir yoktur.
Bu sapkınlıkların Orta Doğu coğrafyasında çıkış yeri Mezopotamya'dır ve cin ve şeytanlara ibadet gereği tapınaklarda görevli erkek, kadın, çocuk fahişe rahip ve rahibeler tapınağa gelir sağlamak için, şehirlerine gelen yabancılarla bir gümüş sikke karşılığında fuhuş yaparlardı. Sümer, Akada, Babil, Mısır, Yunan, İran, Hint metinlerinde istemediğiniz kadar kaynak bulmak mümkündür Sümer'den İslama Cin ve Şeytan Kültü ve Tapınak Fahişeliğinden Tarikat Fahişeliğine yazılarımdan okuyabilirsiniz. 

Kendisini Müslüman gösteren, Mezopotamya Şeytan ibadetleri geleneklerinden gelen bu şeyh, pir gibi ruhbanları hala tutuklayacak devletin yargıçları ve savcıları vardır. Kuran Enam Suresi 94, Hadid Suresi 27.ayetleri Şeyhlik, Pirlik, papazlık, hahamlık gibi tapınak ruhbanlıklarını yasaklamıştır.
Böyle kendilerine uluhiyet kazandırmış kimseler sizin özgürlüklerinizin, ırzınızın, namusunuzun düşmanıdır.

Çocuklarla cinselliğin bu gün Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa, Rusya, Yunanistan, İngiltere gibi ülkelerde olduğunu öğrenmek için bu Tv araştırma raporunu Türkçeye çevirdim.
Takdir Sizindir.
Alaeddin Yavuz




Suudi Arabistan'da erkek çocuklara aile içi tecavüz istatistikleri


Arabistan'da bebekler, çocuklarla zevk evlilikleri




15 Ocak 2020 Çarşamba

TEVRAT ENSEST, FUHUŞ,TECAVÜZ AYETLERİ

TEVRAT ENSEST, FUHUŞ AYETLERİ

Şiva Dini
Yaratılış 26

33 İshak kuyuya Şiva adını verdi. Bu yüzden kent bugüne kadar Beer-Şeva diye anılır.
5 İshak Yakup'u böyle uğurladı. Yakup Paddan-Aram'a*, kendisinin ve Esav'ın annesi Rebeka'nın kardeşi Aramlı Betuel oğlu Lavan'ın yanına gitmek üzere yola çıktı.
*Aram, Arami demektir. Aramiler, Beyaz Hintli kavimdir. Dinleri Sabilik, Mandeizm Şiva dini mezhebidir.

"10 Yakup Beer-Şeva'dan ayrılarak Harran'a doğru yola çıktı.

2 Samuel Bölüm 9
9 Kral Davut, Saul'un hizmetkârı Siva'yı çağırtıp, “Önceden efendin Saul ile ailesine ait her şeyi torunu Mefiboşet'e verdim” dedi,
Bölüm 11
3 Davut onun kim olduğunu öğrenmek için birini gönderdi. Adam, “Kadın Eliam'ın kızı Hititli Uriya'nın karısı Bat-Şeva'dır” dedi.(Bat Şiva=Şiva Kız, Süleyman peygamberin anasıdır)

2 Samuel  Bölüm 16


3 Kral, “Efendin Saul'un torunu nerede?” diye sordu. Siva, “Yeruşalim'de kalıyor” diye yanıtladı,...
Bölüm 20
2 Bunun üzerine bütün İsrailliler Davut'u bırakıp Bikri oğlu Şeva'nın ardından gitti. Yahudalılar ise krallarına bağlı kalıp Şeria Irmağı'ndan Yeruşalim'e dek ona eşlik ettiler.

Üvey Kız Kardeşle Evlilik

Yaratılış 11
29 Avram'la Nahor evlendiler. Avram'ın karısının adı Saray, Nahor'unkinin adı Milka'ydı. Milka Yiska'nın babası Haran'ın kızıydı.

30 Saray kısırdı, çocuğu olmuyordu.

Yaratılış 12
18 Firavun Avram'ı çağırtarak, “Nedir bana bu yaptığın?” dedi, “Neden Saray'ın karın olduğunu söylemedin

19 Niçin 'Saray kız kardeşimdir' diyerek onunla evlenmeme izin verdin? Al karını, git!”

Yaratılış 20

12 Üstelik, Sara gerçekten kız kardeşimdir. Babamız bir, annemiz ayrıdır. Onunla evlendim.
Yaratılış 24
 İshak ile Rebeka
48 Eğilip RAB'be tapındım. Efendimin oğluna kardeşinin torununu almak için bana doğru yolu gösteren efendim İbrahim'in Tanrısı RAB'be övgüler sundum.

Yaratılış 29
Yakup iki kız kardeşle evleniyor;
26 Lavan, “Bizim buralarda adettir. Büyük kız dururken küçük kız evlendirilmez” dedi,

27 “Bu bir haftayı tamamla, Rahel'i de sana veririz. Yalnız ona karşılık yedi yıl daha yanımda çalışacaksın.”
28 Yakup kabul etti. Lea'yla bir hafta geçirdi. Sonra Lavan kızı Rahel'i de ona verdi.


2 Samuel Bölüm 13
Davut'un kızına üvey kardeşinin tecavüzü

20 Kardeşi Avşalom ona, “Seninle birlikte olan kardeşin Amnon muydu?” diye sordu, “Haydi, kızkardeşim, sesini çıkarma. O senin üvey kardeşindir. Bu olayın üzerinde durma.” Böylece Tamar, kardeşi Avşalom'un evinde yalnız ve üzgün yaşadı.

