21 Aralık 2016 Çarşamba

DEVLET ÇARKININ KIRILDIĞI ANDAYIZ.


BOP PROJESİ GEREĞİNCE BİZE DAYATILAN DİNCİ REJİM, BU PROJENİN ÇÖKMESİYLE GEREKSİZ DURUMA DÜŞMÜŞTÜR.

HÜKUMET BİR AN ÖNCE EĞİTİMİ SİSTEMİNDEN BAŞLAYARAK ÇAĞDAŞLAŞMA YÖNÜNDE YAPTIĞI HATALARI TEMİZLEMEYE BAŞLAMALIDIR.
BU GÜN ORTA DOĞUYA HÜKMEDEMEYECEĞİMİZ DE ORTAYA ÇIKMIŞTIR.
YARIN BU ÇAKMA LİDERLİĞİ BİZDEN ALIP, İRAN, SUUDİ ARABİSTAN, MISIR GİBİ ÜLKELERE VERDİKLERİNDE NE YAPACAĞIZ? 

ALMANYA'YA DA AVRUPA'NIN İDARESİNİ SİZE VERECEĞİZ DİYE İKİ DÜNYA SAVAŞI ÇIKARTTIRDILAR.
NE OLDU?
İKİ DÜNYA SAVAŞINDA DA ALMANYA, KENDİSİNE GÜÇ VEREN AMERİKA’NIN BALYOZUNU YİYEREK KAFAYI KIRDI. BU GÜN AVRUPA'NIN DA İDARECİSİ DEĞİLDİR VE ASKERİ TEKNOLOJİK BİRÇOK YASAKLA DA GELİŞMESİ ENGELLENMEKTEDİR. Kİ O ALMANYA, 1815 YILINA KADAR SEKİZ YÜZ YIL KUTSAL ROMA CERMEN İMPARATORU OLARAK BÜTÜN HAÇLI HRİSTİYAN KRALLARINA TAÇ GİYDİRMİŞKEN BU ŞEKİLDE ALDATILDI.

BİZ MÜSLÜMAN ÜLKE OLARAK ZATEN BAŞINDA SATILDIK.
APTAL DİNİ KİTAPLARLA UĞRAŞACAKLARINA GERÇEK TARİHİ ARAŞTIRMASI GEREKİRKEN, KENDİ YOBAZLIKLARINDA BOĞULAN DİNCİ, KİNCİ CEMAAT VE TARİKATLAR BU TOPRAKLARA AYAK BASMIYORLAR MI?

DİNCİLİK FELAKET, DİNDARLIK AVUNMADIR...

TÜM BİREYSEL, AİLEVİ, MİLLİ DEVLET SORUNLARINI TEK BİR DİN KİTABI İLE ÇÖZEBİLECEĞİNE İNANDIRILMIŞ TEK TOPLUM MÜSLÜMANLARDIR.

HEPSİ DE BU SALAKLIKLARI YÜZÜNDEN SÖMÜRGEDİR.

HEPSİNİN DE İDARECİLERİ HAİNLİK EDEN KRİPTO DEVŞİRMELERİDİR. EĞİTİM SİSTEMLERİ ÇÖKMÜŞ, KÖLELEŞMİŞ, SEFALET VE SAPIKLIĞA BOĞULMUŞ, AÇ BIRAKILMIŞ, KARIN TOKLUĞUNA CİNAYET İŞLEYECEK HALE DÜŞÜRÜLMÜŞ, BUNA DA ŞÜKÜR EDER HALE GETİRİLMELERİNİN TEK NEDENİ APTAL DİNCİLİKLERİDİR.

AVRUPA, KEŞİFLER ÇAĞI SÜRERKEN DİN ADAMLARINI TAPINAKLARA KAPATAN RÖNESANS DEVRİMİNİ YAPARAK GELİŞMEYİ BAŞARDI, DÜNYAYA DA 500 YILDIR ÜRETTİĞİ BİLİM İLE EGEMENDİR. YA MÜSLÜMAN VE ÖTEKİ DİNLERİN DİNDARLIKLARINDA BOĞULAN TOPLUMLAR?

ONLAR, SADECE DÜŞÜNEN, FİKİR ÜRETEN AYDINLARINDAN BAŞLAYARAK BİRBİRLERİNİ ÖLDÜRMEKLE, KENDİLERİNİ KÖLELEŞTİREN DİNİ SAÇMALIKLARI EZBERLEYEREK CENNET HAYALLERİYLE AVUNMAKTA, KIZ VE ERKEK BEBEKLERLE, ÇOCUKLARLA EVLENEREK SAPIKLIK İÇİNDE BOĞULMAKTADIRLAR.

BU TOPLUMLARIN GELECEKLERİ KALMAMIŞ, OLASI BİR DÜNYA SAVAŞI İLE YOK EDİLMEKTEN KURTULABİLECEK HİÇ BİR YETENEKLERİ, GÜÇLERİ YOKTUR.

YOK EDİLMEYİ DE HAK ETMİŞLERDİR. DİNCİLİKLE HÜKÜMET OLANLAR DEVLETLERİNİ FELAKETE SÜRÜKLERKEN, DİNLE AVUNAN DİNDARLAR DA GELECEKLERİNİ YOK EDEN HAİNLERİNE TAC GİYDİRMEKTEDİRLER. 
KURTULUŞLARI DA OLMAYACAKTIR.

HER ŞEY ORTADA.
AYNI SUDAN İÇİP, AYNI TOPRAĞA BASIP, AYNI YAĞMURDA ISLANIYORSAK, AYNI DÜŞMAN TECAVÜZÜNDEN ORTAK ETKİLENİYOR, AYNI DAYATMA EKONOMİK KRİZLERLE YOKSULLAŞIYORSAK ORTAK HAREKET ETMELİYİZ. UNUTMAYIN Kİ AYNI GEMİDEYİZ, SİZİN KAMARANIZ MANZARALI VE LÜKS OLABİLİR, AMA BULUNDUĞUNUZ GEMİ AYNIDIR…

AlaeddinYavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc

3 Aralık 2016 Cumartesi

MABADI KISMETTEN ÇIKAN İSLAM DÜNYASI

ŞERİAT VE BAŞKANLIK AMERİKAN DAYATMASIDIR.

(Paylaşın da göreyim, hayır da diyemezsiniz)

Baş örtüsü, çarşaf, peçe, sarık, cübbe İslam değil, 200 yıldır Hristiyan sayılan, Osmanlıya Haçlı paraları, silahları ile isyan eden Sabilerin, onların dininden türetme Ortodoks Yahudi ve Hristiyanların dini kıyafetleridir.

Bu kıyafetler dinen onlarda mecburidir. İslam maskesiyle Ermeni'si Rum'u, Kürdü sizleri aldatmaktadır. 11 Eylül 2001'de açılan haçlı seferinin neferleri davet edicileri bunlardır. Bir Arap deyimi vardır:"Göt kısmetten çıkmışsa yarak kafayı Bağdat'tan gösterir.

" 1991-2003 Haçlı işgalleriyle de organ kafayı Bağdat tan göstermiş, bütün Müslüman ülkeler işgal edilmiştir. Bağdat'ta kadın ve erkekler, çocuklar işgal güçlerince sınırsız sayıda tecavüze uğramışlar, malları yağmalanmıştır.

Libya lideri Kaddafinin kıçına demir çubuk sokularak öldürülmüştür. Şimdi Suriye de Işid benzerlerini yapmıştır ve Suriye Sabilere teslim edilmek üzeredir.

Başınızdakiler Sabiler ile onların mezhepleridir.

Götünüz kısmetten çıkmış, kısmeti Bağdat'tan başını kaldırmıştır.

Her gün açtıkları yurtlarda çocuklarınızın ırzlarına geçmekte, diri diri yakmaktadırlar.

Üstüne de, yanmak cennetlik olmaktır, tecavüze uğrayan ilk okul çocukları için aile bakanı kaltak, bir kereden bir şey olmaz demekte, alay etmektedirler. Ya her gün ölen asker, polisçikler?

Onlar da köledirler onlara göre. Şeriat ve başkanlık da sizi ilelebed kadın ve erkek Babil fahişeleri olarak görmelerini sağlayacak sistemin adıdır.

Şeriat ve Başkanlık olunca bizim Amerika gibi güçlü ülke olmamıza izin vereceklerini sanıyorsanız, halis, muhlis, su katılmamış salaksınız demektir.

Bu konuda on yıldır 3000 arşivlik yazı yazdım.

Gerisi size kalmıştır.

Takdir sizindir.



AKPLILER ve HERKES UYANIN!!! 

Ülkem insanı olan herkesin, İran Humeyni, Suud Vehhabi şeriatındaki gibi, ensest homoseksüel, ensest heteroseksüel ve iğrenç nekrofilik yaşamları olmadıklarını biliyorum. 

Yansıyanlar da hala kripto yaşayan sapkın bir azınlıktır. İslami tarikat ve cemaat olarak ünlenmiş, gerçek yüzlerini halktan gizlemiş Ortodoks Yahudi, Hristiyan devşirmeleri olan bu sapkın azınlık, Akp ile gizli yüzlerini açığa vurmaya başlamışlardır. 

Peygamber, sahabe, ensar sünneti diyerek tarikat yurtlarında, imam hatiplerde, cemaat toplantılarında, İslamın ve Katolik Hristiyanlığın yasakladığı Lut Kavmi geleneklerini çocuklarımıza tecavüzler veya gönlünü çelen aldatmacalarla aşılamaktadırlar. Gelecek on, on beş yıl içinde nesillerimiz Lut Kavmi gibi yaşar hale gelecektir. 

Tecavüzcüsüyle mağdureyi evlendirme yasasını bu ortamı hazırlamak için kilometre taşı olarak görmektedirler. Bu saıpklıklar, GW. BUSH un 2001'de ilan ettiği haçlı seferinin aşamalarıdır. İlkinden sonuncusuna tüm haçlı seferlerinde Müslümanlar ve Türkler Sodom ve Gomora halkları gibi yani Lutilikle suçlanmışlar, evlerine, camilere doldurularak bu yüzden yakılmışlardır. 

Tarikat, cemaat yurtları buna halkı hazırlamakla görevlendirilmiş kripto gayrimüslümlerdir. Çocuklarınızı cemaat yurtlarına muhtaç etmek için, köy, mezra gibi küçük yerleşim birimlerindeki okulları kapattılar, taşımalı sisteme geçtiler. Küçücük bedenler için ağır olan bu yükü kaldırmak için de denetimsiz cemaat yurtlarını açtılar. 

Çocuklarınızı vermeye mecbur kaldınız. Eğitim hakkınız elinizden alırken üstüne hayırsever de görünmeyi başardılar. Buralarda görevlendirdikleri imam kılıklı papaz veya İslam ile bağı kalmamış eğitimciler çocuklarınızın ırzlarına geçtiler, sapık eğitimler verdiler. 

Dün Adana'da yakılan çocuklar bu pislikleri örtmek için yapılmış görünmektedir. "Ölüm yok" ile başlayan valinin yalan açıklamaları bakanlarca da sürdürüldüğünden sonunda çareyi basına yasak getirmekte buldular. 
Bu sinsi düşmanlıklara karşı tutum almaz, tavır koymazsanız, sağlığınızda Lut Kavmi olmuş evlatlarınızı, torunları göreceksiniz. Bu gün böyle değilseniz, o günlerde baba oğul, baba kız, abi, kız kardeş, dede torun ailece ensest cinsi sapıklığa boğulmuş olduğunuzda geri dönüş şansınız olmayacaktır. 
Nesillerinizin geleceğini bu günkü tutumlarınız belirleyecektir. 

On yıldır bu amaçla sizleri uyandırabilmek, uyarabilmek için dinlerin cinsel sapıklıkların kökeni olduğunu işledim. 
İşine gelmeyenler, yazımı anlamayanlar beni karaladılar. Eğer bu tehlikeyi görmeseydim dinler hakkında yazı bile yazmazdım. 
Yakın ve uzak geleceğinizi şimdiki davranışlarınız belirleyecektir.

Takdir sizindir.


Bu bulut Beyaz Bulutlar ülkesi Yeni Zellanda da görülmüşse de Bağdat a yakışır.

AlaeddinYavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc
  

1 Aralık 2016 Perşembe

MÜSLÜMANLAR, İNSANLAR UYANIN

Ülkem insanı olan herkesin, İran Humeyni, Suud Vehhabi şeriatındaki gibi, ensest homoseksüel, ensest heteroseksüel, lezbiyen ve iğrenç nekrofilik yaşamları olmadıklarını biliyorum. 

Yansıyanlar da hala kripto yaşayan sapkın bir azınlıktır ve AKP'nin Avrupa Birliği emirleriyle 2003'lerde çıkardığı "Üniversitelerde Lezbiyen, Gay, Transeksüel, Biseksüel" kısaca LGTB kulüplerinde yetişenler de eklenebilir. 

İslami tarikat ve cemaat olarak ünlenmiş, gerçek yüzlerini halktan gizlemiş Ortodoks Yahudi, Hristiyan devşirmeleri olan bu sapkın azınlık, Akp ile gizli yüzlerini açığa vurmaya başlamışlardır. Peygamber, sahabe, ensar sünneti diyerek tarikat yurtlarında, İmam hatiplerde, cemaat toplantılarında, İslamın ve Katolik Hristiyanlığın yasakladığı Lut Kavmi geleneklerini çocuklarımıza tecavüzler veya gönlünü çelen aldatmacalarla aşılamaktadırlar. 

Gelecek on, on beş yıl içinde nesillerimiz Lut Kavmi gibi yaşar hale gelecektir. Tecavüzcüsüyle mağdureyi ve mağduru evlendirme yasasını bu ortamı hazırlamak için kilometre taşı olarak görmektedirler. Yani, bunlar erkek erkeğe evlenmeyi de getireceklerdir. Kısaca Türkiye dışındaki Müslüman ülkelerde olan Baçiz Bazi, gılman, Osmanlıda hadım köle olarak bilinen ilişkileri de yasallaştıracaklardır.

Bu sapıklıklar, GW. BUSH un 2001'de ilan ettiği haçlı seferinin aşamalarıdır. İlkinden sonuncusuna tüm haçlı seferlerinde Müslümanlar ve Türkler Sodom ve Gomora halkları gibi yani Lutilikle suçlanmışlar, evlerine, camilere doldurularak bu yüzden yakılmışlardır. Tarikat, cemaat yurtları buna halkı hazırlamakla görevlendirilmiş kripto gayrimüslümlerdir. 

Çocuklarınızı cemaat yurtlarına muhtaç etmek için, köy, mezra gibi küçük yerleşim birimlerindeki okulları kapattılar, taşımalı sisteme geçtiler. Küçücük bedenler için ağır olan bu yükü kaldırmak için de denetimsiz cemaat yurtlarını açtılar. Çocuklarınızı vermeye mecbur kaldınız. Eğitim hakkınız elinizden alırken üstüne hayırsever de görünmeyi başardılar. 

Buralarda görevlendirdikleri imam kılıklı papaz veya İslam ile bağı kalmamış eğitimciler çocuklarınızın ırzlarına geçtiler, sapık eğitimler verdiler. Dün Adana'da yakılan çocuklar bu pislikleri örtmek için yapılmış görünmektedir. "Ölüm yok" ile başlayan valinin yalan açıklamaları bakanlarca da sürdürüldüğünden sonunda çareyi basına yasak getirmekte buldular. 

İşte AKP ve tarikatları buna hizmet etmektedir
Bu sinsi düşmanlıklara karşı tutum almaz, tavır koymazsanız, sağlığınızda Lut Kavmi olmuş evlatlarınızı, torunları göreceksiniz. Bu gün böyle değilseniz, o günlerde baba oğul, baba kız, abi kız kardeş, dede torun ailece ensest cinsi sapıklığa boğulmuş olduğunuzda geri dönüş şansınız olmayacaktır. 

Nesillerinizin geleceğini bu günkü tutumlarınız belirleyecektir. On yıldır bu amaçla sizleri uyandırabilmek, uyarabilmek için dinlerin cinsel sapıklıkların kökeni olduğunu işledim. İşine gelmeyenler, yazımı anlamayanlar beni karaladılar. 

Eğer bu tehlikeyi görmeseydim dinler hakkında yazı bile yazmazdım. Yakın ve uzak geleceğinizi şimdiki davranışlarınız belirleyecektir. 

Takdir sizindir.

AlaeddinYavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc

25 Kasım 2016 Cuma

ESKİ MISIRDA EVLİLİK, SÜNNET, EĞLENCE

ESKİ MISIR DA EVLİLİK, SÜNNET, EĞLENCE


Bu yazıları yazma gerekçem, ülkemiz adice senaryolarla, halkın din konusundaki düşkünlüğü, hassaslığı istismar edilerek yavaş yavaş İran, Suudi Arabistan tarzı ir Yahudi Şeriatına doğru götürülmektedir. Bu şeriat da binlerce yıl önceki eski Mısır dini geleneklerinin bile gerisindeki çağlara insanımızı götürecek, yaşam kalitesini ortadan kaldıracaktır.


Akp hükumeti geçtiğimiz günlerde halktan gelen aşırı tepkiler ile muhalefetin yoğun tepkileri sonucu komisyona daha sonra yeniden görüşülmek üzere çektiği ve kamuoyunda "tecavüzcüsüyle evlendirme" yasası olarak bilinen yasa ile ilgili bu gün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açıklama yaptı.
AKP DÖNEMİNDE TECAVÜZ SUÇLARI SİSTEMLİ OLARAK YÜZDE YEDİ YÜZ ARTMIŞ, TECAVÜZ MAĞDURLARININ SAYILARI ON ALTI BİNİ AŞMIŞTIR. Kİ BUNLAR, HÜKUMET BASKILARINA RAĞMEN POLİSE VE YARGIYA YANSIYANLARDIR.
AKP DÖNEMİNDE TECAVÜZ SUÇLARI SİSTEMLİ OLARAK YÜZDE YEDİ YÜZ ARTMIŞ, TECAVÜZ MAĞDURLARININ SAYILARI ON ALTI BİNİ AŞMIŞTIR. Kİ BUNLAR, HÜKUMET BASKILARINA RAĞMEN POLİSE VE YARGIYA YANSIYANLARDIR.


"Bir ülkede erken evlenme geleneği var ise ne kadar yasaklarsanız yasaklayın önleyemezsiniz, onu düzenleyerek sorun olmaktan çıkarmak gerekir. Bu yüzden, aynı yasa daha kapsamlı ve uyumlu olarak meclise geri gelecektir" şeklinde açıklama ile muhalefet ve halka meydan okudu.


Cumhurbaşkanı temsil ettiği cumhuriyetin anayasasına da muhalefet etmiştir ki bunu hükumete geldiğinden beri yapmaktadır.


Peki erken evliliğin gerekçesi nedir?


Ülkemizin hangi kesimlerinde erken evlilik yaygındır?

Dünyadaki durumu nedir?Erken evliliğin tek gerekçesi dinlerdir.En eski Sümer, Babil, Hint, İran ve Grek dinlerinde sütten kesilmiş öz evlatlarıyla ana babaların yaptıkları sapık cinsellikler vardır. Bu gün de bütün dünyada yasaklanmasına rağmen azınlık gruplarca gizli olarak yapılmaktadır.


Ülkemizde, "Dinim yaşamak istiyorum, türbana özgürlük" kampanyalarıyla köktendinci AKP hükumeti, çeşitli tarikat koalisyonlarıyla ve derin Nato memuru olan Genelkurmay subaylarınca iktidar edilmiştir.


İslami tarikat görünümlü Ortodoks Yahudi, Hristiyanların kurdukları Nurculuk, Işıkçılık, Menzil, İsmailağa ve Arabistan da yaygın olan Vehhabilik İslamında peygamber Muhammet in karısı Ayşe ile altı yaşında cinsel ilişkiye girdiği, İran lideri Ayetullah Humeyni nin "Tahrir El Vesile" kitabında da peygamberin, Ayşe ye altı yaşında iken mufakatat denilen, uyluk kemikleri arasına sürterek boşaldığı iddiasıyla ALTI YAŞINDA kız çocuğuyla evlilik, Ayşe ile dokuz yaşında cinsel ilişkiye girdiğini kabul edenlerde da dokuz yaşında kız çocuğuyla evlilik bu devşirme Müslüman tarikatlarınca uygulanmak . Bunun yasala zemine oturtulmasını da isteyenler bunlardır.


Oysa aynı konu emredilmektedir. Tevrat ı İncil ile birlikte okuyan Hristiyan ülkeleri de bu hükme tabidir.


Bu sapkın geleneğin İslam adıyla uygulanmak istenilmesi hem İslamın adının kötüye çıkarılmasına, bunca İslamofobi faaliyeti arasında İslam düşmanlarının ellerine de iyi bir koz vermekten başka işe yaramayacağıdır.


Dünyada, Hinduluk,Brahmanlık, Budistlik, Jainstlik, Zerdüştlük, Zervanilik, Sabilik, Sabilerin Hristiyanları olan Süryani, Nasturi, Marunilerde, Avrupalı Hristiyan ülkelerde, Kürt ve İran Yezidiliğinde, Kürt Yahudiliğinde ve Yahudi din ve mezheplerinde bu sapıklık olmasına rağmen bütün dünyada yasaklanmıştır.


Buna rağmen, İran, Suudi Arabistan, Afganistan, Pakistan, Bangladeş "İslami gelenek, peygamber sünneti" olarak uygulanmaktadır. Hatta buralarda peygamberin erkek köleleri bahane edilerek, erkek çocuklarla evlilik ve cinsellik de Kuranın yasaklamasına rağmen aynı gerekçe ile uygulanmaktadır. Aslında İslam öncesi bu kavimler dinleri olan Hinduluk ve Zerdüştlük dinleri nedeniyle zaten böyle yaşıyorlardı.
16-yas-alti-evlilik-yasagini-protesto-eden-pakistanli-imam
16-yas-alti-evlilik-yasagini-protesto-eden-pakistanli-imam
AKP hükumeti İslamcı görünüp, İslam adıyla bu putperest dinlerin kalıntılarını, İslamın çıkış çağında bu geleneklere göre yaşayan peygamberin halkının sapkınlıklarını "Peygamber, sahabe sünneti" adıyla uygulamaya geçirilmesinin İslam ile alakası yoktur.
Günümüzden beş, altı bin yıl öncesi Eski Mısır dininde bile evlenme yaşının erkeklerde "On Altı ve yirmi" ama kız çocuklarında aynı Tevrata geçtiği gibi "ilk ay hali olmasıyla evliliğe hazır kabul edilmiş" olduğunu okuyacağınız çeviri yazımdaki bilgilerle tanıştığınızda, AKP hükumetini elinde bulunduran devşirme Müslümanların sapkınlıklarını yaşama arzuları yüzünden insanımız, sekiz bin yıl geriye götürülmüş olacaktır.

Millet olarak ilkelliği tercih ederseniz takdir sizindir ve "ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz" öz deyişine göre de "sapık bir millet olarak" anılmaya karar vermiş olacaksınız.
AKP nin sapıklık icraatları


Şimdi yazıya geçiyorum;


Amerika İllinois Üniversitesi antropoloji profesörü, Spurlock Muzesi müdürü, Nil vadisi ve tarih öncesi, hanedan öncesi Mısır tarihi ve Nil vadisi doğal olayları hakkında on sekiz yıl araştırma yapmış, Douglas J.Brewer ile, Giza, Luksor, ve İskenderiye keşiflerine katılmış, Mısır dinleri ve tarihi hakkında akademik makaleleri olan ve Mısır hakkında beş kitap sahibi olan,Chicago Üniversitesi, Nubiya ve eski Mısır antikaları içeren Doğu Enstitü Müzesinde müdürlük yapan Emily Teeter ikilisinin yazdıkları Cambridge Ünv. Pres yayınlarına ait Egypte and Eguptians kitabının yedinci bölümünden alıntı olarak, “athom. Lib,uchicago.edu” internet adresinden okunarak tarafımdan dilimize çevrilmiştir.



Eski Mısır Toplumu ve Aile Yaşamı

Duoglas J.Brewer : Emily Teeter
Bölüm I:Evlilik ve Aile


Dilimize Çeviren; Alaeddin Yavuz

“Mısırlılar, insanlığın sıradan uygulamalarını tersine çevirenler olarak görülürler. Kadınlar Pazar yerlerinde, ticaretle uğraşırken, erkekler evlerinde oturur ve örgü örerler. Mısır erkekleri yüklerini başlarında taşırken, kadınları omuzlarında taşır.Kadınlar sudan ayakta, dik geçerlerken, erkekler çömelerek geçerler. Dinlenmek için içeri girerler ama yemeklerini dışarıda herkese göstererek yerler. Dışarıda yemek her ne kadar uygunsuz olarak kabul edilse de bu gerekli bir davranıştır, özel olarak yapılan şeyler uygunsuz olsa da aleni yapılmaldır. (Herdodot II.33-37)

Evlilik;


Bir genç erkek yetişkinliğe eriştiğinde evlilik için uygun sayılıyor ve kendi ailesini kurmak için ortak aramaya başlıyordu. Dişiler, ilk adetlerini gördükleri (9 Yaş) anda yetişkin ve evliliğe hazır sayılıyorlardı.Erkekler için evlilik yaşı biraz daha ileriydi. Ailesine destek olabilecekleri yaş olan 16-20 yaşları uygundu.

Bekaret evlilik için bir zorunluluk değildi;aslında evlilik öncesi cinsel ilişki veya evli olmayan çiftler arasında her türlü cinsel ilişki toplumda kabul edilebilirdi. Bir kez evlenildiğinde ise, çiftler, cinsel olarak birbirlerine sadık olacaklarına dair söz verirlerdi. Firavunlar hariç Mısırlılar tek eşliydiler ve bir çok kayıtlarda çiftlerin birbirlerine verdikleri sadakat sözleri yer almaktadır.


Dinlerinin temeli, bereket ve üreme üzerine olduğundan, yüksek derecede şehvete düşkünlerdi. Yeni Krallık döneminden kalan bir şiir metnindebu özellikleri vurgulanır; “Elin, benim elim; Bedenim zevkle titrer; Kalbim oldukça yükselmiştir; Seninle bilikte yürüdüğümden. Ve; “O, diğer kızlardan daha güzel; Doğan bir yıldız gibi...Güzel bakan gözleriyle;Öpen tatlı dudaklarıyla”(After Lichtheim 1976,182)


Evlilik, açık bir toplumsal anlaşmaydı ve mülkiyeti de düzenlemekteydi. Evlilik anlaşması metinlerine ne dini ne de devlet ideolojileri giriyordu, tamamen ekonomikti ve kayıt altında tutulmazlardı. Görünüşte birlikte yaşamaya başlayan çift evli olarak kabul edilirlerdi. Setne’nin bir hikayesinde “Naneferkaptah’ın evine bir eş olarak alındım, bana hediye olarak gümüş ve altın gönderdi.. O gece benimle uyudu ve beni memnun edici buldu. O benimle tekrar tekrar uyudu ve birbirimizi tekrar tekrar sevdik”(Lichtheim 1980.128)


Eski Mısırlılarda “evlilik” kelimesi “meni” idi ve “demir atmak, kayığı bağlamak” anlamlarına geliyordu. Evlilik düzenlemelerinde mallar birbirine geçebiliyordu. Metinlerde, damat daima kızın ebeveynine hediye veriyordu. Yasal metinlerde, her eş, evlenirken getirdiği mallarının idare hakkına sahipti ve evlilikte birlikte edindikleri malları da ellerinde tutabiliyorlardı. İdeal olan, yeni çiftin kendi evlerinde kalmalarıydı, bu imkansızsa, kızın veya erkeğin uygun olan ailelerinin yanında kalabiliyorlardı. Geniş aile düşkünlüğü yüzünden doğum kontrolu uygulamasının eksikliğine bakılırsa, kadınların çoğu evlenir evlenmez hamile kalıyorlardı.

Boşanma;


Evlilik kurumu ciddiyet üzerine kuruluydu ve boşanma yaygın değildi. Çiftlerden herhangi birisi, aldatma, zina, kadının kısırlığı, kötü muamele, uyumsuzluk nedenleriyle boşanma davası açabilirdi. Boşanma, elbette şüphesiz bir hayal kırıklığının yansımasıydı ama boşanmış çiftlerin tekrar evlendiklerine de rastlanırdı.

Boşanma elbette kolay bir sorundu ama, birlikte yaşamaktan elde edilen mallarınn paylaşımı, idaresi sorunu işi karmaşıklaştırıyordu.
İslam ve Hristiyanlığın Katoliklik mezhebi dışındaki mezhepleri ile Ortodoks Yahudilik tümüyle bu sapıklıkları içerir, tüm ekvator kuşağı eski dinlerde vardır
İslam ve Hristiyanlığın Katoliklik mezhebi dışındaki mezhepleri ile Ortodoks Yahudilik tümüyle bu sapıklıkları içerir, tüm ekvator kuşağı eski dinlerde vardır


Bir kadın “anlaşmalı boşanmayı” tercih etmişse, evlenirken getirdiği mallar yanında evlilikte edindiği malların da üçte biri veya üçte ikisini alabiliyordu.

Bir metinde, (Ostracon Petrie18) hasta olan kocasını terk eden bir kadının yapılan yargılamasında, kadının bütün edinimlerinden feragat etmesi istenilmiştir.Eğer, evliliği koca terk ediyorsa, benzer şekilde nafaka ödemekle yükümlü kılınıyor ve bir çok durumda da birlikte edindiği mallardaki hakkını ceza olarak kaybediyordu.

Mısırlı kadınlar, Mezopotamya’daki çağdaşlarından, eski Yunanlılar ile Romalı kadınlardan çok daha medeni eşitlik haklarına sahiptiler. Yazılı yasal haklarının tümünden yararlanarak boşanma işlemini başlatabiliyordu. Ek olarak, mahkemelerde şahitlik edebiliyor, gayrimenkulleri miras olarak alabiliyor, istemediği çocuklarını mirasından mahrum edebiliyordu.


Köylü sınıfında, kadınlar tarlalarda erkekleriyle birlikte yan yana çalışabiliyorlar, yüksek toplum sınıflarında kocaları sanatları veya memuriyetlerinde çalışırlarken evlerinde kalabiliyorlar, cinsiyete dayalı rollerini oynarken haklarını sağlama alabiliyorlardı.


Firavunluk dönemlerinde, kadınların erkeklerle eşit olarak mirastan hak aldıkları görülmektedir. En yaşlı oğul, babasının işini, işindeki konumunu alabilme hakkına sahip olduğundan, babasının cenaze masraflarını da karşılamak zorundaydı.


Miras, aile üyelerince müşterek edinilmesi dışında mirasçılar arasında paylaşılmıyordu. Aile, mirasını umulan mirasçılar dışında birine bırakma istiyorsa, “imeyt per” yani “evin içinde olan” anlamına gelen bir belge ile ölenin istekleri güvence altına alınırdı.

Aile Yaşamı ve Çocuk Edinme;


Cinsel birleşme ve hamilelik arasındaki ilişki eski Mısırlılarca açıkça tanınmıştır. Örneğin, Geç Dönem Setna hikayesinde, “O kocasının yanına uzanıp yattı, hamilelik sıvısını ondan aldı.”ve bir Khonsu ilahisinde, “Mısır’da nesillerin artması ve dişi rahmin hamile kalmasına yol açan erkektir” der.

Mısırlıların tarafların üretim sistemlerinin özelliklerini anlamış olmalarına rağmen, taraflar arasındaki ilişki bazen açık değildir. Örneğin, testislerin üremedeki gerekliliğini biliyorlardı fakat dölün kaynağı kemiklerdi ve oradan gelerek testislerden geçerdi” inancı vardır. Dişinin iç anatomisinin daha az anlaşıldığı görülmektedir. Anatomik saflık bazı gerçeklerden derleme bilgilerle yorumlanmış, rahmin fonksiyonları hatalı olarak doğrudan beslenme kanalı ile ilişkilendirilmiştir. 

Bu yüzden, kadının üremeye uygunluğundan çocuğun cinsiyetini tespit etmeye buradan yapılan deneyler ile karar verilmiştir. Kadının vajinasına bir diş sarımsak yerleştirilir, nefesinde kokusu hissedildiğinde kadının doğurabilir, koku hissedilmiyorsa doğuramaz olduğuna karar veriyorlardı.Mısır’ın bütün sınıflarına ait ailelerde,iki cinsten olan çocuklar arasında dişi-erkek ayrımı yapılmazdı.(Çocuk öldürme geleneğinin uygulandığına dair deliller bulunamamıştır.)

Hamile kalan kadının doğuracağı çocuğun cinsiyetinin belirlenmesine dair de deneyler vardı.


Mısır tanrıçası İsis veya Aysis, oğlu Horus u emziriyor. İsa Meryem inancının kökenidir. Kıyafetine bakınız Arapları andırıyor mu hiç?


Deneylerden birisi arpa ve buğday nemlendirme işiydi. Hamile olduğu umulan kadının idrarı içine nemli arpa ve bugday konulurdu. Eğer arpa filizlenirse, çocuğun erkek, buğday filizlenirse, çocuğun kız olacağına hükmedilirdi. Eğer ikisi de olmazsa kadın hamile değildi.


Bu konuda yapılan bilimsel deneylerde, kadının muhtelif hormonlar üretebildiği, bunun idrarında bulunması ile, seçilen bu özel bitkilerin yeşermeleriyle çocuğun cinsiyetinin belirlenmesi arasında bir bağ tespit edilememiştir.


Çocuğun doğması elbette büyük zevk veren bir olaydı ama, çocuğu doğuran anaların onların ölümlerine şahit olduklarında yaşadıkları üzüntü yaygın çocuk ölümlerinin sonuçlarındandı.


Çocuk doğumları doğal bir olay olarak görülürdü, hastalık olarak değil, doğumlarda da genellikle ebeler yardımcı olurdu. Derlenen bilgilere göre çocuk ölümleri bu günün endüstrileşmemiş toplumlarında olduğu kadar yüksekti.


Sağlıklı çocuk yetiştirme, hijyenik ortamlar yaratılmasından ziyade,ana sütü ile beslemeye dayalıydı.


Bu yüzden, çocuk ölümlerinin çoğu da sütten kesilmesinden sonra başlıyordu. Süte alışmış çocuğun sindirim sistemi yeni verilen yiyecekleri hazmedemeyince iç hastalıklar ortaya çıkıyordu. Eski Mısır’dan derlenen belgelerde, çocuk mezarlıklarının çokluğu ve çocukların dört yaşlarında sıklıkla öldüklerini belgelemektedir. Yeni krallık dönemlerinde bu yüzden çocukları üç yaşına kadar emzirme emredilmiştir.


Mısır çocukları beşinci yaşlarını başarıyla doldurduklarında ise genellikle yaşam dolu olduklarına inanılıyordu ve köy kesiminde, erkeklerin 33, kadınların da 29 yaşına kadar kemiklerinin geliştiğine inanılıyordu. İyi beslenmiş ve köylüler ve aşağı sınıftan olanlar gibi ağır işlerde ezilmemiş Mısırlıların altmış, yetmiş, seksen ve hatta doksan yaşlarını gördükleri metin kayıtlarında görülmüştür.


Yüksek sınıfa ait kadınların yaşam süreleri de kendilerinden alt sınıfta olan, ağır işler ve çok çocuk doğurarak ezilmiş olanlara göre yüksekti.


Çocukların boş vakitlerini değerlendirmek için oyuncaklarla oynamalarına izin verildiği, ancak, bebeklik çağının sütten kesilme ile bitmesiyle yetişkin hayat eğitimi almaya başlatılırlardı. Genç kızlar, evde annelerine yardım ederler ve tarlada birlikte çalışırlardı. Öteki dişi aile üyeleri de evde küçük kardeşlerine bakarlardı.Erkek çocuklar da babalarının yanlarında bulunur, onların işleriyle ilgili getir götür işlerinde görevlendirilerlerdi. Bunun yanında aileler, çocuklarına, ahlaki, dini ilkeleri öğretir ve tam nasıl davranılacağını gösterirlerdi.


Çocukluğun sona ermesi, kızlarda ilk adet kanı görmeleri, erkeklerde de sünnet törenleriyle belirlenirdi.


Sünnet törenleri, çocukluktan adamlığa geçişi simgeliyordu ve bir kaynakçada geçtiği gibi;” Sünnet derim benden ayrılmadan önce ben bir çocukken...” gösterilmiştir.

Bilindiği kadarıyla firavunluk dönemlerinde sadece erkekler sünnet edilmişlerdir, ancak toplum genelinde ne kadar yaygın olduğu da tam bilinmemektedir. Kral Ahmose ve kral Amenhotep gibi sünnetsiz olduklarına rastlanmış mumyalara bakıldığında sünnetin genel olmadığı sonucu çıkmaktadır.

Yaşlılıklarında babalarının işlerinin varisi olan ilk çocuklar mesleklerini seçemezlerdi. Heredot ile Diodorus bu meslek mirasına dikkat çekmektedir. Bu babadan oğula intikal eden katı bir sistem olmamakla birlikte, o iş dalında,babanın yeteneklerinin oğluna geçtiğine inanıldığından uygulanırdı.
Çocuğu olmayan ailelelerin, Yeni krallık döneminde evlatlık alarak büyütmeleri emredilmiştir.

Mısır Firavunu Akeneton, üç bin beş yüz yıl önce çocuklarıyla. Tek tanrı inancın kuran firavun. Evlilik yaşı kızlarda ON ALTI


Genellikle köylü çocukları okullara alınmazlardı ve yüksek sınıfa ait yazıcıların çocukları erken yaşlarda okullara kayıt edilirlerdi. Kız çocukları ise okula alınmazlar, evlerinde tutulan öğretmenlerce okuryazarlıkta eğitilirlerdi. Orta Krallık dönemlerinde okullara rastlanılmasa da Ramasseum ve Mut Tapınağında özellikle eğitim görenler,bazı idari işler ile sarayda görevlere alınırlardı.


Asillerden olan bazıları, çocuklarına daha iyi eğitim verebilmeleri için ayrıca özel eğitmenler de kiralarlardı. Çünkü eğitim sistemi, pedagojik eğitim almış eğitmenler henüz yoktu ve çocuklarına daha iyi eğitim kazandırmak isteyen aileler de başarılı bilinen eğitimcileri tutarlardı. Eğitim, metinlerin hecelenmesi, imla kurallarına göre yazılması, ezberletilmesi ve metinlerin kopyalarının çıkarılması şeklindeydi.

Erkeklerin eğitimlerinde matematik derslerin başında geliyordu, ata sözlerinin ezberletilmesi, dini mitlerin öğretilmesi de temel derslerdendi..


Sürpriz sayılmayan meslek de elbette yazıcılıktı ve bir metinde “Olacaksan yazıcı ol, o her şeyin farkındadır, yazı işinde çalışır, vergi ödemez ve hiç bir iş için para ödemez” denilmektedir.

Eğitimin süresi geniş bir zamana yayılmıştır. Yüksek rahip Beken Khonsu, okula beş yaşında başladığını, dört yıl Kral I.Seti’nin ahırında çıraklık ettiğini, yirmisinde düşük düzeyde rahipliğe (wab) atandığını yazar. Bir başka metinde de yazıcılık eğitimini otuz yaşında tamamladığı geçse de bu yaygın değildir.


Eğlence ve içki bölümü tercüme edilmemiştir.


Mısır şehirlerinde yaygın olarak afyon katkılı içkiler, şarap imalatı, satışı,birahane, bulunduğu, yanlarında fahişelerin satıldığı genelevler de belirtilmektedir. Eski Yunanda da genelevlerin tapınaklardan başka limanlarda olduğu ve yeri belli olsun diye de önlerine erkek cinsel organının heykellerinin dikildiği de yazılıdır.


Dilimize çeviren ve yazan
Alaeddin Yavuz.


Antik çağların sapıklığını yaşayan ve bunu "dinimi yaşamak istiyorum" gibi masum bir bahane ile örten sapıkları da, onların sapkınlıklarını yasa ile kolaylaştıran siyasi iktidarı da lanetliyorum.
İsa peygamberin de lanetini ekliyorum;
İsa Yahudileri bu yüzden suçlamaktadır;

Matta İncil’i 23:27,28; “Vay sizin başınıza geleceklere Ferisiler ve yazıcılar. Hepiniz dışarıdan beyaza boyanmış mezarlar gibisiniz, dışarıdan güzel ama içinde ölü adamın kuru kemikleri bulunurcasına kirlisiniz (Cenabet). Dışarıdan bakıldığında doğru insanlar gibi ama içinden iki yüzlü ve günahkar görünüyorsunuz.”

Bakara yüz doksan sekizinci ayetin son cümlesinin de dediği gibi hepiniz sapıktınız, sapıklığınızda yetişmiş peygamberleriniz de sapıklık içinde büyüdüklerinden sizi adam edemediler, sizler de sapıklıkta ısrar ettiğinizden de sapık kalacaksınız.


Topunuza lanet olsun.


AlaeddinYavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc


Yazıda bazı tespitlerime katılmayanlar, geniş bilgilere bu linkten erişebilirler. https://keykubat.blogspot.com.tr/2016/11/mitolojiden-gunumuze-sapiklik-ayetleri.html

14 Kasım 2016 Pazartesi

ELVEDA İNSANLAR, ÇOBANIN KAVALI...

Çobanın Kavalı Uyutur Andavalı!

Kendi kendine yeten dokuz tarım ülkesinden biri olan ülkemizi, geçen 15 yıl içinde, Gürcistan'dan saman ithal eder hale getirmiş, Recep Tayyip Erdoğan, 14 Kasım 2016 günü sadece laf üretmek için düzenlettiği, uydurma Milli Tarım Projesi toplantısında, kendine yakışır şekilde, sınırsız sorumsuz konuştu;

"Peygamberlerin mesleği olan çiftçilik ve çobanlığı ülkemizde hak ettiği konuma getirmeliyiz. Çobanlık deyip hafife almayın. Çobanlığın felsefesini anlamayan, psikolojisini anlamayan insan yönetemez. Ben de bir çobanım" dedi.

Bir düşünelim önce, çoban nedir?
Coban, ücretle sürüye sahip cikan, güden işçinin adidir. İşvereni ise sürünün sahibi şahıs veya köylü, kasabalıdır.

Ancak, bu çoban, sürünün başında görevlendirildiğinden beri önce, hayvanları, boylarına, poslarına, renklerine ve sair özelliklerine göre yıllarca ayırmış ama ne hikmettir sürü dağılmamış, birbirine düşman olmamıştır.
Yetmemiş, çoban, sürüyü sürekli kurda çakala teslim etmiş, her gün oluk oluk kan dökülmüş, sürü zayiat rekoru kırdıysa da sürü sahipleri işi oluruna vermişlerdir.

Tepkisizlikten cesaret alan çoban, bu defa sürünün koruyucu köpeklerini kovalamış, açlığa ölüme terk etmiş, yetmemiş sonunda bir kulübeye hapsetmiştir. 
Bu da yetmemiş, çoban sürüyü peyderpey satmış,merayı önce kiraya vermiş, sonra ne varsa başkalarına satmıştır.

Ama sürü sahiplerinden gene ses çıkmamış hatta sürü sahipleri bile çobanın kavalına o kadar kapılmışlar ki, sürüye dahil olup, otlamaya başlamışlar.
Çoban kavalı çaldıkça onu alkışlayıp uyumuşlar, ama çoban şimdilik otlarını, sularını veriyormuş.
Sonunda, çoban olarak hepsinin sahib olduğunu ilan etmiş ve kavalını üflemiş, yeni otlaklar, pırı pırıl akan derelerin içinden geçtiği Osmanlı meraları hayallerini de anlatan çobanın kavalının büyüsü köylüyü gene uyutmuş ve çobanı çılgınca alkışlamışlar.

Dün alkışlanan çoban, merayı, sürüyü satmıştır. 
İnsanlar hain bir çobanı alkışladılar. 
Yeni meralara götürecek çobanlarını dün alkışlayanlar yakında otladıkları mera da gidecek haberleri yok. 

Ege'de 18 ada 157 kayalık gitti, Kıbrıs zaten umutsuz vaka, başkan olunca federasyon hesabına doğu ve güneydoğu Anadolu da gidince Karadeniz'de de Pontus olacak, 
15 yıldır Güneysu'ya Potamya dense ne olur? diye bağırıyor çoban. 

Mera gittiğinin farkına varıldığında çoban da kovulacak ama yükü tuttu çoban. İsviçre'den Endonezya'ya kadar ülkelerde şirketler, banka hesaplarını doldurdu çoban. Devletin bütün kamu arazilerini, karısının, çocuklarının, damatlarının, dünürlerinin ve partili arkadaşlarının vakıflarına tapuladı çoban.

Merayi da sürüyü de sattı, ama, sürü de sahipleri de hallerinden memnun mu memnun. 
Ne sürüsü ne de köyü, toprağı kalmayan sürü sahiplerini üzerlerine ölü toprağı serpilmişçesine uyudukları uykudan uyanacaklarına dair henüz hiç bir işaret belirtisi yoktur.

Kazara uyandıklarında olacak olan, kombine kesim tesislerinde ayılırlar belki ama geç olur. 
Kasap reyonunda cümleten görüşürüz. 
Çobanın kavalı uyuttu andavalı.
İyi uykular.

Bu güne kadar yazdım, çizdim ve en kusursuz insanları arkadaş grubumda bıraktım, tabi kendime göre.

Hepinize sonsuz teşekkürler ediyorum. Umarım sizlerin bana olduğunuz kadar ben de size faydalı olabilmişimdir.
Bir insan neden yazar?
Vatanı için; Yazdım;
Ailesi için;Yazdım,
İnsanlık için, yazdım.

Yazacağım mutlaka daha çok şey vardır ve bir çok da yayınlamadığım yazılarım hala vardır hem de ciltler dolusu.

Ama, beni bitiren artık kendi aile ve akraba çevrem olmuştur. Buna, sonradan edindiğim çevrem de etkilidir.

İnsanların bunca lakayıtlık ve kaypaklığına bakınca, onları tehlikeler konusunda uyarmak yerine, felaketlere maruz kalmaları için bir şeyler yapasım gelmeye başladı.

Benim dengemi bozdular.

En azından bir süre belki asla yazmayacağım. Bu karşıtlarımı sevindirecek, dostlarımı üzecek bir durumdur. Ölünceye kadar bu davayı sürdürmek istiyordum ama, kale içeriden yıkılmışsa, düşmanın kabahati yoktur misali, bu yazı işine son veriyorum.

Herkes her şeyi en iyi tartıyorsa, bana gerek yoktur. her ne kadar sürçü lisan ettiysem affola.

Saygılar sunarım.

9 Kasım 2016 Çarşamba

AMERİKA BAŞKANI CUMHURİYETÇİ TRUMP OLDU.



Donald Trump, babasından aldığı 300 milyon ABD Doları ile cumhuriyetçi Ronald Reagan ve baba G.W.Bush dönemi zenginlerinden birisi olarak, kendini var eden siyasi yapılanmanın temsilciliğine oynamış ve başkan olmuştur.

Amerikan tarihini incelediğimde benim çıkarımlarım, dünyaya kökten dinciliği, soğuk savaş döneminde “Komünistler geliyor bize sarılın, dinin koruyucusu biziz” diyerek dincileri kendilerine çekip yeryüzünü işgal ederken, Protestan Hristiyanlığı her ülkenin yaygın dini mezhepleri üzerinden yayan, anarşi, terör, ekonomik krizler ile ezilen milletleri soyup, Amerikalı girişimcilere, serbest Pazar ekonomistlerine büyük zenginlikler kazandıran Cumhuriyetçiler, son yavru G.W.Bush un faşist işgalleriyle kana bulamasının ardında yaptıkları gibi, dünya milletlerinde uyanan nefretleri dindirmek için ABD devlet siyasetini aynen sürdüren ama uzlaşmacı siyaset uygulayan Demokratları getirerek kalpleri yumuşatma taktiği yürütmektedir.

Aslında olan, iyi ve kötü karakterlerden seçilen siyasi önderlerin kişiliklerine uygun, sert ve yumuşak siyasetler ile ABD küresel sermayesi çıkarlarından hiç taviz vermeden, bir sağ, bir sol vurarak şaşkına uğratmakta ve ezilen milletleri soymaktadır.

Amerikanın lanetli halkı sayılan Zenci kölelerden Barrack Obama nın iki dönem başkanlığa seçilmesi sadece sert Bush un ardından  gelen bir okşamadan başka şey değildi.
Daha seçildiğinde, ben dünyada demokrasiyi her ne kadar herkes için istesem de kendi devletimin izlediği siyasetlerin dışına çıkamam” açıklamasını yapmış, uyguladığı siyasetler sonucu ezilen milletlerin döktükleri kanlar yanında, uzlaşmacılığı yüzünden uzayan siyasi görüşmeler nedeniyle B.O.P projesi de oldukça yara aldı.

Bu da başta ABD ve AB şirketlerinin kayıplarına neden oldu, halkları pahalılıkla tanıştı, milyonlar göçmen A.B. kapılarına dayandı, Meksika sınırında da Meksikalı göçmenler de ABD için kabus olmaya başladı.
Suçlu ayağa kalk denilincie demokratlar suçlu oldu. Ama, Amerikan karşıtılığı asla Bush dönemi kadar olmadı, kısacası okşama iyi geldi. Bu fatura da ABD için doğaldır.

Bill Clinton başkan olduğunda eşi, şimdi seçimi kaybeden Hilary Clinton hakkında bir anekdot ülkemize kadar gelmişti;
Benzin istasyonundan yakıt alan Hilary, pompacının kendisini Üniversiteden eski sınıf arkadaşı olarak tanıtıp;

“Bill Clinton ile evlenmeseydin sen de benim gibi birinin karısı olabilirdin” demesine karşın Hilary verdiği cevapta;
Kocam sen olsaydın şimdi başkan sendin” dediği bir anekdottu bu.

Bu hırsı doğru olmalı ki, yıllardır hem Cumhuriyetçi hem Demokrat hükumetlerde etkin görevler alarak yıpranmış bayan H.Clinton, ilerleyen yaşına rağmen kendisini başkan seçtirme hastalığına düşmeseydi, Demokratlar başka bir aday ile bu seçimi alabilirlerdi.

Çünkü, emlak komisyoncusu, babasından aldığı üç yüz milyon doları cumhuriyetçi iktidarlar R.Reagan ve baba Bush dönemlerinde işleterek sayılı ABD zenginleri arasına girmiş Donald Trump aslında dış ülkelerde göz dolduran bir kişilik olamadığı gibi, kendi ülkesinde de bir “Obamacare” sembolü olmayı başarmış değildir.

Her ne olduysa, son Pensilvanya konuşmasından sonra şansı değişen D.Trump seçimlerde ipi göğüsleyen olmuştur.

Seçim sonuçları kesinleştiğinde, kendisine verilen yazılı kağıttan metinleri okuyarak hedeflerini sıralaması, pişmiş aşa su katacak çam devirmelerini önlemekten başka amaç taşımıyordu. Hilary veya Donald veya başkası küresel sermayenin memurlarıdır, görevleri bellidir. ABD zenginleri dışında onlardan umutlananlar ahmaktır.

Dünyayı emlak komisyoncusu, vergi kaçakçıları şatanist clu clux clan örgütü mensupları oldukları iddia edilen cahiller yönetmeye devam edecek.

Bize görünenler böyledir ama onların görevleri de bizim göremediğimizi iyi ve güzelliklerini bizlere göstererek yanıltmaktır.
Yanıltsınlar da insanlığa hayırlı olsunlar umarım.

                        

23 Ekim 2016 Pazar

AYETULLAH HUMEYNININ SEKS KITABI ve PEDOFILI

Pedofilik sapık Mollalar!


AYETULLAH HUMEYNİ’İN SEX KİTABI ve PEDOFİLİ



İnternette yazılarım için resim ararken resmin birisini tıklayınca kafayı yedim desem yalan olmaz. 1979’dan beri iran dışındaki ülkelerde aleyhinde yazı yazan basın mensuplarına karşı tehdit, öldürme gibi her türlü baskı uygulayan İran’ın sözde önderi Ayetulllah Ruhullah Humeyni’nin cinsel ilişkileri düzenleyen bir kitabı geçen yıl mayıs ayında yayınlanmış.

İşin aslı Humeyni'nin yayınladığı kitap "seks kitabı" değildir. Şeriat (Fıkhıdır.)Hukukudur. Şeri hükümlere göre "cinsel suçların tanımlamasını ve cezalarını" belirleyen bir kitaptır.

Ama yazının başlığını böyle koydukları için ben de değiştirmedim.Bütün ülkelerde, şeri yada çağdaş hukukun uygulandığı ceza yasalarında suçlar çok açık tarif edilirler. Bu yüzden, ülkemizdeki tecavüz davalarının mağdurları bu davalarda olayı tekrar yaşamaktan beter olurlar. Hakimin soruları mağdurları çıldırtır.Her ülkede bu aynıdır.

Humeyni'nin yasalarının ilginçliği ve bu adı almasındaki en önemli neden ise iğrenç olayları "helal" demesidir.

Mesela, "bebek denilecek yaşta" bir çocuğa (kız-erkek) vajinal yolla ilişkiyi tavsiye etmiyor, acı verir diyor ama, anal yolu öneriyor ve suç değildir" diyor.

Diğer yandan "sütten kesilmiş veya kesilecek yaşta" (bir buçuk-iki yaş-kız-erkek farketmiyor) bir bebekle cinsel ilişkiye izin veriyor.Bu pedofili denilen cinsel sapıklığın ta kendisidir.
Şu yaşta bebeğe nefsi uyanan ve bunu yasalaştıran sapık kimse,
devlet başkanı da olsa  Cumhuriyet meydanında serhoşlara domaltılmalıdır.

Bunlar gerçekten kabul edilebilir şeyler değildir. Ama bütün dini inanışlarda vardırlar ve bu yazıda da geçtiği gibi, pedofilinin de kaynağı dinlerdir.

Bu yazıyı din düşmanlığı olsun diye değil, "dini rejimlerin" nasıl bir ülke yaratacağını,Bush gibi Haçlı Seferi ilan edeninden Şeriatçı Suudi Krallarına kadar siyasi ve feodal önderlerden olan dindarların da, dinci siyasetçilerin de kendileri için "örtüyü çek her şey serbest" kuralına bağlılıklarını göstermek için bloguma koydum.



Suudi Arabistan'da "eşcinsel ilişkinin" cezası şehir meydanında "500 kırbaç" iken, Kralın Bush'u dudağından uluorta yerde öpmesinin cezasını kim verecek?
Dinler 15 asır öncesinde bunları tanımlamış olabilir bu günümüz insanının, geçmişin köleci, sapık toplumlarının  bu kurallarıyla yaşamak istediği anlamına gelmeyeceği gibi halka dayatmaya da kimsenin hakkı yoktur.
Amacım bunları göstermektir.

Uncoverage The Right İdea-Doğru Fikrin Örtüsünü Açmak” adlı internet sitesinde yayınlanan haber çok uzun olmasına rağmen kısaca şöyle;

1989 (1979 olacak) İran Devrimi lideri Ayetullah Ruhullah Humeyni’nin yazdığı İslami Fıkıh kitabını Arapça olarak “Tahrir el Vesile” adıyla yayınladılar. Farsçaya da çevrilerek “Tahrir al Vesileh” adıyla basılan kitapta Humeyni Müslümanlar için cinsel yaşam kurallarını belirlemiş.

Daha önce de Humeyni’nin İngilizce adıyla “Little Green Book- Küçük Yeşil Kitap” adlı bir kitabı da olduğu biliniyor.

Burada Tahrir al Vesileh adlı kitaptan bazı alıntılar mevcuttur;

“Bir erkek, bebek kadar genç bir çocuktan cinsi olarak hoşlanabilir. Vaginal yolla ilişki yapılırsa çocuğa acı verebilir ama anal yoldan ilişki kabul edilebilir.
Bir başka Arap devlet adamı Sarkozy'le mi?

Eğer adam çocuğa zarar verirse, çocuğun bütün yaşamı boyunca ona bakmak zorundadır. Bu kız adamın dört yasal eşinden sayılmaz ve adet görmeye başlayıncaya kadar babasının evi yerine kocasının evinde kalması gerekir. Ay hali görmeye başlayınca başkası ile evlendirilebilir. Herhangi bir baba kızını çok genç yaşta evlendirirse cennette sürekli kalıcı yere sahip olur. (Tahrir al Vesileh.4.Baskı-Kum- İran 1990)



Bir erkek, koyun, inek, deve vb. hayvanlarla cinsel ilişkiye girebilir. Ancak eti yenmeyeceğinden ilişki sonrası hayvanı öldürmek gerekir!

Hayvanın etini kendi köyünde satması doğru olmayıp, başkasının köyünde satarsa makuldur.

Bir erkek koyun, deve ya da inekle anal yoldan ilişkide bulunursa, hayvanların sidik ve dışkısı cenabet olacağından sütleri tüketilemez. Hayvan en kısa sürede yakılarak öldürülmelidir.

Şarap ve serhoş edici içecekler pis, haram ancak afyon değildir. (Esrarkeşlik serbest. En pisi)

Eşcinsellere 7000 kırbaç ceza veren bu Kralı kim kırbaçlasın?TIKLA
Ergenlik çağına ulaşmamış bile olsa cinsel ilişki esnasında erkeklik organının tümü veya sünnet halkası bile kadının vajinasına, erkeğin anüsüne girerse cenabet olunur ve hemen boy abdesti alınmalıdır.

Devam eden bir evlilik halinde kadın kocasının izni olmadan evden dışarı çıkma hakkına sahip değildir. Dinen geçerli bir nedeni olmadıkça eşinin isteklerini ret edemez, hoşuna gitmese de uymak zorundadır.

Kadın erkeğine tamamıyla itaat ederse, erkek onun yiyecek, giyecek, barınma vb ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır.

Kocası tarafından ret edilen, giyinme, yeme, barınma, cinsel ihtiyaçların karşılanmasında görevini yapmıyorsa kadının tazminat hakkı saklıdır.

Bir baba veya baba tarafından dede yokluğundan dolayı varlığını veya yaşadığını bilmediği vey öldüğünü bildiği bir kızı veya torunu ile evlenirse bu öğrenildiğinde evlilik tamamen geçersiz olur, iptal edilmelidir.

Sütten kesilme yaşında olan genç bir kızdan bir yetişkin erkek hoşlanırsa, yani kalçalarının arasında cinsel organını sokar veya öperse YASAK DEĞİLDİR! (Küçük Yeşil Kitap)
Sütten kesilme yaşında olan genç kız (!) Sapıklık bu kadar olur?

Eğer bir erkek, bekar bir kızla zina eder ondan çocuk sahibi olursa, çocuğa evlilik sonrası gebe kalındığından emin olmadıkça çocuk piçtir. Eğer çocuk zina yapan babadan ise çocuk meşrudur.

Bakire genç kızların her hangi bir suçtan dolayı idam edilmeden önce tecavüz edilerek “cennete girmelerinin engellenmesini” emretmiştir.

Gardiyan, idamdan bir gece önce tecavüzü gerçekleştirmelidir. Ertesi gün molla tarafından hazırlanacak bir evlilik belgesi yanında bir çikolata ile ailesine gönderilir.

