Blog başlığındaki "+40" UYARISINI GÖRDÜNÜZ MÜ?

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.

Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.

Tedbir olarak yanınızda sağlık ekibi bulundurunuz veya çıkınız! +40 :))

İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.


Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Yazılarımı ırkçı, etnik,dini ayrımcı bulanlar, Atatürk'e yapılan 26 Kürt isyanı, 25 suikastın arkasında ve 30 yıldır, 50.000 insanımızın ölümünde Kürt Yezidiliği ardında saklanmış gayrimüslüm azınlıkların olmadığını ispatlasın.

Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

16 Aralık 2008 Salı

DEGISIK DINLERDEN BAS ORTUSU


DEĞİŞİK İNANIŞLARDAN BAŞ ÖRTÜSÜ ve ÖRTÜNME ŞEKİLLERİ;


Tarih içinde atalarımız iki amaçla giyinmişlerdir.İlki,eski çağların "din kurallarına" göre yönetilmeleri yüzünden inançlarının getirdiği "yasaklara dayalı" kıyafetlerdir.Bunu "örtünme" olarak biliyoruz.
İkincisi ise,iklim koşulları ve yaşam koşullarının belirlediği şartlara göre örtünme vardır.Buna da "giyinme " diyoruz.
Atalarımız,her iki kurala göre de ortak kıyafetler belirlemişlerdir.
İşte bu konuda dünyanın değişik inançlarına sahip insanlara ait bazı resimleri aşağıda sizler için hazırladım.





İ.Ö.1yy.Roma dönemi başörtüsü.Mısır Mumyası
Örtünme ile ilgili olarak,Tevrat,İncil ve Kuran ayetlerini de ekledim;

"NUR SURESİ-31-Mümin kadınlara da söyle:Gözlerini bakılması yasak olan şeyden çevirsinler.iffetlerini korusunlar.Süslerini,kendiliğinden görünen kısım dışında açmasınlar.
Başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar.
 
Süs yerlerini kocaları veya babaları veya kayınpederleri veya oğulları veya kocalarının oğulları veya kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kızkardeşlerinin oğulları veya kadınları veya cariyeleri veya erkekliği kalmamış hizmetçiler,ya da kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler.
Gizledikleri süslerin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar.Ey inananlar,mutluluğa ermek için tövbe ederek Allah’ın hükmüne dönün."



Baş örtülü bir Müslüman Arap kadını.
"Başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar " ifadesine çok dikkat edilmelidir.
Çünkü Tevrat Hezekiel Bölüm 24'de şu ifade dikkat çekicidir.Bu tüm İbranileri bağlayan bir emirdir.Hezekiel Allah'tan aldığı emirleri İsrailoğullarına iletirken aynen şöyle der:
 
"Hez.24: 22 Ben ne yaptıysam, siz de aynısını yapacaksınız. Yüzünüzün alt kısmını örtmeyeceksiniz, yas tutanların yiyeceğini yemeyeceksiniz."
 
Ayet emrin aslı ise 17.ayette şöyledir;
Hez.24: 17 İçin için inle; ölüler için yas tutmayacaksın. Sarığın başında, çarığın ayaklarında kalsın; yüzünün alt kısmını örtme, yas tutanların yiyeceğini yeme."

İncil ve Kuranda örtünmeyi düzenleyen ayetlerin kökeni de bu Tevrat ayetine dayanmaktadır. 

Son olarak da ;
Azhab 59- "Muhammet müslümanlara söyle,eşleri,sokağa çıkarken üstlerine örtü alsınlar.Bu onların tanınıp rahatsız edilmelerini önler"
Bu ayetlerin değişik yorumları sonucu İslam ülkelerinde farklı farklı örtünme şekilleri ortaya çıkmıştır.




Tarihte bilinen yaklaşık 6000-7000 yıllık en eski "Tapınak Kıyafeti"Sümer Zigguratlarında tanrılara hizmet için ömrünü tapınakta geçiren bir rahip ve kıyafeti.Başındaki "takkeyi" bu gün giydiğimizi unutmayalım.
HEAD COVERS;



İşte sarıklı-çarıklı Keldani Arapları.

