Blog başlığındaki "+40" UYARISINI GÖRDÜNÜZ MÜ?

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.

Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.

Tedbir olarak yanınızda sağlık ekibi bulundurunuz veya çıkınız! +40 :))

İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.


Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Yazılarımı ırkçı, etnik,dini ayrımcı bulanlar, Atatürk'e yapılan 26 Kürt isyanı, 25 suikastın arkasında ve 30 yıldır, 50.000 insanımızın ölümünde Kürt Yezidiliği ardında saklanmış gayrimüslüm azınlıkların olmadığını ispatlasın.

Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Nisan 2015 Perşembe

SAĞ PARTİLERDEN HALA BIKMADINIZ MI?



29 Ekim 1923’ten başlayarak CHP aralıksız 1950’ye kadar ülkeyi kurdu ve yönetti. Geçen 27 yıl, Osmanlı imparatorluğunun bıraktığı cehalet, savaş borçlarını kaldırmakla, işbirlikçi sahte Müslüman Nurcu, Işıkçı bilmem neci tarikat ve cemaatların Kürtçü, Rumcu isyanlarını bastırmakla ve ikinci dünya savaşının bütün dünyada yarattığı kıtlık, açlık, yokluğun ülkemize yansımalarıyla mücadele içinde geçti.






1943’te Mısır Kahire’ye çağırdıkları İsmet İnönü’ye verdikleri talimatlarla, devleti, Sünni Müslümanlar gibi namaz, oruç, hac ibadetleri olan Ermeni, Süryani, Rum tehcirlerinden kurtulmak için “Müslüman olduk” diyerek dönenlerin kurduğu sözde “İslami cemaatler ile dini İslam’ı Ortodoks Gregoryen Ermeni, Ortodoks Süryani Hristiyanlıkları ile Ortodoks Yahudi Mezhebi olan aynı ibadetleri yapan Lev Tahor/Beytül Şems Yahudiliği harmanı bir dine dönüştürmek isteyen cemaatlere teslim etmesi istenildi.

“10” yıllık Menderes dönemi bu cemaatlerin palazlandırılmasıyla geçti. Atatürk döneminin Kürt İslamcısı dönme Süryani Said-i Kürdi Deliüzzamanın camilerde fetva vermesi, İslam’ı piç etmesi, bu hain işbirlikçi tarikatın ordu dahil devletin her yerine çöreklenmesi bu dönemde yaşandı.
27 Mayıs 1960’ta ABD’nin Menderes’i SSCB’ye yanaştığı için silmesiyle gerçekleştirilen askeri darbeyi “5” yılllık CHP-İnönü hükumeti takip etti.

Bundan sonra Süleyman Demirel siyaset sahnesine çıktı ve ülke tarihinin 2000 yılına kadar geçen 40 yıllık tarihinin “30” yılına imza attı.

1965’ten sonra CHP bir kez Bülent Ecevit-N.Erbakan koalisyonu ile üç yıl kadar gitti, son olarak 1979’da CHP iktidarı tek başına yakaladıysa da onu da erken seçim kararıyla bırakıp iktidarı S.Demirel’e bıraktı. 12 Eylül 1980 darbesi ona yapıldı ve 1992’ye kadar ANAP-Turgut Özal hükumeti ülkeyi yönetti.

ANAP’tan sonra gene S.Demirel’in DYP’si aldı, koalisyonlarla 2002 yılına kadar sağ iktidarlar sürdü.
1950’den beri CHP, “5” yıl İsmet  İnönü, “4” yıl Bülent Ecevit ile koalisyon şanıs yakaladı toplam “9 yıl hükumet görevi yaptı. 1980-1993’lere kadar CHP zaten kapatılmış bir partiydi, iktidara oynama şansı yoktu yoktu.
Oysa sağ partiler aralıksız “51” yıldır ülkeyi yönetmektedirler.
Adnan Menderes      =10 yıl
Süleyman Demirel    =17 yıl (C.Başkanlığı dahil)
Turgut Özal               =12 yıl
 Tayyip Erdoğan       = 13 yıl
   Sağ koalisyonlar        = 04 yıl
------------------------------------+
Son “65” yılda             “56”yıl sağ partiler tek başlarına ülkeyi yönettiler. Bütün askeri darbeler daima Amerikancı sağ partileri destekleyip iktidara getirdiklerinden, darbe, muhtıra hükumetlerini de bunlara ekliyoruz. Zaten çoğu S.Demirel dönemlerine denk gelir. Pek fazla süre de sayılmaz.


CHP, İsmet paşa’nın 1962-65 arası “03” yıl
Bülent Ecevit’in 1974’den 2002’ye “06”yıl.Hepsi koalisyon hükumeti.
----------------------------------------------------+
1950-2015 arası CHP iktidarı            “9”yıl.
1950-2015 arası SAĞ partiler            “56”yıl
Hala, AKP’nin ezeli ve ebedi başkanı R.T.Erdoğan ile yavru Başbakanı A.Dvutoğlu’unun utanmadan “Ey CHP!” nidalarıyla yaptıkları karalamalara bakıp da inanıyorsanız. Başınıza geleni hak ediyorsunuz demektir.
Zira son 13 yılda, ordunun ABD karşıtı genelkurmay kadrosu, tasviye edildi, ordu kışlaya, polis karakola hapsedildi. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da resmen Kürt devleti kuruldu, mahkemelerinden polisine, zabıtasına, postanesinden okuluna, öğretmenine, üniversitesinden rektörüne, vergi dairelerine kadar her türlü devlet kurum ve kuruluşlarını kurdular. Sokağa çıkma yasağı ilan edip izinsiz sokağa çıkan asker ve polisleri öldürüyorlar.
Kırmızı ışıkta askeri, polis araçlarını iş makinalarıyla çarpıp deviriyorlar, alenen makineli tüfekle tarayıp memur öldürüyorlar bunlar ya hiç bildirilmiyor ya da trafik kazası, şahsi uyuşmazlık olayları olarak basında yer alıyorlar.
Irak’ta Kürdistan, Süryani devleti ve ABD’nin müdahele etmesine olanak sağlayan IŞİD devleti kurulmuş, bu devletler sınır komşumuz olmuş, her birisine devletimizce her türlü yardım verilmektedir.

Geçen yıl çıkartılan “Büyük Şehir Yasasıyla” 2015 genel seçimleri sonrası devletin eyaletlere bölünmesi gerçekleştirilecek, ordusundan polisine, yargısından eğitimine, sağlığına bütün devlet tasfi,ye edilecektir. Emekliler “T.C devletinden emekli olduklarından, öyle bir devlet kalmayacağından emekli maaşlarını alacakları bir devletleri de olmayacaktır.
Sağlık hizmetleri deaynen o şekilde tasfiye edilecektir.

Bunca yıldır akan kanda, şehit verilen vatan evlatlarında o düşünmeden ya da karnınızın gurultusunu bastırmak uğruna verdiğiniz satılmış oylarınız var vatan hainleri.

Şimdi karar veriniz;
Devletin son 65 yılının “56” yılına imza atmış, Nurcu-Işıkçı, köktendinci İngiliz-Amerikan bağlısı sağ hükumetlerin, devleti düşürdükleri tasfiye ortamından utanmaksızın hala;
“Ey CHP!!!” diyen çığlıklarına;
 “Ey Vatan hainleri!!! Diyecek misiniz?


Sağ partilerden hala bıkmadınız mı?

Alexis Tsipras Komünist Syriza partisi lideri
Dünkü devlet Yunanistan komünistlere oy verdi. Dinden mi çıktılar? Hala Ortodoks Hristiyanlığın merkezi orası. Hatta Atina’ya camii yapalım da diyorlar. Bizdeki teslimiyetçi hükumeti de ganimet bilip, Ege’de 156 küçüklü büyüklü adaya el koyup bayrak çektiler, askeri üs kurdular, Kıbrıs’tan çıkın diyorlar, Ak Denizdeki petrol ve doğal gazlardan da “Babayı alırsınız” diyorlar.
Sizin 56 yıldır değüiştirmediğiniz işbirlikçiler de 75 milyonlıukö ülkesi, yok dünyada bilmem kaçıncı büyük (!) titrek generaller ordusu olan ali (!) devletimize açıkça posta koyuyorlar.

Elden çıkan vatan topraklarına, karasularımıza sahip çıkacağına, İşbirlikçi R.T.Erdoğan, Ankara'da bu defa minübüsçüleri topladı, "Özgecan cinayetinin bir Minibüsçü" tarafından işlenmesi yüzünden minibüsçülerin suçlanmasına karşı çıkarak iyi bir alkış aldı.Ve sonra "devlet rejiminin çöktüğünü" bir cümle ile ekledi;

""Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ankara’da, bir sivil toplum kuruluşu tarafından düzenlenen başkanlık modeli konulu sempozyumda konuştu. Yine başkanlık sisteminin ‘faziletlerinden’ bahseden Erdoğan Cumhurbaşkanlığı makamı ile ilgili de tarihi itiraflarda bulundu. Erdoğan “Rejimin muhafızı olarak tasarlanan cumhurbaşkanlığı 10 Ağustos 2014 tarihi itibarıyla çöktü.” dedi.""

Ulen, şerefsiz millet!!!
ÜZÜLÜYORUM....
HİÇ BİR ÇIKARI OLMADAN İŞİNİ GÜCÜNÜ, EĞLENCESİNİ BIRAKIP VATAN, MİLLET HİZMETİ DİYE OKUYAN, ARAŞTIRAN, YABANCI KAYNAKLARDAN ÇEVİRİLER YAPAN, YAZIP ÇİZEN ARKADAŞLARIMIZIN HEPSİNDE "UMUTSUZCA BİR UMUT VAR." 

ÇIKMAYAN CANDAN UMUT KESİLMEZ" DERCESİNE.

AMA BU MİLLET, BU İNSANLARIN KIYMETİNİ BİLMEZSE, BİR DAHA BÖYLE İNSANLARA SAHİP OLMA ŞANSI DA KALMAYACAKTIR.

ÇÜNKÜ EĞİTİM DAHA ŞİMDİDEN BOZULMUŞTUR, ÖRTA VE YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARINDAN, MATEMATİK, FİZİK, KİMYA, BİYOLOJİ GİBİ POZİTİF BİLİMLERİ TANITAN DERSLERİN KALDIRILDIĞI DİLE GETİRİLMEKTEDİR VE ASLA BÖYLE KALİTELİ İNSANLAR İKİNCİ KEZ YETİŞMEYECEKTİR.

ATATÜRK REJİMİNDE YETİŞMİŞ AYDIN BEYİNLER ASLA OLMAYACAKTIR.

