Blog başlığındaki "+40" UYARISINI GÖRDÜNÜZ MÜ?

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.

Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.

Tedbir olarak yanınızda sağlık ekibi bulundurunuz veya çıkınız! +40 :))

İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.


Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Yazılarımı ırkçı, etnik,dini ayrımcı bulanlar, Atatürk'e yapılan 26 Kürt isyanı, 25 suikastın arkasında ve 30 yıldır, 50.000 insanımızın ölümünde Kürt Yezidiliği ardında saklanmış gayrimüslüm azınlıkların olmadığını ispatlasın.

Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

18 Nisan 2019 Perşembe

HİNT PURANALARINDA ADEM HAVA VE EVREN

ADEM HAVA VE EVRENİN YAŞI HİNDU DİNİNDEN
Bu metinler Hint dediğimiz Brahmanların değil, M.Ö.3.500 yıllarında göksel varlıkların saldırıları ile yıldırımlarla şehirlerinin yakılıp yıkıldığı, barajların imhası ile seller ile yok edilen Mlecchaslar yani Meleklere tapınan, Kuran Sebe Suresinde geçen Sabilerin ataları olan Harappa Medeniyetine ait metinler olan Puranalara göredir.

Bunların keşfi, 19.yy'da Hindistan Ingiliz idaresindeyken, İngiliz genel valisi ve subayları tarafından Keşmir'de bulunan eski yapılar ve üzerlerindeki yazıların tercüme edilmesiyle başlamış, ilk kazılar 20yy başlarında başlamıştır. Gelişen araştırmalarla Harappa medeniyetinin günümüz Afganistan, Pakistan, Bangladeş ülkelerini içine aldığı tespit edilmiştir.
1975 sonrası bu medeniyetin dini metinleri Puranalar çoğalınca tercümelerine başlanmıştır.
Adem ve Hava efsanesi metinleri de bunlardan biridir.

Zaten Adem ve Hava Sabi dini kitabı Ginza d Rabba= Cin Z D Rabba' dan, Tevrat, İncil, Kur'an'a geçmiştir. 
Katolik kilisesi bu kitabı şeytani sayıp yaktırmıştır. M.S IVyy'da kitap yeniden yazılsa da Kanonik Kitap olarak kabul edilmediğinden, 1925 yılında, Irak Ingiliz genel valisinin kızı Aramı uzmanı E.Stefana Drower'ın Iraklı bir kuyumcudan, Urfada buluşarak 78 sayfasını satın alıp, 1958'de Ingilizce çevirisini Hollanda Leiden matbaalarında bastırmasına kadar, hiç bir araştırmacı dikkate almamıştır. 

Hint Brahman dini metinlerine Veda, Sabi Harappa dini metinlerine Purana denildiğini biliniz.

İşte size en eski Adem ve Hava ile evren yaratılış, yok oluş efsaneleri hakkında şok edici bir çeviri yazı.
İyi okumalar..
Alaeddin Yavuz


İŞTE HİNDU UPANİŞADLARINDA ADEM VE HAVA AÇIKLANIYOR
Hristiyan ressamlara göre
Adem, Hava Habil, Kabil
Dünyada yaşamın nasıl başladığını anlatan sembolik öyküler üzerine, milyonlarca yıllık evrimi ihmal ederek, dünyanın kabul ettiği Adem ve Hava’nın ilk insan olmasıdır;
Geleneksel İbrani efsanesi, tam olarak Tanrının yaratılışın altıncı gününden sonra Adem ve Hava’yı yarattığını açıklar.
İbrani dilinde “Adamah” toprak (Hind dilinde Aadmi’dir), Hava da Hind dilinde “Havyah” yani “Yaşam” demektir.
Değişmemiş el yazmaları, dünyanın gerçek yaratılış bilgisinin çıkarılmasını başaramayarak Âdem ve Hava’nın yaratılış amacının ve Tanrı tarafından kovuluşlarının kökenini açıklar.

Ama, Hindu metinleriyle devam edersek işler az biraz farklı olarak ortaya çıkar. İlk olarak, Matsya Purana ve Manusmriti, Tanrı Brahma’nın evreni nasıl yarattığını ve Tanrı Vişnu’nun zamanın başlangıcında Satyuga içinde kendi çocuklarını (insanları) nasıl yarattığını açıklar.

Mahabarata’dan bir alıntı okuyalım;