Bu temsili resimleri,tarihi belgelerden buldukları gibi,anlatımlardan da esinlenerek ressamlar çizebilmektedir.Sarık-çarık bahsini Tevrat ayetinde okuduğumuz gibi.

Hz.İbrahim'in Mısırlı Hacer'den olma oğlu Hz.İsmail soyu olduğu Kur'anda ve İncil İlk Ahitinde yazılı olan Hicaz Arapları, ayrı kavimdirler.



Keldani sarığının bir ileri aşaması olan Osmanlı Sarığı ve kadın baş örtüsü.
Resmin Kanuni Sultan Süleyman'a,kadının da Saraylı olmasına dikkat edin.Kanuni aynı anda Halifedir.
Aslında değişen ne?Kanuni'nin sarığı kavuk olmuş,büyümüş. Kadınların baş örtüleri, pek de farklı değil.
Alttaki resimde,Sümer Tanrıçası İnanna-İştar.Sanki günümüzden bir kadın görünümünde.
Baş örtüsü ve elbisesi ile çok farkılı bir görünüm.Sümer tanrıları insanlara kızıp atmosferi bile ilaçlarlar, aç bırakırlar,tabiatı kuruturlar,sonunda tufanla yok ederler.Nuh-Ziusudra ile tufandan kurtardıklarını da,nesillerini de yok ederler. 


Köle ihtiyaçları ağır basınca yeniden ademoğlu soyunu yarattıklarında da insanlar her şeyden hasta olup ölmeye başlarlar. Sağlıklı olarak yaratamazlar.
İnanna,insanlarla evlenerek,doğan çocukların genlerinin kendi genleri ile güçlenip,uzun yaşamasını sağlar. İnsanları yönetmeleri için seçtikleri krallar ve rahipler bu şekilde doğan çocuklardan seçilmekteydi. Bu yüzden,insanların genetik yapılarını yükseltmek için,tapınaklara girip onların kanından doğmuş rahip ve rahibelerle ilişkiye girerek çocuk yapmalarını şart koşmuşlardı.


Anadolu,Mezopotamya,Ortadoğu ve Avrupa'da Kral ve devlet adamlarının Hıristiyanlık öncesi ve sonrası yaşamlarında,yeni evlenecek kızlarla "ilk geceyi geçirme" haklarının da kökeni bu efsaneye dayanmaktadır.
Cesur Yürek filmi bu konu üzerine kuruludur. 


Anadolu'nun Kibelesi,Mısır'ın İsis'i,Yunan'ın afroditi hep odur.
Adı "Sibel" olanların adı Kibele'nin bozulmuş halidir.Bu Tanrıça kadının adına atfen konulmuştur.Çoğu zaman yüzü peçelidir.Peçesini açan erkek o an ölüme mahkum olur ve öldürülür. 


"Kutsal Fahişe" olan kadın budur.O dönemlerde fahişelik yazdığım amaç nedeniyle kutsal sayılmaktaydı.
Efsanesini de öğrenmiş oldunuz.Ama kadın veya erkek,tanrı veya tanrıça fark etmiyor.Baş örtüsünü herkes giymiş.Ama,bunun çarşaf veya Türban olması şart mı?
Bakın siz kararınızı verin.






Kutsal fahişe İnanna-








Hindu örtünmesi.5000.yıllık








Hz.Yahya'nın erkek olur diye,doğmadan önce tapınağa (Sinegog'a) adadığı Hz.İsa'nınn annesi Hz.Meryem kucağında Hz.İsa ile.
Tapınak kıyafeti içinde.Çene altı bağlı değil.
 

































Koreli Katolikler başörtüleri ile.



















  

Çene altı bağlanması Tevrat'taözellikle  "Başının altını bağlama"  şeklinde olduğundan Nur Suresi 31.ayete de uyar.




Hintli Hıristiyanlar Kilisede




Amerika'da bir Kilise Cemaati kadınları.Bizim Nur cemaatinden olmayan kadınlarımız gibi örtünmüşler.Hava soğuk olsa gerek ki çene altlarını bağlamışlar.