Humeyni, Fuhuş ve Muta Nikahı üzerine; “Muta izni yetişkin bir kadın için verilir, fahişeliği yaygın olan biri ile Muta yapmaktan kaçınılmalıdır. Eğer muta, öyle bir kadınla yapılırsa, işini bırakması söylenilir. "


HUMEYNi' YE GÖRE, KÖPEK ŞARAP,BİRA VE GAYRİMÜSLÜM İNSANLAR KİRLİDİR.
Kaynak Tahrir el Vesile ya da Küçük Yeşil kitap;
"II. 11
On Pure and Impure Things
There are eleven things which are impure: urine, excrement, sperm,
bones, blood, dogs, pigs, non-Muslim men and women, wine, beer,
and the sweat of the excrement-eating camel.
"

TEMİZ VE KİRLİ OLAN ŞEYLER;
Kirli olan on bir şey vardır;
Sidik, bok, sperm, kemikler, kan, köpekler, domuzlar, Müslüman olmayan kadın ve erkekler, şarap, bira ve bok yiyebilen devenin teri"

Köpek öldürenlerin de kimler oldukları ortaya çıkıyor böylece.



HUMEYNİ'YE GÖRE KÖPEĞİN DOKUNDUĞU HER ŞEY KİRLİDİR.
KÖPEK KATİLLERİNİN HUMEYNİCİLER OLDUKLARI ANLAŞILIYOR.


Kaynak Tahrir El Vesile II.Bölüm Temiz ve Kirli şeyler;
"The hairs, bones, and teeth of dead animals are pure, unless they
come from animals such as the dog which are impure themselves."
Türkçesi;
Ölmüş hayvanların kılları,kemikleri ve dişleri, hayvanlardan olan köpek gelip onları kirletmedikçe temizdir."



HUMEYNİ ŞERİATI DEVLET ELİYLE FUHUŞA İZİN VERMEKTEDİR;

Kaynak;Tahrir el Vesile Küçük Yeşil Kitap.
BÖLÜM 2:19.
Başlangıç cümlesi;
"II. 19
On Marriage, Adultery, and
Conjugal Relations
A woman may legally belong to a man in one of two ways; by
continuing marriage or temporary marriage. In the former, the
duration of the marriage need not be specified; in the latter, it must
be stipulated, for example, that it is for a period of an hour, a day, a
month, a year, or more.
Marriage, whether continuing or temporary, must be sealed by a
religious formula spoken either by the woman or by the man, or by
one of their representatives."
Türkçesi;
II:19
Evlilik Üzerine, Zina ve Karıkocalık ilişkileri
Bir kadın iki şekilde bir erkeğe ait olur; sürekli evlilik ve geçici evlilik. Resmiyette, evliliğin süresi belirtilmelidir;sonradan, örneğin,bir günlük, bir saatlik, bir yıllık veya daha fazla süre belirtilmelidir.
Evlilik,sürekli veya geçici olsun, tarafların temsilcileri önünde konuşulup anlaşılmalı, resmi bir form ile mühürlenmelidir."

Burada belirtilen "geçici evlilik maddesindeki" bir saatlik, bir günlük, bir haftalık, bir aylık süre gerçekten dini amacı aşmaktadır. Bu "imamın nikah kıymasıyla devletin bu hizmetten kazanç elde ettiği apaçık bir fuhuş, pezevenkliktir. Başka açıklaması yoktur.



II. 19
On Marriage, Adultery, and
Conjugal Relations

II:19

Evlilik Üzerine. Zina ve Karıkocalık İlişkileri
sayfa 55;

İkinci derece (hala,teyze, amca, dayı ve çocukları) akrabalar, kaynana, ile ve eşlerinin anne ve çocuklarıyla ilişki serbest.

“A man may not marry the nieces of his wife without the latter’s

consent; if he should nevertheless do so without getting consent, but

his wife raises no objection, then there is no problem.”


“Sonradan eşinin rızası olmayacaksa bir adam eşinin yeğeniyle evlenemez; Herhangi bir şekilde eşin rızası alınmadan yapılmışsa ve eş itiraz etmiyorsa sorun yoktur.”

“A man who has committed adultery with his aunt must not marry her daughters, that is to say, his first cousins.”

“Bir adam, teyzesi veya halası ile zina işlemişse, onun kızı ile evlenmemelidir. Bu onun birinci derece yeğeni demektir.”

“If a man who has married his first cousin commits adultery with her

mother, the marriage is not thereby annulled.”



Bir adam, birinci derece yeğeniyle evliyse ve onun annesi ile zina etmişse, bu münsaebetle evlilik iptal edilmez.”


“If a man commits adultery with a woman other than his aunt, it is

highly recommended that he not marry the daughter of that woman.”

“Bir adam hala/teyze/yengesinden başka bir kadınla zina etmişse, onun kızı ile evlenmemesi önemle salık verilmelidir.”

“If he marries a woman, consummates the marriage, and then

commits adultery with her mother, the marriage is not thereby

annulled.”


“Bir adam, bir kadınla evlenir, karı koca ilişkisine girer ve sonra onun anasıyla zina ederse , bu münasebetle evlilik iptal edilmez.”


Yabancıyla Evlilik Sayfa 55;

“A Muslim woman may not marry a non-Muslim man; nor may a

Muslim man marry a non-Muslim woman in continuing marriage,

but he may take a Jewish or Christian woman in temporary

marriage.”


“Müslüman bir kadın, Müslüman olmayan bir adamla evlenemez; ne de Müslüman bir adam devam eden bir evliliği varken yabancı bir kadınla evlenebilir, fakat, geçici olarak Hristiyan veya ahudi bir kadınla evleebilir.”

Hani gayrimüslümler necisti haramdı ya hacı ne oldu?


Aynı bölüm sayfa 56
Çocukla evlilik pedofilide travma geçiren çocuğa tazminat yok;


If a man who has married a girl who has not reached puberty possesses her sexually before her ninth birthday, inflicting traumatisms upon her, he has no right to repeat such an act with her.

TÜRKÇESİ

Eğer, bir adam, cinsel yeteneklerini kazanmamış, reşit olmamış dokuzuncu yaş gününden önce bir kız ile evlenirse, bu onda travma yaratırsa evliliği tekrarlamaya hakkı yoktur.


Aile içi ensest homoseksüellik serbest.;
Baba, oğul, kayın peder, dede, torun, valla yok bir sorun!
Girsin çıksın kalbini bozma...

Türkçesi;
II:19
Evlilik Üzerine, Zina ve Karıkocalık ilişkileri
Sayfa 56

If a man sodomizes the son, brother, or father of his wife after their marriage, the marriage remains valid.”

Eğer, bir adam, oğlu,erkek kardeşi veya evlendikten sonra eşinin babası ile homoseksüel ilişkiye girerse evlilik geçerlidir.” Yani boşanma nedeni sayılmaz.


Sayfa 58;

Pedofilik sapıklıkta sınır yok. Humeyniye göre “9” Dokuz yaşında çocuk ergen sayılıyor bunu yukarıdaki çevirilerden anlamışsnızdır.



“To look upon the face and hair of a girl who has not reached puberty, if it is done without intention of enjoyment thereof, and if one is not afraid of succumbing to temptation, may be tolerated. It is however recommended that one not look upon her belly or thighs, which must remain covered.”

Türkçesi;

“Ergenliğe ulaşmamış bir kız çocuğunun yüzüne veya saçlarına herhangi bir hoşlanma niyeti olmaksızın ve tahrik ediciliğine karşı koyamayarak bakmak hoş görülebilir. Örtülü kalması gereken beline veya kalçalarına bakılmasına anlayış gösterilemez.”

Dokuz veya daha altı ilk öğretim çağında çocuğa cinsel arzu ile bakanın gözleri kör edilmelidir bunlar resmen sapık bir toplummuş.



Sayfa 58

Gayrimüslüm kadın ve çocukları koruma yok. Aynı maddenin devamı;

“To look upon the faces ad hands of Jewish or Christian women, if this is not done with intention of enjoyment thereof, and if one does not fear temptation, is tolerated.”

Türkçesi;

“Yahudi veya Hristiyan kadınların ellerine ve yüzlerine hoşlanma kastı olmaksızın veya tahrik nedeniyle bakmak hoşgörülebilir.”

İslam adaleti bu mudur?

Sayfa 58

Erkek çocuklardan da kadınlar gizlenmelidir. Yukarıdaki ayetin devamı

“A woman must hide her body and her hair from the eyes of men. It is highly recommended that she also hide them from those of prepubescent boys, if she suspects that they may look upon her with lust.”

“Bir kadın,vücudunu ve saçlarını erkeklerin bakışlarından gizlemelidir. Cinsel hazla bakmasından şüphelenerek, reşit olmamış erkek çocukların bakışlarından bile gizlenmesi önemle tavsiye edilir.”

Ulen hem saklıyorsunuz hem de her şeyi yapıyorsunuz. Bu nasıl din anlayışıdır?



İSLAMIN TEMSİLCİSİ(!) HUMEYNİ ŞERİATINDA ORUÇ BOZMAYAN İLGİNÇ HALLER

Tahrir al Vasila
II. 17
On Fasting
Sexual intercourse is a breaking of the fast, even if the penis enters
the vagina only as far as the circumcision ring, and even if no
ejaculation results.
"
"Cinsel birleşmede penis vajinaya sünnet halkasına kadar girse, boşalma olmasa da oruç bozulur. "


Burası doğrudur da bunlar ne?

If the penis enters less deeply into the vagina and there is no
ejaculation, the fast has not been broken.

"Penis, derince olarak vajinaya girse ve boşalma olmasa ORUÇ BOZULMAZ."

If the man cannot determine with certainty what length of his penis entered into the vagina, and if he has gone in beyond the circumcision ring, his fast has not been broken."

"Eğer adam penisinin vajinaya ne kadar girdiğini belirleyemiyorsa ve sünnet halkasından ötesi de girmişse ORUÇ BOZULMAMIŞTIR.".
Bu orucu hiç bir şey bozamıyor vallahi. Gerisi boş.


İSLAMIN TEMSİLCİSİ (!) AYETULLAH (ALLAH'IN KELAMI) HUMEYNİ BU MUDUR?

Ayetullah Humeyni, "babasının rızasıyla "4" Dört yaşında kıza tecavüz etmiş.Çocuk sabaha kadar ağlamış çığlık atmış. Metnin İngilizcesi ve linki aşağıdadır.

"When it was time to sleep, the guests had all left, except for the inhabitants of the house. Al-Khomeini laid his eyes on a young girl who, despite being only four or five years of age, was very beautiful."

Türkçesi;
"Uyku vakti geldiğinde, evin sahipleri hariç misafirler ayrıldılar.El Humeyni, gözünü dört beş yaşlarında olmasına rağmen çok güzel olan kız çocuğuna dikti."

So, the Imam requested from her father, Sayyid Sahib, that he spend the night with her in order to enjoy her. Her father happily agreed, and Imam al-Khomeini spent the night with the girl in his arms, and we could hear her crying and screaming [through the night].’”
Türkçesi;
"Sonra, imam babası Seyyid Sahib'e kızıyla geceyi geçirmek istediğini söyledi.Babası mutlulukla ona izin verdi ve İmam El Humeyni kollarında bütün gece ağlayan çığlık atan çocukla geceyi geçirdi"

Medeni hukuk diye yazdığı ve Allah'a mal ettiği baba oğul, dede torun eş cinselliğine, kayın valide, baldız, amca dayı, hala teyze ve çocuklarıyla evliliğe, zinaya, sütten kesilmiş çocuklarla cinsel ilişkiye izin veren bir din din olamaz. Olsa olsa eski Zerdüştlüğün izleri olan sapıklık olur.
Türkçeye Çeviren ve yazan;

Alaeddin YAVUZ 
Keykubat
Kaynak=http://www.uncoverage.net/2010/03/the-ayatollah-khomeinis-booksex-with-children-and-animals/

Yazının resimli kaynağı;http://txlady706.wordpress.com/2010/04/22/ayatollah-ruhollah-khomeini-mohammed-and-the-muslims-say-that-sex-with-children-is-ok-sex-with-animals-is-ok-men-having-sex-with-boys-is-ok-and-female-genital-mutilation-is-required-excerpts/

Vehhabiler, Nurcular, Bahailer,Kadıyaniler ve sahipleri aynıdır


Yazının Açıklaması;

Humeyni ve tarikatının İslamiyet’le bir alakası yoktur. Gazetecilere baskısı Tevrat Mısırdan Çıkış Levililere Yasaklar Bölümünde “Tanrınıza küfredene ve dininize düşmanlık edene siz de edin. Onları başka ülkede olsalar bile öldürünüz “ ayetine uygun bir davranıştır. Diğer gelenekler ise Zerdüştlük öncesi İran Mitra (Yezidilik) inancı ile ilişkilidir. Aynı kurallar gene Hicaz Araplarında da vardır. Onlar da namaz kılan Yezidilerdi.

Suudi Arabistan’da Vehhabilik’in 1845’lerde İran’In Hindistan üzerinden İngilizlerce saldırıya uğradığı dönemde İngiliz Mason devletince desteklenen Bahaullah’ın ortaya çıkarılması, böyle Yezidilik-Yahudilik, Brahmanizm, Sihizm, İslamiyet karışımı Bahailiği yayması ve taraftarlarıyla devleti zora sokan isyanlar çıkarması, Bahaullah’ın Osmanlı’ya, Irak’a sonra Edirne ve Hayfa’ya sürülmesiyle sonuçlandıysa da, İran da İngiliz idaresine girmiş, “50” yıllık tütün gelirlerini “borç” karşılığında İngiltere’ye vermek zorunda kalmıştır.

Aynı dönemde bizde de “Duyun-u Umumiye” dümeniyle Kıbrıs “70” yıllığına İngilizlere kiralanmıştır. Yezid, Süryani, Ermeni, Arap ve Balkanlarda Sırp, Bulgar, Arnavut isyanları da bizde sürmektedir, Yunanistan yeni bağımsız devlet olmuştur.
Yahudilere göre Hz. Meryem'in örtüsü

İstanbul gazetelerinde bu haberin “Tütün Kıyımı” başlığıyla yayınlanması üzerine İran’da çıkan olaylar sonucu İran bu hakkını kurtarabilmiştir. Bahaullah’ın yanında İsmailiye (bir kolu Yezidiliktir), fırkası (Semitik Emevi Soylu Yezidi Araplar’ın tarikatı 9.yy.)mensuplarını İngilizler kışkırtarak İran’ı iyice kıskaçları altına almışlardır. 1881’de Hindistan’ ı da Fransız ve Hollandalılardan arındırarak tekeline alan İngiltere, Oradaki Müslümanları kışkırtmak için se Ahmediye- Kadıyani fırkasını çıkartmıştır. Bütün bunların ortak ilkeleri “Tevrat’tan alınan” üç temel ilkeye dayanmaktadır. Bu ilkelerin en çok bilineni Kuran’da yeri olmayan “Dinen farz olan ibadetleri, farz olduğunu bildiği halde yapmayanları öldürmek ve mallarını tarikat mensupları arasında pay etmektir.”