ATATÜRK VE ONUN KURDUĞU TÜRK VE MÜSLÜMAN DÜNYASINA DÜŞMAN OLAN, SAHTE MÜSLÜMANLARIN SOYLARI SİZE OKURYAZARLIK ŞANSI VERMEYECEKTİR.
Bu ülkede sadece ben mi yaşıyorum?
Gerisini de siz düşünün  şerefsizler, kahpeler, aşağılık teslimiyetçi tırsık sürüleri.
TBMM partilerine oy verenler, topunuzun amına koyayım.
Vatan elden gitmiş sikinizde mi?

"Eyyy CHP!" Dedikçe, "Allah, Kuran, Muhammet dedikçe aklınız gidiyor hepinizin. 
Dinini bilmez din manyakları sizi.
Takdir sizindir amına koyduğumun çocukları!



Alaeddin Yavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc

22 Nisan 2015 Çarşamba

RECEP TAYYİP ERDOĞAN VE AVANELERİ, TAKİYYE İLE VATAN KURULMAZ.


TAKİYYE İLE VATAN KURULMAZ, KURAMAYACAKSINIZ...

Takiyye ile vatan kurulmaz.
Türk milleti, Müslüman oldu, 1200 yıl İslamın kılıcı oldu.
Doğu Romayı da Batı Romayı da yıktı. Batı Roma son darbeyi Cermenlerden (Almanlardan) yedi ve bitti.
Oysa Tayyip ve ardındakiler, tarih boyunca kimin hakimiyetinde iseler onlardan gibi yaparak bu günlere geldiler. Yalancılık, hilekarlık, hırsızlık, yağmacılık dinlerinin temel ilkesi oldu.
Ermeniler, Süryaniler, Rumlar ve öteki gayrimüslüm azınlıklar 1774 Küçük Kaynarca anlaşması ile Rusların hakimiyetine girmişler, bu hakimiyet diğer Avrupa haçlı devletlerince paylaşıldığından Osmanlı yıkılıncaya kadar devlete vergi, asker vermediler ve devlete karşı daima isyanlar çıkartarak savaştılar.
Hainlerimizi tanıyalım...
Bunun da bazı sonuçları oldu ve bunlar Ermeni tehcirleri olarak bilindi.

1864 Anadolu Ermeni tehciri,
1892 Bitlis Ermeni tehciri,
1916 Anadolu Ermeni Tehcirlerinden kurtulanlar Gürcistan'a sığındılar, kalanları Müslüman olduk dediler ve eski dinleri ile İslam ortası inanca sahip tarikatlar içinde yaşadılar.
Cumhuriyet döneminde Şapka Kanunu v.b. mazeretlerle çıkarttıkları Müslüman görünümlü Rum isyanları sonucu mübadeleler buna eklendi.
Recep T.Erdoğan 2010'a kadar sıklıkla "Adana'da zalim bir vali varmış, dedem (Batum Bagata'dan Rize Güneysu (Potamya) köyüne göç eden) o zalim valiye karşı savaşırken ölmüş" dediği dedesi, Atatürk'ün emriyle, ordusunu ve silahlarını işgal devletlerine teslim etmeyen, Fransız üniforması giydirilmiş, Suriye'den İngilizlerin geri yolladığı 178.000 Ermeni ve onlara destek için Gürcistan ve Rize'den gönderilen (Rize, 60 yıl Rus işgalindeydi) zamanın PKK'lısı olan dedesi, Müslüman Türk bir vatan evladının kurşunlarıyla cehenneme postalanmıştı.Yoksa2008 Gürcü-Rus savaşında Gürcüleri yalnız bıraktığı için Gürcü Sakaşvili, 2010 referandumu öncesinde Gürcistan'ın 2003 Azınlık Raporunu(Tıkla) internete sızdırmış ben de dilimiz e çevirip yayınlayınca "adilyargic.blogspot.com". blogumu sildirivermişlerdi.
Erkeksiz, silahsız Müslüman kylerinde
Müslüman ve Türk soykırımı yapan
İşbirlikçi Ermeni çetecileri.


İşte bu Müslüman ve Türk görünen, 2003'te ilk yaptıkları iş olan Karadenizli bir hocanın evinde gizlice Hristiyan ibadeti etmesini işleyen ve Türkleri "dini baskı yapmakla itham eden "filmi çektirmeleri boşuna değildi.

Bu kripto hainler bu gün Işıkçılar, Nurcular adlarıyla önümüzde durmaktadırlar.

Bu kendilerini gizlemeyi ilke edinen kaypak, kalleş, hain sürüleri Osmanlı çökünce haçlılarla birlikte üstümüze saldırdılar,

Türk ve Müslüman soykırımı ve yağması yaptılar.

Atatürk öldürülünce iktidarı gene aldılar. Kur'anın ve dinin Türkçe öğretilmesini yasaklayarak, İslam'ın mitolojisi olan ibadetlerin çoğunu Sünniler gibi yapan Ortodoks Gregoryen Ermeni Hristiyanlığını (Işıkçılar) ve Ortodoks Süryani Hristiyanlığını (Nurcular) İslam diye halkımıza yutturdular. Hristiyanlardan da Çanakkalede bize karşı savaşanlardan şehit olur dediler....

İçimize işlediler.

Bu dönmeler içeriden, diyasporadakiler dışarıdan devleti yıkacak, halkı birbirine düşman edecek her şeyi yaptılar.

Sağ-sol, Laik-antilaik, Türban- Çarşaf-peçe, sağ-sol, Türk-Kürt her türlü anarşiyi beslediler ve devleti çalışamaz hale soktular, nifak tohumları ektiler.

Aynı bu filimde R.T.Erdoğan'ın "Bizi Vatansız bırakma Allah'ım" derken, Ermeni soykırımını resmileştirme işlerine hızla destek verdiklerinini gözden kaçırmayalım.