Yaratılış 30 
Yakup'un oğluna Aşera putunun adı veriliyor.
13 Lea, “Mutluyum!” dedi, “Kadınlar bana 'mutlu' diyecek.” Ve çocuğa Aşer adını verdi.

İSRAİL ADININ KAYNAĞI
Yaratılış 32 Allah i,le Güreşip Yenen Yahkup
24 Böylece Yakup arkada yalnız kaldı. Bir adam gün ağarıncaya kadar onunla güreşti.
28 Adam, “Artık sana Yakup değil, İsrail denecek” dedi, “Çünkü Tanrı'yla, insanlarla güreşip yendin.”
30 Yakup, “Tanrı'yla yüzyüze görüştüm, ama canım bağışlandı” diyerek oraya Peniel adını verdi.

İSRAİL'İN KURULUŞU
Yaratılış 33
18 Yakup Paddan-Aram'dan Kenan ülkesine, Şekem Kenti'ne güvenlik içinde vardı. Kentin yakınında konakladı.
19 Çadırını kurduğu arsayı Şekem'in babası Hamor'un oğullarından yüz parça gümüşe aldı.

20 Orada bir sunak kurarak ona El-Elohe-İsrail* adını verdi.
*El Elohe İsrail, İsrail (Yakup)'in Tanrısı Elohe demektir.


TECAVÜZ GELENEĞİ
Yakup'un Kızına Şekemli Kabile Reisinin oğlu tecavüz ediyor.
Yaratılış 34
1 Lea'yla Yakup'un kızı Dina bir gün yöre kadınlarını ziyarete gitti.
2 O bölgenin beyi Hivli Hamor'un oğlu Şekem Dina'yı görünce tutup kızın ırzına geçti.
2 Samuel Bölüm 13
Davut'un kızına üvey kardeşinin tecavüzü
20 Kardeşi Avşalom ona, “Seninle birlikte olan kardeşin Amnon muydu?” diye sordu, “Haydi, kızkardeşim, sesini çıkarma. O senin üvey kardeşindir. Bu olayın üzerinde durma.” Böylece Tamar, kardeşi Avşalom'un evinde yalnız ve üzgün yaşadı.

YAKUP KENDİ TANRISINA İBADET EMRİ ALIYOR
1 Tanrı Yakup'a, “Git, Beyt-El'e yerleş” dedi, “Ağabeyin Esav'dan kaçarken sana görünen Tanrı'ya orada bir sunak yap.”
2 Yakup ailesine ve yanındakilere, “Yabancı ilahlarınızı atın” dedi, “Kendinizi arındırıp giysilerinizi değiştirin.
3 Beyt-El'e gidelim. Sıkıntı çektiğim günlerde yakarışımı duyan, gittiğim her yerde benimle birlikte olan Tanrı'ya orada bir sunak yapacağım.”
4 Böylece herkes yabancı ilahlarını, kulaklarındaki küpeleri Yakup'a verdi. Yakup bunları Şekem yakınlarında bir sakız ağacının altına gömdü.
Tevrat "Tek Tanrılı Kitap" değil sadece "Kendi Tanrısına İbadet" emreder. Başka kavimlerin tanrılarının varlığını kabul eder.

Mısır'dan Çıkış 21 Köle Olarak Kızını Satmak
7 “Eğer bir adam kızını cariye olarak satarsa, kız erkek köleler gibi özgür bırakılmayacak.

8 Efendisi kızla nişanlanır, sonra kızdan hoşlanmazsa, kızın geri alınmasına izin vermelidir. Kızı aldattığı için onu yabancılara satamaz.

Levililer 19;
29 “Kızını fahişeliğe sürükleyip rezil etme. Yoksa fahişelik yayılır ve ülke ahlaksızlıkla dolup taşar.

31 “Cincilere, ruh çağıranlara yönelmeyin. Onlara danışmayın, kirlenirsiniz. Tanrınız RAB benim.

Levililer 18
6 “Hiçbiriniz cinsel ilişkide bulunmak için yakın akrabasına yaklaşmayacak. RAB benim.
7 Annenle cinsel ilişkide bulunarak babanın namusuna dokunmayacaksın. O senin annendir. Onunla ilişki kurmayacaksın.
8 Babanın karısıyla cinsel ilişki kurmayacaksın. Babanın namusudur o.
9 Babandan ya da annenden olan, ister seninle aynı evde doğmuş olsun, ister olmasın üvey kız kardeşlerinden biriyle cinsel ilişki kurmayacaksın.
10 Kızının ya da oğlunun kızıyla cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü onların namusu senin namusundur.
11 Babanın evlendiği kadından doğan kızla cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü o babandan olmadır, senin kız kardeşin sayılır.
12 Halanla cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü o babanın yakın akrabasıdır.
13 Teyzenle cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü o annenin yakın akrabasıdır.
14 Amcanın namusuna dokunmayacaksın. Karısına yaklaşmayacaksın, çünkü o senin yengendir.
15 Gelininle cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü oğlunun karısıdır. Onunla ilişki kurmayacaksın.
16 Kardeşinin karısıyla cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü o kardeşinin namusudur.
17 Bir kadının hem kendisiyle, hem kızıyla cinsel ilişki kurmayacaksın. Kadının kızının ya da oğlunun kızıyla cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü onlar kadının yakın akrabasıdır. Onlara yaklaşmak alçaklıktır.
18 Karın yaşadığı sürece onun kız kardeşini kuma olarak almayacak ve onunla cinsel ilişki kurmayacaksın.
19 “Adet gördüğü için kirli sayılan bir kadınla cinsel ilişki kurmayacaksın.
20 Komşunun karısıyla cinsel ilişki kurarak kendini kirletmeyeceksin.