1735’de çıkarılan Arabistan Vehhabiliği, Bahailik, Kadıyanilik, Mısır’da Efganilik, Türkiye’de Said-i Nursi’nin Nurculuğu hep ortak ilkeler etrafında toplanmış Mason İngiliz- Amerikan yapısı uydurma dinlerdir ve İslamiyet’le hiçbir alakaları yoktur. İran’ın ABD düşmanlığı bunlara kanmayınız. Amerika’nın Mason siyasetinin ortağı olmayan bu coğrafyada son 300 yıldır devletin başına getirilemez, gelemez, mümkün değildir.

Bunlar, Siyonizm güden kripto Yahudiler ve o soya mevali olan Kürtler, semitik Araplar, Ermeniler, Süryaniler, Nasturiler ve Grekler gibi kavimlerden oluşurlar.

Katoliklere göre Hz. Meryem'in örtünmesi
Pedofili Tevrat'a göre tanrının işlerindendir.İLK DOĞAN insan ve hayvanların hepsinin Allah'a ait olduğunu Tevrat Musa'nın Mısır'dan Çıkışı-Çölde sayım.Bölüm "8" ayet "18" de geçmektedir.TIKLA

Bunların iki kıbleleri vardır. Vatikan, Kudüs’tür. İki amirleri vardır İngiltere ve Amerika. Tek üstatları vardır o da Tapınak Şövalyeleri Mason Locasının üstadıdır.

Anlayan anlasın!

Alaeddin Yavuz.

Tevrat'ta Allah kendisine Levi soyunun "çocuklarını" ayırır.Bunlar Yahudi inancıdır.Okumak için TIKLA;

Bu da bizim Türbanlı.Sizce Müslümanlık nerede?

5 Haziran 2016 Pazar

TAYYİP ERDOGAN'IN HARFLERİNE FARKLI BAKIŞ



Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki, 2003'te yayımladığı "Erdoğan'ın Harfleri" kitabında Musa Peygamber ile Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yaşamındaki inanılmaz paralelliklere dikkat çekiyor...
Beki, kitabının ilk bölümünde, Hurufilik, yani Muhyiddin İbn Arabi'nin harfler çizelgesine göre Erdoğan'ın hayatıyla ilgili tahlillerde bulunuyor ve Başbakan'ın durumunu şöyle saptıyor:

"Yıldızı Müşteri, harfi Dad. Harfler hiyerarşisinde bu mertebeye tekabül eden ilahi isim, Alim. Bu mertebenin peygamberiyse Musa. Günü perşembe, yaradılışın beşinci günü, göklerde ikinci kat. Madeni ise su, harflerden Sin. Bu mertebede tecelli eden ilahi isimse Muhyi."

Şimdi bu özellikleri biraz açıklayalım, tabi ki Akif Bekinin yaratmak istediği “Allah Erdoğan Karakterini” anlamak için farklı kaynaklardan yararlanarak yapalım;

Erdoğan’ın yıldızı, Müşteri yıldızı, bildiğimiz Jüpiter. Türklerde Erendiz,Mezopotamya Sabilerinde Neberu/Nibiru, Asurlarda Aşur, Babilde gök tanrısı Enlil, Tevratta Ba’al/Bel, Roma’da Optimus Maksimus (En Ulu olan), Greklerde Zeus’a eştir. Hükmetme, idare gücü, pratik çözümler üretme, büyüklük gibi özellikler kazandırdığı bilinir. Yay burcunun idarecisidir. Astroloji metinlerinde epey geniş bilgiler var.
Su Elementi; Burçlarda erkek ve dişil olarak ayrılan dört elementten, toprak ve su grupları dişil elementler olarak tanımlanır, İnsanlarının hırslı, duygusal çabuk alevlenen, kızan, çabuk yumuşayan, kaypak, yalancı, iki yüzlü, yalanda sınır tanımayan, şartlara, ortama göre kişilik değiştiren, sezgileri güçlü insanlardır. Dışarıdan yönlendirmeye uygundurlar, doğru yönlendirildiklerinde başaramayacakları iş yoktur. Çok hırslı mücadeleci değillerdir, art arda gelen baskılara teslim olabilirler. Güzel hikayeler anlatmalarında rağmen kendilerini tanımlamakta zorlanırlar. Şifacı şaman tipleri bunlardan çıkar. Hayallere dalma yeteneği güçlüdür. Cin peri masallarına düşkündür. Olayları gerçek durumlarıyla yorumlayamaz, hemen hayalleriyle karıştırır.

Perşembe günü, Tevrata yaradılış mitinin “5.” Günü olması yanında Jüpiterle bağlantılı olduğundan işlerde başarıya neden olduğu söylenir. Bir çok işin yanında ziyaretlerin de bu güne alınmasının uğurlu olduğu inancı vardır.
Yakıştırılan ilahi sıfatı Muhyi, Allah’ın esmail hüsnalarından biridir. Dirilten, canlandıran, yaşam veren, can bağışlayan, sağlık veren, ihya eden anlamlarına geldiği yazılır.

İbrani Alfabesinde aynı harfleri inceleyelim;
İbrani Alfabesinde “Dat” yoktur ama Arap alfabesinden bozma olduğundan “Dal” vardır. “Sin” harfi yoktur ama “Saddi” ve “Sameç” harfleri vardır. Madem ki Yahudi peygamberleri ve kitabına göre yorum yapılıyorsa İbrani Alfabesinden başka alfabe seçmenin alemi yoktur

Daleth-delit
Door-kapı
d
 The Empress-Ece
Otorite,fiziksel varlığın aslı,uyuşmazlık,ayrışma,bölüm

Tzaddi
Sad
fish hook-olta
Tz-s
The Star-Yıldız
Gölge,yansıma,adil,sonuna kadar tamamlanmış,yukarıdan koruma ve rehberlik etmek.


Samech-Sameç
Support-destek
s
Temperence-ılımlılık-ölçülülük
Evrensellik,aşağılama ifadesi,okun yayı,gök kürenin çapıyla alakalı dairesel belirli bir hareket.
Grek Alfabesindeki anlamları
Grek Alfabesinde de sadece Dat harfine karşılık “Delta” ile Sin harfine karşılık“Sigma” harflerini görmekteyiz.
 delta
4 elements
d
Ateş,hava,su,toprak,insan eliyle yapılma düzeyinde malzemede tamlık,







sigma
Ruhsal yardım
s
Ölümün tanrısı,Hermes
DAT=  ض Arapça “dat,dad okunur İbranice ضـ de aynı sesleri verir.Sayısal değeri 800.dür.Elementi hava,açığa çıkarmayı,ortaya sermeyi temsil eder.Şeyh Debba,hiçbir şey söylemeyip ama doğruyu söylemeyi temsil eder demiştir.
Sin= س Sayısı 60’tır,elementi sudur, Kuzey Afrika’da elementinin ateş olduğuna inanılır.Allah’ın şanının sembolüdür.Şeyh Debbağ,Sin,iyiliğin,koruyuculuğun kanatlarını indirmeye karşı gelir demektedir.

Sin harfi, aynı zamanda 6500 yıldan eski geçmişi olan Sabilerin Sin mezhebinin baş tanrısı ve Ay tanrısı Sinin adıdır. Sembolü siyah çıngıraklı yılandır. Arap harfleri bu yılanın şekillerinden oluşturulmuştur. Sümer ve Babilde, Sin gök tanrı Enlilin oğludur. Enlil Fırat kıyısındaki sarayında yıkanırken kudret tabletlerinin bulunduğu kutsal koruyucu elbisesini çıkardığında, babasının yerine göz diken Sin, elbiseleri ve bilgelik tabletlerini de alarak yüksek bir dağa Anzu kuşu kılığında uçar. Orada gizli bilgileri öğrenir. Gök aracıyla kaçarken amcası Enki’nin talimatıyla savaşçı Nergal arabanın kuyruk dişlilerine silahla zarar verir. Yere indirilen Sin’den çaldıkları emanetler alınarak babasına verilir. Sin iki kızıyla çöle sürülür, ilk Kabeyi yaptığı sanılır. (Bknz-İslam Öncesi Arap Tanrıları adilyargic.blogspotcom)
Tapınaklarda cinsel ilişki ve fuhuş geleneği Sin'in kızı İnanna ile başlar

“Hırsız, hileci tanrı” karakterinin en eskilerindendir. Anlamı Aramice ve Sümer dilinde de Türkçedir. “Sinen, saklanan, sinsi, sis, duman” anlamlarına gelir. Arapların ve Kürtlerin çektikleri zılgıt denilen çığlıkları da bu yılanın çıngırağının sesidir. İsmail soyu Araplar yani Muhammet peygamberin ataları da Sine tapınmaktaydılar. Ondan doğan kızı İnanna da, büyük dedesi baş tanrı Anu, dedesi Enlil ile evlenir, amcası Enki ile cinsel ilişkiye girer,serhoş edip hepsinin sırlarını çalar ve bilge şeytan olur. Sabiler Er Ruha, Filistinliler, 
Ay Tanrısı Sin kızlarıyla

Lübnan, Ürdün çevresinde Astarte, İştar, Greklerde Afrodit, İranda Anahita, Kabede El Uzza güneş tanrıçası “Küçük Gök Ana” olarak hürmet edilmiştir. Allahın Karılığı mesleğinin ilkidir ve “Tapınak Fahişeliği” geleneğini başlatandır.

Sin harfinin mitolojisine girildiğinde Arapların yazdıkları tanımların pek doğru olmadıklarını, bunu de eski “şeytan ibadeti” dini geleneklerini örtmek için yaptıkları bellidir.
Grek Mitra dininde de “tanrıların emirlerini insanlara ileten peygamber melek” olarak tapınılani Mısırın Ay Tanrısı Tut/Lah’ından üretilen tüccarların, hırsızların, fahişelerin koruyucusu, sınırboylarının tercümanı, biseksüel hırsız Hermesin biz insanların kaderlerini belirleme hakkında da sahip olmasıyla “ölüm tanrısı” olarak Grek Sigma/Sin/S harfinin karşılığının “ölüm tanrısı Hermes” olması, kendilerini Rum sayan Sabi Araplarının da bu gün tapındığı kutsallar arasında Cebrail olarak Hermes yer almaktadır.

Kanatlı pabuçları ve şapkasıyla göklere
tanrıların yanına çıkan haberci Hermes

Devleti kendi cemaati ile şahsı ve çocukları üstüne tapulayan “hileci/hırsız Sin-Hermes” karakterini, Tayyip Erdoğan’ın kişiliğinde, Akif Beki şu ifadesiyle vermiştir;
“Beki'ye göre, Erdoğan, konuşmalarında Arapça'nın mübalağa yeteneğinden yararlanıyor. Mesela, "Bizim bu anlayışta olmayacağımızı söylüyorum" yerine Arapça düşünme tarzına uygun olarak, "Şunu söylüyorum ki, katiyen bu anlayışın içinde olmayacağız" diyor.”
Yani Tayyip Erdoğan söylemleriyle halka resmen alay (mübalağa) ediyor ve “her dediğinin tersinin doğruluğuna inanılmasını” öğütlüyor.

Beki, bu saptamanın ardından şu analizi yapıyor:
"Cumhuriyet tarihinin en önemli siyasi şahsiyetlerinden biri, Necmettin Erbakan'ın yanında yetişiyor. Onu liderliğe götüren süreç, kazara işlediği bir suç, iyi niyetle okuduğu bir şiirle başlıyor. Cezaevine gidiyor, halkın umudu olarak geri geliyor. Siyasi yasağı önce büyük bir kötülük gibi gözüküyor, sonra Erdoğan için yeni bir başlangıca dönüşüyor. Kendi yolunu çiziyor. Kaderin garip cilvesine bakın ki (böylesine Hurufiler ancak tevafuk (birbirine uyma) diyebiliyor) yasakları başladığı yerde, Siirt'te bitiyor....”

İslam Öncesi Arap Tarnıları” başlıklı yazımda geçen “Sad Putu” metninden;
Elmalılı Hamdi Yazır Kura’n Tefsiri;
“”Maide 5:10.Ayet tefsirinde Kurban ve KÂBE’DE Putların durumları;
Kısaca cahiliye devrinde Kabe’nin etrafında böyle dikilmiş veya konulmuş birtakım taşlar vardı ki, bunlara hürmet ve tazim ederler ve üzerlerinde kurban keserlerdi. Hatta bunlara bile kurban keserlerdi.
Mekke’de olduğu gibi diğer Arap beldelerinde de böyle saygı ve hürmet edilen putlar vardı ki “Sa’d” dedikleri taş da bunlardan biri idi.””

Peygamberin arkadaşları olan Sahabelerin önde gelenlerinden de “Sa’d(Sait)”adını taşıyanlar vardı. Aynı yazımdan ekliyorum;
Allah'ın Kızlar El Lat, El Uzza ve Menat Petra
Buhârî ve Müslim, Enes (r.a.)‘ten rivayet etmişlerdir ki, bu âyet inince Sâbit b. Kays (r.a.) evinde oturmuş “Ben cehennemliklerdenim.” diyerek kendini hapsetmişti. Hz. Peygamber (s.a.v.) Sa’d b. Muaz‘a:.”Ey Ebâ Âmir, Sabit ne halde, rahatsız mı? diye sordu, Sa’d da; o benim komşumdur;
- rahatsızlığını bilmiyorum dedi ve gitti sordu. Sabit, dedi ki: “Bu âyet indirildi, halbuki bilirsiniz ben sizin en yüksek seslinizim, demek ki ben cehennnemliklerdenim.” dedi, Sa’d bunu peygamber’e söyledi, Resulullah, hayır o, cennetliklerdendir, buyurdu."
Sa’d bin Muaz, Hz. Ömer ile birlikte, Maide Suresi 67’deki şarap içme ayetinin kaldırılması için Allah'tan vahiy indirmesini de isteyen Sabilerin de temsilcisidir. İlgili ayet tefsirlerinde olayı bulabilirsiniz.

Bunlara, Sa’d-Sa’d ibn Vakkas, Sa’d ibn Mu’az, ve Sa’d ibn Ubeyde gibi Muhammed’in üç arkadaşının adlarında rastlıyoruz.
Bazı ayet ve yorumculara göre Sa’d, tanrısal saygı gösterilen, Cidde (4) sahilinde, Kinane’nin(3) iki oğlu olan Malik (1) ve Milkan (2) adına dikilmiş uzun bir taş puta verilen addır. Daha da ötesi kuzey doğu Arabistan’da ve farklı bölgelerinde,“Abd Sa’d” adına rastlıyoruz.
Sad; Kuran’ın 38.Suresidir. Birinci ayetteki Sad harfinden adını alır.

Siirt’in Sa’d Putu kökenli adı ile putperest Sabi dini kökenli halkından bir şüpheniz kalmamıştır umarım.
Tayyip Erdoğan’ın yasaklarının bittiği yer ve meclise girdiği şehir Siirt.
Evliya Çelebi Seyahatname adlı kitabında Siirt için şunları yazmıştır;
Diyarbekir valisi ile memur oldukları sefere giderler. Kürdistan kavmi içinde Siirt askerinin çadırlarını bulmak isteyen teşrifat üzere “Dar-ı Said” diye çağırıp öyle bulur. Arap dilinde şehrin adı “Dar-ı Said’dir”.”
Burası Kürdistan ise de halkı Arapça konuşur. Kürtçe, Türkçe ve Ermeni dilini bilirler. Bir Şeriat hâkimi vardır ki şeyhülislamdır. Dört mezhepten müftüleri vardır. (Seyahatname IV. C. S.752)”
“Dari Said, vey Deyr el Sa’d, Sad’ın yeri” anlamındadır. Sad putuna burada yaygın olarak tapınıldığı anlamını çıkarmak zor değildir.

Evliya çelebinin tespitleri ile Arami-Sabi araştırmacılarının tespitleri bölgenin Sabi dini kökenli olduğunu doğrulamaktadır. Dört mezhepten mühtülerin olması da Sabilik dininden doğan Doğu Hristiyan kiliseleri, Ortodoks Yahudi Mezheplerinin yaşadığı merkez Mezopotamya yani Dicle-Fırat nehirleri adasındaki adadır.

Siirt’in eski adı Evliya Çelebinin belirttiği “Darı Said” veya Arap söyleyişi ile “Deyr el Said veya Saad” adı, Sabilerin Sad putunun adını taşır. Bu yüzden karşımıza bir da SAT harfi çıkmaktadır.
SAT= , Arapça “SAT”,İbranice צָדִי “şeyd,şeydi,şed,şad” okunur .Arapça’da balıkçılık ve avlanmak anlamındadır.Sayısal değeri “90” dır.İbranice ve Aramice “erez-yer” demektir.Elementi sudur,saygınlığın ve gerçeğin sembolüdür.Adem zamanında “gerçek neden”in sembolüydü.””

Sat harfinin de anlamında olduğu gibi bu coğrafya dağlık ava uygun olmasının yanında binlerce yıldır Grek-Pers, Roma-Pers,Osmanlı-İran savaşlarının yapıldığı insan avlarının da kesintisiz sürdüğü coğrafyadır. Elan süren terör örgütü ile savaş da bu savaşların “örgüt-devlet savaşları düzenine” uygulanmış halidir.

İktidara geldiği 2002 yılında sıfır terörle hükumeti devralan Recep Tayyip Erdoğan bu coğrafyayı Ölüm Tanrısı Hermes veya Savaş Tanrısı Mars karakterine bürünmüş olarak kana bulamıştır.
Akif Beki’nin beceremediği Huruf ilminin mitolojik ve öteki dillerdeki açıklamalarını okuduğumuzda, Fazlullah Astarabadi olmaya gerek olmadan gerçekleri ortaya dökmek ve anlatabilmek mümkündür.
Erdoğan ile peygamber Musa karakterini birleştiren Akif Beki’Nin bilmediği şeylerden birisi de Musa’nın peygamber olmadığıdır.
Mısır tarihini Grek Ptolome’nin emriyle derleyip yazan tarihçi Manto’nun yazdığına göre, Musa, Kahir'e yakınlarında Heliopolis şehrine güneş tanrısı Amon’a ibadet eden Heliopolis tapınağının baş rahibiydi. Tanrı soyundan geldiği için şifacı olduğuna inanılan “kekeme Musa” nın adı da Osarsif’ti. İyileşmeleri için tapınağın bahçesine bırakılan cüzamlılardan hastalık kendisine de bulaşınca dini inanç yara almasın diye Osarsif diğer hastalıklılarla birlikte Nil vadisinde piramitler için kaya çıkartılan Avaris taş ocağına sürülür. Burada kendilerine en iyi şekilde bakım da yapılır. Durumu hazmedemediğinden isyan çıkartır ve Mısır’ı “15” yıl yönetir. II.Ramses Nubiya’dan gelerek ordusuyla onu Sürgün yeri olan Sina yarımadasına sürer.
Kızıldenizin sığ bataklıklarına boğulsun diye askerler baskı yaparlar. Osarsif buradan sağ çıkar ve “Tutmosis” adlı firavunların da adlarında bulunan “MosisMuşi” yani “sudan gelen, sudan geçen” adını alır.
Manetonun bu kitabını Yahudiler bulur ve kaybederler. 400 yıl sonra Yahıdi tarihçilerin kayıtlarında bahsedildiği görülür.
Olay şudur.
O çağlarda güneşe ibadet edenler, yenilgi, hastalık, felaketler yaşadıklarında tanrının şeffatinden mahrum edildiklerine ve terk edildiklerine inanıyyorlardı. Bu gerçeğin getirdiği ruhsal yıkımla şeytan ibadeti olan Ay Tanrısı ibadetine geçiyorlardı.
Tevrat’ın da tanrısının adının eski Mısır’ın Ay Tanrısı Lah/Tut’un adlarından alınan “Yahweh” olması bu inanç gereğince din değiştirdikleri anlamına gelir.
Sina yarımadası da Sümer ve Babil’İn ay tanrısı Sin’in adını taşır., Musa’nın yürüyerek geçtiği Kızıldeniz bataklığı bölgesinin adı da “Ey Lat (Selam Lat) körfezidir ve Petra Sabilerinin baş tanrısı Düşara’nın kızı ve karısı güneş tanrıçalarının adıdır. İslam çağında Allah’ın üç kızından biri olarak biliniyordu.
Yahudilerin en büyük babaları İbrahim, Palmira bölgesinde yaşayan Kenize Sabilerinin peygamberiydi ve Ugarit’te bulunan arkeolojik kazılarda bunun M.Ö.2300’lerden eskiye uzandığı tespit edilmiştir.
Kur’an’a göre İbrahim’in babası Azer’dir. Azer, İran Mitra dininde kulaklarının birini yatak diğerini yorgan yaparak uyuyan iki karış boyunda beş küçükşeytandan birinin adıydı. Bu şeytana ibadet yaygın olduğundan Hazar Denizi dediğimiz iç deniz bile adını bu şeytandan alır. Irak’tan Kazakistan’a uzanan bir coğrafyada buna tapınılırdı. İran ticaret odasının yayınlarında bu bilgiler mevcuttur, dilimize çevirdiklerim de bloglarımda vardır. Daha sonra İbrahim, Filistin’e geçince de Azer’in Filistin uyarlaması olan Yerah’ın adından uyarlaran “TERAH” adı Yahudi Tevratında İbrahim’in babasının adı olarak yazılmıştır.
İbrahim öncesi de sonrası da Musa ile Yahudiler hırsız ve kovulmuş tanrı sinsi Sümer Ay Tanrısı Sin’in yarımadasına sürülmüşler, Turu Sina (Sin’in Dağı-Sin Dağı)da On Emir’i Sin Yahweh adıyla Musa’ya verdi diye Tevrat Mısırdan Çıkış efsanesi yazılmıştır.


Ay Tanrısı Sin bu nedenle Kur’an’a da “Yasin =Ey (selam) Sin” Suresi ve “Tur Suresi (Turu Sina Dağı)” ve son “Kamer Suresi” ile Ay Tanrısı inancı geçmiş ve bu yerlerin şeytan ibadeti gelenekleri ret edilmiştir. Euzubesmele ilkesi ile her duaya da “şeytandan sığınma” ilkesi getirilmesi akılcı bir zihniyet katmıştır.
Musa yarı tanrı boynuzlu figür olarak resmedilmiş. İşte yılan hepsi var. Her türlü putperestlik mevcut. Musa'nın "yarı tanrı put yapılması" Tevrat'ın şu ayetleriyle sabittir. RAB Musa'ya "Ağabeyin Harun var ya!", "Bilirim, o iyi konuşur. "Bak, seni firavuna karşı Tanrı gibi yaptım" dedi, "Ağabeyin Harun senin peygamberin olacak. (Mısır'dan Çıkış)

Kim bilir geçmişte bir Musa yaşamıştı ama o kesinlikle Tevrat’ın Musa’sı Heliopolis’n cüzamlı kekeme rahibi değildi. (Sümerden İslama Cin ve Şeytan Kültü çalışmanın Yahudi Kültü bölümünde Osarsi/Musa hakkında geniş bilgi kaynaklarıya verilmiştir.) Bu yüzden Kur’an da Tevrat’ı tam olarak kabul etmez.
Ama Müslüman görünen veya Müslüman olup da safça bunlara inanan insanlar artık bu şeytan ibadeti ile gerçek dini ayırt etmeli, din ve devlet adamlarına ensest üreme kültü kalıntısı insanüstü sıfatlar yakıştırma geleneği terk edilmelidir.

Huruf (Harf) ilmi denilen, Ebced hesabı, Kabala gibi harflere, ses, sayı ve sembol değerleri atfetme bütün kavimlerde vardır. Bunların da yararları olmadığı kanıtlanmıştır.
“14” yıldır ülkemizin kaderine el koyan ve hala da gitme niyeti olmayan Recep Tayyip Erdoğan’ın, eşi ve çocuklarının da aslında bu uydurma yarı tanrı sıfatlarına inandıklarını sanmıyorum.
Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk için de aynı kripto cemaatler benzer uluhiyetler atfeden yarı tanrı sıfatları yazmışlar sonra da onun ölümü sonrası aleyhinde, nefret ettirilmesinde kullanılmışlardır.

Aynı akıbetin Erdoğan'ı da beklediğinden kimsenin kuşkusu olmasın. Çünkü ikisine de bu sapkın ululama sıfatlarını yazanlar aynı kripto Yahudilerdir.
Böyle çağ dışı sıfatları devletimin, milletimin kaderinin teslim edildiği insanlara yakıştırılması bana iğrenç geldiği gibi aklı selim dünya milletleri için de alay konusu olmaktadır.
Zaten Akif Beki’nin görevinden alınması epey önce olmuştur ama bunların dindar kesimce de terk edilmesi gerekmektedir. İslam bunları iptal etmiş ancak bazı tarikatlar haşa bunlara değer vermektedir. 

Onlar da zaten aslında eski dinlerini İslam kimliği ile yaşayanlar, “devleti ele geçirdik sevdalıları” olan akıl fikir zavallılarıdır. 

Çünkü bunlar İslam'dan çıkmış ya da asırlardır İslam görünen, haçlılar Müslümanları 1919'da mağlup ettikten sonra yavaş yavaş niyetlerin i açığa vuran müşrikler olup, Erdoğan'dan TAĞUT yaratmış, ona tapınmakta olan, dine dört mezhep bin kadar tarikat sokarak bölen  sahte Müslümanlardır.

Tağut yaratmak, daha Tevrat'ın başında işlenen bir olaydır ve kekeme olduğundan, halka hitap etmekten korkan Musa, tanrısı Yahweh'ten, konuşmacısı, sözcüsü olarak, hitabet yeteneği iyi olan kardeşi Harun'u tayin etmesini, ona da peygamberlik vermesini ister. Yahweh, bana güvenmiyor musun, onu ben hallederim dese de güvensizliği tavan yapmış Musa Harun'da diretince, ayetler ve Harun'a verilen değnek ile olaylar başlar;

"RAB Musa'ya "Ağabeyin Harun var ya!", "Bilirim, o iyi konuşur. "Bak, seni firavuna karşı Tanrı gibi yaptım" dedi, "Ağabeyin Harun senin peygamberin olacak. (Mısır'dan Çıkış)"

İşte yarı tanrı peygamber" kavramı burada başlar. Oysa peygamberlerin mucizeleri, Allah dilemedikçe olmaz ve mucizeleri sürekli değildir. Oysa gelişen olaylarda Harun'un değneği ilahi mucizelerin kaynağıdır, okuyalım;

"Harun değneğini firavunla görevlilerinin önüne attı. Her biri değneğini attı, değnekler yılan oldu. Ancak Harun'un değneği onların değneklerini yuttu. Harun firavunla görevlilerin gözü önünde değneğini kaldırıp ırmağın sularına vurdu. Bütün sular kana dönüştü. İnsanlarda ve hayvanlarda irinli çıbanlar çıktı. Mısır'da yerin bütün tozu sivrisineğe dönüştü. Böylece Harun elini Mısır'ın suları üzerine uzattı; kurbağalar çıkıp Mısır'ı kapladı. Firavun Musa'yla Harun'u çağırtıp, "RAB'be dua edin, benim ve halkımın üzerinden kurbağaları uzaklaştırsın" dedi, "O zaman halkınızı salıvereceğim."

Ancak firavun ülkenin rahatladığını görünce, inatçılık etti. Büyücüler firavuna, "Bu işte Tanrı'nın parmağı var" dediler. Firavun "Kalkın!" dedi, "Siz ve İsrailliler halkımın arasından çıkıp gidin, istediğiniz gibi RAB'be tapın."",

Şimdi kısaca TAĞUT nedir onu okuyalım. Kısaca Tağut "kendini tanrı gibi gösterip insanları kendisine taptıran  demektir.
İslami bir siteden aldığım Tağut tanımını okuyalım;

TAĞUT

Azgın, sapık, kötülük ve sapıklık önderi, zorba, şeytan, put, puthane, kâhin, sihirbaz. ALLAH'ın hükümlerine sırt çeviren kişi ve kuruluşların tümü. Arapça "Teğa" kökünden türetilmiş olup kelimenin masdarı olan "Tuğyan" ALLAH Teâlâ'ya isyan etmek anlamına gelmektedir.
ALLAH'ın indirdiği hükümlere muhalif olan ve onların yerine geçmek üzere hükümler icad eden her varlık tağuttur.
Tağut, ALLAH (c.c)'a karşı isyan etmekle beraber O'nun kullarını kendisine kul edinmek gayretinde olandır. Bu ise şeytan, papaz, dinî veya siyasî lider veyahut da kral olabilir. Bu sebepten dolayı bir insanın Müslüman olabilmesi için Tağut'u reddetmesi gerekmektedir.