Zengin ve fakir yoktu, çalışmaya gerek yoktu, çünkü tüm insanlar isteğin gücü ile istediklerini elde edebiliyor ve yaşamlarını sürdürebiliyorlardı. En büyük erdemleri dünyevi arzularını terk etmekti.
Krita (Sat) Yuga hastalıksızdı, kin ve gurur yoktu, kötü düşünce, korku da yoktu ve bunlarda yıllar içinde bir azalma da yoktu.
Tüm insanlık kutlu bir kutsanmışlık içindeydi.
Hinduluk, Brahma’nın ilk ruhani oğlu Manu ve insan neslini başlatmak için yaratılmış olan ilk kadın olan Satrupa’yı tanıtır. Tanrı Vişnu Darma ve Karma ve her birinin üstünde olarak insanlığın sorumluluğunun önemini açıklamıştır.
Hindu metinleri Adem ve Hava’nın masalsı yaşamlarından da bahseder. Mundakopanişad ve Prasnopanişadlardaki hikâyede onlar, iki kuş olarak, ya da tercihen yaratılışın iki gücü olarak tanımlanırlar.
Metinlerin M.Ö. 6000 yıllarında yazıldığına inanılan Atharva Veda’ya ait olduğuna ve batıya gezginler tarafından yayıldığına inanılır.
PRASNOPANİŞAD
“Bir öğrenci olan Kab-Andhi, Bilgesi olan Pippalada’ya sorar;
-Hayvanlar ve bütün her şey nasıl var edildiler?
Bilge Pippalada yanıtladı;
-Yaratıcının üretici düşüncesi farklı şeyleri ve Tapa’yı canlandırdı ve Rayi ve Prana çiftini üretti; ve o, hayvanların ve şeylerin çeşitliliğini üretecek dedi.”
Cahiller, dişil sesi verdiği için Rayi’nin dişive erkek sesi veren Prana’nın erkek olduğunu düşünceceklerdir. Ama Bilge Pappalada Rayi maddeyi Prana ise enerjiyi gösterir demektedir.
Prana, Rayi üzerinde çalışır. Çeşitli şekiller gösterilir. Bu ikisinin karışması dünyadaki türlü yaşam biçimlerini yükseltir.
Bir, aktif, pozitif/olumlu ve erkek ilkedir; diğeri de negatif/olumsuz ve dişil ilkedir. Rayi veya madde yaratılışın tali/ikincil şekline aitken, Prana, yaratılışın bilincine aittir.
Bir madde evrensel bir şekildir. Prana tüketici veya yaşamdır. Yaşam ilkesi veya Prana bedeni yüceltir. Prajapati istenilen döldür. Bu istekten bir çift ortaya çıktı, bu da demek oluyor ki Prana’nın evrensel şekli olan tüketen veya Yaşam maddedir.
Yaşam ve madde gibi, Prajapati kademeli olarak güneş ve aydır, günün iki yarısı gece ve gündüz gibi, yılın iki yarısı gibidir. Prana, Aditya (Güneş), gün Amurta (şekilsiz); yaşam, ruh; kuzey yolu, görünmezlik yaşam tarafına aittir. Rayi, Ay gece, Murta (Şekilli),madde, güney yolu, görünebilirlik madde tarafına aittir.
Modern çağımızda herkes, güneşin yaşamı sağladığını bilir. Böylece Bilge Pippalada binlerce yıl önce bu bilgiyi ifşa etmiştir.
Şimdi, soru, meyveyi yemek ve sıkıntıya düşmek konusudur.
MUNDAKOPANİŞAD
Ayrılamayan arkadaşlar olan iki kuş aynı ağacın üzerine konarlar. Onlardan birisi tatlı meyveyi yer, öteki yemeden ötekine bakar. İki kuş Jiva (Bireysel ruh) ve İşvara (Tanrı)dır. Böylece gerçek bilgisine sahip olurlar ve ölümün ötesine giderler. Kurtuluşun başka yolu yoktur.
Jiva adam, Avidya veya bilgizisizlikle sınırlandırılmıştır. Bunun için bedeni, aklı ve işi ile sınırlıdır. Tanrı ise Maaya ile şekillenmiştir ve Maaya onun kontrolündedir. Bunun için Tanrı, her şeye gücü yeten ve her şeyi bilendir.
Burada Ağaç, bedendir. Ağaç yok edilebilir. Beden de kesilebilir veya yokedilebilir. Böylece, ağaç, beden ile kıyaslanmıştır. Akıl aynasındaki Parma adam’ın yansıması, Jiva adam veya bireysel ruhtur. Jiva, Karma’nın meyvesinden ve bilgisizliğinden tatar, bu da mutluluk ve üzüntüdür demektir.
Atman, her zaman sessiz bir şahittir. O, bir şey yapmayan ve hoşlanmayandır. Hoşlanma, akıl ile Jiva üstüne konulan bir etkendir.
Bilgisizlik yokedildiğinde, kalp arıtıldığında, kişisel şafağın bilgisi ile kalbin düğümleri parça parça çözüldüğünde, yapan ve hoşlanan fikirler sona erdirildiğinde bütün karmalar yok edilir. Kişi, kendi üst benliğiyle bilgilendirildiğinde özgürlüğe erişir.
Aynı ağaç üstünde oturmakta olan Jiva, bilgisizliğe gömülmüş, çaresizliği hesabına kederleriyle avunmaktadır. Fakat hepsince sevilen ötekini, Tanrı’yı ve onun görkemini gördüğünde kederden muaf hale gelir.
Bu Upanişadlardaki hikâyedeki yüksek felsefeden habersiz olan birisi, hikâyeleri kendi isteğine göre tekrar yazabilir.
“Adım”, ilk, ilkel ve orijinal demektir ve Adam/Adem’e dönüşmüştür. Shakti/Şakti “E” olarak anılır. Bu “E”, Eve/Hava’ya çevrilmiştir.
HİNDULAR, ÂDEM VE HAVA’YA İNANIYORLAR MI?
Hayır, Hindu metinleri Âdem ve Hava hakkında konuşmazlar…. Ama nasılsa, bazıları Bhavisya Purana’da Adem ve Havyavati adını içeren bir hikayeyi Âdem ve Hava ile kıyaslarlar ve hikayelerine çok güzel uymakta ve benzemektedir.
Fakat, Bhavisya Purana’nın hikayelerine çok eklemeler yapıldığından dolayı emin olamayız. Bhavisya Purana’nın Âdem ve Hava’sının (Havyavati) insanlığın gerçek ilk ataları olmadıkları halde, tam gerçek olduklarını düşünsek de onlar, yabancı bir dinden olan Mlechha Dharma’nın ilk atalarıdır.
Hala, Bhavisya Purana’nın hikayesi ile ilgiliyseniz o da şöyledir;
Bu Purana 7 konudan ibarettir.
1:1İncil ve Modern Tarih
(Pratisarga Parva’dan, Konu Dört’ten Yediye kadar)