Tapınak Fahişe Dinleri
Yasa 23
17 “Putatapan törenlerinde fuhuş yapan İsrailli bir kadın ya da erkek olmasın.
1 Krallar 15
11 Atası Davut gibi RAB'bin gözünde doğru olanı yapan Asa,
12 putatapan törenlerinde fuhuş yapanları ülkeden kovdu. Atalarının yapmış olduğu bütün putları yok etti.

YENGE İLE EVLENME, LEVİR EVLİLİĞİ
Yaratılış 38 
Yakup oğlu Yahuda'nın Gelini Tamar Olayı
6 Yahuda ilk oğlu Er için bir kadın aldı. Kadının adı Tamar'dı.
7 Yahuda'nın ilk oğlu Er, RAB'bin gözünde kötüydü. Bu yüzden RAB onu öldürdü.
8 Yahuda Onan'a, “Kardeşinin karısıyla evlen” dedi, “Kaynı olarak ona karşı sorumluluğunu yerine getir. Kardeşine soy yetiştir.”
Bu gelenek Musa'dan 400 yıl önce Yakup peygamber zamanında uygulanmıştır.
Yakup'tan 400 yıl sonra Musa'ya indirilen "5" kitaptan olan Levililer 18 Bap ayetlerinde bu gelenekler yasaklanır;
Levililer 18
6 “Hiçbiriniz cinsel ilişkide bulunmak için yakın akrabasına yaklaşmayacak. RAB benim.
16 Kardeşinin karısıyla cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü o kardeşinin namusudur.

Levililer 20 Üvey Kız Kardeşle Evlilik Yasağı
17 “Bir adam anne ya da baba tarafından üvey kızkardeşiyle evlenir, cinsel ilişki kurarsa, utançtır. Ait oldukları halkın arasından atılacaklardır. Adam kızkardeşiyle ilişki kurduğu için suçunun bedelini ödeyecektir."
21 Kardeşinin karısıyla evlenen adam rezillik etmiş olur. Kardeşinin namusunu lekelemiştir. Çocuk sahibi olmayacaklardır.

Şimdi Yasa Kitabında "yenge ile evlilik tekrarı yapılır. Bu tanrının kafası karışık değil mi sizce?
YENGE İLE LEVİR EVLİLİĞİ EMRİNİN TEKRARI
Yasa 25 
Ölen kardeşin Karısıyla kardeşinin Evlenmesi Levir Evliliği
5 “Birlikte oturan kardeşlerden biri oğlu olmadan ölürse, ölenin dulu aile dışından biriyle evlenmemeli. Ölenin kardeşi dul kalan kadına gidecek. Onu kendine karı olarak alacak, ona kayın biraderlik görevini yapacak.

DAVUT YONATAN AŞKI

2 Samuel Bölüm 1
26 “Senin için üzgünüm, kardeşim Yonatan.
Benim için çok değerliydin.
Sevgin kadın sevgisinden daha üstündü.


3 Ocak 2020 Cuma

VEHHABİLER VE VEHHABİ TÜRKİYE

Mirat ül Haremeyn Kitabının İran baskısı
Vehhabilerin Müslüman değil,
Müşrik olduklarını bu kitap ile kanıtlıyor
VEHHABİLER ve VEHHABİ TÜRKİYE

Dili ağır olduğundan biraz sadeleştirdim. Alıntılara Tek kelime yorum, ekleme yok. İyi okumalar.

Kaynak;
Abdülhakim Arvasi Saadeti Ebediyye/Tam İlmihal 1967 basımı 2 F26 Sayfa 401 427

Aşağıdaki bilgilerin çoğu “Mirat ül Haremeyn” Kitabından alınmıştır.;

Vehhabiliği kuran Mehmet bin Abdülvehhabdır. 1111 (1694’de) Necd’de Hureymile kasabasında dünyaya gelmiş, 1206 (1787’de ölmüştür. Önceleri seyahat ve ticaret için Basra, Bağdat, İran,Hind ve Şam taraflarına gitmiş, oralarda eline geçirdiği Ahmet İbni Teynmiye’nin ehli sünnete uymayan kitaplarını okumuş,zeki, kurnaz, çenesi kuvvetli olduğundan (Şeyhi Necdi) diye meşhur olmuştur. Şöhretini arttırmak için Medine i münevvere’de ve sonra Şam’da Hanbeli mezhebi alimlerinden  de okuyup Necd’e dönünce kitap yazmıştır. Bozuk düşünceleri, köylüleri, Deriye ahalisi ile reisleri Muhammed bin Suud’u aldatmıştır. Vehhabilik adını verdiği fikirlerini kabul edenlere Vehhabi, ve Necdi denilmiştir. Cahilleri aldatmak kolay olduğundan, Vehhabiler çoğalınca kendini “kadı”ilan eden Muhammet bin Suud’u da emir ve hakim olarak tanıtmıştır. 
Kendilerinden sonra bu makama çocuklarının da geçmesini kabul ettirmişlerdi. Mirat ül Haremeyn kitabının basıldığın1306 senesinde Necd emiri Abdullah bin Faysal’dı.
Mehmet’in babası Abdülvehhap iyi bir Müslüman idi. Bu ve Medine’deki alimler Abdülvehhap oğlunun sözlerinden bozuk bir yol tutacağını anlamış, herkese bununla konuşulmamasını nasihat etmişlerdi. Fakat 1150’de Vehhabiliği ilan etti. Yazdığı kitaplarda ve bunların en kötüsü olan Kitab üt Tevhid de de torunu Abdurrahman bin Hasen’in buna yaptığı Feth ül Mecid adındaki şerh de sayılamayacak kadar çok yanlış fikirler varsa da dinlerinin temeli üç meseledir;
1 Amel ve ibadet imanın parçasıdır diyor. Bir farzı yapmayan, örneğin farz olduğuna inandığı halde namaz kılmayan kafir olur, diyor. Bunu ÖLDÜRMELİ, MALLARINI VEHHABİLERE TAKSİM ETMELİDİR diyorlar. Bunlar Feth ül Mecid’in 17i 48, 93, 111, 273, 337, ve 348. sayfalarında yazılıdır.