Rus Ortodoks Kilisesinde rahibe ve kadınlar
HZ.AYŞE FERACE ÖRTÜNÜRDÜ (15.10.2010'da eklendi)

Okuyacağınız paragraf merhum,Elmalılı Hamdi Yazır Hoca'nın Kuran-ı Kerim Nur Suresi tefsirinden alınmıştır.

Peygamberimiz,Hz.Muhammed'in eşi,Hz.Ebubekir'in kızı Hz.AYŞE'nin yani Müslüman bütün kadınların "AYŞE ANASI-AYŞE ANAMIZ"ın FERACE" ile örtündüğünü bu olayda okuyoruz.
Bu örtü,Said-i Kürdi'nin Nurculuğu çıkıncaya kadar,yani 1890'lara kadar bütün İslam dünyası ve Osmanlı hudutlarında giyilen bir örtüydü.Olayın bütününü merak eden tefsiri okusun.Ben sadece "Ferace" kısmın konu gereği aldım. 
"...Derken uyumuşum, Safvân b. Muattal ordunun arkasına kalır, insanların eşyalarını araştırır, bir şey kalmış ise kaybolmaması için diğer konak yerine götürürdü, beni görünce tanımış "Allah'tan geldik ve yine O'na döneceğiz" (Bakara, 2/156) demesiyle uyandım, hemen feracemle yüzümü örttüm, devesinden indi, ben bininceye kadar çekildi, bindim. Sonra deveyi çekti, yürüdü, öğle sıcağında orduya yetiştik; inmişler, bağrışıyorlardı...."
Bu İngiliz-Amerikan işbirlikçis Nur-Işık Cemaati yeni tasarımları olan "çarşaf-peçe-türban" türü örtünme şekillerini şart koşarak Hz.Muhammed'in bu işi iyi bilmediğini mi kanıtlıyorlar.?
Allah ve peygamberin eksikleri vardı da bunlar mı tamamlıyorlar?
Peygamberden,Hz.Ayşe'den daha mı Müslümanlar?
Lütfen aklınızla araştırıp öyle bir gruba  giriniz.
"Müslüman maskesi ile bu ülkede "faiz yasak" iken faizi,çok zenginlik haram iken aşırı zenginliği,devlet malından çalmak cehennemlik suç iken,beytülmahalden dünürlere gazeteler, ihaleler, yavrucuklarına gemicikleri,16 yaşında çocukların internet şirketleri kurmaları din bezirganları olduklarını göstermeye yetmiyor mu?
(Bu konular için diğer yazılarıma bakınız.)
Yoksa siz de mi "din bezirganısınız"?


Ferace ile örtünme aslında böyledir.Acele olarak sokağa çıkılmasında giyilmez baş üsütüne örtülürdü.Yüz açık yürünürdü. Aileden olmayan,yabancı yetişkin bir erkek görüldüğünde örtünün iki kenarları birleştirilerek yüzün göz altı bölümü kapatılırdı.Yabancı veya,aileden olmayan erkek geçince yüz açılarak yürünürdü.
Ama bu yol soran birine cevap vermemek anlamına da gelmiyordu. Bu ferace çok sosyetik olmuş yalnız.Şekil olarak benzediği için aldım.
Üstteki linkteya da altta göreceğiniz 1873 yılına ait Müslüman Türk ve Kürt kadınlarının giydikleri de o zamana kadar kullanılan feracelerdir.



Bu resim de  Ankara Eldivan yöresi feracesiymiş.





Ülkemizde,aşağıdaki "kara çarşafları" ortadan kaldırmak için "Türban",
12 Eylül 1980 darbesi ile bu örtüye denilmeye başlandı.
Syn.Hayrünisa Gül hanım eşi ile.Türbanlı ve baş açık hali.
Türbanı,kara çarşaf ve peçeyi rahibeler de giyerler !





Çene altı bağlanmamış,ancak bizim türbanlılar gibi sarmalamış bir rahibe.




Çağdaş (!)Türbanlı hanımın baş örtüsü,üstteki rahibenin ki ile aynı değil mi?
 
Bu baş örtüsü İngiltere İ.S.800'lerden.Bu linkte başörtü ve peçenin yüzyıllara uzanan resimli,yazılı hikayesini,tanıdık baş örtüsü resimleri bulabilirsiniz.