Suta Goswami dedi ki; Bir zamanlar Hastinapura zamanında Kshemaka’nın oğlu Pradyota bir toplantıyı yönetiyordu ve bu esnada bilge Narada oraya geldi. Kral Pradyota mutlulukla onu onurlandırdı. Oturacak yer verdi ve bilge, kral Pradyota’ya anlattı.
“Baban, Mleccha’lar tarafından öldürüldü bunun için cehennemi gezegen olan Yamaloka’ya gönderildi. ‘Mleccha –Yajna’ yaparsan senin bu fedakârlığın yüzünden baban cennet gezegenlerine gönderilecektir.”
Bunu duyan kral Pradyota en iyi bilgiye sahip Brahmanları çağırtarak Kuruksetra’da ‘mleccha-Yajna’ yapmaya başladı. 16 yojanas (128 mil) genişliğinde Yajna-Kunda inşaa ettiler. Yarı tanrılara ve Mleccha’lara adaklar sundular ve dualar ettiler. Hara’lar, hunalar, barvaralar, gurundalar, sakalar, khasalar, yavanalar, pallavalar, romajalar, ve bunları dvipaların farklı yerlerinde kamaru, Çin ve okyanusun ortalarına yerleştirdiler; bunların hepsi mantra olarak söylendi ve kül oluncaya kadar yakıldılar. Sonra kral Brahmanlara dakshina (bağış) yaptı ve abhiseka’yı uyguladı. Sonuç olarak babası Kshemaka cennet gezegenlerine gitti. Bundan sonra o her yerde, mleccha-hanta ya da Mleccha’ların yok edicisi olarak ünlü oldu. Dünyayı on bin yıl yönetti ve cennete gitti. Vedavan adlı bir oğlu oldu ve dünyayı iki bin yıl yönetti.
Zamanında, Kali Purusha eşiyle beraberken Tanrı Narayana’ya dua etti. Bir zaman sonra Tanrı ona göründü ve;
-“Bu çağ senin için iyi bir zaman olacak. Senin çeşitli yaşam türlerine olan arzularını doyuracağım.”
Âdem ve eşi Havyavati adlı bir çift vardır. Onlar Vişnu-kardama’dan doğdular ve Mlechhaslardan oluşan nesillerini ürettiler.
Tanrı bunu dedikten sonra kayboldu. Bundan çok mutlu olan Kali Purusha Nilacha Vyasa’ya gitti ve;
-“Şimdi, Suta Goswami’den alınan geleceğe ait bir öykü işiteceksin. Bu Kali-Yuga’nın hikâyesidir ve işittiğinde tatmin olacaksın” dedi.
Tanrı bunu dedikten sonra kayboldu. Bundan çok mutlu olan Kali Purusha Nilacha Vyasa’ya gitti ve;
-“Şimdi, Suta Goswami’den alınan geleceğe ait bir öykü işiteceksin. Bu Kali-Yuga’nın hikâyesidir ve işittiğinde tatmin olacaksın” dedi.
Pradan şehrinin doğusunda tanrının verdiği 16 yojanas (128 mil kare) kare büyüklüğünde büyük bir orman vardı.
 Bu ormanda Adama adlı bir adam, bir günah ağacı/ Papa-Vriksha’nın altında kalıyordu ve eşi Havyavati’yi görmeye can atıyordu. Kali Purusha, yılan kılığına girerek çabucak yanına geldi. Onları kandırdı ve tanrı Vişnu’ya itaatsızlık kıldı. Koca, günah ağacının yasak meyvesinden yedi. Udumbara adlı yapraklarıyla havayı (soluduğumuz hava) yiyerek yaşadılar. Çocukları olduktan sonra hepsi Mlechhas’lar oldular”
Adama’nın ömrü 930 yıldır. Meyveleri adak olarak sundu ve cennete gitti. Oğlunun adı Sveta-Nama’ydı ve o da 912 yıl yaşadı. Sveta Nama’nın oğlu Anuta’ydı ve 900 yıl hükmetti ve babasından az yaşadı. Onun oğlu Kinasa dedesi kadar hüküm sürdü. Onun oğlu Malahalla 895 yıl hükmetti. Onun oğlu Virada 160 yıl hükmetti. Onun oğlu Hamuka Tanrı Vişnu’ya kendini adadı meyve adakları sunarak yaşadı ve kurtuluşa erdi. Mleccha Dharma ile bedeni bağlanarak 365 yaşında cennete gitti.
Mlecca Dharma, iyi davranmak, Tanrı ibadetinde olduğu ve Brahmana gibi kaliteli akıl ve böyle şeyler Mleccha Dharma’dır.
Büyük ruhlar Mleccha Dharma’yı tanrıya bağlılık, ateşe ibadet, şiddetten kaçınma, tasarruf ve duyguların kontrolü olduğunu açıkladılar.
Hamuka’nın oğlu Matocchilla’ydı. 970 yıl hüküm sürdü. Onun oğlu Lomaka 777 yıl hüküm sürdü. Onun oğlu Byuha (Nuh) 500 yıl hüküm sürdü. Üç oğlu vardı Sima, Sama ve Bhava. Nyuha Tanrı Vişnu’unun bağlısıydı.
Bir keresinde Tanrı rüyasında ona göründü ve;
“-Sevgili Nyuha’m lütfen dinle, yedinci günde büyük bir felaket olacak. Bunun için çok çabuk olmalısın ve binebileceğin büyük bir gemi yapmalısın. Ey nanların başı, büyük bir kral olarak kutlanacaksın
Sonra, Nyuha 300 feet uzunluğunda, 50 feet eninde, 30 feet yüksekliğinde bir gemi yaptı. Bütün canlı varlıkların barınabilecekleri çok güzel bir barınak olmuştu. Sonra O, gemiye bindi ve Tanrı Vişnu’ya bağlanarak medidaston yaptı.
