Blog başlığındaki "+40" UYARISINI GÖRDÜNÜZ MÜ?

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.

Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.

Tedbir olarak yanınızda sağlık ekibi bulundurunuz veya çıkınız! +40 :))

İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.


Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Yazılarımı ırkçı, etnik,dini ayrımcı bulanlar, Atatürk'e yapılan 26 Kürt isyanı, 25 suikastın arkasında ve 30 yıldır, 50.000 insanımızın ölümünde Kürt Yezidiliği ardında saklanmış gayrimüslüm azınlıkların olmadığını ispatlasın.

Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

27 Şubat 2014 Perşembe

BAŞBAKANA HAKSIZLIK MI EDİYORUZ

En başında böyle olmadığı belirteyim. Kendisi henüz Çorum ceza evindeyken onu ABD başkanı Clinton'un ön heyetinin ziyaretinde işini düzgün yaptığını söylediğimi ve ardından gelen sonuçları "Amerika nasıl başbakan seçiyor" başlıklı yazımda yayınlamıştım.

Boşbakan yanında mahdumu Bilal oğlanı (Solunda arkasında) gezdirmekle onu resmi protokole dahil etmekle bile suç işlemektedir. Bu devlet hala Cumhuriyet rejimiyle idare edilmektedir. Çok özlediği padişahlık düzeni terk edileli yaklaşık 100 yıl olmuştur. Boşbakan el yardımıyla ele geçirdiği devleti gene el yardımıyla kaybetmektedir. Ferdinand Marcos'un, Kaddafi'nin, Saddam'ın acı sonu onu da bulacaktır.
Boşbakan yanında mahdumu Bilal oğlanı (Solunda arkasında) gezdirmekle onu resmi protokole dahil etmekle bile suç işlemektedir. Bu devlet hala Cumhuriyet rejimiyle idare edilmektedir. Çok özlediği padişahlık düzeni terk edileli yaklaşık 100 yıl olmuştur. Boşbakan el yardımıyla ele geçirdiği devleti gene el yardımıyla kaybetmektedir. Ferdinand Marcos'un, Kaddafi'nin, Saddam'ın acı sonu onu da bulacaktır.

Bence yeterli olan bir belgeyi de o yazıda yayınlamıştım. Zira böyle şeylerin belgesi olmaz.
Diğer yandan altı yıldır kendisi aleyhine başlatılan "o benim başbakanım değil" kampanyalarına da katılmadığımı, kendisinin yanlışı ile eleştirilmesini, doğrusuyla takdir edilmesini, etmek istemeyenin de iyi hizmetini eleştirmesinin mantıksızlığını yazdım. 

Üstelik bu günlerin geleceği,"her işbirlikçinin bir son kullanma tarihi olduğunu, yabancı devlet adamlarına değil kendi halkına sarılmasını öneren örneklemeli yazılar da yazdım.

Ama başbakanın hep aleyhinde yazmamın sebebi de onun gönüllü olarak girdiği çirkin siyasetin aracı olduğunu ve bunu yapmasında da çok övündüğü soyunun ezeli batı işbirlikçisi olduğunu kantılamak üzerinde yazdım.
İyi yaptıklarını da arada bir yazdımsa da esastan görevli olduğu işbirlikçi ihanet projesine karşı olduğumdan da iyilerini pek metih etmeyi de uygun bulmadım.
Çünkü boşbakan, başta ülkemizi sınırlarından rejimine, dininden tarikatına, Ortadoğu'daki Müslüman ve Türk devletlerini tasfiye etmek, mevcut iktidarları da değiştirmek gibi bir görevi AB-D koalisyonundan aldığından dolayı işbirlikçidir ve anayasal suçlar işlemektedir.

Tasfiye edilmekte olan devletimizin bütün zenginlerini kripto azınlıklar ile yabancı sermaye sahiplerine peşkeş çekerken aldığı komisyonları artık bankalar, içi bol tripleks villalar, koca koca TIR'lar, altları sadece dolarlarlar doldurulmuş sığınak tarzı yapılar üzerine kurulu bahçeleri doldurmuştur.
Çocukları ufacık bir tahkikatın verdiği korku üzerine şaşkınlıklarından onca parayı  nerelerde saklayabileceklerini hesaplamakta sıkıntı çekmektedirler.

Halkı çöp konteynerlerinde küflü ekmek arayan boşbakanın çocukları paraları koyacak yer bulamamaktadırlar.
Bu ses kayıtlarının montaj olduğunu düşünelim. 17 Aralıkta geçen bu konuşma dört bakanın istifa ettirildiği ses kayıtlarıyla aynı tahkikatta kaydedilmişlerdir. 
Muhtemelen başbakanı da görevinden istifa ettirip ani bir hükumet krizi ile devleti açmaza sokmamak için halka açıklanmamıştı.

Boşbakanın 10.000 kadar adli, emniyet görevlisi yanında devletin tüm kurum ve kuruluşlarından memuru ya sürgün etmiş, ya haklarında yargılama başlatmış ya da bunlarla birlikte ülkenin değişik yerlerine sürmüştür.
Oysa onurlu bir siyasetçiye yakışanı ise yerine birini tayin edip olayı yargıya intikal ettirip istifa etmesi gerekiyordu.
O tersine intikam almaya başladı.

Bu kendisinin samimi, yüreği hizmet aşkıyla çarpan, milletinin hizmetkarı bir siyasetçi olmadığını göstermeye yetmektedir.

Çünkü 17 Aralık 2013 operasyonunun ardından istifa ettirdiği dört bakandan birisi (Erdoğan Bayraktar) yaklaşık olarak, "Sen ne emrettiysen biz yaptık. Sen de bizle ortaksın" demiş ne olduysa aradan geçen bir ay zaman içinde pişmanlık getirip partiye geri dönmesi sağlanmıştı.

 Bu olaydan on on beş gün sonra da boşbakanın oğlu Bilal ile aynı gün paraları evden kaçırıp saklayacak yer bulma telaşı içindeki konuşmalarının yayınlanmasına tüm dünya şahit oldu.

MHP genel başkanı Devlet Bahçeli'nin iddiasına göre bu para 2,5 milyar ABD Dolarıdır.

2,5 milyar ABD Doları ne kadar yer kaplar?
2,5 milyar ABD Doları ne kadar yer kaplar?

Bu kadar önemli bir zamanda cumhurbaşkanının, Hakimler, Savcılar Yüksek Kurulunu Adalet Bakanına teslim eden, özerkliğini kaldıran yasayı imzalaması da dikkat çekicidir.

Bu halka resmen, "Kanunu biz yaparız, biz yürütürüz, devlet işgalimiz altındadır elinizden geleni ardınıza koymayın" diyen, bir "azınlık eşkiya çetesi" nin ifşasıdır. Halkı devlete karşı kışkırtmayı hedeflemektedir.

Üstelik bu yazıyı yazarken yeni yayınlanan bir ses kaydında da boşbakan gene oğluna "10 milyon dolar getiren bir iş adamından gelecek parayı almamasını öneriyor ve paranın verilen işi karşılamadığından şikayet ediyor." 

