28 Eylül 2014 Pazar

DEVLETİN EN ZOR DÖNEMECİ


Yüz yılda bir yeryüzüne şekil vermeyi iş edinen emperyal haçlı devletlerinin, bizi ilgilendiren Ortadoğu bataklığındaki projeleri  hepimizin canını sıkıyor ve endişelendiriyor.
 
B.O.P Projesi haritası
Rus yayılmacılığını önlemek, İngiliz işgallerine direnen Müslümanları tepelemek için 1901’de Hindistan'dan başlatılan İngiliz ordusunun yürüyüşü, 1901’de Afganistan’ın, 1903’te de Irak’ın işgaline başlanmasını sağladı.

Yüz yıl sonra;
2001’de Afganistan,
2003’te Irak işgaline başlanıldı.

1911’de işgaline başlanıla Cezayir, Tunus, Libya, 2011’de yeniden işgal edildi.

1914’de Osmanlı’nın işgaline başlanıldı, 2014’te IŞİD güçlendirildi, Türkiye’ye desteklemesi emredildi, yerel yönetimlere özerklik getiren bölünme yasası “büyük şehir yasası” adıyla onaylandı. 2014 sonralarında IŞİD bahanesiyle başlatılan Haçlı işgalinde Türkiye “terörü destekleyen ülke” olarak suçlandı, savaşa zorlayan dayatmalar arttı. İlk defa ABD-NATO’ya posta koymaya başlayan R.T.E, bölücü terör örgütünün AB-D/NATO Haçlı çetesinin “kara ordusu” sıfatı kazandığı bir zamanda, bunu yaparak, Türkiye’nin artık ABD’nin müttefiki olmadığı, Kürtlerin ABD’nin ebedi müttefikleri olduğu yorumlarını getirdi ve devletin işgal gerekçelerini oluşturdu.

Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan ile başbakanın çıkışları, devleti kurtaran değil batıran çıkışlar olarak tarihe geçecektir.

Terör örgütü, “çözüm sürecinin yürümemesi” bahanesiyle, her gün asker, polis öldürmekte, Kürtçe okullar açmakta, valiler, kaymakamlar atamakta, polis, zabıta okulları açmakta, yollarda güvenlik uygulamalarından vergi toplamaya, devlete ait bütün kurum ve kuruluşları bürokratlarına kadar tasfiye etmekte, mahkemeler kurmakta, yargı kararları vermekte, sınır boylarında mayın temizliğinden tel örgülerin kaldırılmasına, sistemli Kürt, Ermeni, Süryani, Yahudi göçlerinin yapılmasını organize etmektedir.


Bütün bunlar olurken, onları bu günlere getiren hükümet de çabalarının meyvelerinin yeşermesini gururla seyretmekteyken, hala Suriye’nin işgalinde önerilerinin kale alınmadığı gerekçesiyle çıkışlar yapmaktadır.

Diğer yandan Rusya’nın, Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğü, Esat rejimi ile işbirliği yapılması önerilerini andıran çıkışları da sanırım ordunun baskısıyla dile getirmektedir.

İsmet paşa ile başlayan, İngiliz-ABD’ye dönsek Rus, Menderes’te olduğu gibi Rus’a dönsek ardımıza İngiliz-ABD haçlı tekmeleri yeme alışkanlığımızdan hala taviz vermemekte de direniyoruz.

Hem içeriden, hem dışarıdan böylesine bölücü, yıkıcı, dindar ve kindar bir Haçlı Seferini bu devlet, bu idarecilerle, “sağ-salim” atlatabilir mi?

Bunu halkın olaylara tepkileri belirleyecektir.

O tepkiler de hep aynı aydın kesimin çabalarıyla belirli bir kesime hitap edebilen tepkiler olarak kaldığından, halkın ülke ve dünya gerçeklerini görmesi engellendiğinden, halkın yılgınlığından bir tepki gelebilir mi endişesi de yok değil.

Aklıma bir zamanların enkırmanı Reha Muhtar geldi.
Haber programlarını açarken;
“Nerde bu devlet nerde bu millet ?” sloganını kullanırdı.

Her sıkılan bu sloganı bir şekilde kullanırdı.

Ben bile bu sloganı çok kullananlardan birisiydim.

“Nerde bu devlet, nerde bu millet, nerde pijamalarım, nerde benim karılarım?” şeklinde kullanırdım.
Haçlı işgalinin başlamasıyla mabadı kabarmış, işbirlikçi ayrılıkçı, bölücü hareketin iyice azdığı, sistemli demografik yapıya yönelik göçlerin yapıldığı, güvenlik güçlerinin sahipsiz bırakılıp boyunlarının bastırıldığı, hain bürokratların koltukları, çıkarları uğruna her şeyin üstüne yattıkları, halkın şaşkınlaştığı, hainlerin galeyana gelip coştuğu, devletin ise sindiği bu dönemeç, en tehlikeli dönemeçtir. Bunu sağ salim atlatabilirsek büyük  tehlike atlatmış olacağız.


Aslında, sorunun kaynağı tek kutuplu döneme geçiş olan 1980-1990'larda askeri cunta ile Turgut Özal'ın, ABD  derin devleti ile hazırladığı siyasetlerin faturasını ödediğimizi de hepimizin bilmesi, hatırlaması gerekir.

AB-D’nin “tek kutuplu dünya” şartlarına göre yaptığı proje, Rusya’nın 2008’de Rus-Gürcü savaşıyla yara aldı, bu güne kadar süren Putin-Medvedev demokratik çarlık rejimiyle sona ermiştir.

Şimdi soruyorum;

Dünyanın “çift kutuplu siyasete dönebileceğini” hesap edemeyen,, devleti yıkıp, bölecek, günümüzün haçlı işgalinin kara ordusu olmak üzere olan PKK Kürt ordusunu devlet eliyle kurup, kollayan, büyütenler çok mutlu musunuz?

Bütün bunlar yapılırken, varlığı görünmeyen ya da görünen,var olan bir devlet var mıydı?
Nerde bu devlet, nerde bu millet, nerde bu bürokrasi, nerde bu ordu.... ?

Bu dönülmesi en zor dönemeç, sinerek mi dönülecek?

Alaeddin Yavuz
keykubat /
adilyargic/
adilyargicc