2 Peygamberlerin (aleyhimüsselam) ve evliyanın ruhlarından şefaat isteyen, bunların mezarını ziyaret edip , bunları aracı ederek dua eden kafir olur diyorlar.Fethül Mecid Vehhabi kitabının 503. sayfasında diyor ki, Reülullah sağ iken dua etmesini istemek uygundur. Hatta diri olan her iyi kimsenin dua etmesi istenir. Nitekim Hz. Ömer Mekke’ye umreye gideceği zaman, Resülullah “ Ya Ömer, bizi de duandan unutma” dedi. Dirilerin cenazeye ve kabirde olanlara dua etmesi uygundur. Fakat kabirde olanın dua etmesini istemek uygun değildir.... 70. sayfasında diyor ki, “ölüden ve yanında bulunmayandan dua istemek onu Allah’a şerik koşmak olur.”...

3 Mezarlar üzerine türbe yapmak ve türbelerde namaz kılmak ve orada hizmet ve ibadet edenlere kandil yakmak ve ölülerin ruhlarına sadaka adamak caiz değil imiş.... Haremeyn ahalisi şimdiye kadar kubbelere, duvarlara tapınıyor imiş. (Ehli Sünnet) olan ve Şii (Alevi) olan Müslümanlar bunun için müşrik oluyorlarmış. BUNLARI ÖLDÜRMEK, MALLARINI YAĞMALAMAK HELAL İMİŞ. Kestikleri hayvanlar LEŞ olurmuş. Bunun için “hacıların kestirdikleri kurbanları yemiyorlar, toprağa gömüyorlar

Türbe, oda demektir. Türbe yasak olsaydı Eshab ı Kiram,Resülullah efendimizi ve Hz. Ebu bekir’i, Hz. Ömer’i oda içine gömmezlerdi. Türbe ölüye tapınmak için yapılmaz. Ona sevgi ve saygı göstermek, ona okumağa, dua etmeye gelenleri yağmurdan, güneşten korumak için yapılır. Salihleri, alimleri sevmemizi dinimiz bize emretmektedir. (Mecma ül Enhur) 2. cilt 552.sayfasında diyor ki; Muhammed bin Hanefiyye,Abdullah bin Abbas’ı defn edince kabri üzerine çadır kurdu.Ziyaretçiler üç gün bu çadırda oturdular..Görülüyor ki Eshab ı Kiram’ın yolunda olanlar türbe yıkmaz, türbe yaparlar.

Vehhabilerin Eshab ı Kiram’ın yolunda olmadıkları bundan da anlaşılmaktadır.
Keşfin Nur’da diyor ki, Alimlerin, Velilerin kabirleri üstüne türbe yapmak onları cahillerin hakaretlerinden korumak içindir. Cami ül Fetva’da ve Tenvir’de diyor ki, kabir üzerine kubbe yapmak mekruh değildir.
Vehhabilerin, “evliyayı yaratıcı sanmalarından korktuğumuz için türbeleri yıkıyoruz” sözü küfürdür...

