Blog başlığındaki "+40" UYARISINI GÖRDÜNÜZ MÜ?

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.

Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.

Tedbir olarak yanınızda sağlık ekibi bulundurunuz veya çıkınız! +40 :))

İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.


Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Yazılarımı ırkçı, etnik,dini ayrımcı bulanlar, Atatürk'e yapılan 26 Kürt isyanı, 25 suikastın arkasında ve 30 yıldır, 50.000 insanımızın ölümünde Kürt Yezidiliği ardında saklanmış gayrimüslüm azınlıkların olmadığını ispatlasın.

Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Kabe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kabe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Kasım 2010 Pazartesi

KABE HACER UL ESVED SEYTAN TASLAMA ,HACI OLDURME

KABE,TAVAF,ŞEYTAN TAŞLAMA ve HACILARA SALDIRILAR

KABE-: Cevheri hazretleri (11.yy.Gazneli Türk İmam) der ki,Kabe denilmesinin sebebi dört köşe oluşundandır.Ve harem olarak tavsif olunması cenab-ı Bari  tazim ve ihtiram ettiği için Kabe demişler.
Kabul Ahbar’dan rivayet edilir ki İbrahim makamının alt yanında bir taş üzerinde İbranice şöyle yazılı imiş;”Mekke sahibi Allah’ım ki gökleri ve yerleri yarattığımdam beri bu Bekke’ye tazim ettim.Kim ki benim birliğimi tasdik edip bu beyte gele.. onun cesedini ateşte yakmam” yazılmış.
Bu beyti şerif hakkındaki en doğru rivayet şudur;

Cenab-ı hak dünyayı yaratmadan 2000 yıl evvel kızıl yakuttan bir köşk yaratıp cennete koydu.Hz.Adem’i yaratınca Adem’e ibadet yeri olmak üzere bu köşkü yeryüzüne indirdi.Kabe-i Şerif yerine koydu.Tufana kadar insanların tavaf ettiği yer oldu.Fakat tufan günlerinde Allah’ın emriyle Hz.İbrahim yedi dağın toprağından şimdiki Kabe’yi yaptı.Bu sırada Hz.İbrahim yüz yaşında idi.Cibril (Melek Cebrail),tufandan sonra Kubeys dağına gömdüğü Hacer-i Esved-i çıkarıp Mekke’nin rüknü Yemani (Yemen ) köşesine koydu.

 

Kabenin Özellikleri;

Kabe Harm,em-i Şerif’in tam ortasında dört köşe sarıya çalan zeytuni renkte savvan taşından yapılmıştır.Yerden yüksekliği 2genişliği 23 ziradır.Taşın etrafı 15 ziradır.Altın oluk tarafında,hatim duvarının bir adam boyu kadarı siyah-beyaz taşlardır.Tavaf ederken Hatimi beraber dolaşıp tamaı 170 Mekke ziraıdır.
Kabe’nin Adları;
Bütün tarihlerde muteber kitaplarda,siyerlerde Kabe;
Peygamber Makamı;
Hz.Muhammed’in çocukluğunda Mekke’de bir kıtlık olmuştu.Kureyş kavmi yağmur duasına çıktıklarında, peygamberin dedesi Abdülmutallip onun başını açıp ;
-“Ya rabbi-yetim Muhammed’inyüzü suyu hürmetine bize su ver” deyince hazret secdeye varır,Allah’ın emriyle mübarek başı taşa tesir eder.Hala yeri görülür.Ziyaret yeridir.Burada bir kaya içinde bir adam boyu çukur vardır.Bu kayanın batısında “12 Burca taksim olunmuş kertikler vardır.Her ayın biri bu merkezlerden görünür.Acayip mucizedir.Burası Mekkelilerin gezinti yeridir.İki rekat namaz kılmak lazımdır..”
Hac Görevi;(İslam öncesi)
Hac görevi,Kabe’yi ziyarete gelen hacıların ziyaret,alışveriş,ibadet işlerinin yanında her yıl Mekke’de Kabe’nin önünde yapılan bir şiir yarışmasıyla sonuçlanırdı.En iyi seçilen şiir Kabe duvarına gelecek yılki hac görevine kadar asılı kalır ve şaire de Mekke esnafınca konulan en büyük para ödülü Kureyş Kabile Reisi yani “Allah’ın Bekçileri”nin reisi tarafından verilirdi. Seçilen bu şiir “İlahi” yani “Tanrıya övgü siiri ” bir şarkı şeklinde de aşıklarca gelecek yıl yapılacak yarışma sonucuna kadar  bir yıl boyunca söylenilirdi.
Araplar kurban kesmeden önce Menat’a saygı gösterirlerdi.Eski Medine halkı olan Yesribliler ve Hazreçliler Kabe’ye, hacca başlarını tıraş etmeden giderler, dönerken de Menat putuna taparlar,orada başlarını tıraş eder ikinci bir hac görevini yaptıktan sonra hac görevlerini tamamladıklarına inanırlardı.
Günümüzde İhrama Girmek;Hacılar için Allah’ın gözünde herkesin eşit olduğunu göstermek için giyilen bir kıyafettir.Cennet elbisesi anlamına da gelen Mikat (Hulle) adıyla da bilinen ikiye katlanarak giyilen bir elbisedir.Kadınlar ise tamamen vücutlarını örten Hicap adlı elbise giyerler.

