Blog başlığındaki "+40" UYARISINI GÖRDÜNÜZ MÜ?

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.

Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.

Tedbir olarak yanınızda sağlık ekibi bulundurunuz veya çıkınız! +40 :))

İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.


Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Yazılarımı ırkçı, etnik,dini ayrımcı bulanlar, Atatürk'e yapılan 26 Kürt isyanı, 25 suikastın arkasında ve 30 yıldır, 50.000 insanımızın ölümünde Kürt Yezidiliği ardında saklanmış gayrimüslüm azınlıkların olmadığını ispatlasın.

Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

22 Haziran 2019 Cumartesi

R.T.ERDOĞANIN DİPLOMASI YOKSA CUMHURBAŞKANLIĞI YAPAMAZ

Bu ne, bu diploma değil mi kardeşim? diyenler yazıları okusun
Açıklama;
Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı ve diplomasının yıllardır bir türlü halka gösterilememesi, eski cumhurbaşkanlığı geleneklerine göre çıkartılmış, "Cumhurbaşkanını koruma yasası" gereğince kendisine yapılan eleştirileri, uyarıları yeri geldiğinde hakaretleri, hakaret olmayan yazı ve söylemleri hakaret sayan avukatların, savcıların açtığı davalarla halkın mağdur edilmesi, aşağıdaki haber yazılarda göreceğiniz gibi ülkemizin ileri gelenlerinin de bundan mağdur olmalarının sebebinin başında "DİPLOMASIZ O MAKAMI İŞGAL ETMEK DEVLETİ BÜYÜK TAZMİNATLAR ÖDEMEYE MAHKUM ETMEKTİR. ERDOĞAN ZAMANINDA VEYA SONRASINDA BUNUN HESABINI BÜYÜK, küçük DEVLETLER BİZE ÖDETECEKTİR."
Bu dereceye kadar yükselirken diplomanın incelenmesi ilgili kurumlar ne iş yapmışlardır, neden buna izin vermişlerdir bunun dahi açıklaması yoktur.
80.milyonluk bir devletin, Erdoğan ve çevresinin batılı güçlerce kullanılması sonucu bir katakulle ile, tek kurşun atmadan yıkılması, yeryüzünün gelmiş geçmiş en büyük siyasi komedyası olacaktır.

İktidarı meşru kılan muhalefettir, muhalefet bunu sormadıkça da iktidar sürecektir ve devletin başına gelenlerden ortak sorumlu olacaktır.
Bütün sorumluları sonunda hesap verecek bile olsa da, maddi ve manevi  kayıpların telafisi olmayacaktır.
Bilmediğimiz bir halt varsa o da açıklansın ki biz de başımızı derde sokmayalım.
Bu nasıl bir tiyatroysa onun da senaryosu hakkında bilgi verilme zamanı gelmiş ve geçmiştir.
Zekeriya Beyaz, Muharrem İnce, Yusuf Hallaçoğlu ile başlatılan "Erdoğan'ın Diploması Yoktur, Cumhurbaşkanlığı Yapamaz" tespitleri, Erdoğan'ın avukatlarının açtıkları hakaret davalarında hukuk komedyasına neden olmaktadır.
Yok yere de insanlarımız, "DİPLOMASIZ cumhurbaşkanına hakaretten" mahkum edilmektedir.
İlgili ve bilgililere duyurulur.
Takdir milletimizindir.
Alaeddin Yavuz

TAYYİP ERDOĞANIN DİPLOMA SORUNU
1
Erdoğan'ın avukatından kafa karıştıran 'diploma' savunması
Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan ve Ankara Başsavcısı Harun Kodalak’a hakaret iddiası ile yargılanan Ahmet D’ın Ankara 39.Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davada Erdoğan’ın diplomasını istediği ortaya çıktı. Erdoğan'ın avukatı, mahkemede kafa karıştıran bir yanıt verdi.
Yayınlanma tarihi: 28 Mayıs 2016 Cumartesi, 10:03
Ahmet D, Polatlı’da “paralel yapı” iddiası ile gözaltına alınmış, akabinde hakkında Cumhurbaşkanına hakaret davası açılmıştı. Ankara 39.Asliye Ceza Mahkemesinde “Cumhurbaşkanına hakaret”ten yargılanan Ahmet D, kendisinin paralel yapı ile alakasının olmadığını ancak bu suçlama ile gözaltına alındığını anlattı.
Haberdar'dan Arzu Yıldız'ın haberine göre, daha sonra hakkında Cumhurbaşkanına hakaretten açılan davaya ilişkin savunmasında, MHP Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun Erdoğan’ın diplomasına ilişkin yazıları delil olarak sundu. Ahmet D, Erdoğan için “Kendisi 4 yıllık fakülte mezunu değildir. Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı görevini yapamaz. Dolayısıyla Cumhurbaşkanına hakaret suçu bu nedenle oluşamaz. Çünkü kendisi 4 yıllık fakülte mezunu değildir. Yusuf Halaçoğlu’nun tanık olarak dinlenmesini talep ediyorum” dedi.

"EN AZ 4 YARI YILI KAPSAYAN..."
Bunun üzerine söz alan Cumhurbaşkanı avukatı ise “davanın esası olmayan bu beyanları kastın yoğunluğunu göstermektedir. Cumhurbaşkanına yönelik mezuniyeti ile ilgili çirkin yaklaşımları reddediyorum. 2547 sayılı kanunun 3 a maddesinde hüküm vardır. Buna göre yüksek öğretim tanımı orada yapılmıştır. Yüksek öğretim milli eğitim sistemi içerisinde, orta öğretime dayalı en az 4 yarı yılı kapsayan her kademedeki eğitim öğretimin tümüdür. Dolayısıyla cumhurbaşkanının ne Anayasa ne de siyasal olarak meşruiyeti ile ilgili zerre tartışma söz konusu değildir” dedi.
Bunun üzerine Ahmet D. davanın Polatlı’da görülmesi gerektiğinin altını çizdi. Dosya Polatlı’ya gönderildi.
Polatlı 1.Asliye Ceza Mahkemesine alınan davada Ahmet D, Cumhurbaşkanının diplomasının ilgili kurumlara sorulmasını talep etti. Mahkeme talebi 28.06.2016 tarihinde değerlendireceğini belirterek davayı erteledi.
Cumhurbaşkanına hakaretten yargılanan sanığın savunmasında geçen kanun maddesi ne diyor?

Madde 3 – (Değişik: 17/8/1983 - 2880/1 md.)
Bu Kanunda geçen kavram ve terimlerin tanımları aşağıda belirtilmiştir.
a) YükseköğretimMilli eğitim sistemi içinde, ortaöğretime dayalı, en az dört yarı yılı kapsayan her kademedeki eğitim - öğretimin tümüdür.

Yazılı açıklama yapan Ahmet D, şunları söyledi:
“Cumhurbaşkanına hakaret davası nedeniyle hakkımda açılan davada sorgum esnasında gerekli savunmamı yaptıktan sonra,

Benden şikayetçi olan RTE nin diplomasının sahte olduğu ve bu nedenle C.Başkanlığının geçersiz olduğu ve TCK.nun 299. maddesinde belirtilen suçun gerçek manada kanunun aradığı şartlarda Cumhurbaşkanı olan kişiye karşı işlenirse bu suçun subutu halinde sanığın cezalandıralacağı iddiasında bulundum.
6271 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Seçim Kanunun 6. maddesinin ilgili fıkrasında C.Başkanı adayının 4 yıllık fakülte mezunu olma şartı aranmaktadır.
RTE nin 1981 yılında elden almış olduğu GEÇİCİ MEZUNİYET BELGESİ inceleneceği üzere, bu belgede ne dekanın mührü ne Erdoğan’ın resmi vardır.
Halbuki aynı okuldan mezun olan başka kişilerin diplomaları incelendiğinde dekanın imzası üzerinde mühür olduğu ve öğrencinin resminin mevcut olduğu görülecektir.
Kaldı ki Erdoğan’ın diplomasında Dekan olarak görünen Doc. Dr. Sinan ARTAN in imzasının dahi Erdoğan’ın diplomasında değişik olduğu diğer öğrencilerin diplomasının karşılaştırmasında da açıkça görülmektedir.

Ayrıca bu konu gündeme geldiğinde Marmara Üniversitesinden tanzim edilen ve ne dekanın ne rektörün imzalarını taşımayıp Lisans Diplomasının incelendiğinde 1981 yılında Erdoğan’ın almış olduğu geçici mezuniyet belgesinde okul numarasının 2443 iken Marmara Üniversitesinden verilen lisans Diplomasında ise 8345 olarak görünmektedir.

Kaldı ki yine bu diplomada dekan olarak imzası bulunan Prf. Dr. Ömer Faruk BATIREL’in Erdoğan’ın mezun olduğu 1981 tarihinde Doçent olduğu 1982 yılında kurulan ve faaliyete geçen Marmara Üniversitesinde de prof. olarak 1982 yılında görevine başladığı ama Erdoğan’ın bu diplomasının üzerinde imzası olmadığı gibi Prof. olarak adı geçmektedir.

Nasıl oluyor da 1982 yılında Prof. olmuş bir kişi 1981 yılında Doçent iken bu diplomada Profesör olarak görünüyor bu da bu diplomanın sahte olarak tanzim edildiğini ortaya koymaktadır.

Hal böyle olunca 6271 sayılı kanun gereğince Erdoğan, C.Başkanı adayı olduğunda mutlaka talep dilekçesine bir üniversite diplomasını eklemesi gerekmektedir. Ekleyecek ve YÜKSEK SEÇİM KURULUDA Erdoğan’ın eklediği bu diplomayı inceleyerek kanunun aradığı şartlarda 4 yıllık bir üniversite mezunu olup olmadığını saptayacaktır.
Benim sure gelen bu davamda bu nedenle Erdoğan’ın Yüksek Seçim kuruluna sunmuş olduğu diplomasının tasdikli bir suretinin incelenmek üzere mahkemece celp edilmesi talebinde bulundum. Mahkeme 28.06.2016 tarihinde yapılacak duruşmada bu konuda bir karar verecektir.

O makamın gerçek sahibi olmadığı için TCK.nun 299 md.sindeki suçta kesinlikle oluşmamaktadır.

Böyle bir iddianın sanık tarafından sürüldüğünde de sanığın savunmasında bu ileriye sürdüğü ciddi iddiasına karşılık mahkemesinin de gerekli araştırmayı mutlaka yapması lazım yapamaz ise bu da sanık için SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASI İLKESİNE aykırılık teşkil eder YARGITAYDA MUTLAKA böyle bir kararda BOZULMAYA mustahaktır.”

Erdoğan’ın sadece mezuniyet tarihi var, üniversiteye giriş tarihi yok!

Diğer taraftan Cumhurbaşkanlığı Resmi Sitesinde ve wikipedia’da Erdoğan’ın özgeçmişinde üniversiteden mezuniyet tarihi verilirken, okula giriş tarihi verilmiyor. Yine mezun olduğu fakültenin kuruluş tarihi ile Erdoğan’ın mezuniyet tarihi çelişiyor.

Üniversite Gazeteci Ayşe Hür'e mahkeme talep etsin yanıtını vermişti

Diğer taraftan Gazeteci Ayşe Hür, tartışmaları bitirmek adına Marmara Üniversitesi'ne Erdoğan'ın diploması ile ilgili sorular yöneltmiş, ama üniversiteden gelen cevapta "özel hayat" denilerek bilgi paylaşımı yapılmamıştı.
14 Haziran 2019 Cuma 01:30
Bu haber 559 kez okundu.
   
2
Fotokopi diplomayı notere özel kalem müdürü götürmüş
Diploma fotokopisini notere Erdoğan’ın özel kalem müdürü Hasan Doğan’ın götürdüğü öğrenildi.
Şoförün vekâletname olmadan bu işlemi gerçekleştirebilmesi ise soru işaretlerine neden oldu.   Türkiye Noterler Birliği’nin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın fotokopi diplomasını “aslı gibidir” şeklinde onaylayan noter kâtibine soruşturma açmayan notere verdiği uyarı cezası sonrasında ilginç ayrıntılar ortaya çıktı. 
Buna göre fotokopiyi notere gerçeğini göstermeden “aslı gibidir şeklinde tasdik ettiren Hasan Tükenmez’in Erdoğan’ın özel kalem müdürü Hasan Doğan’ın şoförü olduğu öğrenildi. Şoförün vekâletname olmadan bu işlemi gerçekleştirebilmesi ise soru işaretlerine neden oldu. 
Türkiye Noterler Birliği’nin, dönemin Tayyip Erdoğan’ın üniversite diplomasının fotokosipini “Dairemizce onaylanması istenilen işbu fotokopinin ilgilisi tarafından gösterilen ve iade edilen aslına uygun olduğu ve örnek verildiğini onaylarım!” şeklinde 27 Haziran 2014’te tasdik eden noter kâtibi hakkında soruşturma açmayan İstanbul 15. Noteri Nejla Akgün’e uyarma cezası vermesi, kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Tartışmalar sürerken yeni ayrıntılar ortaya çıktı.
Tükenmez. Noter kâtibi, fotokopiyi “aslı gibidir” şeklinde onayladıktan sonra arkasında Tükenmez’in adı ve soyadını da yazdı. Tükenmez’in Erdoğan’dan vekâlet almadan noterden bu işlemi yaptırabilmesi ise soru işaretine neden oldu. Konuya yönelik soruya Tükenmez, Başbakanlık’ta çalışırken kaza geçirdiğini, geçmişine ilişkin birçok şeyi hatırlamadığını, diplomanın noterde onaylatılmasıyla ilgili süreci de hiç hatırlamadığını kaydetti.
YSK ‘ASLI GİBİDİR’E ALDANMIŞ!

İstanbul 15. Noterliği’nin diplomanın aslını görmeden fotokopisini “aslı gibidir” şeklinde tasdik etmesi, YSK’nin de yanılmasına neden oldu. 10 Ağustos 2014’te yapılan seçim sonrasında Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasından iki yıl sonra Avukat Ömer Faruk Eminağaoğlu, YSK’ye başvurarak diplomanın sahte olduğunu iddia etmişti. YSK ise 14 Haziran 2016’da verdiği kararda, itirazı reddetti. Ret kararına, diplomanın İstanbul 15. Noteri’nce 27 Haziran 2014 tarihli “Dairemizce onaylanması istenilen işbu fotokopinin ilgilisi tarafından gösterilen ve iade edilen aslına uygun olduğu ve 2 örnek verildiğini onaylarım!” şeklinde onaylanması gerekçe gösterildi.
Noter onaylı diploma örneğinin sahteliğinin ancak mahkeme kararı veya aynı kuvvette bir başka belge ile ispatlanabileceği anlatılan kararda, seçim kurullarının delil araştırma ve toplama görevi bulunmadığı öne sürüldü. Oysa aynı YSK, 31 Mart yerel seçimlerine AKP’nin yaptığı itiraz üzerine İstanbul’da delil araştırmasına gitmişti.
3
Tayyip Erdoğan'ın diplomasını onaylayan kâtibi soruşturmayan notere uyarı
12 Haziran 2019 08:58
Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2014'te YSK'ye sunduğu diploma fotokopisini, aslı olmadığı halde onaylayan katip hakkında soruşturma açmayan notere uyarı cezası verildi.
Türkiye Noterler Birliği, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın üniversite diplomasının fotokopisini, “Dairemizce onaylanması istenilen iş bu fotokopinin ilgilisi tarafından gösterilen ve iade edilen aslına uygun olduğu ve örnek verildiğini onaylarım” şeklinde tasdik eden noter katibi hakkında soruşturma açmayan İstanbul 15. Noteri Nejla Akgün’e uyarma cezası verdi.
Cumhuriyet'ten Alican Uludağ'ın haberine göre, İstanbul 15. Noterliği, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2014’te Cumhurbaşkanı olmadan önce adaylık sürecinde YSK’ye sunmak amacıyla üniversite diplomasının fotokopisini, “Dairemizce onaylanması istenilen iş bu fotokopinin ilgilisi tarafından gösterilen ve iade edilen aslına uygun olduğu ve örnek verildiğini onaylarım!” şerhiyle tasdik etti. 27 Haziran 2014 tarihli 1103 yevmiye numarası ile yapılan tasdik işlemini noter katibi Emine Seven gerçekleştirdi.
Ahmet Davran adlı yurttaş, İstanbul 15. Noterliği’ne başvurarak Emine Seven hakkında disiplin soruşturulması başlatılmasını istedi. Aradan geçen zamana karşın İstanbul 15. Noteri Nejla Akgün, soruşturma talebine yanıt vermedi. Bunun üzerine noteri, Türkiye Noterler Birliğine şikâyet eden Davran, katibin yaptığı işleme yönelik, “Katip Emine Seven, A4 fotokopi bir kağıda diploma aslı olmadığı halde, kanuna aykırı bir şekilde şerh vurarak imzalamış, noter mührünü ve kaşesini basarak sahte bir resmi belge oluşturmuştur. Hatta 2014 tarihinde yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ın diplomasının sahteliğine ilişkin yapılan itirazlarda da Katip Emine Seven tarafından tanzim edilen bu sahte resmi evrak iğfal yani kandırma gücüne sahip olduğundan YSK’nin kararlarında bahsi geçmiş ve bu şerhe dayalı olarak itirazlar ret edilmiştir” suçlamasında bulundu:
UYARI CEZASININ GEREKÇESİ
Şikâyeti değerlendiren Türkiye Noterler Birliği Disiplin Kurulu, 23 Mayıs 2019’da Noter Nejla Akgün’e uyarma cezası verilmesine karar vererek gerekçede ise şu ifadelere yer verdi: Disiplin işlemlerinin mahiyeti, hesap verilebilirlik ilkesi ve işlemlerin yapılmamasından doğabilecek zararlar gözönüne alındığında adı geçen noterin soruşturma yapması gerektiği yönündeki Türkiye Noterler Birliği’nin birçok yazışmasına rağmen soruşturma yapmaktan imtina etmesi ve bu yönde ısrarcı davranmasının disiplin suçu oluşturduğu kanaatine varıldığından İstanbul 15. Noteri Nejla Akgün hakkında 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 125. maddesi delaletiyle 126. maddesinin (A) bendi uyarınca disiplin yönünden uyarma cezası verilmesine oybirliğiyle karar verildi. (HABER MERKEZİ)
15:36 15.06.2016(Güncellendi 17:02 15.06.2016)
4
Ulusal Parti Genel Başkanı ve Türk Solu Gazetesi Başyazarı Gökçe Fırat, Çağlayan adliyesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın diplomasının sahte olduğu iddiasıyla söz konusu belgeyi onaylayan noter hakkında suç duyurusunda bulundu.
Konuya ilişkin Twitter'dan açıklama yapan Fırat, "Cumhurbaşkanına sahte diploma davası açma imkânı yok ama ona bu belgeyi veren noterin dokunulmazlığı yok" dedi.
2-Sahte diploma tasdikleyen noter katibi Emine Seven’i savcılığa şikayet ettim. Emine Seven’e ulaşamadık. Kayıplara karışmış.
— Gökçe Fırat (@gokcefirat) 15 Haziran 2016
"Sahte diploma tasdikleyen noter katibi Emine Seven'i savcılığa şikayet ettim. Emine Seven'e ulaşamadık. Kayıplara karışmış" iddiasını ortaya atan Fırat, şöyle devam etti:
"Noter belgesi photoshoplu, yevmiye numarası sahte, işlem tümüyle sahtecilik. Ağır cezalık bir suç. Noter belgesindeki sahteliği kanıtlarsak YSK'daki tek belge hükümsüz olur. Seçim iptal edilebilir. Hukukun verdiği tüm imkanları deneyeceğiz, sahteciliği ispatlayacağız. CB koltuğundan indirilecek!"

Erdoğan hakaret etmekte serbest...
Aydın Aydoğan, Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik”ten suç duyurusunda bulunduktan sonra gözaltına alınıp işkence gördü. Suç duyurusuna gerekçe olan Erdoğan’ın “çapulcu, vandal, kemirgen, barbar, ajan, hain” gibi sözleriyse savcı Süleyman Celep tarafından düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirildi. Aydoğan bugün karara itiraz ediyor.
Haziran Direnişi sırasında polisin attığı gaz fişeğiyle yaralanan Gezi Gazileri Dayanışma Platformu sözcüsü Aydın Aydoğan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında, Ensar Vakfında ve Trabzon’da yaptığı konuşmalarda TCK’nın 216. maddesinde yer alan halkı bölge, sosyal sınıf üzerinden ayrıştırma, kin ve düşmanlığa tahrik suçlarını işlediği gerekçesiyle 30 Kasım 2017 tarihinde suç duyurusunda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulunduktan 13 gün sonra evinin yakınlarında alışveriş yaptığı şarküteriden çıktığı sırada polislerce gözaltına alınan ve 2 gün boyunca işkence gören Aydoğan’ın Erdoğan hakkındaki suç duyurusu “suç fiilinin oluşmadığı” gerekçesiyle Cumhuriyet Başsavcı Vekili Süleyman Celep tarafından reddedildi. Aydoğan’ın avukatları bugün karara itiraz edecekler.
Aydın Aydoğan 2013 Haziran ayında milyonların sokağa çıktığı direnişte polis tarafından atılan gaz fişeğiyle ayağından yaralanmıştı. Gezi Gazileri Dayanışma Platformu sözcülüğünü yapan Aydoğan, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 27 Mayıs 2017 tarihinde Ensar Vakfı’nda yaptığı konuşmada ve 8 Ağustos 2017’de Trabzon Beşikdüzü’nde yaptığı konuşmalarda 15 Temmuz'la ilgili olarak sarf ettiği “O gece oraya gelenler, Gezi parkının gençleri değildi. Bunu iyi görmemiz lazım. O gece oraya gelenler, vatanını seven, milletini seven, bayrağı, ezanı için yola koyulan gençlerdi” sözleri ile Haziran direnişine katılanlar için sarf ettiği “çapulcu, vandal, kemirgen, barbar, ajan, hain” sözleri nedeniyle Erdoğan hakkında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama”dan suç duyurusunda bulundu.
Suç duyurusunda bulunduktan 13 gün sonra 13 Aralık 2017’de Bahçelievler’de evinin yakınlarındaki bir şarküteriden alışveriş ettikten sonra evine döndüğü sırada bir sokak arasında “gri Ford Transit” marka bir araçtan inen ve kendilerini polis olarak tanıtıp kimliklerini gösteren kişilerin “Erdoğan’a suç duyurusuyla ilgili karakola gelip ifade vermesi gerektiğini söylediğini” belirten Aydoğan gözaltına alınmasını şöyle anlattı:
BOMBALI ARAÇ SUÇUNU ÜSTÜNE YIKMAK İSTEDİLER
“Onları takip ettim. Bahçelievler’de bir bombalı araç varmış. 60 kilo patlayıcılı bir araç varmış. Orada bir kalabalık vardı, oraya kadar gittiler. Kalabalığın biraz ilerisinde park ettiler. Bana ‘Burada bir işimiz var, bunu halledip beraber gideceğiz’ dediler. Ben de onlarla beraber indim araçtan, öyle kalabalığın orada ilerlerken bir teyze koluma vurdu, dedi ki ‘Oğlum gitme orada bomba varmış’. Ben de duraksadım. Onlar (polisler) polis şeridini geçip girdiler, bana da bakıyorlar geliyor muyum diye. O sırada ben de cep telefonumu çıkarıp bunların bir resmini çekeyim dedim. Resimlerini çekerken arkamdan birisi telsizle kafama vurarak ve ağzımı kapatarak sinkaflı küfürlerle ‘Biz de seni bekliyorduk’ dedi. Beş-altı kişi vurmaya başladılar, yere düşürdüler, ters kelepçe yaptılar. Beni alıp Terörle Mücadele Şubesine götürdüler. O sırada telsizle kafama vuran kişi İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısıymış. O kişi hakkında da suç duyurusunda bulundum.
SEN KİMSİN, ERDOĞAN HAKKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNURSUN!’
Diğer polislere ‘canını almayın, akşam gelip ben alacağım karakolda’ dedi. Akşam geldi, bana vurarak ‘Sen kimsin lan koskoca cumhurbaşkanı hakkında suç duyurusunda bulunuyorsun!’ dedi. (Zaten darp raporu aldım 13 gün.) Ben de ‘O sana mı kalmış, o adaletin, adliyenin bileceği iş’ dedim. Böyle deyince boğazıma sarıldı, testislerime, sırtıma copla vurarak iki gün beni darp ettiler. İki günün sonunda bir ifade getirdiler önüme, ‘bunu imzala çık’ dediler. Ben imzalamadım. İfadede şu yazıyordu, bombalı aracı oraya ben getirmişim, aracımla örgütsel propaganda yapmışım’. ‘Benim aracım orada’ dedim, ‘marketten aldığım fiş elimde’ dedim. ‘Benim hayatta adli sicil kaydım yok, trafik cezam bile yok, benim böyle şeylerle işim olmaz’. Böyle der demez elime vurdular, elimde de kırık oldu. Benim oğlum yeni vefat etmişti, ağır depresyon ilaçları içiyordum, ellerim titremeye başladı. ‘Ben ilaçlar kullanıyorum. Eğer bu ilaçları içmezsem burada kötü olurum, MS hastalığım var’ dedim. İki günün ardından eşime telefon açıp ilaçlarımı getirttiler. Eşim bazı milletvekillerini arayınca, milletvekilleri orayı aramış, beni alelacele savcılığa götürdüler. Savcı beye de durumu izah ettim, hatta o fişi de gösterdim. Bıraktılar. Yalnız telefonuma el koydular. Ben de bir gün sonra hastaneden rapor aldım. Bu kişiler hakkında şikayetçi oldum.”
Aydoğan başına gelen bu olayın ardından dün Erdoğan hakkında bulunduğu suç duyurusuyla ilgili kendisine bir yazı geldiğini belirtti. Aydoğan, suç duyurusuna Başsavcı Vekili Süleyman Celep tarafından gönderilen cevapta özetle “Erdoğan’ın bu sözlerinde suç olmadığı, fikir özgürlüğü kapsamına girdiği, bu yüzden herhangi bir suç oluşmadığı ve suç duyurusunun işlem kaldırılması” ifadelerine yer verilmiş.
Savcılığın bu yazısına avukatlarının itiraz edeceğini belirten Aydoğan suç duyurusuna yeni deliller de sunacaklarını açıkladı. Savcının sadece Erdoğan’ın Trabzon Beşikdüzü’ndeki konuşmayı esas aldığını diğer delilleri esas almadığını da belirten Aydoğan “1998’de Ankara DGM’de aynı suçtan sayın Erdoğan ceza aldı. Halkı bölge ve sınıf üzerinden ayrıştırdığı için. O günden bu yana ne değişti, kanunu uygulayanlar değişti. Uygulayıcılar siyasi iradenin baskısı altındalar” diye konuştu.
SOSYAL MEDYADAN TEHDİT EDİLİYOR
Başına herhangi bir şey gelebilir diye korktuğunu da söyleyen Aydoğan eşinin dışarı çıkmamasını söylediğini, evden dışarı çıkmadığını, sürekli sosyal medyadan tehdit aldığını kaydetti. “Korkuyorum ama korkunun ecele faydası yok” diyen Aydoğan “Biz bu ülkede diyoruz ki düzenbazlar, üçkağıtçılar kadar cesur olmalıyız. Yoksa bu ülkede hiçbir şey değişmeyecek. İşte ben de böyle bir adım attım, başıma bunlar geldi. Ben üç çocuk babasıyım, çocuklarım üniversiteye yeni başladılar. Benimle terörle merörle işim olmaz. Ben yıllarca esnaflık yaptım. Gezi direnişine bağımsız katıldım. Çünkü oradaki halk hareketinin haklı bir hareket olduğunu düşündüm. Oraya katıldıktan sonra başıma gelmeyen kalmadı” diye konuştu.
Aydoğan ülkedeki hukuksuzluğun geldiği boyuta dikkat çekerek “Herkes bu hukuksuzluktan payını alıyor. Kimisi kötü bir hayat yaşıyor, kimisi de bunu lehine kullanıyor. Biz bu ülkeye adaletin geleceği günü bekliyoruz” diye konuştu.
BEŞİKTAŞ BELEDİYESİNDE DARP EDİLİP İŞTEN ÇIKARILMIŞTI
Aydın Aydoğan, büro elemanı olarak çalıştığı Beşiktaş Belediyesindeki işinden de geçtiğimiz aylarda çıkarılmış ve işe iade davası açmıştı. Aydoğan’a Murat Hazinedar’ın görevden alınmasından sonra kendi davasının nasıl etkileneceğini de sorduk. Aydoğan şunları kaydetti:
“Belediyede bazı hukuksuzluklara karşı çıktığım için Murat Bey en son belediyenin içinde 4-5 adamına beni dövdürttü. Ben de daha sonra bu kişiler ve azmettirici olarak Murat Hazinedar hakkında suç duyurusunda bulundum. Suç duyurumu geri çekmemi söylediler, ben de çekmeyeceğimi söyledim. Hukuksuz bir şekilde beni işten çıkardılar. İşten çıkardıklarını söylemiyorlar, tebliğ etmiyorlar, ben belediye binasına gidiyorum, benim belediye binasına girişimin yasaklandığını söylediler. Bu kişiler şu anda yargılanıyorlar. Murat Hazinedar’ın ben CHP’yi temsil ettiğine inanmıyorum. Orada akla gelmeyecek hukuksuzluklar yaptığını biz bizzat gözümüzle gördük. Benden sonra 57 kişiyi birden tekrar işten attı.  Şimdi kayyum atanırsa işe dönme ihtimalimiz mahkeme kararıyla ancak olabilir. Murat Hazinedar oraya sadece kendi hemşehrilerini ve yakınlarını dolduruyor. Çoğu Ordulu ve Sinoplu. Hep yakınları.” 

şükela:  tümü | bugün
kendisi tarih olsa bile unutulmayacak olan, akp'liler dışında tüm toplumsal kesimlerin maruz kaldığı hakaretlerdir.

(bkz: ananı al git buradan)
(bkz: afedersiniz ermeni)
(bkz: cemevi cümbüş evidir)
(bkz: bunlar ateist bunlar zerdüşt)
(bkz: mhp lideri aile nedir çocuk nedir bilmez)
kız mıdır kadın mıdır lafı....

nefret ediyorum, nefret !

(bkz: kız mıdır kadın mıdır bilemem)
"ben bozkurtla dolaşmıyorum, ben eşrefi mahluk olan insanlarla dolaşıyorum. inanıyorum ki hayvanın bizim dinimizde yeri vardır..."

şimdiki müthiş birliktelik düşünülünce en komiği bana bu geliyor.
aile nedir bilmez, çoluk nedir çocuk nedir bilmez.
bahçeliye ağır sözler
afedersiniz ermeni
belden aşağı sanat.(bale)
niye kaçıyorsun lan israil dölü
(bkz: "o demir bilyeleri niye atıyorsun evladının mezarına, kime mesaj veriyosun..")
(bkz: iki ayyaş) kadar ağırı olamaz

Cumhurbaşkanının Ettiği Hakaretler Meclis Kürsüsünde
HDP vekili Filiz Kerestecioğlu, Meclis kürsüsünden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın vatandaşlara ettiği hakaretleri sıraladı.
İstanbul - BİA Haber Merkezi21 Ocak 2016, Perşembe 15:12
HDP İstanbul milletvekili ve avukat Filiz Kerestecioğlu, dün Meclis kürsüsünden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın vatandaşlara ettiği hakaretleri sıraladı.
Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasından bu yana Türkiye'de adalet sisteminin mesaisinin Cumhurbaşkanına hakaret edilip edilmediğini saptamakla geçtiğini ifade eden Kerestecioğlu, "Adalet Bakanlığı'nın geçtiğimiz nisan ayında yaptığı açıklamaya göre, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün 7 yıllık görev süresince 1359 dava izni talebi gelmiş, 545'i kabul edilmiş ancak hiç tutuklama yaşanmamış. Buna karşılık Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı döneminde 1,5 yılda 1500 kişi davalık şu anda ve 400 talep bekliyor, tutuklanan insanlar da var" diye konuştu.
Konuşmasına HDP Şırnak vekili Faysal Sarıyıldız’ın ateş altında bir evde mahsur kaldığını söyleyerek başlayan Kerestecioğlu, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Peki, sürekli hakarete uğradığı iddia edilen kişinin kendisi nasıl davranmaktadır?
“‘Alçaklar, zalimler’, ‘kadın mı kız mı bilemediğim’, ‘mert değil namertsin’, ‘artistlik yapma’, ‘ananı da al git’, ‘Haşhaşiler’, ‘nebbaşlar’, ‘mezarlık soyguncusu’, ‘sapıklar’, ‘Niye kaçıyorsun ulan İsrail dölü?’, ‘Haddini bil edepsiz kadın’, ‘Aydın müsveddeleri, karanlıksınız’…
“Evet, ağza almaya gerçekten aslında gücümün yetmediği bu sözleri söyleyen kişiye karşı birdenbire ülkenin birçok farklı yerinde tüm savcı ve hâkimlerin harekete geçmiş olmasının ceza hukukundaki dayanağı Ceza Kanunu'nun 299. maddesi.
“Evet, sevilmediğinizde bu size ifade edilir. Burada siyasetçi olarak tercih sizindir. Ya gerçekten kendinize çeki düzen verirsiniz ya da despotlaşır ve nefret edilmeye devam edersiniz. Saygılarımla.” (ÇT)


