Blog başlığındaki "+40" UYARISINI GÖRDÜNÜZ MÜ?

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.

Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.

Tedbir olarak yanınızda sağlık ekibi bulundurunuz veya çıkınız! +40 :))

İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.


Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Yazılarımı ırkçı, etnik,dini ayrımcı bulanlar, Atatürk'e yapılan 26 Kürt isyanı, 25 suikastın arkasında ve 30 yıldır, 50.000 insanımızın ölümünde Kürt Yezidiliği ardında saklanmış gayrimüslüm azınlıkların olmadığını ispatlasın.

Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

23 Mart 2009 Pazartesi

BIZE DEMOKRASISIZ GEL OBAMA



Endonezya-Bande Açe

DEMOKRASİSİZ ŞERİATSIZ GEL OBAMA


1.Mayıs 1886 Şikago İşçi direnişlerine müdahale.

İnsan haklarını dünyada ilk kez siz yazdınız,

Komünist Enternasyonali siz topladınız,

Aç işçileri de sokaklarda yürüttürüp,

Sonra tutuklayıp bir güzel de astınız,
Bize gelirken,demokrasisiz gel Obama;


Afganlı çocukların evleri.

İki dünya savaşından da galip çıktınız,

Köksüz kavimlerden devletler yaptınız,

Diktatörlü demokrasileri icat ederek,

Kardeşi kardeşe hep sizler kıydırdınız,

Bize gelirken,demokrasisiz gel Obama;


İşgal tankları arasında büyüyen Afganlı çocuklar.

Afgan’lı Taliban’ı Rus’a siz kışkırttınız,

Rus çekilince onları terörist yaptınız,

Hayal etmedikleri silahlarla kıyarken,

Demokrasi adıyla devleti işgal ettiniz,
Bize gelirken,demokrasisiz gel Obama;


Misket bombaları Filistinde DEMOKRASİ OLUP YAĞARKEN-UNICEF'in 300'den fazla çocuk öldü haberi için ;
http://www.guncel.net/ea/43189

Saddam’ı Irak’tan kurtarıp siz kaçırdınız,

Mısır’a götürüp orda avukat yaptınız,

Sonra geri getirip diktatör ettiğinizde,

Kürt isyanlarıyla onu siz zalim kıldınız,
Bize gelirken,demokrasisiz gel Obama;


İşte Irak'lı şehir içinde bisikleti ile çarptığı mayın kurbanı çocuk ve aciz babanın feryadı oğluna karışırken.

Demokrasi getirmeye Irak’a girdiniz,

Teslim olan askerleri kurşuna dizdiniz,

Devleti,halkı soyup soğana çevirirken,

Saddam’ın kellesini de darağacında kestiniz,
Bize gelirken,demokrasisiz gel Obama;


Bush'tan askerlerine Saddam Kelle Servisi


Afgan ve Irak çocuklarının çoğu sakat,

Yüzbinlercesine çekilmez oldu bu hayat,

Kimi topal,kimi çolak çaresizlikleriyle,

Demokrasinize ödedikleri bu fiyat,

Bize gelirken, demokrasisiz gel Obama;



Gökten,misket,napalm demokrasisi attınız,

Çocuk,bebek demeden diri diri yaktınız,

Kundaktaki bebekleri,öksüz,yetim kılmakla,

Devletsiz,okulsuz,işsiz,aç,sefil bıraktınız,
Bize gelirken,demokrasisiz gel Obama;


İşte okulsuz bir Afgan çocuk.

Sapıklardan,suçlulardan siz ordu kurdunuz,

Yağmayı,talanı,tecavüzü şart koydunuz,

Boyun eğene merhameti kaldırdığınızda,

Askerliğin onurunu böyle unutturdunuz,

Bize gelirken,demokrasisiz gel Obama;


Büyütmek için tıkla!

Tarikatlarla dopdolu bir dinimiz vardı,

Görüşü kimine engin,kimine de dardı,

Bir halifeyi de ruhban görüp kaldırmışken,(!)

Sayenizde İslam dünyasını ruhban sardı,
Bize gelirken,şeriatsız,demokrasisiz,haritasız ama “İnsan” gel Obama!!!!



Şeriatı da beceremiyorlar bak ta gör.Başını örter altını açar.Kadın işte.Allah boşuna mı doğrudan cennetine almıyor bunları.:))




Keykubat


CIA-Afgan (Taliban dayanışması (1979'lar);
http://www.thirdworldtraveler.com/Afghanistan/Afghanistan_CIA_Taliban.html

http://www.emperors-clothes.com/docs/pak.htm

http://www.worldpress.org/1018afghanistan.htm

20 Mart 2009 Cuma

ERGENEKOCULAR VATAN HAINI MI

ERGENEKONCULAR VATAN HAİNİ Mİ?

MUSTAFA BALBAY’IN NOTLARI


Hükümet ve yandaşı medya tarafından “Vatana İhanet” belgesi olarak sunulan,sabah akşam milletin önüne sunulan gazeteci Mustafa BALBAY’a ait bu konuşma notlarını ben de TBMM sitesinden dikkatle okudum ve kendi bilgi dağarcığıma göre sonuçlar çıkardım.

Bu metinleri yayınlayan TBMM sitesi olayı şu yorumla açıklamaktadır:

“10 Şubat 2004 tarihinde aralarında Balbay’ın da bulunduğu bir grupla dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur’un yaptığı görüşmeyle başlıyor. İddiaya göre Balbay, her görüşmenin ardından düzenli olarak not tutmuş. Balbay’ın bilgisayarında ele geçirildiği iddia edilen ve sayfalarca tutan günlüklerde askerlerin isimleri baş harfleriyle yer alıyor. Polisin değerlendirme çözümlerinde bu isimler deşifre edilmiştir.”

Bu güne kadar yazdığım gibi,”Solcu veya Atatürkçü” görünümlü olup aslında “Amerika-Avrupa” ajanı olan,dönme olarak adlandırdığım kesimi bu ifadelerde gördüm.

Bunlar 27 Mayıs 1960 darbesini de,gerçek Atatürkçü olan subaylar ile gerçek solcu subayları tasfiye ederek, devleti “Amerika’ya bağımlı” bir siyasete tekrar sokan,Rusya’ya yakınlaşma fikrine kapıldığı için Menderes’i Amerika’nın isteği ile idam eden,12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbelerini de gerçekleştirerek devletin bağımsızlığını teslim eden “Amerikancı, işbirlikçi askerlerin “ bu konuşmalarda da var olduklarını bir kez daha belirlemiş durumdayım.

Baba Bush’un ,1.Körfez Harekatı sırasında Genel Kurmay Başkanlığı yapmış olan Doğan Güreş Paşanın da (Resim),emeklilik döneminde 2000 öncesi katıldığı bir çok televizyon programlarında ,”Amerika bize ne istersek verdi.300 tane tank vardı,istedik alın sizin olsun dediler” gibi bir "şirin Amerikancı " ifadesini 1999-2000 dönemlerinde katıldığı bir programdan hatırlıyorum.

12 Eylül 1980 darbesi ile iktidarı Amerikan yanlılarının kesin ele geçirmesinin ardından günümüzde ülkemizde yaşadığımız ve komşularımız olan diğer Ortadoğu ülkelerinde yaşananların gerçekleştirilebilmesi için gerekli olan yapılanma çalışmalarına hemen başlanılmıştır.

Bunlardan en önemlisi ise vatansever subayları ve siyasetçileri bölgeyi ateşe atacak bir yapılanmaya ikna edebilmek için “ülkemizi yüceltecek bir yapılanma olarak gösterilen, ”Orduyu Gerilla Tipi Savaş Tekniklerinde Eğitme” bahanesine ikna etmekti.

Bu da sorun olmadan başarıldı.

Ülkemizdeki Amerikancı cunta yapılanması ve yardakçısı olan işbirlikçi siyasi,üniversite, iş dünyası önderlerinin gayretleri Amerika işbirliği ile temeli atılan ve kurulan terör örgütünün ülkeyi KESİN BİR BÖLÜNMEYE götüreceği,Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay (24 Temmuz 1987 - 3 Aralık 1990) döneminde anlaşılabilmiştir.

Bu yüzden I.Körfez Harekatına karşı olduğu için ,Kenan Evren Cuntası destekli hükümete de sözünü geçiremeyince “Emekliliğini isteyerek” olayı protesto eden bu vatansever askerimiz dışında ne yazık ki ikinci bir adam görmek mümkün olamamıştır.

Esrarlı bir helikopter kazası ile öldürüldüğüne inanılan Eşref Bitlis Paşa (Resim) ile “Ergenekoncu “ olarak tutuklanan Şener ERUYGUR paşanın da gerçek vatansever oldukları ortaya çıkmaktadır.

Asker ve siyasi kişilikler hakkında yapılan eleştiriler,olaylar hakkında yapılan tespitleri okuduğumda, ordunun içinde “DÖRT AYRI YAPILANMA “ göze çarpmaktadır;

1-Amerika-Avrupa Birliğinin emrine tabii olanlar ile olması muhtemele olan,makam mevkii, şöhret,asalet budalası,kişiliği oturmamış olan subaylar.