Diğer yandan da bu filim "18 Nisan'da okunmuştur.

Yani, İsa'nın Kudüs'e bakire boz sıpa üstünde girip Allah olduğunu Yahudilere ispat etme, çarmıha gerilme (12 Nisan Hayırlı Cuma olayı) ve 14 Nisan'da dirilip göğe çekilme olayının kutlanması olan Paskalya bayramının ardından...

Türk ve Müslümanlar bunu aymazlarsa faturası kabarık olacaktır.

PAPA ERMENİ SOYKIRIMI İDDİASINI RESMEN TANIMIŞ, AYNI İŞİ YAPAN AVUSTURYA'DAN ELÇİ ÇEKİLMİŞ. PUTİN'E "ÇIT" YOK, ZİRA AYNI KİTABIN ŞAKİRTLERİSİNİZ.

KİM İNANIR SİZİN SAMİMİYETİNİZE?

SİZ BİRİNCİ SINIF İŞBİRLİKÇİ, TAKİYECİ HAİNLERSİNİZ. BELGELERİNİ KENDİNİZ VERİYORSUNUZ.

PAPAYI SARAYA DAVET EDEN VE DAVET MEKTUBUNUZA "KUTSİYETPENAHLARI" DİYE HANGİ DİLE AİT OLDUĞU BELLİ OLMAYAN HİTBETLER KULLANIYORSUNUZ, ALNINIZDAN ÖPTÜRÜYORSUNUZ,

KENDİNİZİ VE SAYARAYINIZI KUTSATIYORSUNUZ.
SİZLER SAHTEKAR HAİNLERSİNİZ.
Süryani Recep Tayyip Erdoğan ile, Hatay Süryani patriği
Yusuf Çatin ile Vatikan'a giden, 1916 tehciri zamanında
dönmüş aileden gelen Gregoryen Ortodoks Ermeni
Fethullah Gülen. İkisi de takiyyecidir.
Fark, Gülen ret etmiyor, Tayyip ise 13 yıldır yapma-
dığını yaptı şimdi de "Türk'üm" demeye başladı.
Takiye ile "vatan kurmaya (Ortodoks Hristiyan Bizans)" çalışan sahtekar Kripto Ortodoks Hristiyanların vatan kurma çabalarını ayın artık.

Türk milleti takiye ile vatan kurmadı, kuranlara da müsade etmeyecektir.

İçinde Devlet Bahçeli İşbirlikçisini öven kısmı hariç diğerlerine katıldığım Murat İde'nin videosunu bu bilinçle seyrediniz.

Kolay gelsin.







Önce bu takiyyeci hainlerin hainliklerini işbirlikçilerinden belgeleyelim;


Yıllarca 1916'da Bitlis'i Ruslara karşı savaşırken esir düştüğünü anlattılar oysa, Rusları onlar davet emişler ve "sadakat madalyalarını da Elazığlı Şeyh Sait, Dersimli Seyit Rıza'ya takmışlar. Video Ruslar tarafından ifşa edildi. Onlara bu uzgörülerinden dolayı da teşekkür ediyorum. Bunu Oda Tv yayınladı, TBMM'de olay oldu. Silinir, kaybolur diye kaydettik.


Şimdi Murat İde'nin videosu gelsin;"R.T.Erdoğan bu videoda "Bizi vatansız bırakma Allah'ım" diye yalvarıyor. Yav, ortada vatan da devlet var. Millet de seni bu vatanı iyi yönetsin diye, açlıktan, sefillikten gelmişliğine bakmadıi kendinden, ezik gördü, mağdur edebiyatına inandı ve en başa getirdi. Şimdi, "hangi vatansızlık" seni rahatsız ediyor?: Bir açıkla da öğrenelim.





20 Nisan 2015 Pazartesi

AZINLIKLARIN DEVLET OLMA HAYALLERİNİ SORGULAMAK

AZINLIKLARIN DEVLET OLMA HAYALLERİNİ SORGULAMAK


Dünyamızın tarihini incelediğimizde, daha çok Avrasya toplumlarının tarihinden ibaret bir tarih önümüze sürülür.
Sanki, İki Amerika kıtasında, Avustralya’da okyanus adalarında, Afrika’nın güneyindeki toplumlar hiç yaşamamış gibidirler.
Bunların tarihleri ve kendileri de zaten 15.yüzyıl başlarında ortaya çıkan Keşifler ve işgal çağları olarak bilinen 400 yıllık süreçte kan dökücü, Grek-Yahudi ırkçılığına dayalı Hristiyanlık dini öğretisi gereğince soykırıma uğratılmış olduklarından, kültürleri de kendileri ile tarihe karışmış, bıraktıkları da yağmalanıp, üstleri örtülmüştür.

Devletlerin, hangi güce ait olduklarını gösterir.
Haritayı tıkla büyüt.

Avrupa halkları, İran ile savaşlarında öne çıkmak için, İran kökenli Grek Mitracılığı dininden kurtulmak için IV. Yy. başlarında Mesih bekleyen Yahudilerin çıkarttığı Ölen Tanrı İsa” adlı hayali bir kişiliğe dayalı olan Hristiyanlığı benimsemiştir. Bu dini Doğu Roma ve Batı Roma halklarına kabul ettirmeyi başarmıştır.

IX yüzyılda Bato Roma’nın Cermen (Alman) toplumunca yıkılmasını takiben, sembolik Vatikan Kilisesi ile Cermen krallarının ortaklığında kurulan o zamanın Avrupa Birliği olan Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu 1815 yılına kadar yaşamıştır.