Bu işin cılkı çıkmıştır. Başbakanın da hükumetin de yargının da devletin de meşruiyeti kalmamıştır.

CHP'nin yarı resmi kanalı sayılan Halk Tv'de CHP genelbaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ses kayıtlarını ses uzmanlarına inceletip kayıtlarda montaj olmadığından emin olduktan sonra ses kayıtlarını açıklayarak başbakanı doğrudan istifaya davet ettiği anlatılmaktadır.

Ben neçizane olarak, başbakanın çok övündüğü soyu ile ilgili yıllardır araştırma yaptım. Bunun sonucunda başbakanın ve ailesinin "kripto Müslüman" olduğu, özünde 1915'te Enver paşadan kaçarak Gürcistan'a sığınan ve zamanın Rus Çarının emriyle Batum'a yerleştirilen 67.000 Süryani isyancının soyundan olduğunu 2003 Gürcistan A.B. Azınlık Raporuna dayanarak yazmıştım.

Daha sonra Süryanileri araştırıp onların kökenlerini eski Aramilere dayadıklarını, M.Ö. 1800 ile M.Ö 800 yılları arasında Zağros dağlarına sürgün edildiklerini, son olarak da Romalılarca M.Ö. 200 yıllarında Urfa-Mardin-Diyarbakır bölgesindeki dağlara sürüldüklerini, bu dağlara "Tur Abdin "Köle Dağları" adını verdiklerini, yaklaşık 4000 yıldır dağlarda eşkıyalık ile geçindiklerinden "Arami" olan adlarını "Harami" ye çıkarttıkları ve M.S. 50'lerde Hristiyan olarak Süryani adını aldıklarını kendi tarihlerinden yazmıştım.

Boşbakan "Harami" olduğunu kanıtlamıştır.

Bu ses kayıtları da, bu güne kadar kaynağını açıklayamadığı zenginliğini açıklayamaması da bunun en açık delilidir.

Boşbakan benim sekiz yıldır hakkında yazdığım her yazımda beni haklı çıkartmış, "Harami'liğini" ortaya dökmüştür.

Takdir okuyucunundur.

Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc

16 Şubat 2014 Pazar

SÜNNİLİK NEDİR?


SÜNNİLİK NEDİR?
8 Şubat 2014, 21:05


Yavuz Sultan Selim zamanından günümüze Kürt meselesini Erdal Sarızeybek kendi yorumuyla yazmış. Bilgilendirici bir yazı. Bu yazı kendi internet sitesinde yayınlanmış ve tarafımdan da sayfamda paylaşılmıştır.

Yalnız bu yazıda Erdal Albayım önemli bir yanlış yapmıştır. Her ne kadar İslam ve Kürt tarihi ile ilgili yaptığı araştırmaları yayınlayıp bizleri bilgilendiriyorsa da her şeyi doğru bildiği anlamına gelmez.

Konu Sünnilik konusudur.

Erdal albayım, Sünniliği resmen "Emevilik, yani Mecusilik olarak tanımlamaktadır. Oysa gerçek böyle değildir.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde "Sünni" denildiğinde Şafi Kürtler (Artık Halidi Kürt Nakşibendisi Mason İslamcısı oldular. Gerçek şafii kaldı mı bilmiyorum. Çünkü sesleri çıkmıyor) ile Müslüman takiyesi yapan, namaz kılan Allah'a inanan Sabi Yahudiler, Kürt Yahudiler, kripto Süryani ve Ermeniler anlaşılmaktadır.

Oysa Sünnilik sekizinci yüzyılda yaşayan Irak Kufe doğumlu köken olarak Horasan Türk'ü olduğu kuvvetli ihtimal olan, tüccar Numan İbn Sabit (Sabit oğlu Numan) tarafından kurulmuş ilk büyük mezheptir ve Emevi zulmünün halkları bayılttığı dönemde çıkmıştır. Emevilerin uydurduğu sahte hadislerden 200 kadarının küfür olduğunu ilan ettiği için din düşmanı ilan edilmiştir.

Sünnilik mezhebi adını namazlarda peygamberin fazladan kıldığı sünnet (kılınması şart olmayan) namazlarını farzlara ek olarak kılmayı, toplum içinde güzel görünen yapılması yararlı ama farz veya vacip olarak belirtilmemiş ama peygamberce yapılmış güzel davranışları ilke edindiği edindiği için adını "Sünnet" ten almıştır. Sünni Müslüman demek, dinde emredilmediği halde peygambere emredilmiş veya onun doğru, güzel bularak yaptığı ibadet ve davranışları yani sünnetleri ibadetine, yaşantısına ekleyen güzel, doğru insan, gerçek Müslüman demektir. Emevi Yezidliği (Mecusiliği) ile bir ilişkisi yoktur.

Halk arasındaki saygınlığını kullanmak isteyen Emevi halifesi onu vezirliğe ikna edemeyince öldürtmüştür. Bu yüzden büyük İslam şehitleri arasında sayılır.

Arap erkekleri bazen peygamberin amcası Ebu Talip (Talip'in babası) gibi oğullarının bazen de Numan ibn Sabit gibi "Ebu Hanefi" (Hanife'nin babası) gibi kızlarının adıyla çağrıldığından "Ebu İmam Hanefi" olarak da bilinir. DSaha sonraları kendisine "İmam-ı Âzam" Büyük imam" denilmiştir. Bu yüzden Sünnilik mezhebinin diğer adı da Hanefiliktir.


İmam-ı Azam Ebu Hanife, dini o zamanın Emevi, Abbasi putperstlerine çiğnetmedi. Bu günün Müslümanları onun da peygamberin de yolundan çıktılar, Mason Müslümanı oldular, dinlerine sahip çıkmadılar, ülkelerini, bayraklarını çiğnettiler,sahte Müslümanlara, Haçlılara köle oldular.

Abbasi halifesi Ebu Cafer el Mansur Bağdat'ta "Kubbet-ül Adra" adlı bir kale inşa ettirmiş ve halkın hac vazifesini burada yapmasını emretmiş, Mekke'deki Kâbe'ye gitmesini yasaklamıştır. İmam-ı Azam'ın Mansur ile kavgası bu olayda büyümüş sonunda hapsedilmesine ve işkencelerden geçirilip zehirlenerek öldürülmesiyle son bulmuştur.

Hanefiliğin Irak'ta İbrahim (M.Ö.2000'LER) peygamberin de mensubu olduğu gibi Haniflik diniyle bağlantısı "ad" dışında yoktur. (Kur'an İbrahim Suresinde İbrahim'in Hanif peygamber olduğu belirtilir. Ancak o dönemlerin hanifliği İslâm'a göre putperestliktir.)

Ancak onun şöhretinden yararlanarak taraftar bulma hayaline kapılmış Haniflerin de Numan'ın "Hanif kimse" olduğu ve Arap olduğu yönünde iddiaları da olmuştur.İnsan topluma mal olunca herkes onu kendisinden gösterme yarışına girer. Haniflerin ve diğerlerinin de yaptığı budur.

Sünnilik veya Hanefiliğin kesinlikle bu gün AKP iktidarının koalisyon ortakları olan kripto putperestlerle hiç bir alakası yoktur.

Ebu Hanife Emevi zulmüne baş kaldırmış, halkının dertlerinin tercümanı olmuş bir özgürlük ve adalet savaşçısıdır. Sünniliğin kurucusudur.

Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc

İMF'YE DIŞ BORÇ ÖDENMİŞMİŞ..


IMF YE DIŞ BORÇ ÖDENMİŞMİŞ...
9 Şubat 2014, 02:05




Amerikan Doları, Kanlı Emperyalizmin sembolü

Dış işleri bakanı Ahmet Deyvitoğlu, maliye bakanı yerine konuşmuş. İMF!ye kredi borçlarını ödedik...

Bir kaç gün önce muhalif Tv kanallarında açıklandı. Evet hakkatten ödenmiş. Ama aması var.

Nasıl mı?

Devletin IMF, Dünya Bankası v.b. yabancı bankalara 500 milyar ABD Doları borcu varmış.

Bunun 6 milyarı devlet adına yapılmış, kalanı da iş adamları, sanayiciler, ithalat ve ihracatçılar kısaca iş dünyası mensuplarınca çekilmiş.

Yani AKP'nin finansörleri çekmiş.

Yani borç aynen var ama adını değiştirmiş, farklı adreslere ve sorumluluklara dağıtılmış.

Yav iş adamlarının borcu devleti bağlamaz demeyin.

Bal gibi de bağlar.

Nasıl mı?


Kripto Süryani yandaş sermayedar Mehmet CENGİZ telefonda "BU MİLLETİN A...NA KOYACAĞIZ!" DİYEN İT

Yeni dış borçlanma oyunu, bankaların adları ve alanların da değiştiği ince bir oyun.

Malum siyasetçiler yıllardır bizi vize baskıları, milliyetçilik duygularıyla içeri kapatıp dünyadan kopardılar ya biz nasılsa bir şeyi bilmeyiz.

Devletin kefaletiyle bütün yandaşlara milyarlarca dolar kredi çektirilmiş...

Bunlar borç değil mi Corc?

Kefili devlet değil mi?

Devlet.

İngiltere bir İngiliz iş adamının alacağı yüzünden "ödendiği halde" II.Abdülhamit zamanında Kıbrıs'a haciz koymadı mı?

Aloo dedeleri II. Abdülhamit'i İngilizlerin emirleriyle tahttan indirenler,

Yeni Osmanlıcılar,

Bu günün II. Abdülhamit hayranları ondan da ders almazsınız ya siz.

Sadece ihanetinize maske yaparsınız...

Bu millet de yer ya.

Yerse?


O kadar yağmaladınız, yaladınız yuttunuz bu milletin parasını, devletini, geleceğini...Bari bunu da yıyın de tam olsun...

Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc

DEMONOLOJİDE ŞEYTAN, KURT VE DİĞERLERİ


DEMONOLOJİDE ŞEYTAN, KURT VE DİĞERLERİ
7 Şubat 2014, 20:14

Bu yazım dini bütün arkadaşları kızıdırabilir. Ama bazı Atatürkçü arkadaşların tutup bana cinler, şeytanlar, büyücülük, bağcılık hakkında sorular sormalarını Atatürk'ün gençliğine yakıştıramadığım için yazdım. Ben yazarsam her şeyin mitolojisinden başlar gelişimine kadar yazarım.

KENDİNE GÜVENMEYEN OKUMASIN!

Eski ekvator kuşağı toplumları yeryüzüne ışığı ve sıcağıyla yaşam ve bereket kaynağı olan güneşi öne çıkartıp "Hak Tanrı-Gerçek Tanrı" ilan etmişlerdir.


Mısır'ın ilk tek tanrısı Aten (Güneş) i sfenks şeklinde selamlayan, din adamlarının sapkınlıklarını, topluma verdiği zararları görerek ilk tek tanrılı dini başlatan, firavun Akeneton.

İnsanlar arasında kardeşin kardeşle, ebeveynin evlatları ve eşiyle olan ilişkilerinde yaşanan "iyi/kötü" kavramlarından yola çıkılarak bir de kötü tanrı yakıştırılmış. Bu da geceleri üç defa doğup batan Ay olmuş ve hareketleri sinsi bulunup şeytanlaştırılmıştır.

Bu ikisinin evliliklerinden de ilk önceleri keşfettikleri ilk beş gezegeni de bunların çocukları ilan etmişler.

Bu Ekvator bölgesi halklarının özellikle Hint, Fars, Arap ve bunların harmanı Grek/Yunan dinlerine göre, Hak tanrı/Allah erkektir ve güneştir. Kız kardeşi ve karısı olan Ay da karanlığı, sisi, alacakaranlığı simgelemiş ve "kötü/Titan(Tseytan okunur)/Şeytan" olarak adlandırılmıştır.

İnsanlar boylarının 40 metreye ulaşan esas şekli insan olana ama her şekle girebildiklerini düşündükleri bu tanrıları adına yükseklikleri 40 metreyi geçen tapınaklar inşa etmişler, çalgılar çalıp ilahiler (tanrıya övgüler) söyleyerek danslar etmişler ve böylece onların sevgilerini, şefaatlarını, korumalarını kazandıklarını düşünmüşlerdir. Arap halk oyunu olan halay oyunu da güneşin etrafında dönen gök cisimlerini taklit eden ibadet ayini olarak belirmiştir.


Mısır Tebes'te bulunan 40. yüksekliğindeki tanrı heykelleri

Tanrıları için yapılan evlere halkın girmesi yasaklanmış sadece devletin kaymak tabakasından seçilen ve onların soylarından olduklarına inandıkları siyasi ve dini kişilikleri bir arada bulunduran rahip ve rahibe krallar, kraliçeler, çocukları ve ayrıca yalnızca tapıankta tanrıya hizmete ömürlerini adamış, doğar doğmaz tapınağa adanmış kişiler bulunurdu.

İsa peygamberin anası Meryem (Aramice-Kutsal Hizmetçi demektir) Ana da tapınağa adanmış böyle bir kadın olduğu Kur'an dahil İncil'de de açıkça ifade edilir.

Halktan doğum yapan kadınlardan herhangi bir hastalığa yakalanmış, zamanın sağlıklçıları olan rahip ve rahibelerce tedavileri mümkün olmayanları da tapınaklarının bahçelerine terk ederek tanrılarının iyileştirmesine bırakmayı gelenek olarak uygulamışlardır.

Bu gelenek Hıristiyanlık ve İslam'ın doğuşuna kadar sürmüştür.

Tapınağın bahçesine terk edilerek şifa bulanları tanrının şefaatine nai olduğu için ululamışlar, iyileşmeyenleri ise şeytanın askeri sayıp toplum içinden ayıklamışlardır.

Böyle tanrının şefaatinden mahrum kalanları da hastalıklarını topluma yaymasın, görüntüleri ile insanları korkutup rahatsız etmesinler diye taş ocaklarında, ağır iş yapılan yerlerde karın tokluğuna çalıştırmışlardır. Bu öldürmek veya sürmekten daha insani bir tutumdur.

Bunların arasında devlet erkanından olanlar da içine düştükleri şartları hazmedemediklerinden hastalıklı insanları isyana teşvik edip zaman zaman devlet idaresini ele geçirmişlerdir. Bunun böyle olduğunu M.Ö.IV.yy. da yaşamış Mısır'lı tarihçi Maneto'nun eserlerinde görüyoruz.

Bu şekilde devlete zarar veren asiler de bastırıldıktan sonra ülke dışına, çöllere, dağlara sürülmüşlerdir. Sahip oldukları inançlarına göre kendileri de "tanrılarının şefaatinden mahrum edilmiş oldukarına" inandıklarından bu insanlar da eski dinlerini "şeytanın askeri" sayıldıklarından şeytana göre düzenlemişlerdir.

Sayılan sebebplerle lanete uğradıklarına inanıldıklarından çöllere ve dağlara sürünerek şeytana ibadeti benimsemiş kavimlerin Ay tanrısı kültüne göre ise diğerinde şeytan sayılan AY erkek, GÜNEŞ te kızı olarak kabul görmüştür.

Ortadoğu coğrafyasında bu uygulamayı Ay tanrısına tapınan Irak Keldanileri (Ay'a Tapınanlar), Sabiler, Aramiler, Yahudilerde görüyoruz.


Keldaniler'in tanrısı Ay tanrısı Sin'dir. Sin, Sümer gök tanrısı Enlil'in hırsız oğludur. Enlil, Fırat kıyısındaki sarayında kudret tabletlerini çıkartıp havuzda yıkandığı sırada yanında bulunan oğlu Sin, Enzu(Şeytan) kuşu kılığına girerek babasının tabletlerini çalar ve bu dünyanın en yüksek dağına kaçar. Babasının güçlerine sahip olur.

Bu güçleri ondan yeraltı tanrıçası Ereşkigal'ın kocası Nergal alır. Sonunda Nergal'e karşı savaşmaktan kaçan Sin uçan dairesiyle kaçarken Yemen'de kuyruk motoruna Nergal'in gönderdiği bir yıldırımla düşürülür. Bu gün Kâbe'de bulunan Hacer-ül Esved (Karataş)'ın Sin'in uçan aracının bilgisayar veya farları olduğunu sanıyorum. Sin buradan Sina yarımadasına kadar gelir. Bunu adının buraya verilmesinden de anlamak kolaydır.


Lübnan Sayda(Sidon'da bulunan Roma dönemine ait İslam öncesi "Kara Taş" a ibadeti konu alan resmi barındıran para.İ.S.II.yy. Mark Antonius dönemi

Eski Türk dini Kara Han destanında da tanrı ile şeytan Erlik Han aralarında insanların paylaşımında şöyle anlaşırlar. Kara Han'ın şefkatinden kovulanlar veya kaçanlar Erlik Han'ın, Erlik'in şefkatinden kovulan veya kaçanlar da Karahan'ın askeri olacaktır.

Bu kural aynen Ortadoğu ve ekvator kuşağı dinlerinde de yeraldığını yukarıda açıkladık. Güneş ülkesi olan Mısır, Hindistan ve Irak'tan kovulan, kaçanlar Sin'in tgoprakları olan çöllere, Himalayalardan Zağros, Ağrı, Kafkaslar, Amanoslar, Toroslar ve Avrupa'daki Alplere (Alp=Cüce şeytanlar*1) uzanır.


Hristiyan demonologların ürettikleri Kurt, baykuş şeytanları

Sağ eli beyaz olduğundan cüzaamlı olduğu Yahudi ve Hıristiyan din tarihçilerince de kabul edilen Musa, aslında Osarsif adlı, firavun adayı, Heliopolis'in (Güneş Şehri) baş rahibidir. Tanrının soyundan olmasına rağmen cüzzama yakalanınca piramit inşaatlarına taş çıkartılan Nil kenarındaki Avaris'e gönderilir. Yeni halini hazmedemez ve isyan çıkartır on yıllığına devlete el koyar. II. Ramses onu ve cüzzamlılarını kovar. Ağır hastalar kurşun tabutlara konulup Nil ve Akdeniz''in derinliklerine atılır, kireç kuyularında yakılırlar.

Yaşayabilecek olanlar ise Ay Tanrısının ülkesi Sina yarımadasına (Sin'in yarımadası) sürülürler. Mısır askerleri bazıları ölsünler diye yarımadanın bataklık kıyılarında derine doğru bunları sürerler ve çoğu ölür.

İşte bu "Kızıldeniz'in yarılması" efsanesidir. Buradan sağ geçen Osarsif (İng-Osarseph) adını MOŞİ/MOSiS/MUSA yani "Sudan geç(l)en" anlamında değiştirir. Bu ad aslında Güneş tanrısı Ra'nın oğlu ve güneş tanrısı Osiris/Urisa'nın adıdır ve Musa öncesi firavunların da adıdır.

Musa adını alan Osarsif, sağlıklı Yahudileri alarak Sin çölünde bulunan "Tur-u Sina'ya" (Sin'in Dağı) çıkar ve tanrısı ile görüşür ve önce On Emir ardından "Deotoronomi" adını verdikleri beş kitabın kendisine verilmesi olaylarının işlendiği Tevrat'ın ortaya çıkışı başlar ve ötesini biliyoruz.

Bütün bunlar Maneto'nun tarihinde aynen yer almaktadır.



Musa'dan (M.Ö.1300ler) Süleyman'a (M.Ö.600'ler) yaklaşık 700 yıl kadar Yahudileri güttüğüne inandıkları, her gün adakları adadıkları tanrıları Yahweh/Elohim Allah, kendisine adanmış Levi soyu Yahudi'sinin kanını içerken. Adlarından birisi de NUR'dur.

Kur'an'da da "Tur Suresi" (Dağ Metni) ile "Yasin Suresi" (Selam Sin metni) yer almaktadır.



Bütün dev ve cüce tanrılar insanları yerler, kanlarını içerler. Peygmaber Muhammed'in babası Abdullah da Allah'a adanmış bir kurbandı. Kendisine kurban edilen kadını yiyen meyve çocuk adaklarını da ağzını tatlılamak için bekleten Hin yamyam tanrısı Kali'yi yemek esnasında görüyorsunuz.

Yahudilerin dinlerini M.Ö. VII. yy. da Babil sürgününde kölelikleri sırasında oluşturduklarını artık Yahudi din araştırmacıları, tarihçileri de kabul etmektedirler.

Ay tanrısı Sin'in kızı İnanna/İştar da babasının tabletlerini çalarak adeta dedesinin intikamını alır ama öteye de geçer, amcası Enki'nin de bilgelik tabletlerini çaldığı yetmezmiş gibi dedeleri Anu ve Enlil ile de evlenerek onların da bilgelik tabletlerini çalar. Haliyle yeryüzüne kovulur.


Aramiler, Sabiler Yemen'de bu kıza "Er Ruda", Suriye, Urfa, Mardin'de "Er Ruha", Irak'ta "İştar" derler ve buna tapınırlar. Kürt Yezidileri de "Tavus" adını verirler. Bu tanrıçalarının sembolü de "Güneş" tir ve adlarından birisi de "NUR" dur.

İşte size NURCULUK, İLLUMİNATI gibi sapkın dini akımlarındaki "NUR" adının sırrı.

Kur'an'da Müslümanlar bu dişi şeytana lanet ederek Kur'an ayetlerini ve namaz surelerini okumaya başlarlar.

"Euzubillahimineşşeytanirracim" (Huzurdan recm edilerek kovulmuş şeytanın şerrinden sana sığınırım")

Bu, dev, yoldan çıkmış, recm ile (taşlanarak) göklerden hak tanrının/Allah'ın huzurundan kovulmuş dişi şeytanın da çocukları olmuştur. Daha sonraları çocukları da köle olarak düşük yeteneklerde cüce (Arp-Mecüc) ve dev (Arp-Yecüc) şeytanlar üretmişlerdir.

Sümer tanrıları, yarı tanrıları da Sin de kızı İnanna/İştar da cüce tanrılardır ve boyları Sümerologların çevirilerine göre 5.70m. ile 6.20m. arasında değişmektedir. Kâbe'nin de iki katlı olmasına rağmen yüksekliğinin 13.20m. olması bu ölçüye de uygundur. Çünkü Mısır Luxor'daki Karnak tapınağının sütunları 40.m, Hint, Pers (İran) tanrıları öyle aynı boydadırlar.

Bunların hizmetçilerinden sinek kadar olanları, yılan, kertenkele, kuş ve her türü mevcuttur.

Gerek Sümer gerek Mısır Arap tanrıları gerek onların Grek uyarlaması olan Grek tanrıları hep "Mecüc" lerdir (Cüce tanrılar).

Orta ve kuzey Asya halkları olarak bilinen Türkler tarih boyunca kah ekvator bölgesi halklarını işgal edip yönetmişler kah onlar Türkleri idareleri altına almışlardır. Uzun tarih içinde "Güney Türkistan" olarak ta bilinen, Uygur, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekisten, Horasan yöreleri Türkleri haliyle güneyli klavimlerin dinlerinden etkilenmişlerdir.

Budizm, Maniheizm, Mitracılık, Zerdüştlük, Ezdilik (Mecusilik) dinlerine girmişler ve cüce veya dev cin ve şeytanlara tapınmışlardır. Zamanla kovulanların artması ve her kovulanın kendine bir tanrı seçmesiyle sonrakilere tapınacak dev tanrılar kalmamış olmalı ki, kurbanlar kesilerek, adaklar adanarak gizli bilgilere ulaşarak düşmanlarına üstün gelem çabasındaki bu so kovulanlar, lanetlenener cüce şeytanlara tapınmayı başlatmışlardır.

Cüce şeytanlara tapınma IX. yüzyılda Uygur Hanının Irak'tan gelen Mani dini imamlarını kabul etmesiyle Manilik diniyle Türklere geçmiştir. Mani'lik kurucusunun adını taşıyan Sabi dininden bozma bir dindir.


Mısır'ın cüce tanrısı Bes. Yanında köle Mısır'lı Araplar.

Bu tanrıların tümü insanları kendilerine köle/kul olarak yarattıkları için onların emeklerini sömürdükleri gibi gece avcı yırtıcı hayvan kılığında ava çıkarlar ve insanları avladıkları bilindiğinden "avcı hallerine" de "Şeytan" demişler ve batılı din adamları tanrı ve meleklerinin şeytani hallerini inceleyen bir bilim dalı oluşturmuşlardır. Buna da "Demonoloji=Şeytan Bilimi" demişlerdir.


Baal, Bel, demonolojik şekli. Örümcek gövdesi üzerinde Kurt, Kurbağa ve insan yüzü. Tacı İngiliz kraliyet tacıdır.

Şimdi çok bilinen bazı tanrıların "demonolojik resimlerini" verelim.


Sümer'in yer ve su tanrısı baba Enki Öküz başlıdır.


Enki burada kanatlı kuş başlı tanrıdır.


Mısır'ın ve Pers'in gökten inen insan yiyen kutsal boğası. Bunu Mitra öldürünce insan kurbanı kaldırılır.


Bafomet, Yahudi Masonlarının Sabilerin şeytanı. BAFO hem Ermenilerin hem de Greklerin tapındığı şeytandır. Kıbrıs'taki Baf, Karadeniz'deki BAFRA onun adını taşır. "AMED" yani "ahmet" Kutsal yağla ovularak vaftiz edilmiş, yıkanmış demektir. Bafomed "Kutsal okunmuş zeytin yapıyla ovularak vaftiz edilmiş Allah'ın kızı, kovulmuş dişi şeytanın adıdır. NUR adı buna aittir. Nurcuların şeytanı Bafomed'tir. Kesinlikle İslam'i değildir. İslam bunları dışlamış akılcı bir dindir.



Eski arkeolojik kazılardan elde edilen bir şeytan resmi


Süleyman'ın babası Davut'un dev Golyat'ı sapanla devirdiğini gösteren temsili resim.


Yezidilerin Şeytanı Tavus.Bunun da adı Nur'dur.


Mayaların güneş tanrısı kertenkele derili tüylü yılan tanrıları Ketzalkoal. Bu da başında güneş halesiyle "NUR" dur.


Çinlilerin uçan ejder tanrıları.




Peygamberlik öncesi Hacer-ül EAsved'in Kabe'nin doğu duvarına yerleştirilmesinde Muhammed'in akılcı çözümü resmedilmiş




Hıristiyan Demonologların ürettiği şeytan figürlerinden biri




Aştarot-İştar şeytanı. Er Ruha, Tavus, El Uzza adlarıyla bilinen lanetli dişi şeytan.




Pers güneş tanrısı Mitra kutsal öküzü öldürür ve insan kurbanını kaldırır




Şeytan olmakla suçlanan masum hayvan

Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc

*1-ALP/İng-Alps=Arkeoloji yazarlarına göre Alp dağları adını bu dağlarda yaşayan savaşçı cüce şeytanlar olarak tanımlanan kısa boylu insan türlerine Avrupalıların verdikleri addan aldığın söylenir. Alplerin şekillerinin de hilal olmasıyla Ay Tanrısının sembolünün Hilal olması ilginçtir.


Mısır'ın dev tanrılarına hizmet eden cüceler

Ancak eski Hint Avrupa dillerinde "ALB=Tepe,yüksek yer, dağ", Latince "Albus/Albho=beyaz, beyaz kireç taşlı, karlı dağ zirveleri ve bu dağlardaki otlakların genel adı" demektir. Romalıların kökenleri Kafkaslar (Dağistan olan Arnavutlara ve Britianya adasındaki İskoçlara da "Albanian=Yüksek dağlılar" dedikleri yazılıdır.

Türklerin göçer yaşamlarını yüksek karlı dağların otlaklarında geçirmeleriyle Orta Asya dağlarının yırtıcı hayvanı Kurtları sembol edinmelerinin Ay Tanrısı Kültü ile alakası başlangıçta olmamakla beraber, Uygurların Mani dinini kabul etmeleri sonrası alaka kurulması olasıdır. Sabilik,Yahudilik, ondan doğan Hristiyanlık, Süryanilik ve İslam dini Kurtları şeytan tanrı kabul eden Ay Tanrısı Kültü dinleridir.

Türklerin Hilal Ay-Yıldız sembollerinin kökeni göklere Büyük ve Küçük köpek takım yıldız kümelerine uzanır. Sümerlerin, Mısırlıların tanrıları da İslâm'ın tanrısı Allah'ın da yıldızı Kur'an "Necm (Yıldız) Suresi 49. ayette aynı takım yıldızlardır. (Şirayı Yemani/Süryeyya, Şirayı Gumeyşa yanı Büyük ve Küçük Köpek takım yıldızlarıdır.


Mısır piramitlerinin Sirius/Süreyya takım yıldızlarıyla ilişkilendirilmesi

Türkler sembollerini Sirius/Süreyya'dan geldikleri için, Araplar ise buradan gelmiş, Türklere musallat olmuş Marduklu cin ve şeytan tayfasının maymunların genleriyle harmanlayıp ürettikleri tüp bebek ile çoğaltılmış köle kavimlerdir. (Aslında bu ırkçılık işinden nefret ederim ama AKPKK-BDP-MHP-CHP koalisyonlarında ve ırkçı kripto dini ve etnik azınlıkların elbirliği ile Türk milletini aşağılamalrı, soymaları, terbiyeliliğini suistimal edip şımarıklık etmeleri yüzünden yapıyorum. Bu böyle biline. Evrensel kardeşliği anlamayana anlatmanın yolu vardır. Irkçılık gütmeyen insanları suistimal etmenin faturası elbet bir gün ödetilir.)

Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc

Kynk-Douglas Harper'ın "Etymology Dictionary 2001-2014" Etimoloji Sözlüğü

Daha geniş bilgiler için linkte ücretsiz yayınladığım kitabıma bakabilirsiniz;
http://adilyargicc.blogspot.com.tr/2012/02/sumerden-islama-cin-ve-seytan-kultu.html

İNTERNET YASAĞININ İÇ YÜZÜ

YILLARDIR UYGULANAN PORNO YASAĞININ GERÇEK SEBEBİNİ BAŞBAKAN İTİRAF ETTİ.


Biz yıllardır yazıyorduk. Başbakanın gençliği pornografiden korumak bahanesiyle internete yasak koyuyorlar asıl dertleri kendilerini korumak diye. Aklı selim insanlar inandılar, çoğu geldi saflarımıza katıldılar ama bu gerçek cemaat-AKP kavgasıyla artık ayyuka çıktı.Şimdi seçim zamanı AKP ve boşbakanının porno korkusu o kadar arttı ki artık dillerinde gezdirir oldular.



Başbakan ile dört bakanının oğulları aracılığıyla topladıkları rüşvetlerin, yaptıkları hırsızlıkların kasetleri, görüntüleri pornografiden fazla etkili oldu. Böylece korkulan pronografiyi de anlamış olduk.

Malum benim gibi ünsüz, namsız bir emeklinin ilk açtığı blog olan "keykubat.blocu.com" blogum sekiz yıldır yılın altı ayı kapalı ve yıl boyu engellendiğinden blogspot bloglarında blog açtım. Onlar da tek tek engellendikçe açtığım blogların sayıları beşi buldu.
*(Kapalı blogumun linki. test edilebilir;http://keykubat.blogcu.com/)



Google hükumete karşı geldiği için bloglarım yayındaysa da Haberkürt'ün elindeki "keykubat.blogcu.com" blogum aylardır kapalıdır. Bu bile hükumetin pronografi derdinin olmadığını anlatmaya yeter. Facebook'ta anlık paylaşımlarımda yaşadığım engellemelerden geçtim, yazdığım bir yazı için 2013 mayısında 1.5 ay face yasağı almam da hükumetin pornı korkusundandır. İyi de ben, tarih, mitoloji, siyasi yazılar yazarım porno yazmam ki?

Boşbakan dünkü yaptığı konuşmalarından basına yansıyanına göre " Birileri yasayı anlamadan sokağa çıkıyorlar. Edepsiz görüntülere dokunma diyorlar!" diye yasaklarını savunmuş.



Boşbakan yıllardır internette porno yasağı uyguluyor ama isteyen 24 saat aralıksız porno yayını hem internetten hem de kablo ve uydu yayınlarından seyredebilmektedir. Bu durumda pornonun engellendiği de yok. Zaten eğitim kurumlarında çok lazımmış gibi LGTB kulüplerini de yasayla zorunlu olarak açılmasını sağlayan da kendi iktidarları, zinayı suç olmaktan çıkartan da...


Bu durumda boşbakanın bahsettiği "edepsiz görüntüler" aslında, başta boşbakanın malum Kürt iş kadını sevgilisinden bazı bakanlarla olanına ve bazı bakanların seks kasetleri ile yolsuzluk, rüşvet görüşmelerinin yayılması korkusu olduğu ortadadır.



Kavuksuz padişahımızın şikayetinde bahsettiği internet yasağı protestosunun yasayı anlamayanlarca değil "çok iyi anlayanlarca" yapıldığı bir gerçektir. Yoksa göstericilere bir yetkili öyle değil böyle diye anlatır herkesi evi,ne gönderirdi ve kimse kışta kıyamette sokaklarda su topları, gaz bombaları, polis jopları ile kendini terbiye ettirmezdi.


Boşbakan ve hükumetinin bu görüntü ve ses kayıtlarını engellemek için acil TİB yasası çıkartıp, "işkembelerinde biriktirebildikleri kadar gazın tesiriyle olabildiğince şiddetli naralarla başlattıkları cemaate meydan okumaları birden "gizli heyetlerle görüşmeye" dönüştü.Görünüşe bakılırsa bu kavganın kayıkçı kavgası olarak sonuçlanarak, bütün umudunu cemaatin kasetlerine ve desteklerine bağlayan CHP ve MHP'yi şamaroğlanına çevireceği, halk önüne çıkamaz hale getireceği belli olmuştur.



MUHALEFET HALKI SATAR MI SATAR...


Kaypak muhalefetin sıkıştıkça AKP'ye destekten kaçınmayan, cemaatten tasfiye edilen bürokrasi kadrolarına aynı cemaatin müridi olan adı "Ülkücü" kadroların yerleştirilmesi için miting meydanlarında kendini küçük düşüren tavırlar sergileyen Ermeni F.Gülen'in "çileci rahibi" Devlet Bahçeli Ermeni'si ve MHP'si, mecliste demokrasinin kahramanlığını üstlenip gerçekten takdir ettiğim demokrasi mücadelelerinin içine sıçarcasına, AKP'ye Libya konusundaki desteklerine seçim günü öğle vaktinde muhtarlığa kayıt yaptırmadığı için oy kullanamayan ana muhalefet lider bu yüzden gittiği yerde "Aman oy kullanmayı unutma" pankartları ile karşılaşmaktadır.



CHP genel başkanı bu ve gelecek seçimlerde de gene halkı satabilir.


Çünkü sadece belediye başkan adaylarındaki isabetsizlikleri konusunda yaşanan tartışmalar, parti içi yumruklaşmalar (G.TEKİN-A.KESKİN arasında) ve nice üstü örtüldüğü halde kokusu taşan olaylar bu satış işinin beklenmesini haklı çıkartmaktadır.


Umut en başında sekiz yıldır yazdığım gibi TBMM dışı siyasi iktidar arayışına bağlanmıştır.


Takdir milletindir.


Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc

Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc

KAZIM KOYUNCU'NUN İHANET SERZENİŞLERİ

Kazım Koyuncu'nun aşağıdaki resim tablosu üzerinde saydığı etnik ve dini azınlıklar, asırlardır Türk milletine ve devletine düşman olan batılı sömürgeci toplumlarla "akrabalık bağları" kurup zor zamanlarında düşmanlık etmişlerdir.
Haçlı paraları, silahları, siyasi destekleriyle çıkattıkları isyanlarda yüz binlerce Türk ve Müslüman sivil ve askerin ölümlerine, bütün Ortadoğu coğrafyasının haçlı sömürgesine geçmesine sebep olmuşlardır.

Bu resmi bir de Atatürkçü, devrimci arkadaşların paylaştığını daha önce görüp geçer gider diye es geçmiştim. Ama baktrım ki insanlar paylaştıklarını düşünmeden payalaşıyor ve "kendileri gibi görünenlerde şüphe etmiyorlar", bir açıklama yapmanın yararlı, toparlayıcı olduğuna karar verip bu yazımı kaleme aldım.


Kazım'ın şikayetleri dünün Kürt, Rum, Yahudi Kürt, Süryani, Ermeni isyanlarına işaret eder. Bu günün AKP, CHP, MHP,BDP ve meclise girememiş çok sayıda parti ve sivil toplum kurum ve kuruluşlarında yuvalanmış siyonizm güden azınlık koalisyonudur. PKK ayrılıkçı terörüdür, 12 Eylül 1980 öncesi sağ-sol, Türk-Kürt, Alevi-Sünni çatışmalarının kültürel temelidir. Kazım'ın şikayetleri dünün Kürt, Rum, Yahudi Kürt, Süryani, Ermeni isyanlarına işaret eder. Bu günün AKP, CHP, MHP,BDP ve meclise girememiş çok sayıda parti ve sivil toplum kurum ve kuruluşlarında yuvalanmış siyonizm güden azınlık koalisyonudur. PKK ayrılıkçı terörüdür, 12 Eylül 1980 öncesi sağ-sol, Türk-Kürt, Alevi-Sünni çatışmalarının kültürel temelidir. Elan mücadele ettiğimiz AKPnin "Açılım Süreci" ve Çözüm Süreci" adı altında maskelenmiş bölücü siyasetlerin en kısa şekilde dile getirilmiş özetidir.


Bu gün de, 11 Kasım 1938'den beri, sistemli olarak Türklerin yaşadıkları bölgelere Kürt, Laz, Arap, Ermeni göçleri İsmet paşa ve Menderes hükumetlerince yürütülmüş, devlet korumasında Türklerin toprakları, zenginlikleri yağmalanmış, direnen Türkler işgal edilmiş devletin bürokratları ve yargıçlarınca adalet sarayı denilen binalardan ya kovularak ya da istekleri ret edilerek görmezden gelinmiş ve tekrar bu azınlıklar devleti ele geçirmişler, Türk milletini bütün devlet hizmetlerinden dışlamışlar, devletin bütün organlarında yer örgütlenmişlerdir.

Bu işgalin en son örneklerini AKP hükumeti zamanında terör örgütünün yarattığı ayrılıkçılık faaliyetlerinin Kürt milliyetçiliğini körüklemesi üzerine şahti veren Türklerin Kürtleri kovma amaçlı toplu eylemlerine hem güvenlik güçlerinin hem de Kürtlerin otobüslerle doğudan silahlı adamlarla saldırmalarında görüyoruz. Bu olaylar Bursa, Balıkesir illerinde yaşandı ve günlerce basına konu oldu. 

Ayrıca azınlıklar Türklerin yoğun olduğu İç Anadolu, Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde istedikleri gibi taşınmaz taşınır mallar edinip her işi yapabilirken bir Türk'ün doğuya gidip benzeri mal edinmesine ve ticaret yapılmasına engel olunmaktadır. Kürdistan kurulmak istenen bölgede devletin maden arayan memurlarına karşı işlenen cinayetler hala aydınlatılmamış, tarihin kirli raflarına gömülmüştür.


11 Kasım 1938 sonrası Türk yurdunun işgalini çok iyi dile getiren bir başka delil ise, İsmet paşanın 17 yıl Ankara Valiliğini yapmış Nevzat Tandoğan Ermeni'sinin, solculuktan önüne getirilen Osman Yüksel Serdengeçti'ye;

"Ulan öküz Türk! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek. İkincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek."Şeklindeki hitabını Türk milletinin her şeyiyle işgale uğradığını açıkça ifade etmektedir.

Hatta bunlar din olarak "Takiye İslam" olan Sabetay Sevi Musevileri olduklarından birbirlerini çağırırken adlarının sonunaGrek/Yunan dilinde "Köle sahibi" anlamına gelen "Efendimos" sözünü "Efendi" şekliyle tekrarlamayı, telefona çıkan memurdan, karşılarına dert anlatmaya gelen vatandaşlara zorlayarak "EFENDİM" dedirtmişlerdir.

Bu gün "nezaket" olarak gösterilen bu söz aslında Türk Milletinin köleliğini kabul etmeye zorlanmasının delilidir.

Köken olarak kendisinin de bir Rum olduğunu kabul etmiş olduğu yazacağım icraatından belli olan İsmet İnönü, yeryüzünde bütün milletlerin "Grek (Hileci, hırsız)" denilen millete, Sümer tanrıçası "İnanna'ya inananlar" anlamına gelen Grek dilindeki "İonanna (İyonanna okunur)" ifadesinden "Yunan" adını üretmiştir.O zamana kadar Türk ve doğulu diğer milletlerin "Rum" (Öküz Başlı Tanrılara tapınan Aramice "RM=BOĞA, MANDA'nın boğası")olarak andığı Grekler birden "Yunan" olmuşlar, okullara Türk tarihi yerine Grek tarihi zorunlu ders olarak sokulmuştur.

Devletin bağımsızlığını İsmet paşa 12 Mayıs 1939 İngiltere-Türkiye Kredi anlaşmasıyla ve bunu Almanya, İtalya, Fransa ve Amerika ile tekrarlayarak haçlı devletlerine teslim etmiştir.

14 Mayıs 1950 düzmece seçimleriyle iktidara gelmesini sağladığı DP/ Adnan Menderes hükumeti ile devletin bütün kurum ve kuruluşlarını sömürgeci devletlerin ajanlarına teslim edilmesine göz yumulmuş, hiç gereği yokken askerimize resmen sömürge askeri muamelesi yapılarak Kore'ye gönderilerek yok yere kıyılmasına izin verilmiştir.

Aksine şikayet edip, yakınması gereken, uğradığı ihanetlerle sırtından vurulan Türk milletinin bunları yazması gerekir. Ama Türk milleti asaletinden ne kaybına ağıt yakmış ne de kaderine ağlamıştır. Türk milleti her türlü acıyı yüreğinde eritmeyi seçmiştir. 

Bu nedenle Kazım beyin çıkışı doğru değildir. 

Sebebine gelince, peygamberin ölümünü takiben Hicaz İslamında karşı devrimi gerçekleştiren Muaviye nasıl dini eski putperest Mecusi değerlerine geri taşımışsa, bu bozulma uydurma yüz binlerce hadislerle halkların dinlerini kitaplarından okumaları, dillerine çevirmeleri yasaklanarak din, dinde yeri olmayan ruhbanlara teslim edilmişse işte bu değişimleri yapanların soyları "Müslüman din adamı, ermiş, derviş" kimliğinde, asırlardır halkları mezheplere ve tarikatlara da böldükleri gibi Atatürk devrimlerine de aynısını yapmışlardır.

Halife Ali'ye karşı açılan savaşlar nasıl Yezidi ve Mecusi Emevilerin peygamberin soyunu kurutmayı amaçlıyorsa, nasıl ki Abbasi hanedanı iktidarı devir alınca Emevilerin Roma-Vatikan ve Bizans'a el açarak onlarla ihanet işbirlikçilerine başlamışlarsa, bunların siyasetleri de Emevilerin devamıdır.

Batıda Yahudi düşmanlığı, soykırımını yaptırarak Yahudileri kurulacak İsrail'e göç etmeye zorlayanların, İsa'yı öldüren, İslam'ı devşiren, Osmanlı ve ondan önceki İslam devletlerini çökerten Atatürk devrimlerini engelleyenlerin kökenleri Rum-Arap putperestlerine uzanan Yahudi Mason sermayesi ve işbirlikçileri Grek/Rum milliyetçileridir. İnsanları dini ve etnik bağlamda dışlayarak devletlerine düşman edenler de bu kriptolardır. 

Kazım'ın şikayetine neden olan "kavim-din düşmanlıklarını körükleme işini" yapanlar da adlarını saydığım kavimlerden devşirilmiş ve hatta Osmanlı'nın son 200 yılında, batılı devletlerin gerek Kıbrıs'a gerek Çanakkale boğazına uzun menzilli toplarla güçlendirilmiş donanmaları ile yaptıkları tehditlerle bu işbirlikçileri devletin her kademesine getirilmelerini sağlamışlardır.

Bunlar da bu coğrafyada son Türk ve İslam devletini tarihe gömmek için ellerinden geleni yapmışlardır.

Atatürk devrimlerine katkı verenler içinde ise bunların demokratları, solcuları olmakla aralarında sinsi ajanların bol olduğu da, Atatürk'ün zehirlenerek öldürülmesi ve ideallerinin unutturulması, devriminin köreltilmesinden anlaşılmaktadır.

Kenan Evren''in ABD'ye 1980'de vaat ettiği "Sekiz Eyaletli haritamız"


Kazım Koyuncu'nun şikayetleri, 12 Eylül 1980 askeri cuntasının 1982'lerde Amerika ile imzaladığı gizli haritaya göre Türkiye Cumhuriyetini, Kazım'ın saydığı azınlıklar adına kurulacak sekiz eyalet devletine bölen anlaşmayla aynı amaca hizmet etmektedir. Üstüne bastığımız toprakların bir kaç azınlığın dini ve etnik hırsları uğruna emperyalizme teslimine, coğrafya halklarının da köleleştirilmesine çanak tutmaktadır. Zaten Rumca ve Lazca dillerinde şarkılazr üretmesi onun devrimci, Atatürk'çü değil aksine haçlı sömürgeci devletilerin işbirlikçisi AKP ve onu oluşturan güçlerin amelesi olduğunu kanıtlamaktadır.

Ne böyle bir Atatürkçüye ne de böyle devrimciye ihtiyacımız vardır.

Yapılması gereken çıkış ise "antiemperyalist, her türlü işbirlikçiliğe karşı direnişi, ezilen milletlerin ortak kaderi ve kardeşliği, daha çok demokrasi, daha kaliteli özgürlük, her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması istekleri" yönünde olsaydı çok daha güzel olurdu.

Gerçekten devrimci, Atatürkçü, antiemperyalist olan kimse asla atalarının geçmişteki yaptığı din ve ırk merkezli ihanetlerini geçmişe havale etmelidir ve onların kölec, feodal, gerici davalarını, siyasetlerini terk etmelidir ve şöyle demelidir.

""-Emperyalizm bu topraklara bizim dini ve ırki uyuşmazlıklarımızı çözmeye yardım etmeye gönüllü bir "adilyargıç" değildir. Üstüne bastığımız toprakların yeraltı ve yer üsüt doğal kaynakları ile halklarını donlarını alıncaya, canlarını çıkarıncaya kadar sömürmek için gelmektedir. Geçmişin hesaplarını geçmişe bırakarak, ayrım olmaksızın herkesin birleşme zamanıdır. Biz de bu birliğin bir üyesiyiz""

Tek çare Atatürk'te birleşmek ve ardından devrim aşamasına geçmektir.


Bunu demeyenin ne Atatürkçü ne devrimci ne de gerçek dindar bir vatansever olması mümkün değildir.

Eğer Kazım Koyuncu yazdığım bu görüş açısına sahip olsaydı resim üzerine yaptığı şikayeti yapmayacağından eminim. Çünkü az çok kendisini aklı selim olarak düşünürüm.
Umarım ileride "kripto Rum milliyetçiliği" ortaya çıkmaz.

Kimsenin inceden, masum görünümlü süslü laflarla Türk milletini yargısız infazla mahkum etmeye hakkı yoktur. Buna da izin vermeyiz.

Türk milliyetçisi olduğunu savunan arkadaşlarımın paylaşımlarını bu mantık süzgecinden geçirerek yapmalarını dilerim.Takdir sizlerindir.Bu konudaki düşüncem budur. 

Her hainliğe, işbirlikçiliğe meyil eden şu tarihi dersi öğrenmelidir. Bütün ihanetler layık olduğu şekilde karşılığını bulurlar. Nasıl mı?

KIRK KATIR ALTINA KALE SATANLAR ASLA O ALTINLARI YİYEMEMİŞLERDİR.
ZİRA, YOLA ÇIKAR ÇIKMAZ, SÖZ VERENİN GÖZÜNÜN GÖRMEYECEĞİ KADAR UZAKTA, ALTINLARI VERENİN ASKERLERİ CANLARINI ALMIŞTIR.
KALEYLE BERABER ALTINLARI DA TABİİİ.

AKPKK'NIN KADERİ DE BU OLACAKTIR.
HARAMİLER, HAŞHAŞİLER, HAİNLER HER ZAMAN İŞBİRLİKÇİLİK EDERLER VE İŞBİRLİĞİ YAPTIKLARINCA ÖLDÜRÜLÜRLER.
KİMSE MİNNET ALTINDA YAŞAMAK İSTEMEZ. ANLAYANA...



Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc