Blog başlığındaki "+40" UYARISINI GÖRDÜNÜZ MÜ?

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.

Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.

Tedbir olarak yanınızda sağlık ekibi bulundurunuz veya çıkınız! +40 :))

İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.


Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Yazılarımı ırkçı, etnik,dini ayrımcı bulanlar, Atatürk'e yapılan 26 Kürt isyanı, 25 suikastın arkasında ve 30 yıldır, 50.000 insanımızın ölümünde Kürt Yezidiliği ardında saklanmış gayrimüslüm azınlıkların olmadığını ispatlasın.

Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Nisan 2010 Cuma

HAREMLERIMIZ mı OKULLARIMIZ mı



OKUL MU HAREM Mİ?
EĞİTİM GÖREVLİLERİ HAREM AĞALARI ,ÇOCUKLARIMIZ BU İTLERİN CARİYELERİ Mİ?
Gün geçmiyor ki okullarda meydana gelen bir sapıklık haberi olmasın.
Bir yıl önce olduğu halde geçen gün ortaya çıkartılan (her nasılsa) “9” öğrencinin “2” bebeğe tecavüz etmeleri ve birini boğarak öldürmeleri,ikincisinin ise talihi (veya talihsizliği) nedeniyle kurtulduğu olay.

-->
keyfi yerinde maaşallah!!!
Kira yok,yakıt elektrik yok,cariyeler bedava,mekan da öyle.
Üstelik,iş garantili,maaşlı da.
Ne var böyle harem ağalığına?

Bu gün de bir velinin imzasız mektubu ile M.E.Bakanlığına gönderdiği mektupla ortaya çıkan Kayseri Melikgazi YİBO’sunda (Yatılı İlköğretim Bölge Okulu) kayıplara karıştığı belirtilen sapık bir öğretmenin videolu olayı.
Birkaç yıl önce Bursa’da bir ilk okul öğretmeninin ilk okul öğrencilerinden oluşan çok sayıda çocukla yaptığı cinsel ilişkileri kaydedip internette para kazanmak için yayınlaması.
Bu olay sanığının,polisimizin fedakar çabaları ile yakalanması sonucunda,olayın uluslararası boyutlarda olduğunu öğrenmiştik.
İnternet arkadaşlık sitelerinde ortaöğrenim çağındaki çocukların cinsel içerikli kameralı canlı yayın yapmaları.
Bazı itlerin okul önlerinde kandırıp avlayarak tehdit,korkutmaca,kandırmaca yolu ile kız-erkek öğrencilerle ilişkiye girmeleri bunları internet sitelerinde yayınlamaları.
Hangi +18 cinsel içerikli siteye girsen “liseli s....” ,çocuk,bebek,innocent (masum) ibareleri konulmuş yerli-yabancılara ait sayısız video görüntüleri.
Kimse bunlara bu görüntüleri nasıl koyuyorsun diye sormuyor.
Benim şahsen merakım uyandı soruyorum;
Bu devlet politikası mı?
Okullar öğretmenlerin,bazı işbirlikçi öğrenci veya öğrenci artıklarının haremleri mi?
Bu yazıyı yazmakla acaba,”sen ağa ben ağa ineği kim sağa” diyen bakanların halen televizyonlarından “hükümet sözcülüğünü” yaptığı, hükümetin Milli Eğitim Politikasına zarar mı veriyorum?
A.Menderes "beş çocuk doğurun,yol vergisi almayacağım" demişti.Sonu darağacında bitti.
Siz de AKP'nin "en az üç çocuk" yapın kampanyalarına bakıp doğurmayın be millet.

-->
Çocuklarınız kıymetliyse eğer!!!



Hadi,iktidar,iktidarda,ya muhalefet nerede?


Muhalefet parti liderleri arasında “ hükümeti öğrenci olayları ile yola getirme işinde " üniversiteleri kullanmayan var mı?
Yok!
Demek ki,o zaman sorun (!) da yok,değil mi?