Tağut kelimesi aslında çoğul manâsı taşımaktadır. Çünkü ALLAH (c.c)'ı inkâr eden, bir yerine birçok tağutun kulu olur. Bunlardan bir tanesi insanı çeşitli günahlara yönelten şeytandır. Diğeri, insanı ihtiras ve arzularının esiri kılan kendi nefsidir. Kezâ karısı, çocukları, hısım ve akrabaları, ailesi, arkadaşları ve milleti ile siyasî ve dinî liderleri ve hükümetleri gibi diğerleri de bulunmaktadır. Bütün bunlar o kimse için birer tağut olur ve o kişiyi kendi arzu ve ihtiraslarına esir etmek isterler. Bu pek çok efendilerin kulu olan kimse, tatminine bir türlü imkân olmayan bu tağutlardan her birini ayrı ayrı memnun etmek hayaliyle ömrünü boşa tüketir (Mevdudî, Tefhimu'l-Kur'an, Terc. Heyet, İstanbul 1986, I, 176)
Yukarıdaki yorumlar Kur'an'daki Tağut'u tanıtan ayetlere göre yapılmıştır;

Kur'an-ı Kerîm'de: "Andolsun ki biz her kavme "ALLAH'a ibadet edin, tağuta kulluk etmekten kaçının " diye (tebliğ yapması için) bir peygamber göndermişizdir" (en-Nahl, 16/36), "İman edenler ALLAH yolunda cihad ederler, kâfirler ise tağut yolunda savaşırlar" (en-Nisa, 4/76)

Kendisinde böyle yetkiler gördükten sonra, ALLAH Teâlâ'nın indirdikleriyle hükmetmeyip, heva ve hevesleri doğrultusunda hükümler koyanlar aynı zamanda "ilahlık" iddiası içindedirler. 
Dolayısıyla ALLAH Teâlâ'nın hükümleri dışında hüküm koyanlar ve o hükümlere tâbi olanlar da, tevhid akîdesinin dışına çıkıp kâfir olurlar. ALLAH Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de: "ALLAH'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, işte onlar, kâfirlerdir." (el-Maide, 5/44) buyurmaktadır.
Tağut tanımı şu linkten alınmıştır; http://www.frmtr.com/islam-ve-insan/2988450-tagut-nedir-mutlaka-okuyun-cok-onemli.html

Tağutların hükümlerine göre yönetilen beldeler "Dâr'ul-Harp" durumundadırlar. Tağutun hüküm sürdüğü beldelerde yaşayan bütün müminlerin, din ALLAH'ın oluncaya, ALLAH'ın indirdikleriyle hükmedilinceye kadar cihad etmeleri farzdır. Bu cihaddan kaçıp, tağutun hükmüne razı olanlar ise, ister bilerek, ister bilmeyerek yapsın, kâfir olma durumundadırlar.
 Şimdi videoyu seyredin TAĞUT kimdir? Görünüz;

Bunu mutlaka izleyiniz  işte "TAĞUT TAYYİP ERDOĞAN" delilleri sıralanmış.Videonun orjinalinin linki https://www.youtube.com/watch?v=81GB_fT4WLw
Bu videoyu kopyalama sebebim, yazılarımın etkisini düşürmek için önceki yazılarımda verdiğim Youtube videolarının linklerinin köreltilmesi yüzündendir. Video sahibinin durumu anlayacağını umuyorum. Saygılar.


Recep Tayyip Erdoğan, Türk milletine hizmet etmekle görevli bir siyasi parti önderi, cumhurbaşkanı mıdır yoksa, kendisini, sırasıyla başbakan, cumhurbaşkanı, başkan ve padişah ilan ettirmeyi hedeflemiş, ilahi sıfatlar yakıştırılan, gayrimüslüm putperest cemaati, "Türk ve İslam hakimiyetinden kurtaracak, Müslüman takiyesi yapan, hileci tanrı" mdır bunu artık Türk milleti başındakinin devlet adamı mı yoksa bin yılın TAĞUT'U mudur merak etmektedir.

Son sözü gene Kur'an-ı Kerim söylesin;
İSRA  SURESİ 17/16. Biz bir ülkeyi/medeniyeti mahvetmek istediğimizde, onun servet ve nimetle şımarmış elebaşlarına emirler yöneltiriz/onları yöneticiler yaparız da onlar, orada bozuk gidişler sergilerler. Böylece o ülke/medeniyet aleyhine hüküm hak olur; biz de onun altını üstüne getiririz." (Yaşar Nuri Meali)

Ve yazar da hakkını kullansın;

Empeyalizm, köleleştirdiği milletlerine küfür ettirinceye kadar kültürel baskı uygular. Taaki o milletler, tarihlerini yazan ulularına küfür etmeye başlayıncaya kadar sürdürür. İlki, İslamiyet ile atalarına ve soydaşlarına "putperest kafirler" dedirterek başlayan kültürel saldırılar, 11.Kasım 1938'den beri artarak sürmektedir. Son AKP döneminde, bütün Türk tarihi inkar edilmiş, Osmanlıcılık siyasetiyle Osmanlı ve Cumhuriyetin kazanımlarına küfür edilmesi hükumet eliyle desteklenmiş ve desteklenmektedir. Hükumetin ortağı da bütün Türk ve Müslüman devletlerini yıkan "din elden gidiyor" diyen dinci-kinci kripto Müslüman ve Türkçü görünen sahtekarlardır.

"Kutsallarına küfreden bir millet erimiş, millet özelliğini yitirmiş demektir" (Alaeddin Yavuz)

Takdir ibret alması gereken adı geçenin ve yazıyı okuyanlarındır.


 

BEKİ, ERDOĞAN İLE MUSA PEYGAMBER'İN HAYATLARINI KARŞILAŞTIRDI

İnanılmaz paralellik

Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki, 2003'te yayımladığı "Erdoğan'ın Harfleri" kitabında Musa Peygamber ile Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yaşamındaki inanılmaz paralelliklere dikkat çekiyor


Ankara Kulisi

Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a en yakın isimlerden biri. Son günlerde aslında 2003 yılında yayımladığı "Erdoğan'ın Harfleri" adlı kitabıyla da gündeme geliyor. 
Kitap, yayımlandığında Kanal 7'de gazetecilik yapmakta olan Beki'nin dilbilimi tutkusundan derin izler taşıyor. Beki, kitabındaki bir bölüm için, "Düzyazı-epik anlatım karışımı bir kurgu ve simgesel bir dille kaleme alınan bir tür fantastik öykü bu..." nitelemesinde bulunmuş. Bu fantastik öykünün kahramanı tabii ki Recep Tayyip Erdoğan... 
Beki, kitabının ilk bölümünde, Hurufilik, yani Muhyiddin İbn Arabi'nin harfler çizelgesine göre Erdoğan'ın hayatıyla ilgili tahlillerde bulunuyor ve Başbakan'ın durumunu şöyle saptıyor:
"Yıldızı Müşteri, harfi Dad. Harfler hiyerarşisinde bu mertebeye tekabül eden ilahi isim, Alim. Bu mertebenin peygamberiyse Musa. Günü perşembe, yaradılışın beşinci günü, göklerde ikinci kat. Madeni ise su, harflerden Sin. Bu mertebede tecelli eden ilahi isimse Muhyi."


Halk, Erdoğan'ı kurtarıcı olarak görüyor

Beki, bu saptamanın ardından şu analizi yapıyor:
"Cumhuriyet tarihinin en önemli siyasi şahsiyetlerinden biri, Necmettin Erbakan'ın yanında yetişiyor. Onu liderliğe götüren süreç, kazara işlediği bir suç, iyi niyetle okuduğu bir şiirle başlıyor. Cezaevine gidiyor, halkın umudu olarak geri geliyor. Siyasi yasağı önce büyük bir kötülük gibi gözüküyor, sonra Erdoğan için yeni bir başlangıca dönüşüyor. Kendi yolunu çiziyor. Kaderin garip cilvesine bakın ki (böylesine Hurufiler ancak tevafuk (birbirine uyma) diyebiliyor) yasakları başladığı yerde, Siirt'te bitiyor. 
Yasaklandığı yerden başbakan olarak çıkıyor. En çok oligarşinin korkularından çekiyor, öcü gibi gösteriliyor, siyasi yaşamı boyunca bununla mücadele ediyor. Ve oligarşinin korkuları (bu anlamda kehanet) gerçek oluyor. Erdoğan iktidara geliyor. Ama onu son umut ve kurtarıcı olarak gören halkının oylarıyla."
Beki, kitabında İbn Arabi'nin Musa Peygamber'in kardeşi Harun ile olan ilişkisini nasıl anlattığını da aktarıyor. Peygamber, kardeşi Harun'u, konunun aslını anlamadan insanlar önünde küçük düşürerek suçluyor. Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün dava arkadaşlıklarını Musa Peygamber ile kardeşi Harun'un ilişkisine benzeten Beki şu uyarıyı yapıyor:
"Ve Musa Peygamber'le Tayyip Erdoğan'ın yaşamındaki en inanılmaz paralellik tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Tayyip Erdoğan iktidarını Abdullah Gül'le, en az 30 yıllık bir geçmişe dayanan yol arkadaşıyla paylaşıyor. Bu yorumdan yola çıkan bir Hurufi, Tayyip Erdoğan'la Abdullah Gül'ün de aralarındaki iktidar paylaşımında benzer sorunlar yaşayabileceklerini söyleyip Erdoğan'a fitneciler karşısında sabır tavsiye edebilir."


Arapça da kullanılıyor

Beki, kitabın diğer bölümlerinde, Erdoğan'nın zihin serüvenini dil-zihin ilişkileri açısından ele alırken şu tespitleri yapıyor:
"Erdoğan'ın zihin serüveni 1928 harf devrimiyle başlıyor. Sadece Arap elifba'sının 28 harfi Latin abc'siyle değiştirilmedi, aynı zamanda Arap-Müslüman aklın zihin süreçlerine kendi şeklini verecek olan yeni gramer mantığı getirilmiş oldu. İkinci dil zihne asıl şeklini veren anadilin mantık şablonunu etkileyebiliyor. Erdoğan örneğinde bunu görmek mümkün. Bilindiği gibi Erdoğan Rizeli ve anadili Türkçe. Zihin mekanizmaları Türkçe gramere göre çalışıyor. Erdoğan bir imam hatip liseli. Temel düzeyde de olsa Arapça eğitimi gördü ve Kuran'ı Arapçasından okuyabiliyor. Muhafazakâr bir çevrede yetiştiği için de dini terminolojiye hâkim. Erdoğan'ın konuşma dilinde kendini açığa vuran mantık, Arapçanın dünya görüşünden ne tür emareler ya da izler taşıyor?"
Erdoğan'ın bazı konuşmalarını aktararak analiz eden Beki, "Erdoğan olaylara siyah-beyaz olarak bakmıyor. Gri tonları görebiliyor. Vermek istediği mesajı güçlendirmek için her iki dilin (Arapça ve Türkçe) gramatik imkânlarından yararlanıyor."
Beki'ye göre, Erdoğan, konuşmalarında Arapça'nın mübalağa yeteneğinden yararlanıyor. Mesela, "Bizim bu anlayışta olmayacağımızı söylüyorum" yerine Arapça düşünme tarzına uygun olarak, "Şunu söylüyorum ki, katiyen bu anlayışın içinde olmayacağız" diyor.

Göklerden beklenen kurtarıcı

Kitabın ilginç bölümlerinden biri de, "Beklenen Kurtarıcı: Göksel Değil Dünyalı" adını taşıyor. Bu bölümün başında, Erdoğan'ın gelişerek değişiminin 1994 yılından itibaren başladığını anlatan Beki, AKP hareketinin projesiyle, dindar kitlenin kurucu düzenle barıştığı tespitinde bulunuyor. "Deccal ve Mehdi" örneklerini vererek kurtarıcı inanışını anlatan Beki, Erdoğan'ın siyasi öyküsünü bu inanışın sembolleri üzerinden şöyle özetliyor:
"Göklerden beklenen kurtarıcı insanların arasından zuhur etti. Göksel değil dünyevi bir kurtarıcı, bir siyasi lider olarak. Mucizelerle gönderilen göksel bir varlık yerine oylarla sandıktan çıkarılan bir kurtarıcı. Büyük bir kitlenin umudu. Seçilmiş biri ama, seçmenleri tarafından..."
Türk siyaseti, yakınındaki isimlerin, liderlerine yaptıkları övgülere alışıktır. Beki, sadece bu geleneğin devamı olarak değil, "siyasette simgesel anlatıma dayalı övgü" türünün de yaratıcısı olarak tarihe geçecek gibi görünüyor.






Dede Erdoğan'ın saçları 4 yılda böyle seyrekleşti

Son dört yılın, yaşlandığını söyleyen Başbakan Erdoğan'da bıraktığı izlerden en somut olanı son günlerde sıkça objektiflere yansıyor...


Yıllar, bütün omuzlara aynı ağırlıkta çökmezmiş. 14 Mart 2003'te başbakanlığı Abdullah Gül'den devralan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da bu özdeyişin işaret ettiği isimlerin başında geliyor. Siyasi yaşamında kendisini hapse kadar götüren çalkantılı bir dönemin ardından Başbakanlık koltuğuna oturan Erdoğan'ın son dört yıldaki mesaisinin izlerinin görünümüne de yansıması kaçınılmazdı.
AKP'nin tek başına iktidarıyla yeniden alevlenen rejim tartışmaları ve Irak, AB gibi devasa sorunlarla geçen bu sürede, yurtiçi ve yurtdışında çok yoğun bir gezi trafiği yaşayan Erdoğan, zaman zaman sağlık sorunlarıyla da gündem yarattı. 
17 Nisan 2006'da kas spazmı geçiren ve bir hafta evinde dinlenmek zorunda kalan Erdoğan, 17 Ekim 2006'da da makam arabasından "balyoz" operasyonuyla kurtarılarak müşahede altına alındı. Başbakan'ın kan şekerinin düştüğü açıklandı. Peşini bırakmayan bel rahatsızlığı geçen günlerde nükseden Başbakan, bir hafta evinde istirahate çekilmek zorunda kaldı.


Sağlığına özen gösteriyor

Sigara içmeyen, sağlıklı besinler, özel çaylar tükettiği bilinen Erdoğan'ın sağlığına özen gösterdiği kesin. Buna rağmen, geçen yıl 14 Mart'ta Meclis'de başlatılan sağlıklı yaşam kampanyası sırasında vücut analizi yapan bir aletle kontrol edilen Erdoğan'ın biyolojik yaşı 57 çıkmıştı. Geçen yıl 52 yaşında olan Başbakan, vücudunun 5 yıl erken yaşlanmasına üzülmüş, "Tehlikeli bir şey var mı?" diye sormuştu. 
Erdoğan'ı çok mutlu eden, ancak yaşlandığını hissettiren olay ise 2 ay önce dede olmasıydı. Başbakan, "İnşallah dede söylemine de alışacağız. Tabii biraz daha da yaşlandığımızı anlıyoruz bu vesileyle" demişti. 

Baykal'ın defne sırrı

Son dört yılın, yaşlandığını söyleyen Erdoğan'da bıraktığı izlerden en somut olanı son günlerde sıkça objektiflere yansıyor. 
Başbakanlığının ilk dönemlerinde gür saçlarıyla dikkati çeken Erdoğan'ın seyrekleşen saç telleri, aslında söze gerek bırakmıyor. Üstelik seyrekleşen saçlarının nasıl kırlaştığı da açıkça görülüyor. 
Erdoğan'ın bundan sonrası için alabileceği önlemlerden biri, CHP lideri Deniz Baykal'ın yıllardır uyguladığı yöntem olabilir. İlerleyen yaşına rağmen hâlâ canlılığını koruyan saçlarını "defne sabununa" borçlu olduğunu söyleyen Baykal, saç telleri zarar görmesin diye cebinde "kemik tarak" taşıyor.