Akşener: Erdoğan'ın milletin yarısına hakaret etmesi kabul edilemez
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamasını eleştirdi. Akşener, "Sayın Cumhurbaşkanı’nın, bugün sosyal medyada yaptığı bir paylaşımla, milletimizin yarısına hakareti kabul edilebilir bir davranış değildir" dedi.
DUVAR – İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Zillet ittifakı Kandil’in ve Pensilvanya’nın güdümündedir” şeklindeki Twitter paylaşımına tepki gösterdi.
Yazılı açıklama yapan Meral Akşener, “Sayın Cumhurbaşkanı’nın, bugün sosyal medyada yaptığı bir paylaşımla, milletimizin yarısına hakareti kabul edilebilir bir davranış değildir. Türk devlet geleneğinden biliriz ki; Cumhurbaşkanı milletine hakaret etmez. Bu ayıptır, yanlıştır. Ancak, bu dilin ve üslubun nedenini biliyoruz. Bu dil, kirli bir ittifakı aklama çabasıdır. Beka gibi önemli bir gerekçeyle, asla izah edemeyecekleri bir ittifakı, izah etme çabasıdır” ifadelerini kullandı.
Cumhur İttifakı’na, “Birbirlerine bu kadar ağır hakaret etmiş iki siyasetçiyi bir araya getiren nedir?” sorusunu yönelttiğini hatırlatan Akşener, şöyle devam etti:
BEKA MESELESİ OLAN TANK FABRİKASINI SATMAZ: Biliyoruz ki, onları buluşturan, ülkenin ve milletin değil, koltuklarının bekasıdır. Bu gerçeği perdelemek için, bu ittifakı, ülkenin bekası diye izah etmeye çalışıyorlar. Beka meselesi olan bir ülkenin tank fabrikası yabancılara satılmaz. Böyle afaki konuşmalar işe yaramaz. Buyrun buradan çağrı yapıyorum; Madem beka meselemiz var, öncelikle milli savunma sanayimizi muhafaza edelim. Adapazarı’ndaki tank fabrikasını yabancılara satmayın. O fabrikayı millet kendi imkanlarıyla kurdu.
LÜKS UÇAĞI SATIN, 500 MİLYON DOLAR GELSİN: Gelin, altınızdaki o lüks uçağı satın. 500 milyon dolar oradan gelsin. Kampanya başlatın, biz de millet olarak üstünü tamamlayıp, size o parayı verelim. Stratejik fabrikamız milletin malı olmaya devam etsin. Bu beka konusunda atılmış somut bir adım olur. Milletin bekası da dedikodularla değil, böyle somut adımlarla korunur. Seçim meydanlarında, kirli ittifaka kılıf uydurmak için ‘beka-beka’ demenin, ülkemize de milletimize de bir faydası yok.
BEKA DİYE BİR DETERJAN UYDURDULAR: Aslında bu beka mevzuu nedir biliyor musunuz? Sayın Bahçeli “Haliç’e persil-tursil doldurup sayın Erdoğan’ı yıkayacağım” diyordu. Sanıyorum o tursil-persil elinde kaldı, şimdi kirli ittifakı temizleyebilmek için, beka diye bir deterjan uydurdular, onu kullanıyorlar. Bunlar suni gündemler. Biz milletin ekonomik durumuyla ilgiliyiz. Çarşıyla-pazarla ilgiliyiz. Hanelerimizin bekasıyla ilgiliyiz. Bir ülkenin hanelerinin, mutfaklarının bekası tehlikedeyse, ülke tehlikededir. Gerisi laf-ı güzaftır. (HABER MERKEZİ)
Erdoğan’dan vatandaşa inanılmaz hakaret!
Başbakan Erdoğan'ın vatandaşa yumruk attığı o anlar, marketin içindeki bir kameradan çok net bir şekilde görüntülendi. Bu görüntülerde ilginç bir detay da dikkatlerden kaçmadı...
19:34 - 15 Mayıs 2014
Türkiye, iş cinayetiyle ölen yüzlerce madencisi nedeniyle günlerdir yas tutarken, Başbakan Erdoğan'ın Soma'da kendisini protesto ettiği iddiasıyla bir vatandaşı yumruklamasının görüntüleri gündeme bomba gibi düştü. Sol Haber’in yayınladığı Erdoğan'ın yumruklama görüntülerinin, bir başka açıdan çekilmiş görüntüleri de ortaya çıktı.
Sol Haber’in yayınladığı görüntüler bu kez Erdoğan’ın protestolar nedeniyle girdiği marketin içinden. Erdoğan korumalarıyla markete girdikten sonra önce Taner Kurucan isimli maden işçisi genci yakalıyor ve “ne kaçıyorsun” diye bağırdıktan sonra saldırıyor. Ardından Erdoğan’ın korumaları genci öldüresiye dövüyor.
ÖNCE İNANILMAZ HAKARET SONRA YUMRUK!
Başbakan Erdoğan’ın markette genci ensesinden tutarken ‘Niye kaçıyorsun ulan İsrail Dölü?’ diye bağırdığı dikkatlerden kaçmadı. Başbakan Erdoğan, bu sözlerinin ardından ise gence bir yumruk attıktan sonra işi korumalarına bırakıyor.
Sesin Başbakan Erdoğan’a ait olmasının yanı sıra Başbakan’ın yanında kimsenin böyle bir söz söyleyemeyecek olması ise bu hakaretin Erdoğan’ın ağzından çıktığını destekler nitelikte…

Zekeriya Beyaz Canlı Yayında Erdoğan'a Beddua Etti
Ana Sayfa > Haberler > Gündem-2 Ağustos 2014, 18:47'de eklendi
Recep Tayyip Erdoğan'a beddua eden Zekeriya Beyaz, zaman zaman kendini kaybetti.
Ünlü ilahiyatçı Zekeriya Beyaz, Ulusal Kanal'da Hakan Bayrakçı'nın konuğuydu. Recep Tayyip Erdoğan'a beddua eden Beyaz, zaman zaman kendini kaybetti.
"Beddua etmek haksızlığa asla caiz değildir. Ama yüreği yanan insanlar, o yüreğini yakan insanlara beddua etmeye hakkı vardır.. Allah, seni muvaffak eylemesin Tayyip! Cumhurbaşkanlığına değil, hiçbir makama muvaffak eylemesin. Vatanı satıyorsun, devleti satıyorsun, halkı mahvediyorsun, açlığa ve sefalete mahkum ettin. Allahtan kork, kuldan utan!"

15 Haziran 2019 Cumartesi

T.Erdogan'in Diploma Olayında Son Gelişme

Erdoğan’ın fotokopi diplomasına noterden onay skandalında yeni gelişme

13 Haziran 2019
Haber kapağı
Diploma fotokopisini notere Erdoğan’ın özel kalem müdürü Hasan Doğan’ın götürdüğü öğrenildi. Şoförün vekâletname olmadan bu işlemi gerçekleştirebilmesi ise soru işaretlerine neden oldu.
Türkiye Noterler Birliği’nin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın fotokopi diplomasını “aslı gibidir” şeklinde onaylayan noter kâtibine soruşturma açmayan notere verdiği uyarı cezası sonrasında ilginç ayrıntılar ortaya çıktı. Buna göre fotokopiyi notere gerçeğini göstermeden “aslı gibidir şeklinde tasdik ettiren Hasan Tükenmez’in Erdoğan’ın özel kalem müdürü Hasan Doğan’ın şoförü olduğu öğrenildi. Şoförün vekâletname olmadan bu işlemi gerçekleştirebilmesi ise soru işaretlerine neden oldu.
Türkiye Noterler Birliği’nin, dönemin Tayyip Erdoğan’ın üniversite diplomasının fotokosipini “Dairemizce onaylanması istenilen işbu fotokopinin ilgilisi tarafından gösterilen ve iade edilen aslına uygun olduğu ve örnek verildiğini onaylarım!” şeklinde 27 Haziran 2014’te tasdik eden noter kâtibi hakkında soruşturma açmayan İstanbul 15. Noteri Nejla Akgün’e uyarma cezası vermesi, kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Tartışmalar sürerken yeni ayrıntılar ortaya çıktı.
‘Hatırlamıyorum’

Buna göre İstanbul 15. Noterliği’ne fotokopi diplomayı gönderen kişi, o dönem Başbakanlık’ta Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan’ın şoförlüğünü yapan Hasan Tükenmez. Noter kâtibi, fotokopiyi “aslı gibidir” şeklinde onayladıktan sonra arkasında Tükenmez’in adı ve soyadını da yazdı. Tükenmez’in Erdoğan’dan vekâlet almadan noterden bu işlemi yaptırabilmesi ise soru işaretine neden oldu.
Telefonla ulaştığımız Tükenmez, Başbakanlık’ta çalışırken kaza geçirdiğini, geçmişine ilişkin birçok şeyi hatırlamadığını, diplomanın noterde onaylatılmasıyla ilgili süreci de hiç hatırlamadığını kaydetti.

Diplomasız cumhurbaşkanlığı yapılamaz.
YSK ‘ASLI GİBİDİR’E ALDANMIŞ!
İstanbul 15. Noterliği’nin diplomanın aslını görmeden fotokopisini “aslı gibidir” şeklinde tasdik etmesi, YSK’nin de yanılmasına neden oldu. 10 Ağustos 2014’te yapılan seçim sonrasında Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasından iki yıl sonra Avukat Ömer Faruk Eminağaoğlu, YSK’ye başvurarak diplomanın sahte olduğunu iddia etmişti. YSK ise 14 Haziran 2016’da verdiği kararda, itirazı reddetti. Ret kararına, diplomanın İstanbul 15. Noteri’nce 27 Haziran 2014 tarihli “Dairemizce onaylanması istenilen işbu fotokopinin ilgilisi tarafından gösterilen ve iade edilen aslına uygun olduğu ve 2 örnek verildiğini onaylarım!” şeklinde onaylanması gerekçe gösterildi. 
Araştıramazmış
Noter onaylı diploma örneğinin sahteliğinin ancak mahkeme kararı veya aynı kuvvette bir başka belge ile ispatlanabileceği anlatılan kararda, seçim kurullarının delil araştırma ve toplama görevi bulunmadığı öne sürüldü. Oysa aynı YSK, 31 Mart yerel seçimlerine AKP’nin yaptığı itiraz üzerine İstanbul’da delil araştırmasına gitmişti.

Eskiden Kuran Böyleydi


ESKİDEN KUR-AN BÖYLEYDİ.

Kur-an'da ayet numaraları yoktu, rakam koymak şirk sayılırdı.

Kur-an fiyatı olmazdı, Hediyesi olurdu.

Hediyesi yazarın, yayınevinin geçimi için gerekli asgari ücret olarak belirlenirdi.

Çünkü, Kuranın bir harfinden para kazananın kıyamette, ibret olsun diye yüzünün etten arınmış olarak yaratilacagina inanılırdı.

Bu yüzden, muska, fal, büyü yapanlar Müslüman kabul edilmezdi.

Bu işleri yapan cinci hocalar vardı ama şifa olmazsa para almazlardı. Alan da olandan alır olmayandan istemezdi.

Ya şimdi?

Işte o eski kuranlardan birisi.








11 Haziran 2019 Salı

ALLAH'IN ADALETI BIR ANTONYUS BIR ATATÜRK ETMIYOR


ALLAH'IN ADALETİ BIR ANTONYUS, BIR ATATÜRK ETMIYOR
M.S.611'de, 40 yaşında yetim, ümmi (Arapça UM anne demektir. ÜMMI yani, anasindan doğduğu gibi, bir şey öğrenmeden kalmış, cahil) Muhammet'i peygamber seçip, haberci meleği Cebrail ıle 632'de ölümüne kadar 22 yıl Kuran-i tebliğ etmiştir.
114 sure=Metin, 6666-6664 arası sayılı ayet=cümleden ibaret Kuran kadına boşanma hakkı vermez.
Oysa, süt emen 2-3 yaşında evlenen bu gün de süren bu geleneğe sahip Arapların bu iğrenç, tecavüz geleneklerini kaldırmadığı gibi, ergen, (9-12) yaş ve sonrası ölünceye kadar kadınlara BOŞANMA HAKKI verMEMISTIR.
Islâm dünyasında ilk kez peygamberden 1400 yıl sonra Mustafa Kemal Atatürk bu hakkı kadına vermiş ve köleliği de köleciligi de kaldırmıştır.
Oysa ilk boşanma hakkını M.Ö 44-M.S 17 yılları arasında 73 yıl Roma imparatoru olan Sezar'in evlatlığı Antonyus, Allah'ın seçtiği peygamber Muhammet'in doğmasından 600 küsür yıl önce, oğulları ıle gelinlerinin, kızları ile damatlarının bitmeyen kavgalarından usandığı için KADINA BOŞANMA HAKKI VERMISTIR.
Koskoca Allah ve peygamberi bir Antonyus, bir Atatürk etmiyor.
Gerçek ortada.
Takdir sizindir.
Alaeddin Yavuz


8 Haziran 2019 Cumartesi

MUHAMMET VE ÇOCUKLARLA CİNSELLİK

HZ MUHAMMET'İN İNCE İŞLERİ

Bütün insanlığa tereddütsüz "savaş ilan eden, sapık, beyinsiz,aklı kıtlar, cehennem kütükleri," diye hitap eden, kaleleri, şehirleri kuşatıldığında "teslim olmayıp direnenlerin tümünün öldürülmesini, çocuklarının, mallarının ve ülkelerinin yağmalanmasını" emreden bir dine de peygamberine de hürmet etmek, insanın, milletlerin kendilerine hakareti onaylamalarıdır.

Cinsel Gelenekler Muhammet Öncesi Asırlara Ait Değişmemiş Geleneklerdir;
Lut peygamber'in kızlarından doğan ilk oğlunun adı
MOAB(V)'dır. Muhammet'in amca oğlu Muaviye de
adını ondan alır.

Yeryüzünde hiçbir bilim insanı “dinlerin mükemmel ahlakı temsil ettiğini” söyleyemez. Dinler, ait oldukları toplumlara ilahi tebliğlerdir ve o toplumun geleneklerine uygundurlarYeyüzünde her topluma uygun olan ve böyle kabul gören bir din asla olmamıştır.
Bu gerçeğe dayanarak, her dinin kurucularıkendi dinine ve halkına başka toplumları öldürme, yağmalama, köleleştirme gibi ilahi dedikleri emirler verirler, bunları aşağıda göreceksiniz. Ayrıca, "Kur'anda Sapık Geçen Ayetler(Yazıyı okuduktan sonra tıkla)" yazarak bu blogda tam "35" sayfa Kuran ayeti bulacaksınız.

İnsanlığa savaş ilan eden, kan döken dinler ve onların tebliğcileri, kendilerinden olmayanları, evlatları, ebeveynleri dahi olsa sapık, şeytani, kafir, müşrik, beyinsiz, kafası çalışmayan, cehennem kütükleri, yağmalanacak, köle edilecek hedef toplum” olarak ilan ediyorsa o dine de kurucusuna da, kutsalına da hedef olan toplumların her türlü küfür, hakaret, savaş ilan etme hakları vardır. Böyle sapkınlıkları emreden dinlere yapılan eleştiriler ve hakaretler de suç olamaz.
Buna da nefsi müdafa denilir. Nefsi müdafa bu sapkın dinlerde bile yer almıştır.
Roma İmparatorluğunun din merkezi Vatikan tarafından yazılmış ve yazdırılmış olan Tevrat,İncil ve Kuran dışında kitaplarda böyle aşağılayıcı ifadeler yoktur. Okudukça okuyasınız gelir.

İşte, Tevbe, Enfal, Fetih sureleriyle insanlığa “ÜLTİMATOM” veren peygamber Muhammet adına uydurulan dini ve kendisi hakkında yazmak zorunda kaldığımız önemli dini, tarihi terspitler;

Bu eleştiriler gerçektir.
Peygamber Muhammet’in pedofilik, yani küçük yaşta çocukla olan evliliğinin İslam ile hiçbir bağı yoktur.
Binlerce yıllık, Sümer, Hint, Mısır, İran, Grek medeniyetlerinde sütten kesildikten sonra adet görmeyen kız çocukları, aynı şekilde bıyıkları terleyinceye kadar erkek çocukları ile cinsel ilişki gelenekleri vardır ve bu günde devam etmektedir. Araplar Gılman, Farslar Vildan gibi adlar vermişlerdir. Muhammet öncesi bütün peygamberler, tanrılar, yarı tanrılarda ve bu gün de aynı gelenekler vardır.