Tanrı İndra Sambartaka adlı yok edici bulutları çağırdı ve yeryüzüne 40 gün boyunca yağmur döktü.
Bütün dünya, Bharat-Varsa suya karıştı ve dört okyanus birleşti. Sadece Visala ya da Badarikasrama sulara batmadı. 800.000 metafizikçi Visala’da Nyuha ve ailesine katıldı. Onların hepsi kurtuldu ve ve kalanların hepsi yok edildi.
Bütün bilgeler, Tanrı Vişnu’nun ölümsüz enerjisine dualar ettiler. Bilgelerin dualarından memnun olan Vişnu Maya yok edici suları azalttı. Yaklaşık olarak bir yıl sonra yeryüzü görünebilir hale geldi. Bir tepenin altında Sisina adlı bir yer vardı ve kral diğer insanlarla birlikte orada yerleşmişti. Sular tamamen kuruduktan sonra kral Nyuha yerine geri döndü.
Suta Goswami devam etti; Mleccha, Kral Nyuha Tanrı Vişnu’ya bağlıydı ve sonucunda tanrı onun neslini artırdı. Sonra Mleccha’lar için Vedalalara ters gelen, kötü sözlerle dolu, Kali-Yuga’yı artarak bozan bir dil yarattı. Onu, Brahmi-Bhasha ya da Brahmi dili olarak adlandırdı.
Tanrı, kendi zekasının ustalığı ile nu dilini Nyuha’ya verdi. Nyuha karşıtı olan üç oğluna ad koydu. Onlar, Sima, Hama, Yakuta ve hatta YakutaSapta putra, Jumara ve Majuva’ydı. Ülkelerinin adı Madi, Yunana, Stuvaloma, Tasa ve Tirasa’ydı.
Hama, babasının ikinci oğluydu, Kusa, Misra, Kuja ve Kenaam adlarında dört oğlu oldu. Kisa’nın altı oğlu oldu, Havila, Sarva, Toragama, Savatika, Nimaruhal ve Mahavala, ulları, Kamala, Sinara, ve Uraka olarak bilindi. Ülkelerinin adları, Akvada, Bavuna ve Rasana’ydı.
Bu hikayeyi anlattıktan sonra Suta Goswami mistik uyku olan Yoga-Nidra’ya girdi ve etkilendi. İki bin yıl sonra uyandığında bu konuda dedi ki;
Şimdi, Sima’nın nesli hakkında size söylüyorum. Çünkü o babasının ilk oğlu olduğundan kral olandı. Bu Mleccha kralı ülkesini 500 yıl yönetti. Oğlu Arkansoda 434 yıl hükmetti. Onun oğlu Sihla 460 yıl yönetti. Onun oğlu İratasya babası ile aynı süre hükmetti. Onun oğlu Phataja 240 yıl yönetti. Onun oğlu Rau 237 yıl yönetti. Onun oğlu Juja babası ile aynı süre hükmetti. Onun oğlu Nahura 160 yıl yönetti ve karşıtı olan birçok kralı yok etti. Onun oğlu Tahara babası ile aynı süre hükmetti. Üç oğlu vardı; Avirama, Nahura ve Harana. Sadece adlarını göstermekle Mleccha’ların nesillerini sizlere açıkladım. Mleccha dili, tanrıça Sarasvati’ye küfürler içerdiği için en aşağı dildir. Bu yüzden, Kali-Yuga içinde Mleccha’ların yükselişlerinin öyküsünü özet olarak anlattım.
Sanskritçe, bütün Bharatas-Varsa’lar tarafından yapılmış, övülmüş görkemli bir dildir. Aynı dil, Melccha’ların başka ülkeye gitmelerinden sonra Melccha dili olmuştur ve Mleccha’lar onun faydalarından yararlanmışlardır.
Bütün bunları işittikten sonra bilgeler Badarikashrama’da yerleştiler Tanrı Nara-Narayana’ya ibadet ettiler ve 200 yıl boyunca meditasyon yaptılar. Medistasyonlarından uyandıklarında öğretmenleri olan Suta Goswani’yi sorguladılar;
“Ey Sri Vyasa’nın öğrencisi, sen çok talihli, oldukça büyük ölçüde zekisin ve çok uzun yaşayabilirsin. Şimdi, yaşadığımız zamandaki kral kimdir, bize anlat?”
Suta Goswami;
“-Şimdi yaşadığımız zamanda Kali-Yuga geçip gideli 3000. Yıl oldu. Şimdiki kral Sankha yeryüzünü yönetiyor ve Mleccha ülkelerini Sakapat adlı kral yönetiyor. Lütfen onların nasıl geldiklerini işitin;
2000 yıldır Kali-Yuga geçtiğinden beri Mleccha’ların hanedanı arttı. Büyümek için dereceli olarak yollar yarattılar ve tüm dünya Mleccha’larla doldu. Ruhani ustaları ve öğretmenlerinin adı Musa’dır. Sarasvati nehrinin kıyısında oturmaktadır ve dünyanın her yerine öğretisini yaymaktadır. Kali-Yuga, Tanrıya bağlılığı yok etmeyi başlatır başlatmaz vedaların dilini yok etti. Dört tane Mleccha dili vardır; Vraja-Bhasa, Maharastri, Yavani ve Garundika. Bu yönde dört milyon kadar dil vardır.
Örneğin; Paniyam (Su), pani olarak söylenir, Bubhuksa (Açlık), Bhukh söylenir, Paniyam (İçmek), papadi söylenir ve Bhojanam (yemek) kakkanam söylenir. İsti Suddrava söylenir, İstini Masapavani söylenir, Ahuti, aju söylenir ve dadati, dadhati söylenir. Pitri sözü paitara söylenir ve bhrata bather ya da pati söylenir. Bu Yavani dilinde Asva Aspa söylenir. Janu, Jainu söylenir ve Sapta-Sindhu, Sapta-Hindu söylenir.
Şimdi, Gurundika dilini işiteceksiniz; Ravi-vara (haftanın ilk günü) “(Pazar)/Sun day=Güneş günü) olarak söylenir, Phalguna ve Chaitra ayları Pharvari (Pervari=Şubat) olarak söylenir. Sasti, sixty (altmış) gibi örnekler vardır.
Sapta-Puri’nin kutsal yerinde suç seçkin olmuştur. Aryavata halkı göreceli olarak hırsızlar, avcılar, bhilla’lar olmakta ve ahmaklaşmaktadır. Yabancı ülkelerdeki Mlaccha-dharma takipçileri iyi kalitelere sahip olurken Aryavarta halkarı kaliteden yoksun kalmışlardır. Bu yüzden Mleccha’ların hakimiyetleri Bharata’da (Hindistan) ve adalardadır. Bütün bunları bilen ey ulu Bilge, Tanrı Hari’ye bağlılık ibadetini yerine getirmelisin.
Büyük bilge Saunaka dedi ki; “Mleccha’ların Brahmavarta’ya gelmeme nedenlerini lütfen bize açıklayınız”
Suta Goswami dedi ki; Bu tanrıça Sarasvati’nin etkisiyle olmaktadır ve o yere girememektedirler. Yarı tanrıların emirleriyle Kali-yuga onu 1000 yıl takip etti, Kasyapa adlı bir Brahman, eşi Aryavatil ile cennet gezegenlerinden yeryüzüne geldi. Adları, Upadhayaya, Diksita, Pathaka, Sukla, Misra, Agnihotri, Dvi-vedi, Tri-vedi, Catur-vedi, ve Pandey olan BENEKSİZ on oğulları oldu. Onların arasında bütün bilgileri öğrendi. Keşmir’e gitti ve tanrıça Sarasvati’ye kırmızı çiçekler, kırmızı pirinç, buhur, lambalar, yiyecek sunuları, ve çiçek sunuları ile ibadet etti. Bazı rahipler ile onu yatıştırmak, Mleccha’ları yanıltacak illüzyonları yapabilecek daha iyi bilgiler istemek için dualar etti. Rahipler tarafından yatıştırıldı ve onun aklında yer etti ve iyi bilgilerle onu kutsadı. Sonra bilge Misra (Mısır) adıyla bilinen ülkeye gitti ve bütün Mleccha’ları Saraysvati’nin bağışı olan illüzyon içine koydu.
Sonra, 10.000 dvijalar veya Brahmanlar olarak doğan halk yaptı, Vaishyaların içinde 2000 insan yarattı ve onların geri kalanları da Shudralardı. Onlarla birlikte Arya-desha’ya (Hindistan) geldi ve bilgelerin faaliyetlerini düzenledi. Onlar, Aryanlar olarak biliniyorlardı ve onların nesilleri, erkekler- kadınlar, oğullar, kızlar ve torunlar olarak Saraysvati’nin izniyle dört milyona ulaştı. Kralları Kasyapa Muni yeryüzünü 120 yıl yönetti.
Rajputra (Rajput) olarak bilinen ülkede 8.000 sudra vardı ve kralları Arya-prithu’ydu. Oğlu Magadha’ydı. Bilge onu kral yaptı ve ayrıldı.
Saunaka sordu; “Ey mürit Vyasa, Ey Lomaharsana, Magadha’dan sonra yeryüzünü yöneten krallar kimlerdi?
Suta Goswami dedi ki; Kasyapa’nın oğlu kral Magadha yeryüzünü yönettiği zamanda babasının idaresini hatırladı ve Arya-desha’yı (Hindistan) bir çok devlete böldü. Pancala’nın doğusundaki devlet şimdiki adı Magadhadır, Kalinga devleti güney doğu tarafındadır, Avanta devleti güneydedir,Amarta Desha güney batıdadır.Sindu Desha batı yakasındadır, Kaikaya kuzey batıda,Madra-desha kuzeyde, ve Koninda-desha kuzey doğudadır. Bu devletlere oğullarının adları verilmiştir. Bu fedakarlığından sonra devleti oğullarına vermiştir.
Tanrı Balabhadra bu fedakarlıktan hoşnut kalmış,Sisunaga, kurbandan oğlu olarak çıkmıştır. O,100 yıl yönetti, oğlu Kakavarma 90 yıl yönetti. Onun oğlu Kshemadharma 80 yıl, onun oğlu 70 yıl yönetti. Oğlu,Vedamisra 60 yıl yönetti, onun oğlunNanda-Suta, Sudri’inin veya düşük seviyeli kadının rahminden doğdu ve 20 yıl yönetti. Onun oğlu Pranancala 10 yıl yönetti. Onun oğlu Prananda da 10 yıl yönetti. Onun da oğlu Smananda 20 yıl yönetti. Onun oğlu Priyananta 20 yıl yönetti, onun da oğlu Devenanda 20 yıl yönetti. Onun da oğlu Yajna-Bhanga 10 yıl yönetti. Onun oğlu Mauryananda 10 yıl yönetti. Onun da oğlu Mahananda 10 yılı doldurdu.
Bu zaman içinda Kali tarafından tanrı Hari hatırlandı. Büyük ünlü Guatama zamanında Kasyapa’nın oğlu Budizim dinini tanıttı ve Tanrı Hari’ya Pattana’da erişti.
Guatama 10 yıl yönetti. Ondan Sakya Muni doğdu ve 20 yıl yönetti. Onun oğlu Shudhodana 30 yıl yönetti. Onun oğlu 2000 yıl sonra Shakyasimha Satadri’de kral oldu ve 60 yıl yönetti ve zamanında herkes Budistti. Bu, Kli-yuga ve Vedia dininin yok edildiği ilk haldi.

DÜNYADA İLK ERKEK VE KADIN KİMDİ?
Gerçekte, bu dünyada ilk erkek ve kadınıbulmak olanaksızdır. Bunu kavrayabilmek için Hindu mitolojisni kavramanız gerekir.
Edebi olarak Manu, insanlığın ilk atasıdır, çünkü İnsanlık Manushya olarak söylenir. Örn,var olan Manu, güneş tanrısının oğlu Vaivasvata Manu’dur. Ama dünyada ilk adam değildir. O, bu Kalpa’dan (Shewta Varaha Kalpa) olan  “7.” Manu’dur.Bu Kalpa’dan olan ilk Manu, Swayambu Manu’dur ve eşi Shatrupa’dır.Fakat, hala onlar da dünyada ilk adam ve kadın değillerdir. Bu Kalpa’dan olan adam türünün ilk atalarıdırlar sadece. Bu Kalpa’dan önce Pitri Kalpa(yıl) vardı ve onda da 14 tane Manu yani ilk Adem/Adam vardı. Ondan önceki Kalpa’dan olan yine 14 Manu şeklinde geriye doğru gitmektedir…
Özet olarak kozmolojiyi kısa kesiyoruz. Brahma, Brahma Loka yılları ile 100 yıl yaşar. Brahma’nın bir yılı, dört milyar üç yüz milyon yıldır ve geceleri de aynı şekilde 4.3 milyar yıldır.
Brahma’nın bir günü, “kalpa” adı verilen 4,3 milyar yıldır. Biz, şimdi brahma’nın ikinci Parardha’sındayız, örneğin şimdi Brahma 51 yaşındadır. Buradan yola çıkarak 51*360=18.360 Kalpa (yıl) Brahhma zamanında geçmiştir. Her kalpa 14 Manu tarafından yönetilir. Bu yüzden 18360*14=257040 Manu insanlığın ataları olarak geçmiştir.
Buradan yola çıkarak, Brahma zamanına göre 2 lakh, insanlığın 57 bin atası vardır.
Brahma’nın 1.gününde ilk Manu kimdir?
Brahma’nın 1. Günü Brahma Kalpa olarak bilinir. Bir Kalpa’yı yöneten 14 Manu vardır. 1.Kalpa’nın 1.Manu’su bu dünyada insanlığın ilk atası olamamaktadır. Çünkü, mevcut Brahma’dan önce evvelki Brahmalar da vardır. Sonsuzluğun ne kadar gerisine gidersek gidelim ilk Brahma’nın İlk Manu’suna ulaşamayacağız.
Çağların devirlerinin doğaları yüzünden ilk erkek ve kadını bulmak olanaksızdır. Ama, her Kalpa’dan sonra yok edilmekten muzdarip, göksel aşağı bir krallık olarak ortaya Kalpantak Pralaya çıkar. Bu yüzden her yok edilişten sonra başlayan 1. Kalpa’nın Manu çağında üretilen ilk insan türünü bulmak olanaksızdır.
Biz tam olarak 28. Shewta Varaha Kalpanın Vaisvat Manwantar Kalisindeyiz. Ruhani kaynaklara göre cevabını göreceğiniz 28. Chatur Yuga çağındayız.
Ramayana ve Mahabarata şimdiki Manvantarada şimdiki Yuga devrinde mi oldular?
Vaivasvat, şimdiki Kalpa’nın 7. Manu’sudur.
Her Manu, 71 Chatur Yugadan biraz daha büyüktür.
Her manu devri=4,3 milyar yıl/14=307 yüz milyon yıldır.
“6” Manuluk devrin toplamı=6*307 yüz mil yıl=1,84 milyar yıldır.
Vaivasvata Manvantara’dan beri geçen yıllar=28*4.320.000-427.000=120 milyon yıl kadardır.
Şimdiki Manu Swayambhu zamanından beri geçen süre=1.84 milyar yıl +120 milyon yıl=1.96 milyar yıldır.
Bu da bize şimdiki Kalpa çağında yaratılmış ilk insanın atasının 1.96 milyar yıl önce yaratıldığı bilgisini verir.
Onun adı Swayambhu’ydu ve Brahma onu “kaya” denilen derisinden yarattı. Hatta Brahma ona yaeryüzünde üremesi için eşi Satrupa’yı verdi. Bu yüzden bu Kalpa çağının ilk insan ataları Swayambhu ve Shatrupa’dır.
Açıklama; Yukarıda tespit edilen 1.96 milyar yılı elde edebilmek için yapılan hesaplamada;
1 Chaturyuga=12.000 göksel yıl,
1 göksel yıl=360 insan yılı esas alınmıştır.
Bu sayılar birçok Puranalarca doğrulanmıştır. Bazı insanlar bu Yugaların sürelerini tartışabilmektedirler. Bu nedenle yanlış da olabilirler.
Bundan başka;
Hinduluk Çoklu Evren Tezini Destekler.
Srimad Bhagvat, Maha Vişnu’nun vücudu etrafında toz parçacıkları gibi sayısız evrenler görünmektedir. Bu yüzden, dünyada şeyin ilk orjinalini anlamadan çoklu evreni hesaplamak istersek, bunu sonsuzluk teorisini kullanarak çözebiliriz.
Kendi karışımla yedi karış olan boyuda bir yaratık olan Ben neyim ki? Toprak, su,hava, gök yüzü yanlış ego,tümüyle maddi enerji, maddi tabiattan yaratılmış, çömlek gibi bir evrenin içine kapatılmışım. Ve ihtişamınız nedir? Sınırsız evrenler, açılmış bir pencereden geçercesine vücudunuzun gözeneklerinden geçip gitmektedir. (Bhagavata Purana 10.14.11)
1.2 İslam’ın Kehaneti
(Pratisarga Parva’nın Üçüncü bölümünden)

Shri Suta Gosvami dedi ki; Kral Shalivahana hanedanında 500 yıl yönettikten sonra cennet gezegenlerine giden on kral vardı. Yeryüzünde ahlakın dereceli olarak çöktüğü zamanlardı.
Bhojaraja zamanı, on kralın onuncusunun zamanıydı. Ahlaki yasaların çöktüğü zaman, Kalidasa komutasındaki 10.000 askeriyle ülkesinin her yönünü fethe çıktı.Sindhu nehrini geçti ve Gandharas, Mlecchas, Shakas, Kasmiris, Naravas, ve Sathasları fethetti. Onları cezalandırdı ve bir çok ganimet elde etti.
Sonra bu kral, çölde oturan büyük tanrı Tanrı Şiva’nın takipçilerinden Mleccha-Dharma öğreticisi olan  Mahamada (Muhammed) ile devam etti. Ganj nehrinin sularında Tanrı Şiva banyosu yaptı ve ona pancagavya (inek sütü, inek sütünden tereyağı, yoğurt, inek tezeği, inek sidiğinden oluşan sunular) ve sandal ağacı macunu gibi şeyleri aklından sunarak ibadet etti. Bazı dualar ettikten sonra onu hoşnut etti.
Suta Gosvami dedi ki; Kralın dualarını işiten Tanrı Şiva dedi ki; Ey Kral Bhojaraja, şimdi Melcchas’ların yaşadığı, Vahika olarak bilinen Mahakakshvara adlı yere gitmelisin. Artık Dharma’nın kalmadığı bir yerdi orası. Önceden küle çevirdiğim Tripura adlı efsanevi bir şeytan vardı, Bali’nin düzeniyle tekrar geri geldi. Kökeni yoksa da benden aldığı kutsama dualarını uygulamaktadır.  Adı Mahoada’dır ve işleri bir hayaletinkileri gibidir. Ey Kral, bunun için o şeytan hayaletin ülkesine gitmelisin. Senin aklın ile arınmış olacaklardır.
Bunu işitince Kral ülkesine geri döndü ve Sindhu (İndus) nehrinin yamaçlarına Mahamada onlarla birlikte geldi. İllüzyon göstermede uzmandı, hoşuna gidecek şekilde krala dedi ki; “Ey Kral senin tanrın benim hizmetçim olmuştur. Benim artıklarımı yediğini sana göstereceğim.”
Bunu ondan önce gördüğünden kral şaşırmıştı.
Sonra Khalidasa kızgınlıkla Mahamada’yı azarladı;
-“Ey aşağılık, kralı aldatmak için sihir yaptın, seni öldüreceğim, sen aşağılıksın…”

Bir Hac yeri olan Medine, serhoşluktan arınmış bir yer olarak bilinirdi.  Hayalet Bhuta’nın şeklinde görünen Mahamada, geceleyin kral Bhojaraja’nın önünde göründü ve dedi;
Ey kral, senin dinin herkesin arasında en iyi din olarak bilinir. Ben de tanrının emriyle korkunç ve şeytani bir din inşaa edeceğim. Müminlerimin işaretleri, herkesin ilk arzusu, cinsel organlarını kesme (sünnet), saçsız ama sakallı, kötü huylu, yüksek sesle gürültü yapan, ve her şeyi yemek olacaktır.
Hiçbir ayin yapmadan hayvan etlerini yiyeceklerdir. Bu benim düşüncemdir. Sizin şeylerinizi arındırmak için kullandığınız Kusha (vaftiz suyu serpmede kullanılan çimen, tahıl vb. ezmede havan gibi), Musala kullanacaklardır. Bunun için, dini bozanlar olarak, Müslüman (Musulman) bilineceklerdir. Bu şeytani din benim tarafımdan kurulmuş olacaktır.
Kral bunları işittikten sonra sarayına geri döndü ve hayalet de yerine döndü.
Zeki kral, Bhorajaj, Barahmanas, Kshatriyas, ve Vaisyas’tan oluşan Vamaslarla, ve Shudralar, sıradan insanlar için de Prakrita-Blasha’dan oluşan, Sanskrit dilini kurdu. 50 yıllık krallığından sonra cennet gezegenine gitti. Yarı tanrılartca da onurlandırılan ahlak yasaları yaptı.
Sahte sofuların ülkesi Arya-Varta Vindhyacala ve Himacala ya da Vindhya ve Himalaya adlarıyla bilinen dağların arasındaydı. Aryanlar burada ikamet ederlerdi,ama Vama Sankaralar ise Vindhya’nın aşağı taraflarındaydılar. Müslümanlar Sindhu nehrinin diğer tarafını tutmuşlardı.
Barbara adası üstünde, Tusha ve İsamsiha’nın müminlerinin çoğu yarı tanrıları veya kralları tarafından idare edildiler.””
Bölümün çevirisi burada bitti. Burada yazılan olaylar ile İslam tarihini kıyasladığımızda, İslam peygamberi Hz. Muhammet, sağlığında sadece Suriye, Irak, Yemame, Lübnan, Filistin bölgeleri dışındaki Arap coğrafyasını birleştirebilmiş hatta Yemen, Umman coğrafyaları dahi bunlara eklenebilir. Bu da demek oluyor ki Muhammet asla İndus (Sindhu) nehri ve çevresinde bulunmamıştır.
Müslümanlar İndus nehrine Muhammet’ten 10 yıl sonra ulaşmıştır.
Böyle yazarak Muhammed’i büyücü ve yarı tanrı olarak göstermiştir. Neyse Hintli dinciler de Süryanilerin İsa’ya şeytan ama Allah’tan mektup getirdiği için Yahya onu vaftiz etti diyerek tanrılık kazandırarak aşağılamalarını pek anlamış değilim.
Muhammet adı, İncil’de geçen Tesellici-Faraklit-Baraklitus adlarının Aramicesi olan ve öğretisi Budizm, Zervanili/Zerdüştlük, Sabilik/Mandeizm ve Süryani Hristiyanlığı birleşimi olan, Maniheizmin kurucusu Mani gerçekten şeytan ibadeti olarak Bilinen Zervanilik dini tanrısı Zurvan’ın çocukları olan Hürmüz (Güneş) ve Ehriman (şeytan) Gnostik dininde, Şeytanın 16.000 yıllığına yeryüzüne hakim olması inancı üzerinde, Hürmüz’ün ışığını (Nur) korumak için şeytana adaklarla, namazla ibadeti esas alan bir din kurmuştu. Kuşta türü vaftizler, Sabilik ve ondan doğan Süryani Hristiyanlığında zaten vardı. Ama İslam’da yoktur.
Peygamber Mani, İran şahı I.Şapur zamanında gerçekten Hindistan’a İndus bölgesine, Horasan’a ve Türklerin yurdu Turan/Turfan’a gitmiştir. Kurduğu dinin diğer adı olan Mecusilik de “Maji=Büyü” anlamına gelir. Büyücülük derseniz bunun anavatanı Hint, İran,  Irak, Mısırdır.
Muhammet’in mucizeleri ise tamamen sonradan yakıştırmadır. Yahudi, Hristiyan ve Mecusi, Zerdüşt tanrılarının mucizeleri karşısında Muhammet’in “aklı, okumayı” emretmesi yüzünden benzeri mucizeleri bilinmediğinden, hala eski inançlarını kalplerinden çözememiş sapkın Arap din bilginleri bunları dine yakıştırma olarak sokmuştur.
Ayın yarılması çok eski Grek, Irak Mezopotamya tapınaklarında öğretilen sihir/illüzyon sanatının doruk noktasıydı. Tarihçi Heredot bunu yazmıştır. Muhammet’in göğsünün açılması, İnşirah Suresi Zerdüşt mitinden alınmış Zerdüşt peygamber efsanesidir. Sıra köprüsü Cinvat/Sinvat köprüsü olarak Zerdüştlükte vardır. Namaz Türkler ve İranlılar tarafından bilinen çok eski ibadettir ve Arapça’da Salat olarak söylenir. Ahura Mazda Birdir, Allah Birdir şeklinde çok benzerlikler vardır.
İslam kutsal kitabı Kur’an, en yeni din olmasına rağmen orjinali yoktur diğer Semavi din kitapları gibi Halife Osman zamanında toplanılan 12 el yazması Kur’an’ın yakılmasının ardından yeniden yazılmıştır. Bu yüzden Halife Osman “Kitapları yakan Osman” adını almış ve Şam’da linç edilerek öldürülmüştür.
Sasani imparatoru I.Şapur zamanında Mecusiliği benimsemiş, dinlerini ona göre düzenlemiş olan  Yahudi, Sabi din ulemalarının kurduğu anlayışla ibadet eden Yahudi, Süryani ve Ezdi/Yezidi Araplarına, Muhammet yeni dinini tebliğ etmişti. Bu dinin esas akidesi de önceki dinlerde var olan “BESMELE” nin başına, Müslümanın şeytan ibadetinden ayrıldığını göstermek için “euzubillahimineşşeytanirracim” yani (Recm ile huzurdan kovulan şeytandan sana sığınırım (Sabilikte dişi şeytan Er Ruha’nın kovulması efsanesi)” ibaresini eklemiştir. İşte bu yüzden Süryaniler, Nasturiler hala din kitaplarında “Hristiyanlığı Roma Resmi dinleri arasına sokan Büyük Konstantin, kendisini Britanya adası, İspanya’dan Almanya’ya uzanan coğrafyayı Roma topraklarına kattıktan sonra “Yenilemeyen,Görülemeyen” sıfatlarına sahip Mars’ın kılıcı ilan etmiştir. Ondan sonra bu sıfat ile Roma imparatorları anılmış olmalı ki, Roma İmparatoru Herakles desteği ile İslam’ı Nasrani,Nasturi Hristiyanlığı esasına uygun olarak yayan Muhammet’e Süryani ve Nasturi kaynakları “Marsın Kılıcı”, Kan Dökücü Arap Ahmet, Dini bozan şeytan Bizbat, Sahte peygamber gibi adlar vermişlerdir.  Muhammet adı da yukarıda açıklandığı gibi zaten sonradan eklenmiş görünmektedir. İncil ayetinden, İran Hristiyanlığını kuran Muhmenna/Muhammet/Faraklit olduğunu ileri süren büyücü Mani’ye aittir.
Mani dini de Muhammet’in adı da, dini de Sabi(Mlecchaslar)  dini esaslıdır ve Muh ve Ahmed adlarının birleştirilmesinden oluşturulmuştur. Mani alfabesi ve Muhammet’in Arap alfabesi de Sabi-Arami alfabesinden türetilmedir.
Yazının son bölümleri de Yahudilerin tarihlerini yaşanan önemli olaylardan sonra düzenleyerek, tanrıları önceden bildirmiş havasıyla yazıldığından, Mani döneminde yazılan tarihin İslam İran çağında değiştirildiğini göstermektedir. Tevrat’ın bu bozukluğuna örnek olarak, Musa’ya indiğine inanılan ilk beş kitaptan olan Levililer kitabında ensest ve her türlü eşcinsellik büyük cezalarla yasaklanırken, Musa sonrası bütün peygamberlerin ensest ve homoseksüel olmaları ilginçtir. Bunlara Davut ve Eyüp kitabının girişini, Danyal, Ezra kitaplarını okumalarını öneririm.
Sonuç olarak, bu durmadan ölüp ölüp dirilen Hindu yarı tanrısı bir güzel palavra sallamaktadır. Ancak, gerçekten Sabiler, onların günümüzdekileri Süryaniler de köken olarak adlarını Hint tanrısı Suryo (Güneş) ten aldıklarını ve Hindu kökenlerini inkâr etmezler. Sabilerin de Yahudilerin de asıl gerçek tanrıları Şiva’dır. “Fars dilinde “v” harfi “b” olarak okunurken “b” harfi de “v” okunur. Bu İspanyolca ve kardeş dillerine de geçmiştir. Süleyman’ın aşkı Sebe Melikesi, Sudan Sabilerinin yaşadığı Aksum (Axum) krallığıdır. Sülayman’ın aşık olduğu, Yahweh’in evlenmesine izin vermediği kraliçenin adı da ŞEBA’dır. ŞEBA adını “ŞEVA-ŞİVA” olarak okumak mümkündür. Davut peygamberin tecavüz mağduresi kızının da, Davut’un zorla çağırtıp zina yaptığı Hititli askeri Efron’ın karısı, Süleyman’ın annesi de “Bat Şeba”(Şiva Kız) adlarıyla bilinirler. Kabe’de de Haceri Esved taşı ve Kâbe zaten Şiva Lingam’ına benzemektedir.
Sonuç olarak Arabistan Yahudileri İslam öncesi, Şiva, Mısır, Sümer, İran dinlerinin harmanı bir dine inanıyorlardı. Bu yüzden dinler arasında akrabalık görmek şaşırtıcı olmadığı gibi, şeytan ibadeti de Hindistan dahil yaşamayan ülke yoktur. Birinin gerçek tanrısı ötekinin şeytanı olmaktadır.
Türkçeye çeviren ve yorumlayan
Alaeddin Yavuz