Bunlar ülkeyi her tehlikeye sürükleyebilecek yapıdadırlar.Bu özellikleri de onları zaten eleştiri konusu yapmış ve halen de ordu içinde “En Yüksek Mevkilere” seçilmiş ve seçilecek olanlar da bu grubu oluşturmaktadır.

2-Solcu ya da Atatürkçü görünen ama bazı art niyetli operasyonlar ile ordu içine sızmış,aslen ülkeyi emperyalizmin bölmesine çanak tutan,dönme,gizli etnik hedefler güdenler.

Bunlar bütün yanlış siyasetlerde başrol oynamakta,halkın orduya karşı soğumasını yaratan eylemleri gerçekleştiren tiplerdir.En tepeye bunların getirildiği apaçık ortadadır.

3-Gizli dindarlar.

Bunlar azınlık etnik milliyetçi duyguları ile de devletin yara almasına neden olmaktadırlar . Aslında aileden gelme dindarlıktan fazla bir bilgisi olmadıkları için de ABD-AB tarafından yönlendirilen “teslimiyetçi,köktendinci” yapılanmalar tarafından rahatça kullanılabilmektedirler.

4-Gerçek Atatürkçü veya Solcu olanlar.

Bunlar,ordunun temelini oluşturmalarına rağmen ,her türlü dış kaynaklı darbe olayına ”iyi olsun “diye katılmışlardır. Ancak her defasında da “işbirlikçiler” tarafından iptal edilmişlerdir.

Askerliğin verdiği “Amire Biat” kültürü ile yoğrulduklarından,oynanan oyunların senaryoları içinde kullanılmakta ya da kaybolup gitmektedirler.

Vatan’ın Tam Bağımsızlığı,Ülkenin Bütünlüğü gibi siyasetleri götürecek olanlar bunlar olmasına rağmen,”kendilerine has yapılanmaları,örgütlenmeleri” olmadığı için arabesk sonlar onlar için 1961’den bu yana adeta bir kader olmuştur.

Bu günkü “Ergenekon Operasyonunda” da içeride bunlardan başkası olmadığı da Mustafa Balbay’ın bu günlüğünde de açıkça görünmektedir.

Hacivat’ın fiili livata suçunun ceremesini Karagöz’ün çekmesi gibi bu vatanseverler de başkalarının suçlarının cezasını çekmektedirler.Yıllardır “ordu-halk” arasında yaratılmak için oynanan oyunların da faillerinin bunlar olmadığı bu konuşma metinlerinden açıkça çıkmaktadır.

Daima yazdığım gibi,siyaset,bürokrasi,üniversite,ekonomi,yazılı ve görsel basın ve ordunun en üst kademeleri Amerika tarafından tespit edilmektedir.Onlara hizmet etmeyecek adamlar başa geçirilmemektedir.


ERGENEKONCULAR VATAN HAİNİ Mİ?

12 Eylül 1980 askeri darbesinden iki yıl sonra,07 Kasım 1982’de Amerika’nın emir ve isteklerine göre düzenlenmiş olan ve halen bu gün de geçerli olan “Anayasamız” (!) iyi kötü 1961’den beri geçerli olan bir “Vatana İhanet” suçunu tanımlıyor ve karşılığında da ceza öngörüyordu.

1983 seçimlerinin ardından hükümet olan,Amerikancı Turgut ÖZAL’ın ANAP (Anavatan Partisi) hükümetinin ilk icraatlarından birisi de bu maddeyi anayasadan çıkartmak olmuştu.

Çünkü Kenan Evren,orduda ve siyasette halen "Bir Bilen" denilen kişi odur.İsmet İnönü'nün yerini ihtilal sonrası o almıştır.

Halen de hiçbir hükümet bu maddeye gerek duymamış olsa ki geri getirmemiştir.

Her ne kadar yasal olarak “Vatan İhanet Suçu” yoksa da,vicdanen,sizce “Vatana ihanet” suçunu işleyenler kimler olabilir?

Özelleştirme,küreselleşme,Avrupa Birliğine üye olma,bir koyup üç alma deyip altı yılda ilk gelen ekonomik krizde milleti aç bırakma” avutmaca ve uyutmacaları ile “Verilecek her türlü göreve razıyız” diyerek Amerika ve AB’ye boyun büküp,devletin temel kurum ve kuruluşlarını yabancılara satan,Selçuklu İmparatorluğundan bu yana fetihlerle Hıristiyan vakıflarının ellerinden alınmış toprak ve mülklerini geri vermemizi sağlayan yasaları çıkartan ,ruhbanlığın olmadığı İslam dinine “Ilımlı İslam” adı altında Fethullah Gülen gibi “Ruhbanlar” atayan, “La ilahe illallah” deyip “Muhammeden Resulullah” demeyen bir İslam’ı halka dayatan,Yahudi Cesaret Madalyası, İngiliz ve Amerikan Sadakat Nişanı almakla gururlanan siyasetçiler mi?

Yahudi Cesaret Madalyası takdimi.

Irak’ı 2003’de işgal etmiş,oraya yerleşmiş,36.paralelin kuzeyini Kürdistan olarak ilan etmiş, şimdi de ülkemizin sınırlarında yeni bir uzantı Kürdistan hedefleyen,12 Eylül’den sonra güçlendirdikleri terör örgütü ile kışkırttıkları Türk-Kürt İç Savaşı ile vatan evlatlarımızın her gün akan kanlarının sebebi olan ve Rusya ve Çin gibi büyük devletlerin bile savaşmaya cesaret edemedikleri Amerika-Avrupa Birliği Koalisyon ordusunaÜlkemizi bölmeye kalkmayın,bakın biz delilik de yaparız,bizi delirtmeyin, gerekirse savaşırız” diyen askerler,bunların arkasında duran siviller mi?

Kenan Evren'in de "darbe Cumhurbaşkanı" olduğu dönemde vatana ihaneti suç olmaktan çıkaran bu yasanın yasalaşması sizce düşündürücü değilmidir?

"VATANA İHANET SUÇUNUN KALDIRILMASI" bir askeri darbe döneminde yapılıyorsa, sizce bu değerlendirilmesi,sonuç çıkarılması şart olan bir olay değil midir?

Hiç kimse,"Orduya güvenin sarsılmasını sağlayan anarşist yazı yazma" bahanesi ile,askerleri eleştirenleri içeri tıkan yasanın ardına sığınmaya kalkmasın.

Millet askerin de rol aldığı bazı oyunlar yüzünden her gün kan döküyor,sefalet çekiyorsa ve bu millete de,işbirlikçileri olan Amerikalıların dedikleri gibi "mantıklı bir açıklaması" yapılmıyorsa" millet de karar vermek için soru ve hesap sorma hakkıına sahiptir.

AKP'nin de en büyük hizmeti,elinde olmadan gelişen olaylar yüzünden ülkeyi her şeyin tartışılabilir olduğu bir ortama getirmesi oldu.Tabii ki devletin de bölünmesini öne alan bir gelişme olarak yorumlayabileceğimiz bir gelişme !!!

Günümüz hükümetinin ve öncekilerin de bu yüzden batılı devletlere daha fazla tavizler verdiğini de unutmayalım.

Şunu da kesin olarak eklemek şarttır ki o da "Bunların hakkından sopa gelir" diyen subay da ordunun acizliğini sergilemektedir.

İhtilalleri doğuran sebepleri bizzat ordu üretip ardından ihtilal yapıyorsa,halka dinini gerçek olarak öğreten eğitim yapılanmasını,örgütlenmesini kurmuyorsa,abuk sabuk tarikatları da "sol ve ülkücü" hareketi kesmek için vatansever ilan ediyorsa "O ordu tenekedir.İhtilali de onun olsun." İşte o asker (hangi yapılanma ise) o zaman vatan haini olur.

Sonra da böyle "Sarı saçlı mavi gözlü aranır."

Sizde bu kafa varken daha çok sarı saçlı mavi gözlü ararsınız siz.!!!

Adilyargic

Gazeteci Mustafa BALBAY’ın notlarından alındığı öne sürülen bu konuşma metinlerinden bazı alıntıları düşüncelerimin daha kesin bir şekilde anlaşılmasını sağlayacaktır;

10 Şubat 2004 salı günü

Etimesgut Jandarma Eğitim ve Spor Tesislerinde (JEST) sohbet..saat 17.15-20.00
arası..

Şener ERUYGUR=- arkadaşlar şöyle bir araya gelelim, ne oluyor, ne yapabiliriz, enerjimizi nasıl birleştirebiliriz, bir konuşalım dedim… hepimiz farklı yerlerde aynı
şeyleri düşünen insanlarız ama, gücümüzü birleştirmediğimiz için bir sonuç
alamıyoruz… öte yandan da bu iktidar yapacağı her şeyi yapıyor..

-Nedir, nasıl bir şey düşünüyorsunuz

ŞE- benim düşüncem şu… Birçok dernek var, gazeteciler var, memlekette olup
bitene duyarlı insan var… Bunları bir araya getirmek gerekiyor… Mesela siz
öncülük etseniz, burada üç kişi bir araya geldi, bu on olur, sonra 20 olur…
Derneklere yön verilir… toplumu biraz duyarlılığa sürüklemek lazım..

ÜLKENİN BATIŞINI MI SEYREDECEĞİZ, OLMAZ ÖYLE ŞEY’

ŞE- arkadaşlar haklısınız da, ne yapacağız, ülke batıyor, size söyleyeyim… her
şey kayıp gidiyor… ne yapacağız, bu batışı hep birlikte izleyecek miyiz?
Olamaz böyle bir şey.
-o konuda haklısınız. Bizler de yazıyoruz… mesela Kıbrıs, gitti gider..

GAZETECİ: PAŞAM ÖZKÖK İLE KAFANIZDAKİLERİ YAPMAK ZOR

-Paşam sizi çok iyi anlıyoruz. Belki bizimle her şeyi bütün açıklığıyla
paylaşamayacaksınız ama, şöyle bir gerçek var ortada; sizin bir numara ile sizin
kafanızdakileri yapmak çok zor… önce orada bir şey yapmak..

ŞE- öyle mi görüyorsunuz..

- Evet… Bu bir tek bizim görüşümüz değil. inanın buna. Sokakta her yerde
insanlar böyle konuşuyor..

ŞE- nasıl konuşuyor

- Yani sizin de kulağınıza gelen şeyler… İşte cumhurbaşkanlığı adaylığıyla
tavladılar deniyor… Hükümetle anlaştı deniyor..

ÖZKÖK SOYADINDA SAKATLIK VAR’ ESPRİSİ

ŞE- (gülerek, “Özkök” soyadını kastederek) soyadlarda bir sakatlık var..

- patronlarla zaman zaman görüştüğünüzü biliyoruz… onlar etkili oluyor,
bilesiniz…

ŞE- evet, görüşüyoruz, bize gelince başka bir halde oluyorlar… Bir de tabii
şaşırıyor insan, mesela o Akşam Grubunun sahibi geldi, adam zavallı bir adam
gibi oturuyor… ama yine de onlarla da konuşmak lazım.

BU İŞİ 28 ŞUBAT’TA BİTİRECEKTİK, PLANLADIK, “KARADAYI”*- BİZİ UYUTTU’

* İsmail Hakkı KARADAYI 1994-98 yılları arasında Genel Kurmay Başkanı

“23 Nisan çarşamba

Fatih ve ŞENEL’le Şeraton’da sohbet

- Yav biz bu işi 28 Şubatta bitirecektik. Bunu o gün üç kişi planladık,
Bir,Fevzi Ben.Her şeyi hazırladık. Bakanlar kurulunu dahi. Müsteşarları bulmak
zordu onları da tamamladık.”Karadayı” bizi uyuttu. Az sonra dedi, hemen dedi.
Hükümet devrilsin ondan sonra dedi..

ÖZKÖK VE HÜKÜMET GİTMELİ. İLK HAREKET 30-60 GÜN İÇİNDE’

“Memet İLHAN’la sohbet

Her şey planlandığı gibi. 30-60 gün içinde ilk hareket. Sizin tahmininizden de
öte. Çok öte. BİRİN yanı sıra 99un da gitmesi gerek..

TÜMÜYLE BİR TEMİZLİK, SBF MEZUNU SUBAYLAR VAR’

Tümüyle bir temizlik. SBF mezunu, yerel yönetimleri bilen, eğitim almış subaylar
var bu son şans olabilir. Yoksa daha kötü. Tümüyle bir yenilik. her konuda.. AB
sürecini de engellemeyecek bir süreç. böyle olmalı..

Medyanın durumu bizi çok düşündürüyor. çoğu satımlı

ABD ne yapar bizim harekete o belli değil. Acaba… BİR Numara en çok ona mı
güveniyor. Olabilir.

Öz ÖR, Çetin, Tamer emekli edilirse bu iş bitmiş demektir. Ya da 27 benzeri bir
şey olabilir demektir. O da kanlı olur. Kom’lar da öyle düşünüyor.

Irakta başarısızlık, Kıbrıs’ta son durum biraz rahatlattı ama, o da
başarısızlık. Olay sadece irtica değil mi, Türkiye kayıyor bizi örnek Müslüman
ülke olarak mı tanıtıyorlar İslam dünyasına olmaz..

CHP’den bir şey beklenmez. Bu hareket onu hesaba katmadan yapılacak.

STK’lar orduyu çekince güçsüz kalır. Bu sistemi koruyamaz. Onlar da bunun
farkında. Kemalizm’i bir ideoloji olarak gösteremediğimizi biliyorlar. Bunu
söylüyorlar bize.

İrtica zaferinden emin. Çok emin. Geliyoruz diyorlar

Ankara’da resepsiyona katılınmadı aman Anadolu’da katılırdı. Düştü Anadolu. Belki
19 Mayısta bir genelge çıkarıp türban varsa toplantıya katılamamalı

1-bunlar değişmeyecek

2- bir numara değişmeyecek

3- CHP’den bir şey umulamaz

4- vakit kaybetmemeli

5-bu kez tümüyle halletmeli

MGK bir istişare yeri haline geliyor. O hale getiriyorlar. Bu kabul edilemez.
Yaptırımı yok. Baktım Aytaç paşa MGK da hep konuşmuş, ama o kadar. yaptırımı
yok”

3. Bölüm

“27.1.0 pazartesi

Saat 18.00′de Şener ERUYGURLA görüşme… 19.10′a dek. Komutanlık kapısından,
meclisin karşısından giriş. Jandarma heykelleri… Döner merdivenden çıkış.
Görüşme..

ABD: Görüşmelerde çok açık konuşuyorum. Bize bir türlü operasyon sonrası
planlarını söylemiyorlar. Yazılı verip diyoruz yapmıyorlar. Ben onlara
Türkiye’nin nasıl kurulduğunu anlatıyorum. Dikkatle dinliyorlar. Bu ülkeyi
böldürmeyiz diyorum.. Büyükelçi geldi ona dedim ki Biz eğer çok zorda kalırsak
delilik de yaparız. Ne yapacağımız belli olmaz. Eğer bölünürsek, siz de altında
kalırsınız…
Gerçekten söylüyorum. Türkiye parçalanırsa, ABD altında kalır.
Bunların niyeti petrol. Bu belli oldu.

AKP: Bunların kafalarının bir bölümü çürümüş. Bu yüzden bunlardan sağlam fikir
çıkmaz. Arada bir iyi fikir gibi görünse bile mutlaka sapıtırlar. Mümkün değil.
Bunları orta vadede de, hatta çok vakit kaybetmeden parçalamak lazım. Şimdi bazı
emareler var ama, doğrusu onlara kesin gözüyle bakamıyorum.
Biraz zaman tanımak
lazım görüşü var. İyi güzel de bu zaman içinde ne tür kadrolaşma
yapacaklar,devleti nasıl yıpratacaklar, bunu bilmiyoruz. Bu kadrolaşmanın önüne
mutlaka geçmek gerekiyor

‘KEŞKE ESKİSİ GİBİ MÜDAHALE ETSEK. GEREKİRSE… YANİ..’

Davos’a gittiler, kepazelik. Bunların derdi türbanı kabul ettirmek.. Bunlara
karşı biraz sabırlı da hareket etmek gerekiyor. Şimdi eskisi gibi müdahale et..
Olmaz… (gülerek) keşke olsa, öyle bir ortam… gerekirse…yani..

CHP: çok şey bekliyoruz.Baykal’ı dikkatli, kararlı, ne yapmak istediğini bilen
bir havada buldum. Kararlı görünüyor. Dedim ki, siz yüzde 65′i temsil
ediyorsunuz. Öyle davranmanız lazım… onun da kendine göre değerlendirmeleri var

MEDYA: çok önemli nasıl bizim tarafa çekilir bakmak gerekiyor. Bu sizce nasıl
olabilir… Tuncay ÖZKAN geldi buraya. Nasıl biri tam olarak bir not veremedim.
cumhuriyette yetiştim dedi.

İrtica Operasyonu: Bu İstanbul Sultanbeyli deki operasyon. Önce alt ediyorlardı,
neden dedim, üzerine gidin. Gittiler.

Biz bunlara karşı sağlam duracağız. Ama toplumun da sağlam durmasının yolunu
bulmak onları birbiriyle irtibatlandırmak lazım..

Bir dosya ve CD verdi..

İlhan abi Cumhuriyette olanları, ittifakları, Akşam-Sabah Grubu ile kurulan
ilişkileri anlattı..

Suriye ile ilişkiler iyileşmiş. Türkiye aleyhine bir film varmış, onun
kaldırılması için rica etmişler kaldırılmış...

Almanya gezisi: Bu gezimi sizinle paylaşmak isterim. Almanya KKK’nin
davetlisiydim. Hava kötü olunca savunma bakanı helikopterini vermiş. Bana, bunu
sizin için yaptı, çok önemlisiniz’ dedi. Ben normal bulmuştum. Sonra bir sorun
daha oldu, bunu da buradaki Amerikan komutan çözdü. Herkes için yapmazlar dedi.
Bu da normal gelmişti. Almanya Türkiye’nin AB’yi kişiliğini yitirmiş olarak
girmesini istiyor. Fransa ise ulusal değerler bozulmadan girilsin, eklemeler
olsun istiyor.
Almanya ile Fransa AB’nin nasıl büyüyeceği konusunda anlaşamadı.
Almanya’nın büyük bir askeri gücü yok. Küçük güçlerle sorunlara müdahale
edebileceklerini düşünüyorlar. Askeri güçle desteklenmeyen bir politikanın
geçerliliği de yok.
Türkiye’nin ne ABD’ye teslim olmasını ne de tam AB içinde
yer almasını
istiyorlar

AKP: Bunların kesin bölünmesi lazım. Bu kadar bütün bir parça olmaz. İçlerinde
değişik sesler var. Bu bize de geliyor. Erdoğan gelince daha da gerginlik
olacak. Öyle tahmin ediyorum. Erdoğan devleti tanımadan konuşuyor. GÜL da YAŞ’ta
askerlerle tanıştı. Orada ciddi bir hata yaptılar. Anayasaya karşı çıkmış
oldular..

Bizimle uğraşıyorlar. Benim aleyhime, ordu aleyhine, dinsizdir demeye
çalışıyorlar. Ama halk bunları yemez diye düşünüyorum

CHP: Deniz beyin kendine göre hesapları var. Ben şunu gördüm, CHP’liler devlete
çok yakın durursak oy kaybederiz havasında görünüyor. Sezdim bunu. Mesela son
görüşmemizde bir şey dediler sonra verdiği demeçle bunun tersine düştü. Ben ona
açık açık her şeyi söyledim. sizden çok şey bekleniyor dedim.

Irak: ABD’nin hesabı kesin işi bitirmek. Bir günde bitirmek… 1 Şubat 03
tarihli yazım, onun söylediklerinden esinlenerek… Meclis işin en kritik ayağı.
Bakalım orada ne olacak. Biz şu değerlendirmeyi kesin yapıyoruz, eğer K. Irakta
bir Kürt Devleti olursa bu domino etkisi yapar ve bizi de etkiler. Buna izin
vermeyeceğiz

Kıbrıs: Gittik Denktaş’a destek verdik ama, şu da var ki, Denktaş’la toplum
arasında bir uzaklık oluşmuş. Bu çok acı. Ortada gezinip duran bir başbakan bir
hükümet var. Etkinliğini yitirmiş. Muhalefet gelişmeleri belirliyor. Böyle
olmaz. Tabii muhalefetin küstahlaşmasında AKP’nin rolü var. Onlar Erdoğan’ı
dinledikçe cesaret alıyor… Abdullah GÜL bir paketle adaya gidecek. Bir harekat
yapılacak. 28 Şubat’tan sonra ne olacağına karar vermek gerekiyor.”

4. Bölüm

“12 Eylül perşemb akşam Çalgan’da yemek.

Yücel Yener, İhsan Erbaş (müsteşar), Erdal Şenel(Tümg. Gen Kurm. Aldi Müş), Engin AYDIN, Birkan ERDAL..
Erdal ŞENEL= AKP yükseliyor. Tek başına iktidara gelebilir. Bunlar Erbakan’dan daha beter. Erbakan’ı ararız. Laikliği sulandırmak isteyeceklerdir. Merkez sağdan bir kişi onlara geçecekti, sordular. Cemse’de size de yer ayıralım’ dedim… Öyle bir şey olursa AB, ma be dinlemeyiz. ne AB’si yaaa..
30 Ağustosta Yılmaz’ı çektim, ya bu seçim kararını niye aldınız’ dedim. Bir şey diyemedi… böyle şey olmaz…
Turgay CİNER yurtsever adamdır… Dağıtım tekelinin kırılması iyi oldu…”

SEÇİM SONUCU YORUMU: FETHULLAH İKTİDARI

5 Kasım Salı günü akşamüzeri Genelkurmay. Adli Müşaviri Tümgeneral Erdal ŞENEL’le görüşme..

Çok bozuk… Seçim sonuçlarını Fethullah’ın iktidarı olarak yorumladı. Bunların başlangıçta takiyye yapacağını, Fethullah gibi kendini gizle, çok güçlü olduğun an ortaya çık modelini benimseyeceklerini söyledi

İçim acıyor.. Bu kadar olamaz dedi… Çocuklarımı düşünüyorum, Mustafa Kemal Türkiye’si bu olmamalı dedi… TSK’nin dimdik ayakta olduğunu gerekeni yapacağını söyledi.
Aynı gün saat 19.00 sıralarında Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç YALMAN aramama yanıt verdi.
Bunu öngörmediklerini, hatta tam tersini düşündüklerini yani AKP ile CHP’nin yer değiştirmesi gerektiğini, bunu beklediklerini söyledi. Dikkatle izlediklerini, başlangıçta hemen tepki vermenin uygun olmayacağını söyledi, en azından bir mesaj deyince, o olabilir dedi. 10 Kasım var önümüzde o olabilir dedi.”

YALMAN: MİLLET DEĞİL ÜMMET İRADESİ

- Bu seçim sonuçlarına millet iradesi diyemiyorum. Bu ümmet iradesi. Demek ki biz daha ulus olamadık. Bu onun yansıması. Üniter devleti kurup halkı uluslaştırmak o kadar kolay değil. Aydınlanma hareketini tam olarak tamamlayamadık

- Oyum şahsen CHP’ye idi. istedim ki, AKP’nin yerinde CHP olsun, olmadı. Ama şimdi CHP’nin de AKP’ye bu kadar yanaşmaması gerekli. Ne öyle, yakınlaşmalar, öneriler, ortak hareket edelimler. CHP yerini unutmamalı

- Bu seçim sonuçlarından sonra hemen ABD’nin sevinmesi, İstanbul sermayesinin sevinci desteği olayın çok geniş boyutlarının olduğunu gösteriyor. Bu orduyu da zayıflatma, etkisini azaltma girişimleri. Güçlü ama içte
etkisiz bir ordu isteniyor. Biz bunun farkındayız

- AKP’nin ileride ne yapacağını hesaplamak istemiyoruz. Ne olursa ne olur diye bakmıyorum. Dileriz germezler ama herkes gibi bizim de kafamızda kuşkular var. Bizim bu açıklamalarımız zinde güçlere bir kuvvet verir diye bakıyoruz

- Bu seçimin tek yararlı yanı, Mesut YILMAZ’IN Tansu ÇİLLER’İN gitmesi oldu. Yoksa onların başka türlü gideceği yoktu. Onlar yönetemiyordu. Ben MGK’da biliyorum. Her şeyi görüyorduk. yönetemiyorlardı

MGK’DA YÜZLERİNDE KORKU VE İHANET VARDI’

-(benim sorum üzerine) seçimlerde bizim subay astsubayların oy kullandığı yerlere baktırdım. Subaylarda sorun yok. Genel olarak iyi. Astsubaylar arasında biraz var. O zaten öteden beri öyle..

MGK’da yüzlerinde korku ve ihanet vardı. Çok net… Hem korkuyorlar hem de ihanet içinde olduklarını biliyorlar. Orada bize, efendim biz cumhuriyetin temel ilkelerine, değerlerine saygılıyız dediler ama, bunun takiye olduğu belli oluyordu. İnanmak mümkün değil. Bunların değişmesi mümkün değil. Kafa öyle yetişmiş...

Türkiye’de İslam-i bir yönetim konusu zaman zaman gündeme gelir. Ancak bunu biraz ABD’nin de kafasına soktular. ABD’nin de kafası karışık.

- Abd Elçisi Pearson ziyarete geldi. Öteki makam odamda, orası da güzeldir. Önü Atatürk Orman Çiftliğine bakıyor. Bakın dedim, Atatürk olmasaydı biz de bugünkü Afganistan gibi olurduk. Bunun şakası yok. Kafanızda bu ülkeyi yıkmak olabilir. Belki başarırsınız da, ama altında siz de kalırsınız. Hiçbir şey demedi. Dondu durdu. ne doğru söylüyorsunuz dedi, ne bunlar yalan dedi..

- PKK, K.Irak’ta 5 bin adamı barındırıyor. Bunlar hala Güneydoğu’da tek kişi görünce saldırıyor. Genel duruma hakimiz ama, hala varlar…

- Aydınlar belki bizi hala faşist ordu diye bakıyor. Bizim tek başına yapabileceğimiz bir şey yok. Bunu toplumun yapması lazım. Onların harekete geçmesi gerekiyor

- AKP’ye oy verenlerin dağılımı sizin de dediğiniz gibi, Zonguldak’ta sol, Rize’de ANAP, Isparta’da DYP, Konya’da Milli Görüş, Yozgat’ta MHP tabanı bunlara kaydı. Zaten yüzde 34′ün hepsi mürteciyse koyuver gitsin. Yapacak bir şey kalmadı demektir. Bunlara giden oyların çoğu ödünç..

22 Aralık Pazar

Tuncer KILINÇ’LA TRT programından sonra saat 12.00′de görüşme

Kıbrıs: Orada bir sürü itler, satışmışlar var. Adamların ulusal şuuru yok olmuş. Hayretle bunu görüyoruz. Tabii işin öteki ucu da Denktaş bir plan yapmamış. Bunca yıl işbaşındalar bir hazırlıkları olması gerekirdi. Planınız var mı diye sordum, Genelkurmayla hazırlayacağız, diyorlar. Olmadı ki.

Irak: Bizim ABD’yi üzmeden, Saddam’ı karşımıza almadan bu işin içinden nasıl çıkarız ona bakmamız gerekiyor. Şimdi ABD’den bazı şeyler isteyelim diyen var. (ben Baykal’ın canlı yayından sonra, Irak’taki işbirliğinin karşılığı olarak ABD’nin KKTC’yi tanımasını isteyelim, dediğini anımsattım.) Siz ABD’den ne isterseniz, ABD de mutlaka karşılığında birşey ister… Bunu unutmamak lazım. Bir asker dahi yurtdışına göndersek, bir asker dahi çağırsak mutlaka meclis kararı gerekir.

Özkök: Hilmi ÖZKÖK paşayla ben en samimi konuşabilecek kişilerden biriyim. 1965-66 yılıydı. Çorlu’da görevliyim. Bunlar, Hilmi ÖZKÖK, Hüseyin KIVRIKOĞLU, Çetin DOĞAN geldiler. Havacı ayrılmışlar ama, havacı olarak çok yükselemeyeceklerini düşünmüşler, bu yüzden de vazgeçmişler, karaya dönmüşler. Özkök, üsteğmen… ev bulamamış. Komutan beni çağırdı, Tuncer, Hilmi açıkta. Sen kiraladığın evde tek başına oturuyorsun. Seninle otursun’ dedi. Benim de iki odalı bir bağ evim var. Komutanım, bir iki gün düşüneyim dedim. Sonra olur dedim. İki yıl beraber kaldık. Bu yüzden ben ona istediğimi rahat söylerim. Bu TBMM başkanıyla görüşeceğinin basında çıkmaya başlamasından sonra, tam MGK öncesinde yarım saat kadar bir araya geldiğimiz sırada, komutanım herhalde bu ziyarete gitmeyeceksiniz, dedim. Soğuk baktı. Sen olsan ne yapardın dedi, ben gitmezdim dedim. Bunlar daha gelir gelmez türbanla gösteri yapmaya giriştiler, olmaz dedim… öteki komutanlar da gitmemekten yanaydı. Sonuçta ziyaretin çok kısa yapılması ama, medyanın çağrılarak makamın ziyarete yapıldığının açıklanması görüşünde birleşildi. Ama o sözleri de söylemedi. Kaygılarını anlıyorum ama, Genelkurmayda kimse tek başına bir şey yapamaz. O bakımdan, rahat olun

İmam Hatipler: Radikal’in muhabiri geldi. Konuştuk. Bunlar sohbet dedim. Bir tek imam hatiplere kızlar alınmasın * görüşümü yazayım dedi. Ben de yaz dedim. O benim eski görüşüm. Bizde imam kız var mı? Bunun ardından dincilerin yayınlarına cevap vermek olmaz. Tabii bunu başkalarının vermesi gerekiyor. Genelkurmay da burayı biraz sivil görür. O yüzden pek karışmak istemezler.

*Bence bunda art niyet aranamaz.

Erdoğan: Ona da AB’ye gidiyorsun, onların ikiyüzlülüğünü yüzlerine vur dedim. yapamadı. Bunlar AB’yi kullanıyor. AKP iktidarda bölünür diyorlar. Öyle emareler de var ama bakalım
Ağar: DYP’nin başına geçti ama toparlayabilir mi bilmiyorum. Bana kalırsa zor toparlar. örneğin, sizin taban onu teper..”

ERUYGUR: BU KÖPEKLER VAZGEÇMEYECEKLER

“Saat 16.00 Jandarma Genel Komutanı Şener ERUYGUR’la makamında görüşme… 75 Dakika
Necip HABLEMİTOĞU’nun KÖSTEBEK aldı basılmamış kitabının fotokopisini ve Ergun POYRAZ’ın PATLAK AMPUL kitabıın verdi. Bir de La Traviata oyunuyla ilgili yazısını verdi. Çok ilginç, militanca bir yazı...

AKP: Bu köpekler yapmak istediklerinden vazgeçmeyecekler. Mümkün değil. İki uç var, hemen erken hareket etmemek gerekiyor. Edersek bir karmaşa olursa hemen bundan yararlanmak isteyebilirler. Ama geç de kalmamak gerekiyor. Çok hassas bir denge… Dikkatle izliyoruz. En büyük kadromuz kadrolaşma girişimleri. Çok hızlı çalışıyorlar. Mesela Haşim KILIÇ gizlice İçişleri Bakanlığına geliyor, Anayasa değişikliklerine katkıda bulunuyor. Neden yapıyor? Onlardan..

Ben olabildiğince insanları cesaretlendirmek istiyorum. Mesela Yaşar YAKIŞ’IN karısı AKP nedeniyle ayrılmış. Arkadaşlara faks çekin dedim. Cesaretlendirin. bunu yapacağız. Topumu dirileştirmeye çalışacağız.. Başarırız buna inanıyorum. Halkımız bu kadar da boş değildir. Öyle düşünüyorum. Zaten bunlara oy verenlerin tümü irticacı ise bırakalım gitsin. Ama değil. Her şeye rağmen 1919′dan kötü değiliz..

....Ben çağdaş giyim esastır diye broşürler hazırlattım, gönderiyorum. Atatürk’ün zamanında kadının özgürlüğünü, giyimini gösteren fotoğraflardan broşür yaptırdım. MGK’da hiç yeri olmadan, lafım kesilmesin diye çıktım irticayı konuştum…

Bunları orta vadede parçalayabiliriz… Asıl iş CHP’de. Onların bir şeyler yapması lazım. Onlardan uygun olanları cesaretlendirmek lazım”

KILINÇ: AKP’Yİ SADECE YASAL ÖNLEMLERLE DURDURMAK MÜMKÜN DEĞİL’
NÇ: BU AKP’Yİ SADECE YASAL ÖNLEMLERLE DURDURMAK MÜMKÜN DEĞİL

“16 Temmuz 2002′de

MGK Genel Sekreteri Org. Tuncer KILINÇ’LA görüşme..14.00-15.05 arası- makamında
Makam koltuğunun yan karşısında yine Türkiye’nin Kafkas ve Balkanları da içine alan büyük bir haritası 3′e 2 gibi bir ebatta

-Yeni oluşum çok önemli. Ben temas halinde olduğum sanayi odalarıyla konuşuyorum, destekleyin diyorum. Neden? Türkiye’ye bir heyecan lazım. Bu AKP’yi sadece yasal önlemlerle durdurmak mümkün değil. Milli Görüşün oyu 17-18. bunun büyük bölümünü Erdoğan alsa 11-12 eder, ötekine de yüzde 5-6 kalır. Ama bunlar anketlerde 20′nin üzerinde çıkıyor. Bunlara giden tepki oylarını bir başkasının alması lazım

- Şimdi bu Cem’i ben pek tanımam ama, bir şey yapmak istiyor. Anketlerde asıl lider olarak Derviş görünüyor. Onu da almaları lazım. Sadece Cem’le olmaz

HURŞİT TOLON: BÜYÜKANIT’IN GÖREVE GELİŞİ ENGELLENEBİLİR

“7 Haziran 2005 İst da Hurşit TOLON’la 3.5 saat görüşme.

- Özkök: kendisini Danimarka genelkurmay başkanı sanıyor

- Büyükanıt, göreve gelişi engellenebilir. Değişik yöntemler var. CB yi devre dışı bırakabilirler.
temel güç sivil toylu

- AKP’nin hedefleri

- birinci sorun medya

- beni asacaklarını bilsem doğruları söyleyeceğim

HİLMİ ÖZKÖK’E ‘MOLLA’ YAKIŞTIRMASI

“29 Nisan
Akşam Perşembe Grubu toplandı. Erdal bey, Türkiye’de artık demokratik yollardan yapılabilecek çok az şeyin olduğunu söyledi. Adamların dini alıp kullandığı geriye bir şey kalmadığını söyledi. Hurşit (Tolon paşa) bey için çok övücü şeyler söyledi. Takıldım: hayatta en hakiki mürşit Hurşittir… Bir numara için (Hilmi Özkök paşa) molla diyoruz dedi..”

NECDET TİMUR: KORKARIM YİNE MECBUR OLACAĞIZ

“10 Aralık Perşembe günü saat 10.00′da Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı
Orgeneral Necdet Timur telefon etti

-Bugün öğleyin yemek yesek, sizin de durumunuz uygunsa. Bizim komutan (KKK Org. Atilla ATEŞ) dışarıda. Benim için uygun bir gün..tamam’ dedim..

Saat 12.15′te KKK Dış girişinden beni özel araçla aldılar, komutana gittik. Önce odasında 15 dakika sohbet ettik..
(…)

13.45′e kadar sohbet ettik
Konu başlıklarıyla konuştuklarımız

-Mesut YILMAZ’a gümüş tepside başbakanlık verdik… Kullanamadı. Planlar bu yüzden tam yürümedi..

-Baykal’ın ne yapmak istediğini tam olarak kestiremiyorum

DOĞU AKTULGA: KOMUTANIM BU İŞ SOPAYLA OLUR, ÖTEKİ YOLLAR BOŞUNA

“15 Ocak 2000 salı günü, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla ATEŞ, Kurmay Başkanı Orgeneral Necdet TİMUR, Emekli Orgeneral Doğu AKTULGA ile öğle yemeğ
Atilla ATEŞ(AA)
Necdet Timur(NT)
Doğu AKTULGA(DA)

Saat 12.00′de NT’nin makamında buluşma. da orada… Dokuzuncu kata çıkış. Ankara ayaklar altında. çatı kat… üst düzey komutanlara hizmet veren yiyecek-içecek bölümleri… En uçta özel oda var… Oraya geçtik
12.15′te AA geldi. koltuklardan masalara geçtik..
Konulara göre görüşme

NT- Toplumda da bir suskunluk var. Arada bir canlanıyor o kadar.

Soru- Her şey daha kötüye giderse, toplumun öteki kesimlerinde de beklenen canlanma olmazsa, Silahlı Kuvvetler ne yapar

AA- Gereğini yapar. (biraz duraksayıp, yeniden) Yapar…
TSK’ye sızmaya çalışıyorlar ama uzun yıllar bunu başaramazlar. Bizleri nasıl tanıyorsanız, en alttaki öğrenciler öyle. Onlara böyle eğitim veriliyor… İran’ın durumu belli, Suriye’yi biliyoruz, laiklik çok önemli..

DA- Komutanım bu iş sopayla olur, öteki yollar boşuna..

AA- (gülümseyerek) sen beni kötü yola iteceksin..

BALBAY: SİYASİLERİN TSK’YI İKİNCİ PLANA İTME PLANI DİKKAT ÇEKİYOR

Soru- Hassas bir konu ama…Herhangi bir kulis bilgisi alma kaygısıyla da sormuyorum… Biz yanlız kalmış gibi görünüyorsunuz… Kıvrıkoğlu, öteki Kuvvet Komutanları elbette laiklikte çok hassas. Ancak siyasilerin de TSK’yi ikinci plana itme planı dikkati çekiyor… Demirel, Kıvrıkoğlu’nu konuşma kürsüsünün arkasına alıyor, şık bir fotoğraf çıkmıyor… Dışarıdan görünen bu… Siz ne dersiniz
(bir süre sessizlik

AA- Sakın ola bunları bir yerde değerlendirmeyin… Söylediklerinizin tümünün farkındayız… Komutanın (Kıvrıkoğlu) böyle hareket etmemesi gerektiği yönünde değerlendirmemiz oldu… Örneğin cumhurbaşkanı bizi Iğdır’a çağırdı… Tüm komutanlar oradayız. Kürsüye çıkınca bize seslendi, yanıma gelin’ dedi. Komutan (Kıvrıkoğlu) gitti. Ben gitmedim. Öteki arkadaşlar da yönelikler, arkadaşlar ben çıkmıyorum’ dedim. Onlar da çıkmadılar. Kürsüde Demirel’le komutan oldu..yanlız laiklik konusunda TSK’den hiçbir kuşku olmasın.

DA- Bu fazilet komutanım… hemen kapatılması gereken bir parti..(AA sustu)

NECDET TİMUR: ÖCALAN DA SİYASETİN BİR AYAĞI HALİNE GELECEK

Terör-ülkenin geleceği

AA- Herkes PKK bitti Hizbullah başladı diyor. Hayır, PKK da bitmedi. Şu anda bastırıldı o kadar. Kuzey Irak’ta tehdit unsuru olarak duruyorlar. Sonra bu HADEP’li belediye başkanlar … Diyarbakır belediyesinde Türkçe konuşmak yasak. Dışarıdan gelenler de Türkçe konuşursa işleri yapılmıyor. Kürtçe mecburi dil. Yani biraz daha güçlenseler ne yapacakları ortada..

NT- HADEP’in ne yapacağı önemli..

DA- Komutanım ben bu Öcalan’ın hala yaşıyor olmasını kabul edemiyorum. Vatan hainliğinin insan hakları mı olur. asılmalıydı..

NT- Öcalan da siyasetin bir ayağı haline gelecek..
(AA biraz sustu, konu değiştirdi)

AA- Bizi AB’ye aday yapıyorlar… Yunanistan dostluktan söz ediyor… Bir şeyler değişiyor. Bizden istediklerini PKK terörüyle alamayınca başka yollar arayacaklar. Şimdi bunlar (AB), her konuda yedek politikalar geliştirirler, bir politika tutmadı mı, hemen yenisini sürerler… Çok, çok dikkatli olmamız lazım. Ama bu medya, Cumhuriyet’i ayrı tutuyorum, bunların farkında değil. Biz ne yapmamız gerektiğini tartıyoruz… Kayseri’de konuşuyoruz… Yer verilmiyor..

DA- Komutanım, bu demeçle olacak şey değil, sopayla..

AA- (gülerek) Bugün kar yağacak..

AA- bu Gülen’i iyi tahlil etmek gerekiyor. Adam aylardır Amerika’da… Bunlar siyaseti ele geçirerek, hedeflerine ulaşmak istiyor..

DA- en tehlikelisi..

Körle yatan şaşı kalkarmış.Fethullah ve Papa.Ruhbanlarla gezmekten o da ruhban oldu.

ATİLLA ATEŞ: ABD’NİN ÇIKARI NEREDEYSE GÜLEN ORADA OKUL AÇMIŞ

AA- bakıyorsunuz ABD’nin çıkarı neredeyse bunlar orada okul açmış..

DA- komutanım üstelik bu okulları kendisi de açmıyor. Bizim dangalaklara açtırıyor. yani parayı da biz veriyor..

AA- Şimdi bunlar (şeriatçılar) ekonomik bir güç de elde ettiler. Artık işadamları, tüccarları var… Kimi iş alanları öyle ki, Gülen’in adamlarına para vermeyen ihale alamıyor… bu böyle gitmez..

NT- Demirel de Meclis’e ödün veriyor… kıyak emeklilik falan..

DA- Bu memleket zaten gelir dağılımındaki dengesizlikten batacak… Milletin yüzde 40′ı aç, bunlar bir milyar emekli maaşı alıyor..

AA- Bu gidişle Demirel başka hatalar yapmak zorunda kalabilir… Yapacak… Öyle görünüyor..”

BALBAY: GENELKURMAY’IN TAKINDIĞI TUTUM KARŞI TARAFI CESARETLENDİRİYOR OLMASIN

MB- Laiklik konusunda ödün verileceğini düşünmüyoruz, ama Genelkurmayın takındığı yeni durum, karşı tarafı cesaretlendiriyor olmasın..

NT- Karadayı döneminde aktif politika uygulanıyordu. Örneğin sizlerden biri aradığında Özkasnak çıkıyor, gerekeni söylüyordu… Kıvrıkoğlu paşa pasif siyaset uyguluyor. Dışa kapalı. Gazetecilerle diyalog kesik… Böyle olunca da depremde adım atınca, gazetecilerle tam olarak buluşamıyorsun…

MB- KKK Atilla ATEŞ paşanın görev süresi uzayabilir deniyor..

NT- Hayır, bağrımıza taş basarız onu yapmayız. (DA’yı göstererek) bakın en değerli komutanlarımızı emekli ettik… TSK’da o olmaz… Ama şunu da söyleyeyim, Ateş paşadan sonra bir boşluk geliyor..

MB- Ama laiklikten ödün verecek bir boşluk olmaz sanırım bu..

DA- Olmaz, olamaz… üstte boşluk olsa, altı var..

DA- Yaa Türkiye’de tek gazete cumhuriyet… Laiklikte, Atatürkçülükte üstüne var mı, nasıl yaptılar böyle bir şeyi…

NT- Komutanı bazen çevresi etkiler..

DA- Tabii Cumhuriyet’in içinde bazı çatlak sesler de var..

NT- Evet var, oo şey, Toktamış ATEŞ, Oral ÇALIŞLAR, Aydın ENGİN, yani bunlar bazen ne diyorlar bilemiyorum… Bazen de Attila İLHAN… İnanın yazılarını sonuna kadar okuyamıyorum..

MB- Tabii asıl olan geminin rotası, sotada bazı değişik isimler olabilir..

NT- Elbette öyle… Biz zaten Cumhuriyet’i onlarla değerlendirmiyoruz

DA- Ben Atatürkçü Düşünce Derneğine gireceğim. Orada bir ışık görüyorum.

MB- 430 şubeleri var, güçlü bir örgüt… ama işin merkezi parlamento..

NT- ADD falan tamam da bu CHP ayağa kaldırılmalı… Mesela Ecevit’ten sonra ortada DSP diye bir parti kalmaz. Bu adamlar dağılırlar. Buradan 30-40 kişilik bir çekirdek çıkabilir… Ona bakmak lazım..

DA- Ama asıl toplumu ayağa kaldırmak lazım… Bizim millet tembel kolay kolay ayağa kalkmaz. Bakmayın siz o karşıdakilerin arada toplu eylem yaptığına, parayla yapıyorlar. Anadolu’da işsiz güçsüz adam mı yok. Topluyorlar, haydi İstanbul’a gideceğiz. Şu şu sloganları atacaksınız. Araba bedava, yemek bedava diyorlar. bizim toplum bedavacı..

KARADAYI’YA ‘BAŞBAKAN ERBAKAN’LA KONUŞMA’ UYARISI

MB- Yeri gelmişken, Kıvrıkoğlu’nun da Kosova’da Bakü’de hemen Demirel’in yanında yer alması biraz manidardı..

NT- Orada çerçeveye girmeyecekti… Adam nutuk mu çekiyor, sen git Kosova’daki birliği denetle… Bakü’deki garnizonu ziyaret et… Aynı kareye girmesi pek olmadı… Tabi bu Demirel başka bir yapı… Allah kimseyi onun etkisi altına sokmasın. Adamı et gibi çürütür

DA- Biz Karadayı zamanında, Erbakan başbakanken onunda yakın görünmesini bile eleştirirdik. Birinde Anıtkabir’e giderken, sohbet ettiler. Karadayı gülerek Erbakan’a birşeyler anlatıyordu. Mesele yaptık. Olmaz dedik

NT- Karadayı da adam Başbakan, o kadar da konuşmayacak mıyım demişti..

DA- Olmaz… biz de olmaz dedik..

‘DEMİREL ÇEKER BİTİRİR ADAMI’

NT- O günler tabii… Karadayı bazen Köşk’e çıkar, bambaşka biri olarak gelirdi. Etkilerdi onu… Dedim ya Allah kimseyi onun etki alanına sokmasın. Çeker bitirir adamı..

MB- Ecevit’le ne kadar gideceği konuşuluyor..

NT- Gitmez… Zaten yarım çalışıyor. Esasen bu parlamentonun bir şey yapması zor. Vural SAVAŞ söyledi açık açık… Mesut YILMAZ’la da olmaz. Neyi niçin diyor anlamıyorsunuz..

MB- Cumhurbaşkanlığı için Mesut YILMAZ’ın da hazırlandığı söyleniyor, İsmail CEM de adı geçerlender..

NT- İsmail CEM korkaktır. Bu tür büyük adımlar için cesareti yoktur. Başka adlar olabilir..

ACI GERÇEĞİN İTİRAFI

MB- Öcalan’ın geleceği, PKK’nın durumu hakkında ne
düşünüyorsunuz

NT- zaten gerilla hareketi siyasi bir harekettir. Şimdi diyorlar ya, siyasallaşacak diye… Bu tür hareketlerin zaten çıkış şekli siyasidir. Ama zaman PKK’nın lehine işliyor. Bu işler uzadı mı terör örgütünün lehine işler..

MB- Peki ne yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz

NT- Yasalar ne diyorsa o…

MB- Bazı hatalar derken, neyi kastediyorsunuz..

DA- Canım geçti artık… yani her devlet bazı gizli operasyonlar yapar… Ama bunları Ağar gibi beceriksizlerle neyi niçin kullanacağı belli olmayan kişilerle yapmayacaksın..

NT- ABD de bir şeyler yapmaya çalışıyor. Adam çekti 36. Parelele çizgiyi. O çizgi Kürdistan’ın güney sınırıdır. bunu böyle görmek lazım..

Ordu-Solcular-İrticacılar

MB- Geçen gün bize 12 eylülde teğmenken yüzbaşıyken solcu olduğu için ordudan atılanlar geldi… Ordunun bugünkü durumunu, Türkiye’nin sorunlarına bakışını onaylıyorlar. Önyargıyla bakmıyorlar. bana ilginç geldi..

SOLCULAR ORDUDAN ATILDI MI GİDER, ÖTEKİLER İFTİRA EDER’

DA- Bu solcular diyelim ordudan atıldı mı, birşey demezler, toparlanır giderler. Ama ötekiler öyle değil. Çok aşağılıktır onlar. Attın mı, atmadık çamur bırakmazlar, iftira ederler..

NT- Biz irticacıları atıyoruz, ama FP’li belediyeler hemen onlara iş buluyor. Adamların biri açıkta değil...............

Resmi büyütmek için tıkla

Yazının tümünü okumak için;

http://tepki.milletmeclisi.com/blog/mustafa-balbayin-gunluklerinin-tam-metni/


BİTLİS MAKASININ İHANET BIÇAKLARI;

Günümüzün "KALPAKLI ATATÜRKÇÜSÜ" Yalçın KÜÇÜK (=Ermenice Bogos,Yunanca Paulous İngilizce Pavlus demektir.Hz.İsa'nın Hıristiyanlık inancını Anadolu'da ilk yayan havri Aziz Pavlus'a atfen dönme Ermeni ve Rumların kullandığı bir soy addır.)
Bu video da Bitlis'li dönme Ermeni İsmet İnönü'nün Alevi maskeli dönme Ermeni kanadının ihanetini göstermektedir.


Bu video,ihanetin İngiliz düzenlemesi Kürt Vehhabiliği olan "Bitlis'li dönme Ermeni Said-i Nursi'nin "NURCU" kanadının ABD-AB bağlılığının kanıtıdır.


Bu video,ihanetin İngiliz düzenlemesi Kürt Vehhabiliği olan "Bitlis'li dönme Ermeni Said-i Nursi'nin "NURCU" kanadının ABD-AB bağlılığının kanıtıdır.

18 Mart 2009 Çarşamba

18 MART 1915 ANISINA

E-postama gelen bir yazıyı gerçekten emek harcanmış,temiz duygularla yazılmış bir yazı olarak bulduğum için yayınlıyorum.Mehemet Akif'in dediği gibi "Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı Yazdırmasın",ve ben de ekliyorum "Yazdıracak sıkıntılara da düşürmesin."


Onlar gittiler,bıraktıkları vatan kaldı yadigar.

Ama,halen devletin idaresi bir takım ihanet,fesat kumpaslarına hizmet edenlerin ellerinde.

O, 18 Mart 1915 Deniz Zaferi,ardından Aralık ayına kadar amansızca süren Kara Savaşları, gencecik,yüreği vatan için çarpan nice genç çiçeklerimizi koparıp aldı bu topraklardan.

Süveyş Kanalı,Irak,Yemen,Arabistan Yarımadasında Arapların ihanetleri, düşmanla işbirlikleri sonucu yenilgiler peş peşe gelecektir ve daha nice çiçekler koparılıp gidecektir.

Onların bu kahramanlıkları ne yazık ki ülkeyi kurtarmaya yetmeyecektir.


30 Ekim 1918'de Limni Adası Mondros Limanında İngiliz Amirali Calthorphe ile Osmanlı arasında (Rauf bey-Bahriye Nazırı-Deniz Kv.Bakn) yapılan Mondros Mütarekesi (antlaşması) ile emperyalizme teslim olan Osmanlı,payitahtı (Padişahın tahtını ve sarayını) bile işgalden kurtaramayacaktır.


Bu savaşlarda başarıları ile sivrilen Mustafa Kemal ve arkadaşları 19.Mayıs 1919'da başlatacakları "Bağımsızlık" savaşından,halkımızın desteğini sağlayarak 29.Ekim 1923'de Türkiye Cumhuriyetini ilan ederek galibiyetle çıkacaklardır.


Ama ülkemizden bir türlü ayrılmayan kara bulutlar,15 yıl boyunca İngiliz ve Rusların desteği ile çıkarılan Kürt ve Saltanatı geri getirmeyi amaçlayan isyanlarla boğuşmamıza,Kurtuluş Savaşında kaybettiğimizden daha fazla vatan evladımızı yitirmemize sebep olacaktır.


18 Mart 1915 zaferini yazanlardan büyük önderi 10 Kasım 1938'de aramızdan alacak,aniden ortaya çıkan II.Dünya Savaşı gerçeği ile ne yapacağını şaşıran devletimizin idarecileri,12 Mayıs 1939'da İngiltere ile ilk kredi antlaşmasını yani "İngiliz'e Teslimimizi " imzalayacaklardır.




1947'de Nato'ya müracaatımız,1952'de Kore'ye asker gönderip Nato'ya kayıtsız şartsız İsmet Paşa telkinleri ve Celal Bayar refakatinde girmemiz ile devletimizin bağımsızlığı da artık uçup gitmiştir.


O zamandan bu yana yaşadığımız her türlü iç ve dış tehlikeler gene bu mihrakların

devletimizin başına getirdiği

işbirlikçileri ile gerçekleştirilmiş,öğrenci,işçi,anarşi olayları,ayrılıkçı terör olayları ile ülkemizin kalkınması engellenmiş,kardeş halkımız arasında derin düşmanlıklar yaratılmıştır.


Türk Gençliğinin önünde çok zor günler vardır.


Çalışmak,bilgimizi paylaşmak,arttırmak, iç ve dış tehditlere karşı dayanışma içinde olmak "Çanakkale Ruhuna" sahip olamak hepimizin görevidir.


Keykubat




ÇANAKKALE RUHU


Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında çok önemli bir yere sahip olan Çanakkale Savaşları, bir çok dünya devletleri için de oldukça önemlidir.


Çanakkale Savaşları’nda, Mehmetçiğin olağanüstü çaba ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bugünkü yapısının çekirdeğini oluşturan komutanların ise büyük bir sabır göstererek ulaştıkları Zafer’in altında yatan en önemli gerçek ÇANAKKALE RUHU’dur. Bu nitelik ve özellik, dünyanın başka hiçbir milletinde görülmemektedir.


Çanakkale hakkında bugüne değin, gerek içeride, gerekse dışarıda bir çok eserler yazılmış ve bir o kadar konuşmalar yapılmıştır. Ancak, Türk Ulusu için Çanakkale Savaşları’nın anlamının ne olduğunu ifade etmek istediğimizde; şu önemli satırbaşlarını karşımızda buluruz:


Çanakkale; Osmanlı’nın son döneminde, Anadolu topraklarına sahip olabilmek için; her türlü insanlık dışı faaliyette bulunan, gözünü hırs bürümüş emperyalist güçlere, Anadolu Aslanları olarak nitelendirilebilecek Mehmetçiğin indirdiği bir tokattır.


Çanakkale; Anadolu’nun, yeniden dirilişinin bir destanıdır.


Çanakkale; Türk Ulusu’nun, insani vasıflarını yitirmiş hain ve gözü dönmüş canilere karşı bir haykırışıdır.


Çanakkale; Şehitlerin el, kol ve bacak gibi uzuvlarının, her top mermisinin toprağa düşüşünde, toprak yığınıyla birlikte havada uçuştuğu, derelerin adeta kan olup aktığı, toprağın şehit kanıyla ıslandığı, acının ve onurun, vatan ve millet sevgisinin, iman ve inancın, tarihin altın sayfalarına şehitlerin kanıyla yazıldığı, bugünkü ve gelecek nesillerimizin onur duyacakları bir yerdir.


Çanakkale; Henüz açmış çiçek misali gencecik ve çocuk denebilecek yaştaki Mehmetçiklerin, VATANI’nı, İNANCI’nı ve NAMUSU’nu koruma kararlılığını kanlarıyla tarihe yazdıkları bir şeref meydanıdır.


Çanakkale; Bir Ulus’un, Dik ve Onurlu Duruşu’nun, nasıl olması gerektiğini, tarihin şehadetiyle bütün dünyaya gösteren kahraman askerlerimizin yüreklerinin, tek bir yürek olarak attığı alandır.


Çanakkale; İnsani Değerlerin ve dolaysıyla Medeniyetin, dünya milletlerine sanki bir ders gibi anlatıldığı, belletildiği ve öğretildiği bir mekandır.


Çanakkale; Vatanımızı, güle oynaya işgale gelen emperyalist ülke askerlerinin, Anadolu Aslanları’ndan derslerini aldıktan sonra, utanç ve ezikliklerinden dolayı başlarını yukarıya kaldıramadan, arkalarına bile bakamadan çekilip gittikleri ve emperyalizmin, Anadolu üzerindeki kirli emellerine ulaşmalarının ilk denemesinin engellendiği çok önemli bir Vatan toprağıdır.


Çanakkale; Bugünkü Ordumuzun, adeta çekirdeği olarak kabul edilebilecek askerlerimiz ve birliklerinin, o dönemin bir kısım Ordu Komutanlıkları’nın Alman subaylara teslim edilmiş olmasına, bununla birlikte de; emperyalist gücün ordusu karşısında silah, teçhizat ve mühimmatının yetersizliğine karşın; Vatanı ve Ulusu’nun Tam Bağımsızlığı söz konusu olduğunda, neler yapabildiklerinin bir göstergesi ve kanıtı, bundan sonra da neler yapabileceklerinin bir işaretidir.


Çanakkale; Dünyadaki bütün mazlum milletlere, Tam Bağımsızlığı kazanmanın nasıl sağlanabileceğinin anlatıldığı bir ulvi mücadelenin adı ve destansı anlatımıdır.


Çanakkale; Türkiye Cumhuriyeti’ne doğru gidilirken, Mustafa Kemal ile Silah ve Dava Arkadaşları’nın, Mehmetçikle birlikte yazıp, birlikte söyledikleri; Bir Şiirdir! Bir Türküdür! Bir Destandır! Milli Mücadele’nin ve dolaysıyla Tam Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin Önsözüdür.


Çanakkale; Anadolu’nun düzenli ordu kurulmasından önceki silahlı gücü olan Kuvay-i Milliye Ruhu’nun temelinin atıldığı yerdir.


Çanakkale; Ulusumuzun yüreğinden kopan ve duygularını oldukça temiz, açık ve net bir dille anlatan Türkülerde ve Ulusal Şairimiz Mehmet Akif’in Ulusal Marşımızdaki dizelerinde, bizden önce olduğu gibi, bizden sonra da kuşaktan kuşağa aktarılarak yaşatılacak bir ruhun, bugünkü anlatımıyla ÇANAKKALE RUHU’nun çelikleşmiş bir göstergesidir.


Çanakkale; Mehmetçiğin, tırnaklarını bir aslan pençesi misali geçirdiği Vatan topraklarını korumaya çalıştığı, ancak emperyalist orduları oluşturan İngiliz, Fransız, Senegalli, Hintli Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerlerden oluşan düşman güçlerin ise ele geçirmek amacıyla, amansızca ve acımasızca saldırdıkları Anadolu Toprağı’dır.


Çanakkale; Emperyalist ordunun bir kısım askerlerinin, dedelerimizle gırtlak gırtlağa savaştığı ve öldükten sonra da, şehit Mehmetçiklerle beraber koyun koyuna yattığı, sıcacık, samimi ve sevecen bir Vatan parçasıdır.


Çanakkale; Mustafa Kemal’in, bugün bir deha ürünü olarak adlandırdığımız askeri stratejisini dünyanın bilmesine ve dolaysıyla öğrenmesine neden olduğu ve bu stratejinin doğru uygulanması durumunda; Türk Ulusu’nun Tam Bağımsızlığa nasıl ulaştığının dillendirildiği, Vatan toprağına kazındığı bir alandır.


Çanakkale; Mustafa Kemal’in, ATATÜRK olmasına zemin hazırlayan ve O’nu bütün dünyanın tanımasına ve bir Ulus’u Tam Bağımsızlığa taşıyan başarıları neticesinde önünde saygı ile eğilmesine sebep teşkil eden bir Tam Bağımsızlık Mücadelesi’nin başlangıcı ve Türk Ulusu’nun Onur Savaşı’dır.


Çanakkale; Balkan Harbi’nde maneviyatı çökmüş olan Ordunun, yeniden öz güvenini elde etmesine, yetiştirdiği ve büyük deneyimler edinmesine neden olduğu Subay ve Erleri’nin beş yıl sonraki Ulusal Kurtuluş Savaşı öncesi adeta bir tatbikat yapmasına ve ardından da Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı kazanıp, Türk Ulusu’nu Zafer’le taçlandırmasına temel oluşturan tarihi bir gerçektir.


Çanakkale; Türk Ulusu’nu, TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE CUMHURİYETİ’ni kurmaya doğru götüren ve dünyada hiçbir milletin, bir daha sahip olamayacağı, bir Onur’dur…


Ancak, bu nitelemelere karşın bir kısım yazarların, maksatlı olarak yalana ve hurafelere bulaştırılmış uyduruk tarih kitaplarıyla çocuklarımız ve gençlerimizin beyinlerinin bulandırılmak istenmesi dikkatlerden kaçmıyor. Amaçları, Mustafa Kemal ve O’na ait değerleri, işbirliği yaptıklarıyla beraber, yok etmektir. Mustafa Kemal Atatürk’ün genç beyinlerde yer etmesini engellemektir.


Asla başaramayacaklar!


CENGİZ ÖNAL

Cumhuriyet Neferi

www.cengizonal.blogspot.com