Ya 1200 yıl öncesinden çıkmış gelmiş bu İngiliz hanımın?

Ya da ondan 500 yıl sonra kullanılan bu baş örtüsü?




İngiltere İ.S.1300'lerden baş örtüsü.Aynı linkte
Resimleri biraz toparlayalım;






Yukarıda,soldaki,Ortodoks Yahudi kadını,Gri renkli Katolik Rahibe,
Ortodoks Hıristiyan rahibe ve Müslüman kadın kıyafetleri ile bir arada.





Bu da baş örtülü güzel rahibe.

Örtünmenin aşırı olanları.



Yukarıdaki,Burkalı bir Afgan kadını.
Burkalı Afgan kadınları (Afganistan ve Hindistan 17.yy'dan beri İngiliz idaresindedir. 
Afganlı ve Pakistan'lı aydınların,"İngilizler bizi değiştiriyorlar. Atatürk Türkiyesine benzeyelim"diyen yazıları çoktur.)



Endonezya'lı kadınlar,iyice uçmuşlar.



Malezya-Bande Açe'li Müslüman kadınlar ibadet esnasında.Başları,çene altları ile birlikte örtülü.



Kara çarşaflı şeriat devrimcileri.İran



Yavaş yavaş da alaya alındığınızı fark etmiyor musunuz?




Harem ehli çarşaflı turist Müslüman kadınları ve haremin sahibi beyefendi


Bu Müslüman takkeli erkeğin kıyafetinin en üstteki,5000 yıl önceki Keldani, Sümerli tapınak rahibi kıyafetinden farkı ne?
Takkelerinin modeli farklı sadece.
İnsanlar nesilleri kuruyuncaya kadar aynı kıyafeti mi giyecekler?
Kadınların resimlerinde çarşaf,el ve çanta.Başka görünen bir şey yok.
Kim kim olduğunu nereden bilecek?
Kadınlar birleşip adamı öldürseler,adam kim vurduya gidecek. 
Kara çarşaf ve peçe Hıristiyan yas kıyafeti;



Solda Diyarbakırlı Müslüman,ortada Hıristiyan-peçeli kadın,sağda Palu'lu Kürt kadın.1873 yılı kıyafeti.


Bunlar rahip-rahibe kıyafeti değilse nedir?



Elinde Haç'ı ile "Kara Çarşaflı" Zenci bir Hıristiyan Rahibe .


Bu kıyafette Avrupa'lı bir rahibe resmi bulamadım.
Bu "din" işinde de "Irkçılık" var gibi görünüyor. 
B u örtünme şekli,daha çok,Hıristiyanlık öncesi Paflagonya olarak bilinen Karadeniz bölgesimizdeki Venüs tapınaklarında görevli "kutsal Fahişe" olarak bilinen rahibelerin kıyafeti ile aynı amaçla tasarlanmış bir "örtünme şekli olarak kabul edilmelidir.
Aşağıdaki Müslüman kadınlarının kıyafetleri il aynı değil mi?
Dikkat edin

ÇARŞAF PEÇE FAHİŞE KIYAFETİ 

Çarşaf ve peçe'nin fahişe kıyafeti olduğunun Tevrat'ta "Yahuda-Tamara" bölümünde geçtiğini yazmıştım.

"Kutsal Fahişe"  olarak bilinen "çarşaf-peçe" giyen bu rahibelerin sadece Karadeniz bölgesi,Yunanistan,Ege adalarındaki Venüs tapınaklarında değil İran,Irak,Suriye,Mısır bölgelerindeki Ba'al tapınaklarında,Sümer tanrıçası İnanna'ya tapınılan toplumların tapınaklarında da olduklarını biliyoruz.

Hz.Musa'nın ardından Yahudilerin Ortadoğu'ya yerleşmelerinden sonra,Yahudiler tarafından helak edilen bu İnanna tapınılan tapınakların fahişeleri,artık "ücretli fahişeler" haline dönüşmüşlerdi.
Ayrıcadiğer ianançalara sahip toplumlarda ve Yahudilerde de fahişelik olağan olaylardı.Bunlar,toplumda utanmadan yaşayabilmek amacıyla kimliklerini  "çarşaf ve peçe" ile örtünürek gizlerlerdi.
Şimdi de gene Tavrat'tan,hem Davut peygamberin Zebur'daki şiirlerinden hem de Tevrat'ı dilimize çeviren tercümanın da görüşünü alan bir Tevrat ayetini ,bu gün,10.10.2010'da ekliyorum.
 
