Blog başlığındaki "+40" UYARISINI GÖRDÜNÜZ MÜ?

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.

Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.

Tedbir olarak yanınızda sağlık ekibi bulundurunuz veya çıkınız! +40 :))

İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.


Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Yazılarımı ırkçı, etnik,dini ayrımcı bulanlar, Atatürk'e yapılan 26 Kürt isyanı, 25 suikastın arkasında ve 30 yıldır, 50.000 insanımızın ölümünde Kürt Yezidiliği ardında saklanmış gayrimüslüm azınlıkların olmadığını ispatlasın.

Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

26 Eylül 2011 Pazartesi

SOMALİDEN ÜLKEMİZE KÜRESEL OYUNLAR


Ülkemizi de içine alan küresel sermayenin asırlardır sürdürdüğü işgal, sömürme ve kölecilik düzenlerin küçük bir parçası olan bu ülke hakkında biraz bilgi ile yazıya başlayalım;
Somali Cumhuriyeti, Somali dilinde Jamhuuriyadda Soomaaliya adlı bir devlettir. Efsanevi antik Punt ülkesi olarak da bilinir. Antik çağda Hindistan’dan başlayan baharat yolu üzerinde olduğundan çok zengin dönemler yaşamıştır.

Orta çağ boyunca Doğu Afrika boynuzu olarak bilinen Arap yarımadasının güney batı ucunun tam karşısında Afrika kıtasının bir boynuz gibi çıkıntı yaptığı coğrafya üzerinde Ajura İmparatorluğu, Adal Sultanlığı, Varsangali Sultanlığı, Gobron Hanedanlı adlarıyla devletler kurmuştur.

19.yy.da İngilizler ve İtalyanlar ülkenin sahil bölgelerinde üstünlük sağlayarak ülke halkını sömürmeye başladılar. Muhammed Hasan Abdullah önderliğinde çıkan direniş hareketleri kurulan Derviş Devleti sayesinde işgalciler bir süre püskürtüldülerse de sonunda hakimiyetlerini kaybetmişlerdir. 

Ülke İngiliz ve İtalyan Somali’si adlarıyla bölünmüştür.

20.yy.da 1969 yılına kadar İtalyan- İngiliz çekişmesine sahne olmuştur. 1969’da  Muhammed Said Barre iktidarı ele geçirerek Somali Demokratik Cumhuriyeti adı altında bir dönem Sosyalist bir idare kurduysa da sömürgeci devletler 1992 yılında bir BM kararıyla bunun icabına bakıvermişlerdir.
Köleciliğin 15.yy.da başlaması

1991’de sonuçlanan iç savaş sonucunda ülke Somilan ve Puntland olarak tanınmamış iki ayrı özerk bölge haline getirilmiştir. Puntland’a bağlı ayrılıkçı yapılanmayı temsil eden El Şebap örgütü ülkenin güney kısmını elinde tutmakta ve ABD- AB işbirlikçiliği içinde ticaret gemilerini kaçıran fidye isteyen bir eşkıya çetesidir.

Bizim de kaçırılan gemilerimiz, esir alınan gemi mürettebatlarımız ve taşıdıkları mallar karşılığında işbirlikçi Somali korsanlarına ödediğimiz fidyeler hiç de az değildir. 2008 yılında bu bölgeye askeri kuvvet göndereceğimizi yazmamdan iki buçuk ay sonra aşağıda linki olan yazım Genelkurmayca 50 kez kopyalanmış ve bölgeye donanmamız NATO işgal gücü olarak gitmiştir. Halen de periyodik olarak bu görev sürmektedir.
19.yy.Afyon savaşlarıyla İngilizler Çin'i işgal ettiler.
Savaş tazminatı köle olarak  On binlerce  Çinli'yi
Kanada ve Amerika'ya götürüp
 Demiryolu inşaatlarında çalıştırdılar.
ABD Çinlilerinin ataları bunlardır.

Malum, Roma’nın Cermenlerce işgalinin ardından Vatikan ile Germen (Alman) İmparatorluğu İ.S.950’lerde Avrupa’yı birleştirmek amacıyla Kutsal Roma German (Cermen) İmparatorluğu kurulmuştu.

Osmanlı’nın Avrupa’da söz sahibi olmasının ardından, doğuya uzanan ticaret yollarının kendilerine kapanması yüzünden bütün Avrupa devletleri haçlı Seferleri ile birleşmişti. Tüm Avrupa krallarına Germen kralı taç giydirirdi ve Avrupalı bir devlet bir yeri keşfettiğinde ya da fethettiğinde hemen bir başka Avrupa ülkesi de yanında belirir ve onun elde ettiği haklara ortak olurdu.
15.yy.da Ümit Burnu ve Amerika’nın keşfini takip eden keşiflerde Avrupa’nın dünyayı işgali bu işbirliği sayesinde olmuştur.
Ümit Burnu'nun Keşfi-Hindistan'ın işgali

Bizde de Kanuni’nin Fransızlara verdiği Kapütilasyonlar onun ölümünden 10 yıl kadar sonra İngilizlere zamanla bütün büyük Avrupa devletlerine tanınmış ve Cumhuriyetin ilanı ile son bulmuştu. AKP hükümeti sayesinde 2003 sonrasında tekrar eskiye dönüş başlamıştır.
Bu örnekten sonra bütün Afrika’nın Avrupa’nın sömürgesi olması 15.yy. keşifler çağında Portekizlilerin Gana’yı keşfiyle başlamıştır. Buradan insanlık dışı muameleler içinde silah zoruyla gemilere doldurulup getirilen Zenciler Avrupa zenginlerinin tarlalarında, bahçelerinde, madenlerinde, evlerinde,  ücretsiz köle olarak, ordularında köle askerler olarak çalıştırılmışlardır.

Haçlı seferlerinden Viyana kuşatmasına oradan Çanakkale, Irak, Yemen, Habeşistan (Etiyopya), Sudan, Süveyş kanal savaşlarına kadar bizim karşımıza çıkarılan askerler de bu köle zencilerdi. Biz Avrupalılarla savaşıyorduk ama savaş esirlerimiz Müslüman Araplar ve Zenciler oluyordu.
Nelson Mandela’nın dediği gibi “Avrupalı bize geldiğinde elinde İncil vardı, şimdi ise bizim elimizde İncil onların ellerinde ise topraklarımız, vatanımız var!”
30.4.1860'a ait Gemilerle taşınan Afrika'lı köleler.

Olay budur. Afrika’yı bu hale sokan batı sömürgeciliğidir. Amerika dahil dünyanın her yerinde bu insanları evlerinden, ocaklarından koparıp ellerine, ayaklarına, boyunlarına prangalar vurarak götüren, her hizmetlerinde kullanan, gece yataklarında uyurken eşlerine, kız ve erkek çocuklarına bile tecavüz etmekten geri durmayan kan emici batılılar, kendi ülkelerinde yaşayan kölelerine özgürlüklerini çok pahalı faturalarla 20.yy. içinde vermişlerdir.
Buna rağmen halen Avrupa ve Amerika’da kökleri 600 yıl öncesi getirilen kölelere dayanan batılı siyahlar, beyazların girdikleri alışveriş merkezlerine bile girememektedirler.
B.O.P Eşbaşkanı Suudi Abdullah'ın açıklaması

Brezilya, Arjantin gibi ülkelerde ise zencilere bir de Kızılderililer eklenmiş, bir alışveriş merkezinde asansörden inen bir genç kızı beyaz gençler “asansörü meşgul etmekle” suçlayarak dövmüşlerdir.

Kızın babasının siyaset gereği Brezilya’da bir ilin valisi çıkması üzerine kızın açtığı dava bütün Brezilya’ya örnek olmuş ve kız hakkında “Külkedisi prenses” diye kitaplar yazılmıştır. Bu ola daha beş on yıl önce yaşanmıştır. “Brezilya’da Melezarası Irkçılık ve Sosyal Adalet ”  konu başlıklı yazımda bu olayın anlatıldığı kitabın önemli kısımlarının Türkçesi yer almaktadır.

Daha bundan iki, üç yıl önce ABD’nin bir eyaletinde siyah gençleri Amerikan polisleri sokak ortasında pompalı tüfekle keklik gibi avlıyordu.
Bu gün ülkemizin de bir türlü kurtulamadığı malum AB-D destekli terör örgütü Asya’da bu Afrika ülkelerini de içine alacak genişlikte bir insan kaçakçılığı işini de yürütmektedir. Avrupa’da sosyal haklar nedeniyle bir işçi sosyal hakları dahi AB-D’li işverene 4 veya 5 bin ABD doları gibi bir maliyete sebep olmaktadır ki bu da batının rekabet şansını düşürmektedir.

Oysa kaçak olarak AB-D ülkelerine sokulan bu aç ve her işe gönüllü sefiller ise ne verilirse kabul etmek zorundadırlar. Pasaportları işverenlerin ellerindedir istedikleri an polis çağırıp sınır dışı ettirebilirler.

İşte böyle merhametsiz bir sömürü çarkı içinde dünya ve Afrika milletlerini sömüren AB-D küresel sermayesi yeni hazırladığı Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi adı verilen sömürgeci, soyguncu siyasetlerine ülkemizin başbakanı RE.T.E ve partisi AKP’yi de ortak etmiş ona “eşbaşkanlık” vermiştir.

İşte bu proje şimdi Etiyopya’dan Somali, Tanzanya gibi güney doğu Afrika topraklarına kadar uzanmıştır. Bu projenin eş başkanı olan Suudi Arabistan, Mısır ve Türkiye bu ülkelerin açlarını da doyurmakla görevlendirilmişlerdir. 
Bir Mısır gazetesinde Yeni Dünya Düzeninde İslam!

Ama 2001’de Afganistan, 2003’de Irak, 2011’de NATO’nun Libya işgallerini takip eden ve halen Yemen, Bahreyn ve Suriye’yi de  işgalle tehdit eden  bu sömürgeci projenin kaymaklarından bu eş başkan ülkelere “cereme “ ve  Standart &Poors gibi uydurma ekonomi derece kredilendirme kurumlarınca “hak etmedikleri” şekilde ekonomilerinin iyi gösterilmesi, 50 milyar ABD doları ticaret hakkı dışında bir şey vermemektedir. 
Davos One Minute Dümeni
Ayrıca bu miktarda ticaret yapma hakları da “ ham madde ve işlenmiş madde ithalatlarının da kendilerinden yapılma” şartlarını dayattığından her yıl cari açıkları dış borçlarını kabartmaktadır.

Bu konuda AKP hükümetinin başı eşbaşkan R.Tayyip Erdoğan’ın İsviçre Davos toplantısında Müslüman ülkelere “kahraman” görünmesine neden olan o meşhur düzmece  “One minute” olayının perde arkasını Şimon Peres (Peres Öç demektir.) aynı dönemde Oxford üniversitesinde yaptığı bir açıklamada şöyle açıklamıştı;
Hürriyet Gazetesinin Haberi;
Müslümanlar ya Türkiye ya İran diyecek

A.A.

Yeni Dünya Düzeni'nin Kardinal Halifesi (!)
Fetoş Hataylı rahip  Maroviç ve
Dünya Kiliseler Birliği başkanıyla.
İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, Müslüman dünyasının diğer ülkelerle ilişkilerinde Türkiye ve İran'ın farklı modeller sunduğunu söyledi.

Peres, Oxford Üniversitesi'nde yaklaşık bin öğrenciye hitaben yaptığı konuşmada, Müslümanların, İran'ın tahakküm, Türkiye'nin işbirliği ekolleri arasında tercih yapmak zorunda kalacağını söyledi.

Şimon Peres, İsrail'in Ortadoğu'da barışı bulmak için Mısır, Ürdün ve Lübnan ile müzakerede bulunduğunu belirtti.

ABD'nin yeni seçilen başkanı Barack Obama'ya destek verdiğini söyleyen Peres, "Siyah bir insanın üst düzey bir göreve getirilmesi insan haklarının büyük bir beyanıdır" diye konuştu.

Bu arada Peres'in konuşması sırasında bir grup öğrenci konferans salonunun dışında protesto gösterisi düzenledi. "Nükleer silah geliştiren biri kendine 'barış adamı' diyemez" yazılı pankartlar taşıyan öğrenciler, "Özgür Filistin" ve "İşgal suçtur" sloganları attı.
İngiltere ziyareti cuma gününe kadar sürecek olan Peres, Başbakan Gordon Brown ile de görüşecek.”

Bu haberden sonra bir Türk gazeteci ile yaptığı röportajda Ş.Peres, “Ortadoğuda gelecek Türkiye’nindir. İsrail Türkiye’nin yanında olacaktır”. Böylece meşhur “One Minute”  olayının çakma olduğu da ortaya çıkmıştı.

İşte Atatürk’ün ölümünün ardından 12. Mayıs 1939 İngiltere- Türkiye kredi antlaşmasının” imzalanması ve bunun I. Dünya Savaşının galibi dört batılı ülke ve Almanya ile tekrar edilmesi sonucunda İngiliz mandası olduğumuzdan beri ülkemiz Kıbrıs konusuna bile ABD’nin Yunanistan’da 1947’deki işgalinin ardından solu bitirmek, milliyetçiliği yaratmak  için  İngiltere’nin itirazına rağmen Kıbrıs dümenini çıkartmıştı. Bu günkü Türk- Yunan Düşmanlığının nedeni bu proje yüzündendir. 

Başlangıçta İngiliz toprağı olduğunu 1924 Lozan antlaşması ile onayladığımız Kıbrıs hakkında İngiltere korkusu ile “Kıbrıs sorunumuz yoktur” diyen Türkiye ve Yunanistan ABD’nin ısrarı, İngilizlerin sessizliği ile olaya sokulup düşmanlıklar, ölümler kol gezmeye başladığında 1955 olmuş, 1956’da da meşhur “6-7 Eylül olayları tezgahlanarak Rumların Yunanistan’a sürgünlerine sebep olan Beyoğlu’nda Rum dükkanlarının yağmalanması tezgahlanmıştı.
İşte Somali de sosyalist idarenin ABD askeri operasyonları ve destekleri ile yıkılıp ülkenin ikiye ayrılmasının ardından ülkede anarşi hakim olmuş, işsizlik yokluk kol gezmeye başlamıştır.
Hatta resmi sayılmayan anarşist, soyguncu işbirlikçi çetelerden oluşan sözde hükümetler bu ülkenin bazı insanlarını kasıtlı olarak bir deri bir kemik kalıncaya kadar aç bırakarak dünya basınını çağırmakta ve yardım toplamaktadır.

Malum keşiflerden sonra ticaret yolları üzerinden çıkan ülke fakirlediyse bu sefil durumlara da ABD-AB ülkelerinin sömürgecilikleri sayesinde gelmiştir.
Somali'de yaratılan sunni sefillik

Bu ülkenin insanları inanç olarak Müslüman, Hıristiyan ve yerli kabile dinlerine sahiptirler. Her türlü şeyleri yiyebildikleri gibi hala insan yiyenlerinin de olduğu söylenir. Bu kadar çeşitli (!) yiyecekleri sorunsuz tüketebilen bu insanların böyle “bir deri bir kemik kalmaları da işte böyle bir siyasetle mümkün olabilmektedir.