Altıncı yüzyılda Roma imparatoru Jüstinyen (Ayasofya’yı yaptıran ve Hristiyanlığı TEK RESMİ DİN” ilan eden) yedi göbek akraba evliliğini ve homoseksüelliği yasaklamasına rağmen, çocuklarla cinsellik hakkında bir düzenleme yapmamıştır.
Tevrat ve İncilde de, Kur’anda da düzenleme yoktur.

Tevrat’ta kızlarda evlilik adet görme yaşı (9 ile 13 arası), erkeklerde ihtilam olma hali (12-14) olarak belirtilmiştir. Peygamberin de Ayşe ile olan evliliği bu geleneğe uygundur. Sadece Talak (Boşama) S. 4’de, “adet olma çağına gelmemiş kadının boşanması” ifadesi ile aybaşı öncesi kız çocukları ile evlilik geleneği ifade edilmiştir.

Ama hiçbir Kuran ayeti, ille de “peygamber altı yaşında nikah kıydı, dokuz yaşında gerdeğe girdi, siz de böyle evleneceksiniz” diye ne bir ayet ne bir hadis vardır.
Peygamber, içinde doğduğu gelenekler içinde büyümüş, alışkanlıklarından kurtulamamıştır. Nisa 23 gibi birçok ayet bu yüzden “Öncekiler müstesna=hariç=muaf” şeklinde biter. Bu da İslam’i ahlakın ne peygamberde ne de çağdaşlarında olmadığını özetler. Mantıklı olan, peygamber sonrası Kur’an’a göre bir gelenek oluşturmaktı ama Araplar bunu asla yapmadılar.

Aşağıda da okuyacağınız hadisler, ayetler, tamamıyla, İslam öncesi Arapların geleneklerini ifade etmektedirler.

Bu gelenekleri “peygamber sünneti, ensar (yardımcı) sünneti, sahabe (arkadaş) sünneti “ diye anlatanları araştırdığınızda kökenleri Babil Talmuduna inanan Mezopotamya Yahudilerine, Sabilere, Keldanilere ve Katolik Hristiyan toplumundaki çağdaş değişimlerden nasibini almamış, Müslüman görünen ama Tevrat-İncil Hristiyan, Yahudi geleneklerine bağlı “devşirilmemiş devşirmelere” ulaşırsınız. Bu gelenekler Rönesans çağına kadar bütün batı dünyasında, Rusya’da dahi yaşayan bir gelenekti. Sümer, Hint geleneklerinden yayılmışlardı.

Kız ve erkek çocukları, büyük, küçükbaş hayvanlar ile kümes hayvanlarını dahi “babanın köleleri ve karıları olarak kabul eden” Babil dini geleneklerine göre yapılmış Hammurabi’nin Babil yasalarıYahudi, Hristiyan ve Müslüman gelenekleri olarak halen yürürlüktedir.
Edwin M. Yamauchi’nin yazdığı “Gnostic Ethics and Mandeans Origins” (Gnostik Ahlak ve Mandean (Sabi) Kökenleri) adlı kitapta (S.20.Prg.3) “Böhling Sabiler ve öteki Gnostiklerin Tevrat ve İncil’e bağlı kaldıklarını Tufan, Sodom ve Gomora konularına bakarak ifade etmektedir. Aynı yazar, Adem’ ve Vahiyler bölümlerinin Sabiler ile Suriye-Filistin vaftiz çemberine dayandığını ifade etmektedir.
Yazının İngilizcesi;
“In Hammurabi’s Code, “The father was acknowledged as the supreme head of this unit [family]. Codes 192, 193, and 195 are explicit regarding the harsh penalties that would befall any child who did not bestow appropriate honor and respect on the father who reared him. A son could lose a tongue, an eye, or fingers, depending on the circumstances of the offense. The father’s absolute authority extended to a right to use his children as payment of or collateral for debts. He could sell them into slavery or servitude. Still, parental power was not unbridled. Code 117, for instance, . . imposed a three-year limit to this slavery.”


A.R.Colon ile P.A COLON’un “A History of Children” adlı kitapların da Sayfa 18-19’da babanın çocuklar üzerindeki vesayetleri düzenlenmiştir;
Babil kralı Hammurabi’nin Yasa tabletlerinde “Baba ailenin en üstün kişisi olarak tanımlanır”. Madde 192-193 ve 195’te Babasına karşı gelen veya onurunu zedeleyecek iş yapan çocuğa kesin en ağır cezalar verilmektedir. Bu cezalara göre çocuk, dilini, bir gözünü veya babasını incitmenin derecesine göre parmaklarını kaybedebilir. Babanın otoritesi çocuklarını ücret karşılığında veya paralel olarak borçları karşılığında kullanma hakkına kadar uzanır. Onları kölelik ve esaret için satabilir. Hala babanın gemleri dizginlenmemiştir ve madde 117’de  “üç yılla sınırlı olmak üzere köleliğe maruz bırakabilir.”

Şimdi 2500 yıl önceki  Roma 12 Tablet Yasalarında Babanın Hakları;
Tablet 4; Babanın ve Evliliğin Hakları;
 4:1; Bir baba, yasal evlilikten doğan oğlunu yaşatmaya veya öldürme hakkına sahiptir; ve hatta üç kez sattıktan sonra özgür bırakabilir.
4:2; Baba, oğlunu üç defadan fazla başkasına satmışsa, oğul babadan alınarak azad edilir.
4:3; Bir baba son doğan oğlu, bir insandan çok canavara benzer, şeklen korkunç derecede bozuksa, öldürülebilir.” (Türkçeleri; Roma 12 Tablet Yasaları alaeddinyavuz.wordpress.com)
ABD Kaliforniya'lı Lev Tahor Yahudi'si Turpin ailesi baba David ve Anne
Louise Turpinler 13 çocuklarını evlerine kelepçeyle bağlayarak yıllarca
işkenceyle tecavüz etmekten mahkum edildiler. Haberi blogumda vardır.
İşte 2500 yıl ve evvelinden yakın tarihimize kadar “babanın gözünde evladın değeri” bu kadar da değil, kendi ırzına geçtiği gibi bir de başkasına satıyor o da aynısını yapıyor.
Bu gün yok mu?
ABD dizileri yayınlayan bazı kanallarda, bu şekilde çocuklarını elektrik vererek, kablo, hortum, odunla döverek cinsel ilişkiye razı eden ebevenlerini öldüren çocukları ve ergenleri konu alan “Killer Kids” adlı diziler, TLC kanalında balina insanları dinleyin ve %96’sının “benzeri tecavüz istismar mağdurları olduklarını işiteceksiniz.

Günümüz Kürt ve Arap Yezidileri (Sabiler) halen kızlarını bir dönüm arazi fiyatına satmaktadırlar. O parayı babalarına ödeyen kızlar satıştan kurtulabilmektedirler. Oysa sekiz-dokuz yaşlarında satılan çocukların bu parayı nasıl temin edebilecekleri de ayrı bir sorun teşkil etmektedir. Kız çocukları bebek iken “beşik kertmesi, berdel gibi geleneklerle evlenecekleri kişi belirlenmektedir. Başlık parası ödemeyen damat ve ona kaçan kız birlikte “töre cinayeti” adı altında öldürülmekte ve devlet bunlara ceza indirimi uygulamaktadır. 
A.R.Colon ile P.A COLON’un “A History of Children” adlı kitapların da eski Sabilerin “yamyam” oldukları tespit edilmiştir. Kitabın ifadesi aynen şöyledir;
İfadenin İngilizcesi;
“During a religious festival of the Ancient Sabeans, the Sabeans pressed grapes and slaughtered a male newborn who was then "boiled and deboned; the flesh was rolled in flour, oil, saffron, raisins, and spices and then over-baked. It was eaten by the priests during the ceremony to Shemal.”
Türkçesi;
“Eski Sabilerin dini bayramlarında üzümleri ezip şıralarını çıkartırlar, yeni doğmuş erkek bebeği etleri kemiklerinden ayrılıncaya kadar kaynatırlardı. Kaynatılmış eti unla yoğurup, yağ, safran, baharat ekleyip fırına veriyorlardı. Hazırlanan yemek(!) Şemal bayramında rahip tarafından yeniliyordu.” 
Kaynak; A.R. Colón with P.A. Colón, A History of Children: A Socio-cultural Survey Across Millennia, Greenwood Press, Westport, CT (2001), pp. 42 (endnote omitted). Available through:  https://books.google.com.tr/books/about/A_History_of_Children.html?id=HfKRAAAAIAAJ&redir_esc=y
Yakmalık Sunu olarak kurban edilmesi
istenilen İsmail veya İshak

Yukarıda Sabiler yani eski Babil halkı Aramilerin günümüzden dört bin yıl önce yamyam olduklarını, çekirdek aile içi ensest evlendiklerini, oğullarıyla homoseksüel ilişki yaşadıklarını, çocuklarını sütten kesildikten sonra köle olarak sattıklarını öğrendik. Bu sapkınlıklar hala yok olmamıştır. Bu gün Sabi dinleri temelli Habeş İnciline inanan Etiyopya, Sudan, Somali gibi ülkelerde keçi ile dahi evlilik haberlerine rastlıyoruz. Blogumda ve Hürriyet gazetesi arşivinde bulabilirsiniz.

Habeş İnciline inanan Gregoryen Ermeniler bu inancı öyle benimsemişler ki mezhebin kurucusu Aziz Gregor Ermeni alfabesini Habeş Alfabesinden yapmıştır. Gürcülerin alfabesini de yine Etiyopya alfabesinden yapmıştır. Süryani Hristiyanlığı mezhebine bağlı Gürcistan’da da hala ensest pedifili, kulamparalık yaygındır. Ermeni Taşnak solcuları bu gelenekleri kırmıştır. Rusya ensest ilişkiyi “18” yaş ve isteğe bağlı olma şartına bağlamıştır. Aynı yasa Portekiz, ABD eyaletleri ile birçok dünya ülkesinde vardır.

Hint Brahman dininin Şiva mezhebinden doğan ve Pakistan’da efsanevi Harappa medeniyeti seller ile yok edildiğinde kurtulan Beyaz Hintlilerin Irak, Suriye, Arap yarımadası ve Avrupa’ya göçleriyle ve M.Ö II. yy. da Sabiliğin mezhebi olan Can dinine inanan kral Aşoka ve M.Ö 5 ile M.S.100 yıları arasında sınırları Arabistan, Orta Asya ve İran yaylasını içine alan Viktramaditya Krallığının da etkileriyle yayılan Şiva dini, onun mezhebi olan Sabi dini gelenekleri, Avrasya, Afrika kıtalarındaki tüm medeniyetleri etkilemiştir.

Son olarak Yahudi Tevrat’ı, İnciller ve Kur’an da bundan nasibini almıştır.Davut peygamber dahil bazı Tevrat Yahudi krallarının kızları, eşlerinin adları Şiva’dır. Kur’an Sebe Suresi Şiva’nın farklı telaffuzundan başka şey değildir. Kabe=Küp veya Kareküp ve Haceri esved, Şiva dinininde rahim’i temsil eden bereket sembolleridir ve Şiva’nın temsili olan Lingamdan başka şey değildir. Hz. Muhammet’in Sabi olduğu Bakara 62; Hac 17; Maide 68 ayet tefsirlerinde E.H.Yazır hoca Arap tefsircilerden yaptığı alıntılarla açıklamıştır.

Roma medeniyetini kuran Etrüsklerin yerleştiği İtalya Tuscania bölgesine yerleştiklerinde komşuları Sabineler bu gün hala vardır ve Sabine, Sabi adının Latincesidir. Dini sembolleri “Haç ve Hilal’dir. Aynı geleneklere ve dine sahip Sabineler bu Sabi geleneklerini Romalıların Milletler Yasasında yaptığı düzenlemelerle değiştirmek zorunda kalmışlardır. İki Roma’yı birleştiren Jüstinyen(527-565) “Tanrı kral” olarak, İsa’dan aldığı vahiylerle yaptığı anayasa ile erkek eşcinselliğini ve yedi göbeğe kadar akraba evliliğini yasaklamıştır. Yasaya uymayanları Yunanlıların CEHENNE adını verdikleri dev kuyu fırınlarında yakmıştır.
İtalya Alberobello Sabine/Sabi köyü
Bu yasalar sayesinde sapıklık ortadan kalkmıştır ya da ekmek, su kadar doğal kabul edilen bu gelenekler bu olaydan sonra sapıklık olarak tanımlanmış, günümüzün ahlak anlayışını belirlemiştir.

16. yüzyılda aydınlanma çağı ile batıda kilise devletten uzaklaştırılmış ve Hristiyanlıkta olan Sabi, Sümer, Hint, Grek, Arap sapıklıkları da yasaklanmış, medeni Avrupa, 18. yüzyıllarda böyle ortaya çıkmıştır.

Aydınlanma çağından nasibini almayanlar ise Babil Talmudu okuyan Yahudi mezhep ve tarikatlarıdır bunlarda bu yoğun olarak vardır. Bunlar, “cinsellikte sınırlamayı tebanın geleneklerine bırakan İran Sasani imparatorluğu idaresinde kalmış Yahudilerdir. Süryani Hristiyanlığından ayrılan, yaşadıkları bölgeye göre Tomas veya Barnaba İncilleri okuyan Nasturi Hristiyanları da bu Yahudilerle aynı inanca sahiptirler.

İsa’nın da İncil’i Sabi dili Aramice tebliğ ettiği, Hz. Muhammet’in Sabi olduğunu, hatta Sabi rahip olan Suriye Büşra şehri manastırında, Arabistan Kiliselerinden sorumlu Episkopos rahip Bahira’nın onun peygamber olduğuna işaret eden sırtındaki peygamberlik mührünü görmesi, Hira mağarasında Cebrail’in “İkra-Oku” ayetini tebliğ ettiği rüyayı, eşi Hatice’nin bildirmesiyle “peygamberlik işareti” olduğunu söyleyen Varaka bin Nevfel de, İbni İshak Siretül Resülüllah kitabında yazdığına göre Bahira’ya bağlı Mekke Nasturi kilisesi baş keşişiydi.
Bunların ışığında “bebeklerle zevk evlilikleri, sübyancılık, kulamparalık” gibi pedofili olayları, “9 ile 13” yaş arası adet görmeye dayalı evlilikler sadece Müslüman Muhammet ve müminlerine mal edilemez.

Müslümanların da artık, ABD’nin Vatikan ile ortak yürüttüğü “İslamofobi=İslam düşmanlığı” gelenekleri yüzünden, İslam şeriatının kaynağı olan Kur’an, Hadis, Siyer kitaplarına geçmiş bu İslam öncesi geleneklere göre yaşayan peygamber ve çağdaşlarını “tek taraflı sapıklık” ile suçladıkları onlarca Kuran ayetinde açıkça yazılmıştır.

Örnek olarak Tevbe9; 28 9: 28. Ey inananlar! Müşrikler bir pisliktir. Artık bu yıllarından sonra Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar!..” peygamberin sözlerinin tanrı sözü olduğuna inanmayan kendi halkını “pislik” ilan eder.
Bu durumda Allah aciz kalmış oluyor.

Bakara 2;198 “…Siz bundan önce gerçekten sapıklardan idiniz.” Diyerek Arapları toptan sapık ilan eder.

Ali İmran 3; : 82. “Tüm bunlardan sonra yüz çevirenler, sapıkların ta kendileridir.” Peygamberin tebliğini kabul etmeyenleri “sapıkların ta kendileri” ilan eder. Çok sayıda böyle ayet mevcuttur.
Kuran Enfal Suresi bütün dünyaya savaş ilan eder;
8 Enfal
Bütün dünyaya savaş ilanı
8: 39. “Fitne kalmayıncaya ve din tümüyle Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın! Vazgeçerlerse kuşkusuz ki Allah, ne yaptıklarını iyice görecektir.”
Tevbe Suresi ilk ayeti peygamberin tebliğine inanmayan milletlere resmen ültimatom verir;
9: 1. Allah ve resulünden, kendileriyle antlaşma yapmış bulunduğunuz müşriklere bir ültimatomdur bu;”
9: 5. O haram aylar çıktığında artık müşrikleri, kendilerini bulduğunuz yerde öldürün…”
Der ama, fetih yetkisi verdiği peygamberin da daha Hicaz gibi küçücük bölgenin fethini yapamadan canını alır. Onun düşmanı olan amcası Ebu Süfyan, Sasani topraklarını yağmalama işini başaracaktır. Yani bu tanrı dengesizdir biraz.

Kur’an tanrısı Allah ile aynı olduğunu Kur’anın yazdığı Tevrat tanrısı boyuna posuna bakmadan Sibirya’da Yakutistan’da, Orta Asya’da yaşayan kavimleri tehdit eder;

BÖLÜM 39
Hezekyel.39: 1 "İnsanoğlu, Gog'a karşı peygamberlik et ve ona de ki,
'Egemen RAB şöyle diyor: Ey Roş'un, Meşek'in, Tuval'ın önderi Gog, sana karşıyım.
D Not 39:1 "Roş'un, Meşek'in, Tuval'ın önderi" ya da "Meşek'in, Tuval'ın baş önderi".
Hez.39: 2 Seni geri çevirip sürükleyeceğim. Seni uzak kuzeyden (*)çıkarıp
İsrail'in dağlarına getireceğim.
(*)Umarım,burada Orta Asya’nın kastedildiğini anlamayan kalmamıştır.
Tevrat tanrısı Türklere düşmanlığa devam etmektedir. Bu tanrı sanki 476’da Roma’yı yıkan Atilla’ya fena içerlemiş Roma imparatorlarının kinlerini ifade eder gibidir;
Yeremya 5;15-17" İşte ey İsrail evi uzaktan üzerinize bir millet getireceğim, Rab diyor; o zorlu bir millet, eski bir millettir ki, sen onun dilini bilmez, ve ne dediklerini anlamazsın. ""..güvenmekte olduğun duvarlı şehirlerini kılıçla vurup yıkacaklar. " Yeremya 5. Bab, 15-17

 Aynı tanrı sonra da “katliam, yağma talan ayetleri” takdim eder;
Yas.20: 12 Ama barış önerinizi geri çevirir, sizinle savaşmak
isterlerse, 
kenti kuşatın.
Yas.20: 13 Tanrınız RAB kenti elinize teslim edince, orada yaşayan
bütün erkekleri kılıçtan geçirin.
Yas.20: 14 Kadınları, çocukları, hayvanları ve kentteki her şeyi yağmalayabilirsiniz. Tanrınız RAB'bin size verdiği düşman malını kullanabilirsiniz.”
Yas.20: 15 Yakınınızdaki uluslara ait olmayan sizden çok uzak
kentlerin tümüne 
böyle davranacaksınız.”
Tevbe Suresi “5- müşrikleri, kendilerini bulduğunuz yerde öldürün…” ayeti ile bu ayetler ne kadar benzerlik içindedir. Yeryüzüne, kılıç, kan ve ateş vaat eden Tomas İncili tanrısının aynısıdır.

Irak Müslümanlarını 2003'den sonra yıllarca böyle katlettiler.
Neden?
Yukarıdaki ayetle yola çıkıp dünyaya posta koymanın bedeli.

Bunlara ek olarak, 1739’da İngilizlerin maddi, manevi, askeri destekleriyle yaydıkları Vehhabi dini=Siyasal İslam da yine Vehhabiliği ret eden Mekke, Medine, Taif ve öteki Arap şehir halklarını aynı şekilde yağmalatmıştır. İşte bu Vehhabi dininin kollarına bağlı geçtiğimiz yüzyıldan itibaren kurulan Yahudi Arap, ve batılı Hristiyanlardan oluşan, aldatılmış Müslüman gençleri de içine alan, Taliban, El Kaide, ISIS=IŞİD=DAİŞ=Boko Haram gibi örgütlerden korkan gerek Hristiyan, gayrimüslim gerek Müslüman ülkelerden olsun bir çok endişeli insanın da bu gruba dahil olmasıyla “İslamofobi” güçlü bir şekilde Müslüman dünyasını baskı altına almaktadır.
Oysa İslamofobinin kaynağı Roma tarafından yazılmış, dört İncil ile okunan Tevrat, ondan Roma tebası olan Arap ve Yahudilerin Sasani ülkesini yağmalamak için uyarlanan Teba Hristiyanlığı olan İslam ve günümüz uzantıları da aslında Roma imparatorluğunun “yağmacı, talancı, Vandal, ırkçı” ilkelerini temsil etmektedirler.
Bu endişelerin artmasına özellikle Şeriatla yönetilen İslam ülkelerin, batılılarca tayin edilmiş kripto diyanet adamlarınca yapılan “bir günlük çocukla evlilik, nekrofilik ölen eşle veda ilişkileri, henüz süt emen veya sütten kesilmiş bebekler, onlu yaşların altındaki çocuklarla cinsellik” açıklamaları da büyük katkı sağlamaktadır. Bu din adamları, batılı sömürgeci, köktendinci sermayenin memurları olarak görev yapmaktadırlar. Çıkardıkları mezhep savaşları ile Müslüman dünyasını birbirine kırdırıp eritmekte, birleşmelerini engellemekte kolay yutulur lokma haline getirmektedir.
İşte bu yüzden hem İslam dünyasının içinde hem de dışında aşırı dinci Müslümanlar ve İslam ülkeleri “lanetli insanlar, lanetli toplumlar” olarak ilan edilmektedirler.

Bu lanetten kurtulmanın yolu kesinlikle inkar değildir. Bu güne kadar da yararı olmamıştır.
Yapılacak tek şey, benim yaptığımı yapmaktır. Yani, atılı olan aşağılayıcı geleneklerin her Müslüman ülkede aynı olmadığını, bütün gayrimüslim dünyada hala yaşandığını, herkesin kendi söküğünü dikmesi gerektiğini anlatmaktır.
Muhammet karikatürlerini ben bu şekilde bitirdim.
Papalık yazılarımın yapılan şikayetler sonucu incelenmesinden sonra 2010’da “pedofilinin Hristiyanlıkta olduğunu, bunun kötü bir şey olmadığını kabul etmesini, 13.Şubat.2013’de “Homoseksüellik, pedofili, oğlancılık İncil’de vardır ama İslam da gözden düşmüştür” şeklinde Papa Ratzinger’in açıklamasına neden oldum.
57 Müslüman ülkesinin yapamadığını yapmış birisi olarak öneride bulunma hakkım vardır. Tabi ki dinleyecek Müslüman diyanet işleri Başkanlığı ve memurları ülkede yaşıyorlarsa.

Hristiyan doğu ve batı Kiliselerinin İncillerinden sizlere benzer ayet örnekleri vereyim;
İncil Timoteyus
1Ti 4:3 .”Bu yalancılar evlenmeyi yasaklayacak, Tanrı'nın, iman eden ve gerçeği bilenlerin şükranla yemesi için yarattığı yiyeceklerden çekinmek gerektiğini buyuracaklar”.
Markos 12:25 “İnsanlar ölümden dirilince ne evlenir ne evlendirilir, göklerdeki melekler gibidirler”.
Gene Grek İncil’ine göre, biz insanlar “aşağının aşağısıyız;
Matta 11:11 “Doğrusu size derim ki,kadınlardan doğanlar içinde Vaftizci Yahya’dan üstün olanı çıkmamıştır.Ama ,göklerin hükümranlığında en küçük olan ondan üstündür.
Bu durum Encratitis’in İskenderiye’li Celment (M.S.150-215) ile savaşının sebebiydi.
Özetle, M.S.2.yy. da Mneanderin öğrencilerinden olan Saturninus (Satornil) bu tutumu çeşitlendirerek açıkladı.
Evlilik ve nesillerin üremesi şeytandandır. Çocukların babalıklarının sayısı arttıkça kötü meleklere tabi olacaklardır.
Evlilik ve cinselliğe aynı olumsuz bakış Nag Hammadi’deki Kıpti metinlerinde de vardır. Thomas İncilinin 37. Bölümünden bir örnek bunu anlaşılır kılmaktadır.
“Öğrencileri dedi (İsa’ya): Seni göreceğimiz zamanı bize ne zaman açıklayacaksın?
İsa dedi;” Hiçbir utanma duymaksızın çamaşırlarınızı çıkarttığınız, ayaklarınız altına aldığınız, küçük çocuklar gibi çiğnediğiniz zaman “Yaşayan Bir’in” oğluna ait olduğunuzda korku duymayacaksınız!” (Guillaumont, “The Gospel According to Thomas.S.23)
Görtner bunun manasını şöyle açıklıyor; ”Aydınlanmış olduğumuz zaman cinsel yapımızı işlevsizleşecek, çocuk gibi masum olacağız ve çıplaklıktan utanma duymayacağız ve selamet (kurtuluş) gerçeklik olacak.(Görtner “Becaming a Child İn Thomas “ S.250- H.Kee)
Thomas İncilinde özlenen seçim Kıpti dilince “Bir Olan” anlamına gelen OUA olarak anılır ve muhtemelen Grekçede “Yalnız Olan” anlamında bekârlık çeken kişi olan Grekçede “Yalnız Olan” anlamında bekârlık çeken kişiyi tanımlayan esasında “çift cinsiyeti” ile “birleşmiş adama” atıf yapmaktadır.
Aynı bölümün sonunda Peter der ki; “Aramızdan Meryem’in çıkmasına izin verelim, çünkü kadınlar yaşamın değersiz şeyleridir!”
İsa cevaplar;” Anlayınız, ona rehberlik edeceğim böylece onu “erkek” yapacağım….Kendini erkek yapan her kadın cennetin krallığına girecektir.”(Guillamount S.57)
Yukardaki bilgilere ek olarak Filip’in İncil’inde “cinsiyet ayrımcılığı” ölüme neden olmaktadır.(Willson The Gospel Of Philip S.12,46,)
“Apocryphon Of John” (Yahya’nın Şüpheleri)nde cinsel ilişkinin ve üreme arzusunun kötülüğüne atıf yapılmaktadır.
 Thomas’ın Kitabı Athlete (CG II,7) den okuyoruz; “Kadınlarla sıkı fıkı ilişkileri kuranlar, üzüntü keder üstünüze olsun! ….Bedeninizin gücü yüzünden keder sütünüze olsun!”
Kurtarıcının(İsa) karşılıklı konuşmalarında (CG. III,5) okuyoruz; “Kadının olmadığı yerde dua ediniz! Dişilerin işlerini yok ediniz!
Gnostik dökümanların dışında Suriye İncil’inde (Süryanilerin İncil’i) cinsellik ve evliliğe karşı özellikle Encratites veya “Kendine Hakim Olan” şeklinde olumsuz bakış görülmektedir. ((A.VÖÖBUS-Celibacy in the Early Syrian Church-(Papaers of the Estonian Theological Society in Exile, I. Stockholm 1951) ) Din bilginlerinden çoğu Thomas İncil’inin, özellikle kendisi Gnostik olmayan ama Gnostikler tarafından kullanılan Suriye Encratities (Tek Tanrıcılarının) gerçek belgelerinde Suriye İncil’i olduğunu tartışmışlardır.
Şimdi Tevrat’a dönelim ve Sabilerin “çocuklarını yemelerini, bayramlarda rahiplerine kurban etmelerini hatırlayalım aynı konuyu okuyalım;
Duha Suresi 93;6 Elmalılı Tefsiri Rekli cümleleri iyi okuyunuz.
Yahudiler Çocuklarını kurban ederlerdi
Tevrat Levililer 20. kitap
Lev.20: 1 RAB Musa'ya şöyle dedi:
Lev.20: 2 "İsrail halkına de ki, 'İsrailliler'den ya da aranızda yaşayan yabancılardan kim çocuklarından birini ilah Molek'e* sunarsa, kesinlikle öldürülecek. Ülke halkı onu taşlayacak.(Recm)
Molek=Melek tanrıya bebek kurbanı

Putlara kurban edilmesine kızan Yahweh, Yahudilerden sadece Levi boyunu kendisine kurban olarak alır. Yanı kurbana karşı değil hatta çok da sever.
Tevrat’ta Hz.Musa zamanında da bu kurban seçimi “ilk doğanların” Tanrı’ya adanması aşağıdaki gibi düzenlenir.
İsmail olayı ile sadece “Yahudilerden İnsan Kurbanını kaldıran Tanrı,yine “ilk doğanları Musa ve Kabilesine önderlik ettiği konutunda çalıştırmak üzere “hizmetkâr” olarak kendisine alır.

Tevrat Sayılar;
Say.8: 16 Çünkü İsrailliler arasından Levililer tümüyle bana verilmiştirİlk doğanların, İsrailli kadınların doğurdukları ilk erkek çocuklarının yerine onları kendime ayırdım.”
Say.8: 17 İsrailliler arasında ilk doğan insan ya da hayvan benimdir. Mısır'da ilk doğanları yok ettiğim gün, onları kendime ayırdım.”

Tanrı İlk Doğanları Nasıl Alıyor, Allah’a Adanan Çocuklar;
Tevrat Samuel Kitabı;
10 Hanna, gönlü buruk, acı acı ağlayarak RAB'be yakardı
11 ve şu adağı adadı: "Ey Her Şeye Egemen RAB, cariyenin kaygısına gerçekten bakıp beni anımsar, cariyeni unutmayıp bana bir erkek çocuk verirsen, yaşamı boyunca onu sana adayacağım. Onun başına hiç ustura değmeyecek”
Zamanı gelince Hanna gebe kaldı ve bir oğul doğurdu. "Onu RAB'den diledim" diyerek adını Samuel[ii] koydu.(Samuel=Tanrıverdi anlamına geliyor A.Yavuz)
24 Küçük çocuk sütten kesildikten sonra Hanna onu üç yaşında bir boğa[iii], bir efa[iv] un ve bir tulum şarapla birlikte RAB'bin Şilo'daki tapınağına götürdü.
Allah’a adanan ilk çocuklar, sütten kesilince tapınağa teslim ediliyormuş, öğrendik. Şimdi İncil’de “GÜVEY” Allah/İsa da, Yahudilere vereceği yeni dünya karşılığında “FİDYE/KURBAN” ister. Onlarda mecburen “3” yaşında olacaklardır.

İsa yeryüzünde yaşayan bizlerin de “Güvey”i olduğunu söyler, yani “damat”.
İncil 9:14 “Bunun üzerine Yahya’nın öğrencileri İsa’ya yaklaşıp sordular: ”Neden Ferisiler ve biz oruç tutuyoruz da, öğrencilerin oruç tutmuyor?”
9:15 “İsa onları şöyle yanıtladı: ”Güvey” kendileriyle birlikteyken, yakınları yas tutar mı? Ama güveyin onlardan alınacağı günler gelecek, o zaman oruç tutacaklar.”

Soldaki resim İsveçli Gay Kilisesi üyesi ressam
Ohlson'un eseridir.

İncil'de "Erkek Eşcinselliğini 2013'de kabul eden
Papalık, aynı yolda devam ediyor.
Papa Fransis, İtalya Gay Kiliselerinin baş rahibinin
elini öpüyor. Bu İtalya'da büyük olay oldu.

Yuhanna Vahiy Kitabı 20;
Ölülerin Yargılanması
20;11 Sonra büyük, beyaz bir taht ve tahtta oturanı gördüm. Yerle gök önünden kaçtılar, yok olup gittiler. 12 Tahtın önünde duran küçük büyük, ölüleri gördüm. Sonra kitaplar açıldı. Yaşam kitabı denen başka bir kitap daha açıldı. Ölüler kitaplarda yazılanlara bakılarak yaptıklarına göre yargılandı.

11. ayetin ikinci cümlesinde yaşadığımız dünyanın kaçıp gideceği, yeni bir dünya verileceğini anlatır. İşte bu “yeni dünya”da yaşayacak 144.000 kişi yedinci bölümde yazılı 12 Yahuda oymağından seçilenlerdir.
Aşağıdaki 144.000 kişi de onların ilk doğan çocuklarının “yeni dünya” karşılığı tanrıya fidye olarak verilmesidir. Üç yaşında sütten kesilmiş olmaları gerekir. Aşağıdaki ayetlerde bu çocukları “yeryüzünden satın alınmış olanlar” şeklinde okuyacaksınız.

Yuhanna İncili Vahiyler 14
Kuzu ve 144 000 Kişi

14Sonra Kuzu’nun Siyon Dağı’nda durduğunu gördüm. O’nunla birlikte 144 000 kişi vardı. Alınlarında kendisinin ve Babası’nın adları yazılıydı. 2 Gökten, gürül gürül akan suların sesini, güçlü gök gürlemesini andıran bir ses işittim. İşittiğim ses, lir çalanların çıkardığı sese benziyordu. 3 Bu 144 000 kişi, tahtın önünde, dört yaratığın ve ihtiyarların önünde yeni bir ezgi söylüyorduYeryüzünden satın alınmış olan bu kişilerden başka kimse o ezgiyi öğrenemedi. 4 Kendilerini kadınlarla lekelememiş olanlar bunlardır. Pak kişilerdir. Kuzu nereye giderse ardı sıra giderler. Tanrı’ya ve Kuzu’ya ait olacakların ilk bölümü olmak üzere insanlar arasından satın alınmışlardır5 Ağızlarından hiç yalan çıkmamıştır. Kusursuzdurlar.”

Yahudiler yepyeni bir dünyada yaşamak için “kadından doğmamış” 144.000 çocuk üretip tanrıya “fidye” veya, ücret olarak veriyorlar.
İtalya'da Kıyamet Günü adlı bir kilise tavan resminde
İsa kendisine adanmış "3 yaşında sütten kesilmiş,
144.000 Yahudi çocuğu ile" resmedilmiş.

Şimdi, Kur’an’ın Vakıa 17, Tur 24 ayetlerini hatırlayalım, cennette, halka ne veriliyordu?
Huri, dişili Huriye, Gılman, erkek çocuk köle, Vildan Onlu yaşlarda bıyıkları terlememiş oğlan.

Şimdi İnsan Suresi 21 Tefsirini okuyalım;
21. "Onların üzerinde vardır". Bu, o nimete sahip olan kişilerin görüldükleri sıradaki veya etraflarında dolaşılırken ki hallerini açıklamaktadır. Yani "sen gördün" mânâsından veya "onların etrafında dolaşır" âyetindeki zamirden veya ta yukardaki "yaslanmışlardır" sözünden hal olarak ipeği açıklamaktadır. Yani, o nimet içindeki kişileri gördüğün vakit veya ölümsüz hizmetçilerle etraflarında dolaşıldığı veya koltukları üzerine oturdukları sıradaki halleri, üstlerinde giyim yahut üst taraflarında tezyinat olarak yeşil sündüs giysiler vardır, yani sündüs adı verilen gayet ince ve zarif ipek kumaşlardan yeşil giyecekler "ve istebrak vardır". Yani kalın veya sırmalı ipek kumaşlar ki "Sündüs ve atlastan elbiseler
giyerler."(Duhan, 44/53) mânâsınca sırasına göre giyinirler veya oturdukları yerler aşağıdan yukarı ve yukardan aşağı bunlarla donatılmıştır. Aslı Arapça olmayan bu "sündüs" ve "istebrak" kelimeleri hakkında çok söz söylenmiş ise de bizim anlayacağımız ince ve kalın ipek kumaşların en güzelleridir.
Ve gümüşten bileziklerle süslenmişlerdir. "Onlar süslenmişlerdir." cümlesindeki zamir, hizmet eden ölümsüz hizmetçilerin yerini tuttuğuna göre, bunların böyle süslenmeleri akla uygundur. Cennetteki kadınlar hakkında da yaraşır.
Erkekler hakkında bu tarz süslenmek nasıl övülebilir? diye bir soru akla gelebilir.
Duhan 44;53-54
44; 53- Onlar ince ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyerek karşılıklı olarak otururlar.
44; 54- İşte böyle, biz onları ayrıca iri siyah gözlü hurilerle evlendiririz.”
İtalya Santa Cruz'daki bu tavan resmi tablosu
Adem ve Hava'nın cennette meleklerce taciz edilmesini işliyor.
Hri ve gılmanlar bunlar, bence gitmeden önce
düşünmek lazım.

Sahih al-Bukhari 2581:
Narrated `Urwa from `Aisha: ….He then said to her, "Do not hurt me regarding Aisha, as the Divine Inspirations do not come to me when I am in the GARMENT of any woman except 'A'isha."
Ayşe’den Urwa(Urve) anlattı; Sonra ona dedi ki “ Beni Ayşe hakkında bir daha rahatsız etme, Ayşe’nin elbisesi dışında elbise giydiğimde ilahi vahiyler gelmiyor”.
Bu hadis peygamberin eşleri iki grup olmuşlardır ve Ayşe’nin grubuna cephe alınmıştır. Tartışma ilerleyince peygamberin kızı Fatma’yı görüşünü almak için göndermişlerdir. Bu olayda söylendiği rivayet edilir. Bence zayıf hadistir. Ancak Kur’an Dehr/İnsan suresi 21. ayet bu hadisi desteklemektedir. Aşağıda Sahih Buhari.com İnternet sitesinden alınan bir yorumda “Ayşe’nin elbisesi” ifadesi “Ayşe’nin battaniyesi/yorganı” şeklinde değişmiştir.
Hadis Numarası 2581; Bukhari:V.5;B.57;N-119  
Volume 5, Book 58, Number 119 :

Volume 5, Book 57, Number 119
Hişam’ın Babası Anlattı.;
The people used to send presents to the Prophet on the day of 'Aisha's turn. 'Aisha said, "My companions (i.e. the other wives of the Prophet) gathered in the house of Um Salama and said, "0 Um Salama! By Allah, the people choose to send presents on the day of 'Aisha's turn and we too, love the good (i.e. presents etc.) as 'Aisha does. You should tell Allah's Apostle to tell the people to send their presents to him wherever he may be, or wherever his turn may be." Um Salama said that to the Prophet and he turned away from her, and when the Prophet returned to her (i.e. Um Salama), she repeated the same, and the Prophet again turned away, and when she told him the same for the third time, the Prophet said, "O Um Salama! Don't trouble me by harming 'Aisha, for by Allah, the Divine Inspiration never came to me while I was under the blanket of any woman amongst you except her.https://www.sahih-bukhari.com/Pages/Bukhari_5_58.php
Yukarıda Sahih Buhari.com İnternet sitesinden alınan aynı hadisin bir yorumunda “Ayşe’nin elbisesi” ifadesi “Ayşe’nin battaniyesi/yorganı, şalı, baş örtüsü” şeklinde değişmiştir.

“Elbise’nin=Yatak” olduğunu savunan Quora.com internet sitesine bir Hintli araştırmacının yaptığı yorumda geçen “Arapça Kuran harfleriyle yazılmış hadisi dört kadar İnternet sitesinde araştırdım, yorumda geçen “Mırt” kelimesinin elbise olduğuna ikna oldum. İşte Türkçesi;
Puneetchandra Sharma

25 Kasım 2018’de cevaplandı, yazara 565 cevap verildi,798,9 k. Yanıt görüntüsü mevcut.
Bahsettiğiniz BTW Hadis numarası ve anlattıklarınız yanlıştır. Başkasına bu anlattıklarınız yüzünden “namuslu ol” demeye hakkınız yoktur.
Sahih El Buhari 2581;
Urve Ayşe’den anlattı; …Sonra o’na dedi, “Ayşe’den bahsederek beni incitmeyin, Ayşe’nin elbisesi dışında giydiğim hiç birinizin elbisesi içinde bana vahiy gelmiyor”
Yukarıdaki cesur sözlerin resmen değiştirilmesine rağmen:
Yatak hakkında verilenler hakkında gerçek çeviri aşağıdaki gibidir;
Arabic/Arapça:
لَهَا كَلِّمِيهِ حَتَّى يُكَلِّمَكِ‏.‏ فَدَارَ إِلَيْهَا فَكَلَّمَتْهُ‏.‏ فَقَالَ لَهَا ‏"‏ لتُؤْذِينِي فِي عَائِشَةَ، فَإِنَّ الْوَحْىَ لَمْ يَأْتِنِي، وَأَنَا فِي ثَوْبِ امْرَأَةٍ إِلاَّ عَائِشَةَ ‏"‏‏
Verilen kelimeler işte buyurun;
thawb amra'at 'iilaa = ثَوْبِ امْرَأَةٍ إِلاَّ = Sadece bir kadın elbisesidir.
Sahih Muslim 2442 a:
`A'isha, the wife of Allah's Apostle, said: …She sought permission to get in as he had been lying with me on my bed (wearing) IN (fee) MY mantle (Mirt)….Allah's Messenger permitted her to enter as she (`A'isha) was along with Allah's Messengerin her mantle (Mirt)
Ayşe, Allah’ın peygamberi, dedi; Benim yatağım(elbise) üzerinde uzanırken, “onun mırtısı=elbisesi içinde)… Allah’ın elçisi ona (Ayşe’ye), “onun (Ayşe’nin) Mırtısı içindeyken yanında uzanmasına izin verdi.”
İşte buyurun, hiçbir şey değişmedi;
Mantle=Mırtı= Bornoz, pelerin, kolsuz elbise, giysi.
Arabic/Arapça:
عليه وهو مضطجع معي في ‏ ‏مرطي => 1
 ‏ ‏ورسول الله ‏ ‏صلى الله عليه وسلم ‏ ‏مع ‏ ‏عائشة ‏ ‏في ‏ ‏مرطها ‏ ‏على الحالة التي دخلت ‏ ‏فاطمة ‏ ‏عليه =>2
Buyurunuz, verilen kelimeler:
mae Aishat fi mirtiha eala’ = مَعَ عَائِشَةَ فِي مِرْطِهَا عَلَى = with Aisha in her Robe (mantle)= (Ayşe’in elbisesi içindeyken onunla)
Hadislerde “Thawb=Elbise”, “Lihaf=Yorgan-Şal, baş örtüsü, eşarp, atkı)” gibi bnir çok benzer kelime vardır.
1.1k views · View 20 Upvoters · View Sharers
Tartışmanın İngilizcesi aşağıdadır.
Puneetchandra Sharma
Answered Nov 25, 2018 · Author has 565 answers and 798.9k answer views
Because that is what he meant. You can’t blame someone for being honest.
BTW the Hadith numbers you’ve mentioned are wrong.
Sahih al-Bukhari 2581:
Narrated `Urwa from `Aisha: ….He then said to her, "Do not hurt me regarding Aisha, as the Divine Inspirations do not come to me when I am in the GARMENT of any woman except 'A'isha."
Although officially the bold words above are changed to:
“on any of the beds except”
the real translation is given below:
Arabic:
لَهَا كَلِّمِيهِ حَتَّى يُكَلِّمَكِ‏.‏ فَدَارَ إِلَيْهَا فَكَلَّمَتْهُ‏.‏ فَقَالَ لَهَا ‏"‏ لتُؤْذِينِي فِي عَائِشَةَ، فَإِنَّ الْوَحْىَ لَمْ يَأْتِنِي، وَأَنَا فِي ثَوْبِ امْرَأَةٍ إِلاَّ عَائِشَةَ ‏"‏‏
Here the words meaning are given:
thawb amra'at 'iilaa = ثَوْبِ امْرَأَةٍ إِلاَّ =A woman's dress only
Sahih Muslim 2442 a:
`A'isha, the wife of Allah's Apostle, said: …She sought permission to get in as he had been lying with me on my bed (wearing) IN (fee) MY mantle (Mirt)….Allah's Messenger permitted her to enter as she (`A'isha) was along with Allah's Messengerin her mantle (Mirt)
Here, nothing has been changed.
Mantle = Robe, Cloak
Arabic:
عليه وهو مضطجع معي في ‏ ‏مرطي => 1
 ‏ ‏ورسول الله ‏ ‏صلى الله عليه وسلم ‏ ‏مع ‏ ‏عائشة ‏ ‏في ‏ ‏مرطها ‏ ‏على الحالة التي دخلت ‏ ‏فاطمة ‏ ‏عليه =>2
Here the words meaning are given:
mae Aishat fi mirtiha eala’ = مَعَ عَائِشَةَ فِي مِرْطِهَا عَلَى = with Aisha in her Robe (mantle)
There are many other similar hadiths where the word thawb (dress) and lihaf (quilt/shawl) are used.
1.1k views · View 20 Upvoters · View Sharers

El Buhari, benzer şekilde Muhammed’in “karşı cinsin elbisesini giydiğini” özellikle Ayşe’ninkini bize göstermektedir. Buhari’ye göre, peygamber Muhammet “kadın elbisesi giydiğimde bana vahiy gelmemektedir ama Ayşe’nin ki hariç” diyerek kadın elbisesi giydiğini kabul etmiştir. Homoseksüel toplumlarda kadın elbisesi giymek bu gün de yaygındır.

Hz. Peygamber de bu eşlerinden 43 yaş büyüktür.
İşte Hz.Ayşe'nin evliliği hakkında gerekli bilgiler;
(Akşam yazarı Rıza ZELYUT'un 18.05.2008 tarihli ek yazısından alınarak eklenmiştir. Kaynak farklılığı her zaman zenginliktir.)

Türkiye Diyanet Vakfı'nın yayımladığı İslam Ansiklopedisi'nin 3. cildinin 201. sayfasında bu konu ile ilgili olan bölümden bazı aktarmalar yapıyorum:
"Aişe: Babası Ebu Bekir b. Ebu Kuhafe. (...) Bisetin 4. yılında (614-O  Esnada Peygamber 43 yaşında ) Mekke'de doğdu.
Onun daha önce doğduğunu ve dolayısıyla Hz. Peygamber ile evlendiğinde 14 ile 18 yaşlarında olduğunu ileri süren bazı çağdaş araştırmacıların (Bak. Süleyman Nedevi, V, 12-15; Akkad, s.39, 59-60) dayandıkları rivayetler sağlam değildir. (...)
Hz Peygamber ile nikahı Hicret'ten önce Mekke'de kıyılmıştır. (...) Hicret'in 2. yılı Şevval ayında (Nisan 624) Hz. Peygamber ile evlendi. Düğün tarihini Hicret'in birinci yılı Şevval ayı (Nisan 623) kabul edenler de vardır.

18 yaşında dul kalan Hz Aişe, Peygamber hanımlarının başkalarıyla evlenmelerini yasaklayan Kuran hükmüne uyarak bir daha evlenmedi."

İşte, Diyanet İşleri gibi resmi bir din kurumunun yayımladığı bilimsel bir eser de benim yazdıklarımı aynen tekrar ediyor. Aişe, Hz Peygamber'le evlendiğinde en fazla 10 yaşındadır
Cumhuriyet Gazetesinin Diyanet sayfasından çektiği gerçek sayfa resmi. Gazete, Mehmet Görmez'in bu sapık
fetvasının bunun gerçekliğini mahkemede kanıtlamıştır.

Aşağıdaki Buhari hadisleri Pakistan Diyanet İşlerinin “Sunnah com. Buhari” adlı resmi internet sayfasında yayınlanan Buhari hadislerinden alınmıştır. Türkçeye çevirileri bana aittir. Linkleri verilmiştir.
Peygamberin “6” Yaşında Ayşe’yi İsteme Hadisi
Narrated 'Urwa/Urve:
The Prophet () asked Abu Bakr for `Aisha's hand in marriage. Abu Bakr said "But I am your brother." The Prophet () said, "You are my brother in Allah's religion and His Book, but she (Aisha) is lawful for me to marry." In-book reference Sahih al-Bukhari 5081 Book 67, Hadith 19 USC-MSA web (English) reference Vol. 7, Book 62, Hadith 18
Urwa/Urve Anlattı;
Peygamber Ayşe ile evlenmek istediğini söyledi. Ebu Bekir dedi; “Ama ben senin erkek kardeşinim”. Peygamber, “Allah’ın dininde ve kitabında sen benim kardeşimsin ama o(Ayşe) evlenmek için bana helaldir. In-book reference Sahih al-Bukhari 5081 Book 67, Hadith 19 USC-MSA web (English) reference(İngilizce Hadis Kitabında) Vol/C. 7, Book/Kitap 62, Hadith/Hadis 18
Narrated `Aisha:
Allah's Messenger () said (to me), "You have been shown to me twice in (my) dreams. A man was carrying you in a silken cloth and said to me, 'This is your wife.' I uncovered it; and behold, it was you. I said to myself, 'If this dream is from Allah, He will cause it to come true.' "
Sahih al-Bukhari 5078 Book 67, Hadith 16 Vol. 7, Book 62, Hadith 15
Ayşe Anlatmıştır;
Allah’ın elçisi bana dedi ki; “Rüyalarımda bana iki kez gösterildin. Seni ipekler içinde taşıyan bir adam bana dedi ki; “Bu senin eşindir! Örtüyü açtım, gördüm ki o sendin. Kendi kendime dedim ki, “Eğer bu rüya Allah’tan ise onu doğru çıkaracaktır”. Sahih al-Bukhari 5078 Book 67, Hadith 16 Vol. 7, Book 62, Hadith 15

Peygamber Ayşe ile Altı yaşında Evlendi, Dokuz yaşında karıkoca Oldu;
Narrated `Aisha:
that the Prophet () married her when she was six years old and he consummated his marriage when she was nine years old. Hisham said: I have been informed that `Aisha remained with the Prophet () for nine years (i.e. till his death).Kaynank; Sahih al-Bukhari 5134;Kitapta yeri- Book 67, Hadith 70; İngilizce kaynak;  Vol. 7, Book 62, Hadith 65
Ayşe Anlattı;
O peygamber Ayşe ile evlendiğinde Ayşe Altı yaşındaydı, karıkoca olduklarında ise Ayşe Dokuz yaşındaydı” ).Kaynak; Sahih al-Bukhari 5134;Kitapta yeri- Book 67, Hadith 70; İngilizce kaynak;  Vol. 7, Book 62, Hadith 65

Peygamberin Ayşe İle Evlilik Sözleşmesi
Narrated 'Urwa:
The Prophet () wrote the (marriage contract) with `Aisha while she was six years old and consummated his marriage with her while she was nine years old and she remained with him for nine years (i.e. till his death). Kaynak; Sahih al-Bukhari 5158 Kitaptaki yeri-Book 67, Hadith 93 İngilizce Kitap-Vol. 7, Book 62, Hadith 88
Urwa Anlattı;
Peygamber Ayşe ile Altı yaşındayken evlilik sözleşmesi yazdı, Dokuz yaşındayken karıkoca oldu, onunla dokuz yıl kaldı (Ölümüne kadar 63 yaşına kadar. Bu hadis de aynı linktedir)
Kaynak; Sahih al-Bukhari 5158 Kitaptaki yeri-Book 67, Hadith 93 İngilizce Kitap-Vol. 7, Book 62, Hadith 88
Ayşe Muhammet’e Teslim Ediliyor;
Tabari Hadith IX:131 “My mother came to me while I was being swung on a swing between two branches and got me down. My nurse took over and wiped my face with somewater and started leading me. When I was at the door she stopped so I could catch mybreath. I was brought in while Muham-mad was sitting on a bed in our house. Mymother made me sit on his lap. The other men and women got up and left. The Prophet consummated his marriage with me in my house when I was nine years old.”

Taberi Hadisi 9/131 “Ağacın dalları arasına kurulmuş salıncağımda sallanırken annem geldi ve beni indirdi. Hemşirem, beni götürdü, yüzümü biraz su ile yıkadı ve bana kılavuzluk etmeye başladı. Kapıya geldiğimde o durdu ve nefesimi çeviremiyordum. Evinde yatağında oturan Muhammet’in evine getirilmiştim. Annem beni onun kucağına oturttu. Diğer erkek ve kadınlar kalkıp gittiler. Ben dokuz yaşımdayken peygamber evimde benimle evlenip karıkoca oldu.”
Peygamber Pedofilik Evlilik Öneriyor
Narrated Jabir bin `Abdullah:
When I got married, Allah's Messenger () said to me, "What type of lady have you married?" I replied, "I have married a matron' He said, "Why, don't you have a liking for the virgins and for fondling them?" Jabir also said: Allah's Messenger () said, "Why didn't you marry a young girl so that you might play with her and she with you?'
Cabir bin `Abdullah Anlatmıştır;:
Evlendiğimde, Resulullah () bana, "Ne tür bir bayanla evlendin?" Dedi. Cabir, "Ben bir dulla evlendim" dedi, "Neden bir bakireyle evlenip onu okşamaktan hoşlanmıyorsun?" Cabir, ayrıca Allah'ın Elçisi (), dedi ki "Neden genç bir kızla evlenmedin? Evlenseydin sen onunla oynayabilirdin o da seninle oynayabilirdi? Sahih-i Buhari 5080 Kitap 67, Hadis 18 Cilt. 7, Kitap 62, Hadis 1
Peygamberin Hasan Hüseyin’in Dillerini Emmesi ve Çüklerini Öpmesi, Oğlancılık Gelenekleri;
Bu çok tuhaf gelen gelenek sizi şok etse de bu gün de Yahudiler “sekiz günlük” iken sünnet ettirdikleri erkek çocuklarının cinsel organını sünnet derisi kesilip alındıktan sonra rahipler organı kanıyla birlikte emerler. Bunun internette çok sayıda videosu vardır. Çünkü peygamber de İbrahim peygamberin İsmail soyundan Yemen’e göçmüş Adnani kabilesinden Yahudidir, gelenekleri aynıdır.
Al-Adab al-Mufrad al-Bukhari 1183—It is related that Abu Hurayra said, "I never saw al-Hasan without my eyes overflowing with tears. That is because the Prophet, may Allah bless him and grant him peace, went out one day and I found him in the mosque. He took my hand and I went along with him. He did not speak to me until we reached the market of Banu Qaynuqa. He walked around it and looked. Then he left and I left with him until we reached the mosque. He sat down and wrapped himself in his garment. Then he said, 'Where is the little one? Call the little one to me.' Hasan came running and jumped into his lap. Then he put his hand in his beard. Then the Prophet, may Allah bless him and grant him peace, opened his mouth and put his tongue in his mouth. Then he said, O Allah, I love him, so love him and the one who loves him!'" (Al-Adab al-Mufrad Al-Bukhari, Number 1183) 
Al-Adab al-Mufrad al-Bukhari Hadis No;1183
Ebu Hureyre’den nakledildi, Hureyre dedi ki; Hasan’ı göremediğim için gözlerimden yaşlar akıyordu. Allah’ın selamı üstüne olsun ona huzur bahşetsin bir gün evden çıktı ve onu camide buldum. Beni elimden tuttu ve ve onunla yürüdüm,. Beni Kaynuka pazarına varıncaya kadar benimle konuşmadı. Yürüdü ve etrafına baktı ve benden ayrıldı, ben de camiye varıncaya kadar onu bırakıp ayrıldım. Yere oturdu ve onu (Hasanı) elbisesine sarıldı, sonra sordu;
“-Ufaklık nerede?, Ufaklığı bana çağır gelsin.”
Hasan koşarak geldi ve kucağına oturdu. Sonra elini sakalının içine soktu. Sonra peygamber (SAV) ağzını açtı ve dilini çocuğun ağzına soktu. Sonra dedi ki; “Ey Allah’ım onu seviyorum, onu bir insanın sevebileceği kadar sev” (El Adab al Mufrad al Buhari Hadis No;1183)
Narrated Anas bin Malik:
Whenever Allah’s Apostle went to answer the call of nature, I along with another boy used to accompany him with a tumbler full of water. (Hisham commented, “So that he might wash his private parts with it.”) (Sahih Al-Bukhari, Volume 1, Book 4, Number18- 150; see also Numbers 154)
Enes bin Malik tarafından anlatıldı;
Ne zaman peygamberi hacet etmeye giderken gördüysem, küçük bir oğlanı elinde bir bardak suyla ona eşlik ederken gördüm.(Hişam; “Onunla onun özel yerlerini yıkardı” şeklinde yorumlamıştır”
Narrated Anas:
Whenever Allah's Messenger () went to answer the call of nature, I along with another boy from us used to go behind him with a tumbler full of water. (Başvuru Kyn- Kitap içi referans; Sahih-i Buhari 151- Kitap 4, Hadis 17; USC-MSA web (İngilizce) referansı Cilt. 1, Kitap 4, Hadis 153)
Enes Anlattı; Allah’ın elçisi hacet etmeye gittiği zaman, elinde bir bardak dolusu su ile bizden bir oğlanın arkasında gittiğini gördüm”
Bu hadisler iyi niyete yorulamayacak kadar açık iken bir de Elmalılı Hamdi Yazır’ın Duha Suresi 93;6 ayet hadisinden bir rivayet ile Tevrat’tan Davut peygamber ayetlerini ekleyelim bu konu burada son bulsun;
Şimdi size daha beterini Kuran tefsirinden vereceğim. Peygamber Yetim Muhammet, amcasının tecavüzleri içinde büyüyor;

Ayetle Hüküm Verme
50 Kaf Suresi
50:45. Biz onların neler söylediklerini çok iyi biliyoruz. Sen onların üstüne bir zorba değilsin. O halde, benim tehdidimden korkanlara sadece Kur'an'la öğüt ver.

Kur’an’a Göre Sapıklık
Cinsel sapkınlıklara Kur’an sapık demiyor ya da Yaşar Nuri hoca öyle çevirmiş;
Nisa 4;15. Kadınlarınızdan eşcinsellik/sevicilik yapanlara karşı içinizden dört tanık getirin; eğer tanıklık ederlerse o kadınları, ölüm canlarını alıncaya ya da Allah kendileri için bir yol açıncaya kadar evlerde tutun.
Razi’ye Göre Peygamberin Yetimliği ve İstismar Mağduru Olması.
Razi Kimdir;
Râzî (M.S.854-925-İran Rey şehrinden.) ya da tam adıyla Ebû Bekir Muhammed bin Zekeriyyâ er-Râzî, Fars simyacı, kimyager, hekim ve filozof. Gençlik yıllarında edebiyat ve musiki ile ilgilenmiştir ve geçimini kuyumculuk yaparak sağlamıştır. İslami fıkıh kitapları ve hitabetiyle de meşhurdur. Büyük Selçuklu Dönemi bilginlerindendir.
Hz. Peygamber’in yetimliğinin geçtiği dönemle ilgili en detaylı rivâyetleri, Râzi (v.606) ve Âlûsî’de (v.1270) görmekteyiz. Nitekim Râzî, “yetim” kelimesinin babadan yetim kalma ve tek olma gibi anlamlara gelebileceğini belirterek, Hz. Peygamber’in, amcasının yanında kalırken, farklı bir ahlaki niteliğe sahip olduğu ile ilgili amcasından gelen bir rivâyete yer verir.
Buna göre Ebu Talip bir gün kardeşi Abbas’a şöyle der:
“Kardeşim, sana Muhammed’den gördüğümü haber vereyim mi?” Abbas: “Evet” deyince: Ebû Talip:
Ben onu kendi himayeme almıştım. Gece-gündüz bir an bile onu yanımdan ayırmıyordum.
Onu, başkasına güvenip de bırakamıyordum. Hatta onu kendi döşeğimde yatırıyordum.
Yahudi Turpin ailesi. Çekirdek Aile içi biseksüel Lev Tahor Yahudisi.
Kıze ve erkek çocuklarını işkence ile cişnsel ilişkiye razı etmekten
yıllarca seks kölesi olarak kullanmaktan mahkum. edildi.
Bunlar da Babil Talmuduna bağlı Yahudilerdir. Haberin Türkçesi
blogumda Yahudi sapkınlıkları ilgili yazılarda vardır.

Bir gece elbiselerini çıkartıp benimle beraber uyumasını söyledim. Bir de baktım ki yüzünde bir hoşnutsuzluk var. Ancak benim isteğime karşı çıkmak da hoşuna gitmedi. Bana dedi ki: “Amcacığım, yüzünü benden çevir de elbiselerimi çıkartıp değiştireyim. Çünkü ben vücuduma başkasının bakmasından hoşlanmam dedi.”

Onun bu yaklaşımına hayret ettim. Gözümü çevirdim, yatağa girdi, ben de girdim.
Baktım ki aramızda bir örtü var. Vallahi o örtüyü ben döşeğime koymamıştım. O, gayet yumuşak, miske batırılmış gibi hoş kokulu idi. Vücuduna bakayım diye gayret sarf ettim, ancak bir şey göremedim. Çoğu defa da ben onu yatağımda bulamazdım. Aramaya kalkardım da, “kalktın mı amca, ben buradayım” derdi. Çoğu kez de ondan, beni hayrette bırakacak sözler duyardım. Bu da gece vaktinden biraz sonra olurdu.
Bizler yeme-içmede besmele çekmez, “elhamdülillah” demezdik. O ise yemeğe başlarken: “Tek olan Allah’ın adıyla” derdi. Yemeği bitirince de “elhamdülillâh” derdi. Ben onun bu sözlerine hayret ederdim. Onda ne bir yalan, ne bir kahkaha, ne de cahiliyedekilerin davranışlarından birini gördüm. Yine o, çocuklar oynarken de onların yanında durmazdı.” (Râzî, 1990: XXXI, 194-195).
Aynı rivâyete Âlusi ve Elmalı da yer vermektedir (Âlûsî, 1985: (XXX): 161; Elmalılı, IX, 277-279).
Duha Suresi Tefsir sayfası

E.H.Yazır Duha Suresi 6. Ayet Tefsirinden;
93;6. "Seni bir yetim bulup da barındırmadı mı?"
Resulullah (s.a.v.) henüz ana karnında altı aylık bir yavruydu. Dolayısıyla doğarken yetim olarak doğmuştu. Anası Hz. Amine ile beraber dedesi Abdülmuttalib'in yanında idi.

Sonra altı yaşında iken annesi de vefat etti. Daha sonra da sekiz yaşında iken dedesi Abdülmuttalib vefat etti. O vakit de onun vasiyeti ile amcası Ebu Talib vasisi olarak onun sorumluluğunu yüklenip yanına aldı. Güzel baktı ve çocukluğunda da kendisinde diğer çocuklarda görülmeyen olağanüstü durumlar görüldüğü için ona çok özen gösterdi.
… Rivayet edildiğine göre Ebu Talib bir gün kardeşi Abbas'a

- Kardeşim, dedi, sana Muhammed'den gördüğümü haber vereyim mi? dedi. Abbas: "Evet" deyince:
- Ben, dedi, onu himayeme aldım. Gece ve gündüz bir an ondan ayrılmaz oldum. Onu kimseye güvenip bırakamıyordum. Hatta kendi döşeğimde uyutuyordum. Bir gece soyunup benimle beraber uyumasını söyledim. Baktım, yüzünde bir hoşnutsuzluk var. Benim isteğime karşı çıkmak da hoşuna gitmedi.
"Amcacığım, yüzünü benden çevir de soyunayım. Çünkü ben vücuduma bakmandan hoşlanmam." dedi.
Sözüne şaştım. Gözümü çevirdim, döşeğe girdi, ben de girdim. Baktım ki aramızda bir örtü var. Vallahi ben onu döşeğime koymamıştım…..”
Resim yazısı ekle

Google Çevirisi
Bu da benim çevirim. Bu olayda peygamberin gömleği önemlidir.
Bu gömlek Arapların topuklarına kadar uzayan altına don, kilot giymedikleri uzun elbisedir.
Bu elbiseyi peygamber kaburgalarına kadar sıyırdığında çırılçıplak olur.Aşağıdaki gibi
Takdir sizindir
Hristiyanların ruhani lideri Papa (Baba) da aynı Arap kıyafetini İsa (Allahları) giydiği için giymektedir.


Yoruma gerek kalmayan bir erkek çocuk cinsel istismar olayı okudunuz.
Tüyleriniz ürpermedi mi?
Kur’anda peygamberin Allah’tan fırça yediği en meşhur olay ABESE Suresidir. Peygamber zengin biriyle konulurken, pasaklı bir fakir gelip dini bana da anlat deyince suratını ekşitti diye o sure inmiştir.
Okuduğunuz Duha suresi de “9” ayetin tefsirinde “Râzî'de yazıldığına göre bu âyet, Hz. Peygamber (s.a.v) Hz. Hatice'nin çocuğuna bağırdığı zaman inmiştir.” Denilmektedir.
Bu gelenek, Muhammet’ten 1000 yıl kadar önce yaşamış “Çocuk Davut peygamber” in de yaşadığı farklı bir aşk hikayesidir;
Levililer kitabı Eşcinselliğe recm cezası verir;
Lev.20: 13 Bir erkek başka bir erkekle cinsel ilişki kurarsa, ikisi de iğrençlik etmiş olur. Kesinlikle öldürülecekler. Ölümü hak etmişlerdir.

Genç Davut Kral Saul oğlu Yonatan aşkı;
Tevrat Samuel I

Davut ve Yonatan Aşkı.
Yahudi, Hristiyan araştırmacılar böyle yorumlamışlar.

1.Sa.18: 1 Saul'la Davut'un konuşması sona erdiğinde, Saul oğluYonatan'ın yüreği Davut'a bağlandı. Yonatan onu canı gibi sevdi.
1.Sa.20: 3 Ancak Davut ant içerek, "Senin beni sevdiğini baban çok iyi biliyor" diye yanıtladı, "'Yonatan ne yapacağımı bilmemeli, yoksa üzülür diye düşünmüştür. RAB'bin ve senin yaşamın hakkı için derim ki, ölüm ile aramda yalnız bir adım var."
1.Sa.20: 30 Saul Yonatan'a öfkelenerek, "Seni sapık ve dik başlı kadının oğlu!" diye bağırdı, "İşay'ın oğlunu desteklediğini bilmiyor muyum? Bu kendin için de, seni doğuran annen için de utanç verici.
1.Sa.20: 41 Uşak gider gitmez, Davut taşın güney yanından ayağa kalktı ve yüzüstü yere kapanarak üç kez eğildi. İki arkadaş birbirlerini öpüp ağladılar; ancak Davut daha çok ağladı.
İşte Davut peygamber de bu yüzden Kral Saul’un oğlu Yonatan ölünce ona olan aşkını böyle dile getirir;

Tevrat Samuel  2 Kitabı;
Davut'un Saul ve Yonatan için Yaktığı Ağıt2.Sa.1: 17 Davut Saul'la oğlu Yonatan için ağıt yaktı.
2.Sa.1: 26 Senin için üzgünüm, kardeşim Yonatan.
Benim için çok değerliydin.
Sevgin kadın sevgisinden daha üstündü.”
Hani eşcinsellik yasaktı?
Ayşe İlişki Sonrası Peygamberin Elbisesine Bulaşan Meni İzlerini Yıkıyor;
Narrated ‘Aisha:
I used to wash the traces of Janaba (semen) from the clothes of the Prophet and he used to go for prayers while traces of water were still on it (water spots were still visible). (Sahih Al-Bukhari, Volume 1, Book 4, Number 229)
Ayşe’den anlatılmıştır;
Peygamberin elbisesinden meni izlerini yıkardım ve onların izleri görünürken bile o halde namaza giderdi. Sahih Buhari Kitap içi başvuru Book 4, Hadith 96; İngilizce Kitap Vol. 1, Book 4, Hadith 229 )
Narrated `Amr bin Maimun:
I heard Sulaiman bin Yasar talking about the clothes soiled with semen. He said that `Aisha had said, "I used to wash it off the clothes of Allah's Messenger () and he would go for the prayers while water spots were still visible on them.
Emir bin Meymun Anlattı;
Süleyman bin Yaşar’ın meni lekeleri hakkında konuştuğunu duydum. “Ayşe dedi ki; Allah’ın elçisinin elbisesinden menilerini çıkarmak için yıkardım ve o lekeler görünürken bile camiye namaza giderdi. (Sahih Buhari Sahih al-Bukhari 231; Kitap içi Başvuru; Book 4, Hadith 98; İngilizce kitap başvuru Vol. 1, Book 4, Hadith 231)
Narrated `Aishah:
I used to wash the semen off the clothes of the Prophet () and even then I used to notice one or more spots on them.
Ayşe anlatmıştır;
Peygamberin elbiselerinden bir veya daha fazla meni leke izi olsa bile yıkardım. (Sahih Buhari Cilt 1 Kitap 4 H.No; 99-232)
Peygamber Oruçluyken Ayşe’nin Dudaklarını Emerdi
Narrated Aisha, Ummul Mu'minin:
The Prophet () used to kiss her and suck her tongue when he was fasting.
Müminlerin annesi Ayşe anlattı;
Peygamber, onu öperdi ve oruçluyken dudaklarını emerdi.

Mufakatat Hadisi ve Izar Giydirme
Volume 1, Book 6, Number 298:
Narrated 'Aisha:
The Prophet and I used to take a bath from a single pot while we were Junub. During the menses, he used to order me to put on an Izar (dress worn below the waist) and used to fondle me. While in Itikaf, he used to bring his head near me and I would wash it while I used to be in my periods (me
Sahih Buhari Cilt 1, Kitap 6, Sayı 298:
Anlatılmış 'Aisha:
Peygamber ve ben cünüp iken tek bir kaptan banyo yapardık. Adetliyken, bir Izar (belin altına giyilen elbise) giymemi emretti ve beni okşadı. Itikaf'tayken başını yanıma getirirdi ve ben de adetli zamanlarımdayken yıkardım.
Question
Asalamualaykumwarahmatullahiwabarakatahu can you explain to me the thing called "thighing" also pronounced "mufa
SORU;
Esselamüaleyküm ve berekatühü, Bana, uyluk veya mufa olan şeyin ne olduğunu açıklayabilir misiniz?
Answer
All perfect praise be to Allaah, The Lord of the Worlds. I testify that there is none worthy of worship except Allaah, and that Muhammad is His slave and Messenger. We ask Allaah to exalt his mention as well as that of his family and all his companions.
The term Mufaakhathah means to have foreplay with the wife in between her thighs. It is reported, in, one narration that when the Prophet wanted to enjoy one of his wives who was in menstruation, he would put a piece of cloth on her vagina (i.e. cover it). [Ibn Maajah].
The author of Faydh Al-Qadeer interpreted the expression 'if he wanted to enjoy to mean having all permissible foreplay but avoiding the vagina [or the anus], like in between her thighs (i.e. Mufaakhathah).   
Allah Knows best.
 Cevap;
Bütün mükemmellikler alemlerin tanrısı Allah’ın üstüne olsun, Allah’tan başka ibadet edecek olmadığına peygamberin onun kulu ve elçisi olduğuna şahitlik ederim. Allah onun ailesini ve dostlarını yüceltsin.
Mufakatat terimi, eşin uylukları arasında oynamaktır. Anlatıldığına göre, peygamber eşleri ile adetli olduğu günlerde onların vajinaları üstüne bir bez koyarak/örterek (Fayd Al Qadir’in yazarı İbn Mace’nin eserindeki yorumdan yapılan alıntıya göre vajina veya anüse girmekten kaçınarak uylukları arasında oynamaya izin verilebilir) Örnek Mufakatat.
Allah en iyisini bilendir.

Sünnilerin Kabul Etmediği Hadis Yazarlarından
Müsned Ahmed bin Hanbel, Hanbeli Mezhebinin Kurucusudur.
Musnad Ahmad 16245—[Mua’wiya said]: I saw the prophet sucking on the tongue or the lips of Al-Hassan son of Ali, may the prayers of Allah be upon him. For no tongue or lips that the prophet sucked on will be tormented (by hell fire)
ولن يعذب لسان او شفتان مصهما رسول الله صلى الله عليه وسلم
cilt/v: 4. Sayfa/p: 91 — kanz-ul haqaiq. Sayfa/p: 62

Müsned Ahmed Hadis No;16245 - [Mua'viye dedi]: “Peygamberi (SAV) Ali’nin oğlu Hasan’ın dilini veya dudağını emerken gördüm Peygamberin emdiği hiçbir dil veya dudağa cehennemde işkence yapılmayacaktır.
531’de Sebte kadılığından alınarak Gırnata kadılığına tayin edilen tasavvuf bilgini olarak da kabul edilen Kadı İyaz’ın Eş Şifa kitabında, bu dil emme olayını, çocukların susuzluklarını gidermek amacıyla yapıldığını açıklamaktadır. Bu olayı suyun kıt olduğu çöl ortamında çocukları seven, koruyucu birinin yaptığı iş olarak düşünün diyormuş.
“O (Peygamber) Hasan ve Hüseyin susuzluktan ağladıkları zaman onlar susuncaya kadar onların dillerini emerdi.”
Peygamber, süt emen çocukların ağzına tükürür, onlar yatıştırmak için gece vakti düşünceye kadar buna devam ederdi…”
Medine’de Enes’in evinde su yokken, kuyuya tükürürdü ve sudan tatlıydı. (El Beyhaki sayfa 183, Eş Şifa El Kadi İyaz Medine basımı 2004)
 “And there shall wait on them [the Muslim men] young boys of their own, as fair as virgin pearls.”
Hadith Number 16245, Volume Title: “The Sayings of the Syrians,” Chapter Title: “Hadith of Mu’awiya Ibn Abu Sufyan”:
El değmemiş inciler kadar parlak olan genç oğlanlara hizmet edilmelidir. Hadis No;16245; Cilt Başlığı Muaviye bin Ebu Süfyan’dan rivayet edilme.(Tur 52;24’ten uyarlama)
Tur Suresi 52;
52;24. Çevrelerinde, kendilerine özgülenmiş genç uşaklar dolaşır; sanki sedeflerinde saklı inciler.
52;25. Birbirlerine dönüp soruşurlar. Ve derler:
52;26. "Daha önce biz, ailemiz içinde endişe ile ürperiyorduk."
52;24- Ve onların etrafında dönerler. Vâkıa Sûresi'nde de geleceği gibi, kadehler sürahilerle emre hazır bir vaziyette etraflarında pırıl pırıl dönüp dolaşırlar, sahibi bulundukları uşaklar, cennet sakîsi genç hizmetçiler sanki saklı iri inciler, yani sadeflerinde gizli hiç kirlenmemiş, el değmemiş, beyaz, saf, temiz ve pırıl pırıl inciler gibidirler.
Lü'lü, parıldayan büyük inci demektir.
25- Ve bazısı bazısına dönmüş soruyor. O zevk ve neşe esnasında yüz yüze gelmiş birbirlerine hâl ve hatırlarından soruyorlar, yani hasbı hal ediyorlar.
26- Soranlardan her biri şöyle dediler: Evet doğrusu biz daha önce ehlimiz arasında; ilimiz, obamız, evimiz ve ailemiz içinde yüreklerimiz titrer, korkardık. Geleceğimizden endişe eder, bir isyana düşmekten veya bir azaba maruz olmaktan korkardık.
27- Şimdi ise Allah bize iyilikte bulundu. Lütuf ve yardımıyla bu nimetleri ihsan etti. Ve bizi semûm azabından korudu.
Yukarıdaki 52;24 ayetinde geçen “sedefte Saklı İnciler” olan eşcinsel erkeklerin cennete gidecekleri de takip eden 52;25-52;26. Ayetlerde geçmektedir.
Vakıa Suresi 56; 17,18,19,20,21,22,23,24
56;17. Gencecik uşaklar dolanır çevrelerinde. Sürekli hizmete adanmışlardır.
56;18. Sürahiler, ibrikler ve öz kaynağından içkilerle doldurulmuş kadehler eşliğinde.
22. Ve genç kadınlar, iri ve siyah gözlü.
23. Titizlikle korunan inciler misali (Y.Nuri Öztürk)
Tefsiri E.H.Yazır
Vakıa 56; 17. Daima vildan şeklinde taze kalan genç hizmetçiler, garsonlar, yahut hılede denilen bir nevi küpeli uşaklar.
56;22;23. başlarına baş ağrısı verilmez, başları ağrıtılmaz. Yahut cemiyetleri perişan edilmez, lezzetleri kesilmez nezf de yapmazlar akıllarını gidermezler. Sarhoş olmazlar, yahut içtikleri tükenip bitirilmez, yok olmaz.”
Elmalılı Hamdi Yazır bu ayetlere yorumdan kaçınmış, 25.ayete kadar aynı tefsiri tekerleme gibi yazmıştır. O yüzden bir tanesini(56;23) aldım.
 Sami toplumları her ne kadar biseksüel yaşamlarını inkâr etseler de bunları başka hadis yazarları yazmışlar. Bunlar eski Yunan, İran, Hint, Mısır her yerde binlerce yıldır olduğu gibi bu gün de vardır. Yüzlerce, binlerce sayfa sadece ben dilimize çevirerek, derleyerek yazdım.
İşte kaynaklı pedofili, kulampara hadisleri;
He (the Prophet) lift up his (al Hassan’s) shirt and kissed his (little) penis..”
روى أنه صلى الله عليه و سلم قبل زبيبة الحسن أو الحسين
O (Peygamber) Hasan’ın gömleğini kaldırdı ve küçük penisini öptü

He (the prophet) kissed the (little) penis of al Hassan or al Husein
رأيت النبي صلى الله عليه و سلم فرج ما بين فخذي الحسين و قبل زبيبته
O (Peygamber) Hasan ve Hüseyin’in küçük penisini öptü

He (the prophet) put Husein’s legs apart and kissed his (little) penis
0 (Peygamber) Hüseyin’in bacaklarını ayırdı ve küçük penisini öptü
Another Hadith. Majma al-Zawa’id, Ali ibn Abu Bakr al-Haythami, 299/9
 مجمع الزوائد لعلي بن أبى بكر الهيثمي رأيت رسول الله صلى الله عليه و سلم فرج ما بين فخذي الحسين و قبل زبيبته رواه الطبراني و إسناده حسن
Majma al Zwaid, Ali ibn Abu Bakr al Haytami’den alınan hadisler. 299/9 İngilizce’ye “Resülulluah’ı (SAV) Hüseyin’in bacaklarını ayırıp küçük penisini öperken gördüm” şeklinde çevirilmiştir.
translated into English: “I saw the Messenger of Allah pbuh putting Husein’s legs apart and kissing his (little) penis.”
http://www.city-data.com/forum/islam/1664556-selection-saying-final-prophet-muhammad-peace-43.html,
Pakistan'da Benazir Butto'nun çıkardığı
"16 yaşından küçükle evlenme yasağını
protesto eden Pakistan Müslümanları kucaklarındaki
kız veya erkek bebek karılarıyla

Peygamber Muhammet Erkeklerden Hoşlanırdı.
Kur’an R’ad Suresi 13;13 Ayet ve tefsirinde, Peygamber’e Yemameli Emir ve Rabia adlı iki gencin suikastçı olarak Medine Mescidi Nebeviye gönderildikleri, bunların yıldırımla Allah tarafından öldürülmeleri işlenir. Bunların içeri girdiklerinde “erkek güzeli” olan Amir/Emir’e Muhammet ve cemaatin şehvetli bakışları anlatılır.
E.H.Yazır Ayet ve Tefsiri;
13;13. Gök gürültüsü O'na hamd ile, melekler de O'nun korkusundan dolayı O'nu tesbih ederler. O yıldırımlar gönderir, onunla dilediğini çarpar. Onlar Allah hakkında mücadele edip duruyorlar. Oysa Allah'ın çarpması pek çetindir”
Burada Erbed b. Rabîa ile Amir b. Tufeyl olayına işaret olunduğu naklediliyor. Şöyle ki, meşhur şair Lebîd b. Rabîa'nın kardeşi olan Erbed b. Rabîa ile Amir b. Tufeyl, ikisi birlikte Hz. Peygamber'e gaile çıkarmak için gelmişler, mescide girmişlerdi. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de ashaptan bazı kişilerle birlikte orada oturuyordu. Amir çok yakışıklı idi, güzelliği ve şıklığı oradakilerin dikkatini çekti, ona bakıyorlardı. Amir arkadaşı Erbed'e daha önce şöyle tenbih etmişti: "Ben Muhammed'le konuşmaya başlayınca, yavaşça arkasına geç ve boynunu kılıçla vur" demişti. Hz. Peygamber Amir ile konuşmaya başlamış, Erbed de arkasına dolaşıp geçmişti, kılıcını bir karış kadar çekmiş, fakat Allah Teâlâ izin vermediğinden tamamıyla sıyıramamıştı….”
Elmalılı Hamdi Yazır Ahzap Suresi 27. Ayet Tefsirinden;
Tirmizî ve başka muhaddislerin rivayeti ile Hz. Aişe demiştir ki: "Bir sefer Zeyb b. Harise Medine'ye geldiResulullah benim odamdaydı, geldi kapıyı çaldı, Resulullah kalktı, ona sarıldı ve öptü."
Bir de İbnü Ömer (r.anhüma) şöyle demiştir: Ömer, Üsâme'ye benden daha çok maaş bağladı. Kendisine sordum. O, Resulullah'a senden daha sevgili idi, babası da Resulullah katında senin babandan daha sevgiliydi dedi.
Son ifadeyi okuyunca Davut peygamberin Saul’un oğlu ve sevgilisi Yonatan hakkında söyledikleri ile benzerliği aklıma geldi, belşki sizin de dikkatinizi çekmiştir.
Eski Grekler/Yunanlıların da “aşık erkek askerler” geleneği vardı ve bu gelenek Roma ordusunda da vardı. Hala da bütün Hristiyan ülkelerin çoğunda vardır. Meraklıları hazreti Google’a “gay soldiers in U.S.Army” veya herhangi bir büyük Hristiyan ülkenin adıyla ordusunu yazsınlar fazlasıyla belge bulacaklardır.
Bir yazıda, Avustralya denizci askerlerinin ekvator çizgisinin kuzeyine geçtiklerinde gemilerinde eşcinsel ayinler düzenlediklerini okuyup dilimize çevirip yazmıştım. Sonra bu ülkede epey bir tartışma konusu olmuştu. Sonuç olarak ne peygamberler bizim hayal ettiğimiz gibidir ne de tanrılar. Hepsi, hangi toplumlara aitseler o toplumların geleneklerine göre yaşam tarzları emrederler.

Mecusilik hakkında yaptığım çalışmada, dilimize çevirdiğim belgelerde bu dini kuran peygamber/Mesih Mani’nin yaptığı veya aldığı vahiylere göre yazdığı dinini “HER MİLLETE KENDİ DİLİNDE VE KENDİ GELENEKLERİNE GÖRE YAZIP YEDİ KİTAP ŞEKLİNDE GÖNDERDİĞİ”  tespitini hatırlatırım.
Atalarımız asırlar öncesinde bir din değiştirme sorunu ile karşılaştıklarında o dini “kendi geleneklerine göre” kabul ederlerken bize bu gün “Arap, Yahudi, Arami, Grek” geleneklerine göre kabul ettirilmek istenilmesi akla uygun değildir ve kabul da edilemez.
Bize göre yukarıdaki cinsel sapıklık gelenekleri onlar için ekmek yemek, su içmek kadar doğal olmalı ki endişe duyulmadan kayıtlara geçirilmiştir. Zamanla gelişen ahlaki değerler bu davranışları aşağılayınca, insanlar dine inançlarını, güvenlerini kaybetmektedirler.

Bu sapkın geleneklere göre, “Ilımlı İslam; Dinlerarası Diyalog” projelerinde gönüllü olmuş, halka dini böyle bozuk halkde kabul ettirmekle görevli Vatikan memuru siyasiler ve riyakar ruhbanlar da bu gerçekleri yazan benim gibi vatanseverleri, devlet erkini kullanarak tasfiye etmek gibi bir ihanet içine girmektedirler.
Halkımız da bu konuda en doğru kararı verecek olandır.

Alaeddin Yavuz