Tevrat Süleyman’ın Ezgiler Ezgisi;
Bölüm-1
Ezgi.1: 7 Ey sevgilim, söyle bana, sürünü nerede otlatıyorsun,
Öğleyin nerede yatırıyorsun?
Neden arkadaşlarının sürüleri yanında
Yüzünü örten bir kadın durumuna düşeyim

Çevirenin Notu-1:7 Eski çağlarda kadının örtünmesi fahişe olduğunu
gösterirdi.


Zebur olarak bildiğimiz Davut peygambere inen kitap,tanrıya yakarışların,dileklerin dile getirildiği şiirlerin yanında  tam bir aşk şiirleri kitabıdır.
Ve bu şiirlerde "peçeye de yer verilir.Ama bu yukarıdaki gibi "fahişe peçesi" değil,asil,özgür,onurlu kadınların,kendilerini cezbedici kılmak,erkeğinin ilgisini korumak için örttükleri peçedir.
İşte o peçe ile ilgili ayet ve seçtiğim peçe resimleri.

Davut'un Ezgiler Ezgisi; 
BÖLÜM 4 Ezg.4: 1 "Ah, ne güzelsin, aşkım, ah, ne güzel!
Peçenin ardındaki gözlerin güvercinler gibi."





İşte,kendsini "cazibeli" kılmak için "peçe" takmış "güvercin gibi" bir Hintli genç hanım;:)))




Bu da Müslüman Suudi "güvercini" bir genç hanım.:)))




Bu da Bedevi, tarzı bir Filipin veya Malezyalı Müslüman kadın peçesi;




Bu da kum fırtınasından korunmak için kullanılan bir Berberi peçesi içindeki Avrupalı


Biraz da gevşeyiniz;
Örtünmenin ayarını kaçıranlar;
İşte tam bir "fahişe peçesi".:))


















 
Birilerinin bizim giyeceklerimizi de inançlarımızı da düzenliyor,yavaş yavaş Hıristiyanlaştırıldığınız,alaya alındığınız hissine kapılmadınız mı?




Güzel ülkemizden örtünmenin ayarını şaşırmış bir genç kızımız.
                                         



Ya da Beety Page gibi.
                                                           




Yoksa kadınlar böyle mi örtünmeli? :))
                                              



Tehditkâr,leopar baş örtüsü :))
                                                   



Bu da Hintli bir erkek:))
                                                        



Bu da Hintli bir erkek,abartılı türbanı veya kavuğu ile.:))
      Bu resmi abartılı kavuğu yüzünden koydum.:)) Ama o komedyen değil,saygın bir adam olduğunu her halinden belli ediyor.

Bizim kendini "Allah yoluna adamış" olduğu için eski Osmanlı-Bedevi Arap kıyafetlerini tercih eden dindarlarımızın bu "giysi dindarlıkları" aslında temelsiz bir şeydir.Dünyayı,başka milletleri tanımamızdan kaynaklanır.
Masum bir cahilliktir bu "giysi dindarlığının" adı.
   
                       Mısır'dan  Hicaz'a Araplarının örtünmesi
                            


Hani,"kendisini fazla önemseyip,başkalarını hakir görenlere meşhur bir deyişimiz vardır;
-"Sanki bulunmaz Hint kumaşı!"

İşte,dini kıyafet ve giyimde sır buradadır.
              İşte bulunmaz Hint Kumaşından gelinlik giymiş,günümüze ait kınalı bir genç Hintli hanımın örtünmesi

19.yüzyılda,sanayi devrimi sayesinde,buhar motorunun gücü eklenerek yeniden düzenlenmiş motorize iğli dokuma tezgahları çıkıncaya kadar,"en iyi kumaş gerçekten Hint Kumaşıydı" ve kadınlı-erkekli,Hz. İbrahimden öncesinden Müslümanlığı yaymış Hz.Muhammed'e  (ikisi arasında yaklaşık 2600 yıl vardır) ve ardından gelen nesillere "kumaşınn iyisini üreten ve satan" Hintlilerdi.

                     Bulunmaz Hint kumaşı giymiş,günümüzden bir Hint'li gelin ve damadın örtünme şekli.

Kumaşı onlar üretince modayı da onlar tasarlıyorlardı.Günümüzde batının yaptığı gibi.
Yani,asırlardır hiç bir şeyi değiştirmeden,aynı moda elbiseyi insanlara "Bütün dinlerde tanrılar böyle giyiniyorlardı" bahanesiyle satıyorlardı.
Ne tasarım ne de stil dertleri vardı.
Herkes kendi dininin büyükleri böyle giyerdi diye alıp,gönül rahatlığı ile giyiyordu.

 İşte bir Hz.İbrahim'in İsmail'i kurban olayında kurban getiren ve gözleyen meleği temsil eden bu resim. İ.Ö.2000'lere göre çizilmiş. Kıyafetler arasında günümüzün Hint'li  gelin ve damadınkileri arasındaki stil farkı aynıdır.

Diğer yandan sık sık çıkan savaşlardan toplumlar zaten nefes de alamıyorlardı ki,bunları düşünebilsinler.

İspatı işte bizim,Fatih semtindeki tarikatçı erkeklerimizin,imamların giydikleri cübbeler,başlarına geçirdikleri kavuklar,yukarıdaki "putperest Hintli" ile aynı değil mi?

Abartılı kavuk hariç,ama ona yakın büyüklükteki yukarıdaki padişahımız Kanuni'de var.Yani büyük kavukları büyük adamlar giyermiş.Hintlilerde de Türklerde de,bütün Ortadoğu bölgesinde de böyleydi.



Bunlar da Mekke'li Baş örtülü Müslüman erkekler.Keldanilerden kalma eteklikleri ile.İslam 1400 yıllık bir inançtır.
Bizim dindarlarımızın,"dini kıyafet" diye özenerek diktirdiği bu kıyafetlerin Hindu,Brahman,Budist,Zerdüşt, Mecusi,Yezidi,Yahudi,Hıristiyan inançlarına mensup bölge halklarınca da giyilmesine ne demeli peki?

Onlar da mı Müslüman?

Moda değiştirmenin vakti gelmedi mi hala?
Hem de en az 6-7 bin yıllık bir moda!

O zaman;



Yakın gelecekte,bayan yargıç kıyafetlerimiz böyle olabilir mi? :))
(Ellerine bakın bu bayan değil bay'dır)

İnsanlığın tekamül edişine kıyafetlerinden geleneklerine kadar direnen Müslümanlar "İlim Çinde olsa git al,İlim Müslümanın kayıp malıdır" sözünü ne çabuk unuttular?

Yoksa İngiliz uydurması olan bir hadis var,şöyle diyor;
-"Kıyamete doğru Müslümanlar,Hıristiyanların ardına takılacak,onlar kertenkele çukuruna girseler Müslümanlar da girecek"
Nur ve Fethullah cemaatinin ilkesi olmuş,Hz.Muhammed'e yamanan bu uydurma hadisi takip eden Müslüman ülkeler,I.Dünya Savaşında ve öncesinde bizim üstümüze,şimdi de NATO kuvvetlerinde yer alıp Afgan,Irak işgallerine kapılar açıp,yollar verip üstüne de en az 250 yıldır asker göndermiyorlar mı?

HAÇLININ KARA ÇARŞAF ve TÜRBAN DAYATMASI NEDEN?

İncil'de,"Şeytan'ın sayısı 666" dır.(İncil-Vahiyler 13:18 olması gerektir.) Kuranın "6666" ayeti olduğundan dolayı da Hırisytiyan dünyası Hz.Muhammed için "Şeytanın soyu,dölü" demektedir.
Bu bağlamda,Müslümanları da "şeytana tapanlar" olarak kabul etmektedirler.






Müslümanların bu kara çarşafları,burkaları giymesi,17.yüzyıldan itibaren,uzun menzilli topları keşfetmeleri ile bütün dünyayı işgal ettikleri gibi Müslüman ve Türk dünyasını da işgal eden Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu*, kendi inançları dışında olan toplumları "şeytani" olarak tanımlamışlardır.

Aramıza,"Müslüman oldum",sizler ne yüce ruhlu,adil insanlarsınız gibi "hayranlık"  kisveleri içinde soktukları ajanları,Afganistan'ın Topal Mollası,Arabistan'ın Abdulvehhab'ının hocası Hemperi,İngiliz rahip ajanı Mr.Frew'ün talebesi Kürtlerin Said-i Kürdi'si,İngiliz ajanı İran'ın Humeynisi,günümüzün Amerikan ajanı Fethullah Gülen'i hep onların "kasıtlı olarak dayattığı" aslında,Hıristiyan yas kıyafeti oldukları, bunları 1892'de yasaklayan II.Sultan Abdülhamit'in fermanında da yazılı olan,bu kara çarşaf-peçe ve türban adı verilen saçmalıkları Müslüman halkımıza da yukarıdaki Zenci Hıristiyan rahibeye de son 200-250 yıl içinde  "telkin" etmişlerdir.

Bizde 12 Eylül 1980 sonrası "Amerika'nın bizim çocukları" Kenan Evren-Turgut Özal  sayesinde yaygınlaşır.

*(Durum gerçekten böyleydi ve her yeri birlikte,Papa'dan ve Prusya Kayzerinden aldıkları talimatlarla işgal ettiler.Her girdikleri ülkeyi de birlikte sömürmektedirler.)
Şeytana tapanların da "yüzlerini tabiatın bile görmesini" istemediklerinden dolayı Müslümanlara veya İbrani soyu olmayan Hıristiyanlara, bu kara çarşafları ve burkaları uygun görmektedirler. 

"Müslüman olmuş Avrupalı" kılığında asırlardır içimize soktukları ajanlarınca koca koca devletlerimizi yıktılar.İnançlarımızla oynadılar.Salaklık bizde,gavuru Müslüman ettiğini sanan avanak din adamları bunlara bu kapıları açanlar oldu hep.

Zenciler de "Ham soyu" köle oldukları için Hıristiyan da olsalar kara çarşafa layık görülmektedirler.
Haçlı savaşı sürmektedir,bu örtüleri vücutlarına geçirenler onların isteklerine uymuşlardır. Onlar ne Filistin'li,ne Afgan'lı ne Pakistan'lı Müslümanları ne de kendilerini koruyabilirler.

Ben bunu anlatmak için bunları yazıyorum.İşin aslı budur.
Bütün yazılarımda sayısız delilleri de koydum.
Haçlı "Kuranı İlahi " kabul etmediği için,hesabını Tevrat ve İncil'e göre yapmaktadır.Bizim Müslümanlar da "Tevrat İncil değişmiş" inancı ile bu kitapları hiç mi hiç kâle almazlar ki bu da onlar için bulunmaz bir nimettir.

Bilgisizliğimiz onların rahat çalışmasını sağlamaktadır.
Öğrenmek için İncil ve Tevratı da okuyunuz.(Bakara Suresi 106,Maide 68'in 2.ayeti Tevrat ve İncil okunmasını emreder.Siz din tüccarı şıhlara,pirlere,hacı-hocalara değil Kuran'a bakın.)

Bir de II.Abdülhamit'in "Çarşaf ve Peçe'nin İslam kıyafeti olmadığını,yas tutan Hıristiyan kadınlarının kıyafeti olduğunu," tehlikeli asayiş (güvenlik) sorunlarına sebep olabileceğini belirterek "Kara Çarşaf ve Peçe'yi" yasakladığı ferman ile ilgili yazımı da okuyunuz.:
"http://keykubat.blogspot.com/2009/01/padişah-fermani-ile-araf-yasai.html"

Yazı doğrultusunda,baş örtüsünün mitsel kökenlerine de uzanarak hazırladığım bu videoyu seyrederken önce durdurarak okuyunuz.Sonra olağan haliyle seyredersiniz.
Saygılar.
Keykubat

İşte ilgili haber linkleri;


Balkanlarda "Müslümanlar Eşcinseldir" kitaplı Propagandası;http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=379965
Papazlar ve eşcinsellik; http://www.nuriyeakman.net/node/1110