Tavaf

Allah’ın yeri olduğuna inanılan,göğün 7.katındaki Arş’ta (Allah’ın Tahtı) Firdevs Cennetlerinde, meleklerin arşı sürekli tavaf etmelerine atfen”Lebbeyk,Allahümme lebbeyk”, sözleri tekrar edilerek Kabe binasının etrafında soldan sağa daireler çizerek yapılan bir ibadettir.
Evliya Çelebi Seyahatnamesinde;
Mina- Günümüzde Şeytan Taşlama yeri
“...Arafatta bayram namazı yoktur.Kurban bayramı dedikleri arife günüdür ki,o gün Arafatta hutbe okunur. Meş’ar-i Haram’da durulan vakfe bayram namazı yerine geçer.Kul hakkı burada bağışlanır denilir.
Mine Pazarı Menzili Evsafı= Burada bütün hacılar çadırlarında üç gün üç gece bu Kurban Bayramında durdular.Herkes Cemratlarına,kurban ve tavaflarına başlarlar.

Mine Pazarında Hacılara Farz,Vacip,Müstehap ve Sünnet Olan Makamları Beyan Eder;

Mine pazarında Mescid-i Havf’tan tarafa dönüp hiddet ile yedi taş ata ve şu duayı okuya;
Bismillahi ekber rağmen lişşeytaan ve hizbeha--Şeytan’ın muhalefetine rağmen Allah’ın adı uludur anlamındadır.”.Buralarda tekbir ve tehlil yapılmaz.
Çünkü,Mel’un şeytana taş atma yeridir.Sonra orta cemre,sonra Akabe cemresi ata.

Kurban bayramının ikinci günü ata binerek şeytan taşlaya.Üçüncü günü yine piyade (yaya) taşlaya.Üç günde 63 taşı tamamlamak gerektir.
Bayramın birinci günü şeytan taşlamanın sebebi şudur;

Hz.İsmail'in Kurban Edilmesi Tasviri
Hazreti İbrahim,İsmail’i alıp Allah emriyle kurban etmeye götürürken şeytan gelip Hz.İsmail’e –“Baban seni boğazlamaya götürüyor,sakın razı olma..” der.İsmail de “-Emir Allah’ındır” diyerek şeytanı taşlar.İkinci günü taşlama Hz.İbrahim’den, üçüncü günü taşlama Hz.İshak’tan kaldı.
Bazı müfessirler şöyle yazmışlardır;

“Bu taşlama yerleri Mine pazarı içinde yol üzerinde alçak bir yerdir.Üçüncü yeri kârgir,geniş bir binadır.Ama dostlar bunda bir hikmet vardır.
Yüzbinlerce hacı üç gün boyunca üçer kere yedişer taş attıkları halde hacılar gittikten sonra taşlardan eser kalmaz.Bütünşeytanlar taşları taşıyıp kırlara atar derler.
İlk taşlamadan sonra çadırına gelip kurban kesilir.
Hacer-ül Esved’i öpmek sünnettir.Hayz gören kadınların tavafı “sakît” olur.

TAŞLAYARAK İBADETİN KÖKENİ

İ.S.218-222-Sidon-Hacer-ül Esved Arabada bez üzerinde taşınıyor.Jül Sezar Dönemi.Para resmi
Ürdün -Akabe (EY LAT) körfezi-Kızıldeniz’in kuzeyi ile-Lut Gölü arasında bulunan taştan oyma, ’İ.Ö.600’lerde tahminen inşa edilmiş,İ.S.200’lere kadar da ,Nebatilerin baş kenti  olmuş Petra şehri.Baş erkek tanrı Duşara,El Lat,El Uzza ve Menat  adlı kızlarına tapınıldığı, ”taşlayarak ibadetin” (şeytan taşlama) yapıldığı bir yerdi.



İ.Ö.190’da yaşamış, İskenderiye’li Kleement (Clement of Alexandria) bahsettiğine göre “Arapların tapınma taşı” vardı,Petra’daki Duşare tapınağındaki siyah bir taşı taşlıyorlardı.
İ.Ö.3300-3200Petra-Ebla- Bıçak Sapı.Arap tanrısı "El-llah" Aslanlarla Boğuşuyor

















İki tekerlekli bir savaş arabası üzerine konulmuş bir kişinin oturabileceği çevresi açık bir dikdörtgen kafesin içinde bir bez üzerinde taşındığını gösteren İ.Ö.2.yy.ait Roma paraları bulunmuştur.
Gök savaşları sırasında yere düşen Allah’ın gözü olduğuna inanıldığı da söylenilir.Müslümanlar arasında "kıyamette yapılan hacca şahitlik edeceği inancı" ile bu tanım uygun düşmektedir.

İ:S.2.yy.’da,Maksimus Tirus,”Araplar ne olduğunu bilmediğim dört köşe bir taşa bağlılık gösteriyorlardı. Maksimus,siyah bir taşı içeren Kabe’den bahsediyordu.”

Taşlama konusunda günümüzde çıkan tartışmalar da böyle sürmektedir;

İslam dünyasının en büyük ibadeti olan hacca günler kala, bu ibadetin en önemli ritüellerinden olan şeytan taşlama konusunda tartışma yaşanıyor. Marmara Üniversitesi öğretim üyesi ilahiyatçı Prof. Bayraktar Bayraklı, şeytan taşlamanın İslam'da yeri olmadığını savunarak, "Abuk subuk işler yapılıyor" diye eleştirince diğer ilahiyatçılar ayağa kalktı. 

Prof. Bayraklı, pek çok yanlış bilinenin düzeltilmesi gerektiğini belirterek "Bakara suresinde  neler yapılacağını söylüyor. Bunu diyen  Mina'da şeytan taşlayacağını unut sanki. 'a hakaret ediyorlar" dedi. 

Fikre karşı çıkan eski  İşleri Başkanı Prof. Mehmet Nuri Yılmaz ise "14 asırdır bu iş yapılmaktadır" diyerek şunları söyledi: "İslam'da yeri vardır. Hz. kendisi de bizzat yapmıştır. Yok demeye de kimse itibar etmez. Doğru değil böyle tartışmalar. Halkın kafasını karıştırmanın manası yok. O bir semboldür. Dinin formatıyla oynanmaz." 

Dinişleri Yüksek Kurulu eski üyesi Prof. Saim Yeprem de Müslümanlar1400 seneden beri yapıyorlar. Her şeyin Kuran'da bulunması gerekmiyor" diyerek Bayraklı'yı eleştirdi. 
Şeytan taşlamanın farz olmadığına dikkat çeken Prof. Beyza Bilgin ise "Hadiste, Kuran'da yoktur ama dinin de her  yerinde vardır" dedi. Öte yandan Prof. Filiz Şahin şeytan taşlamayı reddetmenin "halk bilimi ve sosyolojik açıdan doğru olmadığını" savundu.

Hacer-ül Esved;

Hacer-ül Esved'e el Sürme-öpme
Hacer-i Esved,yerden iki zira yüksektir.Rengi,siyahtan açık,neftiye çalar,noktalı bir taştır.Hacer-i Esved,Kabe’nin doğu tarafında Mekke’ye şeref vermiş,gayet cilalı,yumru bir taştır.Pare paredir (parça parça).Sebebi,Ashab-ı Fil ile Ebrehe melunu gelip beyti şerifi yıktı.Hacer-i Esvedi de böyle yaraladı.Ama Cenab-ı Hak,Ebabil kuşları ile cehennemden birer taş gönderip havadan attılar,hepsi mahvoldular.Sonra Haşimiler,beyti şerifi yeniden yapıp,Hacer-i Esved’i satın aldılar.
Ama Karamita Haceri Esved-i götürürken yetmiş deve helak oldu.Yerine korken kırılan yerlerine gümüş akıttılar.
Resul-ü Ekerem,Hatim içinde secde edip yerdeki .....sonra Nebiler anası Hacer Ana H.zİsmail’in anası,Hz.İbrahim’in Mısır’lı  esir prenses köle karısı) ruhu için el fatiha denip o yeşil mihrap taşın sağ tarafına işaret buyurup dua ederlermiş.Hz.Hatice ve Hz.Ayşe bunun nedenini sorduklarında,Resul-ü Ekrem, buyururlarmış ki,”-Hacer ana burada gömülüdür.” Hz. Hatice ve Ayşe’den rivayet edilen hadistir.

Resulü Ekrem Mekke taşlarından itibar ettiklerinden biri de Hacer-i Esved ile beyti şerif arasında ki mültezem’dir. Cahiliye devrinde hakim yokken,davalı ile davacı buraya getirilirlermiş.Zalim ise bu taşa el süremezmiş,el sürse helak olurmuş.Burada yapılan dua beddua kabul olunurdu.
Bir de beyt kapısının sağ tarafında rüknü ırakiye yakın temel dibinde dört köşe bir çukurcuk vardır.Hz.İbrahim orada çamur çıkarmıştır.Bu makama “ma’cene” derler.

Kaynak Evliya Çelebi Seyahatnamesi S.171-172-174

Bunu da ek olarak veriyorum.

Arapların Türk Hacı Katliamları;
“...Zamanımızda kadın taifesinin kabesi,doğup büyüdüğü kapısının eşiğinin iç yüzüdür.Dışarı çıkmaya.Çünkü bu Kâbe yoluna çıkanlar,kadınların neler çektiğini bilirler.Mesela Konakçı Ali Paşa senesinde Reşit oğlu adlı Araplar,hacıları vurup nice ehli ırz kadınları,cariyeleri,üryan edip,götürüp inciterek o nazlı hatunlara hizmet ettirdiler.Nicesi öldü,nicesi para verip kurtuldu.Nicesi orada kalıp evlat sahibi oldular.Hakirin bu tasvirifarza aykırıdır ama yüreğim yanıktır.O faciada hakir bulundum,gözümle gördüm.”
Kaynak -Evliya Çelebi Seyahatnamesi C.9 .S-161 ve 165.

Diğer özet bilgiler;

Bu olayın tasviri
Hz.Muhammed’e de peygamberlik gelmeden önce yapılan kabe onarımında ,Kureyşlilerin bu taşı Kabe duvarına yerleştirmek için “hak sahibi olma” gibi kavgaya düşmeleri üzerine, sonunda Kabe avlusuna ilk girenin fikrine uyma kararı alırlar.Biraz sonra ilk giren de Hz.Muhammed olur.Buna,Mıuhammed’in tarafsız kişiliği,adil kararları ile sevilen hem de kendilerinden olmalar yüzünden çok sevinirler.

Hz.Muhammed onlara,taşı bir kumaş üzerinde hep birlikte kaldırarak yerleştirmelerini önerir.Onlar için mükemmel bir çözümdür.Taşın “kumaş üzerinde taşınması” ilkesinin geçmişini Kureyşlilerin unutmaları ilginçtir.

Kabe’nin doğu köşesinde bir buçuk metre kadar yükseklikte bulur. Hacer-ül-esved zaman zaman bazı kötü niyetli kimselerin saldırısına da maruz kalmıştır.İ.S.756’da çıkan yangın esnasında bazı parçaları düşmüştür. Hazret-i Ebu Bekir’in torunu Abdullah bin Zübeyr Haccac (Haccac-ı Zalim), bu parçaları gümüş muhafazalık içine koyarak yerine yerleştirmiştir.
İslam aleminde sapık inançlarını yaymak isteyen Karmatilerin reisi Ebu Tahir Süleyman,İ.S.929’da Kabe’yi basıp tavaf edenleri de kılıçtan geçirerek, Hacer-ül-esved’i alıp Bahreyn’e götürdü. 22 sene sonra vücudunda çıkan yaralardan korkarak, Kabe’ye geri getirdiği söylense de başka bir rivayette;.

Karmatilerin reisi Ebu Talip El Karmatinin (Hacer bölgesi,bu gün) Bahreyn’de Kabe yolunda bulunan kendi camisi olan “Mescid El Dirar’a” bu taşı koyduğu,ancak hastalığı yanında, Abbasilerden aldığı fidye ödemesi sonrasında, Kufe Cuma Camisinin bahçesine “Emir üzerine aldık,emir üzerine getirip teslim ediyoruz” denilerek  bir çuval içinde fırlatıldığı ,bu yüzden yedi parçaya ayrılarak parçalanan taşın yapıştırıldıktan sonra yerine konduğunu Osmanlı tarihçisi Kutb El Din tarafından 1857’de yazılmıştır. taşın gerçekliği-değiştirilip değiştirilmediği konusunda başta İran olmak üzere Müslüman ülkeler arasında sorunlara da neden olduğu geçmektedir.

Hz.Ömer’in taşı öpme faslı Abis Bin Rabia’nın anlatımına göre şöyle anlatılır;
Hz.Ömer bir gün taşın yanına gelerek onu öper ve –“Senin kimseye ne zararı ne de yararı dokunabilecek kara bir taş olduğundan şüphe yoktur.Ama,Allah’ın peygamberi seni öpmeseydi ben de öpmezdim” demiştir.Bence doğru demiştir.Öpülmeseydi daha iyiydi.
Bu gün hacılar,sağdan sola daireler çizerek Kabe etrafında yaptıkları her tavafta bu taşın yanından geçtikçe;
-“Seni değil Hz.Muhammed’in yüzünü öpüyorum” diyerek öperler.Bu taş öpme geleneğinin İslam öncesi kaynakları da vardır. Araplar,eskiden taşladıkları bu taşı şimdi öpmektedirler.
İbni İshak’ın “Siret-ül Resulallah-Hz.Peygamberin Hayatı” kitabından alıntı.)

Karataşı öpen bir mümin


Tenya  denilen bir asalak var.Bu asalağa sahip olan bir insan ile “tokalaşmak” hatta onun tuttuğu kapı tokmağını,ya da her hangi bir eşyayı tuttuğunuzda dahi diğer insana geçen,kalın barsakta büyüyen,10-15 yıl içinde de barsağı patlatıp iç kanamadan öldüren bir asalaktır bu tenya.
Verdiği tek rahatsızlık ise “oturunca uyutmak ve uyuduğunda ağız suyunu akıtmaktır”.
Ne ağrısı ne sızısı vardır.Hiç rahatsız etmez.Çok uyumludur.15 yılda öldürmek dışında hiçbir kötülüğü yoktur.
On binlerce insanın ard  arda bu taşı öptüklerini göz önüne getiriniz.Bunların içinde her tür hastalığa ait virüsleri taşa yapıştırdıklarını ve bütün hacılara bu virüsün bulaştırdıklarını düşünün.Hacca gidenler arasında ölüm olaylarının bir nedeni de ortaya çıkmış olmaktadır. Gittikleri her yere bu virüsleri taşıdıkları bir gerçektir.
Ama gel gör ki ortada “din” adlı bir gerekçe var ki bütün sağlık,tıp,bilim kurallarını, önlemlerini çiğneyip geçiyor.Kimseye bir şey anlatamazsın.

Hacer-ül Esved’in Olası Kaynağı
Kopengag Üniversitesinden Elsebeth Thomsen,1980’de yaptığı bir incelemede bu taşın, Mekke’nin 1100 km doğusunda Vabar’da bulunan Rubel Hali çölüne 6000 yıl kadar önce düşmüş,çarpma sonucu parçalanmış cam parçası olabileceğini öne sürerek bilinen teorilerin aksine farkıl bir yaklaşım getirmiştir.
Sovyet Casusu Kim Philby’nın babası gezgin Harrty St.John “Abdullah” Philby,Suudi Arabistan’ın güneybatısında Rubel Hali’de, 1932’de “boş bölge” olarak bilinen yerde Kuran’ın Hud Suresinde geçen olaylarla ilgili araştırma yaparken bölgenin adını Vabar koymuştu.

Harrty St.John “Abdullah” Philby
Adı Arapça “El Hadida” (Demirin Yeri) efsanesinde geçen ve demirden iki deve heykelinin bulunduğu eski bir yerleşim yerini arıyordu.Aylarca süren ve birkaç devesinin de öldüğü yolculuğun sonunda yarım km.çapında bir toprak parçası üzerinde yığınla kum taşları,siyah cam ve demir meteroit yığınlarına den geldi.Burasının haritasını çıkardıktan sonra bu yerin bir volkan krateri olduğunu yazdı ve birkaç numuneyle İngiltere’ye döndü.Biritish Museum’dan Dr.Leonard James Spencer daha sonra burasının meteor çarpması sonucu oluşmuş bir krater olduğunu tespit etti.

Philby’nin getirdiği 25.librelik demir yığının yapılan incelemsinde %90 demir,%5 nikel kalanının da bakır,kobalt gibi elementlerin yanında % 0.0006 oranında oldukça yüksek kabul edilen iridyum olduğu tespit edildi.Bu elemente Siderofil adı verildi ve bölgeye Vabar Meteorit çarpma bölgesi denildi.
1937’de Aramco şirketinin jeologları bir araştırma yapmak istediyseler de Philby,demir bloglarının olduğu bölgeyi tam olarak bulamadı.

1966’da Aramco (Arap Amerikan Petrol Şirketi) çalışanı James Mandavılle bölgeyi ziyaret etti.2045 kg. ağırlığında,3.5.feet (“1”.m.kadar) çapında ,atmosfere mermi gibi girdiğinde yanmaktan dolayı koni şeklini almış olduğu ve kuma gömüldüğü sanılan  oldukça büyük bir
parça buldozerle ortaya çıkarıldı ve resimlendi.Daha sonra daha küçük bir meteoritin bulunduğu Dahran’a geçildi.Bölgeye 1982 ve 1994’de tekrar keşif gazileri düzenlendiyse de çağdaş teknolojiye rağmen çöl fırtınalarını kumları taşımasıyla değişen arazi şartları yüzünden bölge bulunamadı.Bölgede toplam ,116m,64m ve sonuncusu Arap-Amerikan jeoloji heyeti olarak da biline  Zahid keşif gezisi sırasında  11m çapında olmak üzere üç krater tespit edildi.

Elde edilen parçalar Suudi Arabistan Milli Müzesine konuldu.
Bölgede bulunanların dışında,çarpmaya dayalı katmerli kaba yarı kumtaşı tabakası gibi görünen toplar halinde siyah cam cürufları bulundu.Bölgenin hiçbir yerinde başka demir veya maden bulunmadı.
Camın %90’ı çarpma sonucu oluşan ısıdan araziyi kaplayan kumlardan,%10’u da meteora ait demir,nikelden oluşuyordu.Meteor’un atmosfere girdiğinde 3.500 ton ağırlığında olduğu,tahminen 40.000 veya 60.000 km /saat hızla yere çarptığı sanılıyor.Etkisinin Hiroşima’ya atılan atom bombasının gücünde olduğu sanılıyor. Olayın binlerce yıl önce gerçekleştiği sanılıyor.
http://www.saudiaramcoworld.com/issue/197401/into.the.highlands.htm
Linkten Türkçe’ye çeviren:Alaeddin Yavuz

Kurban bayramınız kutlu olsun.Hayvanlara lütfen eziyet etmeyiniz. Onlar da can taşımaktadır. Unutmayınız,insan delirdiği zaman hayvandan bile aşağı olur.Hayvan gereksiz yere zarar vermez ama deli insan ile zalim insanın ne yapacağı belli olmaz.



adilyargıç