Avrupa toplumları, İran, Arami/Sabi ve Mısır kökenli eski dinlerine göre, din adamlarını da “Tanrı Soyu” saydıkları krallarının soylarından seçme geleneklerini Hristiyanlığa da uygulamışlardır.
İngiliz Anglikan Kilisesini Vatikan’dan bağımsız hale getiren ilk farklı Hristiyan toplum olmayı başarmış, diğer Avrupa kıta milletleri ise buna ancak Rönesans ile kavuşmaya başlamışlardır.
Ama sonunda, kendi soylularından seçtikleri din adamları Hristiyanlığı, devlet siyasetleri haline getirmişlerdir.

Bunların yansımaları da “kendilerinden olmayan”, ama idarelerindeki halklara da nüfus kontrolü şeklinde olmuştur.
Örneğin bu gün Rusya’da, İslami her oluşumun engellenmesinde Rus kilisesini görmek bizleri şaşırtmamaktadır. Çünkü, XVI. Yüzyılda başlayan Rus yayılmacılığı, İslam yayılmacılığını bitirmek üzerine kuruluydu.
 Aynı durum Avusturya, Prusya (Eski Almanya), Macaristan için de geçerliydi.
 XIXyüzyılda başarılan Müslümanların Avrupa’dan atılmaları da Osmanlı içindeki gayrimüslüm azınlıkların devlet idaresinde bulunmalarından da yararlanılarak sinsice uygulanan ihanet teşvikleri sayesinde onları kışkırtarak, her azınlığı “Türk ve Müslüman düşmanı” yaparak başarılmıştır.

Özellikle Slav, Grek, Bulgar, Ermeni kökenli Osmanlı devlet adamlarının ihanetleriyle sürekli geriletilen Osmanlı toplumu ve devlet yapısı sayesinde, önceden planları satılmış savaşlarla XVIII. ve XIX. Yüzyıllarda Osmanlı ordusuna aralıksız mağlubiyetler yaşatılmış, gayri müslüm azınlıklar gizli-açık her şekilde desteklenerek iç isyanlara teşvik edilerek, ordunun içeriden, arkadan vurulması sağlanmış,elden çıkan topraklarda ve isyan bölgelerinde anında Türk ve Müslüman soykırımları uygulanmış, resmen Osmanlı hazinesi Avusturya ve Rusya devletlerine peşkeş çekilmiştir.

Bunca desteğe rağmen Rusya asla küresel güç olamamıştır. Son olarak I. Dünya savaşından büyük pay almasının engellenmesi için Japonlara verilen, Ruslarda olmayan uzun menzilli toplarla Tsuşima savaşında Rus donanması Pasifik okyanusuna gömülmüş, Alman imparatorunun verdiği maddi destekle de Rus Ekim devrimi gerçekleştirilerek, Rus çarlığının bu büyük paylaşım savaşından pay alması engellenmiştir.

Sosyalist devrimci V.İ.İ.Lenin’in yeni kurulan Türkiye cumhuriyetini SSCB’ye bağlama planıyla, Rus çarının “sıcak denizlere ulaşma hedefi”, Lenin’in zehirlenerek öldürülmesini takiben, Rusların çarlarının soyları kuruduğunda bir Gürcü papazı Çar yapmaları geleneğine bağlı kalınarak yapılan Gürcü Papaz Stalin’in Rus Çarı yapılmasıyla Rusya sıcak denizlerden yine uzak tutulmuştur. II. DÜnya savşında Rusyanın sosyalist görünümlü, Rus aristokratlarının idaresinde faşist bir rejim olması, verilenle yetinmesi sayesinde Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ülkelerinin “Komüzm korkutmasıyla bütün dünyayı teslim almalarına hizmet etmiştir. 1992’de de son bulup, ABD’nin “küçük çıkarlarla avunan” bir ortağı olarak siyaset sahnesinde yerini almıştır.

1915'te Gürcistan'a sığınan isyancı Süryanilere soyu uzuanan
Dönüştürücü, Müslüman görünen Süryani Tayyip

1917-1992 arasında geçen “75” yılda da SSCB’de ağırlıklı olarak Türk ve Müslüman soykırımına tanık olunmuştur.
Son 20 yıl içinde Putin ile sürmekte olan “küresel güç olma” çabaları, ekonomik, teknolojik ambargolar, Ukrayna, Çeçen isyanları, 2008 Gürcü- Rus savaşı ve diğer entrikalarla elan baltalanmaktadır.
Dün de Putin, “Amerika bizim ortağımızdır, Amerikan halkının seçeceği her devlet adamıyla çalışacağımızı belirtiriz” şeklindeki ifadesiyle teslim olmuş görünmektedir.

Osmanlıyı yıkan dini bağnazlığı değil, Osmanlı hanedanının Grekj tarzı sürekli devlet kurmak ve sürekli Osmanlı soyunun idaresinde bir Osmanlı Devlet-i Aliye’sini korumak için Türkleri devlet idaresinden dışlayıp, gayri müslüm azınlıklardan seçip Müslüman ederek devlet idaresini teslim ettiği “köle/devşirme devlet adamlarının, BAD’den yayılan “Milliyetçilik akımına kapılmaları” ve Avrupa devletleriyle işbirliğine geçerek gerçekleştirdikleri iç ihanetlerdir.

Osmanlı “bağnaz dinci” değildi ama ona bu görüntüyü veren, devşirme devlet adamları olmuştur. Zira bu adamlar, Osmanlı tahtına çıkacak olan padişahları da belirleyen güçler olduklarından bu işi kolayca yapabilmişlerdir.


11. Kasım 1938 sonrası devleti ele geçiren bu azınlıklar, namaz, oruç, hac, Allah inancı gibi İslam’ın temel ibadetlerini barındıran, İslam’ın mitolojisi olan, Müslümanlığa çok benzeyen Ortodoks Gregoryen Ermeni, Ortodoks Süryani, Ortodoks Rum mezheplerinden olduklarından, İslam anlayışını kolayca Ortodoks Hristiyanlığa ve bunlara çok benzeyen Ortodoks Yahudiliğe çevirmişlerdir.
Bu gün sıkıntılarını çektiğimiz bağnaz İslam köktendinciliği, Anarşist Mason İslam’ı olan Vehhabilik de dahil olmak üzere bu dönüştürülmüş, devşirilmiş İslam’ın ta kendisidir.

Osmanlı ve diğer Türk ve Müslüman devletlerinin mirasları üzerinde kurulan koskoca Rusya devletine ek olarak, bütün Avrupa’yı baştan başa fetheden Napolyon’un Fransa’sı, iki dünya savaşını ABD’li Yahudi Mason sermayesi ile çıkartan Almanya ve hatta II. Dünya Savaşı ile küresel hakimiyeti ABD’ye kaptıran İngiltere gibi devlerin bile emperyalist paylaşımdan umduklarını bulamadıkları bu dünyada, Osmanlıdan çıkan topraklarda kurulan yeni devletçiklerin hallerini sormaya gerek dahi yoktur.

Her milletin bağımsız, kendi adıyla anılan bir devlet kurma hayaline kimse bir şey diyemez ama bu hayallarin gerçekleştirilmelerinin sağlanması için uygulanan siyasetler başka milletleri de ilgilendireceğinden bu hayaller gerçekleşememektedir.

Greklere, Bulgarlara, Romenlere, Sırplara (Yugoslavya), Arnavutlara özenen Ermenilerin de devlet olma hayalleri, onları insanlık tarihinin en büyük ihanetine, en büyük kalleşliğine ve kahpeliğine düşmelerine sebep olmuştur.
F.GÜLEN, 19.yy. da Müslüman olmuş Gregoryen
Ermenilerinden olup, İslam'ı Hristiyanlığa
dönüştürmekle görevlidir.

Zira, Ermeniler, Müslümanlar gibi ibadet eden Gregoryen Hristiyan dinine mensup olduklarından Müslümanlara çok yakındılar.
Avrupa halklarının, Grek İncilinden, Alevilik- İslam- Gregoryen Ermenilik harmanı bir İslama geçirilmelerinin  sağlanmasında rol oynamaları için daha kuruluşunda Osmanlı devlet idaresinde ve yerleşiminde en çok kayırılmış millettiler. XVIII .yüzyılda Rusya Ermenilerinin silahlandırılmalarıyla başlatılan Ermeni kalkışması, sürekli eriyen Osmanlı devletinde artan şekilde yayılmıştır. Osmanlının “Tebayı sadıka (Sadık halkı)” olmaktan, en büyük düşmanı haline gelmelerinin tek sebebi, devlet olma hırslarıdır. Asla kendilerine haksızlık edilmemiştir ve daime kayırılmışlardır. İstanbul’a tarih boyunca tek Ermeni sokulmamasına rağmen Osmanlının ilk yerleştirdiği halk Ermenilerdir.

Ermeniler, geçmişlerini, Hitit İmparatorluğuna bağlı teba krallık olan, sınırları Van-Trabzon arasında bulunan Hayasa Krallığına bağlamaktadırlar. Zaman zaman, İran, Grek, Roma ve diğer mdeniyetlerin zayıflama dönemlerinde, I. ve II. Haçlı seferlerinde batılıların gayretleriyle devlet olabilmişlerse de asla uzun ömürlü ve tam bağımsız bir devlet kuramamışlardır.

Bunun nedeni de kendilerine ait dinleri, kültürleri olmaması, daima kendilerini gizleyerek Yahudiler gibi “kripto halk” olarak yaşamaları, yalancı, kalleş, kahpe, arkadan vuran hain, ırkçı toplum olduklarından başka milletlerin güvenlerini kazanamamışlar her zaman ters yüz edilmişlerdir.

Bu gün ve geçmişte, Ermenilerin Osmanlıya yaptıkları “en ayrıcalıklı azınlık olmalarına rağmen savaş sırasında arkadan vuran, erkekleri savaşta olduğundan, silahsız, savunmasız, yaşlı, savaş artığı sakatlar, kadın ve çocuklardan oluşan Türk ve Müslüman köylülerine uyguladıkları soykırım ve yağmacılığı” herhangi bir Avrupa kavmine bir kavim yapsaydı o kavim yeryüzünden silinmişti.

Bunu bana bizzat söyleyen, geçmişteki memuriyetim yıllarında katıldığım Ermeni tartışmalarında bulunan batılı devlet adamları ile halktan eğitimli insanlardır.

Grek, Roma ve diğer komşularının yaptıkları “soykırım siaysetini” Türkler de yapsaydılar bu gün Ermeni toplumu adıyla anılan bir toplum olması olanaksızdı.

Bu gün dahi kurmayı hayal ettikleri toprakları doğu Anadolu’ya uzanan Büyük Ermenistan’ın bir Rusya, bir Almanya, bir Fransa kadar haşmetli olabileceğini düşünmek dahi aklıdışıyken hala devlethayali kovalamaları,hiç bir akla, hiç bir mantığa uyamamaktadır.