Korsanların el koyduğu bir gemi
21.yy başında ABD-AB desteği ile ticaret gemilerine korsanlık yapmalarına izin verilen bu ülke insanları başlarına geleceği bilmeden bu işe girmişler, 19. Kasım 2008’de bu korsanlık işi üzerine yaptığım dış basın taraması sonucu yazdığı “Korsanlık ve B.O.P İlişkisi” başlıklı yazımdan 2.5. ay sonra ülkemizde bölgenin “sözde güvenliği” bahanesiyle işgaline katılmıştır.

Gemilerimiz üç aylık dönemler halinde görev yapmaktadırlar.
Somali ve bölge ülkelerindeki açlığın, sefilliğin nedeni oraya toplarıyla, korsanlarıyla, ellerinde İncilleri olan rahipleriyle giren, soyan ve insanlarının ırz ve namuslarını gözetmeden köleleştirip soyanlar sorumlularıdırlar.

Bunların bizlere “baktırılması”, işbirlikçi hükümetlerimizce halkımızın merhametlerinin sömürülmesi ile toplanan bağışlarla ülkemizde ve bu ülkelerde “türedi işbirlikçi zenginler” üretilmesi yanlıştır. 

Bu bağışlar gerçekten bu aç insanlara hiç gitmeyecektir. Bizdeki “Anne beni okula gönder” tarzı kampanyalarla toplananların Kürt Yezidi, Mason dini karışımı olan Nurcu Kürt köy ağalarının, şıhlarının ve pirlerinin elinde toplanarak sermaye sahibi edilmeleri gibi bu da mason zenginleşme düzeninin bir parçasıdır.

19. yy.da ABD de çocuk okutmak ve fakirleri korumak bahanesi ile Tapınak Şövalyeleri Mason örgütünün bir kolu olarak kurulan “American Knights of the Protection- Amerika’nın Koruyucu Fedaileri-Şövalyeleri”  yani ülkemizdeki uzantıları olan Nurcuların kurduğu Anadolu KaPlanları”   ve siyasi partileri olan AKPnin kökleridir.
25.11.2011 Yeniçağ Gazetesi

Bizdeki bitmeyen terör oyunu gibi onlarda da açlık ve korsanlığın uzun bir zaman süreceği görünmektedir.
Ta ki NATO Haçlı Ordularınca dünyanın yeniden işgali ile insanlığın köleleştirilmesine kadar!
Her gün ülkemizdeki ve diğer hedef dünya devletlerinde ve bu işlere karıştırılmak için zorlanan batılı ülkelerde uçak kazalarından bombalara ve terör olaylarına kadar öldürülen masum insanların, ziyanların, açlıkların, işsizliklerin ve her türlü sefaletin sorumlusu küresel sermaye ve yerli işbirlikçileridir.
Takdir okuyucunundur.
Saygılarımla!

Keykubat/adilyargic.
Dünyaca okunan bir derginin bayrağımızı
böyle resmetmesini siz neye yoruyorsunuz?
Gerçek payı yok mu?

Bu ülkelerle ilgili geçmiş yazılarımın linkleri;

20 Eylül 2011 Salı

İNTERNET SOYGUNU

İNTERNET SOYGUNU

1996 yılında İnternet’in ülkemizde faaliyete başlamasından bu yana insanımızın bilgiye olan açlığına devlet eliyle de reklamı yapılan, yaygınlaşması da desteklenen bilgisayar iletişim teknolojisi dünyada en pahalı iletişim hizmeti olarak verilmesi yanında birçok olumsuzlukları da sineye çekilerek her gün daha da yaygınlaşmaktadır. Yaygınlaşması da olumludur.

Peki bu hizmetin tüketicileri ahlaka mugayir ve hükümet karşıtı yazılar yazan sitelere girişlerinin engellenmesi dışında korunmakta mıdır?

Size kendi başımdan geçen maceralarımı yazayım da gerisine siz karar verin. Böyle yazılar yazıp çiziktiriyoruz diye her şeyi en iyi şekilde takip ettiğimizi sanmayın. Ben de herkes gibi avlanabiliyorum, güvenim suiistimal edilebiliyor hatta salaklıklar da yapabiliyorum.
Malum ben de insanım ve bunları yaşamam da doğaldır diyorum her ne kadar hoş olmasa da!

UYDUNET MACERAM!

2008 yılında yaygın olarak başlatılan “Sabit ücreti protesto etme” kampanyasına naçiz olarak “gerekli” notunu vermemden sonra TTNET aboneliğimi bu gerekçe ile sonlandırmıştım. 16.01.2009 tarihinde de sabit hatta ihtiyacı olmayan Uydunete kayıt oldum ve son iki yıldır bunu kullanıyordum.
İyi mi yaptık? Hayır, TTNET’i sabit ücret yüzünden terk ettik, Uydunet’in Kablo TV’sine mahkûm olduk.
Malum siz sadece “İnternet” istiyorsunuz ama size ihtiyacınız olmayan bir sürü yan hizmetleri dayatıyorlar. Neyse başka şansımız da yoktu zaten, en azından ben bulamamıştım. İşte onun hikayesi.

 Bu yıl okullar tatile girince 24.Haziran.2001’de Uydunet hesabımı “tatil gerekçesiyle”  geçici olarak kapatıp aynı gün memlekette hasta olan babamın bakımı ve ameliyat işlemlerinde yanında bulunmak için tayfayı toplayıp yola çıktım. İDO ile Bandırma yolcuğu yaparak memlekete vardık. Biletlerim bile halen evdedir.
Yola çıkmadan önce internet ve uydu net ile birlikte “zorunlu dayatılan” kablo Tv hizmetlerinin de kesilmiş olduğunu memnuniyetle gördüm.

Elimde de bu hizmetlerin kesilmiş hatta internet hesabımın geçici değil bütünüyle iptal edilmiş olduğunu da fark ettim.
Neyse işleri yoluna koyduktan sonra Temmuz ayında İstanbul’a gelip ıvır zıvırları aldıktan sonra da Adapazarı’na gittim.

Bu arada UYDUNET kampanya başlatmış beni haberdar edip yeni kampanyayı tanıtarak birçok saatimi aldı. Evde olmadığım için katılmayı ret ettim. Sonunda Ağustos ortalarında ağzı iyi laf yapan Murat adlı bir eleman kampanyayı “Devlet” sihirli kelimesini kullanarak bana kabul ettirmeyi başardı.
Aslında hoşnut değildim, ben ne HD cihazına ne sinema kanalına ihtiyaç duyuyordum. Benim istediğim sadece gene İnternet’ti ama “kampanya” vb adı altında bunları da dayatıyorlar insana. Çaresizlikten mecbur kalıp “evet” diyoruz.
İşte bu dayatma olayının konuşması esnasında kapatmış olduğum “Kablo Tv” hizmetinin sürdüğünü, Temmuz ve Ağustos ayına ait iki fatura göründüğünü söyleyince soğudum itiraz ettim.

Uyanık memur hemen onları iptal ettiğini söyleyerek beni inandırdı. 09. Temmuz.2001’de eve döner dönmez ertesi gün 10.09.2011 de eve gelip HD cihazından kablosuz modeme kadar her şeyi kurdular.

İstanbul dışında iken internete de giremediğim için internet açılır açılmaz e postalarıma baktığımda “44.20TL lik internet faturasını gördüm. Fena halde içerledim. Teknik elemanların ayrılmasını takiben ilk yarım saat içinde, tam İnternet faturalarımı incelediğim sırada bu maillerimin engellendiğini bundan birkaç dakika sonra da internet bağlantısının kesilmesi de üstüne tüy dikti.

Yapıştım telefona bu fatura nasıl olur, bağlantı niye kesildi.?

-Beyefendi, hesabınız 24 saat içinde aktive edilecek acele etmeyiniz?
-İptal ettirip kapattırdığım halde Kablo Tv faturasını nasıl kesersiniz?
Beyefendi siz “Kablo Tv “ iptal edilecek dememişsiniz ondan!

Nasıl olur elimde belgem var,siz kablo Tv’yi internet paketi içinde dayatıyorsunuz. Ben uydu anteni kullandığımdan sizin kablo yayınınızı hiç kullanmadan yıllarca internet hatırına para ödedim. İlk sözüm de kablo Tv’nin iptal edilmesiydi.
-Beyefendi deseydiniz iptal olurdu. Dememişsiniz!

-Siz bana yalancı mı diyorsunuz? Ben dediğimi ispat edemeyeceğime göre siz de “demediğimi ispat edemezsiniz! Sonra sizin “-Bu hizmetimizi almaya devam etmek istiyor musunuz?” diye sormanız gerekmez mi? Sözleşmeye bakınız İnterneti iptal gerekçemi “tatile çıkıyorum” diye yazdınız. Tatilde Kablo yayınınızı ben ne yapayım? Bunun akla sığar bir mantığı var mı?

-Beyefendi Kablo Tv’yi iptal ettirmemişsiniz hata sizin?
-Beni utanmadan üç kuruş para için kendi paramla yalancı çıkarıyorsunuz şu an bağladığınız hizmeti geri iade ediyorum.
-Edemezsiniz, istediğiniz mahkemeye gidin!
-Ben giderim, sizi dava edeceğim!

O arada biri müdahale ediyor ve “cihazları kendiniz getirmeniz şartıyla iade alıyoruz.” Sözü geliyor.
-İyi diyorum. Cumartesi yani bu gün kurdunuz hemen getiriyorum!

-Hayır hafta sonu iade almıyoruz, Pazartesi getiriniz.
Gene de teşekkür edip kapatıyorum.
Aradan 10-15 dakika geçiyor, kapı çalıyor, bakıyorum boynunda “UYDUNET” ve AKAYLAR şirketi yazılı adı Murat olan bir memur;
-Uydunet bağlantınızı gördüm, hizmetimizden memnun musunuz?
Şu ana kadar memnundum ama artık değil durum bu bu!

Üzüldüm beyefendi, siz giderek cihazları teslim etmek zorunda değilsiniz, kuran ekip yönlendirilecek ve onlar gelip iadeyi alacaklar. Kural böyle. Maltepe şubesinin telefonunu veriyor. Zaten bölgede onlar var.
Arıyorum, bir bayan memur;

“Hemen ekipleri yönlendiriyorum beyefendi!”
Teşekkürler. Sağolun.

Akşam oluyor, Pazar geliyor ekip mekip yok. Hak getire!

Pazartesi aynı numaraya bir telefon bu defa bir erkek;

-Size yanlış bilgi vermişler böyle bir hizmetimiz yok. Cihazları kendiniz getireceksiniz!

Anlıyorum ki, Murat adlı memur  yanıltmayacaya düşürüp iadeyi önlemek için gönderilmiş birisi. Amacı, adamı “Gelip alacaklar” beklentisine sokup zamanında iade yapmasını engelleyerek mağdur etmek. Ya 495TL veya üzeri cihaz ve cayma parası ödeyeceksiniz ya da hizmeti eşşek gibi kullanacaksınız.

Haliyle sinir basıyor, işin kötüsü insanla oyun oynanması insanın ağrına gideni, bundan kızıyorum. Merkez şubeye telefon sonuç değişmiyor. Vatandaşa “zorluk çıkaran, yokuşa sürenin” dediği oluyor.

Kapıp cihazları gidiyorum, teslim ediyorum. Sözleşmenin iptal edildiğine dair belge istiyorum ama laf kalabalığında sonra;

-Gerek yok içiniz rahat olsun” deyip uğurluyor.

Eve geliyorum içim rahat ama bir yandan da olayı abarttım mı diye soruyorum kendime!
Haksız yere fatura düzenlenmesi ve yalancı çıkarılmamı hatırlayınca kendime hak veriyorum. Gene de kızgınlığıma rağmen şirketin iade almasını da takdir ediyorum, bu da beni üzmedi değil yani.
Ertesi gün HD cihazından kalan kablo uçlarını çıkarıp eski ucu  takıp televizyona bağladığımda gene Kablo Tv’nin iptal edilmediğini görüyorum.

Bir telefon;
-Kimliğim,bu neden Kablo Tv’yi  iptal etmediniz?
El cevap;

-Beyefendi  sizden cihazları alan benim, siz Kablo Tv’yi iptal ettirmediniz! İptal için tekrar gelmelisiniz!
Yalanın bu kadarına da pes doğrusu. Üşenmiyorum ve gidiyorum ve sıra var bekliyorum.

Askerlik için iş yerini kapatıp giden bir gençten kampanya hizmetini süresi içinde iptal ettirmediğinden 495 TL para kestiklerine tanık oluyorum. Memure, bunu bir yere nakledin de bu kadar para ödemeyin diye uyarıyor ama vatandaş bıkmış, lanet okurcasına;

-Şirketinizle hiçbir ilişiğim kalmasın istiyorum, olan paraya olsun! Diyor.
Diğer masada beni yalancı çıkaran memur türbanlı bir hanımın kredi kartından dört-beş kez pos çekiyor, o da “ilişiğim kalmasın” derdinde.

Ben de, “-bundan sonra benim gibi daha çok gelirsiniz!”  Diye aklımdan geçiriyorum.
Sıra bana geliyor.
-Hadi iptal et şu kablo Tv’yi bakalım!

-Siz istemediniz de bizi suçluyorsunuz da ,dilekçe yazmanız gerekiyor da…. ! Şeklinde devam etmeye başlayınca patladım;

“-Ulan utanmazlar, ben sizden bu hizmeti dilekçeyle mi aldım? Dün iptal ettirirken her cihaz ve hizmet için ayrı ayrı nüfus cüzdanı fotokopisi yok dilekçe imzalatmalar her türlü zorluğu çekinmeden çıkardınız. Paket olarak verdiğiniz hizmetin her birini iptal ettirmek için dilekçe imzalatıp kimlik fotokopisi aldınız,her gün dilekçe yazıp buraya mı geleceğim? Bu ne utanmazlık, bu ne işkence?  Sülük gibi yapıştı mı insanı bırakmıyorsunuz! Diyerek sesimi yükseltince vatandaşlar araya girdiler. Durumu anlatınca vatandaşlar memuru suçladılar. Sonunda onlar da benim gibi tüketiciler.

Eylül ayından da seyretmediğim Kablo Tv 13 gün için “4”TL” de ek ücret istediklerinde artık ağzıma geleni sayarak ödedim. Eve gelince de daire girişindeki kabloyu evden sinyal almasınlar diye yerinden çıkardım.
İnanın Kablo Tv daha dün 19 Eylül’de kesildi. Onun için de fark alacaklar mı bilmiyorum.

Kablo Tv sadece İstanbul’da değil her yerde var. Ablam hastalanmış, Bandırma gibi yerde devlet hastanesinde bir MR (Emar) cihazı olmadığı için İzmir’e hastaneye gitmiş malum onun da kalbi falan var, pil mil mevzularını anlatırken kaç yıldır iptal ettiremediği Kablo Tv için gelen faturadan şikâyet etmez mi?
Uydu Net Hizmet Bölgeleri

Bildiğim kadarıyla en az beş yıldır Uydu anteni kullanıyorlar. İlk okul mezunu olduklarından evde İnternet falan da bulunmuyor.
Defalarca Kablo Tv iptali için müracaat etmesine rağmen “Fatura Ankara’dan geliyor” diye yıllardır ödüyorlarmış.

Kaymakamlığa tüketici bürosuna müracaat etmesini salık verdim. Dönüşünde uğraşacağım diyor.
Bu olay da UYDUNET şirketinin bir sülük gibi vatandaşa yapıştığını kafasına sülük gibi sigara bastırmadan bu sülük şirketten kurtulunamayacağını  bu olayla tespit ettim.

Düşünün 1.000.000 (Bir milyon) aboneye bunu yapsalar kafadan ayda “9.000.000”TL gelir.
Bu hizmet değil soygundur başka da bir şekilde açıklanamaz!
İnsanları “Üç kuruş paraya mı kaldın, bırak öde de uğraşma, oralarda rezil olma”  düşüncesine sevk ediyorlar insanı. Hatta mecbur ediyorlar.

İADE KABUL ETMEYEN TURKCELL VINNN MACERAM!

Yukarıda geçen olaydan sonra internet kullanmamaya karar verdim. Ancak hem blog yazarı olup hem de internet kullanmamam da geçen bir hafta içinde beni rahatsız etmeye başladı. Bloglarımı özlediğimi fark ettim.
Bir araştırdım, diğer şirketlerin hizmetleri 54,50TL civarında seyredince bana pahalı geldi. Hadi dedim şun Vınnları bir deneyelim.

Gittim bir Turkcell bayisine bayi hoş sohbet adam tavlamasını bilen birisi.

-Benim,10 yaşlarında masaüstü bir bilgisayarım var, bu vınnn bu cihazda çalışır mı? Dedim.

Elbette beyefendi, size bir numara veriyoruz, cep telefonu ile alakası yok, ayrı bir numaradan internete bağlanıyorsunuz, sabit ücret, sürpriz fatura yok,4GB kolay kolay bitmez, Hemen modemi takıyorsunuz, kurulum otomatik başlıyor, şu numaraları giriyorsunuz, anında internettesiniz. Üstelik “29”TL diye tanıtınca, ”- Eh canıma minnet “ deyip kaptığım gibi eve geldim.

Önceki tecrübenin ışığında, malum bir olumsuzluk olduğunda geri iade hakkım da var diye düşünüyorum. Ama fiyat uygun niye iade edeyim, zaten öbürünü de fatura sorunu olmasaydı gene iade etmeyecektim diyorum.
Paketi açtım, talimatları uyguladım, vınnn cihazını USB fişine soktum ama öyle vınnn diye bir şey olmadı aksine, bilgisayar cihazı okuyamıyordu. Kurulum programını açmaya kalktığımda daha sağ tuşu tıkladığımda kum saati çıkıyor dakikalarca sürüyor ve programı açamıyordu. Uzun uğraşlar sonunda tükendim bayiye gidip teknik yardım alayım dedim.

Sen misin yardım isteyen, hemen cihazı aldı, laptopuna taktı cihaz orada çalıştı.

Gördüğünüz gibi beyefendi, cihazda sorun yok bilgisayarınızı bir bilgisayarcıya götürün!

İyi de diğer internet hizmetlerinde olağan çalışan, printerinden dijital kameraya kadar her türlü USB cihazını sorunsuz çalıştıran bu bilgisayarım, sizin dandik cihazınızı okuyamıyorsa demek ki cihazınız masaüstü bilgisayara göre değil. Bilgisayar tamircisine gereksi z yere gideceğime iki saat önce aldığım hizmetinizi iade ederim. Alın mallarınızı geriye! Deyince o kibar esnaf gitti yerine bir canavar geldi.

-Biz burada oyun oynamıyoruz, sözleşme yaptınız, imza attınız iadeniz karşılığında 152 TL cihaz parası ödemek zorundasınız! Deyince ben de koptum ama o benden önce koptu elleri havaya kalktı, yumruk oldu benim ki de öyle oldu. Sonra önce o sonra ben elleri indirdik.

-Sözleşmede “idam edileceğim yazsa idam edersin değil mi, tereddütsüz yaparsınız değil mi? Diye çıkıştım ve;
-Bunu sen mi almıyorsun Turkcell mi almıyor bana onu söyle, ben de armut toplamıyorum! Deyince yumuşadı ve;
-Şirket almıyor. Ama senin yüzünden beş tane müşterim kaçtı!
-Bana başında “iade olmadığını” neden söylemedin?
-Sen de sormadın ki?
-Yasal olarak hakkım var bunu almazsanız yasal işleme başvururum!
-İstediğin mahkemeye git!
-Giderim!
Neyse sonunda cihazı iade edemedik. Vakit de geç olduğundan eve geldik. İnternet de ucuz olduğundan aslında vermek de istemiyordum bir yandan. Ama bir kurabilsem sorun yok.

Gece saat 02.00’de uğraşmayı bıraktım. Sabah 08.00’de gene oturdum başına bir deneyelim deyip başladım gene aynı sorun, Bilgisayarım sekmesinde “Turkcelvınn” simgesini tıkladığımda çıkan kum saati çıldırtıyor.
Sorunun bayii ile değil Turkcell ile olduğunu bildiğimden gece 20.00’den sonra aradığımda, Bilgisayar uzmanı Cihan adında bir memur çıktı bana takip etmem gereken adımları anlatıyor, o arada bilgisayar nasıl olduysa okudu programı açtı ancak bir uyarı mesajı geldi;

“BİLGİSAYARINIZDA FRAMEWORK DOSYASI OLMADIĞINDAN KURULUM GERÇEKLEŞMEMEKTEDİR, YAZILIMI YÜKLEMEK İÇİN İNTERNETE BAĞLANIN!”
Başımın belası Vınnn modemi

Ulan internete bağlanmak için bunca mücadele veriyoruz, internet olsa seninle ne diye uğraşayım diyorum. Telefondaki memura da;

-Senin söyleyeceğini bilgisayar söylüyor, ben senle ne konuşuyorum deyince;
-O yazılımı bir şekilde kurmanız gerekiyor! Dedi.

İyi de siz bunu sim karta veya bir CD’ye yükleyip niye vermiyorsunuz ki? Diye çıkıştım;
- Sim karta yükleyemeyiz! Diyor ve hala bana kurulum adımlarını anlatıyor.

-Yahu, bu yazılım olmayınca bu kurulum olmuyorsa bana niye telefon parası yazdırıyorsun kapatalım şunu kardeşim beni de yok yere masrafa soma deyip görüşmeye son vermiş, bir esnafın bilgisayarından yazılımı indirim bir harici belleğe yükleyip gelmiştim.

O da İnternet bağlantılı kuruluyormuş, sonunda gene modem “Framework2” yazılımı diye bir uyarı yapınca gittim onu da buldum. Allah’tan bu yazılım internet bağlantısı gerektirmiyormuş. Bu yüzden kolayca kurdum ama gene kurulum gerçekleşmiyordu.

Sonunda gidip o programı da indirdim, önceki yüklediklerimi de silip temizledikten sonra kurulumu da gene başaramayınca yatmıştım.
İşin pis tarafı USB Vınnn cihazını bilgisayar açamıyor. Sorun buradan kaynaklanıyor. Yoksa ben o programı çoktan kurardım.

Sabah ta aynı olay çıldırtınca gene sarıldık “0532” Turkcel’e , Gaye adlı kendine uzman diyen bir hanım çıktı o da çıldırttı çünkü ben ondan daha da uzmanım. İade konusunda “Arıza bizden değil bilgisayarınızdan kaynaklandığı için iade alamayız!” ifadesi üzerine, “Malının sağlam olması halinde bile 15 gün içinde iade hakkımın olduğu” konusunda tartışırken bir saat kadar zaman geçmiş o arada bilgisayar da kurulum programını nasılsa açmış. 
Onu görünce baktım bunlardan hayır yok kurulumu başlattım. Bilgisayarın gözleri mi açıldı ne olduysa sorunsuz olarak programı tamamladım ve yeniden başlattıktan sonra internete bağlandım.
Her iki olayda da sorunların memurlardan kaynaklandığı kanaatindeyim. Çünkü asgari ücret uygulanan bu işyerlerinde memurlar bankaların kredi pazarlamacıları gibi vatandaşı tavlamak, kandırıp aldatmak için çok çaba sarf ediyorlar.

Geri iade demek onların komisyonlarının da iadesi demek olduğundan bilerek vatandaşa zorluk çıkarıyorlar.
Olan da garibim benim gibi saftirik vatandaşa oluyor. Her gün internet almıyoruz ya!

Bunca eziyetin ardından sadece şirketler kazanıyor, memurlar kazanıyor ama vatandaş her şekilde mağdur edilip sömürülüyor, eziliyor, aşağılanıyor, hiç tanımadığı insanlarla önce satın alırken “kardeş” ama iade etmek istediğinde ise “kanlı bıçaklı” oluyor. Ya da sineye çekiyor.

Dün kızım okuldan geldiğinde bize gelen bir arkadaşının ki babası garson, annesi ev temizliğine giderek dört çocuk bakıyorlar, bu insanlar Vınnnlayamadıkları(!) için aynı gün iade ettikleri halde “152TL “ ödemek zorunda bırakılmışlar. Sınıfında birçok arkadaşı sinirden bilgisayarı kırmış.

Uydunet  ve Vınnn reklamları ile ekranlardan gazetelere kadar milleti kandıranların “vınnn”ladıkları gerçek ama millet ise “ıhhhhlıyor, içi kan ağlıyor!” Ama “üç kuruş para için” kendini rezil etmemek uğruna sineye çekiyor.
Ama yüzbinlerce, milyonlarca tüketiciden haksızca gasp edilen bu paraları hesap ettiğinizde ortaya çıkan trilyonlarca TL lik soygunlarla gerçekleşen zenginliğin nasıl olduğunu hesap etmek zor değil.

Ama bu soygunların en pisini, en büyük aldatmaca ve yalancılığını yapan ise bankalarım memurlarıdır.
İki lafta sizden kopardığı bir “onaylıyorum” ifadesi ile hayatınızı karartmaları an meselesidir. Allah bu tür belalardan, musibetlerden başta fakir fukarayı, beni, benim gibi emeklileri ve herkesi korusun!

Malum devletin koruma sistemi işlemiyor. Reşitsin, nasıl inandın, niye aldın, senin aptallığınla biz mi uğraşalım deyip baştan savıverirler adamı.

Bakalım bu soygun düzeni ne kadar sürecek, halkımız da nereye kadar sabredecek?

Saygılarımla!

Keykubat!