İslam alimlerinin hiç biri türbeleri puta benzetmemiş, en aşırı yazanı haram olacağını bildirmiştir. Türbe ziyaret ederek evliyalara eğilim gösteren Müslümanlara Vehhabilerden başka hiçbir alim  kötü zan ile bakmamıştır.
Vehhabilerin Feth ül Mecid kitaplarının 242.sayfasında, İbni Hacer i Mekki Zevacir kitabında kabirler üzerine kubbeler yapmak büyük günahtır.Müslüman valilerin, meliklerin bunları yıkmaları vaciptir. Önce İmam ı Şafi’nin kabrini yıkmak gerekir diyor.
Halbuki İbni Haceri Mekki hazretleri Zevacir kitabında “kab irler üzerine kubbe yapmak büyük günahtır” demiyor, halkın gömüldüğü mezarlıklarda yer kaplayarak ölen Müslümanların gömülecek yer bulmalarına engel olanları yıkın diyor. Yoksa türbe yapmaya, türba ziyaretine haramdır, küfürdür demiyor.
Vehhabilerin, Ayeti kerimelerin ve hadisi şeriflerin anlamlarını değiştirerek Müslümanları aldattıklarını delillerinden birisi de bu örnektir.
İbni Haceri Mekki hazretleri Fetava i Fıkhiyye kitabı 125.sayfada buyuruyor ki, “peygamberlerin türbelerinde namaz kılmak sahihdir, mekruh dahi değildir. Peygamberler mezarlarında diridirler. Fakat onların yaşamları her bakımdan bizim gibi değildir. Yemeleri, içmeleri, ibadet etmeleri gerekli değildir.Meleklerin yaşamlarına benzer. Lezzet almak için ibadet yaparlar...
(Sayfa 414)
Hicri 1381’de İstanbul’dan hacca giden bir Müslüman Hücrei Seadet önünde “Ya Resülullah,SAV, günahım çok, bana şefaat eyle” diye dua ederken, bir Vehhabi hocası gelip “O ölüdür,bir şey duymaz” gibi şeyler söyler, yakasından çeker. Bu Sünni Müslüman da “Kuran ı Kerim Bakara suresi 154.ayetinde “Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyiniz! Onlar diridir. Fakat siz bunu anlamıyorsunuz!” buyuruldu. Bu büyük peygamberin ümmetinden birine ölü denilmesiyasak olunca, sen insanlarınen üstününe nasıl ölüdür diyorsun” der. Vehhabi cevap veremeyip rezil olmuş şekilde oradan kaçmıştır.
Mekke i Mükerreme alimleri, Vehhabilerin “KAFİR” olduklarınıispat eden bir karar yazıp her tarafa gönderdi. Vehhabi hacılarını Mekke’ye sokmadılar.
İlk olarak 1205 (1791’de Vehhabiler ile Mekkeliler arasında harb oldu. Sonuç alınamadı. Vehhabilerin zulüm ve işkencesinden kurtulmak için kabileler, köylüler Vehhabi oldu. Böylece kuvvetlenerek 1217’de Taif şehrini aldılar. Kadın, çoluk, çocuk demeyip bütün müminleri kılıçtan geçirdiler. 1218’de Mekke i Mükerremeyi üç ay işgal ettiler. Mekke halkı, kedi, köpek eti, ot, yaprak yedi. Sonunda bunları da bulamayıp teslim oldu. Vehhabiler ahaliye hakaret ve eziyet edip, “H.500” senesinden sonra ölenler Kafir oldu. Sizi imana getireceğiz” deyip Vehhabiliği kabul etmeyen Müslümanları şehit ettiler.
Sonra Cidde’ye gittilerse de mağlup oldular. Çoğu öldürüldü ve Deriye’ye döndüler. 1220’de Medine i Münevvere’ye saldırıp peygambere ayrılmış hazineyi yağmaladılar. Bütün mübarek türbeleri yıktılar, ahaliye işkence edip çok çirkin şeyler yaptılar. Teisleri olan Suud,halkı Mescid i saadete toplayıp; “Ey Medine halkı, bu gün dininiz tamam oldu,Müslüman olup Allah’ı hoşnut eylediniz. Artık, babalarınızın, dedelerinizin batıl dinine itibar etmeyiniz, onları rahmetle anmayınız. Onların hepsi şirk üzerine kafir olarak öldüler. Sizin nasıl ibadet edeceğinizi kitaplarımız bildiriyor. ULEMAMIZIN SÖZLERİNİ DİNLEMEYENLERİN MALLARININ, EŞYALARININ,EVLATLARININ,AİLESİNİN,ASKERİM İÇİN MÜBAH OLDUĞUNU BİLİNİZ. HEPİNİZİ ZİNCİRE BAĞLAYIP İŞKENCE EDECEKLERDİR.
ARTIK ĞEYGAMBERİMİZ S.A.V’nin TÜRBESİ ÖNÜNDE DURUP ‘ESSELAMÜ ALEYKE YA RESÜLULLAH’ DEMEYECEKSİNİZ!” dedi.
Buraya yazamayacağımız daha çok çirkin şeyler söyledi. Vehhabiler, Ehli Sünnet hacılarını “7” yıl Mekke’ye sokmadı.

Bu senelerde, Osmanlı ordusu dış düşmanlarla harp halindeydi, içeride de karışıklık vardı.
Şöyle ki;
Fransa ile senelerden beri dost iken, Napolyon Bonapart 1213 (1799’da,Mısır’a 50.000 askerle saldırdı.Denizden ve karadan muharebelerle 1216’da Mısır Düşmandan temizlendi.
1221’de Rusya sınırlarımıza saldırıp savaş ilan etti. İngiliz donanması Çanakkale’den girip, Yedikule’ye kadar geldi. Başta padişah III.Selim han olmak üzere, bütün memur, asker, halk,büyük gayretle üç günde sahillere 1000’den fazla top yerleştirdi, harp olmadan düşmanı kaçırdı.
Rusya barış istediyse de 1224’de tekrar saldırarak Tuna’yı geçti. Uzun savaşlardan sonra 1227’de Bükreş anlaşması yapıldı. İçeride ise yer yer dinsizler türeyip halka zulüm ediyor,ve devleti dinlemiyorlardı. O zaman Halife 3. Selim han, bir yandan eğitimliasker yetiştiriyor, bir yandan da top fabrikası yaptırıp çalıştırıyordu. Eğitimli yeni askeri gören, yeni çerilerden Karadeniz tabyalarında bulunanlar Kabakçı Mustafa kumandasında isyan ettiler.
Padişah Müslüman kanı dökülmesin diye üstlerine gitmeyince isyan da büyüdü. Bütün ilerlemeler durdu.
Selim hanı şehit ettiler.(1223) de tahta çıkan II.Mahmut han ı Adli, evvela dinsizleri terbiye itaate getirdi, 1227’de Rsuya ile barış imzaladı.
1226’da Mısır valisine ferman buyrularak Mehmet Ali paşa ve oğlu Tosun paşaya bir kolordu ile Hicaz’a gönderdi ise de mağlup oldu. 1227’de Mehmet Ali Paşa bir kolordu, 18 top, 3 humbara ile gidip MEKKE, MEDİNE VE BÜTÜN HİCAZ’I VEHHABİLERDEN ALDI.

1230’da Mısır’a dönüp oğlu İbrahim paşayı Vehhabilerin merkezi Deriye üzerine gönderdi. Bir çok savaştan sonra 1233’de Suudilerin önderi Abdullah bin Suud yakalandı, İstanbul’a getirilip adamları ile birlikte cezaları verildi. İslam memleketlerinde bir hafta şenlik yapıldı.
Böylece bütün Arabistan Ehli Sünnet’in eline geçti.

Vehhabi DİNSİZLİĞİ Necd çöllerinde vahşilerde kaldı. (Madde başından buraya kadar yazılanların çoğunu “Hülasat ül Kelam” ve “Mirat ül Haremeyn” kitaplarından aldım. Kendimin bir fikri katılmamıştır. Bu yazıların belgelerini isteyen adı geçen iki kitabı ve “Vehhabiye Nasihat” kitaplarımı okusun A.Hakim Arvasi)

Mekke i Mükerreme ile Medine i Münevvere Osmanlılar tarafından adalet ve hürmetle idare edilip milyonlar harcanarak kutsal makamlar tekrar tamir ve tezyin edildi. Harameyn’in mübarek halkı,rahat ve zenginlik içinde yaşadı. Bu mutluluk süreci I.Dünya savaşına kadar sürdü. I.Dünya Savaşı 1332 (1914) 1336 (1918) sonunda İslam birliğini parçalamak isteklerine kavuşan düşmanlar Mekke emiri olan Şerif Hüseyin bin Ali’yi ve Ehli Sünnetten ileri gelenleri Hicaz’dan çıkardılar.
Bütün dünyaya da KAÇTI diye bildirdiler. Necd çöllerinde yaşayan Suud oğullarını Mekke’ye getirerek bunları Hicaz ülkesine emir ve hakim yaptılar.
Bu gün Suudi Arabistan’ı idare3 edenler Vehhabilerdir. Kuran ı Kerimin emirlerini değiştirerek cahil, zalim ve vahşi bir idare sistemi yürütüyorlar.
Müslüman adını taşıdıkları için İSLAM adını lekeliyorlar. İslam düşmanlarının ekmeklerine yağ sürüyorlar.Mekkei mükerreme ve Medini Münevvere’nin Osmanlı idaresinden kalan sünni ve temiz Müslüman halkı, Vehhabilerin “siyaseten” göz yummaları ile yaşayabiliyorlarsa da, çocukları Vehhabi okullarında onların bozuk fikirlerine göre yetiştirilmektedir.

Osmanlılar devrinde Vehhabiler, bir kuvvet, bir ordu kuramadıysalar da kitapları dünyaya yayıldı. Anadolu’da, Bağdat’ta Şii’lik yerleştiği gibi, Mısır din adamları da Vehhabiliğe kaymaya başladılar.
Ne yazık ki, çok okumuş, çok kitaplar yazmış Muhammed Abduh (Saidi Kürdi nurculuğunun fikir babasıdır.A.Yavuz), Vehhabiliği benimsemekle kalmayıp, Masonların İslamiyeti yok etmek için giriştikleri savaşta en tesirli silahları olan “İslam ülkelerinde çağdaşlık, modernlik adları altında dinsizliği sokmak” için propagandalarına da kapılarak, Ehli Sünnet Vel Cemaati tamamen bıraktı.
Ayeti kerimelere, hadisi şeriflere kendi aklı ile batılılaşmaya uyacak anlamlar vererek Selefi Salihin yolundan ayrıldı.
Kitaplarının bir kısmı o yıllarda olanlar tarafından Türkçe’ye çevrilmiş, “Büyük İslam Alimi Abduh’un Eserleri” diye gençliğin önüne sürülmüşlerdir.
Abdüh’un ve Cemalettin Efgani’nin Mason oldukları, kitabımın sonundaki “Abduh” kelimesinde yazılıdır.

Muhammet Arabi’nin Mekke’de basılan “İfadet ül Ahyar” kitabında,Şeyh ül İslam Mustafa Sabri efendinin Mevkıf ül Akl vel ilm vel âlem kitabında ve Cami ül Ezher medresesiyüksek ilim kurulu üyesi Yusuf i Decvi’nin (1966) da Mısır’da çıkan “Cami ül Ezher Mecellesi”ndeki yazılarında bunların İslamiyete uymayan fikirleri kuvvetli delillerle red edilmişti. Zamanında İbni Teymiye de ilminin çokluğuna aldanarak delalete düşmüştü. Fakat bu kadar taşkınlık yapmamıştı.
Ehli Sünnet alimleri, Kuranı Kerimin ve hadisi şeriflerin anlamlarını iyi anlamış ve binlerle kitap yazarak açıklamışlardır.
Kuran ı Kerimin ve Hadis i Şeriflerin anlamlarını yani İslamiyeti doğru öğrenmek için Ehli Sünnet alimlerinin kitapları okunmalıdır.
Millete Vehhabiliği ve mezhepsizliği aşılamak isteyenler DİN ADAMI ŞEKLİNE GİREREK Kuran tefsirleri, hadis tercümeleri uyduruyorlar. Ayeti kerimelere, hadisi şeriflere kendi görüşlerine göre yanlış manalar veriyorlar. Vehhabilerin bozuk sözlerini İslam Alimlerinin Fetvası diye diyerek yazıyor ve Müslümanları aldatıyorlar.

Alusi tefsirinin de İbni Teymiye’nin fikirlerine göre yazılmış olduğunu ve Ehli Sünnete muhalif düşünceleri savunduğunu Şevahid ül Hak291.sayfada bildirmektedir.
İslam Sosyalizmi adı altında şeriatı değiştirmeye kalkan Seyit Kutbun “Fı zilal ül Kur’an” tefsirine gelince kendi sapık fikirlerine Kahire Mason Locası başkanı, dinde reformcu Muhammed Abduh’un muhalif yazılarını da karıştırdığını bir çok yerinde övünerek yazmakta, böylece İslamiyet’e ihanetinin kat kat fazla olduğunu şahsen yazarak itiraf etmektedir...

...Dört mezhebin derin inceliklerine sahip, derin alim, veliyyül Kamil Seyyid Abdülhakim Arvasi (aslı Vanlı Ermeni devşirmesidir Kendisini Seyit yani peygamber soyu ilan etmiş. A.YAvuz) kuddise sirruh” buyurdu ki; Hanefi mezhebinde en kıymetli ve en mükemmel fıkıh kitabı İbni Abidi’nin Dürr ül Muhtar haşiyesidir. Şafi’de Tuhfet ül Muhtac kitabıdır.En kıymetli, en mükemmel tasavvuf kitabı İmam ı Rabbani’nin Mektubat’ıdır. Dürr ül Muhtar, Tenvir ül ebsar’ın şerhidir.
Vehhabilerin bazıları Müslümanları aldatmak için “Biz Hanbeli mezhebindeyiz, sünnet ehliyiz” diyorlar. Oysa, ehli sünnet alimlerinin yazılarından işlerine gelenleri alıp, gelmeyenleri ise örtbas ediyorlar. Ehli sünnet alimlerinin ayeti kerimelere vermiş oldukları doğru anlamları değiştirerek bozuyorlar.
Ehli sünnet alimleri ayeti kerimelere kendi anlayışlarına göre değil, peygamberin hadislerine, eshab ı kiramdan öğrendiklerine göre anlam verdiler. Vehhabiler ise resülullah’tan gelen bu anlamları beğenmiyorlar. Kendi cahil, ahmak kafalarına göre mana veriyorlar.
Din bilgilerinden, fen ve ahlak bilgilerinden ve mantık kurallarından haberdar olmayan cahiller oldukları için Kuranı Kerimin yüksek, kutsal inceliklerini anlayamıyorlar, bunları bildiren hadisler uydurmadır, geçersizdir diyorlar.....

Son Osmanlı Şeyhülislamlarından Abdülhakim Arvasi’nin yazdığı ve 1967’de oğlu Kadıköy Mühtüsü A.Mekki Üçışık tarafından yeniden düzenlemiş Saadet i Ebediyye Tam İlmihal kitabı “Vehhabilik” konusunda alıntı burada bitmiyor, merak eden kitabı okusun.


Ben, buraya kadar alıntıyı uygun buldum. Gerisi Vehhabiligi çürütmek için eleştirilerle geçiyor. Son padişah 6.Mehmet Vahdettin'e kadar, hiç bir Osmanli padişahı Vehhsbileri; "Türkler Islam'a halifelik edemezler, hilâfet onlardan alınmalıdır" ilkesi ile başta Ingiltere, Haçlı Avrupa Kutsal Ittifak Ülkeleri ve ABD misyoner örgütü ABCFM (American Board Comission for Foreign Mission) örgütü ile 1815den itibaren çalışarak, hilafetin açtığı bütün "Cihat Çağrılarına" katılmadıkları ,dusman yaninda saf tuttuklari icin "Kafir, Müşrik" ilan  etmişler ,  Müslüman saymamışlardır. 1924'de Suudi Arabistan devletini zoraki tanıma dışında Islam sayılmamış, 03 Mart 1924 de Hilâfet kaldırılınca Halifelik yetkisi Tbmm ye geçmiş ve Tbmm de bunları 1950 Adnan Menderes hükümetine kadar Müslüman saymamıştır. 

Adnan Menderes ile Kürt Vehhabileri olan Müslüman kılıklı Hristiyanlık siyasi, cemaat örgütleri bunları kutsamış, 178 yıl Müslüman ve Türk askeri kanı dökmüş bu Islam düşmanlarını  baş tacı etmişlerdir  

Bu gün Akp hükümeti de gene Ingiliz örgütü olan Ihvan'i Müslimin yani Müslüman Kardeşler Örgütü gibi Ingiltere'nin Mısırda kurduğu Islam düşmanı örgütle çalışmaktadır. 
Libya'da asker göndermeyi Tbmmden Ermeni Devlet Bahçeli desteği ile geçiren Pontuslu Rum R.T.Erdogan hükümeti Libya Ihvan hareketini iktidar etmek için bunu yapmıştır. Omanlıyı yıkanların “Osmanlıcılık ve Millicilik siyasetleriyle Müslümanları aldatarak", dinlerini ve imanlarını değiştirdiklerini gösterebilmek, Müslümanları Kore'de olduğu gibi bu gün de Arap çöllerinde sömürgeci emperyalist  haçlılara ve Vehhabi Beni Temim Yahudilerine nasıl köle yaptıklarını anlatabilmek, düşmanınızı gösterebilmek için bu alıntıyı yararlı gördüm.




1950 yılında Adnan Menderes hükümetinin din adamı Bitlis’li Said i Kürdi denilen, tarikatını Muhammed Efgani Masonundan öğrendiğini “Tarihçe i Hayatım” adlı saçmalıklarında yazan, Bitlis Nors(Nur=Nur Yezidilerin ve Ermeni Gregoryen Hristiyanların Güneş tanrısına verdikleri addır, şeytandır, İsa’dır...) adlı Ermeni köyünden olan, Nasturi vey Süryani Ermeni, Yahudi birinin 1961 yılına kadar devletin ordusu başta bütün kurumlarına İslamcılık, Nurculuk adlarıyla dinleri bozduklarını, bu kitaptaki samimi Osmanlı devlet İslam kavramını savunan Arvasi’nin yolunda Işık Tarikatı mensubu Fetullah Gülen’in de 1967’de ölen Saidi Kürdi yerine Nurculuğun başına geçerek, Osmanlı devlet siyasetine uygun Hanefi İslam dışına çıkarak ülkemizi bu hale getirdiklerini anlayabilmeniz için bu alıntı tarih gerekliydi.
Veya ben öyle olabileceğini düşündüm.

1961’de ölen Bitlis Ermeni’si Saidi Kürdi’nin Hristiyanların ruhani merkezi olan İtalya’nın başkenti Roma’da bulunan yedi tepe üzerine kurulu Vatikan devletinde gömülü olduğunu, Fetullah Gülen’in de buraya gömülmek için açıkça beyanı olduğunu bilmeyen öğrensin.
18 yıldır devleti yöneten Tayyip Erdoğan ve AKP’sinin de Vehhabi Suud ailesinin babaları olan Şeyh Halid’in torunlarının yönettiği BAE, Suudi Arabistan, Libya, Ürdün, Filistin gibi Osmanlı’ya 178 yıl kurşun sıkmış, Haçlılarla bir olup Müslüman Osmanlı askerlerini ve kendilerinden olmayan Arapları da nasıl katlettiklerini okudunuz.

Arabistan’da Vehhabiler, Suriye’de Dürziler, Irak’da, güneydoğu Anadolu’da Yezidiler, Süryaniler, Nasturi Hrsityanlar, güney Kafkasya’da Bagratuni Ermeni ve Gürcü Yahudiler, Osmanlı ordusuna Haçlılarla bir olup 1760 yılından itibaren sürekli isyanlar çıkardırlar.
Osmanlı bastırınca Yezidiler, Süryaniler Gürcistan Tiflis, Bagata, Batum bölgelerinde satın aldıkları Rus korumasındaki bölgelere kaçtılar.
Osmanlı Rusya ve haçlı ülkelerince bozguna uğratıldıkça da içeri girip Müslüman katliamı yaptılar.




1917’de Süveyş Kanal savşını kaybeden Cemal paşa ile Osmanlı yenildi ve 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes anlaşmasını imzalayarak teslim oldu.
O tarihten itibaren, Osmanlıya isyan etmiş, sürgünden kurtulmak için Müslüman olmuşların kurdukları cemaatler o zamandan beri Kurtuluş savaşına, cumhuriyete karşı haçlılarla birlikte oldular, Kurtuluş savaşına karşı cahil insanlarımızı kışkırttılar. Din ve siyasetle aldattılar.

Osmanlı’nın demokratik devamı olan Türkiye Cumhuriyetine ve kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e “kendi gayrimüslüm şeriatlarını” yaşamak için, İslami tarikat ve cemaatler adı altında “26” kere isyan ettiler Atatürk’e “41” kere suikast yaptılar.
Sonunda onu da öldürüp devleti ele geçirdiler.
1924’den itibaren bütün Müslüman ülkeleri bunlar gibi Müslüman görünen işbirlikçilerin ellerine teslim edildiler. Sayısız Müslüman öldürüldü.
Bizde de “Allah, Kuran, Muhammet diyerek Müslümanları İslam çağındaki kafir ve müşriklerin dinlerine döndürmekle görevliler.

Aralarındaki bazı samimi devşirmeler bunu itiraf ediyorlar artık.
Kendisini halife ilan ettirme derdine düşmüş R.T.Erdoğan’ın ABD,AB, Vatikan Papalığı ile nasıl sıkı fıkı görüşmeler yaptığını, Yunanlı siyaset bilimci profesör Dimitri Kitsikis, İsrail’i siyaset bilimci prof. Amikam Nachmani’nin hazırladıkları “Türk Yunan İSRAİL Konfederasyonu adlı Babil Talmud’una inanan İslam adlı sapkın tarikatların anlayışında bir Yahudi, Ortodoks Hristiyan şeriatına dayalı Bizans kurmakla görevli olduklarını, bunu Müslüman görünerek, din ve siyasetle halkı aldatarak yaptıklarını anlayınız.
“Gelecek olan Mesih’e hazırlık yaptıklarını söyleyen Adnan Tanrıverdi (R.T.Erdoğan’In baş danışmanı ve SADAT ordusu komutanı), okuduğunuz Vehhabi kıyımının ülkemizdeki 21.yy. uyarlaması için işaret vermektedir.

Anlamıyorsanız araştırıp sorgulayınız.
Benden bu kadar uyarı yeter. Gerisi, Müslüman deyip bu partilere oy verenlerin sorundur. Kimse “biz uyarılmadık” demesin.
Takdir sizindir.

Alaeddin Yavuz