“31” yıldır sürmekte olan PKK Kürtçü hareketinin aslında, Ortadoğu doğal kaynaklarının üzerine oturmak, bu kurulması muhtemel coğrafyaya askeri üslerini yerleştirmek, böylece Avrasya kıtasının her yerine kolay müdahale edebilme olanağına kavuşma peşinde olan AB-D koalisyonuna hizmet edecek Büyük Ermenistan ve Büyük İsrail projesinin ön aşamasıdır.
Kurulması vaat edilen hayali devlet adları da gene hayali kalacağı belli iken, bu ihanet projelerine maşalık eden Ermeni ve Kürt kavimleri, bölge halklarından gelecekte sıkı bir tepkiyi elbette göreceklerdir.

Bu haritalar da kurulacak kukla "ÜS Devletçikler" size
yetecek mi? Bunlar uzun ömürlü olabilecek mi?
Emin misiniz?

Günümüz Türkiye Cumhuriyeti ve Osmanlıdan çıkan topraklarda kurulan Suriye, Lübnan, Ürdün, Azerbaycan gibi ülkelerde, Suriye’de Nasturi Hristiyanları, diğerlerinde İslam’a çok benzeyen Ermeni, Süryani ve Yezidi Kürt azınlıklar devlet idaresinin başına getirildiklerinden, Müslüman görünerek ihanetlerini sürdürmektedirler.

Kendilerinden olmayanların asla büyük sermaye, devlet bürokrasinin yüksek mevkileri ve siyasi iktidarlar teslim edilmemekte, belli bir mevkiden sonra ya elenmekte ya da emekli edilmektedirler.

11 Eylül 2001 Haçlı Seferiyle başlayan Afganistan ve Irak işgalleriyle süren, küresel emperyalizmin ordularının bölgeye sokulması da bu kripto hainlerin sayesinde gerçekleşmiştir ve elan sürmektedir.

Herkes bu yazıdan kendisine uygun olan dersi çıkartsın isterse ihanetlerine, kalleşliklerine, kahpeliklerine devam etsin, isterse, birlikte yaşadıkları milletlerin “antiemperyalist mücadeleerine katılarak” kısmen de olsa kendilerini affettirme yolunu seçsinler. Bu kendilerine kalmış bir seçenektir.
Resmi büyütmek için tıkla
Bu kavimlere dün Osmanlı’yı arkadan vuran, bu gün Yemene saldıran, anarşist İslam Suudlar, Halidi Bahreyn, Katar, B.A.E şeyhleri ile bütün Türk ve Müslüman dünyasının “Müslüman görünümlü” işbirlikçileri ile yeryüzü coğrafyasının bize uzak yerlerinde yaşayan hain işbirlikçiler de dahildir.
Hepsi, masum insanların kanlarında boğulacaklardır.

Yarın bölgeyi tümüyle işgal edecek olan AB-D emperyalizmi, zaferlerini asla bu kahpe kavimlerle paylaşmayacaklarından, hedeflerine ulaştıklarında ilk işleri geçmişte yaptıkları gibi bunları soykırımın en ağırına uğratarak tarihten zaten sileceklerdir.

Artık, Türk ve Müslüman toplumları ile ezilen milletler, “at izi ile it izini ayırt etmişlerdir”, takiyeci, kahpe idarecilerini teşhis etmişlerdir ve tavır koyar hale gelmişlerdir.

Herkes yaptığının hesabını günü geldiğinde bir şekilde verecektir.

Tarih yazanların, takdir okuyanlarındır.

Alaeddin Yavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc

1000 yıllık Dünya Keşifler tarihinin kısa özeti için tıkla; http://adilyargic.blogspot.com/2011/01/kesifler-isiginda-osmanli-tarihi.html

1 Nisan 2015 Çarşamba

31 MART BU YILDA BOŞ GEÇMEDİ



Dün, 31 mart sabahı, açtım tv’yi sabah haberlerini izledim, saat 10;00 sıralarında terör örgütünün Tv’sine de baktım. Karayılanla yapılan bir röportaj yayınlanıyordu.


R.T.Erdoğan’ın kendilerini oyaladığını, 30 yıllık mücadele sonunda bir şey almadan silah bırakmalarının olanağı olmadığını, hatta, bölgenin şartları nedeniyle silah bırakmalarının da mümkün olmadığını anlatırken bir ara coştu ve “PKK Silah kullanmalıdır” deyiverdi.

Görüşme devam ederken sıkıldım başka kanala geçtiğim anda iki dakika içinde elektrikler gitti.
Bekle bekle gelmez. Sonra başladık orayı burayı arayıp sıokıntı dağıtmaya. Bir aile dostumuz, terör örgütünün hidroelektrik santrallaerinden birisine bombalı saldırı yaptığı, bunun gizlendiği, ülkenin yarısında elektrik olmadığını duyduk, ürperdik.


İran’la daha bir gün önce R.T.Erdoğann köprüleri atmasına, Yemen saldırısında Suudi desteğine olayı bağladım, derken bir arkadaşı aradım. Ondan da 47 vilayette elektirk olmadığını, yavaş yavaş verilmeye başlandığını duyduk rahatladık.
Eşim memleketini aradı. Gümüşhane’de de elektrik olmadığını öğrendik. Demek ki anlatılanlar doğruydu.
Neyse akşam 19.00 sıralarında elektriğe kavuştuk.
Sıkıldım dışarıda gezdim bende.