Onların işi “iktidara aday" olmak değil,iktidar partisinden “kırpıntı” yapmak.


Malum,1945'de Pembe Köşk görüşmesi ile başlayan İsmet paşa- Celal Bayar (CHP-DP)muvazasının halen sürdüğünü H.Cindoruk partisinin ana sayfasında yayınlıyor.


Okuyana.
"Pembe Köşk Muvazası (Şike-CHP'nin bir türlü iktidar olamamasının gerçek nedeni)" günümüze "Pembe iktidarlı Türk siyaseti,pembe eğitim,pembe Türkiye" olarak evrimleşti.
Yoksa bu “Haremzade” öğretmenler iktidar-Muhalefet içindeki destekçileri yüzünden mi bu kadar arsızlaşıyorlar?



Onlara da haremden “bir sakal,bir veya birkaç cariye,oğlan” çıkarılıyor mu acaba...?
Sesleri çıkmadığına göre bir şeyler olmalı.!

Öğretmene zam” diye yürüyen öğretmenler aklıma geliyor.
Böyle bir haremde yaşamak için zam değil üstüne ödeme yapmaları gerekmez mi?
Bir yığın işsiz sefil genç,öğrenci,işçi,parasızlıktan geneleve bile gidemezken,her gün vatan için şehit düşen Mehmetçikler,çıplak hatun resmine bakarak,bölük helasında rahatlamaya çalışırken,azmasın diye karavanasına sabun,köpek eti konmuş,bol taşlı mercimek,nohut yemeklerle dişleri kırılırken,üstüne devletten maaş alan "eğitimci sıfatı altında" birilerinin bu "debdebeli harem hayatları" yaşaması adil mi?
Çocuklarımızı teslim ettiğimiz öğretmenler af edersiniz,harem ağaları bunlar mı?
İstanbul'un YGS'de neden "43." sıraya düştüğü,onbinlerce öğrencinin "sıfır" çektiği de böylece ortaya çıkmış oluyor.

Ha,bu işin bir de üniversite boyutu var.
Üniversite öğrencisi,fakir işçi memur çocuklarından güzel olanları, “asistan” yapma vaadiyle garsonyerlerinde barındırıp, çaresizliklerinden veya saflıklarından istifade edip,gelecek kaygılarını suistimal ederek cariyeleş-tiren,sonra da adammış gibi “mutluluk çubukları” ile dolaşan, kendinden 40-50 yaş küçük öğrencilerle sapık yaşamlar süren,millete ait bilim yuvalarını haremlerine çeviren ÜNİVERSİTELİ pezevenkleri de unutmayalım.
İstanbul Üniversitesinde kendinden 60 yaş küçük öğrencisi ile bu yolla evlenmiş,bir hoca olduğunu on-on beş yıl önce bir doçent arkadaştan öğrendiğimde şok olmuştum.Ondan çok sonra da Adana Çukurova Üniversite- sinde benzer bir olay basına yansımıştı.
Eğitim kurumlarımız bazı itlerin haremi olmuş,birileri de mutlu mutlu hükümet ediyorlar,kimi Atatürkçü(!) kimi Fethullahçı siyasetler güdüyorlar.
Bu da yenisi,Bolu İzzet Baysal Üniversitesinde okuyan eşimin bayan bir akrabası derste ve dışarıda öğretim görevlilerinin açıkça tacizde bulunduklarını,bir çok öğretim görevlisinin öğrencileri ile birlikte aynı evlerde yaşadıklarını anlatığını eşimden öğrendim.
Bu eğitimcilerin hepsi HAREMzade ve HARAMzade mi?
Milletin vergileri ile açılan bu kutsal mekanlarda,ülkemizin geleceği olan gençlerimizi “ahlaklı, bilgili, vatan-sever, doğayı,insanları,üretmeyi seven,devletimizin bilim ordusu olacak “ nesil bu pezevenklerin elinde nasıl yetişecektir?
Değilse temizlensin bunlar.
Sıçarım böyle alçak,yüksek öğrenime de öğretime de!!!
Bazı bilim yuvalarımızdan "Üniversitelerde taciz" konusunu "doktora tezi" olarak sunan eğitimcilere ait internet sitelerini ve yoğun tacizlerin yaşandığı üniversiteleri yazının sonuna ekledim.Utanmadan bir de bunları “bilimsel araştırma” diye de yutturuyorlar.“

Birde cinsel taciz’i “sexual harassment” diye de İngilizce "tez" yazmış.

Malum "İngilizce olursa " her şey bilimsel demektir.
Bilim yuvalarımız bacak arasında sıkışıp kalmış.

Yani,köylü Mehmed ağa bunların yanında "filozof" kalır.Çünkü onda hala atalarından kalma,bozulmamış "ahlaki değerler" var.

Pezevenkliği,fuhuşu,üniversitede eğitmen ile yaparsan İngilizce yazarsan bilimsel oluyor,sokakta yaparsan "fuhuş" olur,karakolluk olursun...!!!

Malum,üniversiteler bilim (!) yuvası,bilim dili de İngilizce ya!

Bilim yuvalarında “bilimsel paneller” yerine artık “Cinsel Taciz,eş cinsellik,lezbiyenlik ” panelleri düzenleniyor.

Eller bilimde insanlık tarihine her gün 50-yüz çekerken,uzay işgal projeleri hazırlarken,biz de bu dönme sapıklarla idare edeceğiz anlaşılan.

Bundan böyle “Üniversite mezunu fahişe aranıyor .Üniversiteli olmayan başvurmasın kontenjan dolu ...Manukyan Zürafa sokak-Yüksek Kaldırım” adresli “iş ilanlarına" rastlarsanız şaşırmayın.
Ulusal yayın yapan Habertürk,(Kürt Hülya) Kanal D (Sabah programı her neyse) gibi kanalların başı çektiği kampanyalarda ulu orta,sabah ve akşam yayınlarında "cinsel organların çapı,boyu,derinliği,çevre yüzey,arazi koşulları" (!) konuşuluyor,ehven(!) olanları bir güzel sıralanıyor.
Ana okullarının çoğunda öğretmenler çocukları televizyon karşısında bırakıp başka yerde laklak yapıyorlar.Bu "bilimsel" (!) yayınlarla aydınlanan (!) çocuklar,öğretmenler sapıtmasın da kimler sapıtsın?
Hükümet internette pronografiyi yasaklıyor,toplumsal eğitim veren Tv kanalları,basın,yayında,eğitim kurumlarında her türlü sapıklığı da teşvik ediyor.
Bunun adını,çok lazımmış gibi,cinsel özgürlük,gay-lezbiyen hakları,sosyal kaynaşmalarının sağlanması gibi abartılı saçmalıklar altında "demokratik açılım" koyuyor.
Vatandaş,hakkını arayan,işçi,memur sendikaları,fikir kulüpleri ve derneklerinde örgütlenmesin ama,cinsel sapıklıkla,bacak arası ile meşgul olsun.
Böylece hem ülkemizin hem de küresel sermayenin "kitle tepkileri,işçi,memur,tüketici mitingleri,grevler" gibi yüreklerini ağızlarına getirecek olayların da önü alınmış olacaktır.
Her kente,kasabaya açılan ilköğretiminden Lisesine,Lisesinden Üniversitelerine hepsi metres,kuma, dost, fahişe üretim merkezleri haline gelmiş.
Ha AB yasaları ile üniversitelere “GAY CLUB” şartı da AKP döneminde eklendi.Sabancı Bilgi Üniversitesi başı çekti.(Gökkuşağı LGBT’nin (Lezbiyen-Gay-Biseksüel-Transseksüel-Travesti Kulübü-Malum Dönme Ermeni S.Sabancı grubunca kurulan bu üniversitede Ermeni hocalar ve AKP destekçileri say say bitmez.) Sonra diğerleri hızla kampanyaya katıldılar.
12 Eylül darbecisi Netekim paşa'nın (Kenan Evren) emirleri ile koruma altına alınan,"sahte İslamcı ,İngiliz uşağı dönme hareketi -(Nurcular,Fethullahçılar)",üniversite kazanmış,fakirlikten,yurt yetersizliğinden barınacak yer sorunu çeken fakir fukara,garip gureba çocuklarına Devlet+ABD-AB paralarıyla açtıkları yurtlarda kucak açtılar.
Çocukların,saf temiz inançları ile dolu olan beyinlerini, kirli kölecilik kokan fesat fikirleri ile yıkadılar.
Giremeyecekleri cennetler (Vakıa Suresi -35,36,37,38,39) için gözyaşları döktürdüler,başlarını örttürdüler.



Barınacak yer uğruna girdikleri bu sapık cemaatlerce "dinimi yaşamak istiyorum" masum sloganı altında,sokak,üniversite eylemlerinde kullanıldılar.
Derken,tarikat şeyhlerinin,tarikat şirketlerinin ileri gelenlerinden,bir yığın Hüseyin Üzmezler ordusunu kurtuluş olarak görmeleri sağlandı.
Metresliğe, kumalığa,imam nikahına razı ettiler.



Öncelikle bunlara "imam nikahlı" bilmem kaçıncı eşler oldular.Sonra,cemaat bu yığını kaldıramayınca da hali vakti yerinde erkeklerin ikinci,üçünü,dördüncü karıları veya metresleri olmaya başladılar.
Bu hatta öyle yayıldı ki,dış Türkler arasında bile,16 yaşında bir kız çocuğu düşünmeden,60 yaşında bir adama "ikinci karısı veya metresi olmak" için teklifte bulunur hale geldi.("muslıma.com" gibi sitelerde bu yaygın.Dolandırıcılıkta da acayip ilerlemişler. )
Cumhuriyetin kazanımları sinsi Amerikan projelerinin ürünü olan bu darbeci,cuntacı ve bunların yalakası pislik yüksek öğrenim kurumlarınca baş tacı edileli yıllar oldu bile.
Başbakanımızın eşi kampanyanın adını artık rahatça değiştirebilir.;
"Baba beni genel eve gönder",ya da "Hareme gönder"
Nasıl iyi mi?
Hani üniversiteler,okullar bilim yuvasıydı?
Ne bilim ama değil mi?

Çanakkale,Kurtuluş savaşı kahramanları siz “rahat uyuyun” (!)
Namusları yerlerde sürünmesin diye öldüğünüz torunlarınız artık gerçek,eğitimli kadın ve erkek fahişeler haline geldiler bile.
Hem de ağzından "Allah" adını düşürmeyen siyasetçiler sayesinde.
"Allah" adı ile,planları önceden satılmış savaşlarda sizleri kıydıran dönmeler,gene "Allah" adıyla torunlarınızı fahişeleştirdiler,kardeş kavgalarında nesillerini tüketmeyi sürdürüyorlar.
"Allah" diyene bu kadar güvenmeyin ey millet.

Çocuklarımız devlet memuriyeti kisvesi ile dolaşan pezevenklerin cariyeleri mi olmalı?
Eğitim kurumları açık hava genelevi mi olmalı?
Rezil şerefsizler.
Bayrağımızın rengini de "yeşil" yapacaklar diye korkarken, yakında "Pembe"(Pink) yaparlarsa hiiiç şaşmam!!!

Nerde bu devlet nerde bu millet !!!

Keykubat

BEŞ YIL SONRA DİYANETTEN BİR BAŞKA KANIT DAHA;

BUNLAR HER ŞEYİ YAPACAK KADAR SAPIKTIRLAR;
 ATATÜRK'ÜN İDAM ETTİRDİĞİ DİN TÜCCARI SAPIK DEVŞİRMELER DEVLETİMİZİN BAŞINDADIRLAR!
Selçuklu'yu, osmanlı'yı yıkan hainler de bunların dedeleriydi. Türklüğü de İslam'ı da bize bırakmayan bu softalar, iktidarı ellerine geçirince gerçek yüzlerini açığa çıkarttılar.

3.300 YILLIK TEVRAT'IN, 2000.YILLIK İNCİL'İN, 1400 YILLIK KURAN'IN YASAKLADIĞI "BABA-KIZ" ENSEST EVLİLİĞİ VE CİNSELLİĞİNİ UYDURMA BİR HADİSL İLE ONAYLAYAN DİYANET İŞLERİ BAŞKANIMIZ;
08.0cak. 2016

"Diyanet İşleri Başkanlığı, internet üzerinden yöneltilen, "Bir babanın öz kızına duyduğu şehvet, karısıyla olan nikâhını düşür mü?" sorusuna, "Babanın şehvetle kızını öpmesi ya da şehvetle ona sarılmasının nikâha bir etkisi yoktur" ve "Babanın kızını kalın elbiselerden tutarak ya da vücuduna bakıp düşünerek, şehvet duyması, bu tür bir haramlık oluşturmaz. Ayrıca kızın, 9 yaşından büyük olması gerekir" ifadelerinin yer aldığı skandal bir yanıt veridi."
Haberin yayınlandığı ilk haberde geçen açıklama metni şöyle;
“ Akıl almaz ifadeler


İşte o, “Bir babanın öz kızına duyduğu şehvet, karısıyla olan nikâhını düşür mü?” sorusuna verilen kapsamlı cevap:
“Babanın kendi öz kızını öperken şehvet duyması durumunda nikâhın ne olacağı konusunda görüş ayrılığı vardır. Bazı mezheplere göre, babanın şehvetle kızını öpmesi ya da şehvetle ona sarılmasının nikâha bir etkisi yoktur (bkz. İbn Rüşd, Bidayetü’l-Mücdehid, Mısır 1975, II, 33; İbn Kudame, el-Muğni, VII, 486; İbn Cüzey, el- Kavaninü’l Fıkhiyye, 138). Hanefilere göre ise; babanın, kızını şehvetle öpmesi, kızına şehvetle sarılması durumunda kızın annesi bu babaya haram olur. Ancak bu tür sonuç doğuracak tutmanın, teni tenine değerek olması ya da altının sıcaklığını iletecek kadar ince bir örtüden olması gerekir. Kalın elbiselerden tutarak ya da vücuduna bakıp düşünerek, şehvet duymak, bu tür bir haramlık oluşturmaz. Ayrıca kızın, 9 yaşından büyük olması gerekir. Şehvet duymanın işareti, erkeğin organında bir uyanma, uyanıksa uyanışının artması, kadının da kalbinin heyecanla çarpmasıdır.”
Öğleden sonradan itibaren paylaşılmaya başlanılan bu haberin doğruluğunu test etmeye karar verdiğimde arkadaşlar aşağıdaki linki paylaştılar.
Bunlar nasıl insanlar artık takdirlerinize bırakıyorum.
Bu adamlara kim nasıl Müslüman diye itimat edip oy verdiyse, demek ki bu sapıklıkları onaylayan sapıktır, sapıklardır.
Alaeddin Yavuz
Haberin linki için tıkla;
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/...
Diğer ilk haber metni; http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/...


İşte bizim "bilimselliğimiz";
AB’li tacizciye AB Koruması-Hem da Almanya Başbakanı Merkel'den.
Tacizi protesto için İTÜ-Maçka’da eylem yapan öğrenciler;(Bilim karşıtı (!) öğrenciler)



KURT MILLIYETCILIGININ URUNU YIBOLAR


-->
KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİNİN ÜRÜNÜ "YİBO"LAR.
(Yatılı İlköğretim Bölge Okulları)


19.yy.başlarından itibaren Avrupa devletleri ve Rusya’nın çabaları ile oluşturulan “Kürt Milliyetçiliği” kapsamında hareket eden doğulu Şıh,Pir,Ağa gibi feodallerin ”nüfus planlama çalışmalarını" etkisiz kılarak,”nüfus çoğunluğu yolu ile devleti ele geçirme” hedeflerine uygun olarak,kaput,rahim içi aletler,haplar kullanma,kürtaj gibi doğum kontrolu yöntemlerini yasaklamaktadırlar.

Doğunun her vilayetinde bu yüzden ailelerince bakılamayan sefil çocuklar ordusu bu “YİBO-Yatılı İlköğretim Bölge Okullarında” devlet tarafından bakılmaktadırlar.
Her aileden en az üç,dört çocuk bu okullarda istihdam edilmektedirler.
İşbirlikçi Kürt Feodallerinin bu çabaları etkilerini daha II. Abdülhamid Dönemi'nde göstermiştir. O zamanlarda bile Kürt feodallerin bu siyasetleri, sahipsiz,sefil,aç,hayvan gibi oırtalarda dolaşan, hırsızlık,ahlaksızlık,eşkıyalık türlü pisliğe alet olmaya aday bir çocuklar ordusu yaratmıştır.

1925 Şark Islahat Planı Kararnamesi
Cumhuriyet dönemine geçişte,ilk olarak,II.Abdülhamit’in yarım bıraktığı eğitim işine el atıldı. 24 Eylül 1925 tarihli “Şark Islahat Planı Kararnamesi” nde aşağıdaki madde uygulamaya kondu:
Madde 14- "Aslen Türk olan fakat Kürtlüğe temessül etmek (benzemek) üzere olan bulunan mevkide ve Siirt, Mardin, Savur, gibi ahalisi Arapça konuşan mahallerde Türk Ocakları ve mektep açılması ve bilhassa her türlü fedakârlık iktiham olunarak (gösterilerek) mükemmel kız mekteplere rağbetlerinin suveri adîde (fazla miktarda) ile temîni lazımdır. Hassaten Dersim, tercihan ve müstacalen (acil olarak) leyli iptidailer (yatılı ilkokullar) açılmak suretiyle Kürtlüğe karışmaktan bir an evvel kurtarılmalıdır."
Atatürk döneminde dış destekli işbirlikçi Kürt aşiretleri ile,Rum,Ermeni dönmelerinin çıkarttıkları isyanlar,halkı korkutarak soğutmaları yüzünden gerektiği gibi uygulamaya konulamamıştır.
Günümüz YİBO’lar’ı,II.Abdulhamit’in bu çocukları bir yerde toplamak,eğitmek ve devlete kazandırmak amacıyla hayata geçirilmek istenen,Cumhuriyetin kuruluşnda da tekrar başlatılan,ama istenilen sonucu işbirlikçilerin engellemeleri yüzünden alamadığı için kapatılan aşiret mekteplerinin bir devamı niteliğindedirler.
Bu konuya,1960 askeri darbesinin ardından,Atatürkçü,ulusalcı subaylar tekrar el atarlar.19 Ekim 1960 tarihli Öncü Gazetesi'nde Genelkurmay eski Başkanı Ragıp Gümüşpala'nın şu sözleri yeralıyordu örneğin:

"
Şarkta, ağa, bey, şeyh denilen 35-40 kadar köye sahip kişiler, derebeylikler hala mevcuttur. (...) Bölgelerinde Türk harfleri ile tedrisata muhaliftirler. Köylüyü her surette baskı altında tutarlar. ... Köylülerimiz Türklüklerini müdriktirler. Kürtlük propagandası sırf derebeyliklerinin devam edebilmesi için şeyh ve beyler tarafından halka yayılmaktadır."
105 sayılı Sürgün Yasası'nın gerekçesinde ise şöyle deniyordu:
"Sosyal birtakım reformları yapabilmek, ortaçağın Türkiye'de yaşayan düzenini yıkmak, ağalık ve şeyhlik gibi müesseseleri yoketmek... vatandaşın sömürülmesine engel olmak gayesiyle bu kanun çıkarılmıştır."
31 Mayıs'ta Cumhuriyet Gazetesi'nde Milli Birlik Komitesi kaynak gösterilerek yayınlanan yazıda “Kürdistan hükümeti tesisi için DP grubu içinde çalışanlar varmış. Sabık iktidar bunlara ve Şeyh Said'in oğlunun Rus yapısı ciple Doğu'da propaganda yapmasına göz yummuştur."
Yatılı Bölge İlkokulları'nın kurulmasına dayanak oluşturan 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu'nun 6. ve 9. maddelerinde şöyle deniyordu:
"Doğu ve Güneydoğu illerimizin mahrumiyet bölgelerinde kurulmakta olan Yatılı Bölge İlkokulları, okulsuz köy çocuklarını okula kavuşturmak, Türk dilini ve kültürünü yayma faaliyetine yardımcı olmak... amacı ile geçirilen ilköğretim kurumlarıdır." (Ak., İsmail Beşikçi Doğu Anadolu'nun Düzeni, 11. s. 552) (Ak., İsmail Beşikçi Doğu Anadolu'nun Düzeni, 11. s. 552)

27 Mayıs 1960 darbesinin ulusalcı,milliyetçi kanadı,bu olaylara karıştıkları tespit edilen,Kurtuluş savaşına asker göndermeyen,ardılları günümüz SP ve AKP kadrolarında ve yandaş medyasında da yazar çizer olarak bulunan “55” feodal Şıh,Pir ve Ağayı,Antalya,Isparta,İzmir,Afyon,Manisa, Denizli ve Çorum'a sürdü.

Bu sürgünler,1920 Dersim Koçgiri,1925 Şeyh Sait,1937-1938 Dersim İsyanları sonrasında da bu iller yoğunluklu olmak üzere,her köye “iki hane” olarak dağıtılmışlardır.

1964'de Talat AYDEMİR'in idamının ardından Cemal MADANOĞLU gibi ulusalcı,devrimci kesimin devre dışı bırakılması ile,darbenin asıl teşvikçisi olan Amerikancı yapılanma iktidara gelir.Bu yapılanma bu okullara "Kürt Milliyetçiliğini" yapacak kadroları yerleştirir.Sadece bu okullara mı her yere.

Daha sonra "Türk Sol Hareketinin" temsilcisi olan TİP,CHP gibi partilere doldurulan sözde SOLCU, Amerikan uşakları, ülkemizi bu günkü "bölünme ortamına getirecek" şekilde örgütlenmişlerdir.

O tarihlerden bu güne bu yapılanma,ASALA'dan Sağ-Sol çatışmasına,PKK'ya kadar her türlü devleti yıkan örgütlenmeleri,bunlar için gerekli cinayet,entrika,dolap ve dümenleri gerçekleştirirler.
Bu sapık öğrenci olayları da bu projenin kapsamı içindedir.
Bu yüzden,bu olaylar basında değerlendirilirken “Manisa,Denizli” gibi batı illerinde de bu tür olaylar organize edilerek bütün Türk Milleti “eşcinsel,sapık,Pedofili” vakası olarak gösterilmektedir.
Bunlar,emperyalizmin işbirlikçileri ile hazırladığı “toplum ahlakını yok etme,birliğini bozma” amacıyla hazırladığı komplolardır.
Siirt'in Pervari ilçesindeki YİBO’da okuyan 13-14 yaşındaki 8 öğrenci, iki ve üç yaşındaki iki bebeğe tecavüz etti. Bebeklerden birini havuzda boğarak öldürdüler, derede ölüme terk ettikleri bebek ise kurtuldu. Olaya karışan 1'i kız 9 öğrenci tutuklanmadı, ailelerinin yanında...




Başta Başbakan R.T.Erdoğan’ın eşleri Emine Hanım’ın başlattığı “Baba beni okula gönder” kampanyaları da,bu sinsi Kürt planı dahilinde sınırsızca,sorumsuzca doğurulmuş,üretilmiş, çocukları necip Türk Milletine baktırma amacı güden kampanyalardır.

Okulların temel amacı,böylesine ulvi bir sorumluluk içinde sahipsiz,ortada bırakılmış çocukları koruma altına almak iken,günümüz Kürtçüleri bu olayı “Kürtleri Türkleştirme Faaliyetleri” olarak şerefsizce yorumlamaktadırlar.
Neden?
Devlet tarafından bakılan çocuklar,onların pis işbirlikçiliklerinin sonucu olan,bölücülük,terör ,anarşi, öğrenci,işçi eylemlerinde devletin temeline dinamit koyacak her faaliyette karın tokluğuna kullanılmaları engellenmektedir.
YİBO’lar,sinsi Kürt milliyetçiliğine bir önlem olarak Kürtlerin durmadan çocuk yumurtlamaları yüzünden etkisiz kalmaktadırlar.

Bu okullar olmasaydı,Kürt nüfusu acaba bu kadar artar mıydı? Yoksa bu okullar da devletin içine düşürüldüğü bölücü,sinsi bir tuzak mıdır?
Bu okullar,"bölücülüğü destekleyerek kurumsallaştırma, sağlıklı,eğitimli bir hain nüfus potansiyeli oluşturma" amacına da hizmet etme fikrine hizmet ediyor görüntüsü içindedir.Hatta öyledir de.

1943 Adana-Yenice görüşmesinde Churchill'in İsmet İnönü'ye ;
"Mustafa da öldü.Artık şu Kürdistanı kuralım" önerisine İsmet paşanın;
"Kürtler devlet kurup yönetecek olgunluğa henüz ulaşmamıştır.Türklerin arasında 80 yıl kadar yaşayarak eğitilmeleri gerekir" sözünün uygulamaya geçmiş hali gibidir.
Bu söz,sömürgeci zihniyetin projelerini uygun bir lisanla erteleme veya ret etme amaçlı da söylenmiş olabilir.
Ancak,güdülen siyasetin getirdiği yer bu gün tam bu sözün süresini doldurduğu günlerdir.
Bu yüzden,Çin’in yaptığı gibi,”üç çocuk”tan fazla çocuk yapana en ağır hapis ve para cezaları uygulanmalıdır.
Mevcut YİBO'ların masrafları Kürt aşiret reisleri ile toprak ağalarından alınmalıdır.
-->
Bu önlemler,ırkçı değil,tamamen,bazı feodallerin çirkin hevesleri uğruna,bunlardan haberi bile olmayan ve kendisine her an bu pis yapılanmanın çengel atmasını bekleyerek,ömrünü sokaklarda perişan, sosyal güvencesiz,ana-babasız yokluk içinde,aşağılanan insan müsveddelerinin çoğalmasını,masum insanların öldürülmelerini önlemek içindir.
Yoksa Türkler çocuk yapmayı bilmiyor mu?

Tabii böyle vatansever,devletin birliğine önem veren bir hükümet olursa.
Adilyargic/Keykubat
 
 Bu yazım ArdahanMedya'da YİBO'larla ilgili bir tartışmada kaynak olarak gösterilmiştir; http://www.ardahangundem.com/egitim-kultur/celil-unlu-yibo-bir-beden-dar-geliyor-h1932.html