Bu gün Tv’yi açtım ki terör örgütünün yan kolu olan bir örgüt, gayet de iyi çalışan, Berkin Elvan dosyasını takik eden savcı Selim Kiraz'ı, rehin almış öldürmüş.
Sorgulamayanlara baskın yapmayan bu teröristler, soruşturanlara neden baskı yapar anlamış değilim.
Her halde her seçim zamanı AKP’ye mağdur imajı vermek, gelişen sol hareketin ve Atatürkçü bağımsızlıkların güçlenmelerini engellemekten başka ne amacı olabilirdi ki?

Sol ideolojinin temeli emperyalist/sömürgeci devletlere ve onların köleci siyasetlerine karşı olmaktır ve onlarla asla ilişki kurmamaktır.
Oysa bizim sözde solcu terör örgütü 800 yıllık Yezidi Kürtçülük siyasetini hiç değiştirmeden aynen uyguluyor.
Yani, Haçlı sömürgeci, köleci devletlerle işbirliği içinde, onların destekleriyle korunuyor, paralarıyla yaşıyor, silahlarıyla vuruyor.

Ondan sonra gelsin “Solcuyum ben” sloganı, “Halkların Kardeşliği” sloganı.
Halkların kardeşliğinden bunların anladığıi Avrupa’nın Grek soylu bağlarından başka şey anladıklarını düşünmüyorum.

Gerçekten hidroelektrik santrallarımızdan birisine AKP ile danışıklı kayıkçı kabgası yhapan terör örgütünce veya diğerlerince bir saldırı yapıldıysa bunun ABD, İran kutuplarında soruşturulması gerekir.
Neyse bu konu uzun zaman teşhir edilmez, belki arkasında elektrik üreten kurumlarının tekrar devletleştirilmesi siyaseti çıkabilir de. Zira, AB-D emirleriyle savaşa gireceksen elektrik üretİmin kendi elinde olmadıkça nal toplarsın.

Savcı Selim Kiraz’ın ailesine baş sağlığı dilerim. O teröristler gerçekten Berkin çocuk için oraya gitmiş olsaydılar bence babasının çağrılarına kulak vermeliydiler.
O bahaneydi ve tamamen AKP hükumetini “vatansever göstermeye” hizmet etmiştir.

Her seçim öncesi böyle olayları kanıksadık artık.
Adliyelere girmek o kadar kolay değil. Avukat cüppesi de giysen, kimliğini göstermek zorundasın.Bu iş içeriden destek almadan olmaz. Birileri gö yumuyor. Sonra, bu operasyonu yapan özel harekatçılar bu çocukları öldürmeden alabilecek şekilde eğitilmişlerdir.
Öldürülmeleri ileride konuşmalarını önlemek için yapılmış olabilir.
Burada hatası olan operasyonu yapan polisler değil, siyasi kadronun verdiği emirler olduğu şüphesi uyanıyor.

Fuat Avni üç ay kadar önce DKPC'nin
öne çıkartılacağını yazmıştır.

Olay hakkında açıklamanın Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılması da üstüne tüy dikiyor.
Bu sadece meclisten kavga dövüş geçirilmekte olan güvenlik paketini değil, halkı daha da sindirecek baskı yasalarına kapı açmak için de gerçekleştirilmiş bir operasyon olabilir.

Olay kınanmalıdır, terör olayıdır ama olayın faillerinin hapisten yeni çıkmış olmaları kullanılmaya uygun olmaları düşündürücüdür.

Savcı gerçekten terörsit kurşunlarıyla mı yoksa operasyonu gerçekleştirenlerce mi öldürüldü bu da tartışılmalıdır.
Ama bu karanlıkta güvenilecek bir yargı kurumundan yoksun olmamız bu soruların uzun süre cevapsız kalacağının da delilidir.
Sorular bitmiyor...

Polis, siyasetin emrinde bir güvenlik örgütüdür, artık yasalara sığınarak “bu kanunsuz emirdir, yapamam” diyebilecek ve işinde de kalabilecek yasal güvenlikten yoksun bırakılan güvenlik kuvvetlerinden emri yapmaktan başka bir şey beklenmemelidir.

Elektriklerin ülke çağında kesilmesine Ergenekon tezgahından önce “72” saat elektriksiz kalarak şahit olmuştuk. Bu olayda derin  NATO ve israil’n orduya operasyon yaptıkları kanaati sosyal medyada tartışılmıştı. İkincisini de dün 31 Mart 2015’te yaşadık.
Üstüne cumhuriyet savcısının öldürülmesi de tüy dikti.

Bu millete okyanus ötelerinde dikilmiş şeriata dayalı bir deli gömleği dikilmiş olduğu ortadadır ve bu gömleğin başımızdaki hükumetçe millete giydirilmeye çalışıldığı da açıktır.
Olaylar bu deli gömleğinin zorla giydirilmesi aşamasında olduğumuzu göstemektedir.

Ne hükumet ne yargı ne de güvenlik güçler ve diğer resmi sivil kurum ve kuruluşlar artık güven vermemektedir.
31 Mart bu işler için acaba geçmişteki tercih ediliş nedenlerinden mi seçildi? Neyin şifresidir bu 31 Mart?
Balyoz davası sanıkları da aynı tarihte gene aklandılar. Onlara geçmiş olsun. Umarım mağduriyetleri tamamen giderilemese de bir şeyler yapılabilir.

Herkes bir düşünmelidir. Geçmişte bunları yazdık.

Takdir milletindir.

Alaeddin Yavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc